HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: TEFEKKÜR Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Kur'an'da tefekkür ile ilgili bir çalışmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.

TEFEKKÜR

“Tefekkür”, Yüce Rabbimizin, üzerinde önemle durduğu ve bizlere zorunlu kıldığı bir eylemdir. Bu sebeple “tefekkür” kavramının herkes tarafından iyice özümsenmesi gerekmektedir.

 

“Tefekkür” mastarı (tefekkere fiili), üç harfli olan “fikr” kökünden (fekere fiilinden) türemiştir. “Fikr” ise; “İ’mâl ül hatarı fi ş şey’i (Bir şey hakkında ham düşünce üretilmesi)” demektir (Lisan ül Arab, cilt 7, s. 146).

 

“Fikr” (ham düşünce)” sözcüğü, Kur’an’da sadece Müddessir suresinin 18. ayetinde (tef’il babı kalıbıyla) yer almış ve orada konu edilen kişi, tefekkür etmediği, fikri (ham düşüncesi) ile hareket edip kâfir olduğu için kınanmıştır:

Müddessir; 18-25:    Düşündü ve ölçü koydu.

– O mahvoldu – nasıl bir ölçü koydu!

Yine – o mahvoldu – nasıl bir ölçü koydu!

Sonra baktı.

Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.

Sonra, arkasını döndü ve böbürlendi.

Şöyle dedi: “Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden başka bir şey değil.

Bu, beşer sözünden başka bir şey değil.”

“Ham düşünce üretmek” anlamındaki “fikr” sözcüğünden türemiş olan “tefekkür” sözcüğü ise Lisan-ül Arab’da “teemmül” olarak, “teemmül” sözcüğü de “tesebbüt” olarak tanımlanmıştır (Lisan ül Arab, cilt 7, s. 146).

 

Bu sözcüklerin Türkçe karşılıklarına göre “tefekkür”; “Herhangi bir mesele hakkında iyice, etraflıca düşünmek, zihni yormak, işin bilincine varmak, yani üzerinde düşünülen konuya ait bilgileri ve başka fikirleri karşılaştırmak, aralarındaki bağlantıları inceleyerek bir karara ve hükme varmak” anlamına gelmektedir.

 

Görüldüğü gibi “tefekkür”,  ham düşünce olmadığı gibi, sadece düşünme yetisinin ürünü de değildir;  düşünme yetisi ile birlikte, akıl, muhakeme, hafıza, dikkat gibi diğer melekelerin ortaklaşa ürettikleri bir yargıdır.

 

Böyle olmasına rağmen bu kavram Türkçe’de yaygın olarak sadece “düşünme” sözcüğü ekseninde anlaşılmakta ve ifade edilmektedir.

 

“Tefekkür”ü daha doğru bir şekilde anlayabilmek için; “düşünme” ile arasındaki farkı belirlemek, bunun için de öncelikle “düşünme”nin ne olduğunu bilmek gerekmektedir.

 

“Düşünme” başlığı altında psikoloji ders kitaplarında ve Ana Britannica ansiklopedisinde aşağıdaki bilgiler verilmektedir:

“Düşünme, beynin dolayısıyla (indirect) yaptığı bir tepkidir. … Beynimizin işleyişi yalnızca dış uyaranların varlığına tâbi değildir. Bir dış uyarıcı olmadan da beynimizin “düşünme” şeklinde faaliyetine devam ettiğini görürüz. O kadar ki, kendimizi en sakin hissettiğimiz, her şeyle ilgimizi kestiğimiz zamanlarda dahi beynin faaliyetini gözlemek kabildir: Yorgun bir insanın hiçbir şeyi düşünecek hâli olmasa da, kafasından bir yığın hayaller geçer.

 

Meselâ uykusunda rüyalar görür. Böylece zihin âdeta boş durmaktan hoşlanmazmış gibi görünmektedir. Burada beyin, kendisine bir ‘övendire’ ödevini gören maddî uyaranlara karşı değil, belki bu maddî uyaranın beyinde bıraktığı bir ‘iz’e veya onun ‘sembol’üne karşı tepki gösteriyor denilebilir. …

 

Aradan bir hayli zaman geçmesine rağmen beyni, aynı olay veya tepkiye davet eden sebep, artık maddî bir uyaran değil, o olayın algılanmasından meydana gelen, ‘olay’ın hayalleri, tasavvurlarıdır. Yani beyin o anda olaydan gelen maddî uyaranlarla değil, o olaydan arta kalmış olan ‘sembol’lerle faaliyet hâlindedir.” (Genel Psikoloji, Lütfi Öztabağ, ******** Kitabevi 7. Baskı, s. 118-119)

“Düşünme, bireyin zihinsel etkinlikleri ile dış uyaranlar arasında kurduğu bağlantıdır. …

 

Geçmişte düşünme bilinçli bir deneyim olarak tanımlanmaktaydı. Ancak, uyarıcı durumlar ile bunlara verilen cevaplar arasındaki tüm süreçler bilinçli değildir.

 

Psikanalize göre ‘birincil süreç düşüncesi’, bilinç dışı ve sözcük öncesi bir süreçtir, yani sözcüklerle simgeselleşmemiştir. Örneğin, bir isteğin insanı baskı altında bırakması sözcüklere dökülemez. Bu düşünce türünde karşıtlar bir arada bulunabilir; böyle düşünce mantık kurallarına uymaz, zaman ve yer tanımaz, neden-sonuç bağıntısı taşımaz ve bütünüyle haz ilkesi doğrultusunda, gerçeklikle bağıntılı olmayan bir biçimde gelişebilir.

 

Oysa ‘ikincil süreç düşüncesi’, gerçeklik ilkesine bağlı olarak dış nesnelerin gerçekliğini gözetir, söze dökülür, dil ve mantık kurallarına uyum gösterir. İç ve dış etkilerin yoğunluklarına bağlı olarak düşünce, mantıksal (yönlendirilmiş ve yapılandırılmış) ya da düşsel (imgesel ve fantastik) olabilir.

 

Mantıksal düşünme, yaşanan deneyimlerin sonuçları arasında bağlantı kurma yolundaki usavurmanın yönlendirilmiş ve yapılandırılmış biçimidir. Bu nitelikteki düşünce nesnel, dışa yönelik ve ‘gerçekçi’ (realistik) olarak nitelenir. Bunun karşıtı öznel, duygusal olan ‘içe yönelik’ (otistik) düşüncedir. …

 

‘Gerçekçi düşünce’, bir amaç doğrultusunda düşüncelerin bir araya getirilmesi ve düzenlenmesine yönelik mantıklı düşüncedir: Nesneler, kavramlar ya da bilgi kaynakları arasında bağlantı kurma, değerlendirme, yargılama, problem çözme ve yeni çözümler bulma, ilke çıkarsama, tümevarım ve tümdengelim gibi değişik biçimler alabilir.

 

‘İçe yönelik düşünce’, temelde düşünenin istek ve fantezileri bağlamında, dış koşullar ya da yer-zaman-nedensellik bağlantıları dikkate alınmadan gelişen düşüncedir. Bu tür düşüncenin tipik örneği, uyaranlara herhangi bir denetim uygulanmadan, düşüncelerin ansızın kendiliğinden anımsandığı serbest çağrışımdır. …” (Ana Britannica, cilt 11, s. 20)

Yukarıdaki açıklamalardan, “düşünme” hakkında şu tespitleri yapmak mümkündür:

 

- Düşünme, karşılaşılan her nesne ve olguya karşı, beyin tarafından verilen dolaylı bir tepkidir. Ancak bu tepki her zaman etki ile eş zamanlı olarak ortaya çıkmaz.

 

- Düşünme dolaylı bir tepki olduğundan, bu tepkiyi doğuracak bir etkinin bulunmaması hâlinde beynin düşünce yetisi harekete geçmez. Meselâ duyu organlarının algılama yapamadığı bir ortamda (uzayda, boşlukta) beynin düşünme faaliyetinde bulunması söz konusu değildir.

 

- Düşünme yetisi, kontrol edilemeyen, yani insana boyun eğmeyen, onun iradesi dışında her türlü koşulda faaliyet gösteren bir beyin fonksiyonudur.

 

- Düşünme, beynin bilinçli sürecinde oluşabileceği gibi (ikincil süreç düşüncesi), bilinçsiz sürecinde de oluşabilir (birincil süreç düşüncesi).

 

- Düşünme, kendisini oluşturan iç ve dış etkilerin yoğunluklarına göre; “içe yönelik” veya “gerçekçi” olarak nitelendirilebilir.

 

“Tefekkür”ü daha doğru bir şekilde anlamak amacıyla gelinen bu noktadan sonra bize göre yapılacak şey; yazımızın başında Lisan ül Arab kaynaklı açıklamalarını verdiğimiz “fikr” ve “tefekkür” kavramlarının, yukarıdaki bilimsel açıklamaların neresinde yer aldığına ve bilimsel açıklamalardaki tarifler ile Lisan ül Arab kaynaklı tarifler arasında bir fark olup olmadığına bakmak olmalıdır.

 

Ancak, bu bakışın sağlıklı olabilmesi için ise, Kur’an gözlüklerimizin takılı olması gerekmektedir.

 

Çünkü cevabını aradığımız şey, Kur’an’daki “fikr” ve “tefekkür”dür.

 

Konuya Kur’an penceresinden bakıldığında Kur’an’ın, “fikr” ve “tefekkür” kavramlarını, beynin bilinçli sürecine ait faaliyetler olarak kabul ettiği hemen görülmektedir.

 

Çünkü Kur’an’ın muhatabı “bilinçli insan”dır. Yani Kur’an’ın “fikr” ettiğini söylediği ve “tefekkür” etmesini istediği insan; Kur’an’ın muhatabı olan “bilinçli insan”dır.

 

Bu tespit, yukarıdaki bilimsel açıklamalar dikkate alınarak ifade edilecek olursa denilebilir ki; “fikr” de, “tefekkür” de, “ikincil süreç düşüncesi” kapsamındadır.

 

 

Bu noktada, “fikr” ve “tefekkür”ün, bilimsel açıklamalarda “ikincil süreç düşüncesi” olarak adlandırılan düşünceyi oluşturan “içe dönük düşünce” ve “gerçekçi düşünce”ye karşılık geldikleri zannedilebilir.

 

Çünkü bilimsel açıklamalarda, beynin bilinçli sürecinin ürünleri olarak “içe dönük düşünce” ve “gerçekçi düşünce”den başka bir düşünceden bahsedilmemektedir. Dolayısıyla “fikr” ve “tefekkür”ü, “içe dönük düşünce” ve “gerçekçi düşünce” ile özdeşleştirmek, en uygun davranış gibi görünmektedir.

 

Gerçekten de “fikr” denilen ham düşüncelerin bir çoğu vesveseden ibaret, tutarsız, anlamsız, bazıları da Kur’an’ın bildirdiği gibi insanı helâk edecek boyutta zararlıdır. Bu durumda, insanın hevasını ön plânda tuttuğu ve bu hevanın derecesine göre; içe dönük, imgesel, fantastik, düşsel olarak adlandırılan düşünce ile “fikr”, aynı şeymiş gibi algılanabilir.

 

“Fikr” ile “içe dönük düşünce” aynı şey olarak kabul edildiğinde ise, “tefekkür” ile “gerçekçi düşünce”nin de aynı şey olduğunun kabulü lâzım gelir.

 

Nitekim “tefekkür” sözcüğünü açıklayan

“karar vermek”,

“hükme varmak” gibi davranışlar ile

“gerçekçi düşünce”yi açıklayan

“değerlendirme”,

“yargılama”,

“problem çözme”,

“ilke çıkarsama” gibi davranışlar, anlamları itibariyle aynı eksende olan davranışlardır.

 

Ancak, bize göre bu yaklaşım noksandır ve bu yaklaşım ile doğru sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kur’an, yazımızın sonunda bir çok örneğini vereceğimiz gibi, “tefekkür” sayesinde insanın yanlıştan uzaklaşarak doğruyu bulacağını, gerçek başarıya ulaşacağını söylemektedir.

 

Yani “tefekkür” sonucunda, ödülü cennet olan gerçek başarı söz konusudur. Halbuki “gerçekçi düşünce”nin tarifinde, açıklamalarında, böyle bir başarıya ulaştırma özelliğinden bahsedilmemiştir.

 

Başka bir ifade ile, her aşaması bilimsel gerçeklere dayandırılarak mantıklı bir amaca göre hazırlanmış bir plân tasavvuru, “gerçekçi düşünce” olarak nitelendirilebilir ama gerçek başarıya ulaşmaya hizmet etmiyorsa, “tefekkür” olarak nitelendirilemez.

 

Örnek olarak, nükleer enerjiyi bir imha silâhı olarak geliştiren düşünce, “gerçekçi düşünce”dir ama asla “tefekkür” değildir. Bu durumda, bilimsel açıklamalarda yer alan “gerçekçi düşünce” tarifi, “tefekkür”ün açıklamasında yeterli olamamakta, noksan kalmaktadır.

 

Diğer taraftan Kur’an, Müddessir suresinin 18. ayetinde; “fikr” eden kişinin ölçü koyduğunu söylemektedir. Ölçü koymak ise, anlam olarak değerlendirme yapmayı ve hüküm vermeyi de içermektedir. Yani ayette sözü edilen kişi, bilimsel açıklamalarda “gerçekçi düşünce” olarak tanımlanmış davranışlarda bulunmak suretiyle ölçü koymuş ama sonuçta “fikr” ettiği (ham düşünce ürettiği) için kınanmıştır. Şu hâlde Kur’an’daki “fikr” eylemi; bilimsel açıklamalardaki, hevanın ön plâna çıktığı “içe dönük düşünce”yi temsil ettiği gibi, “gerçekçi düşünce”yi temsil etmektedir

 

Bu bilgiler ışığı altında, Kur’an’daki “fikr” ve “tefekkür” kavramları hakkında aşağıdaki tespitleri yapmak mümkündür:

 

- Kur’an bilinçli insanları muhatap aldığı için, Kur’an’daki “fikr” ve “tefekkür”, bilinçli beynin ürünleridir.

 

- Kur’an’daki “fikr”; bilinçli bir beyin tarafından üretilen, düşüncelerin ansızın kendiliğinden anımsandığı serbest çağrışımlardan başlayarak, değerlendirme, yargılama, ilke çıkarsama, problem çözme gibi biçimler ihtiva eden “gerçekçi düşünce”nin de içinde bulunduğu, düşünce çeşitlerinin genel adıdır.

 

- Kur’an’daki “tefekkür”; yanlıştan sakındırıp doğruyu buldurmak suretiyle gerçek başarıyı sağlayan “fikr”dir.

 

Bu son tespitin bazı yanlış anlaşılmalara meydan vermemesi için, bir hususun hemen belirtilmesinde yarar vardır:

 

Gerçek başarının elde edilmesi, insanın oturduğu yerde tefekkür etmesi ile değil, tefekkür ile bulduğu doğruları hayatına geçirmesi, o doğrulara uygun davranması ile mümkündür.

 

Nasıl ki, kuvveden fiile dönüşmeyen yanlış düşünceler sebebiyle kimsenin hesaba çekilmesi, cezaya çarptırılması söz konusu edilemezse, kuvveden fiile dönüşmeyen doğru düşünceler de kişiye ödül getirmez.

 

Gerek “fikr”, gerekse “tefekkür”, beynin düşünme fonksiyonunun ürünleri olduğu için, ancak algılanabilen varlıklar ve olaylar hakkında yapılabilir.

 

Buna göre “fikr” ve “tefekkür”, Allah’ın yarattığı ve algılayabildiğimiz varlıklar için söz konusudur ama suret olarak vasıflandırılamayan ve şekil olarak hayal edilemeyen Allah hakkında mümkün değildir.

 

Keza Kur’an’da örneklemelerle, sembollerle anlatılan cennet, cehennem ve diğer detaylardan oluşan ahiret hayatı hakkında da, bizim bulunduğumuz boyuttan farklı bir boyutta bulunduğu

(Rad; 35, Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yordu ise ateş...  

 

İsra; 60,  Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.

 

Muhammed; 15,   Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindekiyle, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?

 

İnsan; 16 Gümüşten kupalar ki, tam diledikleri ölçüde belirlemişlerdir onları.),

dolayısıyla bizim de algılayamadığımız bir âlem olduğu için, “fikr” ve “tefekkür” yapılamaz.

 

Bundan başka “fikr” ve “tefekkür”, insan beyninin ürünleri olduğundan Allah için kullanılamaz. Yani Allah’ın fikir sahibi olması veya tefekkür etmesi mantıksızdır, söz konusu edilemez.

 

Kur’an, “tefekkür” dışında, insanlara gerçek başarının yolunu gösteren iki eylemin daha var olduğunu bildirmiştir. Bu eylemlerden biri “akletmek”, diğeri de “vahye kulak vermek”tir:

 

Mülk; 10: Ve yine derler ki: “Eğer kulak vermiş olsaydık veya akletmiş olsaydık, sair/ Cehennem halkı arasında olmazdık.”

 

Furkan; 44: Yoksa onların çoğunu vahye kulak verir  veya  akleder mi  sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibidirler, hatta gidişatça daha sapıktırlar.

 

“Tefekkür”ün alt basamağı mahiyetinde olan “akletmek”, Kur’an’da mecazen “tefekkür” anlamında kullanılmıştır (Bakara; 44, 73, 76, 164, 170, 171, 242,   Âl-i Imran; 65, 118,   Maide; 58, 103,   En’âm 32, 151,   A’râf; 169,   Enfal; 22,   Yunus; 16, 42, 100,   Hud; 51,   Yusuf; 2, 109,   Rad; 4,   Nahl; 12, 67,   Enbiya; 10, 67, Müminun; 80,   Hacc; 46,   Nur; 61,   Şuara; 28,   Ankebut; 35, 63,   Rum; 24, 28, Kasas; 60,   Ya Sin; 62, 68,   Saffat; 138,   Mümin; 67,   Zümer; 43,   Zühruf; 3, Hadid; 17,   Casiye; 5,   Hucurat; 4,   Haşr; 14).

 

Ancak, “akletmek (aklı kullanmak, akıl yürütmek)” ve bu yolla “tefekkür”e ulaşmak herkesin yapabileceği bir şey olmayıp, bilginlere özgü bir beceridir. Yani bilgisizler “tefekkür” edemezler:

 

Ankebut; 43:      Bu örnekleri insanlara veriyoruz. Ama, bilginlerden başkası akletmez.

 

Vahye kulak vermek ise, vahyi kabul etmek ve onunla amel etmek demektir. Vahydeki haberler, Muhbir-ı Sadık (Doğru Haberci) olan Allah tarafından bildirildiği için mutlak doğrudur. İnsanoğlu, vahydeki haberlerin, uyarıların hepsine bilimsel bilgi olarak henüz ulaşamamış, onların doğruluğunu ilimle tespit edememiştir. Ama vahyin haberlerini, uyarılarını kabul edenler, yani vahye kulak verenler, bu doğru haber ve bilgiler sayesinde kendilerini kurtarırlar. Yine vahye kulak verenler, zihinlerinde oluşan ham düşünceleri, vesveseleri Kur’an terazisine götürüp tartarlarsa, yani bize göre Şeytan-ı Racim’den Allah’a sığınırlarsa, zihinlerinde oluşanların yanlışlarını hemen görme şansını elde ederler.

 

“Vahye kulak vermek” de aynen “akletmek” gibi Kur’an’da “tefekkür” anlamıyla kullanılmıştır (A’râf; 100,   Yunus; 67,   Nahl; 65-69,   Rum; 21-24,   Secde; 26,   Enfal; 21, 22,   Kehf; 101,   Kaf; 37).

 

Sonuç olarak, İslâm’ın çok önem verdiği “tefekkür”ün; düşünme yetisi başta olmak üzere insan beyninin bir çok melekesinin, aynı anda ve en mükemmel şekilde kullanılması olduğu söylenebilir.

Tefekkür için önce akledebilmek, akledebilmek için de bilgili olmak lâzımdır. Yani tefekkür, insanın bilgisini arttırır, insanı taklitçilikten kurtarır. Bilgili insan, iyi ve kötü şeylerin ayrımını bilgi ile yapar, her zaman için kârlı çıkar ve doğru davranışları ile de başkalarına yol gösterir.

 

Tefekkürü konu alan ve tefekkür örneğini sergileyen Kur’an ayetleri aşağıda verilmiştir:

 

Âl-i Imran; 190, 191: Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır.

Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.

 

Bakara; 219: Ey Muhammed!  Sana uyuşturucu  ve  kumardan soruyorlar.  De ki: “Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür.” Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını infak edin.” İşte böylece Allah, size ayetlerini açıklı- yor. Umulur ki siz düşünürsünüz.

 

Bakara; 266:Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.

 

En’âm; 50: De ki: “Size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.” De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

 

A’râf; 176: Ve eğer dileseydik onu o ayetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hâli o köpeğin hâline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, ayetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler.

 

A’râf; 184: Onlar arkadaşlarında herhangi bir cinnet bulunmadığını hiç düşünmediler mi? O, açık bir uyarıcıdan başka biri değildir.

 

Rum; 8: Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rabblerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.

 

Rum; 21:  Yine O’nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

 

Yunus; 24: Dünya hayatının misali şöyledir:  Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için ayetlerimizi işte böyle açıklarız.

 

Rad; 3: O’dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır.

 

Nahl; 10, 11: O’dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz  ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir.

Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden (düşünen) bir toplum için (yaratıcının varlığına, kudretine ve hikmetine) işaret vardır.

 

Nahl; 44:  Biz  o  peygamberleri  mucizelerle  ve  kitaplarla  gönderdik.  Ey Peygamberim! Sana da Kur’an’ı indirdik ki, insanlara vahyedi-leni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.

 

Nahl; 69: Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.

 

Zümer; 42: Allah, o canları öldükleri zaman,  ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

 

Casiye; 13: O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.

 

Haşr; 21: Biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu, baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri, tefekkür etsinler diye insanlara veriyoruz.

Kaynak:İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz)

Kusursuzluk sadece Allah'a Mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

Dost1 yazdı:

 

  "Mülk; 10: Ve yine derler ki: “Eğer kulak vermiş olsaydık veya akletmiş olsaydık, sair/ Cehennem halkı arasında olmazdık.”

Furkan; 44: Yoksa onların çoğunu vahye kulak verir  veya  akleder mi  sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibidirler, hatta gidişatça daha sapıktırlar.
  ..Vahye kulak vermek ise, vahyi kabul etmek ve onunla amel etmek demektir. Vahydeki haberler, Muhbir-ı Sadık (Doğru Haberci) olan Allah tarafından bildirildiği için mutlak doğrudur. İnsanoğlu, vahydeki haberlerin, uyarıların hepsine bilimsel bilgi olarak henüz ulaşamamış, onların doğruluğunu ilimle tespit edememiştir.
    Ama vahyin haberlerini, uyarılarını kabul edenler, yani vahye kulak verenler, bu doğru haber ve bilgiler sayesinde kendilerini kurtarırlar. Yine vahye kulak verenler, zihinlerinde oluşan ham düşünceleri, vesveseleri Kur’an terazisine götürüp tartarlarsa, yani bize göre Şeytan-ı Racim’den Allah’a sığınırlarsa, zihinlerinde oluşanların yanlışlarını hemen görme şansını elde ederler."

  Aleyküm selam Dost1.
 Eline sağlık kardeş.Bu tür yazıları biraz daha öz olarak ve ayetleri çok fazla alt alta sıralamadan yazarsanız yazılarınızın daha çok kişinin okuyup anlamasına ve istifade etmesine yardımcı olacağını düşünüyor,çalışmalarınızda başarılar diliyorum.


__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli İblissavar Kardeşim!

 

iblissavar Yazdı:

Dost1 yazdı:


  "Mülk; 10: Ve yine derler ki: “Eğer kulak vermiş olsaydık veya akletmiş olsaydık, sair/ Cehennem halkı arasında olmazdık.”

Furkan; 44: Yoksa onların çoğunu vahye kulak verir  veya  akleder mi  sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibidirler, hatta gidişatça daha sapıktırlar.
  ..Vahye kulak vermek ise, vahyi kabul etmek ve onunla amel etmek demektir. Vahydeki haberler, Muhbir-ı Sadık (Doğru Haberci) olan Allah tarafından bildirildiği için mutlak doğrudur. İnsanoğlu, vahydeki haberlerin, uyarıların hepsine bilimsel bilgi olarak henüz ulaşamamış, onların doğruluğunu ilimle tespit edememiştir.
    Ama vahyin haberlerini, uyarılarını kabul edenler, yani vahye kulak verenler, bu doğru haber ve bilgiler sayesinde kendilerini kurtarırlar. Yine vahye kulak verenler, zihinlerinde oluşan ham düşünceleri, vesveseleri Kur’an terazisine götürüp tartarlarsa, yani bize göre Şeytan-ı Racim’den Allah’a sığınırlarsa, zihinlerinde oluşanların yanlışlarını hemen görme şansını elde ederler."

  Aleyküm selam Dost1.
 Eline sağlık kardeş.Bu tür yazıları biraz daha öz olarak ve ayetleri çok fazla alt alta sıralamadan yazarsanız yazılarınızın daha çok kişinin okuyup anlamasına ve istifade etmesine yardımcı olacağını düşünüyor,çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Allah Razı olsun. Önerin için sağol.

Yazıların uzun olmasının nedeni; KUR'AN ve KUR'AN SEVDALILARI'na olan saygımdır. 

Elimizden geldiğince;

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ın, Nebi ve Resulü olarak görevlendirdiği Peygamber Efendimize vahyettiği KUR'AN'ı tebyin etmeye çalışıyoruz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

 

 

 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats