HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Cin çarpar mı? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

Kuran’da C N N

 

Kuran’da cin kavramına baktığımızda, karşımıza hiçte eskiden bildiğimiz (bizimle aynı dünyayı paylaşan, çöplüklerde yaşayan, insanı çarpabilen, korkutucu, gizemli, soyut ve medyumlara malzeme olacak) varlıklar olmadığını anlıyoruz.

 

İslam öncesi Arap toplumundaki cin anlayışı, nerdeyse günümüz cin anlayışıyla örtüşmektedir, bu anlayış Araplara Hıristiyanlardan geçmiş, hem Hıristiyan hem de Araplardan, günümüze kadar süre gelmiştir. Burada onların detaylarına girme gereği duymuyor ve cin kelimesinin Kuran’daki anlamına yolculuk yapıyoruz.


51/Zariat 56 Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım

 

Yukarıdaki ayetin açıklamasını yapmadan önce, bu kelimenin ne manaya geldiğini anlamaya çalışalım.

 

C n n: Arapça bir kelimedir.

Kuran’da

Cenne     örtülü, gizli, ( 6/76 )

Cinne           duyuların dışındaki varlıklar ( 6/100 )

Cinni       görünmeyen ( 7/27 )

Canne     can, hayat ( 15/27 - 55/15 )

Cannü     canlanma, haraketlenme ( 20/20-27/10-28/31-55/39,56,74 )

Cinneh    cinlenme, delirme, anormal davranma hali.(7/184-23/25,70-34/8,46 )

Cünneten saklama, gizleme, kapatma (58/16 – 63/2)


 

Örtülü, gizli, duyuların dışındaki varlıklar, görünmeyen, can, hayat, canlanma, hareketlenme, cinlenme, delirme, anormal davranma hali, saklama, gizleme, kapatma vb. kelimeler c n n den türemiştir.


Ayrıca Kuran’da, ana karnındaki oluşan bebeğe görünmediği için cenin, yapraklarla örttüğü için bahçeye cennet, örttüğü için geceye cenne, ahitlerin/yeminlerini arkasına gizlediği için cünne (kalkan) ifadeleri yer almaktadır.

 

 

 

Üç başlıkta topladığımız bu kavramı tek tek ele alıp inceleyelim.

 

1- Cann (hayat/yaşam/canlılık)

2- Cinneh (Cinlenme/delirme)

3- Cinn (göremediğimiz, tanımadığımız, varlığından haberimiz olan yada olmayan varlıklar).

 

1- Cann (hayat/yaşam/canlılık)


15/27 Cann (canne) da önceden, içe işleyen parlak ateşten yarattık.     

55/15 Cann (canne) da dumansız ateşten yarattı.


 

Buradaki dumansız ateş, bildiğimiz alev, kor veya nar değil,

içe işleyen derilere nüfuz eden hararet ısı/sıcaklık ateşidir.


  

Bu Allah’ın evrende yaratılış sürecine koyduğu kanunudur. Yani yaşayan varlıkları, maddenin yanı sıra, belli bir hararet/ısı/ateş ten yaratıyor.


 

Bakteriler, mikro organizmalar belli nemli sıcak ortamlarda hayat bulmaktadır. Memeli canlılarda yumurta döllenmesi için belli bir ısı, yumurtlayan canlılarda kuluçka belli bir sıcaklığı ve bitkilerde de ısı (sera) güneş enerjisi ister.


 

Erkek canlılarda yumurtalıkların belli bir ısıyı koruya bilmesi için hassas yapıda olması ve şekil alması, dişi canlılarda yumurtalıkların belli bir ısıyı yakalamadan döllenme oluşmaması, gösteriyor ki bütün canlı varlıkların, içe nüfuz eden, dumansız ateş/hararet/vücut ısısı, gözle görülen (beden/kadavra) yanı değil!, görülmeyen tarafı (canı) dır.

 

İnsanı ele aldığımızda iki şeyden müteşekkil olduğunu görmekteyiz.

1-Beden        :Topraktan yaratılan

2-Can           :Ateşten yaratılan


 

Topraktan olan yanı beş duyuyla algılanan tarafı et, kemik, kas vs.

 

Can olan yönü de duyularla algılanamayan, akıl, hafıza, irade, karakter, alt bilinç, üst bilinç, vs..tarafıdır.


 

Topraktan olan yanına madde/beden dersek, onu tanımlayan unsurlara da organlar/azalar denir, bu organlar hasar gördüğü zaman, insan hastalanır, hastalığın teşhis edilmesi de tedavi edilmesi de madde iledir. Ör: bir hastalık sonucu veya kazayla organlardan birinde hasar oluşmuşsa, doktorlar hemen cerrahi müdahale yapar, hastayı tedavi için maddi olanakları ortaya koyar.


 

Can’ını oluşturan yanına da enerji/nefsi dersek, onu tanımlayan unsurlara da akıl/irade/bilinç vs.. denir, insanın bu yönü hastalandığı zaman teşhisi de tedavisi de manevi olur. Ör: bir insan her hangi bir sebepten dolayı, bunalım, veya depresyon geçiriyor, yada şizofren ise, bunları tedavi eden doktorlar Pisikiyatır, Piskoloklar hastayı izlerler, ya konuşturur yada davranışlarını ölçer, bir tanı koyup telkin yoluyla yada insan bilincini etkileyen ilaçlarla tedavi etmeye çalışırlar.


 

İnsanın bu iki yönü (madde ve enerji) biri olmazsa diğeri olmaz  birbirini tamamlayan, insanı insan yapan etkenlerdir. Birinin sevinci diğerini, birinin üzüntüsü ötekini etkiler, beden şekillendiğinde can devreye girer, can öldüğünde beden çürür/ölür.

 

Beden topraktan, Can ise ateşten yaratılmıştır.                      

 

75/26 İş, onların sandığı gibi değil! Can, köprücüklere dayandığında,

  

Nitekim Musa a.s ın değneğinin canlandırıldığı söylemesine rağmen, hep yılan diye çevirmişlerdir. Bakın bir ayette (hayyatü) diye geçmekte 


20/20 Onu atınca, hareketli bir (hayyatü) yılana dönüşüverdi.


Başka ayetlerde de (cannü) diye yer almaktadır. İkisi de aynı manaya gelmektedir.


27/10 "Değneğini at." Onu küçük bir yılan (cannü) gibi titreştiğini görünce, arkasına dönüp bakmadan kaçtı. "Musa, korkma; elçiler huzurumda korkmazlar.”


28/31 "Değneğini at." Onu bir yılan (cannü) gibi titreşir görünce, ardına bile bakmadan dönüp kaçtı. "Musa, dön, korkma, sen güvencedesin."

 

55/39 O gün ne insana ne de bir cana (cannü) günahından sorulmaz.


55/56 Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir can (cannü) tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır.


55/74 Daha önce onlara ne insan ne de can (cannü)  dokunmamıştı.

 

Yukarıda geçen ayetlerde, her nedense, herkes, Arap olan olmayan, can yerine cin diye çeviri yapmışlardır.


Özetlersek; yukarıda zikrettiğimiz ayetlerde cin diye çevrilen kelime can dır.


İblis cinlerdendi 18/50 Hani, biz, meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi…


Şeytan/iblis insanın topraktan olan yanına değil can olan yanına ondan ayrılmaz bir parça olarak yaratılmıştır. (iblisle ilgili çalışmamızı daha sonra ele alacağız inşallah)

 

2- Cinlenme delirme

 

23/25 "Cinnet (cinneh)  getirmiş bir adamdan başkası değildir o. Belli bir süreye kadar göz altında tutun onu."

23/70 Yoksa, "onda bir cinnet (cinneh) mi var" diyorlar! Hayır, o kendilerine hakkı getirdi ama onların çoğu haktan tiksiniyor.


7/184 Düşünmediler mi ki, o arkadaşlarında cinnetten (cinneh) eser yok. Apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir o.


34/46 De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün." Arkadaşınızda cinnetten (cinneh)  eser yok. O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil.


 

Delirme, cinnet geçirme, şizofren, panik atak, paranoyak, depresyon, yani her türlü anormal davranma hali.


Akıllı olmayan her insan, anormal davranışlar ortaya koyar.

 

Bu bazen doğuştan, bazen beynine aldığı bir darbe sonucu, bazen aşırı stres moral bozukluğu, bazen sorun ve problemlerin altında ezilme,   bazen de içip sarhoş olmakla oluşan vb.. hal ve duruma cinnet deniyor, yani akıl dışı anormal davranma halidir.

 

Buna cinnet denmesinin sebebi, insanın can tarafının hasta olması, gözle görülemeyen, garip şeylerin olması, bu rahatsızlığı beş duyuyla algılayamazsınız, ancak alametlerinden veya davranışlarından tespit edersiniz. Psikiyatrlar muayenelerinde, hastayı konuşturarak yada davranışlarının durumunu sorgulayarak tanı koyarlar.


 

Çünkü bu görülemeyen, bilinmeyen, somut ve cisim olmayan bir hal, bu halin adı cinlenme halidir.        

 

34/8 "ALLAH'a yalan mı yakıştırıyor, yoksa kendisinde delilik mi (cinneh) var?" Halbuki ahirete inanmıyanlar, uzak bir sapıklık ve azap içindedirler.

 

 

3- Cinn (göremediğimiz, tanımadığımız, varlığından haberimiz olan yada olmayan varlıklar).

 

Yukarıda dediğimiz gibi, Cin: görünmeyen duyuların dışında varlıklardır. Şimdi bunu biraz daha açalım. Bu kavram, bilmediğimiz, görmediğimiz, yabancı, beş duyunun algılayamadığı, soyut yada somut, gerek boyut olarak, gerekse mekan olarak, bizden uzak iradeli varlıklardır.


 

Bu arada konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, kısaca insan kelimesine de  değineceğiz. Çünkü CİN ve İNS kelimeleri Kuran’da çok yerde birlikte yer alır.


 

İnsan/ins E N S kökünden gelir, ünsiyet kurmak, yakınlık kurmaya muhtaç, beş duyuyla algılanan, her yönüyle tanıdık demektir. 


Enis:dost arkadaş

Ensâr: Yardımcılar, Medineli dost, yakın sahabeler.

 

 

Aslında bu kelimenin kökü, görülen bütün varlıkları, yani alemde beş duyuyla algılanıla bilen her şeyi ifade eder.


Fakat her nedense sadece gelmiş, ademoğlu, insan adını almıştır.   


 

C n n kökü de görülmeyen tanınmayan bütün varlıkları ifade eder, yani kimliğini bilmediğimiz yabancılar, alemde beş duyuyla algılanamayan her yaratık, bu kökten türer.


Fakat her nedense gelmiş sadece cin diye isimlendirilmiştir.


 

İNS ve CİN kelimelerinin yer aldığı ayetleri çevirdiğimizde, beyaz ile siyah, gece ile gündüz, soğuk ile sıcak gibi, ins(tanıdık) ile cin (tanımadık) bildik ile yabancı, anlamında çevirsek belki daha rahat anlaşılacaktır.


 

Klasik cin anlayışının etkisinde kalmamak ve meselenin daha açıklayıcı olması için, ayetlerdeki cin ve ins kavramlarının hem orijinalini hemde hangi manada kullanıldığını parantez açarak açıklama getireceğiz.

 

46/Ahkaf 29 Bir zaman, cinlerden (cinni- hiç tanımadıklarından) bir topluluğu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar olarak kendi toplumlarına döndüler.


 

72/Cin 1 De ki:"Cinlerden (cinni- daha önce hiç görmediğim) bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik"

 

Bu iki ayette geçen cin topluluğu, Medine’den gelen, daha sonra Resulullah’a Akabe de beyat  eden altı kişiden oluşan Medineli kimselerdi.

 

O dönemde Resulullah ve inananlar üç yıl boykot yaşamışlar, boykot sonrası Resulullah’ın korumasını üstlenen amcası ebu talip ve en büyük destekçilerinden birisi olan eşi Hz Haticeyi kaybetmişti. Müminler o yıla hüzün yılı adını koymuşlardı.


 

Bu üzüntülere birde kavminin olaylar karşısında olumsuz tutum ve davranışları eklenince, Resulullah ise başka alternatifler peşine Tayif’e İslam’ı tebliğ etmeye gitti, fakat Tayif tekiler hiçte iyi karşılamadılar oradan taşlayıp kovmuşlardı.


Bir yandan da müminlere kavminin zulmünden kurtulmaları için, Habeşistan’a hicret edebileceklerini söylemişti.


 

2/Bakara 214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman," dediler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır.


Bu üst üste gelen olumsuzluklar Resulullah ve arkadaşlarını derinden üzerken, onların haberi yokken Allah mesajını hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir yerden yeşertmeye karar vermiş ve Resulullah’a gelip Kur’an dinleyen kimseler olduğunu kimliklerini gizleyerek vahiyle haber vermişti. Bunlara cin denmesinin sebebi de, dışarıdan gelen yabancılar oldukları içindir.                    

“.De ki:"Cinlerden (cinni- daha önce hiç görmediğim) bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu”..


 

Şimdi şöyle denebilir! kardeşim orada cinler deniyor insanlar demiyor ki!. Buna cevabımız, Kur’an insanlar dan başkasına indirilmemiştir olur.


34/Sebe 28 Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil. Ama insanların çokları bilmiyorlar.


17/İsra 94,95 İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır. De ki: "Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik."

 

Yukarıda bahsi geçen ayetlerdeki kimseler, kavimlerine dönüp biz Kur’an işittik:


72/Cin 1,,3 De ki:"Cinlerden (cinni- daha önce hiç görmediğim) bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik" "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık rabbimize asla kimseyi ortak koşmayacağız" "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O,ne bir dişi dost edinmiştir nede bir çocuk"

 

Aşağıdaki ayetlerde bahsi geçen cinler, Süleyman (s.a) ın dışarıdan getirttiği, yabancı amele köle işçilerdi.


27/17 Cinlerden, insanlardan (yabancı amelelerden, sadık dost ustalardan) ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı.


 

34/12 Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgarı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden (yabancı amelelerden) öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırırdık.

 

27/39,40 Cinlerden (bilmediklerinizden) bir ifrit şöyle dedi: "Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim."  Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."

 

Ayette geçen cinlerden bir ifrit belli ki bizim bilemediğimiz özel maharetleri olan, yada yeteneği olduğunu iddia eden biri ”Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim” bu ifade ona ait Süleyman (a.s) ona görev vermiyor. “Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm.” Bu vazife ilmini mahiyetini bilmediğimiz bu kişiye veriliyor

Bu kişi tıpkı Musa (a.s) ın yol arkadaşı gibi bu kişiler Allah’ın izniyle bizim bilmediğimiz bir ilme sahipler.


18/Kehf 65,,68 Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik. Musa ona dedi ki: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk/bir bilgi öğretmen şartıyla sana tabi olayım mı?"  Dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe dayanamazsın."  "Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?"


Musa (a.s) ın ilmine vakıf olamadığı bu kimse Allah tarafından bazı özelliklerle donatılmıştır. Süleyman (a.s) ın yanındaki bu kişide, birtakım bizim bilmediğimiz, ilimlere sahip birisi olduğu anlaşılıyor.


 

34/14 Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen bir ağaç kurdundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler (Süleyman -a.s- ın emri altında çalışanlar) gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.


 

Bu ayeti anlamak için ayetin indiği ortamı iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Ehli kitap Süleyman a.s ın insanlardan cinlerden kuşlardan vs.. orduları ve işçileri olduğunu biliyorlardı, cinleri çalıştırdığını ve cinlerin onun ölümünü sopası düşünce anladıklarını söylüyorlardı, aynı zamanda cinlerin gaybı bildiğini de iddia ediyorlardı, Kur’an bunlara nasıl bir çelişki yaşadıklarının cevabını veriyor.”eğer cinler gaybı bilselerdi” Süleyman a.s ın öldüğünü bilirlerdi.


 

Şimdi ayetleri inceleyerek hangi anlam içeriyor bakalım.


 

6/Enam 100 Allah'a bir de cinleri (gözle görülmeyen melekleri) ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun. Onların nitelemelerinin ötesindedir O.

34/Fatır 41 Melekler derler ki: "Tespih ederiz seni! Bizim velimiz sendin, onlar değil. Doğrusu şu ki, onlar cinlere (kendi uydurdukları bilinmez şeylere)  tapıyorlardı. Onların çoğu cinlere (kendi uydurdukları bilinmez şeylere) iman etmekteydi."


37/Saffat 158 Allah'la cinler (melekler) arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.


 

Yukarıdaki ayetlere dikkatlice bakın, orada cin kavramını melek diye çevirdik. Müşrikler putlarına melek ismi koyup, “bunlar Allah’ın kızlarıdır” diyorlardı “biz bunlara bizi Allah’a daha çok yaklaştırsın diye ibadet ediyoruz” diyorlardı.

 

İşin özü şudur ayetlere bakıyoruz cinler hep başka, değişik, farklı kimseler olarak karşımıza çıkıyor.Bazen tanınmayan yabancı insanlar, bazen iblis, bazen melek, bazen ifrit ve bazen de cin diye çıkıyor karşımıza. İşte bunun izahı bunların ortak özelliği yabancı, görünmeyen, bilinmeyen ne varsa içine alıyor olmasıdır.


Beş duyuyla algılanamayan ne kadar yaratık varsa, hepsinin adı cindir.

 

Bu arada bir düşüncemi de sizlerle paylaşmak istiyorum, sürekli büyüyen evrenin ne kadar olduğu hakkında astrofizikçiler bile bir tahmin yapamıyorlar. Yaşadığımız dünyayı evrenin büyüklüğü karşısında kıyaslayacak olursak, dünyadaki bütün sahillerin kumlarını bir araya getirsek, o kumlara bir o kadar daha eklesek, dünyamız evren karşısındaki küçüklüğü bir kum tanesi hatta bir toz tanesi bile etmeyecek kadardır.


İşte burada evrende yalnız olmadığımızı düşünüyorum ve diğer gezegenlerdeki yaratıkların bize göre adları cin, bizim de onlara göre kendi dillerinde adımız cin dir.


42/Şura 29 Gökleri ve yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zamanda onları biraraya getirmeye kadirdir.


21/Enbiya 19 Göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.


Levhi-Mahfuz dan diğer gezegenlerdeki iradeli varlıklara da mesajlar gitmiş olabilir. 85/Buruc 22 Levh-i Mahfuz'dadır.


Sonunda anlıyoruz ki cinler hiçte bizim daha önce bildiğimiz türden şeyler değilmiş. Başta bir ayetten bahsetmiştim, 51/Zariat 56 Ben, cinleri ve insanları  sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.


Şimdi aynı ayete birde şimdi bakalım.


51/Zariat 56 Ben, cinleri (bilmediğiniz ne varsa) ve insanları (maddeden oluşan ne varsa) sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım


İNS: görülen bilinen maddeden oluşan beş duyuyla algılanan ne varsa


CNN: görülmeyen bilinmeyen tanınmayan ne varsa

İşte bu ayetti “bildiğiniz bilmediğiniz her şeyi bana kulluk etsin diye yarattım” şeklinde anlıyorum.


En doğrusunu yüceler yücesi Allah bilir.




__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 İbrahimim yazdı:

  "İNS: görülen bilinen maddeden oluşan beş duyuyla algılanan ne varsa

  CNN: görülmeyen bilinmeyen tanınmayan ne varsa

İşte bu ayetti “bildiğiniz bilmediğiniz her şeyi bana kulluk etsin diye yarattım” şeklinde anlıyorum."

 

    Selam kardeş,bu çalışma sizinse eğer,güzel bir çalışma olmuş.Cinler hakkında daha derli-toplu bir düşünceye ulaşmamı sağladı.Teşekkür eder,çalışmalarınızda başarılar dilerim.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

SEVGİLİ ADALET FAYDALANDIĞINA ÇOK SEVİNDİM ELEŞTİREECEĞİNİZ TARAF VARSA LÜTFEN ÇEKİNMEYİN ELEŞTİRİN BU DİN HİÇ KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL DİNİN SAHİBİ YÜCE ALLAH'TIR.

BANA AİT OLMAYAN ÇALIŞMAYI ALINTILADIĞIM ZAMAN, KİMDEN NEREDEN ALDIĞIMI BEYAN EDİYORUM.

BU ÇALIŞMAYI ORTAYA KOYARKEN ELBETTE BİZDE BİRİLERİNİN ÇALIŞMALARINDAN FAYDALANARAK BİR ŞEYLER ELDE EDİYORUZ.

ARI ÇİÇEKLERDEN POLEN TOPLAR BAL YAPAR BİZLERDE ARI GİBİ ÇALIŞMAYA GAYRET EDİYORUZ.

GÖNÜL DAŞLARA SELAM OLSUN



__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror

www.yeniyorumlar.org

CİNLERİN GERÇEK KİMLİĞİ

Asrı Sââdet sonrası müslüman din adamlarının idrak edemediği çok önemli bir olay da, birçok din ve kültürlerde olduğu gibi Kur‘an’da da yer alan cinler olayıdır.

Kur‘an, birçok din ve kültürlerde yer alan ve zaman içinde çok yanlış bir çerçeveye oturtulan cinler olayına açıklık getirmesine rağmen, müslüman din adamları, Kur‘an’ın cinlerle ilgili âyetlerini, Kur‘an öncesi veya Kur‘an dışı kaynaklardan edindikleri yanlış bilgilerin tesiriyle anlayamamışlardır.

Halbuki Kur‘an, daha önce açıkladığımız gibi, Evren’in Kuzeyinde (Mescidi Aksâ’da) ikamet eden Ademoğullarını genel olarak cinler unvanıyla, özel olarak, inananlarını melekler, inkâr edenlerini de şeytanlar unvanıyla adlandırmaktadır.

Kur‘an, Evren’in Güneyinde (Yeryüzünde) ikamet eden Ademoğullarını da genel olarak insanlar unvanıyla; özel olarak, inananlarını müslimler (müslümanlar), inkâr edenlerini müşrikler unvanıyla adlandırmaktadır.

“Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.”
(51/Zariyat: 56, S. Ateş çev.)

Yukarıda verdiğimiz âyet ve benzeri birçok âyet, cinler derken Gökteki Ademoğullarına, insanlar derken, Yerdeki Ademoğullarına dikkat çekmekte ve iki ayrı bölgede yaşayan iki ayrı topluluğa aynı anda hitap etmektedir. Aşağıda vereceğimiz âyet ve benzeri âyetler ise olmuş ve olacak iki ayrı olaya dikkat çekmektedir.

“Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi? ‘Kendi aleyhimize şahidiz’ dediler.
Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.”
(6/Enam: 130, S. Ateş çev.)

Âyet, hemen ölüm sonrası Gök’teki ilk yargılamaya, Kıyamet sonrası Yerdeki ikinci yargılamaya dikkat çekmektedir.

Âyet Dünya yaşamı sona erip Göğe dönen Ademoğullarının gökteki ilk yargılanışı ile, Kıyamet sonrası tekrar inecekleri Yerdeki ikinci yargılanışlarını birarada resmetmektedir.

Din adamları, Ademoğullarının önce Gökte, sonra Yerde yaşadıklarına, daha sonra tekrar Gökte, en sonunda da tekrar Yerde yaşyacaklarına dikkat çeken Kur‘an âyetlerini tertil edip, formüle edemedikleri için, Kur‘an’ın dikkat çektiği cinlerin, yani melek ve şeytanların Ademoğlu veya dünya öncesi ve dünya sonrası insanlar olduğunu anlayamamışlardır.

“And olsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki KALBLERİ var, fakat onlarla anlamazlar; GÖZLERİ var, fakat onlarla görmezler; KULAKLARI var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık.... Ve işte gaafiller onlardır.” (7/Araf: 179, S. Ateş çev.)

Âyet, cinlerin de kalpleri, gözleri, kulakları olduğuna dikkat çekerek, cinlerin ve insanların aynı fizyolojik özelliklere sahip olduklarını yani, cinlerin ve insanların esas itibarıyle aynı varlıklar olduğunu vurgulamaktadır.

Kur‘an’ın dikkat çektiği cinler esas itibariyle insan oldukları için, Kur‘an, cinlerin neden yaratıldıklarından, ne kadar yaşadıklarından, ne yeyip, ne içtiklerinden, cinsiyetlerinden hiç söz etmemektedir. Din adamı ve rivayetlerin, cinlerin ateşin görünmeyeninden yaratıldığını iddia etmeleri doğru değildir. Çünkü Kur‘an, cinlerin değil, Cann’ın ateşin görünmeyeninden yaratıldığını bildirmektedir.

“Halakal can’ne min maricin min nar.”

(Yarattı cann’ı görünmez bir ateşten) (55/Rahman: 15)

Âyetin dikkat çektiği ve ateşin görünmeyeninden yarattık dediği can, daha önce de açıkladığımız gibi, cin ve insanların veya dünya ve Mescidi Aksâ’da yaşayan Ademoğullarının, ateş menşeli, ışın bir maddeden oluşan astral bedenleridir. Din adamları, âyetin dikkat çektiği cann’ı, ne yazık ki teşhis edemedikleri için, cinleri ateşten yaratılmış, görünmeyen, insan dışı ve fizik ötesi varlıklara yormuşlardır.

Din adamları, cinlerin ateşten yaratılmış, görünmeyen, fizik ötesi varlıklar olduğunu iddia etmelerine rağmen, bazı kişilerin, her nasılsa cinleri görebileceğini, onları etki altına alıp, onlardan yararlanabileceğini, hatta bu tür kişilerin, cinlerle evlenebileceğini, istedikleri takdirde cinlerin, bazı kişilerin evlerini yakabileceğini, bazı insanları çarparak, hasta, felç veya kötürüm yapabileceklerini söyleyerek, İslâm ve insanlık dünyasında istismara çok müsait bir konunun oluşmasına, bilinçsizce sebep olmuşlardır. Din adamlarının, söz konusu gafleti yüzünden, her toplumda bulunan, iblisî duyguları tekâmül etmiş, Kur‘an’ın ifadesi ile bazı kancık kişiler (113/4) cinci, falcı vs. adı altında birçok insanı madden sömürdükleri gibi, manen de akılcılıktan, gerçekçilikten alıkoymuş ve alıkoymaktadırlar.

Halbuki daha önce de dikkatinize sunduğumuz gibi, cinlerle yani ölülerle, insanlar arasında aşılamayacak bir engel olduğuna ve cinlerin Kıyamete kadar dünya’ya dönemeyeceğine, aşağıda vereceğimiz âyet açıkça dikkat çekmektedir.

“Nihayet onlardan birine ölüm geldiği zaman: Rabb’im der, beni geri döndürünüz. Ki terk ettiğim dünya’da iyi işler yapayım.
Hayır, bu onun söylediği bir sözdür. Arkasında, geri gönderileceği güne kadar (dönmesine engel olan) bir perde vardır.” (23/Müminun: 99, 100, Yazar)

Âyetin dikkat çektiği, perde diye anlaşılan ve anlamlandırılan kelimenin orijinali berzah kelimesidir. Âyetin anlattığı olayın geçtiği mekân düşünüldüğünde, berzah kelimesinin, Mescidi Aksâ ile dünya arasındaki çok uzun mesafeye, yani Uzay boşluğuna dikkat çektiği anlaşılmaktadır. Yukarıda verdiğimiz âyetin vurguladığı olayı, aşağıda vereceğimiz âyet de değişik bir ifade ile ve değişik bir açıdan vurgulamaktadır.

“Ey cinler ve insanlar topluluğu, göklerin ve yerin bucaklarından geçip gitmeğe gücünüz yeterse geçip gidin.
Ancak delil ile gidebilirsiniz.” (55/Rahman: 33, Yazar çev.)

Âyet, cinler derken Mescidi Aksâ’daki Ademoğullarına hitap ediyor ve bir delil olmadan, onların yeryüzüne inemeyeceğine dikkat çekiyor.

Âyet, insanlar derken de, yeryüzündeki Ademoğullarına hitap ediyor ve bir delil olmadan, onların da Mescidi Aksâ’ya dönemeyeceğine dikkat çekiyor.

Âyetin dikkat çektiği delilden maksat, öncelikle daha önce de açıkladığımız gibi, ölüm meleği ve ölüm emridir. Yani eceldir, ölüm zamanıdır.

Din adamlarının anlattığı ve halk arasında anlatılagelen ve birçoğu da yalana dayanan cinlerle, Kur‘an’ın tanıttığı cinlerin çok ayrı şeyler olduğuna aşağıda vereceğimiz ayet de dikkat çekmekte ve cinlerin, insanlar gibi mekânda yer tutan ve belli ağırlıkları olan, fizyolojik varlıklar olduğunu vurgulamaktadır.

“Ey iki SEKAL (yani yere ağırlık veren, yahut bir ağırlığı, şerefi olan iki toplum) sizin (hesabınızı görmek) için de boş vaktimiz olacak (sizin de hesabınızı göreceğiz).” (55/Rahman: 31, S. Ateş çev.)

Baştan sona, hem cinlere hem insanlara birlikte ve aynı anda hitap eden Rahman Suresi’nin, yukarıda verdiğimiz âyetinin dikkat çektiği sekal ağırlık demektir. Âyet, daha önce dikkatinize sunduğumuz Araf Suresi’nin 179. âyeti gibi, iki topluluğu birlikte resmederek, her iki cinsin de fizyolojik varlıklar olduğunu vurgulamaktadır.

Dikkatinize sunduğumuz âyetlerden, cinlerle (ölülerle) insanların ayrı ayrı gezegenlerde oldukları sürece, birbirleri ile irtibat kuramayacakları veya birbirleri ile haberleşemeyecekleri, daha önce dikkatinize sunduğumuz zikir ehli, yani peygamberler dışında mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bize göre; bazı kişilerin, cinlerle irtibat kurduğunu veya ruhlardan haber aldığını iddia etmesi, insanları aldatmaya yönelik büyük bir yalan ve ölülere yapılan büyük bir iftiradır.

Birçok müslümanın, halk arasında anlatılagelen cinlere, cincilere inanmasına veya itibar etmesine, bazı insanların, bilhassa çocukluk dönemlerinde ve özellikle de yalnız kaldıkları sıralarda gördükleri bazı halüsinasyon(hayâl)lara makul ve mantıklı bir cevap verilememiş olmasındandır. Halbuki halüsinasyon görmek, tıpkı rüya görmek gibidir. Çünkü insanlar sadece uyurken rüya görmezler. İnsanlar, uyanıkken de rüya görebilirler. Ancak insanlar, uyanıkken de rüya görülebileceğini bilmedikleri için, sözümona cincilerin yalanlarına inanmak zorunda kalmışlardır.
Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror


ALLAH TOPRAKTAN İNSAN BEDENİ YARATMIŞ VE CAN=CİN VERMİŞTİR

“Cinn” sözcüğü “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğünün asıl anlamı, “bir şeyi duyulardan saklamak”tır.

''ins'' görülen bilinen maddeden oluşan beş duyuyla algılanan ne varsa demektir.


Cin melek ve iblis içinde kullanılmıştır ama kullanıldığı çoğu yerde can yani insan anlamındadır.

Diyanet Açıklamalı SSAD 71-72 Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!

Kuranda bir çok yerde cın ve can aynı kelımeler olup can ınsana işaret eden sıfatlarından bırı olarak kullanılmıştır.Mesela aşagıda cin ile can eşlanlamlı meallenmış.Yani cın suresınde Muhammedın Kuran okuduğu kişiler insandır.Her ümmete kendınden resul gelıyorsa,cınlerede ancak cın resul gelır.Ayrıca cınlerın kalplerı gözleri,kulakları olması,insan olduklarına delıldır.


Ali Bulaç
15- Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.
Diyanet Vakfı
15. Cinleri öz ateşten yarattı.
Edip Yüksel
15. Cinleri de dumansız ateşten yarattı.
Elmalılı Hamdi Yazır
15-cinleri de maric (halis ateş)den.yarattı;
Süleyman Ateş
15. Cin'i de halis ateşten yarattı.
Yaşar Nuri Öztürk
15 Cini de ateşin dumansızından yarattı.


Aşagıda ise cin ve insan derken ve baglacı aynı şeklıde demek yani insan bedeni toprak kısım ve can yani enerji kısmı ruh bir butundür ve biz ınsan denen varlıkları ifade eder.Evrendeki her varlık en basta Allahın yönetım guçleri yanı tabıat yasaları melekler ıtaat ederken sönmuş atesten yani enerjiden yaratılan canın içindeki kötu ırade yani iblis itaat etmez,toprak kısım olan ınsan bedenının gercekten uzaklaşıp hataya duşmesıne yolaçar,şeytan batıl olandır,karanlık ve umutsuzluktur.

1-6) De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, (insan Allah'ı andığında) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine) insanların İlâhına sığınırım!
Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

 

       Efrayim

       İyi, güzel hoş yamışsınızda 'cin çarpması' nedemek nereden çıktı bu 'cin çarpması'. Bu konudada  bilgi verin lütfen...

        Sevgi ile,

       

Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
gondolcu
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı gondolcu

efrayim58 Yazdı:

 

       Efrayim

       İyi, güzel hoş yamışsınızda 'cin çarpması' nedemek nereden çıktı bu 'cin çarpması'. Bu konudada  bilgi verin lütfen...

        Sevgi ile,

       



cin çarpması üfürükçülerden çıktı iyide bi ekmek kapısı...
ben şimdiye kadar ne onların uydurduğu gibi cin gördüm nede çarpılanını gördüm , onların idda ettikleri hep ruhsal hastalıklar.



__________________
saygılarımla

Aaydın
Yukarı dön Göster gondolcu's Profil Diğer Mesajlarını Ara: gondolcu Ziyaret gondolcu's Ana Sayfa
 
melih
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 18 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı melih

Değişik bir bilgi ve yorum aktarmak istiyorum hanifdostlarım :

İNS ve CİNN : Cinn konusu kapsamı içerisinde, hassas ve Kur’ân'ı doğru anlamak için çok önemli bir noktayı açıklamak zorundayız. Bu mesele “ins” ve “cinn” sözcüklerinin “ins ve cinn” şeklinde bir arada ve bir takım hâlinde kullanılmasıdır. Bu birleşik ifade genellikle “İnsanlar ve Cinler” olarak çevrilmektedir. Hâlbuki bu birleşik ifadelerde sözcüklerin anlamı farklılaşmakta, başkalaşmakta ve zenginleşmektedir.

Bu durumu, Kur’ân'dan örnek vererek açıklamakta yarar vardır:

1.Mağrib [batı] ve meşrik [doğu] sözcükleri, “batı-doğu” şeklinde söylendiğinde anlam, sadece iki yönü kapsamaz, bütün yönleri kapsar. Örnek olarak Müzzemmil sûresinin 9. âyetindeRabbu’l-meşrikı ve’l-mağribi [Doğunun, Batının Rabbi]” ifadesi, sadece doğu ile batıyı anlatmayıp tüm yönleri ve mekânları ifade etmektedir. Bu da “Allah her yerin Rabbidir” demektir. Bu iki sözcüklü birleşik ifade ile ilgili diğer örnekler şunlardır: Nur 35, Bakara 115, 142, 177, Şuara 28, Rahmân 17.

2.Dünya ve âhiret sözcükleri beraber söylendikleri zamanher yer ve her zamananlamını ifade eder. Bu sözcükler ile ilgili Kur’ân âyetleri şunlardır: Bakara 217, 220, Âl-i Imran 22, 45, 56, Nisa 134, Tövbe 69, 74, Yunus 64, Yusuf 101, Hacc 15, Nur 14, 19, 23 ve Ahzab 57.

3.Yaş, kurusözcükleri beraberce kullanıldıkları zaman “her şey, her ne varsa” anlamını içerir. Örneğin En'âm sûresinin 59. âyetindeki “… Yaş ve kuru hiçbir şey yok ki, apaçık bir kitapta bulunmasın” ifadesi sadece yaşı ve kuruyu değil, canlı veya cansız her şeyi ifade etmektedir.

4.Sabah, akşam sözcükleri de Kur’ân'da farklı ifadeler içinde sıkça yer almakta ve “daima, her zaman” anlamına gelmektedir. Bu sözcükler ile ilgili âyetler de şunlardır: A'râf 205, Ra'd 15, Nur 36, Mümin 46, 55, En'âm 52, Kehf 28, Meryem 11, 62, Fetih 9, Furkan 5, Ahzab 42, İnsan 25, Âl-i Imran 41.

Görüldüğü gibi, birbirinin zıt anlamlısı olan sözcükler birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldığında, kalıbın anlamı sözcüklerin özel anlamlarından farklılaşmakta, zenginleşmektedir.

Konumuz olan “ins ve cinn” kalıbında da durum aynıdır. Kalıbı oluşturan sözcüklerin anlamlarına bakıldığında, cinn”in algılanamayan varlık, ins”in ise algılanabilen varlık olması dolayısıyla, “cinn” ve “ins” sözcüklerinin birbirlerinin karşıtı olan sözcükler olduğu görülmektedir.

Bu karşıtlık, “insan” ve “cin”in yaratılışları konusunda bizi bilgilendiren Kur’ân âyetlerinde de görülmektedir:

O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı. Rahmân; 14, 15.

Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık. Hicr; 26, 27.

Öyleyse âyetlerdeki “cann ateşten yaratılmıştır” ifadesinin anlamı, “elektrik, manyetik dalgalar, şua gibi gözükmez güçler enerjiden yaratılmıştır” demektir. “İnsan topraktan yaratılmıştır” demenin anlamı da “beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran varlıklar maddeden yaratılmıştır” demektir.

Anlamlarının birbirlerine zıt olduğunu gördüğümüz “ins” ve “cinn” sözcükleri, birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldıklarında, “gördüğünüz-görmediğiniz, bildiğiniz-bilmediğiniz, tanıdığınız-tanımadığınız, yani herkes ve her şey” anlamına gelmektedir. Bunun Kur’ân’daki örnekleri ise şunlardır:

Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca, bana ibâdet/kulluk etsinler diye yarattım. Zariyat; 56.

De ki: “İns ve cinn [herkes] , bu Kur’ân'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar, yine de, onun benzerini, ortaya koyamazlar.” İsra; 88.

Oysa biz, insanların ve cinlerin [herkesin] Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık. Cinn; 5.

Ey cinn ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/üstün bir güç olmadan aşamazsınız. Rahmân; 33.

Orada daha önce ins ve cinn dokunmamış [hiç kimse tarafından el ve göz değdirilmemiş], bakışlarını eşine dikmiş eşler vardır. Rahmân; 56.

Bu konudaki diğer örnekler şunlardır: En'âm 112, 130, A'râf 38, 179, Fussilet 25, 29, Ahkâf 18, Neml 17, Rahmân 39, 74, Nâss 6, Hûd 119 ve Secde 13

 

Kuranda Cinn sözcüğü "Melekler", "iblis" ve -kendilerine görülse de- kimlikleri açıkca belli olmayan kişiler için kullanılmıştır.

Cinn suresinde; özellikle surenin ilk bölümünde , Mekke'ye dışarıdan gelen bir grup yabancının Kuran dinledikleri, dinledikleri Kurandan etkilendikleri, inanmış olarak yurtlarına dönüp Kuran'dan öğrendikleri gerçekleri ve eski inançlarının çürüklüğünü kendi halklarına anlattıkları anlatılmaktadır.

Cinn suresindeki Nefer ifadesi, 3 ile 10 arası kişiyi ifade etmektedir. Tarih kitaplarından anladığımız kadarıyla bu gelenler Nusaybin'den ya da Medine'den kimliklerini açıklamadan peygamberimizin yanına gelen ve ona inanan yahudilerdir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; cin çarpması diye birşey yoktur değerli kardeşlerim.  



__________________
Rahman Rahim Olan ALLAH'ın Adıyla "Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim." En'am 79
Yukarı dön Göster melih's Profil Diğer Mesajlarını Ara: melih
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

 

           Efrayim

           Sevgili melih kardeşim

             Sonuç olarak diyebiliriz ki; cin çarpması diye birşey yoktur değerli kardeşlerim.  Demişsiniz

                    'cin çarpması' nedemek nereden çıktı bu 'cin çarpması'. diye sorduğumuz soruya siz de mi gondolu kardeşimiz gibi 'cin çarpması üfürükçülerden çıktı iyide bi ekmek kapısı'...diye cevap veriyorsunuz.

                 Sevgi ile,


Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
melih
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 18 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı melih

efrayim58 yazdı :

Efrayim

       İyi, güzel hoş yamışsınızda 'cin çarpması' nedemek nereden çıktı bu 'cin çarpması'. Bu konudada  bilgi verin lütfen...

        Sevgi ile,

Değerli efrayim58 kardeşim sanırım ben artık yaşlanıyorum, zira senin ne demek istediğini anlayamıyorum. Hatta birkaç kişiye daha okuttum senin sorularını aynen benim gibi anladılar. Tam olarak ne soruyorsan daha tafsilatlı ve birkaç değişik versiyonda sorarsan sevinirim kardeşim.

Konu başlığı "Cin çarpar mı?" olunca haliyle ben de buna göre bilgilerim, araştırmalarım dahilinde ve dilimin döndüğü ölçüde cevap verdim.

Dua ile...



__________________
Rahman Rahim Olan ALLAH'ın Adıyla "Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim." En'am 79
Yukarı dön Göster melih's Profil Diğer Mesajlarını Ara: melih
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats