HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: haniflik adı altında putperestlik Yanıt YazYeni Konu Gönder
Anket Sorusu: katılıyormusunuz
Anket Seç Oylar Anket İstatistikleri
19 [32.76%]
24 [41.38%]
3 [5.17%]
10 [17.24%]
2 [3.45%]
Bu ankete oy veremezsiniz

Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Hızır, Hazır ve Nazırdır

İslam dünyasında peygamberin hikayelerini anlatmakta tanınan Kassasu’l-enbîya diye tabir edilen eser çok rağbet görmüştür. Bunların en çok tanınan ve okunanlarından; Ebû İshak Ahmed Es-Sa’lebî (ölm. 1037)’nin el-Arâis adlı eserinde Hızır ve Hızır-İlyas konusunda oldukça zengin bilgilerde bulunmaktadır.

Hızır kimilerine göre ölmüş bile olsa günümüze dek, dara düşenlerin, zorda kalanların, hasta olanların, yola çıkanların hep yanında olagelmiştir.

Hz. Musa ile arkadaşlık yapan, Hz. Muhammed’e ve Hz. Ali’ye dua öğreten, Bozat’ına binip mucizeler yaratan, Hızır’dır. Önemli olan Hızır’ın yerde mi gökte mi, yaşıyor mu, öldü mü sorusu yerine, Orta Asya, Türkiye ve Balkan Alevilerinin hâlâ günün yirmidört saati onunla yaşıyor olmasıdır. Bir başka nefeste Hızır’ın Alevi inancındaki üstün yeri çok iyi belirtilmiştir. Hz. Ali – Hızır birliği düşüncesinden hareketle Aleviler nefeslerde, Hızır’ın Oniki İmam’la ilişkisini de dile getirirler.

Hintliler günümüzde de Hâce Hızır adında bir dervişi kutsamaktadırlar. Dereler ilahı ya da akarsular cini olduğu inancı vardır. Anadolu’da olduğu gibi Hintlilerde de Hâce Hızır’ın ak sakallı, yeşiller giymiş bir ihtiyar bilge olduğuna inanırlar. Detaylara indiğimizde Hintlilerin anlattığı Hâce Hızır ile –bazı farklılıklar taşısa da – Alevilerin gönüllerinde yaşattığı Hızır aynıdır.

Halk ozanlarımızdan Pir Sultan Abdal ise Hızır’ı Şöyle anlatıyor bir şiirinde:

Bismillâh dedim de girdim helâle

Gözüm açıb baktım bir hûb cemâle

Sıdk ile çağırdım ceddim Celâl’e

Eriş Hızır Nebî cânı gözlerim

Hızır, Anadolu insanın anlatımında değişik kıyafet ve görünümlerle zaman zaman, Bozat sırtında, kimi zaman da yaya olarak insanların karşısına çıkmıştır. Kimi zaman fakir kılığında zenginlerin evine konuk olarak, fakirlere yaklaşmını yani yardımcı olup olmadıklarını yaşamıştır. Kimi zamanda ak sakallı Derviş olup, dar zamalarda insanaların imdadına yetişmiştir. Yani Hızır, ummetini gözetler, denetler, vicdani değerleri ölçerek, gönüllere konuk olup, sevdalılara yardımcı olan elle tutulmaz, gözle görülmez Nebî’dir, Şah-ı Merdan Ali’dir, Evliya’dır, İnsan-ı Kâmil’dir (Bâtının inançlarında peygamber ve imamlar için kullanılan bir deyimdir tasavvuf dilinde de, Tanrı’da yok olan insan anlamındadır. Tanrı’da yok olmak, Tanrı bilgisi veya aşkıyla dolarak kendinden geçmek ermişliğe ulaşmak demektir. Arapça’da insan kelimesinin karşılığı olan ins sözcüğü İbrani ve Hint dillerinde ilk insan anlamını dile getiren adama kelimesinin çevirisidir. Adem’de bu anlamın ürünüdür)… Anadolu’da herşeyin sahibi Hızır’dır.

Anlatımlara göre Bağin fırınına kapatılıp yakılmak istenen Kureyş efsanesinde ise, Hızır’ın kartal donunda fırına girip kanat çırparak alevleri söndürdüğü ve ateşi küllere, fırını buzlara kestirerek Kureyşi kurtardığı aktarılır.

Halk inaçlarına göre, Hızır gittiği ve gezdiği yerlerde herkesin imdadına yetişmiş olup, uğradığı yerlere bereket saçmıştır. Yine bir başka anlatıma göre Hızır Orucu sırasında genç kızlar ve erkekler oruç akşamları su içmeden yatarlar. Rüyalarında kendisine kim su ikram ediyorsa, ilerde onunla evlenileceğine inanılır.

Görüldüğü gibi Hızır’a yakıştırılan misyon çok Tanrı’lıktan tek Tanrı’lığa kadar, bütün inanç sürecinde ortaya çıkan yarı Tanrı, peygamber kılavuz, Tanrı ve Tanrı’laşmış kişi pozisyonunda bütün bu inançsal tiplemelerin ve suretin izlerini görebiliyoruz.

Hızır Portresi

Nebî Hızır

Yalvarması boynumuza farzoldu

Edeb erkân mü’minler arzoldu

Mü’minin secdesi Hak niyaz oldu

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Kim kaildir mahşere kalan davaya

Şah Hasan’a ağu vedi Muaviye

İmam Hüseyin mürrüvvet eyle canıma

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Musa Kazım ile salayı veren

İmam Rıza ile mescide giren

Takî ile Nakî canıma gelen

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Askeri’nin askerine katılan

Kul olup Belh Buhara’da satılan

Çöl Kufe şehrinde nara atılan

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Kırklar’ın cemine beraber gelen

Servet Muhammed’in bacını alan

Sancağını çekip Zülfikâr çalan

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Fakir Ednâ’m der ki bu sırra eren

Üstadım Hatayi darına duran

Tamuda yanar mı nurunu gören

Yetiş Hızır Nebî sen imdad eyle

Görüldüğü gibi Alevi insanı Hızır’ı her yerde yanında görmek istemiştir. Yaradanın temsilcisi olarak kabul etmiştir. “Yetiş Ya Ali, Ya Nazır”dır diyerek, Hz. Ali ile Hızır’ı bütünleştirmiştir. “Hızır, Hazır ve Nazır”dır diyerek, insanların yanlış yapmaları önünde dikilmiştir. Yine, Orta ve özellikle Doğu Anadolu’da insanlarımızın avlanmasının günah olarak kabul ettikleri, dağ keçisine avcılar tüfeklerinin namlusunu çevirdiklerinde karşısında ak sakalı ile dimdik duran, hiç konuşmadan asasını sallayarak “dur” diyen bilge / dervişin de Hızır olduğu anlatılır.

Bu bölgemizde söylenen ve kulaktan kulağa aktarılarak günümüze gelen bir şiirde şöyle denir.

Yetiş Ya Hızır

Hızır sen dert ve gamların melhemisin

Denizlerin deryaların

Keleklerin gemilerin

Göllerin ırmakların

         Köprü ve çetin geçitlerin başısın, kılavuzusun

         Hızır beklenmedik anın misafiridir

         Dumanlı-tufanlı günün kavuşanıdır

         Hızır çığırını / izini kapatma tez yetiş, sakın geç kalma

Yola çıkanlara “Hızır yardımcın ola” denilerek, Hızır’a elçilik, rehberlik ve kollama misyonları da yüklenmiştir. Hâttâ, Kore savaşına katılan bazı askerler savaş sırasında karşı askeri güçler tarafından kuşatma altına alındıklarında, “Yetiş Hızır” dediklerinde ak sakallı, asalı, bembeyaz giysiler içerisinde en önde koşanın, karşı güçleri bozguna uğratan komutanın, kendilerine yardımcı olan bilgenin veya dervişin de Hızır olduğunu iddia ederler.

Hâttâ bu bölgemizde yani Dersim, Varto, Bingöl, Erzincan, Elazığ ve Sivas’ta Zazaca konuşan Aleviler, zaman zaman “Bizim Dilimiz Hızır Dilidir” derler. Hızır için niyaz-lokma (Hızır niyazı) pişirip dağıtırlar. Hızır yeni doğan bebeğin, can çekişen hastanın başucundadır. Yola çıkan yolcu ona emanettir. Hızır emanetlerin bekçisidir. İnsanlarımız birine geçici olarak bir şey teslim ettiklerinde “Bu Hızır Emanetidir“ derler. Yine Doğu Anadolu’da en ağır bedduaların başında “Hızır kökünü kazıya” şeklindeki bedduadır.

Hızır, Anadolu insanımız için her zaman doğru, çalışkan, her yerde hazır, adaletli bir bilge, Derviş, Ulu ve Evliya’dır. Örneğin insanların darda olduğu zaman imdada yetişmediğinde ise, yine insanlarımızın tepkisi ve sitemiyle de karşılaşabilmiştir.

1937-38 Dersim olayları sırasında zor koşullarda kalan insanlarımız. anında tavır takınmayan, kendilerine yardım etmeyen Hızır’a ve Düzgün Baba’ya (Tunceli / Dersim’in Nazimiye bölgesinde her yıl ziyaret edilen ve kutsal olduğuna inanılan bir dağdır) tepki göstermişlerdir.

Aşağıdaki mısralarda görüldüğü gibi, kimi Alevi insanı olaylar karşısında Hızır’ın sessiz kalmasına, tavır takınmamasına hemen tepki göstermiştir. Haksızlığa Hızır’ın seyirci kalmasını hazmedemeyen Alevi insanı, tepkisini en sert biçimde açığa vuruyor. Hızır’ın hep mazlumun yanında yer almasını istemiştir. Hızır’a her yerde koruyucu ve kollayıcı bir misyon yüklemiştir.

Aleviler Hızır’ı her zaman gönüllerinde yaşatmışlardır. Bununla birlikte Hızır’ı misafirleriyle bütünleştirmiş olup, misafire “Hızır misafiri” diyerek hürmette kusur etmez. Misafir - Hızır ilişkisini konu eden Şah Hatayi’nin bir nefesini olduğu gibi aktarıyoruz.

Aleviler misafirlerini Hızır’la, Hızır’ı da Hz. Ali ile özdeştirmişlerdir. Konağa (eve) gelen misafir Hızır veya Hz. Ali gelmiş gibi itibar ve hizmet görür. Hâttâ Bektaşi babalarına verilen icatnamelerde “ayende ve revendeye it’am-ı-taam” (gelip gidenlere yemek yedirme) şartı konulmaktadır. Eskiden dergâh ve tekkelerde misafirler için özel olarak ayrılmış bir miktar yiyecek bulundurulurdu. Anadolu Alevi köylerinde kırsal alanda yaşamakta olan, tarımla uğraşan Aleviler, evlerine miman (misafir) götürmek için birbirleriyle yarışırlardı. Bir eve misafir gitmediği zaman uğursuzluk sayılırdı. İnsanlarımız arasındaki inanca göre, güneşin aydınlatmadığı, misafirin uğramadığı evde dirlik ve birlik olmazdı.

Mihman Hızır’dır

Misafir aşk kapusunun dilidir

Hızır’ı sev kim sahibinin gülüdür

Tanrı misafiri pirim Ali’dir

Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Bir eve kahrola misafir gelmez

Çalınsa çırpınsa ektiği bitmez

Çağırsa bağırsa bir yere yetmez

Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Hizmet eyle sen ki daima gele

Yavan yaşık bizim yüzümüze güle

Büyük küçük onu hep Hızır bile

Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Misafir gelir ki kısmeti bile

Misafir Hızır’dır özrünü dile

Hatayi’m uğruyu tut ver gele ele

Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Hızır inancının oldukça yoğun olarak yaşatılığı Tunceli (Dersim)’de Hızır adı oldukça sık kullanılır. Hızır Gölü (Golê Xızırı), Hızır Köprüsü (Pırde Xızıri), Hızır geçiti (Gavanê Xızıri), (Lıngâ Xızıri) ve Hızır Evi veya mekânı (Bone Xızıri) vardır. Hâttâ her ilçenin bile Hızır’ı vardır. Hozat Hızır’ı (Xızırê Xozati) veya Kırmızı Köprü Hızır’ı (Xızıre Pırdê Suri) gibi.

Alevi insanı kendi inançsal ihtiyaçlarını yine kendi karşılamıştır. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, her köyün, her mezranın, hâttâ her aşiretin kendi Hızır’ı vardır. Hızır’a verilen değer, biçilen misyon araştırıldıkça daha net ve çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Öyleki, Aleviler Allah veya Hz. Muhammed adından çok Hızır adını kullanmaktadır.

Anadolu halk inançlarına göre, Hızır genellikle dilenci ve fakir derviş kılığında ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar kılığında dolaşmaktadır. Genel inanca göre Hızır’ı kolay kolay tanımak mükün değildir. Ancak orta parmağıyla şehadet parmağının aynı boyda olduğu söylenmektedir. Hâttâ parmaklarından birinin kemiksiz olduğu da idda edilmektedir. Hızır, karşılaştığı her kimseye “Dile benden ne dilersen” dediğinden, bu sözü nedeniyle gittiği yerlerde teşhis edilmektedir. Hızır sık sık görülmüş değildir. Görüldüğünde de genellikle bozatının üzerindedir. Buna göre, Hacı Bektaş Vilayetnamesi’nde Hızır’ın Hacı Bektaş Veli’nin cenazesine geldiği anlatılırken bir tarifi yapılmaktadır. Buna göre: “Yüzünde yeşil peçe, altında boz bir at, elinde bir mızrak" bulunmaktadır.

Yine bu örneğe benzer Otman Baba Velayetnamesi’nde ise zara’da bir çiftçi, çift sürerken aniden karşıda boz atlı yeşil cidalı, yüzü nikaplı bir server belirir.

Dede Korkut hikayeleri’nde ise Dirse Han oğlu Buğaç’ı bozatlı Hızır ölümden kurtarır.

Karacaoğlan ise Hızır’ı şöyle tarif eder:

Deryalar üstünde Bozatlı Hızır

Benli Boz’a binmiş o da geliyor

Halk inançlarına göre Hızır, çok geniş bir coğrafyada görülmüştür. Bu nedenledir ki, görüldüğü her yerde: “Hızır Evi”, “Hızır çeşmesi” adı verilmiştir.

İran: Şirvan bölgesinde Bacervan şehri yakınlarında Hızır evi bulunmaktadır.

Suriye: Şam’da Ümeyye Camisi’nde Hızır makamı vardır.

Lübnan: Cebel eteklerinde Hz. Hızır Aleyhisselâm makamı olduğu biliniyor.

Kudüs: Mescit’i Aksâ’da bir Hızır kapısı vardır.

Fas: Fes şehrinde sidi Harazem’de Hızriyye tarikatı bulunmaktadır. Burada da Hızır makamı vardır.

Cezayir: Hz. Musa ile birlikteliği yıkılmak üzereyken düzelttiği duvarın telemsen’de olduğu anlatılmaktadır.

Irak: Bağdat’ta Hızır makamı vardır.

Türkmenistan: Semerkand’da Hızır makamı vardır.

Mısır: İskenderiye kalesinin sahil kapısının adı Hızır kapısıdır.

Azerbaycan: Şirvanlılar Hızır’ı Zinde adında ki bir türbeyi bugün de ziyaret etmektedirler. Söylenceye göre Hızır bu türbede yatmaktadır.

Ayrıca Evliya Çelebi Kudüs yakınlarında Hızır-İlyas makamı olduğunu yazar. Ona göre, İlyas Peygamber burada bir kaya üzerinde ibadet etmiş olup başlarının ve dizlerinin izi çıkmıştır. Evliya Çelebi Ayrıca Çelik üzerinde Mührü İlyas adı ile bir mühürde bulunduğunu yazmaktadır.

Öte yandan Türkiye’de de Edirne, Kütahya, Sivas, Afyonkarahisar, Afyon, Merzifon, Samsun, Çorum, Denizli, Erzincan, İzmir Foça, Amasya ve Tunceli’de Hızır’a ait mekânlar bulunmaktadır. Adını Bingöl’den alan Bingöl şehrinde ki bir gölün Hızır’a ait olduğu biliniyor. İstanbul’da başta Ayasofya camisi olmak üzere bir çok camide Hızır makamı vardır. Hatay’da ise oldukça çok sayıda Hızır mekânı vardır. Asi nehrinin Kızıldağ, Musadağı ve Harbiye’den dökülen kolları arasında kubbeli, kapılı ziyaret yerleri bulunmaktadır.

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi Hızır, bir değil bir çok yerde farklı dillerde, farklı ülkelerde yaşamış / yaşatılmıştır.

Hızır Orucu

Hızır Orucu Anadolu’da bölgelere göre farklı olarak tutulmaktadır. Örneğin Tunceli (Dersim)’de yaşamakta olanlar, ocak ayının son haftası oruç tutmaya başlarlar. Ve üç hafta üst üste üç gün (salı-çarşamba-perşembe günleri) tutarlar. Perşembe günü aynı zamanda Alevilerde kutsal ibadet günü olarak bilinir. Perşembe günü oruç açıldıktan sonra eğer, Pir gelmiş ise, aynı gün akşamı evde cem tutulur ve dualar edilir.

Hz. Ali divanında günlerle ilgili yapılan değerlendirmelerde perşembe günü ibadet günü olarak kabul edilmiş olup şunlar yazılmaktadır:

Penç-şenbîdir kazâ-yi hâcete

Kim o günde etti Hak emr-i duâ

“Perşembe gününde ihtiyaç sahiplerinin isteği yerine getirilir. Duâları işiten Cenâb-ı Hakk o günde arzu ve temennileri kabul ederek cevap verir.’’

Hızır orucu; köy köy, aşiret aşiret değiştirmektedir. Bunun iki ana nedeni / sebebi bulunmaktadır.

Birincisi; inanca göre Hızır’ın yaşlı olması nedeniyle yorulmaması içindir. Çünkü Hızır köy köy, ev ev dolaşarak küskünleri barıştırıyor. Zorda kalanların yardımına koşuyor.

İkincisi; Anadolu’da eskiden dedeler, pirler, rehberler, tüm taliplerini genellikle yürüyerek dolaşmak zorunda kaldıklarından tüm köylere, aşiretlere aynı gün veya hafta (oruç tutulan üç gün) ulaşmaları mümkün olmadığı içindir ki, Hızır Orucu yörelere göre değişmiştir. Çünkü, Hızır hangi köye, hangi eve giderse o köye uğur getirdiğine inanılır.

Aleviler, kış günü olmasına rağmen Hızır Gölü’ne giderler. Bozat’ın ak köpükler arasında gölden çıkacağına inanırlar. Hızır Orucu boyunca Aleviler niyaz ve kurban keserek dua ederler. Cemler tutarlar. Hızır Gölü’nden getirilen su, evlere, insanlara, hayvanlara serpilerek uğur ve bereket getirmesi için dua ederler.

Anadoluda yaşayan Aleviler, sabah güneşi doğar doğmaz yakındaki taşa veya ağaca “Ya Hızır” diyerek niyaz ederler. Bunun anlamı, Hz. Ali şehit edildiğinde güneşe dönerek göğe yükselmiştir. Dersim / Tunceli bölgesinde Hak-Muhammed-Ali üçlemesi birlikte ifade edilir. Dua edilirken “Hak-Muhammed-Ali yardımcın olsun” derler. Burada Hakk’ın yerini Hızır almaktadır. Yani bir başka deyimle Hızır Tanrı’laştırılmaktadır.

Hızır Orucu gece yarısından itibaren hiç yememek üzere tutulur ve akşam güneş batıp gün kararmaya başlayıncaya kadar devam eder.

Hızır Orucu; Diyanet işleri bakanlığı tarafından ön görüldüğü gibi, saat ve dakikalara bağlı olarak tutulmaz.

Hızır, Aleviler arasında çok özel bir yere sahiptir. Çünkü o, fakirin yanında zalimin karşısındadır. Darda kalanların yanındadır. Ak sakallı, bembeyaz elbiseleriyle Bozat’ına binip diyar diyar dolaşarak insanları koruyan, kollayan, kurtaran ve hoşgörü ile sevgiyi harmanlayan Pir’dir. Bilge, ulu, evliya ve derviş gibi bir değil birden fazla kişiliğiyle insanlara doğru yolu gösteren manevi güçtür.

Buna göre Hızır orucu üç gün (salı-çarşamba-perşembe) tutulduktan sonra, yani perşembeyi cumaya bağlayan gece evin hatunu (hanımı) tarafından (en yaşlısı-kâmili) genişçe bir tepsi içerisinde dibekte iyice kavrulmuş olan Orta Anadolu’da Köme veya Kömme, Doğu Anadolu’da ise Qawute veya Qawut (Kavut) olarak ifade edilen lokmanın üstü kapatılarak bir odaya konulur. İnanca göre perşembeyi cumaya bağlayan gece Hızır gelerek Qawute’ye bir iz veya işaret koyar. Daha sonra Qawute eğer kesilmişse kurban ile birlikte lokma olarak dağıtılır.

Hızır kurbanı, sıradan kurbanlar gibi değildir. Kurban edilecek hayvan en az iki üç ay öncesinden belirlenir. Bu süre içerisinde iyi beslenir. Tuzu, suyu ve yemi eksik edilmez. Kurban önce temizlenir. Kurban kesilirken, kanına kimsenin basmamasına dikkat edilir. Akan kan ya bir çukura akıtılır üst kapanır veya suyla kan yıkanarak, kan izi ortada bırakılmaz. Kesilen kurban etinden bir kısmı pişirilerek ev halkına paylaştırılır. Kalan büyük bir kısmıda kapı komşuya dağıtılır. Kurban kemikleri gelişi güzel çöpe atılmaz. Kurban kemikleri açılan bir çukura özenle yerleştirilerek üstü kapatılır. Bu işlemler bittikten sonra hazır bulunanlar bir birlerine niyaz olurlar.

http://www.alewiten.com/index5.htm

 

 

Tasavvufta Hz. Hızır

Tasavvufçulara göre Hz. Musa zahir ilmini, Hz. Hızır da Batın ilmini (Hakikat) temsil eder. Dört kapının son halkası hakikattir. Hz. Hızır Allah tarafından sunulup, kalbe yerleştirilen Ledün İlmini Hz. Musa’ya vermekle ona mürşitlik etmiştir.

Ledün İlmi: Tanrısal gizleri ve gerçekleri kavramaya çalıştığı bilgidir.

Hz. Musa, peygamber olmasına rağmen, Allah dostu olan bir kul olan Hızır’ın bildiklerini bilmiyordu. Burada ilmi sınırsız olduğu, bilinmeyen çok şeyin varlığı ispatlanıyor.

Hızır ile İlgili Kaynaklar

Hızır kıssası, Kuran’da (adı anılmadan) Kullardan bir kul diye anılmıştır. Bu gizemli kulun Hızır olduğunu bildiren hadis kitaplarıdır. Büyük din alimi olan Buhari-Müslim-Ebu Davut-Tirmizi ve Müstedrek’tir. Hz. Muhammed’te ona El-Hadır dediği rivayet olunur.

Hadislerde Hz. Hızır ile Hz. Musa gemiye bindiklerinde bir kuşun gagasıyla deniz suyundan yudumlar aldığını görür. Hz. Hızır kuşu göstererek

- Şu kuşun ne demek istediğine akıl erdirebiliyor musun? O senin ve benim ilmimizin Allah’ın ilminin yanında denizden gagasıyla aldığı su nispetindedir.

Hz. Hızır bir Velidir, bir erendir. Sufilere göre her zaman Hızır vardır. zorda olana o yetişir. Hızır ve İlyas kardeştir. Hz. Muhammed’i Hızır’a karada, İlyas’a denizlerde imdada yetişen diye buyurduğu ifade edilir. Ahmed Yesevi’ye manevi bilgiyi veren o dur.

http://www.alewiten.com/index5.htm

 

Şimdide hanstan

 

Kalu belayı kimse ÖLMEDEN hatırlayamaz! Evrensel yasaktır. Sünnetullah yasağıdır. Ama bu yasağı delen Gazali'ler bazen de Rabbani vb var. Haniflik gibi UNUTULMUŞ olan YESEVİ idi. Kimse Yesevi'nin sözünü etmedi. Ta ki ben Kültür ve Turizm bakanlığında yüksek bürokrat olup da bunu gündeme getirene kadar, Yesevi'yi kimse duymamıştı. Bir türbesi olan veli sanıyorlardı, sanat eseri bağlamında biliyorlardı. Sağolsun Bakan (Zeybek) de benim bu hassasiyetimi anladı ve Yesevi'nin izdaşı oldu.

 Aslında YESEVİ (Hızır ekolü) ÜÇÜNCÜ BİR MEZHEB gibiydi. Sünni (Yezidiliğe) ve Şia (Rafiziliğe) ikisine de karşı olarak  üçüncü yol diye ortaya çıktı. Dikkat ediniz: Yunus ve Taptuk; Tebrizi ve Mevlana; Hacıbayram Veli ve Bektaş; Sünniden çok ALEVİ (Ali taraftarı) gibidirler. Bunu farkettiniz mi? Çünkü tarihsel bir yanlışın, yani Ehli Beyt cinayetlerinin katillerinin peşinden gitmediler. İşte Şuara Suresi’nde son ayetlerdeki "İntikamını alacak olan GERÇEK ŞAİRLER", bu saydıklarım İDİ. Yunus'u da ALEVİ diye biliyorlar! Mevlana ise homoseksüel (!), böyle bildiriyorlar, İFTİRACILAR ÜZERİNE iniyordu şeytan (Şuara Suresi) ama onlar intikamlarını aldılar. Yani artık HANİFLİK var. Biz biliyoruz ki, tek bilimsel tasavvuf felsefesi sadece HANİFLİĞİN çatısı altındaki YESEVİLİK ekolünde vardır. Biz buna tasavvuf demeyeceğiz. Çünkü kelime kökü SOFU/SOFTA, Sophia/sofizm'dir (SVF). O bir felsefe değildir. HANİFLİĞİN İÇİNDE ve ayrılmaz parçasıdır. Sofizm illa ki Süfyanilik demektir. Ve bunu istismar ediyorlar. Mevlana Halidi Bağdadi "Süfyaniliği" YASAKLIYORUM diye birinci manifestosunu çıkarmıştı.

http://www.hansvonaiberg.com/sohbet/index.htm

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Ahkaf.5 Allahın yanısıra kıyamet günününe kadar cevap veremeyecek kimseye yalvarandan (dua edenden) daha sapık kim vardır.Oysaki onlar bunların yalvarmalarından (dualarından) haberleri bile yoktur.

6/56- De ki: "Süphesiz ki bana, Allahin berisinden yalvardiğınız KİMSELERE kulluk etmem etmem yasaklandi". De ki: "Sizin çarpik isteklerinize uymayacagim, (eger uyarsam) o zaman sapitmis olur, dogru yolda gidenlerden olmamis olurum".

7/194- Allahın berisinden yalvardığınız KİMSELER SİZİN GİBİ KULLARDIR. Eger iddianizda dogru iseniz haydi onlari çagirin da size cevap versinler.

 

10/28- O gün ki, hepsini mahsere toplayacagiz, sonra da o sirk kosanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak kostuklariniz da!" diyecegiz. Artik aralarini iyice açmisiz. O ortak kostuklari KİMSELER, "Siz bize kulluk etmiyordunuz ki." diyecekler.

 

13/14. Gerçek dua O'nadir.ONUN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER asla onlara icabet edemezler. Onlar olsa olsa agzina su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duasi hep bir sapiklik içindedir

 

16/86- Ve ortak kosanlar, ortak kostuklarini gördükleri zaman: "Rabbimiz! Iste bunlar, SENİN BERİNDEN YALVARDIGIMIZ KİŞİLER" diyecekler. Ortakları da onlara; "Siz mutlaka yalancilarsiniz" diye söz atarar

 

73- Ey insanlar! Bir misal verildi, simdi ona iyi kulak verin: Sizin Allahın berisinden YALVARDIĞINIZ KİŞİLERİN TAMAMI bir araya gelseler,kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar.Sinek onlardan bir sey kapsa onuda kurtaramazlar. Yalvaranda aciz, yalvarılanda

 

28/ 74- O gün (Allah) onlara seslenerek, kuruntusunu ederek ORTAK KOŞTUĞUNUZ KİŞİLER nerde?" diyecek.

 

16/20- ALLAHIN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER ise, hiçbir sey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratilmislardir.

16/21- Onlar ölüdürler, diri degil ve ne zaman dirileceklerinin şuurunda da değillerdir

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 
ibrahim
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 nisan 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 94
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahim

“Yesevi - Mevlana - Bektaş”

K.Maraş'dan çok farklıdır Elbistan, Ökkeşler diyarı... Ökkeş adını hep Alevilere yakıştırdılar. YESEVİNİN soyu UKKAŞE'dir o... Hep Yeseviyi ve öğrencilerini (Yunus gibi) Alevi diye yutturmaya kalktılar...

Yunus'a Kızılbaş dediler... Allahaşkına o yüzlerce şiir içinde BİR TEK ALİ HASAN HÜSEYİN var mı? Mevlanaya homo dediler... Aman yarabbi... Bunu söyleyen Osmanlı harem hayatı... Genç çocuklardan metresleri olan HAREM hayatı bunu söylüyor... Yapmasınlar bunu, ben Yunus, Mevlana rencide oluyoruz. Bilmiyorlar mı biz şairlerin İNTİKAMI acı olur! Ukkaşe Yesevi'nin soyudur ve ALEVİ falan değildir, SÜNNİ hiç değildir... Ökkeş'in öyküsü bu... Herkes bir yere gönderilmiş. Hacı Bayram Ankara'ya Mevlana Konya'ya, Bektaş Göreme'ye ve diğer adı az bilinenler de diğer yerlere... Bunlardan UKKAŞE ise Elbistan biraz Afşin'e... Hepsine Alevi deyip çıktılar...

Sünni değil Alevi değil. Pekiyi ne bu insanlar? Mutlaka Haricidir diyecekler... Kimse farketmiyor mu "MEZHEPSİZ" bunlar... Sadece MÜSLÜMAN bunlar... SADECE Müslüman olmak, ya da Resulullah ve Ali gibi MEZHEBİ olmamak DİNSİZLİK kabul ediliyor bu illerde... "Orası Alevi köyü", "Orası Sünni mahallesi". Mezheb taassubu BİZİ MAHVETTİ. ŞEYTAN HİÇ BU KADAR SEVİNMEMİŞTİ! MEZHEB TAASSUBUYLA Hristiyanlığı da Müslümanlığı da BİTİRDİ. Bu iki din kalmadı! Yerine Mezheb var: Ekümen+Papa, şu bu! İki dinde de Katoliklik ve Ortodoksluk var. Hristiyanlıkta Protestantlık çıktı... Ama MÜSLÜMANLIKTA 26 Ağustos Millenium'una kadar PROTESTANTLIK ÇIKMAMIŞTI! Geç kaldık ama ŞEREFLİ GELDİK!

Şii (Katolik) Sünni (Ortodoks) demeyin artık, Hanif (Protestanlık) var. Olması gereken var. Üstelik bizim Calvin'imiz ya da Martin Luther'imiz yok, böyle biri HİÇ OLMAYACAK! Çünkü bizim Martin Luther ve Pierre Calvin'imiz İBRAHİM. Hans falan değil... DOĞRUDAN BİZZATİHİ İBRAHİM'İN TA KENDİSİ... Hans bu çağın Mehdi üç asır sonrasının sadece İbrahim "Elçileri ya da memurları". PROTESTANTLIĞIN (Hanifliğin) KURUCUSU bugün çıkmadı. EN ESKİ ÇAĞLARDAN BERİ ALLAH DOSTU OLAN O, milletimin babası.

Ve biz ne kadar gericiyiz değil mi? Şeyh yok, para pul sömürüsü yok, almak yok HEP VERMEK var.

http://www.hanifislam.com/sohbet/126.2003.01.26.htm#4

Son satirlari bir daha oku hanif kardes.

"PROTESTANTLIĞIN (Hanifliğin) KURUCUSU bugün çıkmadı. EN ESKİ ÇAĞLARDAN BERİ ALLAH DOSTU OLAN O, milletimin babası."

Yukarı dön Göster ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahim
 
ibrahim
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 nisan 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 94
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahim

"Hz. Hızır-Hz. Musa Buluşması - Yuşa" 

Kehf 71: Bunun üzerine kalkip gittiler; sonunda bir gemiye bindiklerinde, o gemiyi deliverdi; Musa: "Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu saşılacak bir şey yaptın" dedi.

Hızır Musa'ya şunu söylüyor: "Bana UYACAKSAN" bu nasıl bir uyum olabilir? Zamana adaptasyon yani uyum... Aslında UYUM şu: Musa Hızır'a uyduğu gibi, Hızır da Musa’ya uymuş oluyor. Bu ortayol prensibinde iki önemli mekanizma vardır:

1. Uzayda ben yürürüm
2. Uzay bana yürür

Eğer Hızır Musa'ya uyacaksa o zaman "Yürümesi" gerekmektedir bu bir... Dikkat ederseniz. "KALKIP GİTTİLER" deniyor. Yani uzay size yürümüyor, siz uzayda yürüyorsunuz. Bununda bir bedeli var: Zamanda tersinmek...

Eğer bu ayeti başka Kur'anlardan da yazabilirseniz önemli bir şeyi daha farkedeceksiniz.

71: Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi:"Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın."

Evet iki meal arasında şu fark var: İKİSİ. Üçü değil ikisi. Musa, Yuşa ve Hızır. Neden üçü değil, neden ikisi?

a) Acaba Yuşa'ya "Biz gidiyoruz, sen bizi burada bekle mi dediler?"
b) Yoksa zaman yine TERSİNE mi yürüdü?

Musa 40 yaşında Tur dağında kitabeyi aldı. İsrailoğullarına getirdi. Zamanda geriye döndüler. Hızır ve Musa 17 yıl kadar gençleştiler. Yuşa zaten onaltı yaşlarındaydı... O da zamanda aynı miktarda geriye gidince YUŞA DOĞMAMIŞ oldu. İşte bu yüzden ÜÇÜ değil İ K İ S İ diyor Kur'an...

Kur'an mealleri arasında İKİSİ kelimesi önemli bir fark SONUCU değiştirmek için NEDENİ değiştirmekten ibaret... Yani tarihi değiştiriyorlar...

Tüm Kur'an meallerini adamlar oyuncak niyetine yazıp çiziyorlar.. Arapça da A demek ikisi demektir... Onu atlamış Elmalılı ve Diyanet... Oysa başından beri "İKİSİ " deyip duruyordu zaten Musa ve Yuşa için...

Zaman makinesi yok ama ortada HIZIR zamanı var... (DEHR). İkisi derken YUŞA doğmamış oluyor. Bu nokta çok önemlidir. Balık da zamanda geriye gidip ÖLMEMİŞ idi hatırladınız mı? YUŞA da aynı mekanizmayla GERİ gidip DOĞMAMIŞ oluyor... Ortada YUŞA yok... Ortada Yuşa'nın yaşı kadar zamanda geriye gitmiş 17 yaş daha genç bir Musa var. Musa biraz Hızır zamanına tabi, Hızır da Musa'nın zamanına... ORTAYOL bu işte...

Hızır'a uzay yürüyor, Musa ise uzayda yürüyor. İkisi birbirine TUTUNUNCA garip bir durum ortaya çıkıyor. Bu garip durumları birazdan inceleyeceğiz.

Yuşa ne demektir bilen var mı? (Yuşa peygamber ya da Yuşa Tepesi/Beykoz'dan söz etmiyorum). Kelime kökü Yeşu İbranice 17 demek, eşu=AŞR, yani on. Ye=Yedi (Sabbat=Sebit de yedi demektir). Ama En eski dil olan İbranice de 17 demektir. Yuşa orada bir peygamberin ismi değil. Seventeen bir delikanlının LAKABI durumunda (İngilizce TEEN diyoruz ya, thirteen'den nineteen'e kadar olan delişmen yaşlardaki gençler). İşte bunun İbranice adı Yeşu'dur.

Yeşu dişidir: Örneğin 13-19 yaş arası kız çocukları Havraya (Allah'ın evine) dienst-servant olarak verilirlerdi. Mabedi süpürür, temizler ve safiyetlikleriyle orada bir itikaf yaşarlardı. Hz. Meryem de bir Yeşu idi. Mabed bakıcısıydı (Rahibelik kurumu buna dayanmaktadır). Havra kıyafeti ise Cilbab diye iki parçalı bir karaçarşaf ya da kapalı pelerinden ibaretti. O kıyafet hem Müslümanlarda Karaçarşaf olarak hem Hristiyanlarda Rahibe kıyafeti (Manastır Cilbabı), Yahudilerde ise Kimi zaman kukuletalı bir pelerin idi. Rahibe kıyafetlerinin bir minik örneği de ilkokul çocuklarımıza (Şimdi Ortaokullar da buna dahil) giydirdiğimiz YAKA ve ÖNLÜK.

İşte bu RAHİBE kıyafetidir, Yahudi Meryem'den Hristiyan Meryem'e kadar açılan ve çocuklarımıza giydirilen ya da Arapların eldivenli, peçeli (Çift peçeli hem de). İşte bu moda İBRANİ kökenlidir. Bu havra manastır kızlarına Yeşu ve bunun gibi Rabbi ve Kohenlere verilen "Atuşağı=Seyis" çocuklara da Yuşa denirdi. Güçlü kuvvetli seyis olması açısından 17 yaş ideal ve kasların güçlendiği bir dönemdir. 18 ve 19'da daha birey ve asi oluyorlar. Buyüzden her nedense ye-aşru 17 yaş denmesi gelenek olmuş.

Yuşalarda ergenlik dönemleri üç aşamalıdır:

1. Doğunca Sünnet olurlar.
2. 13 yaşında ergenlik törenleri vardır.
3. 17 yaşında "Çırak, Yuppie iş adamı adayı vb. olurlar.. Gezmeye,
yolculuğa kendi başlarına turistik geziye vb. gitmelerine izin verilir. İşte bu Yahudi geleneklerini bilseydiniz, hemen Yuşa'nın 17 yaş bir delikanlı olduğunu bir bakışta görebilirdiniz.

Bunlar ayrıntı ama ÖNEMLİ çünkü burada "Şeytan ayrıntılarda gizlidir" DEMİYORUZ. Burada "YİŞA"nın anlamını veriyoruz, bunun için ayrıntı gerekli... Yuşa peygamber olan kişi bu değil yani... Bir de Beyktoz/İstanbul'daki Yuşa tepesi değil dedimdi...

Yuşa peygamberin ya da Musa'nın uşağı Yuşa'nın BEYKOZ'da ne işi var? Kur'an bunun için YUŞA ayrıntısına girmiş. Yoksa "Atlayıp geçerdi" bunları Mesela şöyle derdi: "Musa balığın denizde bir yol bulup görmüştü" dedi. Ama böyle değil ayet, Yuşa'yı da işin içine alıyor. Amaç 16-17 yaşındaki bir genci vurgulamak. İkisi üçüncü şahıs ile buluşuyorlar. Sonra Yuşa 17 yıl kadar geriye giderek "DOĞMAMIŞ oluyor". Musa'da 17 yaş geriye gitmiş oluyor. Hızır mecbur değil çünkü. O dilerse DEHR'de sabit bir yaşta kalır dilerse NEHR'e iner, her insan gibi olur... (DEHR=Tehir edilmiş zaman ve NEHR=Akan büyük ırmak). Dehr zamanın tehiri ve aynı zamanda neden-sonuç Arapça SEBEB TEHİR demektir ki, çok dikkat etmeliyiz.

Hızır TEHİR (Sonuçta) kapsamında değildir. NEHR (Neden kapsamında da olabilmektedir). Ama HOLOGRAMINI uzun zaman koruyamamaktadır. Eyvah yine mi hologram demeyin. Çünkü çoğu insan bilir ki... (Bu anlatıldığı için değil, bu yazacaklarım canlı görüp dokunanlardan nakildir). Hızır ile tokalaşan onun sağ başparmağının elinden kopuk sanki havada durduğunu... Ve bir de gömleğinin hologramı altında karnı olmadığını bilir. Karnı belkemiğine dayalıdır. Ama bunu ona dokunan bilir. Tokalaşan da bilir...

Şaşırmanız gerekmiyor bu HIZIR'dır. Somut bir bedende iki organı gerçek ve somut değildir. Soyutttur. Başparmağının eline bağlantı eklemi ile Karnı yoktur... Onu ÖLÜMÜNE BİR TEK NEFES KALA DECCAL denen paralel evren yaratığı karnını aldı pençesiyle... ve bir de parmağını ısırdı. Hızır "Zamanın sonundan" geriye kaçtı. Ama son nefesinde karnını ve parmağını bırakarak.

Sevgideğer forumdaşlar bu söylediklerime saçmalık diye bakıyor olabilirsiniz ama unutmayınız ki Kur'an "Yukarıdan aşağı" da yazılıp meallendirilebiliyor."

http://www.hanifislam.com/sohbet/018.2001.11.09.htm#0

Ibrahim

Yukarı dön Göster ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahim
 
sailamasr
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 23 nisan 2005
Gönderilenler: 543
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sailamasr

slm slm

ya bu yukardan asagi okumayi bir tek hans beceriyor.2.si çikmis gibi konusmayalim.

sahit lazim

slm slm

Yukarı dön Göster sailamasr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sailamasr
 
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Ahkaf.5 Allahın yanısıra kıyamet günününe kadar cevap veremeyecek kimseye yalvarandan (dua edenden) daha sapık kim vardır.Oysaki onlar bunların yalvarmalarından (dualarından) haberleri bile yoktur.

6/56- De ki: "Süphesiz ki bana, Allahin berisinden yalvardiğınız KİMSELERE kulluk etmem etmem yasaklandi". De ki: "Sizin çarpik isteklerinize uymayacagim, (eger uyarsam) o zaman sapitmis olur, dogru yolda gidenlerden olmamis olurum".

7/194- Allahın berisinden yalvardığınız KİMSELER SİZİN GİBİ KULLARDIR. Eger iddianizda dogru iseniz haydi onlari çagirin da size cevap versinler.

 

10/28- O gün ki, hepsini mahsere toplayacagiz, sonra da o sirk kosanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak kostuklariniz da!" diyecegiz. Artik aralarini iyice açmisiz. O ortak kostuklari KİMSELER, "Siz bize kulluk etmiyordunuz ki." diyecekler.

 

13/14. Gerçek dua O'nadir.ONUN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER asla onlara icabet edemezler. Onlar olsa olsa agzina su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duasi hep bir sapiklik içindedir

 

16/86- Ve ortak kosanlar, ortak kostuklarini gördükleri zaman: "Rabbimiz! Iste bunlar, SENİN BERİNDEN YALVARDIGIMIZ KİŞİLER" diyecekler. Ortakları da onlara; "Siz mutlaka yalancilarsiniz" diye söz atarar

 

73- Ey insanlar! Bir misal verildi, simdi ona iyi kulak verin: Sizin Allahın berisinden YALVARDIĞINIZ KİŞİLERİN TAMAMI bir araya gelseler,kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar.Sinek onlardan bir sey kapsa onuda kurtaramazlar. Yalvaranda aciz, yalvarılanda

 

28/ 74- O gün (Allah) onlara seslenerek, kuruntusunu ederek ORTAK KOŞTUĞUNUZ KİŞİLER nerde?" diyecek.

 

16/20- ALLAHIN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER ise, hiçbir sey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratilmislardir.

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 
HanifUlus
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 29 nisan 2005
Yer: Antarctica
Gönderilenler: 357
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HanifUlus

SELAMLAR

Haniflik konusunda terminoloji sahibi olan insanlarda şu benzer özellikleri görebilmekteyiz:

1) Kendilerine izafeten elçilik payelerini uygun gördülerini

2) Cebrail(!) veya başka bir Elçiden(!) bir şey aldıkları iddiaları 

1.ve 2.bahiste adı anılacaklara; Edip Y. , iskender E. , B. Ayberk gibi isimleri görebilmekteyiz. Edip Y. ve İskender E. güya Cebraili gördükleri iddiasının sahibidirler. B. Ayberk ise Hızır adlı bir elçiden alır bir iddianın sahibidir. Yaşar Nuri Öztürk de bu terminolojiyi kullanmasına rağmen onda halen böyle bir hastalığa rastlamış bulunmamaktayız.

Dini Allah'a Has Kılma gibi güzel bir söyleme, bazan bu şahısların ifadelerinde rastlayabilmekteyiz. Bu rastlamalarımızın arka planı ,şeytanın bu söylemin önüne kendinden birilerini yerleştirme gayesinden başka bir şey değildir. İnsanoğlu içinden elbette ki, hakk manada Dini Allah'a Has Kılan erenler! elbetteki çıkacaktır. Zira, insanoğlu ahsen-i taqvim üzere yaratılmış son halifedir, bundan dolayıdır ki fıtratından gelen bu donanımla işbu halife bilinç! kendi paydasından olmak üzere mutlaka yüzaklarını çıkaracaktır.

Adem oğullarına olan güvenimiz ve itimadımız büyüktür inşaAllah. Cinnlerin maskarası olup da yukarıda bahs ettiğimiz söylemi de işgüzarlıklarından kullandıkları aşikar olan bu zavallılarda, kendilerini yüceleme dolayısıyla putlaştırma(idol) ereklerinin olduğunu çok açık görebilmekteyiz. Şeytanın kurgusu çok sinsi işlemekte görüleceği gibi sevgili dostlar!. Bunların kimleri gördüklerini(?) sizlerin hür akl-ı selim-lerinize arz ederim...

Yoksa sizler hala şeytanın ateist olduğunu sananlardan mısınız?



__________________
EûzûBillahimineşşeytanirracim&BismillahirRahmanirRahiym..
Yukarı dön Göster HanifUlus's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HanifUlus
 
Akik
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 25 nisan 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Akik

Slm Hanifulus dostum aramıza hoş geldin. Biraz geç oldu ama

__________________
Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
Yukarı dön Göster Akik's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Akik Ziyaret Akik's Ana Sayfa
 
HanifUlus
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 29 nisan 2005
Yer: Antarctica
Gönderilenler: 357
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HanifUlus

Selâm Sevgibilen Dost/um

İlgi ve konukseverliğin için içten teşekkürlerimi sunuyorum



__________________
EûzûBillahimineşşeytanirracim&BismillahirRahmanirRahiym..
Yukarı dön Göster HanifUlus's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HanifUlus
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats