HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: kurban kesmek Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm ! Değerli Kardeşlerim!

Kevser Suresi ile ilgili bir çalışmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.

 

Kevser suresi Mekke`de 15. sırada inmiştir. Üç ayetten oluşmasına ve Kur`an`daki en kısa sure olmasına rağmen, içerik bakımından çok geniştir. Bu surenin iyi anlaşılabilmesi için, Duha ve İnşirah surelerinin de iyi anlaşılması gerekir. Çünkü, Duha, İnşirah ve Kevser sureleri, müşriklerin kötü davranışlarına maruz kalan peygamberimizi teskin ve teselli etmek, onu destekleyip güçlendirmek için indirilmiş surelerdir ve üçü bir bütünlük arz eder. Bu sureler İbare (sözcük) anlamlarıyla zata mahsus (kişiye özel) olup, İşaret anlamlarıyla da peygamber misyonu üstlenenlerin nimetlere kavuşturulacağını, düşmanların faaliyetlerinin neticesiz kalacağını ve sonlarının olmayacağını, tebliğcilerin olumsuzluklara önem vermeden, Allah için gayret etmeleri gerektiğini ilân eder.

 

             İniş sebebi:

 

             Bize göre bu surenin iniş sebebi; “Peygamberimizi desteklemek, ona metanet kazandırmak ve onu ilerideki görevlerine hazırlamaktır.

             Fatiha suresi ile tebliğe başlayan peygamberimiz, dinî ve tarihî kaynaklarda belirtildiği gibi, ilk günden itibaren müşriklerin kendisini hafife ve alaya almalarıyla hatta kendisine hazırlanan hile ve tuzaklarla karşı karşıya kalmıştır. Peygamberimizin maruz kaldığı bu tip davranışlardan bir tanesi de; onun soyunu devam ettiremeyeceği yolundaki alaycı hafifseme olmuştur. Günümüzde bazı ilkel aileler tarafından hâlâ yaşatıldığı gibi, o zamanın Arap kültüründe de kız çocukları evlâttan sayılmaz, ailenin erkek çocuk tarafından devam ettirildiği kabul edilir ve erkek çocuğu olmayanlar da horlanırdı. Peygamberimizin Hadice`den doğma oğulları Kasım ile Abdullah ölünce, başta As bin Vâil es- Sehmî, Ebucehil, Ebuleheb, Ukbe bin Ebi Mu`ayt gibi Kureyş`in ileri gelen müşrikleri olmak üzere peygamberimizin hasımları, bu olayı malzeme yaparak onu horlamaya yeltenmişlerdi. Peygamberimiz tarafından ortaya atılan davanın, onun ölümü ile biteceğini ve oğulları öldüğüne göre davanın takipçisi kalmadığını düşünerek ve arzulayarak, peygamberimiz hakkında; “Bırakın onu, onun soyu kesik, zürriyetsiz, ölünce adı unutulur gider, biz de ondan kurtuluruz” diyorlardı. Peygamberimiz ise bu durum karşısında çok üzülüyordu.

             İşte Yüce Allah bu sure ile, hem peygamberimizi “ كوثر  kevser” ile müjdelemiş hem de köksüzlük ve soyu kesiklik kavramlarını, onun düşmanları için takdir ettiğini açıklamıştır.

             Peygamberimizin erkek evlâtlarının çocuk yaşlarda ölmeleri konusunda, Allah`ın Cebrail`i yollayarak peygamberimizi “Levlâke… Levlâke…” diye teselli ettiğini ileri süren (meşhur hadis-i Kudsî) hadisler uydurulduğu gibi, bu ölümlere bir takım hikmetler yakıştıran yorumlar da yapılmıştır:

             “Böylesine şanlı bir peygamberin evlâtları yaşasalardı, babalarının son peygamber olması sebebiyle kendilerine peygamberlik görevi verilmeyecek ve bu evlâtların şanlarında bir eksiklik oluşacaktı.”

             “Peygamberin evlâtları yaşasalardı, onlar da peygamber yapılacaklar ve böylece Muhammed `peygamberlerin mührü (peygamberlerin sonuncusu)` olamayacaktı.”

             “Peygamberin evlâtları yaşasalardı, en azından ashab tarafından `imam` yapılacaklar ve böylece `imamlık` ve `velilik` makamları, veraset yolu ile intikal eden bir makam hâline dönüşecekti.”

             Bu yorumların hepsinde, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, peygamberimizin evlâtlarının ölmemesi hâlinde ortaya çıkacağı sanılan sakıncalar öne sürülmüş ve sonuçta yorumcuların hepsi ölümlerde bir “hikmet”in olduğu üzerinde birleşmişlerdir.

             Ama, gerek Allah`ın Cebrail aracılığı ile peygamberimizi teselli ettiğini ileri süren hadis uydurucuları, gerekse ölümlerde “hikmet” gören yorumcular, her şeye gücü yeten Allah`ın ölümlerle ortaya koyduğu “hikmet”i, peygamberimize hiç evlât vermeyerek de ortaya koyabileceğini ve böylece onu teselliye de gerek kalmayacağını düşünememişlerdir.

15 / KEVSER (Bol nimet) SURESİ

 

Rahman ve Rahîm Allah adına.

 

             Ayetlerin meali:

 

             1-  Şüphesiz Biz sana kevseri verdik.

             2- Öyleyse Rabbin için haniflik et/ destekle (şirke ve tağuta karşı çaba göster,  sosyal yardım yap) ve nahr yap!

             3-  Muhakkak seni horlayanın kendisidir ebter!

Ayetlerin tahlili:

 

             1.   Ayet:

 

             Şüphesiz Biz sana kevseri verdik.

 

             Bazı sapkın zihniyet sahipleri, Kur`an`daki “إنّا, نحن  Biz” ifadelerinden yola çıkarak, Allah`ın bu ifadeyi kullanarak yaptığını söylediği işleri velîleri, dostları ile birlikte yaptığını ileri sürmüşler, böylece sadece Allah`a ait sıfat ve tasarrufların kendi uydurdukları “evliya” takımına da yakıştırılması için çaba göstermişlerdir.

             Oysa, Kur`an`daki “إنّا ,نحن  Biz” sözcüğü, bir azamet manası ifade etmektedir. Tarihte güçlü kralların, yöneticileri fermanlarında “ben” demeyip “biz” dedikleri gibi.

 

             Kevser:

 

             “كوثر  Kevser” sözcüğü Arapça`da “فوعل  fev`al” kalıbında bir kelime olup, “  كثرة  kesret (çokluk)” kökünden türemiştir. Anlamı; “alabildiğine, aşırı derecede çok” demektir. Araplara göre; sayısı, değeri, önemi… çok olan her şey “kevser”dir.  Meselâ, çıktığı geziden yakınlarına aldığı hediyelerle dönen bir kişinin getirdiği hediyelerin çokluğunu belirtmek için “kevser getirdi” tabiri kullanılır. “Kevser” sözcüğü Arapça`da somut şeylerin çokluğu için kullanıldığı gibi, soyut kavramların çokluğu için de kullanılır. Bunun örneğini de büyük edip, el Kumeyt`in bir şiirinde görebiliriz:

             “وانت كثير يا ابن مروان طيّب  ve ente kesirun ya ibne Mervane tayyibu” (Ey Mervan oğlu sen ne çok ve hoşsun)

             “وكان ابوك ابن فضائل كوثرا  ve kane ebuke ibnu Fedâili kevsera” (Baban İbnu Fedail ise daha çoktu.)

             Peygamberimize “kevser”i veren Allah olduğuna göre, ayette geçen “kevser” sözcüğü ile, dünyada ve ahirette “çok, pek çok hayır ve güzel şeyler” kastedildiği söylenebilir. Ama bu “çok, pek çok hayır ve güzel şeyler”in neler olduğu ve olabileceği konusunda da pek çok görüş ileri sürülmüştür. Rivayet tefsirlerinde yer alan bu görüşlerden bazılarına göre “kevser”:

             - İslâm dinidir.

             - İlimdir.

             - Güzel ahlâktır.

             - Bu suredeki mucizevî özelliktir.

             - Şefaat makamıdır.

             - Cennette bir ırmağın adıdır.

             - Cennette bir havuzdur.

             - Peygamberliktir

             - Peygamberlik şerefidir.

             - Peygambere verilen bütün nimetlerdir.

             - Peygamberin meziyetleridir.

             - Peygamberin ünüdür.

             - Peygamberin evlâtlarının çokluğudur.

             - Peygamberin ümmetinin çokluğudur.

             - Peygamberin ümmetinin âlimleridir.

 

             “Kevser”in ne olduğu hakkında ileri sürülen görüşler bu kadarla bitmez. Ama bu konudaki ifrat; görüşlerin çokluğunda değil, her bir görüş için yapılmış olan yüzlerce açıklamadadır. Bu açıklamalar, peygamberimizi, bilinen bütün peygamberlerin özelliklerini kendisinde toplamış ve bütün peygamberlerin gösterdikleri mucizelerin tümünü gösterebilen bir konuma getirmekte, âdeta ilâhlaştırmaktadır.

             Bize göre peygamberimize verilen “Kevser”, Duha ve İnşirah sureleri ile Hicr suresinin 87. ayetinde bahsedilen lütuflardır:

 

Duha; 6 - 8:                  O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı?

                                        Seni şaşırmış olarak bulup hidayet etmedi mi?

                                        Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi

                                        mi?

 

İnşirah; 1 - 4:   Biz, senin için, senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

                           Senden ağır yükünü indirmedik mi?

                            Ki o, senin belini çatırdatmıştı.

                             Senin  şanını da senin için yüceltmedik mi?

 

Hicr; 87:     İkililerden yediyi ve Büyük Kur`an`ı verdik.

 

             Hicr suresinin 87. ayetindeki “سبعا من المثانى  ikililerden yediyi” ifadesi için pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bu ifade bize, peygamberimizin hayatındaki yedi köklü değişikliği hatırlatmaktadır. Bu değişiklikler, peygamberimizin iradesi ve gayreti dışında, görünür bir sebep olmadan, Allah tarafından yapılan değişikliklerdir. “İkililer” ifadesinin bize düşündürdüğü ise; bu değişikliklerin meydana geldiği konuların olumlu ve olumsuz hâllerinin birlikteliği, yani varlık alanındaki zıtlıklardan oluşan ikililerdir. Bu ikililerden oluşan değişiklikleri, peygamberimizin hayatındaki “eksiler” ve “artılar” olarak isimlendirip listelersek, karşımıza aşağıdaki tablo çıkmakta ve “ikililerden yedi” ifadesine biraz ışık tutmaktadır:

 

 

 

 

Eksiler                            :           ; Artılar                                            :

Sıradan birisi idi                                        Seçilip peygamber yapıldı

Yetim idi                                                      Barınağa kavuşturuldu   

Şaşırmış idi                                               Doğruya iletildi

Dar gelirli idi                                             Zenginleştirildi

Sıkıntılıydı                                                   Göğsü açıldı, ferahlatıldı

Yükü ağırdı                                               Ağır yükü hafifletildi

Adı unutulacaktı                                        Adı, sanı ve şanı yüceltildi

 

             İ`tâ (vermek):

 

             Arapça`da vermek sözcüğü “اعطاء  i`tâ” veya “ ايتاء  îtâ” sözcükleriyle ifade edilir. “İ`tâ” sözcüğü bir lütuf olarak verme, emanet veya geçici olmadan, temlik (bir hak veya mülkün devredilmesi) olarak verme anlamındadır. “Îtâ” ise, “i`tâ”yı da kapsayacak şekilde, daha geniş anlamda kullanılır. Yani “îtâ”; hem temlik olarak ve lütuf olarak vermeyi, hem de bir görev olarak, süreli, emanet vermeyi ifade etmektedir. Kevser suresinde “i`tâ” ifadesi kullanıldığı için bu verilenlerin bir lütf-u ilahî olduğu, verilenlerin bir şeye karşılık olmadığı, emanet olmadığı anlaşılmaktadır. Keza, Sad suresinin 39. ayetinde, Süleyman peygambere verilenlerin de aynı olduğunu, bu sözcüğün bir başka kullanım şekli olan “عطاء  Atâ” ile ifade edilmesinden anlamaktayız. Hicr suresinin 87. ayetinde ise peygamberimize verilenler, hem lütuf hem de görev icabı olduğundan, “îtâ” kelimesi ile ifade edilmiştir.

 

             2.   Ayet:

 

             Öyleyse Rabbin için haniflik et/ destekle (şirke ve tağuta karşı çaba

             göster/ sosyal yardım yap) ve nahr yap!

 

             Arap edebiyatının önemli sanatlarından biri olan ve daha önce Fatiha suresinde gördüğümüz “İltifat”, bu ayette de hemen dikkati çekmektedir. Birinci ayette “إنّا Biz” zamiri kullanılmış ve ikinci ayette bu akışa uygun olarak “لنا  Bizim için” denmesi gerekiyorken, “لربّك  Rabbin için” denilmiş ve birinci çoğul kişiden üçüncü tekil kişiye dönüş yapılmıştır.

             “Biz” zamirinden “Rabb” ismine dönülmek suretiyle yapılan “İltifat” sayesinde, hem ikinci ayet hükmünün etkinliği arttırılmış, hem de Alak suresinden bu yana hep ön plânda tutulmuş olan Allah`ın “Rabb” olma özelliği, bu surede de ön plâna çıkarılmıştır. Çünkü Dünya`daki ve ahiretteki yaşamımızın her anı, Allah`ın “Rabb”lığı, programcılığı ile tasarladığı üzere gerçekleşmekte ve insanların da bunu akıllarından hiçbir zaman çıkarmamaları gerekmektedir.

 

             haniflik et/ destekle (şirke ve tağuta karşı çaba göster/ sosyal yardım

             yap)

 

             Ayette geçen “صلّ  salli” sözcüğünün dil bilgisi kurallarına göre “صلى  saly” kökünden de, “صلو  salv” kökünden de türemiş olması kabildir. Hem “صلى saly” hem de “صلو  salv” sözcükleri nakıs sözcüklerdir. Nakıs sözcüklerin sonundaki harf-i illet, sözcüklerin değişik kalıplardaki çekimlerinin bir çoğunda ya ى ya harfine dönüşüme uğrayarak “ ى ya” ile gösterilir, ya da cezm hallerinde düşer. Bu durumda anlamları birbirinden farklı olan bu köklerden türemiş olan sözcüklerin gerçekte hangi kökten türediğini anlamak zorlaşır ve sözcüklerin ne manalara geldiği hakkında bazı karışıklıklar ortaya çıkar. Bu sebeple sözcüklerin hangi kökten türediği konusunda dikkatli bir tahlil yapmak, Kur`an`ın mesajını doğru anlamak bakımından çok önemlidir.

             Ayetteki “صلّ  salli” sözcüğünün hangi kökten geldiği araştırılırken ilk bakılacak şey, köklerin anlamlarıdır. Bu köklerden “صلى saly” sözcüğü; “ateşe atmak, ateşe girmek” demektir. Bu anlama göre “صلّ  salli” sözcüğünün “saly” kökünden türemiş olması, konumuz olan ayetin peygamberimize “ateşe gir, kendini ateşe at” emrini vermesi anlamına gelir ki, bu mantıksızdır, dolayısıyla yanlıştır. Şu hâlde ayette geçen “صلّ  salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesindir. Türkçe`deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kendisinden türediği ve “ateşe atmak, ateşe girmek” anlamına gelen “صلى saly” sözcüğü, bu anlamıyla Kur`an`da kullanılmıştır:

 

Hakka; 31:                    Sonra cahime (cehenneme) sallayın (صلّوه  sallûhu) onu.

 

             Ayrıca, bu kökten türemiş ve bu anlamda olan “صلّوه  islâvha, يصلى  yeslâ, وسيصلون  veseyeslâvne, ساصليه  seüslîhi, lâyeslâha” gibi sözcükler Kur`an`da bir çok yerde geçmektedir.

 

             Bu ayette geçen “صلّ  salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesin olduğuna göre, sözcük “صلو  salv” kökünden türemiş olmalıdır.

             “صلو  Salv” sözcüğü, isim olarak “uyluk”, fiil olarak da “uylukları hareket ettirmek” demektir. Bir kimsenin herhangi bir yüke destek vermek istediği zaman, uyluğunu (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) yatay hâle getirip yükün altına sokarak destek sağlaması da bu sözcük ile ifade edilir. Emir kipi olarak “صلو salv” kökünden türediği kabul edildiğinde “صلّ salli” sözcüğü, “uyluklarını hareket ettir,  ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, çok çalış, çok gayret et, destek ol, sosyal yardım yap” anlamındadır. “صلّ  Salli” sözcüğünün “tef`il” babından olması, bazen fiile, bazen özneye, bazen de tümlece “çokluk” anlamı kazandırmaktadır.

 

             “صلو  Salv” sözcüğünün mastarı aslında “صلوة  salvet” olup, sözcük nakıs (sonu harf-i illetli) olduğundan genel dil bilgisi kuralları gereği “ صلوة  salât” şekline dönüşmüştür. Ama “lâm elif” ile yazılmayıp “lâm” ve “vav” harfleriyle “صلوة  salât” (و  vav harfinin gösterimi ile) şekliyle yazılır. Zaten “صاوة  salât” sözcüğünün çoğulu olan “صلوات  salâvat” sözcüğünde de “صلو  salv” kökünün “و  vav” harfi açıkça ortaya çıkmakta ve okunmaktadır. Bu durumun başka kelimelerde de bir çok örneği vardır.

             Meselâ “ غزى gazâ” sözcüğünün mastarının “ غزوة gazve”, “غزوة gazve”nin çoğulunun da “ غزوات gazevat” olmasına rağmen fiil çekimlerinde “ وvav” harfi ya “ ىya”ya dönüşür, ya da düşer yok olur.

             Bütün bunlar bize göstermektedir ki, bu ayette geçen “صلّ  salli” sözcüğü kesinlikle “صلو  salv” kökünden türemiştir. Dil bilgisi kurallarına göre; aslı “صلوة salvet” olan “salât” mastarının, geçmiş zaman belirten bir fiil olan “salla” sözcüğünün, emir kipi olan “صلّ  salli” ve çoğulu “ صلّوsallu” sözcüklerinin, hepsinin birden “ صلو  salv” kökünden türediği açıkça belli olsa da, konunun önemi ve bugüne kadarki yanlış anlamlandırmalar dolayısıyla her insanın zihninde bir “acaba” sorusu kalabilmektedir. Ama Kur`an, bu soruya da cevap vermiş ve Kıyamet suresinin 31 ve 32. ayetlerinde “صلّى  salla” sözcüğünü karşıt anlamı ile birlikte kullanmak suretiyle bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur:

 

Kıyamet; 31, 32:          Felâ saddaqa velâ صلّى  Sallâ velâkin kezzebe ve 

                                        تولّى   tevellâ.

                                        O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/ destekledi.

                                        Ama yalanladı ve geri durdu.

 

             Ayette geçen dört eylemin ikisi, diğer ikisinin karşıtı (zıt anlamlısı) olarak gösterilmiştir. Yani “كذّب  yalanlama”nın karşıtı “صدّق  tasdik etme” olarak belirtilirken, “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lâkayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” anlamlarına gelen “تولّى tevellâ” sözcüğünün karşıtı (zıt anlamlısı) olarak “ صلّى  salla” sözcüğü kullanılmıştır. Bu durumda “صلّى salla” sözcüğü; “sürekli ileri atılmak, ilgisiz kalmamak, pasif olmamak, hep aktif olmak” anlamlarına gelmektedir. Asr suresinde geçen ve anlamı, “yanlışları, bozuklukları, çirkinlikleri ortadan kaldırmak için çalışmak” olan “ عملوا الصّالحا 78;  salihat işlemek” fiili de, “salla” fiilinin farklı bir ifadesidir.

 

             Namaz anlamına gelen lâm-ı tarifli “الصّلوة  salat”, yani “es-salât”ın yapılması, icrası, namaz kıl/ kılınız emirleri, namaz kılmakla ilgili cümleleri, Kur`an`da “ صلّ  salli” şeklinde değil de, “اقم الصّلوة  ekım-ıs salâte, اقيموا الصّلوة  ekımu-s salâte” gibi “اقامة  ikame” fiili ile birlikte kullanılmış hâlde toplam 67 yerde geçmektedir.

             Sözcüklerin asıl anlamlarından yan anlamlarına kayması doğaldır. Ama bu kaymada, “نحر      nahr” ve “ابتر  ebter” sözcüklerinin tahlilinde de göreceğimiz gibi ana eksen kaybolmaz. “ صلوة  Salât” sözcüğündeki anlam kaymasının sebebini biz, “İsrailiyat” olarak görmekteyiz. Çünkü İbranice`de de “salât” sözcüğü vardır. İbranice`deki “salât” sözcüğü “selâmlama, selâm durma” anlamına gelen “Saluta” fiilinden gelmektedir. Bu sözcük, İbranilerden Araplara, onlardan da Endülüs yoluyla batı dillerine (örneğin Fransızca, İtalyanca ve İngilizce) geçerek “salutation” şeklini almıştır. Ama görünen o ki, sözcüğün İbranice anlamı, Arapça anlamını bastırmış ve Müslümanlar ile Kur`an arasına yüce dağlar gibi girip oturmuştur. Yüce dağlar gibi girip oturmuştur çünkü, “saluta” sözcüğünün türevlerinden olan “صلوات salavât” sözcüğü, Hacc suresinin 40. ayetinde İbranice anlamıyla yani “manastırlar” anlamıyla yer almasına rağmen bu husus, Müslümanlarca dikkate alınmamış ve hâlâ da alınmamaktadır.

             “الصّلوة  Salât” sözcüğünün anlamı konusunu, ünlü bilgin Ragıb el İsfehânî de Müfredat adlı eserinin “salat” maddesinde; “lügat ehlinin çoğu `الصّلوة salat`, dua, tebrik ve temcidtir demiştir” diyerek âdeta geçiştirivermiştir.

 

             Bu konunun saptırılması ya da cehalet yüzünden yanlış anlamlandırılmasının sonucu bir de; “salâvat getirme/ salâvat-ı şerife okuma” ortaya çıkmıştır. Bugün için piyasadaki bütün ilm-i hal kitaplarına göre; “Allahümme salli… ya da bunun değişik versiyonlarını söylemek” demek olan “salâvat”, Kur`an`da bambaşka bir anlamda kullanılmıştır. Ne gariptir ki, Kur`an`ı değil de rivayetleri ön plâna çıkaran bu kitaplar da kendi uydurdukları “salâvat” kavramını Kur`an`a, Ahzab suresinin 56. ayetine dayandırdıklarını iddia etmektedirler. Ama onların Türkçe diye sundukları da Arapça olduğundan kimse sözcüklerin gerçek anlamlarını öğrenememekte ve gerçekler, yalan ya da cehalet örtüsü altında kalmaktadır. Yukarıda yaptığımız tahliller ışığı altında konunun anahtarı olan ayet şudur:

 

Ahzab; 56:                    Şüphesiz Allah ve melekleri peygamberi destekliyorlar/

                                        ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar.

                                        Ey müminler! Siz de ona destek olun/ ona yardım edin/

                                        onun için gerekeni yapın ve

                                        onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın!

 

             Yalancılar ya da cahiller ise, bu ayete dayanarak şunu söylemektedirler:

 

             “Allahümme salli alâ Muhammed ve sellim…” yani, “Ey Allahım! Muhammed`e sen yardım et, gerekli desteği sen yap ve onun güvenliğini sen sağla…”

             Bu durum, gerçekten de çok büyük bir tezat (çelişki) ve iğrenç bir küstahlıktır! Tıpkı Maide suresinde anlatılan, Musa peygamber ile Beniisrail arasındaki ilişkiyi andırmaktadır:

            

Maide; 24:                    Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz oraya asla

                                        girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın.

                                        Biz şuracıkta oturacağız.”

 

             Bu ayetin indiği zamanda “Sahabe-i kiram”ın bir köşeye çekilip “Allahümme salli ve sellim..” demediği, ama varıyla yoğuyla, canıyla harekete geçip Allah yolunda peygamberimize destek olup, güvenliğini sağladığı tartışmasız olarak bellidir. Böyle olmasına rağmen Allah`ın dinine bu tip uydurmaları sokmaya çalışanlar ya kasıtlı ihanet içindedirler ya da özendirme amaçlı cehaleti temsil etmektedirler!

 

             ve nahr yap.

 

             “نحر  Nahr” sözcüğünün bir-iki kelime ile Türkçe`ye çevrilmesi mümkün olmadığı için, surenin çevirisinde aynen bırakılmış, açıklaması burada yapılmıştır.

             Bu sözcük klâsik eserlerde iyice irdelenmeden, en uzak anlamı olan  “kurban kes” şeklinde Türkçe`ye çevrilmiştir. Bu durum ise tam anlamıyla “ğalat-ı meşhurun fasih lisana yeğlenmesi (ünlenmiş, hatalı sözcüğün, orijinaline tercih edilmesi)” demektir. Yapılan hatanın sürdürülmesi edebiyat konusunda belki bir sakınca doğurmaz ama dinî umdelerin (dinin temel ilkelerinin) yozlaşması, yozlaştırılması bakımından büyük sakıncalar doğurmaktadır.

             İsim olarak kullanıldığında; “göğüs, gerdan” anlamına gelen “nahr” sözcüğü, mastar olarak kullanıldığında; “eli göğse değdirmek, göğüslemek, ve devenin göğsüne bıçak saplayıp kesmek” anlamlarına gelir. Türkçe`deki “intihar” sözcüğünün aslı da buradan gelmektedir. Ayette “وانحر  ve-nhar” emir kipiyle yer aldığına göre bizim konumuz, sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki üç değişik anlamıdır.

             Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki birinci anlamı; “elini göğsüne değdir” emridir. İmam-ı Şafii bu “ve-nhar” emrini, “kurban kes” ya da “deve kes” olarak değil, “ellerini göğsüne değdir” olarak anlamış ve namaz kılarken alınan ara tekbirlerde ellerin göğse değdirilmesine içtihat etmiştir. Bu nedenle Şafii mezhebine mensup Müslümanlar(!), namaz kılarken bu içtihada uyarlar.

             Şii müfessir ve fakihler de, Ali ve ehlibeyt kaynaklı rivayetleri dikkate alarak bu emri, namazda kıyamda iken ellerin göğse kaldırılması ve namazda tekbir getirirken ellerin boğaz çukurluğunun hizasına kadar kaldırılması olarak anlamış ve uygulamışlardır.

             Kimileri de bu emirden, namazda göğsün kıbleye döndürülmesi, kesinlikle başka yönlere yalpalanılmaması gerektiğini anlamışlardır.

             İmam-ı Azam Ebu Hanife`nin ise bu ayeti nasıl anladığı, eserlerinin zülfüyâre dokunması sebebiyle olsa gerek, zamanın idarecileri tarafından yok edilmesi sonucu bilinememektedir.

             Ancak, dikkat edilirse bütün bu anlayışlar, namaz esnasındaki hareketlere yöneliktir. Oysa ayette bu hareketin namazda olacağına dair hiçbir işaret, delâlet, karine (ipucu) yoktur.

             Bize göre, namazda iftitah tekbirinde (namazın başlangıcındaki ilk tekbir) ya da ara tekbirlerde ellerin göğse kaldırılması, dilimizin Allah-ü Ekber (Allah her şeydan daha büyüktür) dediği sırada bu inancımızı, bu anlayışımızı lisan-ı hâl (beden dili) ile de pekiştirmemiz anlamına gelir. Yani bu hareket, Allah`tan başka her şeyi arkaya attığımızı ifade eder. Sure peygamberimize hitap ettiğine göre de  bu emirle istenen; peygamberimizin, hakkında çıkarılan kin dolu söylentileri, kendisine yapılan kötü davranışları, düşmanlıkları, hileleri, tuzakları arkaya atması, dikkate almaması, boş vermesi, elini sallayıp geçivermesidir.

             Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki ikinci anlamı; “göğüslemek, göğüs göğse gelmek” demektir. En fazla kullanılanlardan birisi olan bu anlam, Arap şairleri tarafından boğaz boğaza gelmeyi, göğüs göğse dövüşmeyi ifade etmek için kullanılmıştır. Ayrıca bu sözcük Arapça`da “evleri göğüs göğse (karşı karşıya)” deyiminde de bu anlamda kullanılmıştır.

 

             Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki üçüncü anlamı; “deveyi göğsünden hançerle kes” demektir. Dikkat edilirse bu anlam içinde “kurban” sözcüğü yer almamaktadır. Yani bu anlam esas alındığında, ayetten, “kurban kes” veya “deveyi kurban kes” gibi anlamlar çıkmaz, sadece “deve kes” anlamı çıkar. Bu takdirde ayetin anlamı; “Seni üzüyorlar, sana düşmanlık ediyorlar, sen de uyluklarını hareket ettir,  ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, çok çalış, çok gayret et, destek ol, sosyal yardım yap ve deve kes” olur.

             O günkü şartlar altında peygamberimize kasaplık yapmasının emredilmiş olması, anlamsızdır. Çünkü bu sure indiğinde peygamberimiz hâlâ insanlara tebliğde zorlanmaktadır, yeterince taraftar edinememiştir. İşler henüz teori/ iman boyutundadır. Tebliğin dışında herhangi bir eylem söz konusu değildir. Bu aşamada Rabbimiz ona sadece secde ile yakınlaşmasını (Alak; 19) emretmiştir. Yani bu surenin indiği zamanki kurban (Allah`a yakınlaştıracak eylem) sadece secdedir. Kevser suresinin iniş sırasına göre 15. sırada indiğini bilenler ve sure ile ayeti o ortama göre ele alanlar, “ve-nhar” emrinden kesinlikle “kurban kes” anlamını çıkarmazlar.

             Kurban ile ilgili olarak Kütüb-ü Sitte`de 26 rivayet mevcuttur. Ama bunların çoğu aynı rivayetin farklı kişiler tarafından nakledilmiş şeklidir. Bu rivayetlerin hepsinde konu edilen kurban ve kurban ile ilgili bilgiler, haccda hacıların mükellef tutulduğu “هدى  Hedy`e (hacıların hediyesi)” yöneliktir, yoksa bayram havası ile sağda solda hayvan kesmeye yönelik değildir. Rivayetlerin ve tarihî belgelerin hiçbirinde, Mekke`de bu sure indiği dönemlerde ve Medine dönemindeki hacca kadar bir kurban olayı anlatımı söz konusu değildir. Yani ne peygamberimiz, ne o günkü Müslümanlar, bu ayetler indiği zaman Mekke`de kurban kesme şeklinde bir ibadet yapmamışlardır.

             Ragıb el İsfehânî de, Müfredat adlı eserinde “nahr” sözcüğünü açıklarken;  “haccda, Mina`da kesilmesi gereken hediye” olarak açıklar. Ancak, Hedy`den bahseden Bakara suresinin 196. ayeti, Maide suresinin 2, 95 ve 97. ayetleri ve Feth suresinin 25. ayeti henüz inmemiştir, çünkü bu ayetler Medenî`dir. Dolayısıyla Kevser suresi indiği sırada Hacc ile ilgili bir hüküm henüz ortada yoktur. Böyle olmasına rağmen Ragıb`a göre de “nahr”, hacda kesilen hediyenin dışında bir şey değildir, kurban adı altında günümüzde yapılan kesimle ilgisi yoktur.

             Bazıları kurban konusunu İbrahim peygambere bağlarlar ve onun oğlunu kurban edişini konu alan bir çok Kur`an dışı kültürü kendilerine kaynak kabul ederek detaylara girerler. Ama Kur`an`a, Saffat suresinin 83-113. ayetlerine baktığımızda ise, bu olayların kurban ile uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı görülmektedir. Yine bazıları da Maide suresinin 27-31. ayetlerindeki “iki âdemoğlu” kıssasından kurbana kaynak aramaya çalışsalar  da ilgili pasajda hayvan kurban etme anlamı bulunmamaktadır.

             Müslümanların nerede ve ne amaçla hayvan keseceği, Hacc suresinin 34-38. ayetlerinde açıklanmıştır.

 

             Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında Kevser suresinin 2. ayeti; “Madem Rabbin sana kevseri (bu kadar bol nimeti) verdi, öyleyse sen de Rabbin için çok çalış, çok gayret et, uyluklarını hareket ettir, ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, destek ol, sosyal yardım yap, gerisini boş ver, düşünme, önüne gelecek her zorluğu göğüsle, sabret!” anlamındadır.

 

             3.   Ayet:

 

             Kesinlikle ebter olan sana kin duyanın kendisidir.

 

             “ابتر  Ebter” sözcüğü “بتر  beter” sözcüğünden türemiştir. İlk vaz`ı (ilk anlamı, birinci anlamı); “kuyruğu köküne kadar kesmek” demektir. Kuyruğu olmayan eşeğe “حمار ابتر  hımarun ebterü” denilirdi. Daha sonraları hayır hasenat yapmayan kimselere, sonu zürriyeti olmayan (özellikle de erkek çocuğu olmayanlara, zira kız çocuğu şark kültüründe evlâttan sayılmazdı) kimselere “ebter” denilir oldu. Bu sözcük Türkçe`ye de geçmiştir. Birisine beddua ederken “beter ol!” denir. Bunun anlamı “senin sonun olmasın, perişan ol!” demektir.

             İlk andan itibaren her kâfir ve yakın çevresi, peygamberimizi değişik sıfat ve yakıştırmalarla kötülemeye çalışmış, hâlâ da çalışmaktadır. Peygamberimize ve dolayısıyla İslâm`a o günlerde sataşanların eli boş kalmıştır. Hem emekleri boşa çıkmış hem de nesepleri, soyları sopları sahneden silinmiş gitmiştir. Bu ayetlerden anlıyoruz ki bu gün de yarın da yine aynı şekilde olacaktır.

 

                                                                                  Doğrusunu en iyi bilen Allah`tır

 

Kaynak: İşte Kur'an. (HAKKI YILMAZ)

 

 

 

 

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 Selam Dost1,

  Kevser süresi hakkında yaptığınız bu çalışma gerçekten çok faydalandığım bir çalışma olmuş.Bu güzel çalışmandan bizi nasiplendirdiğin için rabbim sizden razı olsun.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

SEVGILI DOST1

ALLAH RAZI OLSUN,ORJINAL ARAPÇA METİNDE İÇİNDE KURBAN YADA HAYVAN GEÇMEDİĞİNE DİKKAT ÇEKTİĞİM KEVSER SURESININ GERÇEK MEALINI ENGIN ARAPÇA BILGINLE AYRINTILI AÇIKLAYIP PAYLAŞTIĞIN İÇİN..

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

Bu güzel çalışmalarınız için çok teşekkürler arkadaşlar. Kurban Bayramı ile ilgili bize düşen ise sanırım Allah' ın sünnetinin (sistemini) fitne ve fesat ile dolmasını engellemeye çalışmaktır. Yüzmilyonlarca insan Kurban Bayramı' nı öyle ya da böyle kutluyor. Bunu değiştirmek olası değildir. Öyleyse bizler bu bayramların en güzel şekilde insanların şirke girmelerini engelleyecek şekilde,mümkün olduğunca akrabaların birbirini ziyaret ettikleri, sistemin zorda olan insanlarına yardım edilip dengenin sağlandığı haliyle katkıda bulunmaktır.Öyle ki rabbimiz isterse bu toplu kan akıtılan bayram sistemini alaşağı eder yerine bir başka sistemi getirir. Sonuçta bu olay rabbimizdendir olumlu ya da olumsuz bize düşen ise mümkün olduğunca hanif rol oynayıp insanları şirkten uzak tutmaya gayret etmek ve salat etmelerini sağlamaktır.



__________________
Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 
hubeyb
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 14 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 58
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hubeyb

selam dostlar
benimde bir sorum olucakki elimde olan furkan kura araştırma programında ki bul yerine kurban yazdığımda karşıma şu ayetler bu bi çıktı ;

(ÂLİ IMRÂN suresi 183. ayet) Onlar şöyle demişlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir resule inanmayacağız." Söyle onlara: "Size benden önce o dediğinizle birlikte açık deliller getiren resuller gelmişti. Peki, madem doğru sözlülerdiniz neden onları katlettiniz?"
ve bir de arapçasını yazayım;
Ellezine kalu innellahe ahide ileyna ella nü'mine li rasulin hatta ye'tiyena bi kurbanin te'külühün nar, kul kad caeküm rusülüm min kabli bil beyyinati ve billezi kultüm fe lime kateltümuhüm in küntüm sadikiyn
kevser suresi ise şöle
1-İnna a'taynakel kevser
2-Fe salli li rabbike venhar
3-İnne şanieke hüvel'ebter


(MÂİDE suresi 95. ayet) Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır

arapçası;
Ya eyyühellezine amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihi zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakine ev adlü zalike siyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe yentekimüllahü minh vallahü azizün züntikam.

dost1 de belirttiği gibi venhar sosyal yardımdır ben kurbanla ilgili iki sözcük anladım birisi hedy diğeri de ali imran suresindeki 183.ayetteki geçen kurbanin sözcüğüdür yanlışım varsa düzeltmenizi rica ederim.

ayrıca arkadaşlardan kuraban bayramı hakkında geniş bilgi verseniz yeni bir başlık adı altında çünkü toplumumuzda kurban diyince akla gelen tek şey kurban bayramı ve adak ama ayetlerden anlaşılan gaye ise Allahın iisminin anıllması ve infak bunu bir zamana bağlamak olur mu ?
düşünelim ki kaç kişi sırf Allah rızası için gidip te bir kurban kestirip fakirlere dağıtıyor yok diyemem sanırım vardır ama sayısı kaç kişidir bilinmez?
ayrıca kurban nedir?ne zaman kesilmeli yada isteğin zaman kesilirmi ?gayesi nedir?hacdaki kurban nedir?hadislerde anlatılan kurban tariflerini ele alırken yanlışlarını eleyerek yapsak çünkü doğruyu bulmak yanlışları devreden çıkartıp gerçeği tek başına bırakmak bence en güzel yoldur eğer ki derseniz biz hadisi kaynak olark grmeyiz elbette derim ama sen az uğraşınla başkalarına çok güzel bir şey olan kuran bilgisi vereceksin kardeşim doğru yolun kuran olduğunu öğretecesin ben bu fikirdeyim
insanlar şu iayetleri göz ardı ediyorlar ki;
Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma.(ÂLİ IMRÂN suresi 60. ayet)

Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım?

6 Enam Suresi 114

(CÂSİYE suresi 6. ayet) İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!













Yukarı dön Göster hubeyb's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hubeyb
 
tesliman
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 29 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 113
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı tesliman

BU SAYFALARA YAKIŞTIRILMADIĞINDAN SİLİNMİŞTİR!



__________________
Yaradan bana akıl-vidan ve bir de yaşam kitabını vermişken
neden kendime havadan klavuzlar bekleyim??
Yukarı dön Göster tesliman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: tesliman Ziyaret tesliman's Ana Sayfa
 
Mircan
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1277
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Mircan

Selam tesliman,

Müzakere ederken uslubumuza biraz daha dikkat edelim.Kimse alim değil,kimse bilgi küpüde değil,sorgulamalarını önce kendi içinde yumuşattıktan sonra burada bizlerle paylaşman daha doğru bir davranış biçimi olacaktır.Böyle yaparsa eminim aradığın sorulara cevap verecek birilerini bulabilirsin.

Bayram kutluyoruzda ne yapıyoruz,çılgın partilermi düzenliyoruz,uzun zamandır görmediğimiz dostlarımızı arıyoruz,küs olduklarımızla barışıyoruz,fakire fukaraya yardım ediyoruz,büyüklerimizi ziyaret edip gönüllerini alıyoruz.Bunun neresi kötü???

Sevgilerimle

 

Yukarı dön Göster Mircan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Mircan
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

Selam

safbilgi ve dost1 kardeşin kevser suresinde yapılan "kurban kes" şeklindeki meallendirmenin yanlış olduğunu ve doğru meallendirmenin ne olduğu hakkındaki açıklamaları için teşekkür ederim

 



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Selam Savana

Kendı adıma ben tesekkur ederım ,bende senın cılbab konusundaki Hasan Beyle yaptığın faydalı muzakereyı izlemekteyım.Allah razı olsun konular ınce detayına kadar ırdelenmelı,herkes ıyıce anlamı.

Okuyucular için tekrarlıyım:

Kevser suresınde Ebu Cehılın yaptığı ıftıraya gögus ger dıyor.

''SOYU KESIK OLAN EBU CEHILDIR ÖYLEYSE DEVEYI GÖGSUNDEN KES'' BU MANTIKSIZ MEALI 1400 SENE YUTAN ISLAM CAMIASI BUYUK ZIYANDA ,KASAPLIK EMREDILMEDI ...

PEYGAMBERIMIZE,HALIFELIK,TEBLIĞ,ŞİRKSIZ İSLAMI, HANİF ŞEKİLDE İBRAHİM GİBİ YAYMA EMREDILDI. 

VE MAALESEF BU YOZLAŞMANIN ÇOK KUCUK BİR KISMI, BUZDAĞININ GÖRUNEN YUZU... 

 

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
Mircan
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1277
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Mircan

Selam,

Kevser suresi bir tarafada,Ademin iki oğlunun Allah'a adanacak kurbanla imtihan edilmesi(Maide27),İbrahim Peygamberin cocuğu olması karşılığında Rab'bine verdiği söz ve gerçekleşen mucize(Saffat 100-107)

Peki ya Hacc suresinin 37 ve 38. ayetleri? Benmi yanlış anlıyorum acaba

Allah'ın adını anarak tanımladığı hayvanları kesmeyelim mi?,kesip bir kısmını yoksula bir kısmını gelene gidene dağıtmayalım mı? Bu işi sadece marketler ve kasaplar mı yapsın?

Yukarı dön Göster Mircan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Mircan
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats