HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: Örfün Dindeki Yeri Ve Önemi Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Ma’rûf

Sözcük olarak: "bilinen, tanınan ve benimsenen şey" anlamına gelen Ma'rûf kavramı "A-Ra-Fe" fiil kökünden gelmektedir. A-ra-fe, "Her hangi bir şeyi görünümüne ve özelliklerine bakarak duyularla kavramak, eserlerine bakarak tefekkür ve akıl yorarak bir şeyi idrak etmek, nihayetine ulaşmak" demektir. Kur'an'ın önemli kavramlarından olan Ma'rûf, kavram olarak: "ihsan, iyilik, bilmek, idare etmek ve örf olan şey" anlamına gelmektedir. Ma'rûf, içeriği ve taşıdığı anlam itibariyle her zaman "olumluluğu" çağrıştırır.

Kur'an, ma'rûfu genellikle, Arapça'da "bilinen şeyi" ifade eden "harf-i tarif" almış şekliyle yani "el-ma'rûf" formatında kullanmaktadır. Bu da bir şeyin Kur'an'a göre ma'rûf sayılabilmesi için, ma'rûf olarak görülen şeylerin belli özelliklere sahip olması ve nitelik itibariyle bir seçicilik içermesi gerektiğini göstermektedir. Günlük uygulamalarımızın hemen hemen tamamıyla, ya doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantısı olan "el-ma'rûf", toplumun büyük çoğunluğu tarafından iyi, güzel, doğru ve yararlı olan şeyler olarak bilinen, uygulana uygulana örf halini alan ve herkesin kabul edip bildiği şey demektir.

Ma'rûfu konu edinen ayetlere bakıldığında, onun anlam sahasının ne kadar geniş bir alanı kapsadığı ve pratik hayatı düzenlemede ne kadar önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Öyle ki, doğrudan veya dolaylı olarak onunla bağlantısı olmayan konu yok gibidir. Kur'an, özellikle sosyal ve ekonomik birçok konuda ma'rûfu yasal düzenleme konumunda görmektedir. Allah, inananlardan ihtilafa düştükleri birçok konuda ihtilaflarını ma'rûf olan örfe göre çözmelerini istemektedir.

Evlenme, boşanma, miras, tanıklık ve benzeri konulardaki ayetler yasal anlamda ma'rûf olana göre davranmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Ma'rûf kelimesi cahiliye döneminde de "iyilik, ikram, gönül okşayıcı söz, insanın faydalı bulduğu, hoşlandığı ve memnun olduğu durum anlamında" yaygın olarak kullanılmaktaydı. Ma'rûf, Arap edebiyatında da cömertlik ve ikram anlamında kullanılmaktaydı. Kur'an, Ma'rûfu büyük oranda cahiliye döneminde ifade ettiği anlamıyla kullanmıştır. Ancak diğer bütün kavramlarda olduğu gibi bu kavram da, kavram olarak vahye uyarlanarak, taşıdığı anlama tamamen İslami bir içerik kazandırılmıştır. Diğer bir deyimle bu kavramın taşıdığı manaya, kavram olarak ifade ettiği öze uygunluğu sağlanmıştır. Ve ma'rûf kavramı dinin çok önemli bir öğesi olarak toplum hayatında belirleyici unsur olmuştur.

Kur'an, Ma'rûfu birçok ayette "ma'rûfu emretme, münkeri nehyetme" kalıbıyla kullanmaktadır. Münker, Ma'rûfun karşıtıdır. Münker, "salim aklın" çirkinliğine hükmettiği, kötü şey demektir. Her şeyin zıddıyla var olduğu gerçeği dikkate alındığında, ma'rûf için münkerin zıddıdır denebilir. Ne var ki Kur'an'da ma'rûf ve münkerin neler olduğu tek tek sayılmadığı gibi, tanımı da yapılmamıştır. Ancak ma'rûf ve münkerin neler olduğunu ismen belirlemeyen Kur'an, ma'rûfa uymayı ve münkerden kaçınmayı kesin hükümlerle istemektedir. Bu istek önem sıralamasında "farz kılınan" konuların başında gelmektedir. Zaten ma'rûf olan ve olmayanların bir listesinin yapılması işin tabiatına aykırıdır. Zira bu hiçbir listeye sığmayacak bir konudur. Ancak birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Allah liste vermek yerine ölçü vermiş ve verdiği ölçüye uygunluğu esas almıştır. Hal böyle olunca, ma'rûf ve münkerin ne olduğu ve ma'rûfa nasıl uyulacağı, münkerden nasıl kaçınılacağı konusunda belirleyici olma yetkisi ve sorumluluğu insana bırakılmıştır. Böyle olunca da her konuda olduğu gibi bu konuda da Müslüman'ı diğerlerinden ayıran temel fark onun ma'rûf ve münker konusunda da Kur'an'ı ölçü almasıdır. Münkere karşı mücadele verilmesi ve iyiliğin emredilmesi bütün inananlar için farz kılınmış bir hüküm olduğu halde ve maruf olanların neler olduğu sayılmadığı halde toplumun ma'rûf olana göre hareket etmesinin istenmesi; neyin ma'rûf veya neyin münker olduğunun tespit edilmesinde vahyin yanı sıra insan vicdanının ve aklının da önemli ölçüde belirleyici olduğunu göstermektedir.

Kur'an, İslam toplumuna öncelikle, ma'rûfun, insanı ve insana ait her türlü işi kuşatacak şekilde yaygınlaştırılması, kötü olanın ise yok edilmesine çalışılması çağrısını yapmaktadır. Bu çağrı Kur'an'ın çok önemli bulduğu çağrılarından birisidir. Aslında bu çağrı, her türlü zulümden, esaretten ve kötülükten kurtulmanın çağrısıdır. Rabbimiz: "Hayra çağıran, ma'rûfu emredip münkeri engelleyen bir topluluk olun. İşte kurtulanlar onlardır"(3/104) buyurmaktadır. Bu çağrı o kadar büyük bir öneme sahiptir ki bunun ihmal edilmesi küfrün ve zulmün hayata hâkim olması sonucunu doğurur. Bu çağrı özü itibariyle "hayır"da yarışma çağrısıdır. Keza Kur'an'ın, birçok ayette Müslümanlardan "hayırda yarışmalarını" istemesi de bu çağrının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Hayırda yarışmayı gerçekleştiren bir toplum, bununla öyle bir güç elde eder ki hiçbir güç onunla baş edemez. Hayırda yarışmayı ahlak edinmiş bir toplum siyasi, ticari, ekonomik kısacası her alanda "hayır" yarışına girişeceği için; bu yarış doğal olarak o toplumun kalkınmasını, ilerlemesini ve güçlü olmasını sağlayacağı gibi; aynı zamanda güvenli, huzurlu ve mutlu olmasına da büyük bir katkı sağlayacaktır. Bütün bu yararların yanı sıra en büyük yarar da "hayırda" yarıştığı için Allah’ın onlara yapacağı yardım olacaktır. Zira, hayırda yarışanlara Allah yardım edeceğini vadetmektedir.

"En kötü kuralın dahi kuralsızlıktan iyi olduğu" gerçeğini herkes kabul etmektedir. O nedenle bir kimse tek başına yaşasa dahi hayatını kendince koyduğu bir takım kurallara göre düzenlemek ister. Bu gerçeğin toplumsal hayat için daha büyük bir zorunluluk ve önem taşıdığı muhakkaktır. İster kişisel olsun ister toplumsal olsun bu ihtiyacı karşılamak için belirlenen kurallardan, toplumca iyi ve yararlı olduklarına karar verilenler, toplumun ma'rûfu olurlar. Söz konusu toplum İslam toplumu olunca Ma'rûf, o toplumun inancından ve İslami anlayışından doğan prensiplerden, kurallardan ve değerlerden oluşacaktır. İşte bu nedenle İslam toplumu, ma'rûf olarak gördüğü şeylere ne kadar uygun davranırsa o oranda varlığını sürdürebilmek için önemli bir güçten yararlanmış olur.

Ma'rûf, birçok açıdan gelenekten farklı olsa da yine de birçok yönüyle geleneğin sahip olduğu karaktere sahiptir. Bunun başında toplumda yer etmiş bir değer olduktan sonra terk edilmesinde veya değiştirilmesinde taşıdığı zorluktur. Gelenekleşmiş bir konuda değişiklik yapmak nasıl ki çok zorsa aynı zorluk ma'rûf olarak görülmüş şeyler için de geçerlidir. Hatta zaman zaman vahyin önüne geçerek "temel ölçü olarak alınma" tehlikesini de bünyesinde taşımaktadır. O bakımdan değiştirilmesi en zor olan şeylerden biri de toplumun kendisi için ma'rûf olarak benimsediği değerlerdir.

Ma'rûf yapısında kimi olumsuzlukları taşısa da büyük oranda toplumun vicdanından ve selim aklından beslenerek ortaya çıktığı için esas olarak güzel ve faydalı bir öze sahiptir. Bu öze sahip olduğundandır ki "yazılı yasa" olmadığı halde halkın nezdinde dikkate alınması hususunda, yazılı yasaymış gibi etkin bir güce sahiptir.

Geçmişte de günümüzde de ma'rûfu/örfü olmayan toplum yoktur. Nitekim cahiliye Araplarının da ma'rûfu vardı. Ve Kur'an nazil olma sürecinde en az müdahale ettiği şeyler o toplumun ma'rûf olarak gördükleri şeylerdi. Hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar toplumların en ortak yanları, en çok benzeşen yönleri ma'rûflarıdır. Her toplum, saygıyı, sevgiyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı erdemliliği ve ahlakiliği temel alarak hareket ettiğinden/etmek istediğinden ma'rûf olarak belirledikleri şeyler arasında büyük benzerlikler bulunabilir. Ancak yine de toplumların maruf saydıkları şeyler, toplumdan topluma önemli değişkenlikler göstermektedir. Bu farklılıklar toplumların kendileri için referans aldıkları değerlere göre değişmektedir. Neyin ma'rûf olduğunu, neyin ma'rûf olmadığını belirleyen en önemli değer toplumların inanç sistemi olduğundan, sonuç olarak bu konuda da iş inanca dayanmaktadır.

Allah, hayatımızı düzenlememiz için temel kurallar koymuştur. Kendi hükmüyle belirlediği alanların dışında kalan alanlarda ise düzenleme yapma yetkisini ve sorumluluğunu biz kullarına bırakmıştır. Bu da yaşadığımız hayatın önemli bir kısmını teşkil etmektedir. Ancak bu sorumluluğumuzu yerine getirirken yani hayata ve insana dair yapacağımız her şeyde Rabbimizin, bizden uymamızı zorunlu gördüğü husus, Kur'an'ı ölçü almamızdır. Kur'an'ı ölçü almak koşuluyla bize bırakılan alanlarda istediğimiz gibi düzenleme yapabiliriz. Bu düzenleme yaşam biçimimizi şekillendirmemiz demektir. İşte toplumun vicdanında kabul görerek benimsenen bu yaşam biçimi kalıcılık sağladığı oranda toplumun örfü olur. Diğer bir deyimle "ma'rûf olan şey" halini alır. Bu da bize örfün büyük oranda toplumların dini inançlarıyla oluştuğunu göstermektedir. Ancak örfün tek kaynağının din olmadığı da bilinmelidir. Toplumlar selim akıl ve vicdanlarının öngörüleriyle de kimi ma'rûf olan şeyler oluşturabilirler. Kur'an indiği toplumda o toplumun uygulamalarının tamamını yasaklamamış veya yok etmemiştir. Kötü ve zararlı olanları tamamen yasaklamış, yanlış ve eksik olanları düzeltmiş veya tamamlamış, iyi ve güzel olanları da olduğu gibi bırakmıştır. Diğer bir deyimle örften ma'rûf bulduklarının sürdürülmesini istemiştir. Bu da bize örfün bir kısmının toplumun kabulleriyle de olabileceğini göstermektedir. Marufla ilgili ayetlere bakıldığında Kur'an'ın esas alınmasını istediği ma'rûf, o tarihin, o coğrafyanın insanlarının oluşturdukları ma'rûftu. Ve Kur'an muhataplarından kendisinin de ma'rûf olduğunu kabul ettiği şeylere göre hareket etmelerini istemekteydi. Kur'an'ın esas alınmasını istediği ma'rûfu kimin oluşturduğunu dikkate aldığımızda, onun nasıl oluştuğunu ve ne kadar önemli bir bağ olduğunu da anlamış oluruz. Yoksa Kur'an örfe uygun davranmayı bizden ister miydi hiç. Burada şu hususun bilinmesinde yarar var: "Urf"(Örf) ve "Ma'rûf" aynı fiil kökündendir. Bu nedenle aynı anlam alanına sahiptirler.

Allah'ın hükümleri ile tespit edilen konular ile ma'rûf olarak kabul görmüş konular arasındaki en önemli fark, Allah'ın hükümlerinin kesin ve evrensel olmasının yanında ma'rûfun değişken (rölativ) bir özelliğe sahip olmasıdır. Zira marufun içeriğini insan belirlemektedir. Ve insanın bu belirlemesinde, şartların, ortamın, zamanın, coğrafyanın ve burada saymadığımız daha birçok nedenin büyük önemi vardır. Özellikle üretim araçlarının değişmesi ve teknolojik gelişmeler, toplumun ilişki biçimini belirleyen şartları önemli oranda etkilemektedir. Ancak her şart ve durumda iyi olanı gerçekleştirmek mümkündür. Ne var ki bu şartlara bağlı olarak iyi ve yararlı sayılan şeyler şartların değişmesiyle değişmeye açık şeylerdir. Bu değişiklik işin doğası gereğidir. Değişkenlik olgusu marufu şeklen değiştirse de içeriğini, anlamını ve önemini değiştirmez.

Önemli olan diğer bir husus da örfle geleneğin birbirleriyle olan yakın anlam bağlantısıdır. Örf ve gelenek birçok açıdan benzeşen yönlere sahip olsalar da aynı şey değildirler. Zira münker olan şeyler de gelenekleşebilirken, ancak iyi olan şeyler ma'rûf sayılmaktadır. Ma'rûf, iyi olduğuna aklın ve vicdanın mutabakatıyla karar verilen şeylerden teşekkül ederken, gelenek kalıntı olarak toplumdan topluma aktarılan iyi kötü her türlü alışkanlığı içermektedir. Münkerin ve marufun ölçüsü toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Müslümanlar için ölçü Kur'an'dır. Böyle olunca da Kur'an'ın onayını almayan hiçbir şey ma'rûf olarak görülemez. Ma'rûf cahiliye toplumun kullanımından vahye aktarılmış bir kavram olmakla birlikte Kur'an bu kavramı kendi anlam örgüsü içinde yeniden tanımlamış ve bu kavramı kendisine özgü ana kavramlardan biri haline getirmiştir. Öyle ki gerçek anlamını ancak İslam'la birlikte anıldığı zaman bulabilmektedir. Dolayısıyla ma'rûf dendiği zaman Kur'an'a uygun iyi ve güzel olan şey anlaşılmaktadır. "Gelenek" veya "adet" için böyle bir tanımlama yapılamaz. Geleneği herhangi bir kültüre veya inanca özgülemek mümkün değildir. Diğer bir deyimle "gelenek" ve "adet" her toplumun, inancın ve kültürün ortak kavramıdır. Ma'rûf yalnızca olumluluğu çağrıştırırken, gelenek olumluluk içerdiği gibi olumsuzluk da içerebilir. Ma'rûf dendiği zaman akla ilk olarak dince uygun, toplumca faydalı, güzel ve doğru davranışlar gelmektedir. İslami düşünce yapısında Ma'rûf, Kur'an'ın hükümleri, sahih sünneti, salih amelleri ve Müslümanlarca belirlenen kuralların tamamı içine alacak şekilde kullanılan bir kavramdır.

Tarihi süreç içinde Müslümanların Kur'an'ı ölçü almada göstermeleri gereken hassasiyeti kaybetmelerinden dolayı buna paralel olarak ma'rûf da anlam kaymasına uğrayarak taşıdığı bütün olumlu anlamları kaybederek geleneğe dönüştü. İslami inançta, anlayışta, zihniyette uğranılan değişiklikle (bozulmayla) birlikte toplumun örfü de değişikliğe uğrayarak gelenek halini aldı.

http://www.iktibas.info/dergi/2006/subat/kavram.htm

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Sinan_25
Ozel Grup
Ozel Grup


Katılma Tarihi: 24 eylul 2005
Yer: Almanya
Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_25


Selam.

Bu yazida da sanki orta yolu bulma cabasini sezindiren izlenimlerde bulundum. Iktibas'in az cok yapisini ve süre gelen yazi icerigini takip ettigim icin, degerli büyüklerimin, bazi insanlarin asiri tepkisellikle gelenekten kopup toptanci tavir takinmalarina karsin ya da olasi toptanci tavirlara karsi isindirma cabasinda gibiler. Iyi niyettir, taktir eder hürmetle ellerinden öperim.

Yukarida ki yazida Maruf, Islami düsüncede Kur'an hükümlerini, sahih Sünneti(?) salih amelleri ve Müslümanlarca belirlenen kurallarin tamamini icine alacak sekilde kullanilan bir kavramdir deniyor.

Kur'an hükümleri dendi mi, isin icine Abdest, Namaz, Oruc ve Hacc gibi temel pratiklerde girer. Ister gelenegin zengin bir birikim oldugu gerekcesine dayanarak ister Maruf tanimlamasi ile süregelenden yalnizca iyi ve güzel olani hedef alma adina olsun, bunlardan hic birisi aciklanmis olana temel esaslara söz sahibi olamaz. Örnegin Abdeste agza burna su alip hinkirmayi Allah emretmemis, ama Dünyada X örfün temizlik anlayisina kalsa, buda yapilmali. Ve yapiliyorda.

Sorun bu mu? Degil tabi ki. Asil sorun, her ne tanimlama altinda olursa olsun, insanlarin kendine reva gördügünü Allah'in Ayetleri ile zamanla harmanlanirsa, ya da daha kötüsü, birileri kendi yorumunu kavramlara yükledigi anlam ile süsleyip pazarlarsa, sonucunda neyin Hüküm neyin yorum oldugu anlasilmaz. Ama elimizde ölcüt var, tabi ki var. Iyide bu ölcütü kac kisi ne sekilde kullaniyor, bugün sıkı sıkıya gelenek sempatizanina bir konuda bu Allah'in emri degildir desenizde nafile, "Allah'in emri degilse Peygamberin Sünnetidir" gibi bir itirazin takibi ile tartismanin devamina gerek kalmiyor.

Kisacasi benim elestirim var olan iyi niyetlere karsi degil, gelenege ters yüz olanlari kaynastiralim derken aradaki ince ayrintilari(örfün ne konuda söz sahibi olabilecegi ve ne konuda susmasi gerektigi konusundaki ayrimlari) kaynastirma tehlikesi ile yüz yüze duruyor. Islam aleminin bugünlere gelmesi, bir cok insanin Kur'an-da olanla yetinmeyip, gerek zenginlestirmek adina gerek süslemek adina, sonucunda Peygamberin Sünnetini takip edip Sevap kazanacagim, isin hakikatin varacagim diye, paket fikirlere dokunmadan kabul ettigi gibi ya arzuladigi ya da kendince erisemedigi konumdaki insanlara hep assagindan bakmayi erdemlik bildiginden kendine reva gördügülye bu günlere gelmistir.

Cumua konusunda ki tartisamlarda söze getirdiklerimi burada yinelemek istemem, örfe ne bakimdan ne tür tavir takindigimi, bu konuda ne görüste oldugumu örnegin Alperen Dostum bilir. Sonucta onun yolu bana zorludur, benimkisi ona zorludur, bir takim konular muallakta kalacaktir kalmayacaktir, fikir ayriligidir. Ama neticede Allah'a dayali bir Din'in emelinde kalpler bir damar üzerinde atiyor, bunu muhafaza edebildigimiz sürece, yanlis yolda olan ben isem insaAllah gün gelir dogrusunu kabul etmesinide Allah nasip eder. Belki bir birimizin bize göre yanlisindan dogrusuna bir adim daha yaklasiriz, herseyde bir hayir vardir diye inaniyor

Sevgiyle selamliyorum
Yukarı dön Göster Sinan_25's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_25
 
Abdullah16
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 21 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 727
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Abdullah16

  Sinan yazdı:

  ''Allah'a dayalı bir Din'in temelinde kalpler bir damar üzerinde atıyor ise ki bunu muhafaza edebildigimiz sürece, yanlış yolda olan ben isem inşallah gün gelir doğrusunu kabul etmesini de Allah nasip eder.''

  Evet Sinan kardeş, biz Allahın vahyine uygun yaşamaya çalıştıkça Allah bizi yollarına iletecek ve görünmesi gerekeni,doğru ve en güzel olanı bize nasip edecektir.

  Hayat,herşeye rağmen kınayanın kınamasına aldırmadan yürüyenlerindir vesselam.



__________________
''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Yukarı dön Göster Abdullah16's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Abdullah16
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

"el-ma'rûf", toplumun büyük çoğunluğu tarafından iyi, güzel, doğru ve yararlı olan şeyler olarak bilinen, uygulana uygulana örf halini alan ve herkesin kabul edip bildiği şey demektir. (Alperen)

 

Ey Peygamber! İnanan akdınlar gelip... genel kabullerin dışında sana itiraz etmiyeceklerine dair sözleşmek isterlerse onlarla sözleş (60:12).

 

ma'rûf olan ve olmayanların bir listesinin yapılması işin tabiatına aykırıdır. Zira bu hiçbir listeye sığmayacak bir konudur.

 

Ayrıca, genel kabuller zamanla değişir. Örneğin Osmanlı toplumu başlangıçta gayrimüslimlerin askere alınmasını onaylamazdı; sonra onaylar oldu. Nitekim mezar taşlarından anlaşılacağı üzere Çanakkale Savaşında şehit (?) olan Hristiyanlar var.

 

ma'rûf ve münkerin ne olduğu ve ma'rûfa nasıl uyulacağı, münkerden nasıl kaçınılacağı konusunda belirleyici olma yetkisi ve sorumluluğu insana bırakılmıştır...ma'rûf ve münker konusunda da Kur'an'ı ölçü almasıdır

 

İçinizden bir topluluk olsun ki hayra çağırsın, ma'rûfu emredip münkeri yasaklasın (3:104).

 

Bu topluluk kim; bütün seçmenler mi, yalnızca din adamları mı? Kur’an’ı doğru anlamanın uygulamada aldığı hale bakarak düşünelim. Bu belirlemeyi kim yapsın; halk olylaması gibi yöntemlerle bütün halk mı, Kur’an’a uygunluk gibi keyfîliğe müsait yönetmlerle yalnızca din adamları mı?

 

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hikmed
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 14 haziran 2006
Gönderilenler: 78
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hikmed

Merhaba,

Önemli olan örf ve adet üzerinde düşünülsün, öylece atalarım öyle yapardı ben de yapayım olmaması bence önemli.

Veyahut daha da ileri giderek derim ki, peybamber öyle yapardı ben de öyle yapayım değil.

Rasulallah öyle yapardı çünki............ Bu yüzden bu imanla bende bu davranışı kabul ediyorum ve hayatıma ekliyorum.. derim.

 

 

Yukarı dön Göster Hikmed's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hikmed
 
şeyma
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 03 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 179
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı şeyma

Normal zamanlarda yada özel günler de (bayram vb.)küçüklerin,büyük olanların elini öpmesinin müslümanlıkta yeri var mıdır?Yoksa sadece örf müdür,gelenek midir?Güzel bir davranış mıdır;yoksa olmaması gereken bir davranış mıdır?Düşüncelerinizi yazar mısınız?

Ayrı bir başlık açacaktım ama örf konusunu görünce burdan devam etmek istedim.



__________________
FATİHA: 6, 7/ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Yukarı dön Göster şeyma's Profil Diğer Mesajlarını Ara: şeyma
 
Freedom
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 08 mart 2006
Gönderilenler: 32
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Freedom

tebriğin ya da selamlaşmanın, bel bükerek-el öperek olması, o kişiye olan aşırı saygıdan kaynaklanmakta ve genellikle yaşlılıarın ve bununla birlikte yaşlı olup, bilgisi tecrübesine güvenilen insanların eli öpülür.

Hiç kimse hata yapmaz değil, önceden yaşlıların elini öpen biriydim, sonraları öpmemeye başladım, anlamsız geldi. İnsanlarla ilişkimiz dikey değil, yatay olmalı. selamlaşmamız da öyle. sarılmak ya da elini umzuna dolamak, el öpmekten çok daha candan bir davranış.

bu bir örf dediğiniz gibi.. doğru/güzel bir örf olduğunu düşünmüyorum

Yukarı dön Göster Freedom's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Freedom
 
mim966
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 28 ekim 2005
Yer: Turks and Caicos Islands
Gönderilenler: 51
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mim966

Merhaba Şeyma

Bir çok örfte / gelenekte olduğu gibi; "El öpme"  konusunun da sulandırıldığı kanısındayım. Bunda öpenler kadar öptürenlerinde payı var.

Çok yakınım Büyüklerim dışında pek az kişinin elini öptüm. Çok özel günlerde, Çocuklarım dışında, kimseye de öptürmedim. (Çok ender istisnalar olmuş olabilir.)

Gereklililiği yada yersizliği kosunda; Felsefi boyutuna girilmesi düşünülür mü? Gerek gören arkadaş yolu açarsa, katkıda bulunanlar da olur sanırım.

Saygılarımla  



__________________
Kişilikler değil Fikirler Eleştirilmelidir.
Yukarı dön Göster mim966's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mim966
 
savas1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 261
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savas1

 

selam

İnsanların kendilerine has, aşırı-normal örfleri olabilir, dinimize inancımıza benliğimize hakaret sayılmadığı, bizi yanlışa sürüklemediği, ilkesel bir sorun teşkil etmediği sürece örfe uymamızda sakınca yoktur, nitekim Allah ayetlerinde barış içinde yaşayın, iyi geçinin der...

Ancak sorun, örfleri dinsel hale getirmektir, yani sanki bunu Allah emretti diye algılamaktır, oysa örf insanların kendi yarattıkları, uydurdukları, uyarladıklarıdır, ancak dinin sahibi, yaratıcısı Allahtır. Allahın demediği- hüküm vermedği bir konuda, örfleri Allaha mal etmek, ona iftira atmaktır, Allaha ifitra edenler de hem bu dünya da hem de ahrette kurtuluşa ermezler

saygı ile...

 

 

 



__________________
Ne kadar uzak olsak da çok yakınız, daha yürekten olamazdım, daima kim olduğumuza güveniyorum ve başka hiçbirşey önemli değil... Metallica-Nothing Else Matters
Yukarı dön Göster savas1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savas1
 
erdemli
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 temmuz 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 96
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı erdemli

Selam,

Savaş1 çok güzel ifade etmiş..

Mesele geleneğin ve örfün dinselleştirilme/memesi.

Mesele o toplumda genel geçe veya güzel görülen bir davranışın başka toplumlara da dayatılması..

El öpmek, büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atmamak gibi.

 

Temel ilkeler bellidir;

Kimse kutsallaştırılamaz, yüce varlık olarak görülemez ve her insan insan olduğundan dolayı diğer insanlarla eş saygıyı hak eder....

Allah'In tek kutsal ve sözü tek sorgulanmaz yüce varlık olduğunu kabul ettiğimiz bir temelde o topluma has yiyiş, giyiniş, davranış...lara uyulabilir... Hatta bu toplum huzuru açısından da gereklidir...

Burdan da müslümanın yaşadığı toplumla barışık ve saygılı olduğunu anlıyoruz.

Saygılar...

 

 



__________________
Allah temiz akıl sahiplerini sever!
Yukarı dön Göster erdemli's Profil Diğer Mesajlarını Ara: erdemli
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats