HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: GILGAMESH(BILGAMESH), SABIILER, MANDEAN Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

GILGAMESH (BILGAMESH), SABIILER, MANDAEAN

(MANDA AY-HANLAR) VE SABALAR HAKKINDA
 
 

POLAT KAYA
 

(Copyright © 2002 Polat Kaya)


(Bu yazi internet kanaliyla gerçeklesen bir yazismadan sonra incelenerek yazilmistir). Kamil Kartal Bey ile bir internet konusmasinda dediler ki:

>
> Bununla birlikte, Gilgamesh Destani veya Misir'in Oluler Kitabi gibi
> ulasilabilen cok eski kutsal metinlerde, cagdas diller ve edebiyatlar ile
> kiyaslandiginda, son derece gelismis ve guclu bir yapi goruluyor. Oyle ki,
> aradan gecen binyillara karsin, dilin kullanildigi her alanda sanki bu kayip
> uygarliklarin kotu birer taklitcisi olmaktan oteye gecememis dunyamiz.
>

Iste benim söylemek istedigim de bu gibi hususlardir. Bu gözleminizle dediklerimi siz de desteklemis oluyorsunuz. Evet, belki de en azindan onbin sene evvelinden, eski Türk dünyasi her konuda çok görkemli bir medeniyete sahipti. Fakat, günümüzde bu medeniyet kaybolmus ve/veya belirsiz ve taninmaz hale gelmistir. Her türlü kültürlerini bu çok eski Tur/Türk dünyasindan alanlar simdilerde onu hatirlamazlar bile. Tur/Türk dünyasi nedense bu çok eski ve görkemli geçmislerini unutmuslar veya onlara bu görkemli geçmis çesitli araçlarla unutturulmak istenmistir. Bunlarin basinda da eski Türk dünyasinin Gök-Tanri (Günes) dinini unutturup onun yerine geçen yeni dinlerin yikici karalamalari olmustur.

Türk dili bizlere tanitildigi gibi yakin zamanin dili degildir. Bilakis, benim görüsümde dünyanin en önce gelismis dilidir. Ve yalniz Orta Asyada gelismis bir dil olmayip, Anadoluda, Orta Doguda, Iranda, Hindustanda, Misirda, Kuzey Afrikada, Avrupa da , Pasifik ve Atlantik Okyanuslari kiyilarinda da gelismis bir dildir. Elbetteki böyle büyük bir cografyaya yaygin bu dilin birbirinden uzak bölgelerde çesitli agizlarda konusulmasi da dogaldi. Bu sebeple yalniz Orta Asya Türkçesini örnek ve kaynak olarak almak hem yanlis ve hem de noksan olur. Örnek olarak: DRAVIDIAN diye tanitilan ad aslinda Türkçe "DR-AVI-DI-AN" < "DUR/TUR-EVIDI-LER", yani "TUR INSANLARI IDILER" anlaminda bir Türkçe sözden baska bir sey olmayip bu adi tasiyan insanlarin Türkçe konusan Tur/Türk insani olduklarinin kesin ifadesidir. Dravidian denen Tur insani eski Hindistanda pek etken olmus bir gruptur. Hindustan çografyasinda ki eski adlarin çogu incelendiginde Türkçeden yapilmis olduklari görülüyor. Bu da o bölgede eski çaglarda Türkçenin çok yaygin konusulan bir dil oldugunun isaretidir. Fakat ne var ki DRAVIDIAN sözcügü bir Türkçe deyim olmaktan çikmis veya çikarilmis, onun yerine taninmasi zor bir ad gelmistir. Bu adin sonundaki AN eki, Türkçenin en eski çogul eki olup Türkçenin "ON-LAR/AN-LAR " çogul sözünde de vardir. Bu ANLAR sözündeki LER/LAR eki gereksiz yere ikinci defa bu eski eke eklenmislerdir.

Görülüyor ki dilciler "DRAVIDIAN" dilinin Türkçeye benzedigini ima ederler, fakat bu benzerligin Hindistan'da (Hindustan) eski Tur/Türk insaninin ve dilinin varliginin isareti oldugunu söylemezler. Nedense "gerçegi" bulmaya çalisan dilciler ya bu gerçegi görmezler yahut ta görseler bile dile getirmek istemezler. Islem gerçek yüzünü "ilim" yapma kisvesi altinda gizlemise benziyor.

Denebilir ki en geç M. Ö. birinci bin yilda, Türkçe bu günkü kadar gelismis ve eski dünyanin pek çok yerinde konusulan ve en önde gelen bir dildi. Yalniz yazilirken, ünlüler daha az kullaniliyor bilhassa ünsüzler belirtiliyordu. Arastirmalarimizdan anliyoruz ki eski çaglarin Tur/Türk insani destan, masal, bilmece yaratma ve yazma konularinda çok ileri varmislardi. Dünyaya "GILGAMESH" adi altinda tanitilmis olan Sumer destani bu gelismisligin en mükemmel delili ve örnegi olup kaybolmus Tur/Türk dünyasinin medeniyetinin ne kadar ileride oldugunu kesinlikle belirtir. Bu arada bu görkemli medeniyeti ve dili çekemiyen gruplar bu kadar gelismis Türkçeden onun sözcük ve deyimlerini kirarak kendilerine yeni diller yaratmakta ustalasmislar ve birbirleriyle san ki yaris eder olmuslardi.
 

GILGAMISH

"GILGAMISH" adi aslinda Sumerler tarafindan "GILGAMESH" seklinde degil "BILGAMESH" seklinde yazilmis bir addir. Fakat ne var ki birileri bu adi degistirerek "GILGAMESH" sekline sokmus, böylece Türk'ün ayaginin altindan haliyi çekip almis ve onu Türk dünyasindan uzaklastirarak Türklerle olan bagini koparmistir. Türk dünyasi bu konuyu, kendi dilinin ve tarihinin geregi, kendisi sorusturmadikca, baskalari "bu destan aslinda sizin geçmisinizle ilgilidir" demez. Nedense baskalari ne demisse bizler de "dogru diyorsun" deyip her kesin dedigini dogru gibi kabul ede gelmisiz. Anlasilan sudur ki GILGAMIS (BILGAMESH) Tur/Türk dünyasinin bilinen en eski destanidir.

Sumer dilinde arastirma yapan bazi arastiricilar bu Sümer adinin aslinda Sümer çivi yazisinda yazilis seklinin "BILGAMESH" seklinde oldugunu açiklamislardir. Daha baska da bir sey söylememislerdir. BILGAMESH deyiminin Türkçeye ait oldugu kendiliginden belli. Türklerin BILGE-KAGAN'i da ayni Türkçe deyimi kendine ad almis. Böylece gerek BILGE-KAGAN ve gerekse BILGAMES adlarinin ikisi de Türkçe olup ve ikisi de Türk-hakanlarinin ünvanlarinda yer alan tanimlama deyimleridir. Türkçede BILGE kisi "akilli, uslu, bilgili, ermis" bir kimsedir. (HERMES adi da Türkçenin ERMIS sözünden gelir). Gilgamis destaninda da GILGAMISH bu nitelikte bir karakterdir. Ilave olarak GILGAMESH Türkce gramer kurallarinda olan bir deyimdir. Ve adin önüne "A" ünlüsünü koydugumuz zaman "AGIL-GA-MESH" (AKIL-GA-MISH) Türkçe deyimi ile karsilasiyoruz ki bu dahi Türkcenin bir sözü olup o da "BIL-GA-MESH" deyimi ile ayni anlamda olan baska bir Türkçe deyimdir. Görülüyor ki sözde "GILGAMES" fakat gerçekte "BILGAMESH" ve/veya "AGILGAMISH/AKILGAMESH" olan bu destan Sümer Türklerinin en erken devirlerinde yazilmis veya daha öncesinden bilinen bir destan olarak yaziya geçirilmistir. Gerek "AGILGAMISH/AKILGAMESH" ve gerekse "BILGAMESH" adlari dil yapisi ve kök sözcükleri bakimindan tümüyle Türkçe olan adlardir.

Bu bulus ve/veya görüs Türk dilini Sümer dilinin en erken çaglarina (belkide en azindan M. Ö. 5000 yillarina) götürür. Dilciler bilirler ki bu ad içinde ki ekler de Türkçenin ekleridir. Bu demek oluyor ki çok olasilikla bütün bu Türkçe sözcükler, ekler, gramer kurallari ve daha ötesi destan yazma teknigi Türk dilinde belki de onbin sene evvelinden gelistirilmis bir sanat bicimi idi. Bu edebiyat bicimi günümüze dek gelmistir. Bunu bilmek günümüz Tur/Türk insanina düsen bir görevdir. Bunu bilince, insanin hem atalarindan ve hem de günümüzde ki Türk dünyasini birlestirebilecek bir dil olarak, Türkçeden gurur duymamasi imkansizdir. Bu kadar muhtesem bir dünya dili yaratmis olan eski çaglarin Tur/Türk insani gururla anilmalidir. Böyle bir dili yaratmis olmak kolay bir is olmayip ancak us (akil), mantik ister. Üstelik bütün bunlar Tur/Türk insaninin, Herodut'un dedigi ve ona inananlarin da tekrar ettikleri gibi, Sibiryada "kush-burnu (berry) toplamakla geçinen insanlar" olmadigini gösteriyor. Ümid ederim ki bunlari söylerken "kökten milliyetcilik" yapmiyorum. Dilerim ki Türkcenin geçmisi ile ugrasan dilciler bu konunun üstüne varirlar ve gerçegi gün isigina gerektigi sekilde cesaretle çikarirlar. Sumerlerle ilgili olarak web sayfamda "ANCIENT TURANIANS PART-1: SUMERIANS" baslikli yazimda pek çok bilinmeyeni açiklamis bulunuyorum. Su web adresime lütfen bakmanizi öneririm:

http://www.compmore.net/~tntr/orta_asya.html

Sunu da bilhassa belirtmek isterim ki eski Tur/Türk dünyasinda ki yazarlar destanlarinda ve konusmalarinda bol miktarda cinas ve mecaz kullanmislar. Böylece, bir Türkce deyim içinde birden fazla anlami ifade edebilmislerdir ki bu Türkçenin en önemli özelliklerinden biridir. Bu GILGAMIS (BILGAMIS) Destaninda böyle oldugu gibi MANAS destaninda da böyledir ve Ogus-Kagan destaninda da böyledir. Homerin ILIAD ve ODYSSEUS destanlarinda da böyledir. Çünkü bunlarin hepsinin asli Türk dünyasinin törelerinden kaynaklanmaktadir.

***

Kamil Bey diyor ki:

> Bu en eski dillerin dinlerin de otesindeki kok dil'in, inanc yapisi hakkinda
> biraz daha ayrintili bilgiler verebilir misiniz?

Ilk bildirimde gerek eski Türk dünyasinin dini ve dili hakkinda genis yer tutan görüslerimi bildirmistim. Onlari tekrar gözden geçirmekte yarar vardir. Bununla beraber "ANCIENT TURANIANS PART-2: RELIGION" baslikli yazimi internet sayfamda görmenizi öneririm. Burada özetle sunlari tekrar edebiliriz:
 

ESKI TÜRK DINI VE DILI

Denebilir ki eski Tur/Türk dünyasinin dili ve dini beraber gelismistir. Türkçe denen dil bu eski Tur/Türk dininin bir ifadesidir. Eski Turan dünyasinin gelistirdigi bir üçlü Gök-Tanri dini vardi. Bu gök dininin temelinde evrende her seyi yaratan BIR-GÖK-ATA-TANRI ile onun yaninda yer yüzüne hayat veren bir GÜN-TANRI (GÜN/GÜNES) ve geçe gökünü süsleyen AY-TANRI (AY) ile tanimlanan üçlü bir "GÖK-TANRI" sistemi vardi. Bu tanimlamada Gök-Tanri BIR'di ve evreni yaratandi. Onun yarattigi Gün ve Ay, benzetmeli olarak, Gök-Tanrinin gözleri idi. Bu tanimlamada Gök-Tanri hem bir "KOR-TANRI" ve hem de cinas yollu "KÖR-TANRI" idi. Çünkü Gök-Tanrinin bir gözüne hiç bakilamazken digerine istenildigi kadar bakmak mümkündü. Gök-Tanrinin bakilamayan gözü yani çalisan gözü bir "OT/OD/UT" yani "KOR" (atesh) olan Gün/Kün/Günesh idi. Böylece Gök-Tanrinin bu gözü. Türkçe "KOR-GOZ/GÖZ idi. Gök-Tanrinin iyi çalismayan ikinci gözü AY (AY-TANRI) olup bu gözün kendi isigi yoktu ve bu sebeple o bir "KÖR-GÖZ" idi. Diger bir degimle, AY da Gök-Tanrinin KÖR-GÖZÜ idi. Bu anlayis içinde olmalidir ki eski Turan dünyasinin üçlü Gök-Tanrisi hem KOR-GÖZ ve hem de KÖR-GÖZ olarak bilinirdi. Ayrica Gök-Tanriyi temsil eden KOR-GÖZ ve KÖR-GÖZ adlarindan ötürü üçlü Gök-Tanrinin adi O-GOZ ve ondan dolayi da OGOZ / OGUZ / OGUS adi ile bilinirdi. Böylece, OGUZ adi eski Türk dünyasinin hem GÖK-ATA-TANRI'sinin, hem GÜN-TANRI'sinin ve hem de AY-TANRI'sinin ayri ayri adi idi. Eski dünyada, OGUS / OGUZ adi olasilikla evrensel bir ad idi. ZEUZ ve MUSA adlari Oguz'un adlari olan AZ-US (essiz-us (akil)) ve MA-US (muhtesem-us) anlamlarinda Türkçe deyimlerinden yapilmistir. Sonradan karalama anlamlari ile yüklenen "PAGAN" ve diger olumsuz yakistirmalar yardimi ile dünyanin bu en eski dini bilinçli olarak karalanarak gözden düsürülmüs ve sonradan da yeni dinler getirilerek bu eski evrensel dinin unutulmasi saglanmistir. Oguz adi ile beraber "Günese" tapma kavrami da yeni din yayicilari tarafindan unutturulmus, onun yerine AY-Tanri öne çikarilmistir. Ay-Tanri da hem AK-AY ve hem Kara-Ay seklinde yorumlanarak iki ayri sistem olusturulmustur.

Oguz'un en önde gelen hayvan simgesi ise OGOZ / OKOZ / ÖKÜZ, diger bir adi ile "yabani BOA/BOGA idi. Çatalhöyük'te bulunan "BOGA" resimlerinin OGUZ-ATA nin temsili resimleri oldugundan süphe edilmemelidir. O resimler ki M. Ö. 7,000-8,000 senelerine varir. Bu da eski Türk dininin ne kadar gerilere gittiginin isaretidir. Bunun yaninda Oguz'un binlerce adlari vardi ki onlar Gök-Tanrinin çok çesitli yönlerini ifade eden adlardi. Zaten günümüzde bile TANRI'nin yahut ALLAH'in binlerce adi vardir denir. Bu deyis Islam kültüründen degil ondan çok daha eski olan eski Türk dünyasinin törelerinden kaynaklansa gerek.

Bütün bu adlar günümüze kadar gelen essiz bir dil olan OGUZ-KAGAN dilini yani Türkçeyi, baska bir degimle "GÜN-TANRI" (GÜNESH-dilini) yahut "TUR-DILINI" olusturmustur. Tur/Türk dünyasinin inancinda degismeyen, oldugu gibi kimligini ezeli ve ebedi koruyan yalniz Gök-Tanridir ve onun simgesi (çalisan gözü olan) günestir. Onun için dilimizde derler ki "DÜSMEYEN KALKMAYAN YALNIZ TANRIDIR". Bu sebeple dilinde de her kavrama ad verirken Türk insani Gök-Tanriyi kaynak olarak almis ve alpfabesinin harflerine de Tanrinin özelliklerini tanimlayan çesitli adlar vererek her sözcük içinde onun varligini saglamistir. Bu seref te tarihte TUR/TÜRK insani olan KÜN-HAN'lara / KAN-HAN'lara (Kanan, Kenan, Canaan, ve diger adiyla "FENIKELILERE") nasip olmustur.

Elbetteki bunu bilenler bu Tur/Türk insaninin kimligini degistirerek kendilerine seref payi almaya çalismislardir. Bu inanç Türk insaninin çok eskiden beri olan inancidir. Tur/Türk dünyasinin insani Gök-Tanriyi "BIR-TANRI", "BIR-ATA" adiyla bilir. Gök-ATA-Tanrinin simgesi T harfidir. Bu harfin ilk sekilleri + (artI) isareti seklindedir. Türkçe ATA sözü dahi bir adalet terazisinin isaretidir. ATA yazisi bir teraziye benzer. T harfi bu adalet terazisinin ortasindadir. Çünkü, Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanrisi "HAK VE ADALETI" temsil eder. O AK-HAN dir. KARA-HAN onun tersini temsil eder. Onun içindir ki Türkçe bir sayisinin adi da BIR dir ve Tanrinin adidir. Türkçe birinci tek-kisi kisisel zamiri Tanrinin baska bir adi olan MAN adidir. Misirlilarin AMAN/AMUN/AMEN/AMIN Tanri adi bu Türkçe sözdür. Bir duadan sonra "amen" yahut "amin" dedigimiz de Gök-Tanrinin adini aniyoruz.

Arapça diye bilinen ADALET sözcügü Türkçe "ATA-ELiDi" (Tanri Elidi) anlaminda bir Türkçe deyimden yapilmis olup yalniz Tanrinin elinin "adil" oldugunu isaret eder. Diger bir yorumunda : ADALET < TR. "ATA-AL'DE" (ATA-AL'DI" yani "Gün-ATA-dir") anlaminda eski Türk dünyasinin Gün-Tanrisini tanimliyor. Günes hiç bir ayrilik ve gayrilik gözetmeden her yana ayni sekilde IShININI ve ISISINI yayinlar. O "kösesi" olmayan "yuvarlak" bir varlik olup her yaniyla ayni görüntüyü verir. Böylece O adaletin timsalidir. ADALET deyiminin bunlardan baska yine Tanriyi tanimlayan Türkçe baska sekilleri de vardir.

TERAZI burcunun adi olan "LIBRA" adi Türkçe "BIR-AL" ("BIR" ve "AL") seklinde "Gök-Ata-Tanriyi ve Gün-Tanriyi tanimlar ve "BIR-EL" seklinde bakildiginda Tanrinin adil elini isaretler. TERAZI adi ise "T-ER-AZ-I" seklinde bakildiginda Türkçenin "aTa-ER-AZ-I (Bir)" deyimi ile Tanrinin "ESSIZ BIR ATA-ER" oldugunu tanimlanir. Diger taraftan "TE-RAZI" Türkçenin "aTI-RAZI" ("adi "terazi" ile verilene razi olma") anlaminda bir deyim olup yine "adaleti" tanimliyor. RAZI sözü ise "RA-aZ-I" seklinde eski TUR Masar/Misir dünyasinin Gök-Tanrisi (Bir-Az-Er) ve Gün-Tanrisini (RA) tanimlar.

***

Kamil Bey yazdi ki:
>
> Sabiilik dini acaba bu kok dilin urunu olan ekinden mi kaynaklanmistir?
>

Bu konuda pek arastirma yapma niyetinde olmamama ragmen Kamil Beyin bu sorusu asagidaki yaziya bir nevi ilham kaynagi olmustur. SABILIK ve SABAlar hakkinda ki bu arastirmayi burada memnuniyetle sunuyorum.
 

SABILER (SABIANS yahut SHABIAN)

Asagida "dipnot" olarak çesitli kaynaklardan alinti yoluyla verdigim bilgilerde belirtilen adlar üzerinde durmak istiyorum. Zira bu adlar bu gruplar hakkinda bir hayli bilgi aktarmaktadir:

Türkçe - Ingilizce Redhouse Sözlük SABI adini Ingilizce olarak "SABEAN, pagan (dinsiz), idolator (puta tapan)" seklinde tanimliyor. Bu tanimlamadan SABI lerin Bati kaynaklarinda SABEAN [1] adi ile anildigini görüyoruz. "Pagan" diye tanimlandiklarina göre, SABIlerin (SABIAN) eski Türk dünyasinin "Gök-Tanri" dini inancinda olduklari dolayli sekilde anlatiliyor. sabian adi bir kaç anlam içermektedir:

1) SABI-an Türkçe Sabi-ler anlaminda olup, an eki eski Türkcenin çogul ekidir.

2) SABI-AN seklinde Türkçe "Gök-SABI-ler" anlaminda olup Gök-Tanriya taptiklarini isaretler. Bilindigi gibi böyle bir deyimi Gök-Türk adinda da görüyoruz.

3) SABI-hAN seklinde alindiginda, ad kendilerinin bir Türk grubu oldukalarini isaretliyor.

4) SABIAN adi da "SA-BI-AN" seklinde alindiginda Türkçenin "AS-BEy-AN" ("Bir/Essiz-Gök-Beyi") anlamiyla deyimi oldugu ve eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisini tanimladigi görülüyor.

5) SABIAN adi da "S-AB-I-AN" seklinde alindiginda Türkçenin "aS-ABa-I-AN" (Essiz Bir Gök APA/ABA/ATA) anlaminda yine eski Türk dünyasinin Gök-Tanrisini tanimliyor.

6) Bazi yazarlar bu adi "iSA-BEy-AN" ("Gök-Beyi-ISA") seklinde almis olmali ki onlara "yari-Hiristiyan" (yari-Hiristiyanlik nasil olunuyorsa) tanimini vermis.

Fakat bütün bu deyimlerden anlasilan önemli husus SABIlerin olasilikla Türk olduklari ve Türklerin üçlü Gök-Tanrisina taptiklari hususudur. Nitekim adlari Koran'da "ash-Sabi'un" seklinde geçtigi belirtilen [1, 2] Sabilerin, Yahudiler ve Hiristiyanlar gibi "tek-ilahli" bir dine sahip olduklari belirtiliyor. Zaten adlari da Gök-Tanriya inandiklarini anlatiyor.

Ilginçtir ki dipnot olarak EB'dan verdigim alintida [1] Peygamber Muhammed'in de bunlardan oldugu ima ediliyor: [bak: "Curiously enough, the name "Shabian" was used by the Meccan idolaters to denote Mohammed himself and his Muslim converts"]. Ayrica yine ilginçtir ki Peygamber Muhammed'in yakinlarina da "Sahabe" denilmektedir. "Sahabe" ile "Shabian" adlari arasinda büyük benzerlik görülüyor. Üstelik bu inancin sahipleri daha önceden de "yikanma, aptes alma, gusül etme" (ablution) törelerine sahiplermis ki bu adet müslümanliga da geçmis.

SABILER için "Babilonyada "ELKESAITES" adli bir mezhep denmesi de ayrica bilgi veriyor: Söyleki: bu ad "ELKES-AI-TE-S" seklinde incelendiginde Türkçe "ILKESi-AY'DI-aS" deyimi, yani "INANCI ESSIZ AY'DI" (Ay'a tapanlardi") anlaminda Türkçe bir deyim oldugu görülüyor ki bu tanimlama SABI'lerin AY'a taptiklarini ayrica açikliyor. Bu ad Koran'da geçtigine göre o zamanlarda eski Türk dünyasinin "Günesi" "Aydan" önde gören Gök-Tanri dini zaten yikilmis ve onun yerine "AY-Tanri" öne çikmisti. Böylece onlarin AY'a tapar görünmeleri de dogaldir.

Ayrica, "ELKESAITES" adi "ELKES-AI-TE-S" seklinde bakildiginda Türkçenin "ÜLKESI-AY'DI" anlaminda ki deyimi çikiyor ki bu deyimle "AY'in adini ülke adi olarak kullanan bir yerden olduklari ima ediliyor. Bu ¨lkenin "Yemen" ülkesi olmasi olasiligi çik büyüktür. Zira, asagida isaretleyecegim gibi baska bir SABA adlilar da Yemen ile ilgilidiler. "Yemen" adi ise Türkçe "Ey-Men" / "AY-Men" (Men-AY) anlaminda olup eski çaglarin Arabistaninda olasilikla AY'a inananlarin ülkesini isaretliyor. Böylece, "ÜLKESI-AY'DI" Türkçe deyimi ile "ülkesi Yemendi" deyimleri ayni olsa gerek.

Bütün bunlara dayanarak denebilir ki adlari eski Türk törelerine göre Gök-Tanriyi ve Gök-Tanri inançini tanimlayan ve yine adlari Türkçe bir deyimden yapilmis olan bir grubun kendilerinin de Türk olduklar ve Türkçeyi bildikleri beklenir.
 

MANDAEAN

EB kaynakli bilgiden verildigine göre SABI'LERE benzeyen baska bir grubun da MANDAEAN oldugu isaretleniyor [1]. Simdi bu grupla ilgili adlara bakalim [3]:

MANDAEAN adi "MAND-AEAN" seklinde incelendiginde Türkçenin "MANDa-AY-AN" ("Manda Aylar" ve/veya "Manda-AY-Han'lar") anlaminda deyimlerle karsilasiyoruz ki bunlardan da bu adla bilinen insanlarin "AY-Han'a inandiklari ortaya çikiyor. MANDA sözü ise Türkçede "Mandayi" diger bir Dogu Anadolu ve Azerbaycan Türkçesi ile kara renkli olan "camish" i tanimlamaktadir.

Daha önce tanimlamistik ki Ogus Kaganin yahut Gök-Tanri Oguz'un hayvan simgesi "ÖKÖZ" idi. Bu Oküzün çesitli renkte olanlari olabilecegi gibi en makbulu AK-Boga, AL-Boga ve Kara-Boga olanlari idi. Buna sebep te Gök-Tanri hem AK-Han idi ve Hem Kara-Han idi. Bilhassa AY-Tanri bunu en kesin bir sekilde sergiliyordu. Zira AY hem Ak ve hem Kara idi. Böylece, "Kara-Boga" yahut "Manda" AY'in, bilhassa Kara-Ay'in baska bir simgesi idi. Bu adi "MANDA D'HAYYE" [3] < Türkçe "MANDA'DI-aGa-AY'YE" ("MANDA'DI-aGa-AY") anlaminda ki deyimde de görüyoruz. Ay ayni zamanda eski Türk dünyasinin kültüründe MA-ATA (Ay-Ata, MATA / METE / MEDE/ MADA) adlari ile de biliniyordu. Türk Hun Imparatorlugunun kurucusu METE-HAN'in adi Gök-Tanrinin bu adindan gelir. Çince "MAU-TUN" (Kalkan ve Mizrak) anlaminda diye bilinen METEnin adi AY-Tanri ile ilgilidir. Bunun gibi eski Iran cografyasinda gelismis Tur/Türk MEDE devletinin adi da yine AY-Tanri Oguz dan kaynaklanir. Grekce PROMETHEUS adi Türkçe "PIR-O-METE-EUS" ("Bir O", "Mete" ve "Oguz") deyimi olup eski Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanrisini tanimlar. Bu ad içinde geçen " BIR-O" Gök-Ata-Tanriyi, "METE" Ay-Tanriyi ve "OGUZ" Gün-Tanriyi tanimlar.

Bunu, Mandaean'larin Grekce adi olan GUWSTEKOI adinda da buluyoruz. Söyle ki: GUWSTEKOI < "GUWS-TEK-OI" < Türkçe "OGUS-ÖY-TEK" ("Oguz-öydük) anlaminda Türkçe deyimden anliyoruz ki bu insanlar Gök-Tanri Oguz inancinda Oguz halklari idiler. Oguz halklari olduklarini "Oguz-öytek" (öytük / öytik / öydük / öy-idik) Türkçe deyiminden görüyoruz. Ayrica isaretlemeliyiz ki bati dillerinde W harfi bazan U, bazen Ü ve bazan da O harflerini temsil ediyordu. Böylece, Grekçe "GUWS-TEK-OI" adi Türkçenin "OGUS-ÖY-TEK" deyiminden saptirilmis MANDA-AY-öylülere yahut MANDA-AY-HAN'lara verilen bir ad oluyor. Encyclopaedia Britannica'dan alinti olarak verdigim kaynak yazida, bunlara Süryaniçe dilinde MAD'A denildigini de ayrica bildiriyor [3] ki MADA adi yine Türkçenin MADA, MATA, METE, MEDE sözleridir. Ilave olarak bu MANDAEANLAR kendilerini AEON'nin (AY-HAN) temsilcisi olarak bildiklerini de yine ayni kaynaktan öyreniyoruz. Böylece, bunlar AY-HANci idiler. Bilinir ki Oguz-Kagan destaninda AY-HAN OGUZ-KAGANin alti oglundan birinin adi idi. Yine bu bilgilerin isigi altinda bu MANDAEAN adli gruba MADA-HAN (METE-HAN) lilar da denebilir.

MANDAEAN'lara SUBBA adi da verilirmis. SUBBA < "SU-BBA" < Türkce "SU-BABA" anlaminda olan bu deyim "Manda'yi" tanimlar. Zira, kara renkli olan Manda (Camish) serinlemek için çogu zaman suyun içine girer ve gerektiginde su dibi otlardan da nasibi alir.

Ayrica SUBBA adi "S-U-BBA" seklinde bakildiginda Türkce "aS-U-BABA" ("AS/Essiz O Baba") anlaminda Türkçe deyiminden kisaltilmis bir ad oldugu ve ayni zamanda bu deyimle yine Türkün Gök-Tanrisinin adi tanimlandigi görülüyor. En önemlisi bütün bu adlarin hep Türkçe oldugudur.

Üstelik bunlarin kutsal kitaplarinin adi da GINZA imis ki bu da Türkçenin "GIN-AZ" ("Gün-Az", "Gün-As" ve "Günes") anlaminda Gün'ü ve Gün-isisini tanimlayan deyiminden geldigi görülüyor. Bütün bunlardan anlasiliyor ki SABILER ve SABIILIK denen inanç aslinda eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanri dininden baska bir sey olmayip bu din "paganlik" gibi adlarla tanimlanmistir ve karalanmistir. Söylendigine göre GINZA "Treasure" (hazine) anlaminda imis. Elbetteki Günes dünyaya hayat veren bir hazinedir.

Bu kitabin baska bir adi da "SIDRA RABBA" ("THE GREAT BOOK") diye biliniyormus. Türkçe bakimindan bu ad da çok ilginç bir ad oluyor. Zira, bu ad Türkçenin "SIRDA RA-BABA" ("Sirdi RA-Baba") anlamindaki deyiminden baska bir sey olmayip Gök-ATA-Tanri ("BABA") ile Gün-Tanri "RA" nin bir "SIR" (bilinemez bir gizlilik) olduklarini en açik bir sekilde Türkçe olarak söylüyor. Eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanri dinini anlatmaya çalisan kitaplarin çogu "SIRli" yani "gizlilik" içinde yazilmislardir.

Bu kitabin sonraki toplanmis seklinin adina da THE JOHN-BOOK (CAN-Kitabi) deniyormus. Burada dikkat edilmelidir ki sözde "JOHN" adi Türkçenin "CAN" sözcügünün saptirilmis halidir ve o kisisel bir ad haline kaydirilarak Türkçe kimligi gizlenmistir. Türkçe "can" sözcügünün anlamlari insanin canini tanimladigi gibi bir anlami da insana can veren Gök-Tanrinin ve Günesin de adidir. Insana "can" verdigi için SU ve HAVA da bir Tanri gibidir. Zira 'su" ve "havasiz" can olmaz. Yani CAN Tanridir ve Türkçenin bu sözünü baskalari alip kendi kaliplarina sokmuslar ve onun Türklük kimligini silmislerdir.

MANDA-AY-Hanlarin (Mandaean) baska bir ilâhi kitabinin adina QOLASTA deniyormus. Adin Süryanice sekli KULLASA ("praise) (övme/övüs) imis. Bu ad da Türkçe deyimden yapilmis ve kisaltilmis bir ad oldugu görüntüsünü vermektedir ki birden fazla Türkce anlami olmalidir. Söyle ki:

1) QOLASTA < "Q-OL-AS-TA" < Türkçe "aKa-OLu-AS-aTA" ("AGA Ulu-Essiz Ata", yahut "ATA Essiz-Ulu-Aga") ki bu haliyle Gök-Ata-Tanriyi tanimlar.

2) QOLASTA < "Q-O-L-AS-TA" < Türkçe "aKa-O-aL-AS-aTA" ki bu haliyle Gün-Tanriyi (Günesi) tanimlar.

3) QOLASTA < "Q-O-LA-S-TA" < Türkçe "aKa-O-aLA-aS-aTA" ki bu haliyle Ay-Tanriyi (AY'i) tanimlar. AY kendisine yerden bakilinca yüzündeki gök-tasi (meteor) yaralarindan dolayi "ala" (çilli) görünür. Onun için ona "ALA" denmis olsa gerek.

4) QOLASTA < "QOL-AS-TA" < Türkçe "KÜL-AS-aTA" (Kül (=sanli, söhretli, görkemli) Essiz-Ata) anlaminda yine Gök-Tanriyi tanimlamakta ve onu övmektedir. "KÜL" Türkçe sözü en az iki anlami olan bir sözdür. Birincisinde KÜL-TEKIN adinda oldugu gibi "sanli, söhretli, görkemli" anlamlarini tasiyor ki bu bu tanitim ünlü insanlara verildigi gibi ayni zaman da Gök-Tanriyi da tanimlayan bir sifattir. Zaten, KÜL-TEKIN'in bir anlami da "KÜL-eTE-KIN" ("Görkemli Ata-Kün") anlaminda Gün-Tanrinin adi oluyor. Kül sözuunuun ikinci anlami yine Türkçenin "Gül" sözuuduur ki güzel seyler gül'e benzetilir, Türkçe "gül gibi" deyiminde oldugu gibi. .

5) QOLASTA < "QOL-AS-TA" < Türkçe "KUL-AS-aTA" ki bu haliyle Gök-Tanriya inananlarin onun "kulu" olduklari ima ediliyor.

Böylece, kitabin adinin bu cesitli Türkçe anlamlarindan da anlasilacagi üzere, bu kitap Gök-Tanriyi bir "övme" kitabi oluyor. Bunun gibi, kitabin Süryanice ad olan KULLASA da olasilikla ISA'yi övmektedir. Söyle ki:

6) KULLASA < "KÜL-LA-SA" < Türkçe "KÜL-aLA-iSA" ki bu haliyle Süryanilerce görkemli ISA olan AY'i tanimliyor olsa gerek.
 
 

Ayrica SABILER için NASHORAEANS da deniyormus. Bu adin ad-olgusunda NASHORAEANS < "NAS-HOR-AE-ANS" < Türkçe "SAN-HOR-AY-HANS" ("Sen Hür Ay-Han') anlaminda olup dogu Anadolunun eskidenberi yerli halklari olan HURRILER'i ("HÜR-ERLER") isaretliyor. Baska bir deyimle Hurriler (Hurrians) diye bilinen grubun özbeöz Tur/Türk dilli ve soylu insanlar oldugunu Manda-Ay-Hanlar ile ayni olduklarini gösteriyor. Ayni zaman da bölgenin diger yerli insanlari gibi Hurrilerin de eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanri dininde olduklarini da belirtiyor.

Iste çok daginik ve belirsiz bir sekilde çesitli kaynaklar içine serpilmis bütün bu bilgilerin isiginda, tarihte SABILER ve MANDAEAN adlari ile bilinen gruplarin eski Türk dünyasinin dinini ve kültürünü günümüze kadar tasiyan gruplardan ancak bazilari oldugu ortaya çikiyor.

***

SABALAR

SABIAN ve MANDAEAN adli gruplarla ilgili olabilecek baska bir ad da SABA diye bilinenler olup SABA / SEBA / ShEBA ülkesinden olanlar, onlarin dili, töreleri ve ülkelerini isaretleyen bir addir. Onlara da kaynaklarda [4-6] SABAEAN deniyor. SABA eski çaglarin güney Arabistaninda simdiki "Yemen" olarak bilinen yerin adi olarak bilinir. Saba Kiraliçesi (Queen of Sheba) adi da bunlardan gelir. SABA Kiraliçesinin Koran'daki adi BALKIZ oluyor.

SABALAR hakkinda EB nin yazdiklarindan küçcuk bir bölümünü Ingilizce metni ile asagida dipnot olarak veriyorum [4]. Yazi bu konuda her okuyucunun gözünü açmasi gereken bir metin. O bakimdan okuyucu hem asagida verdigim kismini ve mümkünse tüm metini ya bu kaynaktan, yahut ta baska kaynaklardan okuyup ince gözlü bir süzgeçten geçirmesi yararli olur. Zira, yazida çeliskiler oldugu gibi, SABAlarla ilgili geçmisi açiklandirma yerine sislendirme ifadeleri de bir hayli dolu. Bununla beraber, biz bu bulandirilmis su içinde bulduklarimizi gün isigina çikarmaya çalisacagiz.

Yazar, SABAlarin tarihi "yazilamaz" diyor fakat neden "yazilamaz" oldugunu açiklamiyor. Halbu ki bunu dedikten sonra Sabalarla ilgili bir sürü, çok ayrintili tarihsel bilgiler veriyor ve onlari "nomad" diye tanimladiktan sonra tarihlerini M.Ö.1500 yillarina kadar götürüyor. Sabalar hakkindaki bilgilerin hem kendi dillerindeki kendi yazitlarindan ve hem de Grek cografyacilari (günümüzün misyonerleri dese daha gerçekci olurdu) yazdiklarindan, hem de Babilonya ve Habesistan yazitlarindan alindigi bildiriliyor.

SABAlarin oturduklari yerlerin simdilerde YEMEN, HADRAMAUT ve ASIR seklinde bilindikleri bildiriliyor. Bu adlar konuya açiklik getirmeleri bakimindan fazlasiyla önemlidir. Söyleki:

1) YEMEN adi "YE-MEN" seklinde bakildiginda Türkcenin "EY-MEN" ("AY-MEN", "MEN-AY") anlaminda deyimi ile eski Türk dünyasinin AY-Tanrisina atfen verilmis bir Türkçe ad oldugu görülüyor.

2) HADRAMAUT adi "HADRA-MA-UT" seklinde bakildiginda Türkcenin "aHADAR-MA-UT" ("Agadir-Ma-Ot/Od", "Muhtesem OD Agadir") anlaminda olan bu deyim eski Türk dünyasinin Gün-Tanrisini yani KOR halinde olan günesi tanimliyor. Bu adin eski Yemende bir bölgeye ad olarak verildigi anlasiliyor.

3) ASIR adi "AS-IR" seklinde incelendiginde Türkçenin "AS-ER" ("Bir/Essiz-Er") anlaminda eski Türk dünyasinin Gök-Ata-Tanrisini tanimliyor. ASIR, ASER Türkce adlari eski Masar/Misir Türk devletinde de OSIR (Grekçe OSIRUS) diye Gök-Tanrinin adi olarak bilindigi gibi günümüzde de AZER-BAY-CAN adinin ilk kisminda kendini günümüze kadar korumustur.

Böylece görüyoruz ki eski SABA diyarinin yanyana üç ilinin adi olan bu adlar eski Tur/Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri kavramini ülke adi olarak tanimlayan Türkçe adlardir. Ne var ki bu adlarin Türkçe olduklari bilinçli sekilde taninmaz hale getirilmislerdir. Ülkesinin ve cografyasinin belirli yerlerinin adini Tanri adi ile süsleyen millet tarihte Tur/Türk milleti olmustur. Bu kavrami baskalari Türklerden almislardir. SABAlarin da Tur/Türk ulusundan olduklari bu Türkçe ülke adlarindan belli oluyor.

Yemen de en eski devletin adinin MA'IN veya MA'AN (Türkçe okunusu ile MAYAN) oldugu ve bu adin Grekçe de MINAEANS seklinde oldugu bildiriliyor. Bu çok ilginç adlara bakalim.

4) MAYAN adi "MA-Y-AN" seklinde incelendiginde Türkçenin "MA-AY-AN" ("Görkemli-Gök-AY'i", "Muhtesem-Gök-Ay'i") anlaminda yine eski Tur/Türk dünyasinin Ay-Tanrisini tanimliyor. Dikkat edilirse, MAYAN sözünün harflerini yeniden düzenledigimiz de ortaya çikan ad YAMAN / YEMEN oluyor. Bunun anlami birileri bu adi da degistirmekten ve tarihi carpitmaktan geri kalmamis. Ayrica MINAEANS adina bakalim.

5) MINAEANS adi "MIN-AE-AN-S" seklinde incelendiginde Türkçenin 'MEN-AY-HAN-AS" ("Men Essiz AY-Han") anlaminda Oguz-Kaganin AY-HAN adli (AY-Tanriyi) oglunun adini tanimlayan Türkçe bir ad oldugunu görüyoruz.

Burada da görülüyor ki gerek MAYAN, YEMEN ve MINAEANS adlari bir birine es anlamli Türkçe deyimlerden yapilmis ve eski Türk dünyasinin üçlü Gök-Tanri dininde Ay-Tanriyi tanimlamaktadirlar. Ay-Tanri is Oguz-Kagan adi ile çok yakindan ilgilidir. Görülüyor ki gerek Grekler ve gerekse Semitikler eski Türk dünyasinin adlarini degistirp taninmaz hale getirmekte pek yetenekli olmuslardir.

Sabalarin bas sehirlerinin adlari KARNAWU, KAMINAHU ve YATHIL (simdiki BARAKISH), seklinde belirtilmis. Bu adlarin ad-olgusu analizi de göz açici neticeler veriyor. Söyle ki:

6) KARNAWU adi "KAR-N-AWU" seklinde incelendiginde Türkçenin "KOR-HAN-EVU" ("Kor-Han-Evi", "Gün-Han-Evi") anlaminda eski Türk dünyasinin Gün-Tanrisina atfen bu kent'e verilen ad oluyor. Dikkat edilmelidir ki bütün kentler (sehirler) çogul halinde olan birer "ev", "öv" , "öy" dürler. Tur/Türk insani çok gerçekci ve ussal (mantiksal) olarak bu ayriligi gözetmis ve bu sehirine Gün-Han-Evi" anlaminda "KOR-haN-EVI" adini vermis. Bu ad zamanla KARNAWU sekline dönüserek Türklük kimligini kaybetmistir.

7) KAMINAHU adi biraz daha karisik bir hal arz ediyor. "KAMI-N-AHU" seklinde incelendiginde ve "N" harfini iki kere kullandigimizda, Türkçenin "KAM'IN -HANU" ("Kam'in Sarayi") anlaminda bu sehrin adinin da yine AY-Tanriya atfen bir saray olarak verildigi görülüyor. "HAN" sözü Türkçe bir ad olup görkemli bir eve yahut saraya verilen bir addir ve içinde yasanilan yerin ifadesidir. Türklerin ezeldenberi bilinen "Kervansaray" "HANLARINDA " oldugu gibi.

Bilindigi üzere KAM sözü de Türkçe olup günümüzde "shaman" (sihirbaz) sözü anlamindadir. Fakat en önemlisi o eski Türk dininde ve dilinde "AY" in adidir. Zira AY bir sihirbaz gibi durmadan seklini ve rengini degistirir. Bu onun en görkemli özelligidir. Bu sebepledir ki Tur/Türk dünyasinin kamliginda (shamanliginda) AK-KAM ve KARA-KAM adli kamlarimiz vardir. Eski Tur/Türk dünyasinin bu adlari elbetteki AY ile ilgilidir ve onun daima degisen renginden adini alir.

8) Üçüncü sehir adi olarak tanitilan YATHIL ve simdiki adi BARAKISH olan adlar da söyledir: YATHIL adi "YA-TH-IL" seklinde incelendiginde Türkçenin "AY-aTa-IL" yahut "AY-aTa-aHa-IL" anlamlarinda yine Ay-Tanrinin adina atfen verilmis Türkce bir sehir adi oluyor. Bilindigi üzere AY, ATA, AHA ve IL sözcüklerinin hepsi Türkçenin kök sözcükleridir. IL elbetteki bir yeri isaretleyen öz Türkce bir sözcüktür. Bu sehir adinin simdiki haline baktigimiz da eski adini dolayli sekilde destekledigini görüyoruz. Söyle ki:

9) BARAKISH adi "BAR-AK-ISH" seklinde incelendiginde Türkçenin"BIR-AK-iSHI" ("Bir-Ak-Ishi") anlaminda yine AY için kullanilabilecek Türkçe bir deyim oldugu görülüyor.

Verilen bilgilerde yine Sabalara ait küçük bir sehirin adinin MA'IN MUSRAN (Türkçe "MAYAN Ma-US-eR-AN" deyiminden olsa gerek) oldugu ve bu adin simdiler de EL'OLA sekline dönüstürüldügü açiklaniyor. Bu ikinci ad aslinda yine Türkçe bir deyim olan "EL'OLA" / "YEL-OLA" sözleridir. Adin neden bu sekle degistirildigi ise söyle açiklanabilir: Zira bunu degistirenler aslinda doganin çok önenmli bir olayi ve gücü olan "YEL/EL" e inanmaktadirlar. Arabistan yarimadasinin geçmisini yazan tarih kitaplarindan bilinir ki Semitik halklarin çogunlugu eskiden beri "KARA-AY'a" ve "YEL'e" inanan gruplardi. Bu sebeple olsa gerek ki eski Yemen Türklerinin MA'IN MUSRAN sehir adi "EL'OLA" sekline degistirilmistir.

10) Eski MAYAN (YAMAN / YEMEN) devletine saldiran KATABAN adli bir devletin sonradan SABAlar ile birleserek eski MAYAN devletine M.Ö. 700 yillarinda son verdikleri yaziliyor. Türkçe yönünden KATABAN adi da pek ilginç. Zira, KATABAN adi "K-ATA-BAN" seklinde incelendiginde Türkçenin "aK-ATA-BAN" ("AK-ATA-Ben") deyimi ile eski Türk Dünyasinin hem Gün-Tanri ve hem AY-Tanrilarini tanimlayan bir deyim oldugu anlasiliyor. Görülüyor ki bu yeni gelen Tur/Türk grubu "AK-ATA-BAN" lar ile eski MAYAN grubu birleserek SABA adini almislar.

Simdi SABA, SABAEAN ve SABEAN sekillerinde verilen bu adilari tanimliyalim. Sunu da belirtmeliyim ki verilen bilgilerde SABA halkina Latinler SABAEUS demisler [5].

11) SABA < "S-ABA" < Türkçe "aS-ABA" ("AS-APA", "AS-ATA", AS-BABA") anlamlarinda Türkce bir deyim olup eski Tur/Türk dünyasinin Gök-Tanrisini tanimlar. Böylece, bu Tur Beyleri (ki Ingilizceye "TRIBE" seklinde Türkçe "TUR-BEYI" deyiminden aktarilmistir) Gök-Tanriyi tanimlayan bir Türkçe deyimi kendilerine ad almislardir.

12.a) SABAEAN adi da Türkçe "AS-ABA-AY-HAN" deyiminden gelidigi bellidir. Ayni sekilde SABEAN adi da "AS-ABA-AY-haN" seklinde yine ayni anlamdadir. Fakat bunlarin yaninda daha baska anlamlari da vardir.

12.b) SABAEAN < "SA-BAE-AN" < Türkçe "AS-BEY-AN" ("Essiz-Gök-Beyleri") anlaminda kendilerini Gök'e yükselten bir addir ki bu deyimi "Gök-Türkler" adinda da görüyoruz.

13) Bir de Latince SABAlara verilen SABAEUS adina bakalim.

13.a) SABAEUS < "S-ABA-EUS" < Türkçe "aS-ABA-EUS" ("Bir/Essiz-Apa-OUS (OGUZ)") anlaminda kendilerinin OGUZ ulusundan olduklari isaret ediliyor.

13.b) SABAEUS < "S-AB-AEUS" < Türkçe "aS-ABA-AE'US" ("Bir/Essiz-Apa-AY'uz") anlaminda kendilerinin AY'a inandiklarini da açikliyorlar.

13.c) SABAEUS < "SA-BAE-US" < Türkçe "AS-BAE'US" ("Bir/Essiz Bay'uz", "Bir/essiz Bey'uz") seklinde kendilerinin Essiz Bey olduklarini kendi dilleri olan Türkçe ile ifade ediyorlar.

13.d) SABAEUS < "SA-BA-EUS" < Türkçe "AS-oBA-EUS" ("Bir/Essiz Oba'yuz") anlamindaki Türkçe deyim ile kendilerinin essiz bir Tur/Türk OBASI olduklarini da ifade ediyorlar.

14) En son olarak SABA Kiralicesinin adinin kutsal kitap Koran'da "BALKIZ" olarak geçtigini tekrar belirtmek isterim. "BALKIZ" adi bir kadin adi olup yeni dogan bir Türk kizina verilen bir Türk adidir. Ana ve babanin yeni dogan yavrunun hayatinda "bal gibi tatli olmasini, istenilmesini ve sevilmesini" isteyen bir dilegin ad olarak dile getirilmis halidir. Bütün yukarida verdigimiz açiklamalardan da anlasilacagi üzere, soyu sopu Tur/Türk olan SABA kiraliçesinin adinin "BALKIZ" olmasi da sasirtici degil. QUEEN OF SHEBA" diye tanitilip Türk kimligi kaybettirilen bu ünlü tarihsel haniminin Türklügünü gizlemek ilmin hangi dalinda olursa olsun kimseye bir sey saglamaz. Ne ilginçtir ki bunca zamandan sonra Balkiz Hanimin gerçek kimligi gün isigina çikiyor. Dünya yazar çizerleri tarafindan pek çok kimsenin etnik kimligi açik bir sekilde belirlenirken, Tur/Türk soyuna ait olanlarin da Türklük kimliginin degistirilmeden belirtilmesi gerekir. Insanliga karsi uygulanmasi gereken adalet kavrami da onu ister.

Ne ilginçtir ki Yemenin hemen yanindaki ara denizine Türkçe KIZIL deniz denir. Bu adin aski Tur/Türk Sabalar tarafindan verilmis olmasi çok olasidir.

Bu açiklamalari böylece yaptiktan sonra Türkçe ARABISTAN diye bilinen adin olgusuna da bakmanin yararli olacagina inaniyorum. ARAP adi Türkçe "ER-APA" yahut "RA-ABA" Yani "Gün-Ata" anlaminda bir ad oluyor. Bu ad da eski Tuurk dünyasinin ülkeleri Gök-Tanrinin adinda tanimlama töresine göre yapilmis bir addir. ARABISTAN adi da "Er-APA'ya" (Gök-Tanri) ve "RA-APA'ya" (Gün-Tanri) tapanlarin ülkesi oluyor. Bu adlar ise Türkçedir.

ARABISTAN adindaki "ISTAN" / "ASTAN" eki Türk dünyasina ait bir ek olup çok eski zamanlardan beri genellikle Tur/Türk insaninin bulunduklari yerlerin adina eklenen bir ekdir. Ek iddia edildigi gibi "Farsça" yani "Indo-Iranca" ile ilgisinden çok Iranda ki Tur/Türk Medelerin Türkçesi ile ilgilidir: Turkistan, Hindustan, Yunanistan, vs. adlarinda oldugu gibi, Arabistan adi da bir zamanlar bu bolgede bol ve etkin yasayan Tur/Türk soylularin oldugunun isaretidir. Bu ek "S-T-AN" seklinde bakildiginda Türkcenin "AS-aTa-AN" (Bir/Essiz Gök-Ata", "Essiz Gök-Tanri") anlaminda deyimi olup yine Gök-Tanrinin adidir.
 

SONUÇ

1) Yukarida verdigimiz bilgilerin isiginda Sabiler, Sabiilik, Manda-Hanlar ve Sabaean adlari ile bilinen gruplarin Tur/Türk soyundan olduklari inkar edilemeyecek kadar açiktir. Inançlari ise eski Türk duunyasinin Gök-Tanri dinidir. Bu din ki diger Tur/Tuurk boylari gibi, söylendigine göre, M.Ö.1500 yillarinda Yemen'de yerlesik hale gelip adlarina MAYAN diyen ve sonradan SABAEAN yahut SABAEUS adini alan bir Türk boyu olduklari anlasiliyor. Bu da gösteriyor ki eski Misir oldugu gibi Arabistan yarimadasi da pek çok T¨r/Türk soylu Tur Beylikleriyle doluydu. Zaten ARABISTAN adinin sonundaki -istan eki de uzun bir süre önce buranin da bir Tur/Türk yurdu oldugunu gösteriyor. Bu adin Osmanlilarla bir ilgisi olmasa gerek.

2) Sabilerin ve Manda-hanlarin kendilerine ait kitaplari oldugu belirtiliyor. Türkologlar, Türk duunyasinin geçmis tarihi, dili ve edebiyati yönünden, bu kitaplari ince disli süzgeçten geçirircesine incelemelidir.

3) Sabalar Türk duunyasini M.Ö. 1500 ve belki de daha öncelerine kadar götürüyor. Sabalara ait kendi yazilarinin ve yazitlarinin oldugu bu kaynak yazida belirtiliyor. Bu yazitlarin kopyalari bulunup Türk dilcileri tarafindan çok yakindan incelenmelidirler. Zira bu yazitlarda Eski Türk duunyasinin dili ve kültüruu sakli bulunsa gerek. Yazarin "Sabalarin tarihi yazilamaz" demesi hemen süpheyi üstüne çekiyor. Bu sözuun hemen arkasindan bir süruu bilgi veren yazar, acaba Sabalarin Türklügünün ortaya çikacagindan mi korkuyor ki onlarin "tarihi yazilamaz" diyor. Sabalarin 20 krallarinin adi bilindigine göre yazar en azindan o adlari vermis olsay di yine bu insanlarin tarihinin açiklik kazanmasina hizmet etmis olurdu. Fakat ne varki o adlari vermekten kaçinmistir. En azindan aklimiza gelen sudur ki bazilari eski çaglarda yasayip dünyanin medeniyetine essiz katkilarda bulunmus olan Tur/Türk soyundan olan insanlarin gün isigina çikmasini istememektedirler.

4) Eski Masar/Misir da en az 4,000 sene gibi uzun bir süre kesintisiz sekilde Tur/Türk hakimiyeti sürdürmüs olan Türklerin atalarinin Arabistanda da bulunmadiklari düsünülemez. Fenikelilerin, Filistinlilerin Tur/Tuurk asilli olduklarini bosuna iddia etmiyoruz. Iste SABIler, Manda-Hanlar ve SABAlar da bu ad listesine katilmis bulunuyorlar.

5) Eski Tur/Türk duunyasinin adlarinin nasil çarpitilmis olduklarini bu yazida da tekrar tekrar görmüs oluyoruz. Bu ad çarpitmalarinin neticesidir ki Tur/Tuurk insaninin adini ve dilini verilen bilgiler içinde bulmamiz zor oluyor. Çok olasilikla zamanimizin Misyonerleri olarak bilinenler gibi, eski caglarin da Greek ve Babilon gezginci cografyacilari, Türklükle ilgili pek çok seyi karistirmislar ve Türk duunyasinin geçmisinin taninmaz hale gelmesine sebep olmuslardir. Günümüzde ki çalismalarin çogu bu eski yazitlari kaynak olarak vermekte ve o yazitlardaki çarpitilmis adlari ön plana çikarmaktadirlar.

6) Genesis adli kitap kitap "dünya tek dille konusuyordu" dedigine göre, bütün bu bulduklarimiz o dilin Tuurkçe oldugunu isaretliyor. Bu kitabi Grekler ve Yahudiler yazmis olduklarina göre, sayet "o tek dünya dili" Grekce (Helence) yahut Semitik bir dil olsaydi bu hemen belirtilirdi. Belirtmediklerine göre, bu tek dilin bilinmemesi ve tarihten silinmesi istenmektedir ki o çok önemli tek dünya dilinin adi verilmemistir. Bu nasil bir gerçekciliktir? Anlasilan sudur ki kendi isini kendin yapacaksin. Sayet senin isini bir baskasi yapar ise, o da isi kendi çikarlari çerçevesi içinde yapar.

7) Bu konu daha da genisletilerek incelenmelidir.

***

Kamil Beyin son sorusu su idi:

> Turklere Gore Yaratilis ve Tureyis Destani hangi tarihlere kadar inmektedir?

Bu konuda, benim için, pek fazla bir sey söylemem zor. Bu konuda en güvenilir kaynaklar olasilikla Sümer ve Masar kaynaklari olsa gerek. Ne yazik ki Oguz-Kagan destaninin basinda ve sonunda noksanliklar olmus. Bu Türk destani bu konuda bazi acikliklar getirmis olabilirdi. Bununla beraber GILGAMESH (BILGAMESH) destani iyi bir kaynaktir Türk destanlarini Sümerlerin erken tarihlerine götürüyor. Bu arada, M.Ö. 800 yillarinda yazilmis oldugu söylenen HESIOD'un THEOGONY adli yaradilis destanininda verilen ve eski Greklerin kültüründen kaynaklanmis oldugu seklinde tanitilan destanin eski Greklere ait oldugunu sanmiyorum. Zira o destanin içinde geçen pek çok adlarin eski Türk dünyasina ait oldugu kirilmis Türkce adlardan anlasiliyor. Böylece bu destanin da eski Tur/Türk dünyasinin inançlarindan kaynaklandigini ve tercüme oldugu görüsündeyim.

Polat Kaya

13 Mayis 2002
 
 

DIPNOTLAR:

1)     Encyclopaedia Britannica (EB) (1963, Vol. 19, p. 792) söyle yaziyor:

"SABIANS. [Shabian]. The Sabian (ash-Sabi'un) who are first mentioned in the Koran (ii. 59, v. 73, xxii.17) were a semi-Christian sect of Babylonia, the ELKESAITES, closely resembling the Mandaeans or so called "Christians of St.John the Babtist," but not identical with them. How Mohammed understood the term "Shabians" is uncertain, but he mentions them together with the Jews and Christians. The older Mohammedan theologians were agreed that they possessed a written revelation and were entitled accordingly to enjoy a toleration not granted to mere heathen. Curiously enough, the name Shabian" was used by the Meccan idolaters to denote Mohammed himself and his Muslim converts, apparently on account of the frequent ceremonial ablutions which formed a striking feature of the new religion."

2)     EB World Languages Dictionary (EBWLD), 1963, Vol. 2, p. 1105: "SABIAN: One of an ancient religious sect dwelling in Mesopotamia and described in the Koran as monotheistic: identified by some with the MANDEANS. -adj. Pertaining to the Sabians or to their religious worship. [Arabic SABI'AH < Aramaic TSEBHA' immerse, baptize] - SABIANISM."

3)     Encyclopaedia Britannica (EB) (1963, Vol. 14, p. 787) MANDAEAN hakkinda kisaca söyle yaziyor:

"MANDAEANS, also known as SUBBA (Shabians), Nashoraeans, or St.John's Christians, are an ancient sect akin to the GNOSTIC Christians of the 2nd and 3rd centuries, which stil exists in lower Mesopoatamia, in such places as Basra and Kut and Sük-esh-Shuyükh. They number now not more than about 2000, and are said to be diminition.

Mandaeans means in Greek writing GUWSTEKOI, Syriac MAD'A: the GNOSIS of which they profess themselves adherents is a personification, the AEON and MEDIATOR, "knowledge of life" (MANDA D'HAYYE).

The sacred books of the Mandaeans are: (1) the GINZA ("Treasure"), known also SIDRA RABBA ("the Great Book"); (2) the John-Book, a later collection; (3) QOLASTA, a sort of hymn-book, the Sryiac KULLASA ("praise") and some minor books, partli astrological."

4)     EB, 1963, Vol. 19, p. 786 under SABAEANs: "SABAEANs. This name is used loosely for the ancient dwellers in southwest Arabia, in the parts now called YEMEN, HADHRAMAUT AND ASIR. Strictly it belongs to one tribe and one state only. The chief source of information about these peoples is their inscriptions, found in their own land and elsewhere; other sources are the Greek geographers, Babylonians and Ethiopic isncriptions, the Bible and the record of Aelius Gallus' expedition."

"The oldest state in Yemen of which anything is known was MA'IN or MA'AN, the MINAEANS of the Greek. Its chief towns, KARNAWU, KAMINAHU and YATHIL (the modern BARAKISH), lay in the southern JOF, about 120 km. N.N.E. of Sanaa. Though the names of 20 kings are known, the history of MA'in cannot be written. Relations with Hadramaut were friendly, indeed they "almost suggest a personal union," and there was a colony or outpost at Ma'in Musran (now EL'Ola). This suggests to guard the trade road to Egypt and Palestine. Later the state of KATABAN began to encroach on the Minaean territory, and after fighting with and becoming a vassal or ally of SABA, it joined with that state in destroying Ma'in about 700 B.C. Taking all things into account, the extent of the state, the number of kings, the highly developed script and language, the beginning of the Minaean kingdom cannot be put later than about 1500 B.C. The SABAEANS are mentioned in a Minaean inscription as nomads who raided the caravan road to El'Ola. This suggests that they may have migrated south to Yemen and founded the kingdom of SABA which bears their name. Perhaps the queen of Sheba lived in the north of Arabia though she has been decorated with the wealth of the kingdom in Yemen".

5)     Webster's Collegiate Dictionary (fifth Edition, 1947), 873: "SABAEAN [Latin SABAEUS] . Of or pertaining to SABA (the Biblical SHEBA), an ancient kingdom of southwestern Arabia, at its prime abouth the 5th century B.C. - One of the people of SABA , noted for their wealth. SABAISM [Hebrew TSABHA host of heaven]"

6)     The Random House Dictionary of the English language", 1967, p. 1257 gives the following under SABA and SABEAN: "Biblical name of Sheba, an ancient kingdom in southwestern Arabia noted for its extensive trade, especially, in spices and gems."
 
 



__________________
Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

POLAT KAYA responds:

I appreciate your understanding that Turkish, Sumerian, Tamil and
Hungarian are related languages, however Turkish is not a variant of
SumeruTamil as you put it. On the contrary, it would be more correct
to say that Sumerian was a variant of Turkish - as is Tamil.
Sumerian, Tamil and Turkish are Turanian languages, and Turanian
languages are Turkic, that is, the languages of Tur/Turk peoples. If
Sumerian does not appear exactly the same as Turkish, it is because
Sumerian, at worst, was a dialect of Turkish - just like present-day
dialects of Turkish are - as spoken throughout the present Turkish
world. Additionally, the established presentation of Sumerian is very
nebulous. This will become clearer as I go through your comments in
this dialog.

The Sumerian language, as it is known at present, has been read
through a frosted-glass. That "frosted-glass" window is the so-called
"Akkadian" language which is a manufactured language using Sumerian
and/or Turkish words and phrases as the source - as spoken at that
time. Therefore the Sumerian that is presented to us is very much
blurred and Semitized. In other words, the Sumerian language is
presented to us in a distorted form meaning that its presentation is
not truly authentic. When S. N. Kramer wrote about Sumerian, he
described it in relation to Turkish by using "double negatives" as if
he did not know how to express his thoughts in the positive sense.
S. N. Kramer said:

"Sumerian resembles no little such agglutinative languages as Turkish,
Hungarian, and some of the Caucasian languages. In vocabulary,
grammar, and syntax, however, Sumerian still stands alone and seems to
be unrelated to any other language, living or dead." [1]

This statement by S. N. Kramer, when translated into the positive
sense, becomes: "Sumerian resembles very much such agglutinative
languages as Turkish, Hungarian, and some of the Caucasian languages."

Using "double negatives" in the sentence distances Sumerian from these
Turanian languages. The Turkish speaking S. N. Kramer knew that
Sumerian was a Turanian language and that it had huge similarities
with Turkish yet somehow he did not identify this clearly. Furthermore
he added another vague sentence, that is, "In vocabulary, grammar, and
syntax, however, Sumerian still stands alone and seems to be unrelated
to any other language, living or dead".

This talk is a vague one in that it is not clear whether his phrase
"to any other language, living or dead" refers to all languages
including Turkish, Hungarian and the Caucasian languages, or, all
other languages other than those Turanian languages he just mentioned,
that is, Turkish, Hungarian and the Caucasian languages. Kramer seems
to be playing games on words and nobody is questioning it.

Surely, when Kramer read Sumerian "ME-EN" meaning "I am" he knew that
it was the Turkish word "MEN" meaning "I am", but somehow he did not
identify it as Turkish. Similarly other scholars did not do so
either. Of course there were many other words of Sumerian that were
actually Turkish but yet they were somehow regarded as the words of an
"extinct" language. Yet the Turkish language that Kramer knew and
spoke was very much alive.

The so-called Caucasian languages were originally Turkish, only they
became broken up and distorted languages after some of these peoples
were converted into new religions. They were converted not only in
beliefs in divinity, but also the one language they spoke was altered.


About the name TUR:

The Turkic name TUR or Turk does not appear in Sumerian writings. But
this appearance is rather false. The name TUR has been suppressed in
reading Sumerian texts. We have the evidence for this suppression. One
very important footnote regarding the name TUR has been preserved for
us by C. J. Gadd. He writes: [2] in footnote III. 1: "TUR is read
"mar" in
the name of this god".

Here he openly says that the term "MAR" is actually the name "TUR" of
a god, but somehow, due to some "arbitrary convention", TUR is not
read as TUR but is read as MAR. I am grateful to C. J. Gadd for
writing this footnote. I must add here that the Turkish word TUR has
been read as MAR and/or AMAR in the reading of the Sumerian texts.
This reading of course obliterates totally the name TUR from
translated texts.

The referred Sumerian text has been transliterated by Gadd as:

"DINGIR.LUGAL-MAR-DA-DINGIR-RA-NI-IR" translated by him as "To
Lugal-Marda, his god".

However, in view of his footnote cited above, the transliteration of
this Sumerian expression should have been, that is, if the word TUR
was not transformed into MAR:

"DINGIR.LUGAL-TUR-DA-DINGIR-RA-NI-IR" and the new English translation
should have been "To Lugal TUR-ADA, his god" which I will compare with
the following Turkish expression:

"TENGIR.ULU aGa-AL TUR ATA, TENGIR-ER ER-IN" meaning "God, the Great
Lord Red TUR Father, The God-Man of man" which refers to the ancient
Turanian Sky-God Sun-God TUR from which the names Tur, Turk, Turan and
Turkish come from. When we compare these two expressions side by side
we get the following picture:

Sumerian: "DINGIR.LUGAL-TUR-DA-DINGIR-RA-NI-IR"

Turkish: "TENGIR.uLU aGa-AL TUR ADA (ATA), TENGIR-ER ER-IN"

where the last suffix IN (UN) is the Turkish suffix for 3rd person
singular possessive on nouns.

Thus, in this one statement alone appearing in a Sumerian text,
finding God's name in the form of TUR and/or TUR ATA sets the required
time frame that K. Loganathan wants to establish for concurrent
presence of Turkish with Sumerian. Evidently the name TUR and its
derivatives were suppressed so badly that they and many other Turkish
words had no chance of being read and recognized as Turkish. Thus it
is quite clear that a lot of defrauding of Turkish under the guise of
"scholarliness" and "language development" have been inflicted on the
reading of Sumerian texts starting from ancient times. Semitizing the
ancient Turanian Tur/Turk/Sumer texts has been in full force without
regard for the authentic Tur/Turk identity of these writings. In
plain terms, this is called intentional obliteration or fraud.

The Turkish name TUR is also a personification of "bull". In ancient
Turkish "UT" means "cattle". [3] "UTU-ER" means "male cattle", that
is, the "bull". But it is also Turkish "UT-U ER" (OD U ER) meaning
"Fire is that Man" referring to the Sun-God. Thus because of the
nature of the Turkish language, "UTU-ER" has become "U TUR" meaning
"He is TUR" referring to the ancient Turanian Sun-God UTU and also
personifying the Sun-God as a "BULL".

Sumerian GUD means "bull". It is most likely that this word was
developed from Turkish "aGa-UD" meaning "Lord cattle" which, of
course, is the "bull". But it is also Turkish "aGa-OD" meaning "Lord
Fire" which again refers to the Sun and the Sun-God UDU or UTU.

John L. Hayes writes [4]: "The Sumerian AMAR-UTU, "young bull of UTU",
appears in Akkadian as MARDUK, presumably from amar.utu.(k). . . .It
has however, also been argued that "Marduk" is not of Sumerian or of
Akkadian origin, and has nothing to do with "Amar-Utu"."

The word "AMAR-UTU", meaning "young bull", is, without question,
linguistically related to the Turkish expression "EMER UT U" (AMAR UT
O) meaning "It is suckling cattle" or "It is young cattle" which
refers to a young bull or calf. Turkish "EMER" (AMAR) means "He who
suckles".

Evidently MARDUK is a concocted name that did not exist before, but it
was invented to replace the ancient Turanian God's name "TUR". We will
expand on this further. We have additional information from another source.

Encyclopaedia Britannica writes: [5]

"MARDUK, a late name for the god of the city of Babylon, who appears
regularly in the classical Sumerian liturgies under the titles
Asar-lu-dug and Enbilulu. The original title is Asaru, which occurs in
the old pantheon at Fara, c. 3200 B.C., and so far as known , long
before the city of Babylon was founded. ASARU , ASAR-RI, is a title
of this, originally inferior deity of the cult of ENKI at ERIDU, as
son of the water god, a deity of lustration. His connection with
Babylon, which is first mentioned as a small city by Sargon in the
28th century B. C. may be original and very old. The title MARDUK
lays special emphasis upon his solar aspect. It is certain that all
the older titles of this god , ASARU, ASAR-ALIM, ASAR-ALIM-NUN-NA,
ASARLUDUG, describe him as an inferior deity of the water cult of
ERIDU, and how he came to be transferred to Babylon is at present
inexplicable. ALIM means the mythical fish ram, symbol of his father,
the water god of ERIDU, and ASARU was the god of lustration at HABUR
in Eridu. ASARLUDUG means "Asaru who restores man to happiness," and
describes his original activity as agent of ENKI in all magical
rituals of the water cult against demons. MARDUK is pre-eminently the
god of the magicians in Babylonian and Assyrian religion, and this was
his sole sphere in the original Sumerian pantheon. "

With the rapid rise of Babylon under the 11 kings of the first dynasty
(2169-1870 B.C.), the priests of the local cult looked for some means
of increasing the respect due to the god of the great capital and a
theological reason for it. Inasmuch as the Sumerian pantheon had been
universally accepted by the Akkadians , and had now a firm hold upon
the religious beliefs of the Semites in Assyria, Cappadocia, and the
Amoritic western country, it was impossible to make ASARU one of the
three heads of the trinity; these were securely held by ANU, ENLIL and
ENKI. But the old war and sun-god NINURTA, ZAMAM, son of ENLIL, was
largely drawn upon to make ASARU also a sun god, and more especially
the god of the spring sun. This addition to his original character as
a god of lustration and magic was brought about by rewriting the
Sumerian legend of Creation in which NINURTA championed the gods
against the dragon of Chaos, the storm demon ZU, and then created the
world. The new Semitic version in six books attributed this victory
of the gods to MARDUK. The name itself was introduced at this time,
AMAR-UDU, AMAR-UTU, and means "young bull, the sun", becoming, after
the regular rule of Sumerian loanwords, MARUTUKKU, MARUDUKKU,
MA-RUTU[UK-KU], MARUDUK, MARDUKU, MARDUK. (See S. Langdon, Oxford
Editions of Cuneiform texts, vol.vi. 99,113, and Cuneiform texts . . .
. in the British Museum, and the Greek , MARADOUCHOS, MARDAKOS,
MARDOKUS, MARADACH."


What this excerpt from EB really tells us, in plain language, is that
the Akkadians and other Semites plagiarized the much earlier religious
texts of the ancient Tur/Turk Sumerians in order to come up with a
wind based belief of their own, that is, EL (YEL "The Wind") versus AL
(The Red Sun) both of which are from the Turkish language. Even
Aesop's Fable where the Sun and the Wind have a contest amongst
themselves refer to this imaginary fight.


Let us now dwell on some of these names mentioned in this selection
from Encyclopaedia Britannica.

1. 'ASAR-LU-TUG". TUG in Turkish is "flag-staff" to which an emblem is
attached. Such a flag is also the symbol of sovereignty and unity,
that is, being "ONE" (BIR). God is the absolute sovereign of the
universe. The Sun is the absolute sovereign in our solar system. TUG
is a symbol of GOD. God in the ancient Masarian ("Egyptian") writing
system is symbolized as a flagpole with a phonetic value of NTR. [6]
[7] The NTR consonants are the consonants of Turkish word TANRI
meaning GOD. Thus, "ASAR-LU-TUG" is another form of Turkish
expression "AS ER ULU TUG" (AS ER ULU TANRI) meaning "Peerless Man
Great God" describing God in Turkish.

2. The word ENBILULU from "EN-BIL-ULU" is the Turkish expression "HAN
BIL ULU" meaning "Lord Knowledge Great" (Great Knowledge is Lord)
referring to "Knowledge as being power".

3. Sumerian ENKI meaning "Lord Earth" is actually Turkish "HAN-KaYa"
meaning "Lord Rock" referring to the Earth. In the Turkish OGUZ-KAGAN
epic this is the DAG-HAN character meaning "Mountain Lord". A
mountain is a big rock sticking out of the earth.

4. Sumerian ERIDU is a form of Turkish "YERIDU" meaning "it is the
earth".

5. ASARU can be explained in many different ways in Turkish:

a) "AS ER O" meaning "he is peerless man" referring to ancient
Turanian Sky-Father-God.

b) "IShUR O" meaning "He shines" referring to the Sun, that is, the
ancient Turanian Sun-God.

c) "IShi-ER-O" meaning "He is light man" referring to the Sun that
lights up the Earth.

d) "ISi-ER-O" meaning "He is heat man" referring to the Sun that
heats the Earth.

e) "SU-ER-O" meaning "He is water man" referring to the water God of Earth.

f) "ESER-O" meaning "It blows" referring to the Wind God of Earth.

6. ASAR-ALIM can be explained with the following Turkish expressions:

a) "AS ER ALIM" meaning "I am Peerless Man-Red" referring to the red
Sun, Turkish word AL means "red", such as the color of "blood" and the
color of Turkish "flag".

b) "AS ER ALEM" meaning "Peerless Man of Universe" referring to the
ancient Turanian universal creator Sky-Father-God (Gök Tanri) TUR.

c) "AS ER ILIM" meaning in one sense "I am Peerless Man of my
Country" (i.e., I am the King of my country), and in another sense "I
am Peerless Man of Knowledge".

We must note here that there is nothing inferior about these ancient
Turanian Gods whom the writer of the above EB excerpt referred to as
inferior deity of the water cult of ERIDU. Water is a "god" without
which life, as we know of, could not emerge.

7. Sun-god name NINURTA, when rearranged letter-by-letter as "ATIN
NUR", is the Turkish expression "ADIN NUR" (ADIN NUR) meaning "your
name is light" which is again the ancient Turanian Sun-God TUR.

8. "AMAR-UDU, AMAR-UTU meaning "young bull, the sun". This was
explained above as being from Turkish expression "EMER UT U" (AMAR UT
O) meaning "It is suckling cattle" or "It is young cattle" referring
to young bull or a calf. Turkish "EMER" (AMAR) means "He who
suckles". In addition to this meaning of the expression, it is also
from Turkish expression "MA AR UD U" (MA ER OD O) meaning "it is
Magnificent Man Fire" which refers to the ancient Turanian Sun-God UTU
(UDU, OD O). Thus, this also makes the name "AMAR-UDU" or "AMAR-UTU"
associated with the "Young Bull Sun".

AMAR UTU (UDU) additionally contains the Turkish expression "MA AR
O'DU" ("MA ER IDI" or "MA ER O'DUR") meaning "He is Magnificent Man"
and/or "Magnificent Man is TUR" referring to the Sky-Father-God as the
universal Father God, and also the Tur/Turk peoples.

But The Turkish word "Ma" also has the meaning of "Moon". In Turkish
OGUZ KAGAN epic, OGUZ KAGAN says to the Moon: [8]

Line 245: "AY, sen munda beglere bolgil baslik"
Line 246: "MA m(e)nglep senge AD bolsun kagarlik"

Meaning

Line 245: "Moon", you stay here as head of lords"
Line 246; "Let MA be your kingship name."

Thus the Moon, which is AY in Turkish, is assigned a new name MA by
OGUZ Kagan. This is supported by the fact that in Turkish and
Persian, MAH means MOON. Knowing this, we can show that "AMAR-UTU"
also contains the Turkish expression "MA AR O'DU" (MA ER IDI or MA ER
O DUR) meaning "He is the Moon Man" and/or "Moon Man is TUR" referring
to the Moon-God (Turkish AY-Tanri).

These last three explanations describe AMAR-UTU (UD) as the ancient
Turanian trinity Sky-God concept. Evidently this ancient Tur/Turk
religious Sky-God concept was abducted, altered and transferred to the
false name of MARDUK, without any reference to TUR and thereafter
claimed as Semitic. This will be shown to be the case below.

9. MARDUK is also known by the following names as given in the above
EB excerpt: MARUTUKKU, MARUDUKKU, MA-RUTU[UK-KU], MARUDUK, MARDUKU.
However we will show that these names which aare similar to each other
are names that have been anagrammatized from Turkish religious
expressions.

For example the name MARUTUKKU has embedded in it the following
Turkish expressions:

a) "UTU MA AR KUK" ("UTU MA ER GÖK") meaning "He is the Magnificent
Man Sky" describing the ancient Turanian creator Sky-God, i.e., (GÖK
ATA Tanri);

b) "MA ATA AR KUK" ("MA ATA ER GÖK") meaning "Magnificent Father Man
Sky" describing the ancient Turanian creator Sky-God, i.e., (GÖK ATA Tanri)

c) "MA UTU AR KUK" ("MA UTU ER GÖK") meaning "Magnificent Sun Man Sky"
describing the ancient Turanian Sun-God, i.e., (Gün-Tanri)''

d) "UTU MA AR KUK" ("OTU MA ER GÖK") meaning "He is Moon Man Sky"
describing the ancient Turanian Moon-God, i.e., (AY TANRI)


Thus the name MARUTUKKU is the name for the personification of the
ancient Turanian trinity Sky-God concept. These Turkish renditions
are also true for other forms of the name MARDUK, that is, MARUDUKKU,
MA-RUTU[UK-KU], MARUDUK, and MARDUKU. With this kind of Turkish
appellations behind the name MARDUK, it is no wonder that they
regarded him as the chief God of Semitics. Additionally we have the
following meanings also embedded in the name.

e) MARUTUKKU, when rearranged letter-by-letter as "MAR-U-UT-KUK", is
an anagram of Turkish expression "AMAR U UT GÖK" (EMER O OKUZ GÖK)
meaning "Young is that sky bull " (That sky bull is young). This is
the name associated with MARDUK the "young bull".

f) MARUTUKKU, when rearranged letter-by-letter as "AKU-TURKUM", is
the Turkish expression "AKA TURKUM" (Aga Türküm) meaning "I am Lord
Turk" and/or "I am White Turk" (i.e., White HUNS) .

g) "U-MA-KUK-TUR" ("O MA GÖK-TUR", ("O MA GÖK-TURK")) meaning "He is
Magnificent Sky-TUR"; "He is Magnificent Sky-TURK"; "He is magnificent
Blue-Tur (Blue Turk)"; "he is magnificent Moon of Sky" and many more
which are all descriptions related to the Tur/Turk peoples and their
ancient Sky-God concept.

h) When the "MAR" in MARUTUKKU is replaced with "TUR", in accordance
with the footnote of C. J. GADD, we get the name "TURUTUKKU". This
name is related to Tur/Turk peoples in many ways. It can be shown to
be the following Turkish expressions:

"TUR UTU KUK" (TUR UTU GÖK) meaning "TUR Sun-God Sky";
or "TURTU-U-KUK" (TURDU O GÖK) meaning "That Sky-was TUR";
or "KUKTU-U-TUR"(GÖKDÜ O TUR) meaning "That Tur was Sky";
or "KUK-TURTU-U" (GÖK TURDU O) meaning "He was Blue-Tur";
or "KUT-U-TURK (KUT O TURK) meaning "Sacred is that TURK";
or "TURUKKUTU" meaning "he is TURUKKU";
or "UTU TURUKKU" meaning "SUN TURKS" or "Sun-God Turks". This is like
the name "OTOMAN TURKS"; and many more.

The name TURUKKU was the name of the ancient Tur/Turk peoples living
in Mesopotamia and along the ZAGROS mountains. Even at present the
KASHGAY Turks live on the Zagros mountains. The region called
"KUZISTAN" (OGUZISTAN) was located along those mountains since ancient times.

Note 1: Even ZAGROS has embedded in it the following Turkish
expressions: 1) "ASER OGUZ meaning "PEERLESS OGUZ", and 2) "ASER GOZ"
meaning "PEERLESS EYE", and 3) "ASER KOZ" meaning "PEERLESS FIRE".

Note 2: In ancient Turkish religious understanding, mountains were
held sacred (e.g., "Tanri Daglari" of Central Asia are named after
God, and so are the ZAGROS Mountains). Mountains are natural pyramids
and cones and that is why ancient Tur/Turk peoples built pyramids and
kurgans to honor their Sky God and their ancestors. The three
pyramids at Giza, Egypt were built to honor the Sky Father God, the
Sun God and the Moon God in addition to the Masarian ancestor kings.
The native peoples of North, Central and South Americas did the same thing.

TURUKKUS were the ancient Hurrians, Mitannians, Kasites, Urartus, and
many other Tur/Turk peoples who lived in so-called Mesopotamia,
Eastern Anatolia, Turia (so-called present Syria), Asia Minor, Iran
and Eastern Mediterranean coasts and ofcourse the ancient Masar/Misir
(Egypt).

10. The Greek names for MARDUK are also given as: MARADOUCHOS,
MARDAKOS, MARDOKUS and MARADACH. The Greek MARADOUCHOS, where H is
really an I and C is K, when rearranged letter-by-letter as
"MORDH-AA-OCUS", is the Turkish expression "MORDI AGA OKUS" ("Mor idi
Aga OGUZ") meaning "Lord OGUZ was purple" referring to the ancient
Turanian Sky-God OGUZ.

The term OKUS is another Turkish name for "cattle" or "bull". OKUZ
(i.e., BULL) was the icon of OGUZ - the Sky God. The meaning of this
is that OGUZ, TUR and UTU are all interchangeable names for the
ancient Turanian Sky God. The Turkish expression "AGA OKUS" is the
"Lord Bull". Thus this expression "MORDI AGA OKUS" also means "Purple
was the Lord Bull". Hence the false name MARDUK was a personification
of a "Purple BULL" (OKUZ or TUR). Thus even with the Greek version
of MARDUK (i.e., MARADOUCHOS), we are finding an anagram of a Turkish
expression. We have very similar meanings from the other Greek words
meaning MARDUK. Hence Akkadian and other so-called Semitic expressions
are all made up from Turkish by way of anagrammatizing Turkish (i.e.,
break up the original Turkish text, restructure and embellish it to
disguise its Turkishness, and then claim the product as Greek or
Semitic or as your own).

The time frame for all of these are put at 2800 B.C. Actually Turkish
is far far older than this date.

Even the so-called Semitic name SARGON is an anagram of the Turkish
expression "AS AR GON" (AS ER GÜN) meaning "Sun is Peerless Man".
Thus this king has also deified himself by entitling himself "Peerless
Man Sun" in Turkish.

Thus by reading certain Sumerian sign as MAR instead of the actual
TUR, not only was the word TUR suppressed, but all of its personified
concepts of the ancient Turanian Sky-GOD OGUZ, TUR, SUN, MOON and BULL
were usurped and attributed to the newly fashioned name MARDUK.
Clearly, the magnificent Sky-God religion of the ancient Turanian
Tur/Turk peoples and their mythologies, stories and characters, etc.,
associated with it were all seized and looted by the Akkadians and
other Semitics. Evidently, this is how the ancient Tur/Turk people
were, namewise, obliterated out of the picture. That is why the name
Tur/Turk does not appear in the same time frame as the Sumerians - who
are conveniently labelled as "extinct" people. Yet as I have
demonstrated before, the Sumerians are alive and well as Turks.

The name MARDUK was a Babylonian God adopted from Sumerian althouh its
name was newly invented. However if the particle "MAR" in MARDUK is
changed with TUR, we get the name TURDUK meaning "We are TUR" in
Turkish, referring to the name of the chief sky deity.

Also embedded into the name TURDUK is the Turkish expression "TURKDU"
meaning "It was Turk" which also relates itself to the name Tur/Turk.

Regarding the name MARDUK, we have the following excerpts from various sources:

"Marduk took on many of the caharacteristics of ENLIL, and became the
chief god of the Babylonian pantheon. The worship of Marduk became
the official cult during King HAMMURABI's reign. He was often called
BEL-MARDUK in this later period." [9]

Even the name HAMMURABI, when rearranged letter-by-letter as "AHAM MUR
BI" is an anagram of Turkish expression "AGAM MOR BEY" meaning "My
lord is Purple Lord" indicating that he was a Sun-God believer.
Additionally, when the name HAMMURABI is rearranged letter-by-letter
as "BIR-AHA-MUM" is an anagram of the Turkish expression "BIR AGA MUM"
meaning "One Lord Candle" (One giant candle), thus, referring to
himself as the Sun that enlightens everything. Hence, he elavates
himself to the level of Sun deity.

Calling Hammurabi by the name BEL-MARDUK also equates him as the
Wind-God or ENLIL where BEL stands for Turkish "aBa yEL" (aPa-yEL)
meaning "Father Wind" and ENLIL" stands for Turkish "HAN-YIL" meaning
"Lord Wind".

It is said that HAMMURABI was an AMORITE indicating that he was not a
"Semite" as "scholars" led us to believe. The name AMORITE, when
rearranged letter-by-letter as "O-MAR-ITE", where "MAR" is a
replacement for "TUR" is the Turkish expression "O MAR IDI" (O TUR
IDI) meaning "He was a TUR" (He was a TUR man), that is, not a Semitic
as has been claimed. Of course the name is also Turkish "OMAR IDI"
(ÖMER IDI) which is a name that other famed historical personalities
such as HOMER and Caliph OMAR also used in addition to many others.

The following excerpts from Zecharia Sitchin are important.

"The usurpation of Enlilship was accompanied by an extensive
Babylonian effort to forge the ancient texts. The most important
texts were rewritten and altered so as to make Marduk appear as the
Lord of Heavens, the Creator, the Benefactor, the Hero, instead of Anu
or Enlil or even Ninurta. Among the texts altered was the"Tale of
Zu"; and according to the Babylonian version, it was Marduk (not
Ninurta) who fought Zu." [10]

"The gods then proclaimed Marduk the supreme deity, and bestowed on
him the "fifty names" -the prerogatives and numerical rank of the
Enlilship". [11]

"There is enough evidence to show that the Babylonian version of the
epic was a masterful religious-political forgery of earlier Sumerian
versions, in which Anu, Enlil, and Ninurta were the heroes." [12]

Similarly, Joan Oates writes:

"ENLIL (ELLIL), "Lord Wind", tutelary deity of Nippur, was ANU's son.
Like his father he came to be known as "Father" or "King" of the gods
and was the first to replace ANU in the mythology. His role as
national god of Sumer and bestower of kingship has already been
discussed in earlier chapters." [13]

"In late Baylonian times the title BEL, "Lord" became snonymous with
Marduk, who like Ishtar assimilated to himself various aspects of
other Gods." [14]

John L. Hayes writes: [15]

"Proper names. In the bilingual texts from Ebla, the equivalent of
EN-Lil is given as: I-LI-LU. This seems to agree with later Akkadian
pronounciation of the name, which also show an assimilation of
"/Enlil/ > /ILLIL/; some Sumerologists, in fact, transliterate the
two signs EN-lil together as ELLIL. (It has also been speculated that
the interpretation of the name as "Lord Wind" is a Sumerian
folk-etymology, and that the word is of pre-Sumerian etymology.)"

The term "I-LI-LU" is a distorted and disguised form of the Turkish
expression "YILLU" meaning "with wind" or "it is windy". In the
anagram of "I-LI-LU" the first "I" repalces the Turkish "Y" in YILLU"
and the second "I" is misplaced after the first L. So even this Eblaic
word is made up from a pure Turkish expression. The name "EN-LIL",
that is in Turkish "HAN-YIL" (Yel-HAn) meaning "Lord Wind" is
actually a restructured word.

Readers are urged to read Polat_Kaya Library messages on "Tower of
Babel".


Thus since MARDUK replaced the name TUR or TURDUK, one does not have
much chance of finding the TUR/TURK name concurrent with Sumerian.
Instead we are finding MARDUK all over the place. If TUR or TURDUK
was not replaced by MARDUK, we would now be finding TUR all over the
place. This is why Zecharia Sitchin said so clearly: "There is enough
evidence to show that the Babylonian version of the epic was a
masterful religious-political forgery of earlier Sumerian versions, in
which Anu, Enlil, and Ninurta were the heroes."

All of these references and the footnote by C. J. Gadd point to MARDUK
as an artificially generated name designed as a replacement for the
Turkish name TUR or TURDUK. It is like replacing one person's name,
say ABC, with another name, say XYZ, and thus completely erasing ABC
from the records. Clearly this has taken place by this fraudulent
changeover. On the other hand, the one line footnote by C. J. Gadd
puts the name TUR and/or TURKDU (TÜRDÜK, TURDUK) back in the
time-frame with the Sumerians that Mr. K. Loganathan is looking for.
But this is not the only evidence. The whole Sumerian language is a
testimony that Sumerians were Tur/Turk peoples and that their language
was Turkish only. Their language as was spoken in their land in
so-called "Mesopotamia" has been so badly molested that it is not easy
to par it immediately with Turkish.


Rhoda A Hendricks writes the following:

"Marduk's consort was ZARPANIT, and he was the father of NABU. He was
often depicted holding a scimitar."[16]


This name ZARPANIT, when rearranged letter-by-letter as "TANRI-AZ-P",
is an anagram of Turkish expression "TANRI-AZ-APA" meaning "God
Peerless Father". Indeed the creator Sky-Father-God of Turanian
Tur/Turks was always a consort to the Sun-God UTU (TUR), because the
Sun was regarded as the "working right fire-eye" of the
Sky-Father-God. They were inseparable then and they still are today.

Additionally the anagram name ZARPANIT, that is, properly Turkish
"TANRI AZ APA", was of course the father of NABU which is from Turkish
word NEBI meaning "a prophet, heavenly messenger". [17]

Another word for NEBI in Turkish is the word "PEYKAMBER" meaning
"prophet". The name PEYKAMBER when separated as "PEY KAM BER" or
"BEY KAM BIR" ("BIR KAM BEY") means "One shaman Lord". Shamans and
Shamanism are from ancient Tur/Turk cultures of Central Asia (Turan).
The name also refers to the waxing and waning "Moon". Turkish-Persian
KAMER meaning "MOON" is derived from Turkish "KAM ER" meaning "Shaman
man". Indeed Moon (Turkish AY) is a celestial object regarded since
ancient times as a celestial deity (Turkish AY Tanri) which always
changed its shape like a magician as if it wants to bring some
celestial message. Hence, in the religious sense, both words NEBI and
PEYKAMBER refer to the Moon-God.

Mythologically it is said that NABU (NEBI) was often depicted holding
a scimitar." This is also most revealing.

SCIMITAR is defined as: "A saber having a curved blade with the edge
on the convex side, used chiefly by Moslems" [18] - which also
includes the Turks. Thus, the mythological expression saying that
"NABU was often shown holding a SCIMITAR" is a riddled reference to
nothing but the "CRESCENT MOON" which is always attached to the moon
and is metaphorically like a SCIMITAR (a curved blade). Thus even the
source for this riddle story is Turkish based.

It should be noted that SCIMITAR, when rearranged as "CISMITAR", is a
distortion of Turkish expression "KESMETIR" meaning "it is cutting" or
"it is a blade". Additionally, SCIMITAR, when rearranged
letter-by-letter as "ISMI-TARC", is the restructured and disguised
Turkish expression "ISMI TURK" meaning "its name is TURK". The
Crescent Moon is one of the insignia of Turks and as an icon
embellishes the flags of many Tur/Turk peoples.

It should be noted that the Arabic/Turkic name "ZULFIKAR" (Zülfikar,
Zulfakar) is the name of the famed sword (scimitar) of Calif ALI. In
popular representations, it has two blades and two points. [19] With
this knowledge, we can now revisit the name SCIMITAR. We find embedded
in SCIMITAR, when is rearranged as "MA-CISITR", the Turkish
expression "MA KESITIR" meaning "It is Magnificent Cut" referring to
the crescent moon which looks like it was cut out of the Moon. We
also know from the Oguz Kagan epic that MA is a name for the Moon,
therefore, Turkish "MA KESI TUR, that is, the cressent moon, means
"It is cut moon".

In the ancient Turanian Sky-God TUR (OGUZ) religion, the Moon was
regarded as the "left blind eye" of the creator Sky-Father-God since
it had no light of its own. Ancient Tur/Turk peoples immortalized
these concepts in Turkish forever.

In view of all this, it is clear that some people had their hands in
the Turkish/Sumerian cooky-jar without others noticing it - especially
the Turks themselves. Those who knew about it not only stayed mum but
also collaborated with the usurper in this obliteration of the ancient
Turanian civilization.

In this paper, I have provided the needed time-frame that places the
Tur/Turk peoples with the Sumerians, and even earlier.

In the following parts of this essay, we will bring in additional
information that will further identify Turks and Sumerians as one and
the same people.


REFERENCES:

[1] Samuel Noah Kramer, "The Sumerians", The University of Chicago
Press, Chicago and London, 1963, p. 306, under "The Sumerian
Language".
[2] C. J. GADD, "A Sumerian Reading-Book", an Assistant in the
Department of Egyptian and Assyrian Antquities, the British
Museum, Oxford at Clarendon Press, 1924, p. 49.
[3] Huseyin Namik ORKON, "Eski Türk Yazitlari", Türk Dil Kurumu
Yayinlari: 529, Ankara, 1987, p. 877.
[4] John L. Hayes, "A Manual Of Sumerian Grammar and Texts",
Undena Publications, Malibu, 1990, p. 229.
[5] Encyclopaedia Britanniaca, 1963, vol. 14, p. 872.
[6] Sir E. A. Wallis Budge, "An Egyptian Hieroglyphic Dictionary",
Dover Publications, Inc, New York", p. cxxxiii, item 5, 6 under
"Sacred vessels and furniture".
[7] Samuel A. B. Mercer, "The Handbook of Egyptian Hieroglyphs",
Hippocrene Books, Inc, New York, 1998, p. 191.
[8] Resit Rahmeti ARAT, "MAKALELER CILT I", Collected by Osman Fikri
Sertkaya, Türk Kültürünü Arastirma Enstitüsü Yayinlari: 65,
Seri IV - Sayi: A.20, Ankara, 1987, p. 627.
[9] Rhoda A. Hendricks, "Mythologies of the World A Concise
Encyclopedia", McGraw-Hill Book Company, 1973, p. 119.
[10] Zecharia Sitchin, "The 12th Planet", Avon Books, New York, 1978,
p. 110.
[11] Zecharia Sitchin, "The 12th Planet", Avon Books, New York, 1978,
p. 211.
[12] Zecharia Sitchin, "The 12th Planet", Avon Books, New York, 1978,
p. 211.
[13] Joan Oates, "BABYLON", Thames and Hudson Ltd, London, 1979, p. 172.
[14] Joan Oates, "BABYLON", Thames and Hudson Ltd, London, 1979, p. 172.
[15] John L. Hayes, "A Manual Of Sumerian Grammar and Texts", Undena
Publications, Malibu, 1990, p. 77.
[16] Rhoda A. Hendricks, "Mythologies of the World A Concise
Encyclopedia", McGraw-Hill Book Company, 1973, p. 119.
[17] Redhouse Turkish - English Dictionary, Redhouse Yayinevi,
Istanbul,1987.p. 873.
[18] Webster's Collegiate Dictionary, Fifth Edition, 1947, p. 890.
[19] Redhouse Turkish - English Dictionary, Redhouse Yayinevi,
Istanbul,1987.p. 1290.
Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

İngilizce anlatımdan da anladığımız kadarı ile trinity(teslis) konsepti eski dinlerde de mevcut. Tur/Turk köken bakımından karşılaştırılıyor.Ancak birşey dikkatlerden hiçkaçmıyor.

Alemlerin Rabbi Allah= Yerin-Göğün-İkisinin Arasındakilerin-Suyun-Rüzgarın tek Rabbi Allah inancı Türklerde de var ancak bozulmuş.

Gerçi yazılarda Türk dilinin Sümerlere-Akadlara-Mısırlılara-Arap Yarımadasına etkileri ve soyların kökenleri konusunda bilgi almak çok güzel. Ama anlaşılan şu ki Kuran doğruları anlatıyor.

Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats