HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Zekat kavramı çevirilerden silinmeli... Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Turk_Ibrahim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 340
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turk_Ibrahim

O Allah'ın ismiyle ki, Rahmandır, Rahimdir.

"Zekat" kavramı (malın kırkta birinin verilmesi ya da zorla toplanması) Dine ilave edilen bir başka bidatı çağrıştırdığı için Çevirilerden Titizlikle Silinmeli. "Yuzakkihim-Arınarak yükselme" açılımı veya daha profesyonel insanların tanımlayacağı bir kavram ile tekrar çevirilmelidir.

Kuran'da çoğunlukla Salatın yanıbaşında geçen ve "Zekat" diye çevrilen kavramın "Yuzakkihim-Arınma/temzilenme yolu ile derece alma" kullanımı ile aslında tamamen "Salatın" çevresinde ve çerçevesinde bir kavram olduğu mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. yani bir tür Takvanın "kaçınma değil" "yürüme ve verme-alma boyutu" gibi bir kavram bu ve Kuran'da çoğu zaman Salat ile yanyana.. Şimdi Allah aşkına Kuran mantığı ve sistematiğini kavramış bir akl-ı Selim kardeşim bu Ayetin başı ve sonu arasına malın 40 ta birini vermek diye uydurulan kavramın nasıl girebileceğini lütfen düşünsün. "Salatı yerine getirin, zekatı verin; rüku edenlerle birlikte rüku edin.".. Elbette bu çeviri yanlış. belki (aciz bilgimle) doğrusu :  "Salatı Yerine getirin, arınıp yükselin (Allah katında derece, Rütbe) alın, Ruku edenlerle birlikte Ruku edin" olabilecektir. Zaten A'raf 156 Ayeti bu anlamı çok güçlü bir şekilde pekiştiriyor : "Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, arınıp yükselenlere derece alanlara, ayetlerimize inananlara yazacağım.".. Kur'an sistematiği açısından yukarıdaki Ayette, beynimizde önyargılı ve asılı duran "diğer Zekat ibadetinin" yeri sizce olabilir mi? Ama tüm çevirilerde "Arınıp yükselenlere derece alanlara" kısmı "Zekat verenlere" şeklinde çevrilmiş.

Bu kavramları daha profesyonel kişiler mutlaka uygun şekliyle çevirmeli ve çok detaylı bir Çeviriyi topluma sunmalıdır derim.

Tabii burada şu hataya da düşmemek gerekir. Kuran'da "İnfak" ve "Sadaka" olarak adlandırılan Muhteşem paylaşım/yardımlaşma/en güzelini verme/ ibadeti de aynı zamanda İnananı Arındıran/Yükselten bir Emirdir. Ama İslam Dininde malın 40ta birini vermek ya da Devlet görevlilerinin zorla topladığı bir "Zekat" kavramı asla yoktur.

"İnfak" ve "Sadaka" Gönül işidir.. En güzelini Allah'ın Rızasına kavuşmak için, Arınmak ve Yükselmek için.. malını/kazancını vermektir.

Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." / Bakara-215

İnfak ve Sadaka Kuran'da Aynı Kavramlardır.

Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. / Bakara-264

Ölçüsü şudur :

Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. / Bakara-219



Gönülden ve En Güzelini İnfak etmek, Sadaka vermek İbadetlerin en mükemmellerindendir ve İnsanı Allah'ın katında bir anda yüksek derecelere ulaştıran bir İbadettir. FARZDIR ve EMİRDİR!

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir. / Bakara-265

Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da arttırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alîm'dir, herşeyi en iyi biçimde bilir. / Bakara-261

Elbette Emredilen yapılacaktır. Bu konuda Gönlümüz, Ruhumuz, Bedenimiz, Malımız Allah'a Teslim. Burada bir sorun yok. Ama Emredilen ne?

bakın Kur'an apaçık yazmış :

Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. / Bakara-219

Verin! Kesin Emir! Yani kenara zula etmek yok! Emri veren Alemlerin Rabbi. O'nun Rızasını yitirmek kadar acı ve zelil bir durum olabilir mi? Benim başıma 40 tane sözde zekat memuru dik vermem ama Rabbim Razı olsun diye dünyaları elimde olsa Ayı güneşi veririm. Zaten ben de O'nunum. Bu yeter bana. Rabbim Emretmiş.

Ama Bu Zekat değil. Bak Ayetin başına Lütfen: "İnfak" Kavramı bu.

Dikkat edersen O Anın Muhteşem Müminleri kendileri soruyor! Biz neyimizi verelim de Allah'a daha yakın olalım diyor. Bunu da "İnfak" kavramıyla Allah açıklıyor. Ötesine ne luzum? Şimdi bu apaçık Emirden sonra, çıkacak 2 mezhep imamı ölçecek gramla altınları bölecek 40a.. Zorla Toplatacak Memurlara..  Sonra da bu Allah'ın Dini olacak????

Tevbe-60 Ayetine gelince :

Sadakalar, ALLAH'tan bir yükümlülük olarak, yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, sempatizanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, ALLAH yoluna ve yolda kalmışlara verilmeli. ALLAH Bilendir, Bilgedir.

Bu Konuda çalışan görevli ne demek? Zekat Memuru mu? Ayette Zekat nerde? Ayetin Başı "Sadaka" ile başlıyor. Sadaka İnfak'tır.  Yükümlülükse Sadece Allah' tandır. Zekat memurundan değil!

Bu görevliler kimdir? Bu Görevliler Senin Mahallende mesela bir Hasan Amca vardır. Güvenilir biridir... Fakiri-Yetimi-Muhtacı iyi bilir. Rencide etmeden Vermeyi de iyi süzer. Bu konuda hem güvenilir hem Emindir. Sen ona elindeki en güzel şeyleri Allah için verirsin O'da emaneti gizlice götürür gerekli yerlere teslim eder. kendi harcamaz yani. kendine değil... Bu Sosyal bir olgu. Mesela Deniz Feneri Derneği'de bu kapsama girer. O dönemde de Köleleri araştırarak onlara yardım edecek özgürlüğüne yürütecek oluşumlar da vardı. Yani bir Eminlik ve Uzmanlık imajı veren görevliler. "Allah Yoluna vermek" geçer Ayette.. Örneğin sen ben toplanıp semtimizde trafik kazası daha az olsun, insanlar ölmesin diye bir trafik lambasını kendimiz diksek bu da infaktır. Görevli kavramı burada da devreye girer. Bu trafik ışıklarının tekniğini, ucuzunu sistemini iyi bilen ve Emin olan aramızda görevlidir. Ona verilir sadakalar o da Görevli olarak gider alır. Ama tutup ta zorla kimseden hiçbirşey almaz bu görevliler...

ve bu "Zekat" değil. İnfak/Sadaka. "Zekat-Yuzakkihim-Arınma" daha geniş bir kavram. Lütfen ilk yazımı daha dikkatli okuyunuz. Ben doğru olduğumu iddia etmiyorum sadece paylaşıyorum. Ama o yazıda çok şey bulacaksınız. O yazı Zekat kavramını küçültmek değil yüceleştirmektir. Yerine ve hakettiği konuma yerleştirmektir.

En doğrusunu Yüce Rabbim bilir.

Saygılarımla.



__________________
"Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
Yukarı dön Göster Turk_Ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turk_Ibrahim Ziyaret Turk_Ibrahim's Ana Sayfa
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

  "Salatı Yerine getirin, arınıp yükselin (Allah katında derece, Rütbe) alın, Ruku edenlerle birlikte Ruku edin" olabilecektir. Zaten A'raf 156 Ayeti bu anlamı çok güçlü bir şekilde pekiştiriyor : "Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, arınıp yükselenlere derece alanlara, ayetlerimize inananlara yazacağım.".. Kur'an sistematiği açısından yukarıdaki Ayette, beynimizde önyargılı ve asılı duran "diğer Zekat ibadetinin" yeri sizce olabilir mi? Ama tüm çevirilerde "Arınıp yükselenlere derece alanlara" kısmı "Zekat verenlere" şeklinde çevrilmiş.

Bu kavramları daha profesyonel kişiler mutlaka uygun şekliyle çevirmeli ve çok detaylı bir Çeviriyi topluma sunmalıdır derim.

En doğrusunu Yüce Rabbim bilir.

Saygılarımla.

HAKLISIN TURK IBRAHIM ÇEVİRİ HATASI  VAR ,SAOL. DIKKAT ÇEKTİĞİN İÇİN.

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
savas1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 261
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savas1

 

selam

Zekat kavramını ortadan kaldırırsak, fakirlere yardım eden oranı daha da azalmaz mı? zaten sene de 1 (zorla) verilen zekatları bu sefer kimse vermez olur. Zekatı kaldırıp yerine daha doğru birşey getirirseniz ne ala, yok yükümlülükten kaçınmak ise bu biraz düşündürücü.

Bu konuyu iyi araştırmak gerek. Maddi açıdan yoksullara yardım etmek, namazdan daha çok geçiyor, vurgulanıyor Kuranda. Demekki bu önemli bir ibadet!

Her ay düzenli olarak verilmesi gereken zekatı, senenin sadece 1 ayında verilmesi, ne kadar duyarsız bir insanlık olduğunu gösteriyor!

Zekat yok demek büyük iddiadır...Malının 40ta birini vermek ise, uydurmalarla bezenmiş dinin emridir, Kuranda elimizden geldiğince ve düzenli olarak yapmamız gereken bir ibadettir zekat, zaten bir suç işledikten sonra, maddi açıdan birine birşey vermek de temizlenme sonucunda yapılması gereken bir eylemdir .... Zekat toplumsal bir yükümlülüktür

 Zekat bir arınmadır. Doğallığa yamanan yamalardan, kirliliklerden, kişiliksizlik duruma düşmüşlükten arınma. Doğallığa dönüş. Öze dönüştür. Namazla kendi istek ve sorunlarını gündeme alan kişi, zekatla toplumsal sorunlara eğilmektedir. Namaz kendi istek ve sorunlarımıza; zekat ise, toplumun istek ve sorunlarına çözüm aramayı amaç edinir. Namaz, kişi açısından Allah ‘la olan iletişim sonucu kendini güvenceye almadır. Toplum açısından tüm bireylerin pratiğinde yerini bulan ve onları disiplinize eden ortak eylemlerdir. Zekat ise, birey açısından kişiye arınma bilincini yerleştiren, ona kişilik kazandıran ve huzur veren bir uygulamadır. Toplum açısından paylaşımı, kaynaşmayı, onların istek ve sorunlarına duyarlı olmayı hedefler. Zekat, bir kamu yükümlülüğüdür. Sosyal yardımlardan ülke savunmasına, toplumsal yardımlaşmadan siyasi sorumluluklara kadar, toplumu ilgilendiren her konuda verebilecek, iletebilecek bilgisi, becerisi, parası ve malı olanların yaşama olumlu yönde katılımıdır.

 

saygı ile..

 

 

Yukarı dön Göster savas1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savas1
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 Savaş1 yazdı:

 Zekat bir arınmadır. Doğallığa yamanan yamalardan, kirliliklerden, kişiliksizlik duruma düşmüşlükten arınma. Doğallığa dönüş. Öze dönüştür. Namazla kendi istek ve sorunlarını gündeme alan kişi, zekatla toplumsal sorunlara eğilmektedir. Namaz kendi istek ve sorunlarımıza; zekat ise, toplumun istek ve sorunlarına çözüm aramayı amaç edinir. Namaz, kişi açısından Allah ‘la olan iletişim sonucu kendini güvenceye almadır. Toplum açısından tüm bireylerin pratiğinde yerini bulan ve onları disiplinize eden ortak eylemlerdir. Zekat ise, birey açısından kişiye arınma bilincini yerleştiren, ona kişilik kazandıran ve huzur veren bir uygulamadır. Toplum açısından paylaşımı, kaynaşmayı, onların istek ve sorunlarına duyarlı olmayı hedefler. Zekat, bir kamu yükümlülüğüdür. Sosyal yardımlardan ülke savunmasına, toplumsal yardımlaşmadan siyasi sorumluluklara kadar, toplumu ilgilendiren her konuda verebilecek, iletebilecek bilgisi, becerisi, parası ve malı olanların yaşama olumlu yönde katılımıdır.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

 

Zekât bir vergidir. Devlet toplayacağı bu vergiyi, Tevbe Sûresi'nin 60. âyetinde belirtilen yerlere harcar ki, bu âyette sayılanlar, yoksul kesim ve kamu giderleridir.

Zekât, devletin giderlerini karşılayacak, bütçesini oluşturacak gelir kaynağıdır.

Peygamber Efendimizin  uygulamasında zekât kişilere verilmezdi.

Fakır, zenginden para alarak ezilmezdi.

Devlet, kişilerin zekâtlarını toplar, gerekli yerlere harcardı.

Ne miktar ve nereye harcanacağı ise imamın (devlet başkanının, yöneticilerin) kararına bağlı bir şeydir.

Zekât, dilde büyümek, artmak, bollaşmak anlamına gelir. Malın bollaş­masına neden olacağı için belli bir miktar sadaka vermeğe zekât denmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât, genelde salât ile birlikte anılır.

 

Müzzemmil 3/20:”… ve ekımusSalate ve atuzZekâte ve akridullahe kardan hasena…

“…salatı ikame edin,zekâtı verin ve Allah'a güzel bir borç verin…”

 

Alemlerin Rabb’i olan Yüce Allah, kendi rızâsı için fakîr kullarına veya kamu yararına yapılan yardımları kendisine verilmiş ödünç kabul eder ve onların karşılığını kat kat fazlasıyla verir. Verilen sadaka, malı eksiltmez, bereketlendirir.

 

Hac: 88/78:”… ekıymusSalate ve atüz Zekate va'tesımu billah…”

“… salatı ikame edin, zekatı verin ve Allah’a ı’tisam edin …”

Bakara: 92/43,” Ve ekıymusSalate ve atuzZekate verke’u ma’arraki’ıyn;”
Ve salat’ı ikame edin, zekat’ı verin; rüku’ edenlerle beraber rüku’ edin.”

Bakara: 92/ 83, “…ve ekıymusSalate ve atuzZekate…”

…salatı ikame edin ve zekatı verin…”.

 

Bakara: 92/110” Ve ekıymus Salate ve atuzZekate, ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayrin teciduhu indallah innAllahe bi ma ta'melune Basıyr;”
Ve salatı ikame edin, zekatı verin. Nefsleriniz için  hayırdan ne takdim ederseniz indAllah’da onu bulursunuz. Muhakkak ki Allah amellerinizi  Basıyr’dir”

 

Nisa 98/77 :”… ekıymusSalate ve atüzZekate…”

“…salat’ı ikame edin ve zekatı verin…”

 

Mücâdele 104/13:”… ekıymusSalate ve atuzZekate…”

“…salatı ikame edin ve zekatı verin…”

 

Meselâ:

Ahzâb: 97/33:”… ve ekımnes Salate ve atiynez Zekate…” 

“… salat’ı ikame ediniz ve zekatı veriniz…”

 

Lokman:57/4:” Elleziyne yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate…”

Onlar ki, salatı ikame ederler, zekatı verirler…”

 

Beyine 101/5:”… yukıymusSalate ve yü'tüzZekate…”

 

Mâide 110/55:”… yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate…”

 

Nisa 98/162:”…mukıymiynes Salate vel mü'tunez Zekate…”

  

“…O salatı ikame edenler, zekâtı verenler,…”

 

A'râf 39/156:”… feseektübüha lilleziyne yettekune ve yü'tunez Zekate velleziyne hüm bi ayatina yu'minun;…”

“… Onu, korunanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım…”

 

 Fussilet 61/7:” Elleziyne la yü'tunez Zekate ve hüm bil ahireti hüm kafirun;”

“Onlar ki zekât vermezler ve onlar âhireti de inkâr ederler. “

 

Hac: 88/41:” Elleziyne in mekkennahüm fiyl Ardı ekamus Salate ve atevüz Zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve Lillahi akıbetül ümur;”

 “Onlari yer yüzünde iktidara getirdiğimiz takdirde salatı ikame ederler, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.”

 

Nûr 102/37:” Ricalun la tülhiyhim ticaretün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis Salati ve iytaizZekati, yehafune yevmen tetekallebu fiyhilkulubu vel ebsar;”

“Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, salatı ikame etmekten, zekât vermekten alıkoymadığı erkekler.  Yüreklerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.”

 

Mâide 110/12:”… lein ekamtümüs Salate ve ateytümüz Zekate ve amentüm Bi rusuliy ve azzertümuhüm ve akradtümullahe kardan hasenen leükeffirenne anküm seyyiatiküm…”

  “…Eğer salatı ikame eder , zekâtı verirseniz; elçilerime inanır, onlara yardım eder ve Allah'a güzel borç verirseniz, elbette sizin günâh­larınızı örterim…”

 

 Tevbe 113/5,11”… fein tabu ve ekamus Salate ve atevüz Zekate fehallu sebiylehüm…”

  “…Eğer tevbe ederler, salatı ikame ederler, zekâtı verirlerse ise o vakit yollarını açın onların…”

 

Tevbe 113 /11:“Fein tabu ve ekamus Salate ve atevüz Zekate feıhvanüküm fiyd diyn…”

“Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise, artık Din’de kardeşlerinizdirler…”

 

Tevbe 113/18:” …ve ekames Salate ve atezZekate ve lem yahşe illAllahe …”

  “Salatı ikame eden, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden haşyet duymayan...”

 

Zekâtın namazla beraber anılması ve emredilmesi, zekâtın da namaz gibi İslâm'ın esaslarından olduğunu gösterir.

 

Manen arınmak, büyümek, yücelmek anlamlarına gelen zekât, bir terim olarak zengin olan kişinin, malından belli bir miktarını fakirlere vermesi demektir ki adetâ verilen miktar, geri kalan malı temizlemekte ve onun artmasına vesîle olmaktadır.

Zekâtın Medine'de farz olduğu söylenirse de bu doğru değildir.

İniş sırasına göre 8. sırada yer alan

A'lâ 14’ de “Kad efleha men tezekkâ;”    Arınıp tezkiye olan, gerçekten kurtulmuştur.”

zekât veren anlamındaki tezekkâ kelimesi, salât  ile ikiz kardeş gibi bir arada bulunmuştur.

 

İniş sırasına göre 9. sûre olan

 

Leyl 18’de: ” ve ekames Salate ve atezZekate ve lem yahşe illAllahe feasa ülaike en yekûnu minel muhtediyn;”     “En çok korunan da ondan uzak tutulur. O ki malını  vererek arınır, yücelir."

buyurulmaktadır.

 

Yine ilk Mekke sûrelerinden olan

 

Kıyamet 31’de: “Fela saddeka ve la salla;”  “Ne sadaka verdi, ne namaz kıldı"

Kıyamet 31/31 âyetindeki " saddeka “ ile de yine fakîre verilecek belli bir hak olan zekât kastedilmiştir. Çünkü anlamı daha geniş olmakla beraber "sadaka", "zekât" anlamında da kullanılır.

 

 Mekke devrinin ortalarında inmiş bulunan

Meâric 79/24: ” Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lum” Ve onlar ki, onların mallarında ma’lum bir hak vardır”

 Meâric 79/25 ; “  “Lissaili velmahrum;”;” “Sail  ve mahrum için.”

Ayeti ile

Yine Mekke devrinin ortalarında inen

Zâriyât 67/19:” Ve fiy emvalihim hakkun lissaili vel mahrum;

Onların mallarında sail  ve mahrum için bir hakk vardı.”

 Âyetinde;

 korunanların mallarında isteyene ve yoksula belli bir hisse bulunduğu anlatılmaktadır.

 Belli miktar diye nitelendirilen sadaka, zekâttır.

 

Bu âyette çok önemli bir husus vardır:

 

Bu âyette zenginin malı içerisinde dilenciye ve yoksula bir hak ayrılmaktadır.

 

Sâil: isteyen, yani dilenen; mahrum, dilenemeyen, halini belli edemeyen fakirdir.

 

 Zenginin fakire verdiği şey, kendi isteğine kalmış bir iyilik değil, fakîrin hakkıdır.

 

Allah, zenginlerin malları içerisinde fakirlere hak ayırmıştır.

 

Bu hakkı verirken ne zenginin övünmesi, ne de fakîrin ezilmesi gerekir.

 

Çünkü zengin, hak sahibine hakkını vermekte, fakır de ondan hakkini almaktadır.

 

Demek ki zekât, Medine devrinde değil, namaz gibi,  İslâm'ın başlangıcından beri farz idi.

 

Allah, Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde fakirlere yardımı, onların bir hakkı olarak göstermektedir:

 

 "Belli miktarın" ne kadar, yani yüzde kaç olduğu, ne Mekke'de ne  de Medine'de inen sûrelerde açıklanmamıştır.

 

Medine'de inen Bakara: 92/177'nci âyetinde zekâtın kimlere verileceğine işaret edilmiş, daha sonra inen Tevbe Sûresi'nin 60'ncı âyetinde zekât verilecek kimseler ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

 

Kur'ân-ı Kerîm, ilk muhatabı olan Arapların anlayacakları dil ve üslûb ile inmiştir.

 

 Kur'ân'da kullanılan kelimeler, terimler Peygamber devrindeki insanların anladıkları sözcüklerdi.

 

Kur'ân'da zekât verenlerden övgü ile söz edildiğine göre demek ki Araplar, zekâtın ne anlama geldiğini biliyorlardı.

 

 Bundan şu sonuca varıyoruz ki:

 

Malın belli bir miktarını fakirlere vermek biçimindeki sadakaya Araplar zekât diyorlar ve bunu yapanların ruhen temiz­leneceğine inanıyorlardı.

 

 Bu, onlarda namaz, hac gibi köklü dinî geleneklerdendi.

 

 Kur'ân, Arapların güzel geleneklerini ikrar veya emredip yaşatmış, kötü geleneklerini yasaklayıp kaldırmıştır.

 

 İşte Araplarda uygulanan güzel gelenek­lerden biri de zekât idi.

 

Bu husus toplumda bilindiği için Kur'ân zekâtı emrederken onu tanımlamamıştır.

 

"Malın belli bir payı" tabiriyle, toplumdaki uygulamaya işaret etmiştir.

 

Daha sonra İslâm toplumu gelişip İslâm devleti kurulunca Peygamber Aleyhisselâm, Mekke devrinin ilk yıllarında Kur'ân'ın emriyle de desteklenip farz haline getirilen zekât geleneğini detaylandırmış, hangi tür maldan ne kadar zekât verileceğini açıklamıştır.

 

Verilen sadaka, malı eksiltmez, bereketlendirir.

 

Peygamber Efendimiz "Allah için sadaka verdiğiniz mal, sizin kendi malınızdır, geriye bıraktığınız mal, sizin değil, vârisinizin malıdır" buyurmuştur. (Buhârî, Rikâk: 12; Müslim, Zühd: 3; Tirmizî, Zühd: 31, Tefsir, Sûre: 102; İbn Hanbel, Müsned: 4/24,26.)

 

Tevbe 113/103:” Huz min emvalihim sadakaten tütahhiruhüm ve tüzekkiyhim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenün lehüm vAllahu Semiy’un ‘Aliym;”

“ Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, yücelteceğin bir sadaka al ve onlara du'â et; çünkü senin du'ân, onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir. “

 

 Tevbe 113/103. âyette Peygamber'e, Müslümanların mallarından bir miktarını (zekât vergisi olarak) almak suretiyle onları temizleyip yüceltmesi, onlar için du'â etmesi emrediliyor ve Peygamber'in du'âsının onlara huzur vereceği belirtiliyor.

 

 Du'ânın olduğu yerde du'âyı işitip kabul edenin de bulunması gerekir. Bunun için âyetin sonunda Allah'ın işitici ve bilici olduğu vurgulanıyor. Yani sen onlar için du'â et, Allah senin du'ânı işitir, bilir demektir.

 

Burada Peygamber'e, günâhlarını itiraf edenlerin sadakalarını alırken onlara du'â etmesi, du'âsının onları gönül huzuruna kavuşturacağı buyuruluyor. Peygamber Efendimiz, sadakayı, kamu giderlerini karşılamak üzere alırdı. Bu, bir çeşit yardımdı.

 

(Mücâdele 104/12:” Ya eyyuhelleziyne amenu iza naceytümurRasûle fekaddimu beyne yedey necvaküm sadekaten, zâlike hayrun leküm ve ather fein lem tecidu feinnAllahe Ğafurun Rahıym;”

“Ey inananlar, siz Elçi ile gizli konuşacağınız zaman bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bulamazsınız, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Mücâdele 104/13:” Eeşfaktüm en tukaddimu beyne yedey necvaküm sadekat feiz lem tef'alu ve tabAllahu 'aleyküm feekıymusSalate ve atuzZekate ve etıy’ullahe ve RasûleHu, vAllahu Habiyrun bima ta'melun;

“Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden korktunuz mu? Çünkü yapmadınız. Allah da sizi affetti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Elçisi'ne itâ'at edin. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.”

 

 Mücâdele: 104/12-13. âyetlerden de anlaşıldığı üzere yapılan bir hatânın ardından sadaka verip af dilemek Kur'ân'ın emirlerindendir. Demek ki sahâbîler, hatâlarının ardından, kamu işlerine harcanmak üzere Peygamber'e sadaka veriyorlardı. İşte burada da emredilen, yapılmış olan hatânın keffâreti olarak verilen sadakanın alınmasıdır. Burada sadakadan kasıt zekât değildir.

 

 İsrâ 50/26 :"Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver"

 

 Hadîd 112/7:"Allah'a ve Elçisi'ne inamın ve Allah'ın, sizi hakim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın",

 

Nûr 102/33:"Allah'ın size verdiği malından onlara verin."

 

Mü'minûn 74/1:” Kad eflehal mu'minun;” Felaha ulaştı o mü'minler.”

 

Mü'minûn 74/2:” Elleziyne hüm fiy Salatihim haşiun;” “Ki onlar, namazlarında saygılıdırlar”

Mü'minûn 74/ 4:” Vellezine hüm liz Zekati faılun;” Onlar zekâtı verirler.”

 

 Mü'minûn 74/1,2,4 âyetlerinde de zekât, salatla birlikte  anılmıştır. Bunlar hep Mekke sûreleridir.

 

 Zekât, sanıldığı gibi hicretin ikinci yılında Medine'de değil, namaz gibi Mekke'de ve nübüvvetin başlangıcında farz olmuştur.

 

Bu tür ibâdetler Peygamber'in yetiştiği toplumda ve İlâhî dinlerde vardı.

 

Bütün peygamberler namazla beraber zekâtı da emretmişlerdi.

 

Enbiyâ Sûresi'nde peygamberlerin atası Hz.İbrâhîm, oğlu İshâk, torunuYa'kûb anıldıktan sonra gelen:

 

Enbiyâ 73/73:” Ve cealnahüm eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fi'lel hayrati ve ikamas Salati ve iytaez Zekati, ve kânu lena abidiyn;”

Onları, emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve onlara hayırlı işler yapmayı, salatı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk edenlerdı."

 

 âyeti, bu peygamberlere namaz kılmanın, zekât vermenin emredildiğini belirtmektedir.

 

Salat, zekât, hac, oruç gibi ibâdetler, daha önce hiç yok iken, İslâmın orijinal olarak getirdiği yeni şeyler değildir. Bunlar, daha önceki İlâhî dinlerde de vardı. 

 

 A'râf 39/170:” Velleziyne yümessiküne bil Kitabi ve ekamüs Salate, inna la nudıy'u ecral muslihıyn;”

“Onlar ki Kitaba sımsıkı sarılırlar ve namazı kılarlar; elbette biz, iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz” 

 

Fâtır 43/29:” İnnelleziyne yetlune KitabAllahi ve ekamus Salete ve enfeku mimma razaknahüm sirran va alaniyeten yercune ticaraten len tebur;”

 “Allah’ın Kitâb 'ını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık harcayanlar, asla batmayacak bir ticaret umarlar."

 

âyetleri, Kitabı  uygulayan, namazı kılan Kitâb ehlini övmekte; Allah'ın, uslu, sâlih insanların eylemlerini zayi etmeyeceğini vurgulamaktadır.

 

Meryem 44/31:” Ve cealeniy mübareken eyne ma küntü, ve evsaniy Bis Salati vez Zekati ma dümtü hayya;”

“ Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!"

 

 âyeti Hz. îsâ'ya namazın ve zekâtın emredildiğini,

 

Meryem 44/55:” Ve kâne ye'muru ehlehu bis Salati vez Zekati, ve kâne ınde Rabbihi mardıyya;”

 “Ailesine namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti."

âyetleri,

Peygamberlerin namazla beraber zekâtı da emrettiklerini anlatmak­tadır.

 

Bütün bunlar namaz gibi zekâtın da eski İlâhî dinlerde de var olduğunu, Kureyşlilerin atası İbrâhîm ve İsmâ'îl peygamberlerin bunu emrettiklerini, onlardan beri de Araplar arasında uygulanan bir ibâdet olduğunu kanıtlar.

 

Alemlerin Rabb’i olan Yüce Allah: Zamanla savsaklanan, gevşetilen bu mâlî ibâdetin yerine getirilmesini -Kur’ân’ın ilk ayetlerinden itibaren vurgulama yaparak- istemiştir.

 

Kusursuz olan Allah'tır.

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Turk_Ibrahim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 340
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turk_Ibrahim

savaş1 Yazdı:

 

selam

Zekat kavramını ortadan kaldırırsak, fakirlere yardım eden oranı daha da azalmaz mı? zaten sene de 1 (zorla) verilen zekatları bu sefer kimse vermez olur. Zekatı kaldırıp yerine daha doğru birşey getirirseniz ne ala, yok yükümlülükten kaçınmak ise bu biraz düşündürücü.

Bu konuyu iyi araştırmak gerek. Maddi açıdan yoksullara yardım etmek, namazdan daha çok geçiyor, vurgulanıyor Kuranda. Demekki bu önemli bir ibadet!

Her ay düzenli olarak verilmesi gereken zekatı, senenin sadece 1 ayında verilmesi, ne kadar duyarsız bir insanlık olduğunu gösteriyor!

Zekat yok demek büyük iddiadır...Malının 40ta birini vermek ise, uydurmalarla bezenmiş dinin emridir, Kuranda elimizden geldiğince ve düzenli olarak yapmamız gereken bir ibadettir zekat, zaten bir suç işledikten sonra, maddi açıdan birine birşey vermek de temizlenme sonucunda yapılması gereken bir eylemdir .... Zekat toplumsal bir yükümlülüktür

 

Selam Kardeşim.

Tabii burada şu hataya da düşmemek gerekir. Kuran'da "İnfak" ve "Sadaka" olarak adlandırılan Muhteşem paylaşım/yardımlaşma/en güzelini verme/ ibadeti de aynı zamanda İnananı Arındıran/Yükselten bir Emirdir. Ama İslam Dininde malın 40ta birini vermek ya da Devlet görevlilerinin zorla topladığı bir "Zekat" kavramı asla yoktur.

"İnfak" ve "Sadaka" Gönül işidir.. En güzelini Allah'ın Rızasına kavuşmak için, Arınmak ve Yükselmek için.. malını/kazancını vermektir.

Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." / Bakara-215

İnfak ve Sadaka Kuran'da Aynı Kavramlardır.

Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. / Bakara-264

Ölçüsü şudur :

Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. / Bakara-219



Gönülden ve En Güzelini İnfak etmek, Sadaka vermek İbadetlerin en mükemmellerindendir ve İnsanı Allah'ın katında bir anda yüksek derecelere ulaştıran bir İbadettir.

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir. / Bakara-265

Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da arttırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alîm'dir, herşeyi en iyi biçimde bilir. / Bakara-261

Elbette Emredilen yapılacaktır. Bu konuda Gönlümüz, Ruhumuz, Bedenimiz, Malımız Allah'a Teslim. Burada bir sorun yok. Ama Emredilen ne?

bakın Kur'an apaçık yazmış :

Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. / Bakara-219

Verin! Kesin Emir! Yani kenara zula etmek yok! Emri veren Alemlerin Rabbi. O'nun Rızasını yitirmek kadar acı ve zelil bir durum olabilir mi? Benim başıma 40 tane sözde zekat memuru dik vermem ama Rabbim Razı olsun diye dünyaları elimde olsa Ayı güneşi veririm. Zaten ben de O'nunum. Bu yeter bana. Rabbim Emretmiş.

Ama Bu Zekat değil. Bak Ayetin başına Lütfen: "İnfak" Kavramı bu.

Dikkat edersen O Anın Muhteşem Müminleri kendileri soruyor! Biz neyimizi verelim de Allah'a daha yakın olalım diyor. Bunu da "İnfak" kavramıyla Allah açıklıyor. Ötesine ne luzum? Şimdi bu apaçık Emirden sonra, çıkacak 2 mezhep imamı ölçecek gramla altınları bölecek 40a.. Zorla Toplatacak Memurlara..  Sonra da bu Allah'ın Dini olacak????

Tevbe-60 Ayetine gelince :

Sadakalar, ALLAH'tan bir yükümlülük olarak, yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, sempatizanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, ALLAH yoluna ve yolda kalmışlara verilmeli. ALLAH Bilendir, Bilgedir.

Bu Konuda çalışan görevli ne demek? Zekat Memuru mu? Ayette Zekat nerde? Ayetin Başı "Sadaka" ile başlıyor. Sadaka İnfak'tır.  Yükümlülükse Sadece Allah' tandır. Zekat memurundan değil!

Bu görevliler kimdir? Bu Görevliler Senin Mahallende mesela bir Hasan Amca vardır. Güvenilir biridir... Fakiri-Yetimi-Muhtacı iyi bilir. Rencide etmeden Vermeyi de iyi süzer. Bu konuda hem güvenilir hem Emindir. Sen ona elindeki en güzel şeyleri Allah için verirsin O'da emaneti gizlice götürür gerekli yerlere teslim eder. kendi harcamaz yani. kendine değil... Bu Sosyal bir olgu. Mesela Deniz Feneri Derneği'de bu kapsama girer. O dönemde de Köleleri araştırarak onlara yardım edecek özgürlüğüne yürütecek oluşumlar da vardı. Yani bir Eminlik ve Uzmanlık imajı veren görevliler. "Allah Yoluna vermek" geçer Ayette.. Örneğin sen ben toplanıp semtimizde trafik kazası daha az olsun, insanlar ölmesin diye bir trafik lambasını kendimiz diksek bu da infaktır. Görevli kavramı burada da devreye girer. Bu trafik ışıklarının tekniğini, ucuzunu sistemini iyi bilen ve Emin olan aramızda görevlidir. Ona verilir sadakalar o da Görevli olarak gider alır. Ama tutup ta zorla kimseden hiçbirşey almaz bu görevliler...

ve bu "Zekat" değil. İnfak/Sadaka. "Zekat-Yuzakkihim-Arınma" daha geniş bir kavram. Lütfen ilk yazımı daha dikkatli okuyunuz. Ben doğru olduğumu iddia etmiyorum sadece paylaşıyorum. Ama o yazıda çok şey bulacaksınız. O yazı Zekat kavramını küçültmek değil yüceleştirmektir. Yerine ve hakettiği konuma yerleştirmektir.

En doğrusunu Yüce Rabbim bilir.

Saygılarımla.



__________________
"Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
Yukarı dön Göster Turk_Ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turk_Ibrahim Ziyaret Turk_Ibrahim's Ana Sayfa
 
İbrahimizm!!!
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 14 subat 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 420
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı İbrahimizm!!!

selamlar,

Salatı gereğince yapın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. Bakara 43,

Salat;

Hizmet,çalışma,çaba,destek,beraberlik..

zekat;??

ruku;gönülden boyun eğme itaat..

zekatta problem mi var?;

problem malından verememe hali mi?

salat hizmet çalışma dersek,hizmetinin karşılığını alamayanlar emeklerinin gerçek karşılığından kendisine verilenden arta kalanını zekat mı vermiş olmaktalar?

1500 tl alıyor ama hizmeti ve emeği 3000 tl ediyor..kendisine verilmeyen 1500 tl zekat mı oluyor?

ve ruku..gönülden boyun eğ..neye?haksızlığa mı,yoksa Hakka mı?

Hakka gönülden boyun eğen  evvel salatı/hizmeti yerine getiriyor sonra ondan/yoksullardan tüm çalışmalarına karşın ve birde hep noksan tarafları gözlenerek eksik mi kazanıyor?bu eksikliğin kendine verilmeyen tamam tutarı zekat mı olmuş oluyor...

sağlığın zekatı hastalık mıdır?
Yukarı dön Göster İbrahimizm!!!'s Profil Diğer Mesajlarını Ara: İbrahimizm!!!
 
ebukerem
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 21 mart 2009
Gönderilenler: 483
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebukerem

selam ile,

Kuran'ın üç şiar cümlesinden biri olarak gördüğüm EKAMUS SALAT VE ATÜZ ZEKAT cümelsini şöyle anlamlandırabiliyorum :

DİNİ HAYATINA HAKİM KILMAK ve ARINMIŞLIĞA VARMAK

Mesanisinden ( zıttından ) açıklamasını da Meryem 59. ayette görüyorum.

"Fe halefe mim ba'dihim halfun edaus salate vettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya."

edzaus salat ve tebbeuş şehevat = DİNİ TERK ETTİLER ve ŞEHVETLERİNE TABİ OLDULAR.

Allahu alem.

selam ile.



__________________
yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Yukarı dön Göster ebukerem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebukerem Ziyaret ebukerem's Ana Sayfa
 
gondolcu
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı gondolcu

dost1 Yazdı:

Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

 

Zekât bir vergidir. Devlet toplayacağı bu vergiyi, Tevbe Sûresi'nin 60. âyetinde belirtilen yerlere harcar ki, bu âyette sayılanlar, yoksul kesim ve kamu giderleridir.

Zekât, devletin giderlerini karşılayacak, bütçesini oluşturacak gelir kaynağıdır.

Peygamber Efendimizin  uygulamasında zekât kişilere verilmezdi.

Fakır, zenginden para alarak ezilmezdi.

Devlet, kişilerin zekâtlarını toplar, gerekli yerlere harcardı.

Ne miktar ve nereye harcanacağı ise imamın (devlet başkanının, yöneticilerin) kararına bağlı bir şeydir.

Zekât, dilde büyümek, artmak, bollaşmak anlamına gelir. Malın bollaş­masına neden olacağı için belli bir miktar sadaka vermeğe zekât denmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât, genelde salât ile birlikte anılır.

 

Müzzemmil 3/20:”… ve ekımusSalate ve atuzZekâte ve akridullahe kardan hasena…

“…salatı ikame edin,zekâtı verin ve Allah'a güzel bir borç verin…”

 

Alemlerin Rabb’i olan Yüce Allah, kendi rızâsı için fakîr kullarına veya kamu yararına yapılan yardımları kendisine verilmiş ödünç kabul eder ve onların karşılığını kat kat fazlasıyla verir. Verilen sadaka, malı eksiltmez, bereketlendirir.

 

Hac: 88/78:”… ekıymusSalate ve atüz Zekate va'tesımu billah…”

“… salatı ikame edin, zekatı verin ve Allah’a ı’tisam edin …”

Bakara: 92/43,” Ve ekıymusSalate ve atuzZekate verke’u ma’arraki’ıyn;”
Ve salat’ı ikame edin, zekat’ı verin; rüku’ edenlerle beraber rüku’ edin.”

Bakara: 92/ 83, “…ve ekıymusSalate ve atuzZekate…”

…salatı ikame edin ve zekatı verin…”.

 

Bakara: 92/110” Ve ekıymus Salate ve atuzZekate, ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayrin teciduhu indallah innAllahe bi ma ta'melune Basıyr;”
Ve salatı ikame edin, zekatı verin. Nefsleriniz için  hayırdan ne takdim ederseniz indAllah’da onu bulursunuz. Muhakkak ki Allah amellerinizi  Basıyr’dir”

 

Nisa 98/77 :”… ekıymusSalate ve atüzZekate…”

“…salat’ı ikame edin ve zekatı verin…”

 

Mücâdele 104/13:”… ekıymusSalate ve atuzZekate…”

“…salatı ikame edin ve zekatı verin…”

 

Meselâ:

Ahzâb: 97/33:”… ve ekımnes Salate ve atiynez Zekate…” 

“… salat’ı ikame ediniz ve zekatı veriniz…”

 

Lokman:57/4:” Elleziyne yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate…”

Onlar ki, salatı ikame ederler, zekatı verirler…”

 

Beyine 101/5:”… yukıymusSalate ve yü'tüzZekate…”

 

Mâide 110/55:”… yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate…”

 

Nisa 98/162:”…mukıymiynes Salate vel mü'tunez Zekate…”

  

“…O salatı ikame edenler, zekâtı verenler,…”

 

A'râf 39/156:”… feseektübüha lilleziyne yettekune ve yü'tunez Zekate velleziyne hüm bi ayatina yu'minun;…”

“… Onu, korunanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım…”

 

 Fussilet 61/7:” Elleziyne la yü'tunez Zekate ve hüm bil ahireti hüm kafirun;”

“Onlar ki zekât vermezler ve onlar âhireti de inkâr ederler. “

 

Hac: 88/41:” Elleziyne in mekkennahüm fiyl Ardı ekamus Salate ve atevüz Zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve Lillahi akıbetül ümur;”

 “Onlari yer yüzünde iktidara getirdiğimiz takdirde salatı ikame ederler, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.”

 

Nûr 102/37:” Ricalun la tülhiyhim ticaretün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis Salati ve iytaizZekati, yehafune yevmen tetekallebu fiyhilkulubu vel ebsar;”

“Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, salatı ikame etmekten, zekât vermekten alıkoymadığı erkekler.  Yüreklerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.”

 

Mâide 110/12:”… lein ekamtümüs Salate ve ateytümüz Zekate ve amentüm Bi rusuliy ve azzertümuhüm ve akradtümullahe kardan hasenen leükeffirenne anküm seyyiatiküm…”

  “…Eğer salatı ikame eder , zekâtı verirseniz; elçilerime inanır, onlara yardım eder ve Allah'a güzel borç verirseniz, elbette sizin günâh­larınızı örterim…”

 

 Tevbe 113/5,11”… fein tabu ve ekamus Salate ve atevüz Zekate fehallu sebiylehüm…”

  “…Eğer tevbe ederler, salatı ikame ederler, zekâtı verirlerse ise o vakit yollarını açın onların…”

 

Tevbe 113 /11:“Fein tabu ve ekamus Salate ve atevüz Zekate feıhvanüküm fiyd diyn…”

“Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise, artık Din’de kardeşlerinizdirler…”

 

Tevbe 113/18:” …ve ekames Salate ve atezZekate ve lem yahşe illAllahe …”

  “Salatı ikame eden, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden haşyet duymayan...”

 

Zekâtın namazla beraber anılması ve emredilmesi, zekâtın da namaz gibi İslâm'ın esaslarından olduğunu gösterir.

 

Manen arınmak, büyümek, yücelmek anlamlarına gelen zekât, bir terim olarak zengin olan kişinin, malından belli bir miktarını fakirlere vermesi demektir ki adetâ verilen miktar, geri kalan malı temizlemekte ve onun artmasına vesîle olmaktadır.

Zekâtın Medine'de farz olduğu söylenirse de bu doğru değildir.

İniş sırasına göre 8. sırada yer alan

A'lâ 14’ de “Kad efleha men tezekkâ;”    Arınıp tezkiye olan, gerçekten kurtulmuştur.”

zekât veren anlamındaki tezekkâ kelimesi, salât  ile ikiz kardeş gibi bir arada bulunmuştur.

 

İniş sırasına göre 9. sûre olan

 

Leyl 18’de: ” ve ekames Salate ve atezZekate ve lem yahşe illAllahe feasa ülaike en yekûnu minel muhtediyn;”     “En çok korunan da ondan uzak tutulur. O ki malını  vererek arınır, yücelir."

buyurulmaktadır.

 

Yine ilk Mekke sûrelerinden olan

 

Kıyamet 31’de: “Fela saddeka ve la salla;”  “Ne sadaka verdi, ne namaz kıldı"

Kıyamet 31/31 âyetindeki " saddeka “ ile de yine fakîre verilecek belli bir hak olan zekât kastedilmiştir. Çünkü anlamı daha geniş olmakla beraber "sadaka", "zekât" anlamında da kullanılır.

 

 Mekke devrinin ortalarında inmiş bulunan

Meâric 79/24: ” Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lum” Ve onlar ki, onların mallarında ma’lum bir hak vardır”

 Meâric 79/25 ; “  “Lissaili velmahrum;”;” “Sail  ve mahrum için.”

Ayeti ile

Yine Mekke devrinin ortalarında inen

Zâriyât 67/19:” Ve fiy emvalihim hakkun lissaili vel mahrum;

Onların mallarında sail  ve mahrum için bir hakk vardı.”

 Âyetinde;

 korunanların mallarında isteyene ve yoksula belli bir hisse bulunduğu anlatılmaktadır.

 Belli miktar diye nitelendirilen sadaka, zekâttır.

 

Bu âyette çok önemli bir husus vardır:

 

Bu âyette zenginin malı içerisinde dilenciye ve yoksula bir hak ayrılmaktadır.

 

Sâil: isteyen, yani dilenen; mahrum, dilenemeyen, halini belli edemeyen fakirdir.

 

 Zenginin fakire verdiği şey, kendi isteğine kalmış bir iyilik değil, fakîrin hakkıdır.

 

Allah, zenginlerin malları içerisinde fakirlere hak ayırmıştır.

 

Bu hakkı verirken ne zenginin övünmesi, ne de fakîrin ezilmesi gerekir.

 

Çünkü zengin, hak sahibine hakkını vermekte, fakır de ondan hakkini almaktadır.

 

Demek ki zekât, Medine devrinde değil, namaz gibi,  İslâm'ın başlangıcından beri farz idi.

 

Allah, Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde fakirlere yardımı, onların bir hakkı olarak göstermektedir:

 

 "Belli miktarın" ne kadar, yani yüzde kaç olduğu, ne Mekke'de ne  de Medine'de inen sûrelerde açıklanmamıştır.

 

Medine'de inen Bakara: 92/177'nci âyetinde zekâtın kimlere verileceğine işaret edilmiş, daha sonra inen Tevbe Sûresi'nin 60'ncı âyetinde zekât verilecek kimseler ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

 

Kur'ân-ı Kerîm, ilk muhatabı olan Arapların anlayacakları dil ve üslûb ile inmiştir.

 

 Kur'ân'da kullanılan kelimeler, terimler Peygamber devrindeki insanların anladıkları sözcüklerdi.

 

Kur'ân'da zekât verenlerden övgü ile söz edildiğine göre demek ki Araplar, zekâtın ne anlama geldiğini biliyorlardı.

 

 Bundan şu sonuca varıyoruz ki:

 

Malın belli bir miktarını fakirlere vermek biçimindeki sadakaya Araplar zekât diyorlar ve bunu yapanların ruhen temiz­leneceğine inanıyorlardı.

 

 Bu, onlarda namaz, hac gibi köklü dinî geleneklerdendi.

 

 Kur'ân, Arapların güzel geleneklerini ikrar veya emredip yaşatmış, kötü geleneklerini yasaklayıp kaldırmıştır.

 

 İşte Araplarda uygulanan güzel gelenek­lerden biri de zekât idi.

 

Bu husus toplumda bilindiği için Kur'ân zekâtı emrederken onu tanımlamamıştır.

 

"Malın belli bir payı" tabiriyle, toplumdaki uygulamaya işaret etmiştir.

 

Daha sonra İslâm toplumu gelişip İslâm devleti kurulunca Peygamber Aleyhisselâm, Mekke devrinin ilk yıllarında Kur'ân'ın emriyle de desteklenip farz haline getirilen zekât geleneğini detaylandırmış, hangi tür maldan ne kadar zekât verileceğini açıklamıştır.

 

Verilen sadaka, malı eksiltmez, bereketlendirir.

 

Peygamber Efendimiz "Allah için sadaka verdiğiniz mal, sizin kendi malınızdır, geriye bıraktığınız mal, sizin değil, vârisinizin malıdır" buyurmuştur. (Buhârî, Rikâk: 12; Müslim, Zühd: 3; Tirmizî, Zühd: 31, Tefsir, Sûre: 102; İbn Hanbel, Müsned: 4/24,26.)

 

Tevbe 113/103:” Huz min emvalihim sadakaten tütahhiruhüm ve tüzekkiyhim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenün lehüm vAllahu Semiy’un ‘Aliym;”

“ Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, yücelteceğin bir sadaka al ve onlara du'â et; çünkü senin du'ân, onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir. “

 

 Tevbe 113/103. âyette Peygamber'e, Müslümanların mallarından bir miktarını (zekât vergisi olarak) almak suretiyle onları temizleyip yüceltmesi, onlar için du'â etmesi emrediliyor ve Peygamber'in du'âsının onlara huzur vereceği belirtiliyor.

 

 Du'ânın olduğu yerde du'âyı işitip kabul edenin de bulunması gerekir. Bunun için âyetin sonunda Allah'ın işitici ve bilici olduğu vurgulanıyor. Yani sen onlar için du'â et, Allah senin du'ânı işitir, bilir demektir.

 

Burada Peygamber'e, günâhlarını itiraf edenlerin sadakalarını alırken onlara du'â etmesi, du'âsının onları gönül huzuruna kavuşturacağı buyuruluyor. Peygamber Efendimiz, sadakayı, kamu giderlerini karşılamak üzere alırdı. Bu, bir çeşit yardımdı.

 

(Mücâdele 104/12:” Ya eyyuhelleziyne amenu iza naceytümurRasûle fekaddimu beyne yedey necvaküm sadekaten, zâlike hayrun leküm ve ather fein lem tecidu feinnAllahe Ğafurun Rahıym;”

“Ey inananlar, siz Elçi ile gizli konuşacağınız zaman bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bulamazsınız, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Mücâdele 104/13:” Eeşfaktüm en tukaddimu beyne yedey necvaküm sadekat feiz lem tef'alu ve tabAllahu 'aleyküm feekıymusSalate ve atuzZekate ve etıy’ullahe ve RasûleHu, vAllahu Habiyrun bima ta'melun;

“Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden korktunuz mu? Çünkü yapmadınız. Allah da sizi affetti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Elçisi'ne itâ'at edin. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.”

 

 Mücâdele: 104/12-13. âyetlerden de anlaşıldığı üzere yapılan bir hatânın ardından sadaka verip af dilemek Kur'ân'ın emirlerindendir. Demek ki sahâbîler, hatâlarının ardından, kamu işlerine harcanmak üzere Peygamber'e sadaka veriyorlardı. İşte burada da emredilen, yapılmış olan hatânın keffâreti olarak verilen sadakanın alınmasıdır. Burada sadakadan kasıt zekât değildir.

 

 İsrâ 50/26 :"Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver"

 

 Hadîd 112/7:"Allah'a ve Elçisi'ne inamın ve Allah'ın, sizi hakim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın",

 

Nûr 102/33:"Allah'ın size verdiği malından onlara verin."

 

Mü'minûn 74/1:” Kad eflehal mu'minun;” Felaha ulaştı o mü'minler.”

 

Mü'minûn 74/2:” Elleziyne hüm fiy Salatihim haşiun;” “Ki onlar, namazlarında saygılıdırlar”

Mü'minûn 74/ 4:” Vellezine hüm liz Zekati faılun;” Onlar zekâtı verirler.”

 

 Mü'minûn 74/1,2,4 âyetlerinde de zekât, salatla birlikte  anılmıştır. Bunlar hep Mekke sûreleridir.

 

 Zekât, sanıldığı gibi hicretin ikinci yılında Medine'de değil, namaz gibi Mekke'de ve nübüvvetin başlangıcında farz olmuştur.

 

Bu tür ibâdetler Peygamber'in yetiştiği toplumda ve İlâhî dinlerde vardı.

 

Bütün peygamberler namazla beraber zekâtı da emretmişlerdi.

 

Enbiyâ Sûresi'nde peygamberlerin atası Hz.İbrâhîm, oğlu İshâk, torunuYa'kûb anıldıktan sonra gelen:

 

Enbiyâ 73/73:” Ve cealnahüm eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fi'lel hayrati ve ikamas Salati ve iytaez Zekati, ve kânu lena abidiyn;”

Onları, emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve onlara hayırlı işler yapmayı, salatı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk edenlerdı."

 

 âyeti, bu peygamberlere namaz kılmanın, zekât vermenin emredildiğini belirtmektedir.

 

Salat, zekât, hac, oruç gibi ibâdetler, daha önce hiç yok iken, İslâmın orijinal olarak getirdiği yeni şeyler değildir. Bunlar, daha önceki İlâhî dinlerde de vardı. 

 

 A'râf 39/170:” Velleziyne yümessiküne bil Kitabi ve ekamüs Salate, inna la nudıy'u ecral muslihıyn;”

“Onlar ki Kitaba sımsıkı sarılırlar ve namazı kılarlar; elbette biz, iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz” 

 

Fâtır 43/29:” İnnelleziyne yetlune KitabAllahi ve ekamus Salete ve enfeku mimma razaknahüm sirran va alaniyeten yercune ticaraten len tebur;”

 “Allah’ın Kitâb 'ını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık harcayanlar, asla batmayacak bir ticaret umarlar."

 

âyetleri, Kitabı  uygulayan, namazı kılan Kitâb ehlini övmekte; Allah'ın, uslu, sâlih insanların eylemlerini zayi etmeyeceğini vurgulamaktadır.

 

Meryem 44/31:” Ve cealeniy mübareken eyne ma küntü, ve evsaniy Bis Salati vez Zekati ma dümtü hayya;”

“ Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!"

 

 âyeti Hz. îsâ'ya namazın ve zekâtın emredildiğini,

 

Meryem 44/55:” Ve kâne ye'muru ehlehu bis Salati vez Zekati, ve kâne ınde Rabbihi mardıyya;”

 “Ailesine namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti."

âyetleri,

Peygamberlerin namazla beraber zekâtı da emrettiklerini anlatmak­tadır.

 

Bütün bunlar namaz gibi zekâtın da eski İlâhî dinlerde de var olduğunu, Kureyşlilerin atası İbrâhîm ve İsmâ'îl peygamberlerin bunu emrettiklerini, onlardan beri de Araplar arasında uygulanan bir ibâdet olduğunu kanıtlar.

 

Alemlerin Rabb’i olan Yüce Allah: Zamanla savsaklanan, gevşetilen bu mâlî ibâdetin yerine getirilmesini -Kur’ân’ın ilk ayetlerinden itibaren vurgulama yaparak- istemiştir.

 

Kusursuz olan Allah'tır.

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

teşekkürler, bende bu yazıyı arıyordum.



__________________
saygılarımla

Aaydın
Yukarı dön Göster gondolcu's Profil Diğer Mesajlarını Ara: gondolcu Ziyaret gondolcu's Ana Sayfa
 
beyyine84
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 15 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı beyyine84

acizane fikrim.

salat toplumsal faaliyette bulunmak.toplumsal faaliyetlerin en ciddi ve en önemli boyutu ekonomik alanda toplumsal olarak dinamik olmaktır.

zekat ise toplumda ki ekonomik dengeyi sabit tutmak için gerekli kılan dini bir uygulamadır.

bu uygulama ile başka bir ayette de belirtildii malı vererek kendini temizler.başka bir ayettede bu duruma benliğin açgözlülüğünden korunması olarak da zikredilmiştir.ve yine ayetin devamında kim benliğini açgözlülükden kurtarırsa işde onlara başarayıya ulaşanlardır der Aallahu teala.

zekat gibi büyük bir kavramı böle küçük paragrafla ifade etmek bence olmaması gereken bir durum.

sahabeden birisi sanırsam hz.ali ben bir ayet ile bir ömür geçiririm demiş peki biz ne yapıyoruz bir ayetten bir hüküm çıkarmaya çalışıyoruz.

olmaz olamaz ve olmamalı.

saygılarımla

Yukarı dön Göster beyyine84's Profil Diğer Mesajlarını Ara: beyyine84
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats