HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: ÖZE DÖNÜŞ Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

S.A CEMAL ÇAĞLAK'TAN ALINTIDIR

Öze Dönüş

 Mümin olduğuna inanan bir insanın diğer varlıklarla olan diyaloğunu vahiy belirler. Gerçekleşen bu davranışların sonucu da iyilik veya kötülük şeklinde tezahür eder.

Kan döken ve bozguncu bir varlık tipi olarak hayat sahnesine çıkan beşer, Allah'tan kendisine ulaştırılan emirlerle adaleti ve merhameti tanımış böylece mevcut olan kötülüklerle, iyiliklerin kavgası o zamandan başlamıştır. İnsandaki bu bilinçlenme süreci Rabbinden gelen doğruları onayladığı müddetçe, meleklerin sessiz saygı ikrarıyla kabul görmüş; başına buyruk bir varlık olmaya yeltenip ilahi hükümleri ters yüz ettiği zaman da kan dökücü ve bozguncu bir beşer olarak kınanmıştır. İnsanların her dönemde heva ve arzularına uyarak bozguncuların yönlendirmesiyle yoldan çıktığı vakitler, Allah, elçileriyle iletmiş olduğu emirler vesilesiyle zamanın kana bulandığı saatlerde bozgunculuktan ve canilikten kurtuluş fırsatını her defasında takdim etmiştir.

Meleklerin beğenmediği, özü değişken, kokuşmuş, cıvık, katı balçık özellikli beşere vahiyle yapılan çağrı; onu süzme çamura dönüştürme çabasıdır. Vahiy balçığın pis özelliklerini rafine eden bir süzgeçtir. Varolduğu günden bu yana balçığındaki bütün özellikleri taşımaya devam etmektedir. Çünkü o, sıkıntıyı gördüğü zaman değişken, nemelazımcılıkla birlikte kokuşan, menfaat ve hüküm konusunda katılaşan ve yükümlülükler karşısında sorumluluktan kaçarak cıvık bir yaşantıya yönelebilen varlıktır. Bu insan sadece bunlardan ibaret değildir. Onun içinde birkaç özelliği bulunduran bir boyut daha vardır. Bu, onun süzme, saf, arı-duru, seçebilen özelliğidir. Bunları ortaya çıkardığı zaman mazlumların yanında şefkat ve merhamet duyguları taşıyan, zalimlere ise zorlu ve çetin bir tavır sergileyen konumunu belirginleştirir. Bunu da Allah'tan gelen hükümlerle şekillendirdiği zaman mümin kelimesiyle özelleşir. Zaten meleklerin kabule rıza göstermediği tip, birinci özellikleri taşıyan bozguncu bir varlık özelliğiydi. O insanın, sadece cıvık, katı, değişken, kokuşmuş yanını görmüşlerdi. Bu beşerin, melekler gözündeki tanımı "beş para etmez bir varlıktır". Ancak o Allah ki, meleklerin göremediğini ezeli bilgisiyle biliyordu ve onlara "sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. Vahiyle onlarda yapılacak olan süzme girişimi neticesinde ortaya çok farklı bir varlığın çıkacağını bilmiş; Adem'e bir takım kelimelerle kendisini ispat etme hakkını vermişti. Verdiği kelimelerle (vahiyle) "konuş seni dinlesinler" dediği zaman, daha dün en ufak bir menfaat için ortalığı kana boyayanların; Evs ve Hazrec'in, Ebu Zerr'in, Ömer'in, kan davalıların, kapitalistlerin nasıl adalet ve imameti Allah'tan gelenlerle şekillendirdiklerini öğrenen melekler, süzme hale gelerek mümin insan olan bu varlığa secde ederek onayladılar. Kabullendiler ki, ilahlaşma ve rablaşma arzularından sıyrılan insan, süzme bir kıvama gelir ve saygıya şayan olur.

İlahi hükümler öyle bir süzgeçtir ki (furkan) içten gelerek gösterilen teslimiyet neticesinde özde bulunan cıvıklığı, katılığı, değişkenliği ve bunların oluşturduğu kokuşmuşluğu bertaraf eder. İhlasla yöneliş bu eylemde tortu bırakmadan yürümeyi sağlar. Böylece insanda bulunan öz bütün çirkefliklerden arınarak hayata ulaşır.

Değişken özellikliydi bu insanoğlu. Ne zaman medeniyeti yakalayarak adaleti ikame ettiyse de sonradan bu nimet tekrar külfet haline getirilmiştir. Allah'tan gelerek arı-duru bir toplum oluşturan bu süzgeç, zamanla ya birşeyler katılarak sentezlendi, ya da özü budanarak analize tabii tutuldu. Böylece hayata yansıyan formu bozuldu. Bundan sonraki süreçte ise defolu müslüman tipler sahneye çıktı. Bunlar kimi zaman erken imalat hikmetsiz tipler, kimi zaman hayattan kopuk ansiklopedik alimler, bazen de kokuşmuş hurafeler ve cıvık diyalogçu kafaların oluşumuna zemin hazırlamışlardır. İlahi programa yapılan "hangi devirde yaşıyoruz veya bunca alim boşa mı konuşmuş?" şeklindeki saplantılı yaklaşımlar şekillenmek yerine şekillendirici bir takım usuller oluşturmuşlardır. Bu eksiltme ve yetersiz bulma yaklaşımları neticesinde iki yüzlü tiplerin deforme olmuş fikirleri akide olarak karşımıza çıkmıştır.

Elçilerin tebliğlerine başladıkları zamanda hiçbir katkı bulaştırmadan yapmış oldukları çağrı ne acıdır ki kısa bir zaman geçmeden alt ünitelerden yapılan köreltici çıkışlar neticesinde donuklaşmıştır. Sonuçta vahiy, beşeri sapma yollarına payanda yapılmak istenmiş günümüzde de otoritenin, ırkçılığın ve sınıflaşmanın yerleşmesinde katkı maddesi olarak kullanılması gerçekleştirilmiştir. Arı duru kaynağa her menzilde yapılan bağlantılar ve üzerine atılan pislikler zamanla onu bulandırmış, nihayetinde musluğumuza bulaşan kanalizasyon artığı da abı hayat iksiri olarak bize takdim edilmiştir. Hangi ünvanla din adına ortaya çıkanlar olmuşsa da öze döndürme ve arıtma yapmak yerine kokuşan bir mirası koruma yoluna gitmişler, yanlışları ortadan kaldırmak bir yana bunu ortadan kaldırmak isteyenlere olmadık yakıştırmalarla saldırıda bulunmuşlardır. Böylece elimizdeki değerler beşerin varlık sahnesindeki kokuşmuşluğunu, katılığı, değişkenliği ve cıvıklığını bir kere daha sahnelemeye başlamıştır. Vahyin her temizlik sürecinden sonra meydana gelen bozulma, hükmün zaman karşısındaki acziyetinden olmadı. Yapılan tahribatlar bilfiil bu yükü üzerine alanlardan kaynaklandı. Yusuf'u kuyuya atan kardeşleri misali biz de elimizdeki değerleri baş aşağı ettik ve fikri sefaletimizle beraber hayatımızdaki sefalet de kaçınılmaz oldu. İcad ettiğimiz fikirler ve kaynaklar, yabancılar tarafından elimize tutuşturulmadı. Geçmişin mezarlıklarından hortlatılan gelenek, kültür ve ataların şanlı mirası tefsir kıstaslarımız oldu. Bunu yaparken Muhammed'in çağrısını da öve öve bitiremedik. Bu tefsirler ve yaklaşımlar kimi zaman ırkçı, kimi zaman sosyalist, budist, humanist, hıristiyan, yahudi tesiriyle sunulurken bazen daha gerilere giderek antik çağ bağlantılı katkılar yapıldı. Mistik artıkların ilavesiyle beraber oluşmuş tasavvuf adlı yeni din, İslamiyetin yerine geçerek ibadet ve saltanatı bir araya getirdi.

Herşeye muktedir olan Allah'ın hidayet vericiliği bir kısım insanlarca bulandırılarak elde olanlar terkettirildi. Yerine "doğrusu budur" diye yaldızlı sözlerle ciltlerle hazırlanmış kaynaklar sunuldu. Neticesinde her zaman yaptığı gibi yaratılışının ilk günlerindeki kan dökücü özelliğine meyletti ve barbarları, diktatörleri, tiranları bir kez daha gün yüzüne çıkarttı. Yetinmedi, nereden alındığı bilinmez bir yetkiyle elindeki kitabı Allah'ın yazdırdığını söylerken kainatta tasarruf hakkının olduğunu ilan ederek Romalı ilahlar olan Jüpiter, Mars ve Merih'in yanında gökyüzünde bir arsa parselleyerek "kutup yıldızı" oluverdi. Bu yıldızlar geçidinin defilesinden sonra insanımız köle kamplarında seyahatine devam etti. Bedir'de cehennemi boylayan soylular aynı toprakta yeniden hortladı. Firavunsa Kızıldenizden bir kere daha çıktı.

Yıllarca yapılan bu zulümlere başkaldırılar oldu. Kimi zaman iyi niyetle ama hikmet ve ahkamdan habersiz çıkışların neticesinde bu çıkışlar heba oldu. Arada bir gerçekten özü idrak eden müslümanlar çıktılar ve çoğu zaman yeşerme döneminde yabancı güçlere gerek kalmadan kendi mescit yandaşlarınca kıyıma uğradılar. Hem de fitneci, aşırı, bölücü sıfatlarıyla yaftalanarak. Cahiliyenin 21. yüzyılı yine Allah Rasulünün Mekke'deki okuyucusuna muhtaçtır. Allah'ın belirlediği metoda rağmen taze metod belirleyiciliği yaparak yapılan çıkışlar ve uzlaşıcı hareketler erimeye mahkumdur. İnananlar ise taşıdıkları kararlılığa rağmen arada bir içine düştükleri azlık psikolojisiyle beraber çoğulcu çıkış tuzaklarına düşmekten düne kadar vazgeçilmez olarak ortaya koydukları değerleriyle zıtlaşmaktadırlar. Daha düne kadar eleştirdikleri kişi ya da kaynakları "durun yeni bir şey keşfettik" edasıyla iyi yönlerini takdim mantığı hedeflemek düşmanı dost etme felsefesini oluştururken mevcut dostları da kaybediş faturasını da önlerine koymaktadır. Daha acı yönü ise dün tevhide aykırı bulunan değerleri "keşfedilen yeni boyut" ünvanıyla takdim etmek fikri disiplinin bulunmadığının da alametidir.

Hakla batılın ayrışmasını inanç programının bir parçası gören her müslümanın bu ayrışma neticesinde azınlık olarak kalması bir hatanın sonucu değil, sünnetullahın yansımasıdır. Mekke 13 yıl boyunca ayrışmayı sağlayan ayetlerin indiği dönemdir. Sürekli "elbiseyi temizlemeyi" emreden hükümlerin gelişi az ama sağlam ve kararlı bir topluluk oluşturmuştu. O inanan insanlar Kureyş kalabalığının içinde yok denecek bir azınlık kadardılar. Ancak buna rağmen ne Lat'a ne de Uzza'ya bir parça meyletmediler. Üstelik elçi iyi niyetle böyle bir meyletme programına sıcak baktığında ilahi uyarı "şah damarını koparmakla" tehdit ediyordu. Azınlık olmak her dönemde inanan kitlenin görüntüsüdür. Nuh'un bir gemi insanı, Musa'nın bir avuç genci mağaraya sığınan birkaç genci, Talut’un askerleri, Lut'un ailesi ve Yunus'un yalnızlığı... Bütün bunlardan sonra peygamberi örnek aldığını söylerken, değişmez modelin tersine değişken aykırılığımız nedir acaba?

Aynı dönemin insanlarıyla bir arada yaşamaktayız. Peygamberle mücadele eden insanlar İbrahim'den kalma tevhid dinini örf dini haline getiren insanlardı. Günümüz insanı da Muhammed'e gelen tevhid dinini örf dini haline getiren müslüman olduğunu iddia eden kişilerce savunulmaktadır. Hatta bugün müslümanlar tarafından tevhidi dışlayarak yapılan ibadetlerin çoğu o günkü müşrikler tarafından "salih amel" niyetiyle yapılıyordu. Öyleyse Allah bu "salih amelli müşriklerden" niçin razı değildi? Bugün hüküm koyma hakkını üstlenen ya da kendileri gibi olan insanlara devreden şahısların cahiliye dönemindeki tiplerle arasında ne fark vardır? İbrahim'in yolunu örfe çeviren insanların durumu bugün Muhammed'in yolunu örfe çeviren insanların durumuyla aynıdır. Hatta öyle bir boyuta gelinmiştir ki ibadet edilen mescitlerde zalimlere dua ve beka terennümleri serdedilmektedir. Oysa bizlerin, bu zalimce tavırları sergileyenlerden Sümeyye'ye işkence yapan Ebu Cehil'den uzak durduğumuz gibi kaçınmamız gerekirdi. Mümin'in vasfının zulmetmeyen ve zulme rıza göstermeyen olduğunu bile bile onlara payanda olmak ve cumalar dolusu dua etmek peygamber yanında olanlar için olacak iş değildir. Ne kadar azınlıkta kalınırsa kalınsın tevhidin vereceği yalnızlık şirkin çokluğundan iyidir. Ne yazık ki zaman ve şaşırmışlık bunları unutturmaktadır. Bu ıssız ada çılgınlığı içinde bir yol tutmuş müslümanlar gün geldi dayanamadılar ve patlayıverdiler "kendimize gelelim" diye. Uzaklaşmanın farkına varmadan kendilerine gelivererek yıllarca taşıdıkları söylemler ve neşrettikleri yayınları bir kenara koyarak itirafçı mantığıyla ayrıldılar. Daha önceki uyanışlarından sonra ikinci kez uyanarak yeni buluşlar yapma gayretine girdiler. Kur'an'la yetişme ve terbiye alma yetersizliğini! uzun vicdan sıkıntılarından sonra tekrar keşfederek "tu ka ka" ettikleri düşünce arkadaşlarını aydınlatma yoluna girdiler. Said Nursi ve Mevlana'dan kalma saklı incileri gün yüzüne çıkardıktan sonra marjinal kalmanın acısını ve çaresizliğini gidermek için cuma ve teravih vakitlerini kollamaya başladılar. Archimet'in tası kaparak hamamdan çıkışı gibi bir çıkış yaparak bulduğu su üstü metodolojisiyle cumanın kenarında kalanları "kibre sapan tipler" olarak nitelendirdiler. İşte yılın glasnost ve perestroikası... Her hayvandan bir cm2 deri parçasıyla oluşmuş hilkat garibesi dabbetül arz (hurafeye göre) kopardığı kıyametin arkasından inanmadığımızı söylüyor.

Şüphe yok ki bu yola çıkıldığında sıkıntıların kaçınılmaz olduğu muhakkak. Hele doğruları tam anlamıyla yaşayın ve konuşun, o zaman görün. İki arada ve bir derede kalma mantığıyla savunulan değerler ancak kendi karnımızı ağrıtmaktadır. Taze vahiy olmadığına göre çıkılan bu yürüyüşte mehter takımı gibi iki ileri adımın arkasından bir geri adım atma acziyeti kişisel zayıflığımızdan kaynaklanmaktadır. Toplumdan kopmak ifadesi bile yanlış bir tezdir. İsteseniz de istemeseniz de birlikte yaşamak kaçınılmazdır. Ancak onların yanlış ve söz ve eylemlerini onların hal ve hareketlerine uyarak ortadan kaldırmak mümkün değildir. Üstelik Allah bizden bunu istememektedir. Dosdoğru duruş yaparak karşı olduğumuz yanlışlarla ilgili açıklamaları açıkça anlatırsak muhatap olduğumuz insanların arasında kaybolmak yerine düzgün bir davet yapabiliriz. Gerilimin her kayboluşu anında inanan insanlara Allah'ın "ey iman edenler! iman ediniz" çağrısını bir kere daha yaparak topuklarımız üzerinde dönmememiz gerektiğini anlatmalıyız.

cecaglak@mynet.com

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasan oktem
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 temmuz 2006
Gönderilenler: 109
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasan oktem

 

malik bin nebi  alıntıladı :

Aynı dönemin insanlarıyla bir arada yaşamaktayız. Peygamberle mücadele eden insanlar İbrahim'den kalma tevhid dinini örf dini haline getiren insanlardı. Günümüz insanı da Muhammed'e gelen tevhid dinini örf dini haline getiren müslüman olduğunu iddia eden kişilerce savunulmaktadır. Hatta bugün müslümanlar tarafından tevhidi dışlayarak yapılan ibadetlerin çoğu o günkü müşrikler tarafından "salih amel" niyetiyle yapılıyordu. Öyleyse Allah bu "salih amelli müşriklerden" niçin razı değildi? Bugün hüküm koyma hakkını üstlenen ya da kendileri gibi olan insanlara devreden şahısların cahiliye dönemindeki tiplerle arasında ne fark vardır? İbrahim'in yolunu örfe çeviren insanların durumu bugün Muhammed'in yolunu örfe çeviren insanların durumuyla aynıdır. Hatta öyle bir boyuta gelinmiştir ki ibadet edilen mescitlerde zalimlere dua ve beka terennümleri serdedilmektedir. Oysa bizlerin, bu zalimce tavırları sergileyenlerden Sümeyye'ye işkence yapan Ebu Cehil'den uzak durduğumuz gibi kaçınmamız gerekirdi. Mümin'in vasfının zulmetmeyen ve zulme rıza göstermeyen olduğunu bile bile onlara payanda olmak ve cumalar dolusu dua etmek peygamber yanında olanlar için olacak iş değildirAynı dönemin insanlarıyla bir arada yaşamaktayız. Peygamberle mücadele eden insanlar İbrahim'den kalma tevhid dinini örf dini haline getiren insanlardı. Günümüz insanı da Muhammed'e gelen tevhid dinini örf dini haline getiren müslüman olduğunu iddia eden kişilerce savunulmaktadır. Hatta bugün müslümanlar tarafından tevhidi dışlayarak yapılan ibadetlerin çoğu o günkü müşrikler tarafından "salih amel" niyetiyle yapılıyordu. Öyleyse Allah bu "salih amelli müşriklerden" niçin razı değildi? Bugün hüküm koyma hakkını üstlenen ya da kendileri gibi olan insanlara devreden şahısların cahiliye dönemindeki tiplerle arasında ne fark vardır? İbrahim'in yolunu örfe çeviren insanların durumu bugün Muhammed'in yolunu örfe çeviren insanların durumuyla aynıdır. Hatta öyle bir boyuta gelinmiştir ki ibadet edilen mescitlerde zalimlere dua ve beka terennümleri serdedilmektedir. Oysa bizlerin, bu zalimce tavırları sergileyenlerden Sümeyye'ye işkence yapan Ebu Cehil'den uzak durduğumuz gibi kaçınmamız gerekirdi. Mümin'in vasfının zulmetmeyen ve zulme rıza göstermeyen olduğunu bile bile onlara payanda olmak ve cumalar dolusu dua etmek peygamber yanında olanlar için olacak iş değildir.

malik bin nebi kardeş,

evet,  İslam zannettikleri örf ve gelenekleri nerde ,  Kur'an da Allah(c.c) ın tarif ettiği din nerde ? ve acaba   tek başına Kur'an'a iman etmeye  niyetleri var mıdır? yoksa , biz böyle iyiyiz, rahatsız etmeyin mi diyorlar ?

alıntını okudum ve istifade ettim. bu alıntıda '' Mekke 13 yıl boyunca ayrışmayı sağlayan Ayetlerin indiği dönemdir.'' cümlesine özü itibariyle değilde ,  zanni  bilgi olması itibariyle itirazim var. bu alıntıda hakkını vermek lazım, güzel tespitler yapılmış.

selam ve dua ile

 

 

Yukarı dön Göster hasan oktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasan oktem
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

selam

tespit yaparken var olan argümanlarla hareket edilir.
izafi değerler konulmuş modellemeler yapılarak
hareket edilmez. böyle yapılan tesbit olmaz.

malik bin nebi kendisi olmasa bile ikna olduğu birini
peygamber olarak tanıma fikri ve özlemi içindedir.

kabullenemediği budur. bunu kabullendiğindede
eleştirdikleriyle arasında bir fark kalmayacaktır.

hz. peygamber bugün yaşıyormuş da ona
uymadıkları halde onun getirdiklerine sahip çıkanlar
varmış gibi yazmakta ve alıntılamakta.

halbuki elimizde kuran ve mushaftan başka
karşılaştırma yapabileceğimiz bir döküman yoktur.
kaldıkı allahın üstümüze yüklediği böyle bir görevde
yoktur. cemaat islamın meşru kuvvetidir ama tek tek
hiylesiz müslümanlardan oluşuyorsa. kaldıki
mushafta cemaate iman gibi bir şart yoktur.

mushaf hariç peygamberin ağzından çıktığı öne
sürülen aktarmalar onu aktaranlarında kabul ettiği
gibi güvenilirliği çeşitli katagorilerde tartışmalıdır.

insanlık ayet gereği değişmekte ve gelişmektedir.

mushafta yazmayan sahabenin yaşadığı öne
sürülen olaylar bu gün için yukarda yazılan
sebeplerle malik bin nebinin savunduğu
organızasyonlar için birebir örneklik
oluşturamamaktadır.

son olarak bana göre malik kardeş allah dileseydi
herkes iman ederdi ayeti nden ısrarla habersiz
görünmeye çalışırken;

kendi imanını sorgulamayı, toplumsal imanı vaaz
etmek hatta neredeyse dikte etmek zannetmektedir.
ki mushafta toplumsal iman diye bir şey yoktur.

sevgiyle
Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

s.a hoktem abim inşallah iysindir.

 İnan abi, İnsanlar, kur'an'a iman etmeyenler de, ettiğini söyleyenler de iman etmeye yanaşmıyor.Halk, ataların hazır mirasına razı,kitaba iman edin çığırkanlığını da yapanlar suya sabuna dokunmayan dinlerinden razı.

Onlara sorulur, neden helak olacak bu insanları uyarırsınız onlarda cevaben der ki, umulurki Allah katında bahanemiz olur, umulur ki aklederler.

İman abi, sen ne demek istedin işin aslı anlayamadım.

son olarak bana göre malik kardeş allah dileseydi
herkes iman ederdi ayeti nden ısrarla habersiz
görünmeye çalışırken;

kendi imanını sorgulamayı, toplumsal imanı vaaz
etmek hatta neredeyse dikte etmek zannetmektedir.
ki mushafta toplumsal iman diye bir şey yoktur.

bu ne demek, anlayamadım.Israr olması için, başlangıç lazım, ben ciddiye alarak yazıyorum.Seninle bu konu hakkında konuştuğumuzu da hatıurlamıyorum.Lütfen bir şey yazcaksan öncesi sonrası olsun delilin olsun.Yazının genelinde ne anlatmak istedin anlayamadım.Biraz daha açarsan sevinirim.

selam ile

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats