HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
Konu Konu: Nefsin mertebeleri var mı ? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

by-bilvanis Yazdı:

Acaba Sünnet-i Rasulullah'a uymakda mi yanlis siz haniflerce?



Selam By-Bilvanis

Sünneti Rasulullah da Mürşid önünde, onun nezaretinde günah çıkarma ayini yoktur. Bu Papaz Tövbesi müslümanlığın ruhuna terstir.

Kur'anda bizlere örnek gösterilen hiçbir Allah Elçisi yakınlarına ve arkadaşlarına böyle bir şey yapmamıştır ve yaptırmamıştır.

Bu ne Sünni Müslümanlığa sığar ne de Hanif Müslümanlığa.

Tövbe edeceksen edersin, şeyhe ve torpilciye gerek yok.

İlgili ayetler burada.

Biat ile intisabın hiçbir alakası ve yakınlığı yoktur. Biat siyasi lidere yapılır, intisab ise tarikat şeyhine. Bir önceki iletimde gerekli linkleri vermiştim.

Burada, bu forumda ayetleri anlayışınıza dolgu malzemesi etmenize sürekli karşı çıkılacaktır. Son Rasulümüzü kendinize yandaş göstermeye çalışmanıza da...

Aklını işletmeye ve Kur'an odaklı düşünmeye devam eden Müslümanlar bu yanlışlıklara prim vermeyeceklerdir asla.

Rüzgar arkanızdan esmiyor artık.



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
by-bilvanis
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 19 nisan 2006
Yer: Belgium
Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı by-bilvanis

Benim sizin düsüncenizi degistirmek düzeltmek gibi bir niyetim yok sadece sizlere ayet ve hadislerle açiklamaya çalistim fakat siz onlari adeta bir kör gibi görmezden gelip hala papaz demekte israr ediyor utanmadan Allah diyen birine böylesine hakaret ediyorsunuz.

Bu hangi din'in mensubuna yakisir? Ehl-i kible'ye nasil böyle bir benzetme yapabilirsiniz? Sizin düsüncenize göre ne kadar yanlista olsa sonuçta bir müslüman, Allah'a ve Rasulüne iman etmis biri.

Herneyse içimde azicik bir umut vardi belki dil uzatmaktan bari vaz geçerler diye fakat siz bunda israr ediyorsunuz benim elimden gelen baska birsey yok, Allah ilk önce beni sonra ümmet-i muhammed'i sonrada sizi islah etsin...



__________________
Şahı Bilvanis'tir mürşidim,
O'nu görmeden bir berdûş idim,
Bilvanis'e gidip geldim,
Şimdi O'na gönül verdim.
~ŞAH GELDİ OYUN BİTTİ~
Yukarı dön Göster by-bilvanis's Profil Diğer Mesajlarını Ara: by-bilvanis Ziyaret by-bilvanis's Ana Sayfa
 
wioren
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 24 subat 2007
Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı wioren

Nefsin mertebeleri hakkın doğru yazmışşın ama bunlardaki yükselmeler.>Ruhi melek-i yi kuvvetlendirmekle olur. Buda rabıtadan gecer.Ha sakın yanlış anlamayın menzil olayı kesinlikle değildir ki onların gerçek bir tamire ihtiyacı var
Yukarı dön Göster wioren's Profil Diğer Mesajlarını Ara: wioren
 
mavi1
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 21 nisan 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 9
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mavi1

selam aleykum

 Forum bu bolum yazılarını okudum baslangıcta  bir arkadas nefsin mertebelrinden bahsetmis ama  yeterli gorulmemis bazı arkadaslar surek
itiraz etmekteler ki bazı uydurma rivayetleri de  delil diye getirmişler zaten hep oyle olur  uydurma rivayetleri alırsın ayetleri de kendi  reyine göre  tevil edersin  ne ala savunma ve delil olur  örneğin bir arkadas su hadisi delil diye getirmis

Küçük Cihaddan Büyük Cihada Döndük. Büyük Cihad Nedir? Diye Sordular. Bu, Kalbin Cihadıdır. Buyurdu.”


(Racanâ Minel-Cihâdil-Asğari İlel-Cihâdil-Ekberi. Kâlû: Ve Mâ Cihâdul-Ekber?, Kâle: Cihâdul-Kalb)

Hz. Peygamberin Tebuk Gazvesi dönüşünde söylediği iddia edilen bu sözün de hadis olarak aslı bulunmamaktadır. Münâvînin Feyzul-kadîri (III, 109), Zürkânînin Şerhi (I, 463) ve birkaç müsned ve tarih kitabı dışında neredeyse hiçbir hadis kitabında geçmemektedir. İçeriği itibariyle nefis terbiyesini öne çıkarması sebebiyle Gazâlînin, İhyau Ulûmiddin, II, 85, 210; Sırrul-âlemîn, s. 35; Mîzânul-amel, s. 19; İbn Acîbenin, İkâzul-himem, s. 269; Berîka Mahmûdiye fî şerhi Tarikati Muhammediyye (III, 354) adl

kitaplarında ve benzeri tasavvuf kitaplarında hadis olarak yer almıştır. Beyhakî, İbn Hacer el-Askalânî, Münâvî, Zeylâî, Suyûtî, Irâkî, Aclûnî, el-Fettenî, İbn Teymiyye ve Muhammed Nâsıruddin Elbânî gibi hadis âlimleri tarafından bu sözün, Hz. Peygambere ait olmadığı, dolayısıyla hadis olmadığı haber verilmiştir. Bunun, Hz. Peygamberin ağzından uydurulmuş bir söz olduğu açıktır. İbn Hacer, gerçekte bu ifadenin, İbrahim b. Ebû Uble isimli Şamlı bir tâbiûnun sözü olduğunu bildirmiştir. İbn Teymiyye ise, hadis olarak aslının bulunmadığını söyledikten sonra, onun anlam olarak da doğru olmadığını; düşmanla savaşmanın nefisle cihaddan daha üstün bir amel olduğunu söylemiştir. (Bkz. Münâvî, el-Fethus-semâvî, II, 513-514, 851-852; Zeylâî, Tahrîcul-ehâdîs; Aclûnî, Keşful-hafâ, I, 511; Suyûtî, ed-Durerul-muntesire, I, 11; el-Fettenî, Tezkiretul-mevzûât, s. 191; Irâkî, Tahrîcu ehâdîsi İhyâ, VI, 216; Muhammed Nâsıruddin Elbânî, ez-Zaîfe, V, 478).

   BAZI arkadasların uydurma rivayetleri de delil getiridğini görüyorum onları bu konuda UYARIYORUM. nASIL Kİ  BENİM AĞZIMDAN SÖYLEMEDİĞİM BİR SÖZÜ RİVAYET EDEN CEHENNEMDE YERİNİ HAZIRLASIN DİYORSA RASULULLAH (SAV) AYNI ŞEKİLDE O UYDURMA RİVAYETLERİ DE DELİL DİYE GETİRENLERDE AYNI TEHDİT ALTINDADIR HABERİNİZ OLSUN HADDİNİZİ BİLİNİZ VE UYDURMALARI DELİL DİYE GETİRMEYİNİZ YANLIZCA AYETLER VE SAHİH OLAN GERÇEK OLAN RASUL SÖZLERİNİ GETİRİNİZ

Tasavvuftaki nefis mertebelri ile söylenmek istenen maksat ile KURAN daki  nefis ile ilgili geçen terimler kesinlikle birbirinden farklıdır ama tasavvufçular  bunu kıvırarark kendi düşünceleri dogrultusunda almıslar kendilerine göre tevil edip delil diye getirmeye çalışmışlardır. şimdi size  A.Bayındır ın kitabından aldıgım  yazı metnini  yazacağım okuyunca göreceksiniz kine kadar isabetli tesbitler yapmış ve onların tezlerini nasıl çürütmüştür bişlimsel akılcı ve kuran ın ışığında


  
Nefsin mertebeleri veya nefsi tan­rılaştırma süreci

 Tasavvufta nefsin yedi mertebelerinden bah­sedilir. Bunlar nefs-i emmâre, nefs-i levvâme, nefs-i mülheme, nefs-i mutmainne, nefs-i râziye, nefs-i merziyye ve nefs-i kâmile’dir. Altınoluk’la yaptığımız görüşmenin bir yerinde bu mertebe­lerden bahsetmiş, bunların Kur’an ile bir ilgisinin olmadığını açıklamaya çalışmıştık. Burada ko­nuyu bir başka maksatla tekrar ele alıyoruz.

Sayın YILMAZ diyor ki;

“Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şey­leri işlemeyi teşvik ve emreden nefistir.

Nefs-i levvâme: Yaptığı kötülüklerin arkasın­dan zaman zaman pişmanlık duyan, sahibini kö­tülüğe yapışmasından dolayı ayıplayan ve tevbeye eğilimi olan nefistir.

Nefs-i mülheme: İlhâm ve keşfe mazhar ol­maya başlayan, neyin hayır, neyin şerr olduğunu idrak edebilme melekesine sahip, şehvet istekle­rine karşı kısmen direnme gücü bulunan nefstir.  Yani bu duruma gelmiş kişinin içine ilham gelir, perdelerin arkasındaki gerçekler görünmeye başlar, iyiyi kötüden ayırma özelliği kazanır ve kötü arzularına karşı az da olsa direnebilir.

Nefs-i mutmainne: Kötü ve çirkin sıfatlardan kurtulup güzel ahlak ile donanmış olan nefistir. Bu nefs, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği başarı ve yar­dım ile huzura kavuşur ve tam bir kanaate vara­rak ıstıraplardan kurtulur. Bu makamda beşeriyet fenâ bulur, yani insan olma özelliği biter. “Nûr-i Muhammedî” ortaya çıkar ve nefis, hitâb-ı ilâhîye mazhar olur, yani Allah ile karşılıklı konuşabilir.

Nefs-i râziye: Kendisi hakkında gözüken ka­dere tereddütsüz teslim olup rızâ gösterir. Bu makam, sâlikin esrâr-ı ilâhiyyeye muttali olduğu makamdır.

Nefs-i merziyye: Allah ile kul arasında rızânın müşterek bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Al­lah’ın kuldan râzı olduğu makamdır.

Demek ki, nefs-i mülheme mertebesine gelen kişinin içine ilham gelmeye ve perdeler açılmaya, gizli şeyler görünmeye başlıyor. Nefs-i mutmainne mertebesine gelince beşer olma, yani insan olma özelliği bitiyor, “Nûr-i Muhammedî” ortaya çıkıyor. Yani kişi insan-ı kâmil haline geli­yor, ve Allah tarafından muhatap alınma yani Allah ile karşılıklı konuşma safhası başlıyor. İn­san-ı kâmil ile ne kastedildiği yukarıda geçmişti.

Nefs-i râziye mertebesinde ise kişi, esrâr-ı ilâhiyyeyi yani Allah’ın sırlarını öğreniyor. Nefs-i merziyye mertebesinde o, Allah’tan, Allah kuldan râzı oluyor, karşılıklı olarak birbirlerini memnun ediyorlar. Şimdi bunlar, nefsin ilahlaşma süreci değildir de ya nedir?

Burada M. Fuad KÖPRÜLÜ’ye hak vermemek elde değildir. O diyor ki; “Felsefe ile uğraşanlar, zındık ve mülhid (dinsiz) sayıldığından Kelâm üzerinde çalışanlar hariç olmak üzere diğer fel­sefe ile meşgul olanlar, ya din, yahut daha fazla tasavvuf perdesi altında gizlenmeğe mecburiyet görüyorlardı.” Bir takım tasavvufi kavramları din içinde göstermek için ilgisiz ayetlerin uluorta kullanılmasını başka şekilde izah mümkün gö­rülmüyor.

“İnsan-ı kâmil Hz. Muhammed’dir. Ancak onun tarihi şahsiyeti değil, henüz Adem balçık halindeyken Peygamber olan Muhammed ’dir. Yani Hakikat-i Muhammediyedir.

BAYINDIR - İşte bu, tam bir reenkarnasyon inancıdır. Demek ki, insan-ı kâmil, her devirde yeni bir bedene giren ruhtur. Bunun için Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin adı in­safsızca kullanılmaktadır.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Muhammed, başka değil, sadece Allah’ın elçi­sidir; ondan önce de nice elçiler gelmiştir.  (Al-i İmran 3/144)

Bunlara göre ilk elçi Hz. Muhammed’dir. Al­lah’a göre “ondan önce de nice elçiler gelmiştir “

Bu sözü bir an için doğru saysak bile o, Adem’den önce kime elçi olarak gönderilmiş ola­bilir. Hiç düşünmez misiniz?

Hakikat-i Muhammediye inancı, insan-ı kâmili Allah ile aynı kabul etme inancıdır. İlahiyat Fa­kültesi mezunu bir şeyhin yazısında geçen şu sözlere bakınız:

“Ahad Ahmed’dürür, kim mim eder fark,
Bütün âlem o mîm içre olur gark.
Ahad yani Allah’tır.”
Ahad Ahmed’dir, Ahad Allah’tır, derseniz, Ahmed Allah’tır, demiş olursunuz.

Deniyor ki, arada “m” farkı vardır. Bütün alem o “m”nin içindedir. Yani Ahmed sözünde m var, Ahad’da yoktur. Bütün alem o harfin içinde yer alır. Öyleyse Ahmed Ahad’dan büyük olur!!?

Altınoluk’ta da yazı yazan Mehmed DE­MİRCİ’nin Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansik­lo­pedisine yazdığı aşağıdaki sözler, yukarıdaki ifadeyi desteklemektedir:

“... Hakîkat-i Muhammediyye varoluşun baş­langıcıdır. Bu aynı zamanda Allah’ın kendi zâ­tında kaybolmuş halinden kendindeki özellikleri bilme seviyesine inişini ifade eder. Allah ile hakî­kat-i Muhammediyye aynı gerçeğin ön ve arka yüzleridir. Allah'tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakîkat-i Muhammediyye var olmuş, bütün yaratıklar ondan ve onun için yaratılmıştır. Âlemin var olma sebebi, maddesi ve gayesi bu hakikat­tir.... Hakîkatü'l-hakâik yani Allah, var veya yok, ezeli ve hadis şeklinde nitelenmediği halde hakî­kat-i Muhammediyye var ve ezelî diye nitelendiri­lir.

Hakîkat-i Muhammediyye bütün peygamberle­rin ve velilerin ledünnî ve bâtınî bilgileri aldıkları kaynaktır. Bu hakikat Hak'tan gelen feyzin halka ulaşmasında aracı olur....

Hıristiyanların kullandığı Allah’ın oğlu terimini Kur’an mahkum ettiği için Hakîkat-i Muham mediyye, Nur-i Muhammedî ve İnsan-ı Kâmil gibi masum ve kolayca başka tarafa çeki­lebilecek terimler seçilmiştir. İnsanlar da havass’ul-havass yani üsttekiler; havass yani orta tabaka ve avam yani alt tabaka diye üçe ayrıl­mıştır. O terimlerin gerçek anlamını sadece üst­tekiler bilmiş, orta ve alt tabaka ise onları bala katılmış zehirler olarak zevkle yemişlerdir.

Şimdi lütfen söyler misiniz, ruhbanlık iddia­sında bulunanlar bu kadar  ileri gitmişler midir?

Merhale, hedefe ulaşmak için ge­çilmesi gereken konak yerine denir. Tasavvufta nefsin yedi merhalesinden bahsedilir. Bunlar nefs-i emmâre, nefs-i levvâme, nefs-i mülheme, nefs-i mutmainne, nefs-i râziye, nefs-i merziyye ve nefs-i kâmile’dir. Nefs-i kâmile dışındakilere Kur’an’dan delil getirilmeye çalışılır. Ama Kur’an-ı Kerim nefsin merhalelerinden bahsetmez. Şimdi Altınoluk’un yayınladığı bir kitaptan alıntı yaparak konuyu ele alalım:

Kitapta deniyor ki; “Nefsin manevî yükselişteki mertebeleri değişik şekillerde tasnif edilmiştir. Bazıları üçlü, bazıları beşli, bazıları yedili tasnifler yapmıştır. Emmâre, levvâme, mülheme, mutmeinne, râziye, merziyye ve kâmile gibi.”

Bunlar delili olmayan iddialardır. Nefsin ma­nevi yükselişini Allah’tan başka kim takip edebilir. Bu konuda kendini karar verme mevkiinde gören bir şeyh, bir münafığı pek yüksek bir mertebede göremez mi? Nitekim Kur’an-ı Kerim bize Hz. Peygamberin münafıkları tanıyamadığını bildir­mektedir. Ayet şöyledir:

“Çevrenizdeki kimi çöl Arapları münafıktır. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz bili­riz. Onlara iki defa azap ede­ceğiz; sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.” (Tevbe 9/101)

Bazı münanfıklar Hz. Peygamberin hoşuna giderdi. Eğer münafık olduklarını bilse onlardan hoşlanır mıydı? Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Münafıkları gördüğün zaman kalıpları ho­şuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinler­sin. On­lar da­yalı odunlara ben­zerler. Her kopan gürül­tüyü kendilerine karşı sanırlar. İşte düşman on­lardır. Onlardan sa­kın. Allah onları kah­retsin, nasıl dön­dürülüyorlar.”  (Münafikûn 63/4)
Şimdi nefsin merhaleleri ile ilgili ifadelere ba­kalım:

“Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şey­leri işlemeyi teşvik ve emreden nefistir. Kur’an’daki: “Çünkü nefs, kötülüğü şiddetle em­reder.” âyet-i kerimesi nefsin bu makamına işa­ret eder.”

Bu ayet, Hz. Yusuf’un kendi nefsi ile ilgili sözlerini haber verir. Ayetin tamamı şöyledir:

“Ben nefsimi aklamam, çünkü nefis kötülüğü emreder durur. Ama Rabbimin esirgediği olursa o başka.  Benim Rabbim çok bağışlar ve çok esir­ger.” (Yusuf 12/53)

Nefs-i emmâre her insanda olur. Ayete göre Hz. Yusuf gibi büyük bir peygamberin nefsi de nefs-i emmâredir. Zaten insanın canı günahı çekmese ondan kaçınmanın ne anlamı olur.

Ayetin metni de önemlidir. “Nefis kötülüğü emreder durur.“ diye tercüme edilen, İnne’n-nefse le emmâretun b’is-sû” isim cümlesidir. Arapça’da isim cümlesi sübut ve devam ifade eder. Yani isim cümlesi ile ifade edilen hüküm bir zamanla sınırlı olmaz. Başına inne ve haberine te’kid lamının gelmesi de bu konuda doğabilecek şüpheleri ortadan kaldırmaya yöneliktir. Yani ayet, nefsin, kötülüğü emredip durma özelliğinin kalıcı ve sürekli olduğunu ifade eder. 

İkinci merhaleye nefs-i levvâme konmuştur. Kitabın ifadesi şöyledir:
Nefs-i levvâme: Yaptığı kötülüklerin akabinde zaman zaman pişmanlık duyan, sahibini münkere mülâzemetten dolayı ayıplayan ve tevbeye temâ­yül gösteren nefstir. Adını Kur’an’daki: “Levvâme (pişmankâr) nefse and olsun.” ayetinden alır.

İnsan zaman zaman nefsine uyar ve yanlış davranışlar yapar. Eğer bunlara üzülüyor ve sık sık pişmanlık duyuyorsa bu Allah’ın beğendiği bir durumdur. Allah Tâlâ şöyle buyurur:

Hayır! Yemin ederim o Kalkış gününe.
Hayır hayır ! Yemin ederim o kendini kınayıp duran nefse (nefs-i levvâmeye).
insan şöyle mi hesabediyor, onun kemiklerini derleyip toparlayamayız?
Öyle bir toparlarız ki, parmaklarını bile aynı duruma getirmeye gücümüz yeter. (Kıyame 75/1,2,3,4)

Üçüncü merhaleye nefs-i mülheme konmuş­tur. Kitabın ifadesi şöyledir:
Nefs-i mülheme: İlhâm ve keşfe mazhar ol­maya başlayan, neyin hayır, neyin şerr olduğunu idrak edebilme melekesine sahip, şehvet istekle­rine karşı kısmen direnme gücü bulunan nefstir. Adını “And olsun nefse isyânını ve itâatını ilhâm edene.” âyetinden alır.

Nefsin bir noktadan sonra ilham ve keşfe mazhar olacağına inanmak insanı şeytanın oyuncağı yapar. Şeytanın vesvese ve saptırma­ları ilham ve keşif sanılmaya başlar. Büyüklerin ağzından çıkan her söz, Allah’ın ona ilhamı sayı­lır ve tartışmasız kabul edilir. Nitekim bu inanç, Allah ve Resulüne iftiralarla dolu nice kitapların kutsallaştırılmasına yol açmıştır.
İlham, Allah’ın, kulunun kalbine bir şey do­ğur­masıdır. Allah’ın ilhamı olmasa in­sanoğlu ilerle­yemez. Bütün ilmi gelişmeler ve ke­şifler Allah­‘ın ilhamıyla olur. Ama bu, Müs­lümanlara has değil­dir. Kâfirler de ilham alır.
İlham, Kur­‘an’da yalnız bir yerde geçer. Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
“(Nefse) isyankâr­lı­ğını ve takvâsını ilham ede­nin hakkı için, onu  arındıran gerçekten um­du­ğuna kavuşmuş, kirle­tip karartan da kaybetmiş olur.” (Şems 91/8-10)

İsyankarlık, kişinin Allah’a, in­sanlara veya kendine karşı yanlış davranışıdır. Böyle biri, hem isyandan önce hem de sonra huzursuzluk duyar. Buna iç sıkıntısı veya vic­dan azabı denir.

Günah karşısında insan önce irkilir, sonra, ya vazgeçer ya da günaha dalar. İşte insanı irkilten, Al­lah Teâlâ’nın “(Nefse) is­yankârlığını il­ham et­me­si”dir. Merhameti sonsuz olan Rabbimiz gü­nah işleyecek olana son bir ih­tarda bulunarak “isyana giriyorsun, dikkat et.” demiş olur. İsyan­dan sonra da kendine bir iç sıkıntısı vererek onu tev­beye teşvik eder.

Yusuf aley­hisselamı Züleyha’dan uzaklaştı­ran bürhan, Allah’ın “(Nefse) isyankârlığını il­ham  et­mesi” olmalıdır. Yusuf sure­sinin 24. âyetinde şöyle buyruluyor:

“And olsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin bürha­nını gör­me­seydi o da kadına meylede­cekti...”

Bu irkilme Müslüman olmayanlarda da olur. İşlediği bir cinayetten sonra, vicdan azabından kurtulmak için gidip teslim olan insan sayısı az değildir
Müslümanlığa karşı olmak en büyük suçtur. Bu durumda olan herkes içten ra­hatsız olur ve sıkıntıya düşer. Bu yüzden  “Zaman olur kâ­firler, keşke müs­lüman olsalar, diye iç geçirirler.” (Hicr 15/2)

Günahtan sonra de­vam eden vic­dan ra­hatsız­lığı da ki­şiyi pişmanlığa ve tevbeye yö­nelten il­ham­dır. işte Allah’ın merha­metinin bü­yük­lüğü!
Takvâ, nefsi fenalıktan korumak demektir. Kişi, Allah’a karşı, in­san­lara karşı ve kendine karşı fe­nalık yapmamalıdır. Bu onu dün­yada töhmet altına girmek­ten, ahirette de cehen­nem aza­bın­dan korur. insan, bu iyi davranışlarının neşe­sini içinde duyar. İşte bu neşe Allah’ın ilha­mıdır. İyi davrananlarda görü­len iç hu­zuru ve kararlılık bu ilha­mla olu­şur.

Vabısa b. Mabed di­yor ki, Hz. Muhammed sallal­lahu aleyhi ve sellem’e git­tim buyurdu ki; “iyi­likten ve günahtan sormak için mi geldin? “
Evet, dedim.

Parmaklarını bir araya getirerek göğsüne vurdu ve üç kere şöyle dedi:
“Nefsine danış, kalbine danış Va­bısa! iyilik, nefsin yatış­tığı, kalbin yatıştığı şeydir. Günah da içe dokunan ve göğüste te­reddüt do­ğuran şeydir. İsterse in­san­lar sana fetva vermiş, yaptığını uy­gun bul­muş ol­sunlar.”

Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur­muştur:
“Seni işkillendiren şeyi bı­rak işkillendirmeyene geç. Çünkü doğru­luk iç hu­zuru verir, yalan da şüphe ve te­reddüt doğu­rur.”

İçe doğan şey, şeytan ves­vesesi de olabilir. Çünkü o, “insana ves­vese veren, onların içini karıştıran”  varlıktır. Bazıları şeytan vesvesesini keşif ve ilham zanneder de sapıtır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah bir takımını yola getirdi, bir takımı da sapıklığı hak etti. Çünkü onlar Allah’tan önce o şeytanları evliya edindiler. Üstelik kendilerini doğru yolu tutmuş sanırlar. (Araf 7/30)

İlham ile vesveseyi ayırmak için içe gelen şeyi Allah’ın emir ve yasakları yönünden denet­lemek gerekir.

İşte nefs-i mül­heme budur. Mü’min-kâfir, her­kesin nefsi nefs-i mülhe­medir. Allah ona, isyan­karlığını ve takvâsını ilham ettiği gibi başka şey­leri de ilham eder.

Dördüncü merhaleye nefs-i mutmainne, be­şincisine nefs-i râziye, altıncısına da nefs-i merziyye adı verilmiştir. Kitabın konu ile ilgili ifa­desi şöyledir:

Nefs-i mutmainne: Kötü ve çirkin sıfatlardan kurtulup güzel ahlak ile hemhâl olan nefistir. Bu nefs, Cenâb-ı Hakk’ın tevfik ve inâyetiyle sekînet ve yakîne mazhar olarak ıstıraplardan kurtulur. Bu makamda beşeriyet fenâ bulup “Nûr-i Mu­hammedî” zuhur ettiğinden nefs, hitâb-ı ilâhîye mazhar olur: “Ey itmi’nâna ermiş itâatkar nefs!”

Nefs-i râziye: Kendisi hakkında tecellî eden kazâ hükümlerine tereddütsüz teslim olup rızâ gösteren nefsin makamıdır. Bu makam, sâlikin esrâr-ı ilâhiyyeye muttali olduğu makamdır. Kur’an’daki: “Dön Rabbine, sen O’ndan râzı ola­rak.” âyeti bu makama işarettir.

Nefs-i merziyye: Allah ile kul arasında rızânın müşterek bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Al­lah’ın kuldan râzı olduğu makamdır. Yukarıda geçen âyetin devamı olan: “Rabbin de senden râzı olarak” ifadesi bunu göstermektedir.

Nefsin bu üç merhalesini gösterdiği iddia edi­len ayetler, Fecr Suresinin 27 ve 28. Ayetleridir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Sen, ey mutmain olan (huzura kavuşan) nefis!
Sen Rabbına dön, sen ondan razı; o, senden razı.
Haydi kullarım arasına katıl,
Cennetime gir.

Bu ayetler, Kıyamet günü Allah Teâlâ’nın müslüman kuluna yapacağı hitabı bildirir. Bunla­rın öncesine bakan hiç kimse bu konuda şüphe edemez. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Hayır hayır! Yer un ufak ve dümdüz olunca,
Rabbının buyruğu gelip melekler sıra sıra di­zilince,
O gün Cehennem getirilmiş ve o gün insanın aklı başına gelmiş olur. Ama o akıllanma nesine yarar ki?
Der ki: “Ah! Ne olurdu, bu hayatım için önce­den bir şeyler yapmış olsaydım!”
Artık o gün Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.
Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.
Sen, ey huzura kavuşan nefis!
Sen Rabbına dön, sen ondan razı; o, senden razı.
Haydi kullarımın arasına gir;
Cennetime gir. (el-Fecr/21-30)

Yedinci ve son merhaleye nefs-i kâmile kon­muştur. Kitabın ifadesi şöyledir:

Nefs-i kâmile:  Bu makamda sâlik, bütün ma­rifet makamlarını kazanarak irşâd mevkiine yük­selir. Bu makam vehbîdir.
Bu iddiaları iliştirecek bir ayet veya hadis bu­lunamaz. Allah‘ın ve Resulü’nün bildirmediği bu makamları kim nereden bilebilir?



__________________
ilmin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak gerkir
Yukarı dön Göster mavi1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mavi1
 
mavi1
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 21 nisan 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 9
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mavi1


  Selam aleykum
şimdi bir noktaya dikkatiniziçekmek için  yukarıdaki yazıdan alıntı yapıyorum

“Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şey­leri işlemeyi teşvik ve emreden nefistir. Kur’an’daki: “Çünkü nefs, kötülüğü şiddetle em­reder.” âyet-i kerimesi nefsin bu makamına işa­ret eder.”

Bu ayet, Hz. Yusuf’un kendi nefsi ile ilgili sözlerini haber verir. Ayetin tamamı şöyledir:

Ben nefsimi aklamam, çünkü nefis kötülüğü emreder durur. Ama Rabbimin esirgediği olursa o başka.  Benim Rabbim çok bağışlar ve çok esir­ger.” (Yusuf 12/53)

Nefs-i emmâre her insanda olur. Ayete göre Hz. Yusuf gibi büyük bir peygamberin nefsi de nefs-i emmâredir. Zaten insanın canı günahı çekmese ondan kaçınmanın ne anlamı olur.

  GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ  buyuk bir peygamber nefsinin sürekli kötülüğü emrettiğini söyluyor (nefsi emmare ) yani buyuk bir peygamberişn nefsi  emmare ise  tasavvufta yol almıs   bu emmareden yukarı çıkmıs nefsi levvame olmus nefsi mulheime ..vs olmus (olmaz ya hadi oldu diyelim ) kişlerin nefisleri buyuk bir peygamberden daha mı yuksektir muteberdir o peygamberden daha mı buyuktur bu nasıliddia dır bunu kim iddia edebilir  o tasavvuftakiler kendilerine gelsinler nasıl  buyuk bir peygamberden Allah (cc) nin rasulunden  (Yusuf as) den daha buyuk olduklarını dogrudan dillendiremeseler bile dolaylı söyleyebilkiyorlar Allah (cc) bu innaçtan muhafaza buyursun onlara da akıl versin 
amin

selam ve dua ile



__________________
ilmin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak gerkir
Yukarı dön Göster mavi1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mavi1
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhiddin

mavi1 den alinti

“Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şey­leri işlemeyi teşvik ve emreden nefistir. Kur’an’daki: “Çünkü nefs, kötülüğü şiddetle em­reder.” âyet-i kerimesi nefsin bu makamına işa­ret eder.”

Nefs-i emmâre her insan da olur

Ayete gore Hz.Yusuf gibi buyuk bir peygamberin nefsi de nefs-i emmaredir.

 

 uzgunum katilamiyorum

Yusuf(a.s)'in nefsi, emmare nefis olsaydi eger ,senin tanimina gore Gunah olan seyleri tesvik ve emrederdi.Kendiside oyle oldugu icin.

Herkes insan oldurebilir,ancak bu herkesi katil yapmaz.sadece haksiz yere insan oldurenler katildir.(insan oldurmemis birine insan oldurebilir diye katil denemez herhalde)

Emmare Nefsin herkeste bulunmasi,herkesi bu nefis sahibi yapmaz,ancak sadece nefsine(kendine)tabi olup,caninin her istedigini(her emrettigini) yapan ve bundanda pismanlik dahi duymayan insanlari nefsi emmare sahibi yapar.(Bu sekilde davranmayan serefli bir peygamberin boyle bir yapida oldugu soylenemez herhalde)  

Yusuf(a.s)'in boyle bir yapiya(Nefse) sahip oldugunu dile getirmeyi birak dusunmekten bile haya ederim.

Allah Resulleri Heva ve Heveslerini Ilah edinip te o ilah'a hizmet etmezler.Onlarin ilah'i yuce Allah'tir ve ancak ona hizmet ederler,ancak yuce Allah'in emirlerine tabidirler,nefs-i emmarelerine(emredici nefis) degil.

GORULDUGU GIBI Kazin ayagi oyle degil kardesim

Demek ki neymis tasavvufcular Peygamberleri Yuceltir,Peygamberleri, Kendileri gibi kotulugu emreden nefis sahipleri olarak gorenleri dillerinin dondugunce uyarirlarmis. 

not: " Allah (cc) bu innaçtan muhafaza buyursun onlara da akıl versin 
amin"demissiniz mavi1 kardes Akil versin kismi icin tesekkur ederim,Akil herkese lazim nede olsa.Akil versin,Aklini almasin.Allah ilminizi arttirsin.



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

İLGİLİ KONU :

NEFSE KARŞI CAHİLİ YAKLAŞIMLAR



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 7
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats