HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: TEPKİLERİ DİN EDİNMEK VEYA TEPKİLERİ DİN Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
savasen
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 24 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 331
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savasen

TEPKİLERİ DİN EDİNMEK VEYA TEPKİLERİ DİN DİYE YAŞAMAK

Günümüz dünyasında insanca yaşamanın zorluğunu, egemenler dışındaki tüm insanlar farklı boyutlarda da olsa bilirler. Sadece egemenlerin zevklerine ve dünya algılamalarına göre düzenlenen günlük hayat egemen olmayanlar için çok zaman katlanılması zor bir işkenceye dönüşür. İnsanoğlu doğal fıtratına uygun hareket etse, yani hayat doğal seyrinde sürse, bu zorluklar olmayacak, insanlar mutlu ve barış içerisinde yaşayabilecektir. Ancak yeryüzündeki mevcut yapılanma buna imkan vermemekte, insanlar, zulüm ve haksızlığın egemen olduğu bir hayatı yaşamak zorunda kalmaktadır.

Hayat doğal seyrinde sürmeyince, toplumlar, sınıflara ve kamplara bölünür. Sınıfların ortaya çıkması sınıflar arası rekabetin oluşmasını sağlar. Sınıfların varlığı ve aralarındaki rekabet, bu farkı uçuruma dönüştürür. Bu uçurum hergün biraz daha derinleşir. Ve hayat sadece en üsttekinin yaşayacağı şekle dönüşür Eğer toplumların üzerinde kendi özgür iradeleriyle uzlaştıkları ve sorunlar ortaya çıktığında hakem olarak kabul ettikleri sosyal, siyasal ve adli bir organizasyonları yoksa güce dayalı bir hayat algılaması ortaya çıkar. Güçlü olan, güçsüzü veya daha az güçsüzü kendi hegemonyasına alır. Güçsüzler ve daha az güçsüzlerse bunu doğal bir olgu imiş gibi kabullenerek sıranın kendisine gelmesine beklerler. Bazı dönemlerde bu hastalıklı durum biraz değişse, adalet, yerel bazda gerçekleşse de bu durum genelde hep böyle devam eder gider.

Bugün için de genel durum sadece en üsttekinin yaşayacağı şekilde kurgulanmış ve onların arzularının gerçekleştirmek için sürmeye devam ediyor. Diğer sınıfların mensupları ise bu hayatı devam ettirmede, dişli olma ötesinde başka bir görev görmüyorlar. Artık bu sınıfların mensuplarına da üst sınıf tarafından, bir dişli olarak-bir insan olarak değil-bakılıyor. Hakları da dişlinin hakları çerçevesi içinde ele alınıyor. Bu baskı ortamı, insanların gerçek konumlarını unutarak oluşturulan bu gayri meşru durumun meşrulaştırılmasını ve kendilerine dayatılan kimliği kabullenmeleri sonucunu doğuruyor. Ancak bu, yaşanılan hayatın baskı ve yıldırma üzere kurulduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Baskı ve yıldırmayı esas alan tek yanlı yönetim algılamalarının egemen olduğu toplumlarda, zaman içerisinde güçlüler güçsüz hale dönüşüp, daha az güçlüler egemen hale gelirler. Tarih muhalif yapılanmaların ve başkaldırıların örnekleriyle doludur. Ancak bu muhalif yapılanmalar tüm toplumu veya sınıfları içine alacak kadar toplumun tüm kesimlerini kapsamaz, sadece güç merkezlerinin değişmesini sağlar, üstelik toplumun kaderinde ve çektiği sıkıntılarda fazla bir değişiklik olmaz. Dönüşümlü olarak da olsa egemenliği ellerinde tutan sınıflar başkaldırının toplumsal bir muhalefete dönüşmemesi için ellerinden geleni yaparlar ve kendilerince gerekli gördükleri önlemleri de alırlar. Bu önlemlerin en başında da, tarihin ilk çağlarından beri uygulaya geldikleri bir metot var ki birkaç istisna dışında hep başarılı olagelmiştir. Bu metodun adı "tepkisellik"tır. Muhalifleri tepkiselliğe düşürmektir.

Biraz açarsak: Hakim sınıf, kendilerine zarar vereceğini tahmin ettiği kitlelerin, düşüncelerinin ve birlikteliklerinin olgunlaşmasına fırsat vermeden onları zulme, baskı ve yıldırmaya karşı aktif tavır almaya teşvik ederler. Sadece teşvik etmezler uygun organizasyonlar kurarak sahte öncüler, hatta sahte ayaklanmalar da icat ederler. Böylece potansiyel muhalif algılamaları, muhalif oluşumlara dönüşmeden, egemenler için tehlike çanları çalmadan çok önceden kolayca etkisiz hale getirir ve istedikleri hayat seyrinin devamını sağlamış olurlar...

İnsanoğlu gerek bireysel gereksel toplumsal bazda bir kez tepkiselliğe düştü mü, bu tepkisellik kısa bir zaman içerisinde düşüncesinin ve hayatının her yönünü kaplar. Artık her şeyine bu tepkisellik yön verir. Bu noktadan sonra zulüm sahiplerine fazlaca bir şey yapacak bir şey kalmaz. Olayları dikkatlice izlemeleri yeterlidir. Tepkiselliğin görünen iki temel soncu vardır: Birincisi kitleler, düşünerek, planlayarak, organize olarak herhangi bir iş yapamaz hale gelirler. İkincisi mevcudu, var olanı, yaşaya geldiklerini, geleneklerini kutsamaya başlarlar.

Şimdi bu girişten sonra dünyamıza, içinde yaşadığımız coğrafyaya şöyle bir göz atalım: Yüz yıllardır Kur'an'ın İslam’ından uzaklaştırılan veya başka bir deyişle İslamla tanışmalarına imkan verilmeyen kitlelere, bazı bölgesel ve milli masallar İslam veya din diye yutturulmuş. Kitleler de bu "kumdan şatolara" çekilerek efsane ve zandan oluşan dinlerini içselleştirmeye çalışarak hayatlarını sürdüre gelirler. Bu kitleler alabildiğine taklitçi olmalarına karşın, en katı bir şekilde yenilik karşıtıdırlar da. Ancak bu durum, onların bilinçsizce de olsa üst kattakilere karşı gizli bir hayranlık duymalarına engel olmaz. Sorulduğunda egemenlerden rahatsız olduklarını söyleseler bile bu durum pek değişmez. Egemenlerin sahip olduğu güç onları büyüler. Genel olarak güce tapınıldığı için; ya güç karşısında boyun eğilir, bu tavrın fazileti sayılıp dökülür, hatta dini gerekçeleri sıralanır, ya da ani patlamalarla egemenler daha güçlü ve daha haklı (!) hale getirilmiş olunur. Egemenler kendi aralarında yer değiştirse de yaşananlarda, özellikle de sıkıntı çeken kitleler açısından çok fazla bir değişiklik olmaz. Zulüm, baskı ve haksızlıklar devam eder. Çünkü din diye sarıldıkları efsaneler onlarla birlikte sınıf değiştirmezler; nadiren böyle bir şey olsa bile zulümlerini bu efsaneler adına sürdürürler.

Kur'an'ın İslam’ından uzaklaştırılan bu kitleler okumayı sevmezler ve okuyanı da hoş-görmezler. Çünkü okumanın kafayı karıştıracağına İnanırlar. Özellikle de anlayarak Kur'an okunmasına karşıdırlar. Bu nedenle bir sürece yayılan, planlı, programlı bir mücadeleyi, kimlik ve kişilik oluşturan, bireyleri ve özgürlüklerini önemseyen bin anlayışın oluşup gelişmesini akılarına bile getirmezler. Egemenlerden gelen saldırıya ses çıkarmayıp susmayı tercih ederken, kendi içlerindeki farklı seslere asla tahammül edemezler. Bunun bir yansıması olarak, sürekli kendilerine zulmeden, hertürlü haklarını-başta dinlerini-ellerinden alan egemenlerle mücadele etmeyi akıllarına getirmezken, güçleri oranında Kur’anı anlayıp, hayatlarını anladıkları kadar Kur’an’a göre düzenlemeye çalışanlara sataşmaktan geri durmazlar. Onlara göre Kur'an'daki İslamı anlayıp yaşamaya çalışan insanlar, bu egemenlerden daha zararlıdırlar. Çünkü Kur’an diyen bu insanlar, kendilerine dinlerinin Kur'an'a uymadığını söyleme cesareti göstermektedirler.

Böylece tartışma ezenlerle ezilenler arasında, yani egemenlerle halk kitleleri arasında olması gerekirken, egemenlerin yönlendirmesiyle, elbette kitlelerin din algılamalarının bir sonucu olarak mücadelenin tarafları değişir. Mücadele ve kavga kitlenin içine kayar... Kitle kendi içinde yüzlerce parçaya bölünür. Kitle içindeki farklı her söz ve davranış kavga nedeni olur.

Bugün dünyada özellikle de içinde bulunduğumuz coğrafya da acı gerçek budur.. Tepkiler din haline gelmiştir. Kur'ani bir dayanağı olmayan bir çok anlayış gelenek ve uygulama şu veya bu gerekçe ve etki nedeniyle din haline-dolayısıyla İslam haline- dönüşmüştür. Tüm bunlar hayat doğal seyrinde yürümediği için böyle olmuştur. Bunda da sadece belli bir kesimin değil herkesin ortak sorumluluğu vardır.

Bu arada hayat doğal seyrinde yürürken gösterilen doğal tepkilerin, tepkisellik değil olması gereken davranışlar olduğunu da belirtelim. Çünkü haksızlığa karşı çıkmak veya ani bir refleksle haksızlığa karşı tepkisini ortaya kaymak insanoğlunun en doğal hakkı olduğu gibi en insani yanıdır da. Doğal ve insani olmayan haksızlığı sineye çekmektir ve bu tavır en az tepkisellik kadar tehlikeli bir hastalıktır. Duygu ve heyecanı ölmüş bir insanın veya toplumun bir cesetten ne farkı olabilir ki. Haksızlığa tepki göstermek kişinin ve toplumun sağlıklı olduğunu gösterir. Ancak bu tepkiler, tepkiler din edinilmeden yapılmalıdır.

Tepkilerimiz egemenleri daha güçlü değil daha güçsüz kılmalıdır. Tepkilerimiz, akletme, sağduyulu olma, adaleti gözetme, planlı hareket edebilme kapılarını kilitlememelidir. Tepkiler, tepki olsun diye, birileri bir şeyler yapıyor, öyleyse bizimde birşeyler yapmamız gerekir, mantığıyla yapılmaması gerekir. Böyle bir tepki bizi tepkiselliğe mahkum eder ve egemenleri daha egemen kılar. Zaten çok zor şartlarda sürdürülen günlük daha bir çekilmez olur ve yaşanılan durumlar yeni tepkiselliği körüklerler. Böylece oluşan/oluşturulan bu kısır döngü devam eder gider. Yüzyıllardır, belki de binyıllardır devam ede gelen şey de böyle bir şeydir.

O halde içinde bulunduğumuz şartları iyi kavrayalım, çevremizi iyi okuyalım. İlk önce de kendimizi iyi tanıyalım, inandığımız şeylerin gerçekten din olup olmadığını, başka bir deyişle inançlarımızın Kur'an'î bir dayanağının bulunup bulunmadığını sorgulayalım. Bu konuda atılacak ilk adım bir Kur’an meali alıp okumaktır. Çünkü Kur’an’ı anlamanın yolu Kemal Kelleci’nin deyimi ile “onu durmadan dinlenmeden, durmadan dinlenmeden, durmadan dinlenmeden…” okumaktır.

Allah kendi yolunda mücadele edenleri elbette yoluna iletir (29/69).

Mehmet Yaşar SOYALAN



__________________
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
Yukarı dön Göster savasen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savasen
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet


 ..Yüz yıllardır Kur'an'ın İslam’ından uzaklaştırılan veya başka bir deyişle İslamla tanışmalarına imkan verilmeyen kitlelere, bazı bölgesel ve milli masallar İslam veya din diye yutturulmuş. Kitleler de bu "kumdan şatolara" çekilerek efsane ve zandan oluşan dinlerini içselleştirmeye çalışarak hayatlarını sürdüre gelirler. Bu kitleler alabildiğine taklitçi olmalarına karşın, en katı bir şekilde yenilik karşıtıdırlar da. Ancak bu durum, onların bilinçsizce de olsa üst kattakilere karşı gizli bir hayranlık duymalarına engel olmaz. Sorulduğunda egemenlerden rahatsız olduklarını söyleseler bile bu durum pek değişmez. Egemenlerin sahip olduğu güç onları büyüler. Genel olarak güce tapınıldığı için; ya güç karşısında boyun eğilir, bu tavrın fazileti sayılıp dökülür, hatta dini gerekçeleri sıralanır, ya da ani patlamalarla egemenler daha güçlü ve daha haklı (!) hale getirilmiş olunur.
     Egemenler kendi aralarında yer değiştirse de yaşananlarda, özellikle de sıkıntı çeken kitleler açısından çok fazla bir değişiklik olmaz. Zulüm, baskı ve haksızlıklar devam eder. Çünkü din diye sarıldıkları efsaneler onlarla birlikte sınıf değiştirmezler; nadiren böyle bir şey olsa bile zulümlerini bu efsaneler adına sürdürürler. Kur'an'ın İslam’ından uzaklaştırılan bu kitleler okumayı sevmezler ve okuyanı da hoş-görmezler. Çünkü okumanın kafayı karıştıracağına İnanırlar.
    Özellikle de anlayarak Kur'an okunmasına karşıdırlar. Bu nedenle bir sürece yayılan, planlı, programlı bir mücadeleyi, kimlik ve kişilik oluşturan, bireyleri ve özgürlüklerini önemseyen bin anlayışın oluşup gelişmesini akılarına bile getirmezler. Egemenlerden gelen saldırıya ses çıkarmayıp susmayı tercih ederken, kendi içlerindeki farklı seslere asla tahammül edemezler. Bunun bir yansıması olarak, sürekli kendilerine zulmeden, hertürlü haklarını-başta dinlerini-ellerinden alan egemenlerle mücadele etmeyi akıllarına getirmezken, güçleri oranında Kur’anı anlayıp, hayatlarını anladıkları kadar Kur’an’a göre düzenlemeye çalışanlara sataşmaktan geri durmazlar. Onlara göre Kur'an'daki İslamı anlayıp yaşamaya çalışan insanlar, bu egemenlerden daha zararlıdırlar. Çünkü Kur’an diyen bu insanlar, kendilerine dinlerinin Kur'an'a uymadığını söyleme cesareti göstermektedirler...
   ..O halde içinde bulunduğumuz şartları iyi kavrayalım, çevremizi iyi okuyalım. İlk önce de kendimizi iyi tanıyalım, inandığımız şeylerin gerçekten din olup olmadığını, başka bir deyişle inançlarımızın Kur'an'î bir dayanağının bulunup bulunmadığını sorgulayalım. Bu konuda atılacak ilk adım bir Kur’an meali alıp okumaktır. Çünkü Kur’an’ı anlamanın yolu Kemal Kelleci’nin deyimi ile “onu durmadan dinlenmeden, durmadan dinlenmeden, durmadan dinlenmeden…” okumaktır.

Allah kendi yolunda mücadele edenleri elbette yoluna iletir (29/69).

  Yalnız Kuran diyenlere saldıranların ruh halini güzel ifade eden bir yazı.gerçekten çok faydalı olduğuna inandığım kısımları yeniden alıntıladım.Yazana da nakledene de teşekkürler.
 


__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
Kadim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Gönderilenler: 175
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kadim

Dün akşam bu genç yaşım ve gerçeklerin daha henüz farkına varmam nedeniyle yaşadığım bir münakaşa "Genel Tartışmalar - Debdebeli Münakaşa" nın nasıl olduğunu gördüm. Peygamber gerçekten çok sabırlıymış.



__________________
Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster Kadim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kadim
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats