HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: ADEM,HAVVA,ELMA MEALCİLER KANDIRDI MI? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror

www.114.der.org

ALINTI:
Eyüp Üzümcü”

KUR’AN ‘DA AYETLER IŞIĞINDA “Başlangıç; Sıfır Noktası; Adem'in ilk sınavı”

Kuran-ı Kerim kendi ayetlerinin anlamlarının insanlar tarafından nasıl bozulabileceği konusunda bizi uyarmıştır. Kuran-ı Kerim ayetlerin anlamının 3 şekilde bozulacağını söylüyor. 1. Tahrif 2. Tebdil 3. Ilhad

1. Tahrif 2/75

Bu tahrif şekli, ayetin içinde bulunan bir kelimenin Allah tarafından konulduğu yerden (mevazinden) kaydırarak anlamını bozmaktır..Örnek olarak evimizde salonda bulunan bozuk (tahrif edilmiş) bir televizyon düşünelim. Televizyonda ses vardır fakat görüntü yoktur.

2. Tebdil 10/15
“Beddele” kökünden gelen bu kelime ayetlerin içinde bulunan bir kelimeyi, ayeti içinden çıkartıp başka bir kelime koyarak anlamını bozmaktır.2/59, 2/211, 7/162, 40/26, 2/181, 7/95, 4/56, 18/27

3. Ilhad 41/40
Bu anlamı bozma şekli ise yukaridaki iki şeklin dışında ayetlerin anlamlarıyla oynamak şeklinde ortaya çıkıyor. 41/40, 22/25, 7/180

Yukarıda verilen metodlara sadık kalarak Adem’in cennetten kovulma olayını incelemeye başlayalım. Bakalım acaba asırlardan beri anlatılan “Adem ile Havva” “Yasak elma” olay doğru mu?

“Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." 2/34-35-36-37-38

“Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi veüzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rablerikendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanınsizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"

Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."(Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır." Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve ordan çıkarılacaksınız." Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (varettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın.
Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.” 7/19-20-21-22-23-24-25-26-27


“Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun." Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır." Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da." Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı. Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti. Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin.Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." 20/117-118-119-120-121-122-123

Şimdi Kuran-ı Kerim’de Adem konusunun geçtiği yukarıdaki ayetlerin anlamlarına Kuran’a sadık kalarak incelediğimizde çok farklı neticelere ulaşıyoruz. Yukarıda yazmış olduğumuz ayetlerin içinde sizin için bazı kelimeleri seçip bu kelimeleri İlahi kitapta başka ayetlerde başka konularda hangi anlamda kullanıldığını inceleyeceğiz ve bu kelimelerin öğrendiğimiz anlamalarını yukarıda okuduğumuz ayet metinlerine yerleştirdiğimizde göreceksiniz ki Adem ile eşinin cennetten kovulma konusu çok farklı yerlere gitmektedir. Konunun içinden seçtiğimiz kelimelere gelince;

1. Cennet
2. Agaç (Şecere)
3. Tatmak (Zevg)
4. Çirkinlikler (Sevatühuma)
5. Ortaya Çıkma (Beda)
6. Cennet Yaprağı (Varak)
7. Oradan çık (İhbitu)
8. Elbise (Libas)
9. İndirme (İnzal)


Cennet

Kıssasta Allah tarafından Adem ve eşinin cennete yerleştirildiğinden bahsedilmektedir. Cennet kelimesi deyince yeryüzündeki bu kelimeye aşina insanların %99 bölümü ebedilik yurdu cenneti algılamaktadır. Fakat İlahi metodla Kuran’ıKuran ile anlamaya çalıştığımızda burada bir anormallik olduğunu hissediyoruz. Buanormallik nedir dersiniz buyrun beraber bakalım;
Adem’in yaratılır yaratılmaz cennet denilen yere yerleştirildiğini görüyoruz. Cennetkelimesi Kuran’da hem İlahi ebedilik yurdu hem de yeşil mümbit bir bahçe anlamınageliyor.

“Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştiripgüçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin (cennet) örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.” 2/265,

“Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini (cennet) , buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye (cennet) dönüştürdük.” 34/16


ŞECERE

Bu kelime Kuran’da genellikle ağaç olarak geçmektedir. 17/60, 37/61-62-63-64 fakat 4/65 ayeti şecerenin ağaçtan başka mal ihtilafi anlamına geldiğini de görmekteyiz. Bu kelimeyi şimdilik 4/65 anlamında beklemeye alarak konunun sonunda buraya tekrar döneceğiz.

Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde (şecere)(mal ihtilafi, alacak verecek davasi) seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” 4/65

ZEVG

Tatmak, tadına varmak anlamlarında kullanılan ilgili ayetlerde (mecazi anlamda) 65/9, 6/148,59/15, 64/5 ve devam eden ayetlerde bu kelime genelde azabı tatmak, yaptıklarının karsılığını tatmak anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.

“Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı (zevg) ve işinin sonucu bir hüsran oldu.” 65/9

“Bundan önce inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar (zevg). Onlara acı bir azab vardır.” 64/5

“Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. (zevg) Onlara acı bir azab vardır.” 59/15

SEVATUHUMA

Kötülük, çirkin davranış anlamlarında kullanılıyor. 4/22, 4/38, 7/177, 17/32, 20/101, 17/7, 30/10, 53/31, 31/8-9. 3/31

“Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' (SUE-Seyyiat) Ne kötü bir yoldu o!...” 4/22

“Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' (SUE-Seyyiat) ve kötü bir yoldur.” 17/32

Numaraları verilen diğer ayetlerde de anlam aynıdır, inceleyebilirsiniz. İlgili çevirilerde bu kelime ilgili davranışı yapan Adem ile eşinin avret mahalleri anlamında kullanılıyor. (çirkin yerleri). 95/4 ayetini okursak Allah’ın insanları en güzel şekilde yarattığını görürüz.

“Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” 95/4

Bu ayete ters bir anlam cıkıyor çünkü; “Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.” 18/1

Bu kitaptaki goruslerde celiski yoktur. Allah bir yerde insanin en guzel sekilde yarattim diyorsa bir yerde onun avret mahalinin cirkin oldugunu soylemez.

BEDA

Bu fiil kuranda ortaya cikarmak olarak kullaniliyor. 6/28, 39/47, 45/33, 60/4, 12/35

“Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı(beda)...” 6/28

“Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için açığa çıktı (beda)... “ 45/33

Bu “ortaya cikma” fiili de fiziki bir organın ortaya çıkma anlamında Kuran’da geçmediğini görüyoruz.

VARAK


Konu içinde cennet yaprakları olarak çevirilen bu kelime enteresan bir tespit ile 18/19 ayette; “... Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla (varak) şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." 18/19 Para anlamina gelmektedir.

IHBITU

Bu kelime konu icinde Allah tarafindan Adem ve esinin cennetten cikarilmasi icin kullanilan kelimedir.Fakat ne gariptir ki bu kelime kuranda 2/74 ayetinde;

Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır (yehbitu).Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.” 2/74

... (Mûsâ): "İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin (ihbitu), orada size istediğiniz var," demişti...2/61

"Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in (ihbit) ..11/48

Bu fiil gökten bir şeyin indirmek anlaminda değil, yeryüzünde yatay hareket eden şeyler anlamında kullanılıyor.

LIBAS


Örtü (elbise) anlamına gelir. Kuran’da ise 2/42, 3/71, 25/47, 78/10, 16/112, 2/187

ayetlerinde bu örtünme kelimesi manevi bir örtü anlamına gelmektedir. Çünkü bu örtü Adem ile eşine inzal edilen bir örtüdür.
“Hakkı batıl ile örtmeyin (libas)ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.” 2/42

“Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz (libas), siz de onlara örtüsünüz (libas)... “ 2/187

INZAL


Bu indirme fiili Kuran’da 2/176, 3/3, 4/136, 2/23, 2/97 ayetlerinde “kitap”, 17/106, 26/198, 3/11 ayetlerinde “ayetler”, 15/8, 3/124’te “melekler” , 6/37 ayetinde “mucizeler” , 15/9 ayetinde “ez zikir” olarak geçmektedir.Bu indirme fiili yeryüzüne gökyüzünden (semadan) birşey indirildiğinde, Allah tarafından kullanılır.57/25 ayetınde Allah hadid (demir madenini) başka bir galaksiden indirdiğini ifade ediyor.8. maddedeki libas (örtü) elbisesinin de gökyüzünden inzal ettiğini (indirdiğini) söylüyor. Demek ki bu örtü mecazi anlamda bir örtüdür ve Allah tarafından indirilmiştir. Yoksa Allah’ın bildiğimiz tekstil elbiseleri de yukarıdan indirdiği gibi komik bir anlayışa düşmüş oluruz.

HULD


Bu kelime 21/34, 25/15, 32/14, 41/28 ayetlerinde uzun, sürekli,devamlı anlamlarına gelmektedir.

“Öyleyse bu (azab) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın.Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık uzun süreli (huld) azabı tadın.” 32/14

“Bu, Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için uzun süreli (huld) kalış yeri vardır.” 41/28

Şeytan Adem ile eşini kandırmak için onlara sarsılmaz bir mülkü tavsiye ediyor. Yani ŞECERETUL-HULD’u. Yukarıda şecere kelimesini yarım bırakmıştık, şimdi burada huld ile birleştirdiğimiz zaman ağaç anlamına gelmediğini, mal mülk anlamına
geldiğini anlıyoruz

Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror

 

Selam Dostlar

Özet olarak:

Yukarıda herhangi bir anlayışın tesirinde kalmadan bu konuya anlam veren yani konuyu ete kemiğe büründüren 9 tane kelimeyi çıkardık, konudan bağımsız bu kelimelerin yukarıda size tavsiye ettiğimiz metoda bizde uyarak (Kuran’ı Kuranla anlama metoduna uyarak) konunun içine araştırdığımız bu kelimelerin Kuran’i karşılıklarını monte ettiğimizde aşağıdaki metin ortaya çıkmaktadır.Allah, Adem ve eşini cennet denen çok verimli bir bahçeye yerleştirip onlara buradayaşamalarını tavsiye edip, bazı uyarılarda bulunuyor. Şeytan konusunda onları sakındırıyor ve şeytan’ın onlar için apaçık bir düşman olduğunu bildiriyor. Verimli olan bu bahçeden yiyin için ama dunya malına tamah etmeyin.Ben Allah olarak rızkınızı burada vereceğim, eğer buna uyarsanız (Allah’ın Rezzak sıfatına güvenirsiniz) acıkmanız (yani eksiklik) olmayacak. Ama şeytan onları açlık, fakirlik duyguları ile vesveselendiriyor. 2/268. Bahçe mallarından ihtiyaç fazlasını biriktirip istif etmeye yönlendiriyor.

O zaman insanda bulunan bu mal ve dünya hayatına düşkünlük ihtirası ortaya çıkıyor ve Allah onlara benim emrimi neden tutmadınız,Bana niye güvenmediniz, Ben sizi rızıklandıracağım dememiş miydim? diyerek onları cennet denilen bu bahçeden çıkartıp başka bir mekana yolluyor.kurak bir bozkıra) ve onlara bu bahçeden kovulmanıza neden olan hatalarınız için size bu çirkinliklerinizi örtecek libas indirdim diyor. Bu libaslarda Kuran’da indirilen infak, sadaka ve zekat ayetleri olup ademoğlunun bu ihtirasını törpülemek için uyması gereken ve tavsiye edilen amellerdir.

Bugunkü dünyanın sosyal ve ekonomik pozisyonuna baktığımızda insanoğlunun aslında sıfır noktasından fazla ileri gidemediği ve birçok noktada aynı yerde kaldığını gösteriyor. Allah yeryüzüne rızıkları eşit olarak göndermesine rağmen bazıademoğulları öyle bir biriktirme ve istif hastalığına tutulmuşlar ki Avrupa’daki ademoğlunun yıllık geliri yirmibin dollar iken Afrikadaki ademoğlu açlıktan ölmektedir.

Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Mirror Kardeşim!

http://www.114der.org/ dan alıntı yaparak buraya astığınız yazı güzel bir tahlil. Allah Razı olsun.

İniş sırasına göre A'raf'da başlayan Adem Aleyhisselam ile ilgili yapılmış bir çalışmayı tüm kardeşlerimizin dikkatlerine sunmak istiyorum.

 

A’raf 19. Ayet:

Ve (Allah) “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette iskân edin, dilediğiniz yerden de yiyin ve şu ağaca / mala yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” (dedi).

 

Âdem-İblis kıssasının anlatıldığı pasajın bu ayete kadar olan bölümünde, insanın ve İblis’in kim olduğu, İblis’in görevi, İblis’in insanı yanıltacağı ve nasıl yanıltacağı, temsilî olarak canlandırılmış sahnelerde bize âdeta seyrettirilmişti. Bu ayetle başlayan bölümde ise, sıra artık İblis hakkında verilen teorik bilgilerin insan üzerindeki pratik yansımasını göstermeye gelmiş ve aldığı etkilere karşı İblis’in verdiği tepkiler, yine canlı gösterimlerle sergilenmiştir.

 

Bu perdenin birinci sahnesi, bölüm hakkında kısa bir ön bilginin verildiği 19. ayetten ibaret olup, Allah ile Âdem’in karşı karşıya bulunduğu (daha doğrusu Allah ile bizim karşı karşıya bulunduğumuz) bu sahnede Allah, Âdem’e şöyle seslenmektedir: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette iskân edin, dilediğiniz yerden de yiyin ve şu ağaca / mala yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

 

Ayetten anlaşıldığına göre Âdem ve eşi, yani insanoğlu, cennete yerleştirilmiş ve burada kendilerine bir konu hariç her türlü özgürlük verilmiştir. “Şu ağaca yaklaşmayın” ifadesi ile konulan yasağa İblis’in (kışkırtmasıyla Âdem ve eşinin) vereceği tepki ise, ilerideki ayetlerde ortaya çıkacaktır.

 

Âdem, eşi ve yasaklanan ağaç / mal konusu, Müslümanlar arasında yanlış bilinmektedir. Şimdiye kadar Kur’an üzerinde çalışanların da bu konuda yeterli çalışmayı yaptıkları söylenemez. O sebeple biz, bu konuda Allah’ın izniyle çok titiz bir çalışma sunmuş bulunuyoruz.

 

Konuyu hemen kavrayabilmek için aynı konunun yine temsilî anlatımla anlatıldığı ayetleri iniş sırasına göre değerlendirmekte yarar vardır:


Ta Ha; 115-123: Ve şüphesiz Biz bundan önce Âdem’e ahit verdik (ondan söz aldık). Fakat o aklından çıkardı ve Biz onda bir azim bulmadık. Ve bir zaman meleklere: “Âdem için secde edin” demiştik; İblis hariç hepsi secde ettiler, o dayattı. Biz de: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun, kesinlikle senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır (cennettedir). Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın.” dedik.

 

 Sonunda şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacı ve eskimez / çökmez mülk / saltanat için rehberlik edeyim mi? Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen çirkinlikleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbine asi oldu ve şaşırdı. Sonra Rabbi, onu seçti de tövbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi. O (Allah), (o ikisine) “Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan alçalın. Artık Benden size bir kılavuz geldiği zaman, kim Benim kılavuzuma uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz.” dedi.

 

Bakara; 35-38: Ve Biz, “Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin ve fakat şu ağaca yaklaşmayın (mal / altın gümüş vs tutkunu olmayın), yoksa zalimlerden olursunuz.” dedik. Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, içinde bulunduklarından çıkardı. Ve Biz: “Birbirinize düşman olarak alçalın, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir yararlanma vardır.” dedik.

 

Derken Âdem Rabbinden birtakım kelimeler aldı (kendine vahyedildi). Sonra da O (Allah), onun tövbesini kabul etti. Muhakkak O, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir. Biz dedik ki: “Hepiniz oradan alçalın. Size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

 

Âdem’in cenneti

 

Bakara; 30,   Ta Ha; 55,   Müminun; 79,   Sad; 71,   Hicr; 26,   İsra; 61-65, Secde; 7 gibi Kur’an’ın bir çok ayetinde belirtildiğine göre Âdem ve insanlar topraktan yaratılmışlardır. Âdem ve tüm insanlığın ilk yaratıldığı toprak ise, başka bir âlemde veya cennette değil, bu arzda, yani yeryüzündedir.

 

Dolayısıyla buradaki “cennet” sözcüğünden ahiretteki cennet anlaşılmamalıdır. Zaten “cennet”in esas sözcük anlamı da; “yeşili ve ormanı toprağı örten sulak arazi parçası” demek olup, sözcük Kur’an’da da, Bakara; 265,   Sebe’; 15, 16,   Kehf; 32-40,   Necm; 15, Kalem; 17 ve daha birçok ayetteki gibi, bu anlamda kullanılmıştır.

 

Diğer taraftan, ahiretteki cennetin birçok niteliği Kur’an’da açıklanmıştır. Kur’an ayetlerinde verilen açıklamalara göre ahiretteki cennet, öncelikle ebedîlik yurdu olup, oradaki nimetler tükenici değildir. Ayrıca, orada boş lâkırdı, günaha girme olmadığı gibi, herhangi bir şeyin yasaklanması da söz konusu değildir. Oysa Âdem’in yerleştirildiği cennette her şey geçicidir ve orada Âdem yasaklanmıştır. (Bakara; 25,   Fatır; 33-35,   Saffat; 40-49,   Duhan; 51-57,   Tur; 17-24,   Rahman; 46-78,   Vakıa; 10-40,   Mümtehine; 21-24,   İnsan; 5-22,   Nebe’; 31-37,   Tur; 17-28,   Zühruf; 68-73,   Ta Ha; 120)

 

Sonuç olarak, Âdem mükâfat yurdu olan cennette yaratılıp da oradan dünyaya indirilmiş değildir. Bize göre Âdem, yeryüzünün yeşil, ormanlık, sulak bir bölgesinde yaratılmış ve oradan, cennet niteliği olmayan başka bir bölgeye (çöle) düşürülmüştür.

 

Yasaklanan ağaç

 

Kur’an kendisini tanıtırken, ayetlerinin bir bölümünün müteşabih (mecaz, kinaye gibi sanatsal anlatımları olan ve çok anlamlı) olduğunu açıklamış olsa da, bazı kişiler sözcükleri mutlaka hakikat manalarında kabul edip, Kur’an’ı buna göre anlama çabası göstermişlerdir. Bu ayette geçen “ağaç” sözcüğü de, hakikat manasında anlaşılmakta ısrar edilen sözcüklerden birisidir. Kur’an ayetlerinin bir bölümünün müteşabih olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesi sonucunda, burada konu edilen “yasaklanan ağaç” hakkında çok değişik açıklamalarda bulunulmuştur

 

Şecer

 

“Şecer”, bitki cinsindendir. Gövdesi üzerinde desteksiz duran bitkidir; kış mevsiminde varlığını koruyan bitkidir. Hicazlılar, buğday, arpa ve hurmaya “şecer” derler. “Şecer” sözcüğü, “ihtilâf” (Nisa; 65) ve “sarf etme” anlamlarında da kullanılır. Çünkü ihtilâfların ekserisi “mal” yüzündendir, en çok harcaması yapılan da “mal”dır. (Lisan ül Arab c:5, s:32,33, “Şcr” mad.)

Dikkat edilirse, ayetlerdeki “şecer” sözcüğü ile 22. ayetteki “verak ül cennet” ifadesi aynı anlama gelmektedir ve her ikisi de kısaca mal; altın, gümüş, deve, arpa buğday ve hurma demektir. Dolayısıyla biz de “şecer”i, Hicazlılar gibi “mal” olarak anlayabiliriz.

 

Mal

 

“Mal” sözcüğü Türkçemize Arapçadan gelmiş bir sözcüktür. Konunun iyi anlaşılabilmesi için bu sözcüğün de Arapçadaki gerçek manasını tespit etmek gerekmektedir.

 

“Mal”; “tüm eşyadan sahip olunan şeyler” demektir. “Mal” aslında, “altın ve gümüşten sahip olunan” demektir. Sonradan kazanılan, elde tutulan ve ayniyattan sahip olunan şeylere ıtlak olunur oldu. Arab’ın “mal” dediği şey ekseriyetle “deve”dir. (Lisan ül Arab c:8, s:403, “Mvl” mad.)

 

Kıssayı anlatan ayetlerdeki ifadeler ve sözcüklerin gerçek manaları bize göstermektedir ki Allah, insanın mal tutkusundan uzak olmasını istediği için Âdem ve eşini mal düşkünü olmaktan menetmekte, İblis de Âdem ve eşini mal ile aldatmaktadır.

 

 Nitekim Ta Ha suresinin 120. ayetinde de İblis, Âdem’i (burada Âdem’in eşinden bahsedilmemiştir) ebedîleştirmek için onu “seceret ül huld”e; mala (altına, gümüşe, deveye, arpaya, buğdaya, hurmaya…) yönlendirmiştir.

 

Aslında “seceret ül huld”e yönlendirme, İblis’in üçüncü iğvasıdır. Aşağıda, 20. ayette görüleceği gibi İblis’in ilk iğvaları, melek (iradesiz varlık; robot) yapılma ve “halid” olma (hiç değişmeden aynı kalma) üzerine olmuştur. İblis’in Âdem’i yoldan çıkartmak için başvurduğu bu son iğva, akla hemen Hümeze suresinin 2. ve 3. ayetlerini getirmektedir:

 

Hümeze; 2, 3: O ki malı toplayıp ve malının gerçekten kendisini ebedîleştirdiğini sanarak onu tekrar tekrar sayandır.

 

Netice olarak, bize göre gerçekte ne böyle bir olay cereyan etmiştir, ne de ortada herhangi bir ağaç vardır. Çünkü ayetler temsil tekniğiyle anlatılmış olup, her şey temsilîdir. Sahnede ise; Allah, Âdem, Âdem’in eşi ve İblis vardır. Sahne, cennettir (yeşil bir bölgedir), ayetteki “şecer (mal; altın, gümüş, arpa, buğday, hurma, deve)” de bir sahne dekorudur.

A’raf 20-25. Ayetler:

 

Derken o (İblis), onların kendilerinden gizli kalan çirkinliklerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi. Ve “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizin de birer melek / melik olmanız ya da ebedî kalıcılardan olmanız için sizi şu ağaçtan men etti.” dedi.

Ve “Elbette ben size öğüt verenlerdenim.” diye onlara yemin etti.


Böylece onları aldatarak zillete düşürdü. Ağacı tadınca, çirkinlikleri kendilerine belli oldu ve cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine almaya başladılar. Rabbleri onlara seslendi: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve size ‘bu şeytan kesinlikle sizin için apaçık düşmandır’ demedim mi?”

 

(Onlar; her ikisi) “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik ve eğer bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak zarara uğrayacaklardan oluruz!” dediler.  (Allah) “Birbirinize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalmak ve faydalanmak vardır” dedi. (Allah) “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan çıkarılacaksınız” dedi.

 

A’raf 20. Ayet:

Derken o (İblis), onların kendilerinden gizli kalan çirkinliklerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi. Ve “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizin de birer melek / melik olmanız ya da ebedî kalıcılardan olmanız için sizi şu ağaçtan men etti.” dedi.

 

Bu ayette İblis’in derhâl harekete geçtiği görülmektedir. İblis’i harekete geçiren sebep ise, Âdem’e “şu ağaca yaklaşma” emrinin verilmesidir. Âdem’e konulan yasak anında tepki getirmiş; İblis vesvese üretimine geçerek bu yasak hakkında bahaneler, gerekçeler aramaya ve ileri geri fikir yürütmeye başlamıştır: “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizin de birer melek / melik olmanız ya da ebedî kalıcılardan olmanız için sizi şu ağaçtan men etti.

 

Ayetteki “melekeyni (iki melek)” sözcüğünün “melikeyni (iki kral)” olarak okunması da mümkündür. Nitekim İbn Abbas, Dahhak ve Yahya b. Ebi Kesir sözcüğü “melikeyni (iki kral)” olarak okumuşlardır. Bu kıraatı, yukarıda verdiğimiz Ta Ha suresinin 120. ayetindeki “eskimez / çökmez mülk / saltanat” ifadesi de desteklemektedir. Bu kıraata ve bu anlama göre Âdem ve eşi (İblis’in etkisiyle), özgürlüğü, krallığa tercih etmiş olmaktadırlar.

Vesvese

Ayrıntılarını Nass suresinin tahlilinde (İşte Kur’an!, c:1, s:308) verdiğimiz ve bu ayetten başka Nass suresinin 5., Kaf suresinin 16. ve Ta Ha suresinin 120. ayetlerinde geçen “vesvese” sözcüğü; “alçak bir sesle, fısıltı ile gizli bir düşünce aşılamak, bir işe, eyleme yöneltmek” demektir.

 

Sev’ete

 

“Sev’ete” sözcüğü; “çirkinlikler” demektir ve “sue” sözcüğünden türemiştir. “Her türlü kötü, çirkin şeyi yapmak” anlamındaki “sue” sözcüğünün bu anlam ekseninde olan birçok türevi vardır. Meselâ, “seyyie” sözcüğü, “hasene” sözcüğünün karşıt anlamı olarak kullanılır. Dolayısıyla bu kökten türemiş olan “sev’ete” sözcüğü de, her türlü çirkin iş, söz ve durumu ifade eder. Arapların bu sözcüğü cinsel organlar için kullanmaları da, yaşadıkları toplumda çoklukla bu organların kötülüğe sebep olması sebebiyledir. “Sev’ete” sözcüğü ayrıca “ceset” için de kullanılır. Zira ruh bedenden çıkınca, beden çürüyüp kokmakta, yani çirkinleşmektedir. (Lisan ül Arab, c: 4, s:434-436)

 

Nitekim Maide suresinde geçen “sev’ete” sözcüğü “ceset” için kullanılmıştır:


Maide; 31: Derken Allah hemen ona sev’ete ahıhi (kardeşinin kötülüklerini/ cesedini) nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. O, “Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da sev’ete ehıy (kardeşlimin kötülüklerini / kardeşimin cesedini) gömmekten âciz miyim ben?” dedi. Sonra da pişman olanlardan oldu.

 

Konumuz olan ayette “sev’ete” sözcüğü “çirkinlikler” anlamındadır ve bu sözcüğün “cinsel organlar” olarak çevrilmesi yanlıştır. Çünkü Allah, insanı en güzel bir biçimde yaratmış olduğundan, cinsel organlar için “çirkin” nitelemesi yapılamaz. Buradaki “sev’ete” sözcüğüyle, insana ilham edilmiş olup, çeşitli etkilerle dışa vuran kötü huylar (fücur) kastedilmiştir:

Şems; 8: -ki O, ona fücurunu ve takvasını ilham etti- (ant olsun ki,)

 

Çirkinliklerinin kendilerinden gizli kalışı

 

Çirkinliklerin, “insana ilham edilmiş fücur” olduğu gerçeği ortaya çıkınca, “çirkinliklerin kendilerinden gizli kalması”ndan da; bu fücurun, durağan bir özellikte olduğu ve bir etkiye tepki olarak dışa vurulmasına kadar insanın kendisinden bile gizli kaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 22. ayette görüleceği gibi, Âdem de, yasağı dinlemeyerek verdiği tepkiden sonra, içinde saklı olan fücurun dışa vurması sonucu bencil, haris birisi olup çıkacaktır.

 

A’raf 21. Ayet:

Ve “Elbette ben size öğüt verenlerdenim.” diye onlara yemin etti / kanıtlar ileri sürdü.

 

Burada İblis’in Âdem ve eşine karşı hangi kanıtları kullanıldığı açıklanmamıştır. Ancak, kıssanın başlangıcında İblis’in Âdem’den üstün olduğunun vurgulanmasına dayanarak; İblis’in, kendisinin enerjiden Âdem’in ise maddeden yaratıldığı hususunu kullandığı ve “Olanı biteni ben sizden daha iyi bilirim, çünkü ben sizden üstünüm!” demiş olduğu düşünülebilir.

 

A’raf 22. Ayet:

Böylece onları aldatarak zillete düşürdü. Onlar ağacın tadına varınca, çirkinlikleri kendilerine belli oldu ve cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine almaya başladılar. Rabbleri onlara (o ikisine) seslendi: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve size ‘bu şeytan kesinlikle sizin için apaçık düşmandır’ demedim mi?”

 

Ayetin bildirdiğine göre Âdem ve eşi, İblis’in vesvesesini, iğvasını, ölçüp biçmeden (tefekkür etmeden) uygulamış ve içlerinde gizli olan çirkinlikleri, yani istenmeyen, sevilmeyen huyları ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan ilk çirkinlik ise; “İSTİFÇİLİK”tir.

 

Cennet yaprakları (ağaç yaprakları değil)

 

“Ağaç yaprağı” ve / veya “kitap yaprağı” olarak meşhurlaşmış olan “varak” sözcüğü;

 

-     Arap dilbilimcilerinden Cevheri’ye göre; “Gümüşlerden yapılma ve develerden meydana gelme mal varlığı”,

-     İbn-i Siyde’ye göre; “Koyun ve develerden meydana gelen mal varlığı”, (Lisan ül Arab, c:9, s:277, 280)

-     Ragıb’a göre; “Kitap ve ağaç yaprağından başka… ağaçtaki yaprağın çokluğuna benzetilerek ‘çok mal’ için de ‘varak’ tabiri kullanılır.” (El Müfredat, s:520, Verk Mad.)

-     Ebu Ubeyde’ye göre; “Gümüş ve her türlü canlı hayvan”,

-     Ebu Said’e göre; “Basılmış gümüş (gümüş para) anlamlarına gelmektedir. (Tac ül Arus, c:13, s: 476-480)

 

Bu açıklamalara göre, ayetteki “varak ül cennet (cennet yaprağı)” ifadesi; “insana haz veren para, mal, mülk ve çeşitli nimetler” anlamına gelmektedir ki Rabbimiz bunların neler olduğunu başka bir ayette bildirmiştir:

 

Âl-i Imran; 14:  İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler süslü gösterilmiştir. Bunlar iğreti yaşamın faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa Allah, varılacak yerin bütün güzellikleri yanında olandır.

 

İşte, Âdem ve eşi, Kur’an’da “varak ül cennet” olarak adlandırılmış olan, “iğreti yaşamın faydalarını sağlayan şeyler”e dadanmışlar ve bu tarz süsleri üst üste koyarak (bütün süsleri bir araya toplayarak) üzerlerine almışlardır (yaşamlarının ayrılmaz parçası hâline getirmişlerdir).

 

Zevg

 

“Zevg”; “lezzet alma, hoşa gitme; bir şeyin tadını almak, tadına varmak, bir şeyin müptelâsı olmak” demektir. Bu şey iyi bir şey olabileceği gibi çirkin bir şey de olabilir. Bir şeyin tadını almak ağız yoluyla olabileceği gibi başka yollarla da olabilir. Nitekim Kur’an’ın birçok ayetinde azabın belanın tam içerisine düşme de “zevg” sözcüğüyle ifade edilir. (Lisan ül Arab, c:3, s:535 “zvg” mad.)

 

Sözcüğün esas anlamı bu olmasına rağmen, genellikle bu sözcük “dil ucuyla tatma” anlamında anlaşılmaktadır. Hâlbuki sözcüğün esas anlamı; “iliklere işleyecek ölçüde hissetme” demektir. Bu sözcük, türevleriyle birlikte Kur’an’da 60 kez yer almış ve “nimetlerin veya cezanın dokunup geçivermesi” olarak değil de, “gerçekten, iyice yaşanması” anlamında kullanılmıştır.

 

Burada da, “zevg” sözcüğü ile Âdem ve eşinin, konu edilen ağaçtan (altından, gümüşten, deveden, arpadan, buğdaydan ve hurmadan) basitçe tatmayıp onun iyice tadına vardıkları, onun müptelâsı (tutkunu) oldukları anlaşılmaktadır. Zaten Ta Ha suresinin 121. ayetinde bu durum, “zaga (tadına vardılar)” sözcüğü yerine “ekela (yediler)” sözcüğü ile dile getirilmiştir.

 

Görüldüğü gibi, ayetteki ifadeler tam anlamıyla hayatın gerçeklerini yansıtmaktadır. Âdem ve eşinin, nimetlerin tadına varınca onların esiri olmaları ve tutkuyla bağlandıkları bu nimetlerden ayrılmamak için onlara sımsıkı sarılmaları, bugün de karşılaşılabilecek manzaralardır. İğreti dünya hayatının süslerinden bir tanesini bile dışarıda bırakmadan hepsine sahip olan veya olmak isteyen ve faydalandığı süsleri âdeta üzerine yapıştırıp tam anlamıyla bir süs istifçisi hâline gelen insanlar hiç de az değildir. O hâlde, Rabbimizin sözleri kesinlikle bir masal gibi algılanmamalı ve bilinmelidir ki; “kendisine ilham edilmiş fücurun İblis’in etkisiyle dışa vurması” şeklinde ortaya çıkan çirkin insan davranışları, Âdem ve eşine kadar dayanmaktadır.

Tekasür suresinde, bu hastalığın dünyayı cehenneme çevirdiğini bildiren Rabbimiz, Âdem ve eşinin davranışlarıyla dünyanın cehenneme dönüşmeye başlaması karşısında, ayetin son cümlesi ile duruma müdahale etmiştir: Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve size ‘bu şeytan kesinlikle sizin için apaçık düşmandır’ demedim mi?”

 

Klâsik eserlerde ileri sürülen; “yasak ağaçtan yedi de avret yerleri açığa çıktı, avret yerleri açığa çıkınca da incir yapraklarıyla onları örtmeye çalıştı” anlayışı Kur’an’ın ifadelerine aykırıdır. Çünkü ayetin teknik yapısı buna izin vermez. Ayete göre, Âdem ve eşi ağaçtan / maldan tadınca iki olay meydana gelmiştir. Önce çirkinlikleri (kötülükleri) ortaya çıkmış, sonra da tekasür hastalığına yakalanarak biriktirmeye başlamışlar, tadını aldıkları bütün süslerin kendilerinin olmasını istemişlerdir.

 

Burada, işin uzmanlarının dikkat etmesi gereken bir nokta vardır: Ayetteki “ve tafika” diye başlayan cümlenin önündeki bağlaç “fe” değil, “vav”dır ve “vav” bağlacı “bedet (belli oldu)” fillinin üzerine atfedilmiştir. Dolayısıyla Arapça dilini bilen kişilerin, ayetin bu yapısına itibar ederek safsata anlamlara kulak asmamaları gerekir.

 

 A’raf 23. ayet

(Onlar; her ikisi) “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik ve eğer Sen bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle muamele etmezsen biz, kesinlikle zarara uğrayacaklardan oluruz!” dediler.

 

Bu ayette, Rabbimizin müdahalesi üzerine Âdem ve eşinin, yapmış oldukları yanlış hareketi kabullenip hemen dönüş yaptıkları görülmektedir. Kur’an’ın anlatımlarına göre, İblis’in dürtüsü Âdem’le eşini birlikte etkilemiştir. Klâsik anlayıştaki, İblis’in önce Âdem’in eşini etkilediği ve onun da Âdem’i etkilediği şeklindeki öngörü Kur’an’a uymamaktadır. Bize göre bu yanlış anlayışın temelinde kadınları horlama mantığı yatmaktadır.

Ayetteki “eğer Sen bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle muamele etmezsen biz, kesinlikle zarara uğrayacaklardan oluruz!” ifadesinden ise, takip edilecek yolun mutlaka Allah’ın gösterdiği yol olması lâzım geldiği anlaşılmaktadır. Yani, insanların içine İblis kanalıyla sokulan düşüncelerin de, başkaları tarafından önerilen davranışların da (hepsinin), vahy ile uyumluluğunun test edilmesinden sonra uygulanması gerekmektedir.

 

A’raf 24. Ayet:

(Allah) “Birbirinize düşman olarak ALÇALIN ve sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalmak ve faydalanmak vardır” dedi.

 

Bu ayette Yüce Allah, Âdem ve eşi için nihai kararını açıklamıştır. Rabbimizin bu kararını bildiren farklı ifadeli diğer ayetleri de göz önünde bulundurmak tahlilimize yardımcı olacaktır:

 

Bakara; 36-38:  Sonra da şeytan o ikisini oradan kaydırdı, sonra da o ikisini içinde bulunduklarından çıkardı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak alçalın ve orada belirli bir vakte kadar sizin için bir yerleşme ve bir yararlanma vardır.” dedik.

 

Derken Âdem Rabbinden birtakım kelimeler aldı. O da tövbesini kabul etti. Hiç şüphesiz ki O, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

Onlara dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim o kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de.

 

Ta Ha; 123: Allah (o ikisine) “Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan inin. Artık Benden size bir kılavuz geldiği zaman, kim benim kılavuzuma uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz” dedi.


Konumuz olan ayetteki ve Bakara suresindeki “ihbitu (alçalın)” sözcüğü, Ta Ha suresindekinden farklı olarak çoğuldur. Dolayısıyla bu ayetteki ve Bakara suresindeki ifade, Âdem’i, eşini ve başkasını / başkalarını da kapsamaktadır. Bu konudaki genel kabul, bu hitabın Âdem, eşi ve İblis’e yönelik olduğu yolundadır. Biz ise bu hitabın daha da geniş kapsamda; “âdemoğulları (tüm insanlar)” olarak anlaşılmasından yanayız. Çünkü hem bu ayetin mesajı, birkaç kişiye özgü bir mesaj olmayıp tüm insanlara yönelik bir mesajdır, hem de Rabbimiz 26. ayette “Ey âdemoğulları!” diyerek tüm insanlara seslenmiştir.

 

“İhbitu”nun anlamı

 

Ayette geçen “ihbitu” sözcüğü meal ve tefsirlerde (!) “ininiz” diye çevrildiği için, doğal olarak akla hemen nereden ve nereye inileceği soruları gelmektedir. Her ne kadar Yüce Allah “sizi yeryüzünde yarattık”, “sizi topraktan yarattık” dese de, Rabbimizin verdiği bu bilgileri kaale almayan yazarlar, Âdem’in cennette yaratıldığını ve oradan yeryüzüne indirildiğini uygun görmüşlerdir. (!)

 

İşte, Rabbimizin bildirdiklerine ters olan bu yorumları aşabilmek için, “ihbitu” sözcüğünün gerçek anlamının bulunup ortaya çıkarılması gerekmektedir.


“İhbitu” sözcüğü, “hbt” kökünden türemiş birinci çoğul kişi emirdir. “Hbt” sözcüğü ise; “alçalış, eksiliş, züll, zillete düşüş, sefillik (gözden düşme, çaptan düşme, değer kaybetme, rütbede eksiliş)” demektir. Bu anlam ekseninde “suud” ve “irtifa” sözcüklerinin karşıtı olarak kullanılan “ihbitu” sözcüğü, “şerr” içinde olan kişinin durumunu ifade etmek için kullanıldığı gibi, sağlığını yitirmiş hasta kişi için de kullanılır. (Lisan ül Arab, c:9, s:18, 19)

 

Bize göre burada, sözcüğün asıl manasına bağlı kalınmalı ve “ihbitu” sözcüğü, “alçalın / alçalınız” olarak çevrilmelidir.

 

Sözcüğün bu asıl anlamına göre ayetin takdiri şöyle yapılabilir: “Bu dünya süslerinin esiri olur ve istifçilik yapan bir tekasür hastası gibi (Âdem gibi) yaşarsanız, şu geçici dünyada birbirinize düşmanlar hâlinde ve alçalmışlar olarak yaşayınız!

 

Birbirinize düşman olarak

 

“Birbirinize düşman olarak” ifadesi, kıssanın anlatıldığı değişik ayetlerin hepsinde de yer almıştır. Bize göre bu ifade; âdem soyunun kendini çoğaltma yarışına kaptırma, istifçilik sevdasına kapılma gibi çirkinlikleri yapması hâlinde, birbirine düşmanca davranışlar içine gireceğini bildiren bir uyarıdır. Yoksa bazı kişiler tarafından ileri sürüldüğü gibi, hataları sebebiyle Âdem ve eşine verilmiş bir ceza değildir.

 

A’raf 25. Ayet:

(Allah) “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız” dedi.

 

Yani; “Hem geçicisiniz, hem de başka gideceğiniz yeriniz yok, orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz. Çirkinleşmenize, mal mülk hırsıyla birbirinize düşman olmanıza gerek yok.”

 

Bu ayetteki uyarının farklı bir ifadesi de Ta Ha suresinde vardır:

Ta Ha; 55: Sizi ondan (yeryüzünden) yarattık, yine ona döndüreceğiz. Ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.

 

A’raf 26. Ayet:

Ey âdemoğulları, size çirkinliklerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Ve takva elbisesi, o, daha hayırlıdır. İşte bu, Allah`ın ayetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.

 

Hatırlanacak olursa, 23. ayette Âdem ve eşi “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik ve eğer Sen bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle muamele etmezsen biz, kesinlikle zarara uğrayacaklardan oluruz!” diyerek Allah’tan bağışlanma ve rahmet dilemişlerdi. Bu ayet de, Rabbimizin insanoğluna rahmetini tecelli ettirdiğini bildirmektedir. Herkesin bildiği gibi bu rahmet; O’nun insanlığa elçiler göndermek ve bu elçilere vahyetmek (kitap indirmek) suretiyle kılavuzluk etmesidir.

 

Çirkinlikleri örtecek elbise, süsleyecek elbise ve bunların indirilmesi:


Rabbimizin bu ayetteki “Çirkinliklerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik.” sözleri, klâsik anlayış tarafından “Biz size çirkin yerlerinizi (cinsel organlarınızı) örtecek pamuk, yün, keten ve deri elbise indirdik.” diye algılanmış ve avret yerlerinin örtülmesinin gereği ve önemine dair açıklamalar yapılmıştır. Bu anlayış, ayette geçen “indirdik” sözcüğünü de “yarattık” anlamına hamletmiş ve Zümer suresinin 6. ayeti ile Hadid suresinin 25. ayetini, “indirdik” sözcüğünün “yarattık” anlamında kullanıldığına örnek olarak göstermiştir.

 

Biz, bu zorlamaların eski çağlarda yapılmış olmasını gayet olağan karşılıyor ve Kur’an’ı anlama yolunda sarf edilmiş iyi niyetli çabalar olarak görüyoruz ama günümüzde de aynen devam etmesine aynı gözle bakamıyoruz. Çünkü bilim alanında meydana gelen gelişmeler artık, Hadid suresindeki “demiri indirdik” ifadesinin “demiri yarattık” olarak anlaşılmasına engeldir. Bugün bilim çevrelerinde demir elementinin başka bir yerde yaratıldığı ve oradan Dünya’ya geldiği (indirildiği) kanaati oluşmuş, bundan da Kur’an’ın eşsiz mucizelerinden birisinin daha açığa çıktığı kabul edilmiştir:

 

Kuran’da demirin kimyasal özelliklerinden birçoğuna işaretler vardır. İlk önce demirin öneminden ve özelliğinden söz eden biricik ayeti inceleyelim:


Andolsun ki elçilerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik ki insanlar adaleti ayakta tutsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için yararlar vardır.57- Hadid Suresi 25

 

Kuran’da geçen “inzal” fiili genellikle Dünya dışından yapılan indirme ve gelişleri ifade eder. “İnzal” fiili Dünya’daki bir yaratılışın Dünya dışındaki oluşumlar sayesinde meydana geldiğini bize anlatır. Dünyamızın ilk sıcaklığı demirin oluşumuna uygun değildir. Hatta Güneş’imiz tipi orta büyüklükte yıldızlar bile demirin üretimi için yeterli ısıya sahip değildir. Bu yüzden demir, sırf Dünya’mıza değil, Güneş sistemimize bile indirilmiştir (inzal edilmiştir). Şu anda Dünya’mızda var olan demir, Güneş sistemimize yüksek ısılı yıldızlardan gelmiştir. Kuran’ın demirin oluşumunu anlatırken “inzal” fiiliyle indirilme olayına dikkat çekmesi mucizevi niteliktedir. (Kur’an Hiç Tükenmeyen Mucize, Kuran Araştırmaları grubu, İstanbul Yayınevi 2005 8. Baskı s:308)

 

Konumuz olan ayette de “indirme” sözcüğü “yaratma” anlamına çekilmemeli ve ayetten, elbisenin “indirildiği” anlaşılmalıdır. Ancak, bu indirilen elbisenin, bildiğimiz elbise olmadığı da dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Zira yukarıda açıkladığımız gibi, bu elbisenin örteceği “sev’ete”, “avret yerleri” demek olmayıp “ÇİRKİNLİKLER” demektir. Bu çirkinlikler ise bildiğimiz elbiselerle örtülemez. Bunları örtecek ve beğenilecek duruma getirecek tek şey; VAHYdir.

 

İnsanın şirki, günahı, kini, düşmanlığı bildiğimiz elbise ile değil, ancak vahy ile ortadan kalkar. Nitekim Rabbimiz, açıklamanın devamında “takva elbisesi”ni ön plâna çıkarıp, herkesin takvalanmasını ve takva elbisesini giymesini istemiştir. Bu demektir ki, insanın çirkinliklerini örtecek elbise; “takva elbisesi”dir ve bu elbise de ancak Allah’ın indirdiği vahyler ile hazırlanabilir. Yani, çirkinlikleri örtmek üzere indirilen elbise vahyden başka bir şey değildir. Gerçekten de, birçok yerde vurguladığımız gibi, Rabbimizin bizlere vermiş olduğu görevlerin hepsi, bize takva elbisesi giydirmeye ve bu sayede bizi çirkinliklerden uzak tutmaya yöneliktir.

 

Kaynak: İşte Kur’an (Hakkı Yılmaz)

 

Kusursuz olan sadece Allah’tır. 

En doğrusunu bilen Allah’tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.




__________________
Halil Ay
Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

İlgili Konu:  Hz. Ademin Sembol hayatı ve analizi                
               Yaratılış Adem-Havva, Melek-İblis-Yasak Ağaç-Kovulma

               Yasak Ağaç(?)




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

 Alıntı:
   "Allah, Adem ve eşini cennet denen çok verimli bir bahçeye yerleştirip onlara burada yaşamalarını tavsiye edip, bazı uyarılarda bulunuyor. Şeytan konusunda onları sakındırıyor ve şeytan’ın onlar için apaçık bir düşman olduğunu bildiriyor. Verimli olan bu bahçeden yiyin için ama dunya malına tamah etmeyin.Ben Allah olarak rızkınızı burada vereceğim, eğer buna uyarsanız (Allah’ın Rezzak sıfatına güvenirsiniz) acıkmanız (yani eksiklik) olmayacak. Ama şeytan onları açlık, fakirlik duyguları ile vesveselendiriyor(2/268).
    Bahçe mallarından ihtiyaç fazlasını biriktirip istif etmeye yönlendiriyor.O zaman insanda bulunan bu mal ve dünya hayatına düşkünlük ihtirası ortaya çıkıyor ve Allah onlara benim emrimi neden tutmadınız,Bana niye güvenmediniz, Ben sizi rızıklandıracağım dememiş miydim? diyerek onları cennet denilen bu bahçeden çıkartıp başka bir mekana yolluyor (kurak bir bozkıra) ve onlara bu bahçeden kovulmanıza neden olan hatalarınız için size bu çirkinliklerinizi örtecek libas indirdim diyor. Bu libaslarda Kuran’da indirilen infak, sadaka ve zekat ayetleri olup ademoğlunun bu ihtirasını törpülemek için uyması gereken ve tavsiye edilen amellerdir.

   Bugunkü dünyanın sosyal ve ekonomik pozisyonuna baktığımızda insanoğlunun aslında sıfır noktasından fazla ileri gidemediği ve birçok noktada aynı yerde kaldığını gösteriyor. Allah yeryüzüne rızıkları eşit olarak göndermesine rağmen bazı ademoğulları öyle bir biriktirme ve istif hastalığına tutulmuşlar ki Avrupa’daki ademoğlunun yıllık geliri yirmibin dollar iken Afrikadaki ademoğlu açlıktan ölmektedir."

   Kurandaki ayetleri yalnızca  diğer  ayetlerle anlayıp açıklamaya çalışan ve bize  Kurandaki Adem  kıssasını ayakları yere basan somut öğütler olarak sunmayı gaye edinen bu çalışmaya ve Hakkı Yılmaz'ın aynı paraleldeki çalışmasına hayran oldum.
      Rabbimin izniyle güzel kelime olan vahye yönelenler arttıkça,ondan güzel meyveler çıkaranların sayısı da artıyor.Bu tür çalışmaların katlanarak artması temennisiyle bizi salt vahiyle buluşturan her iki kardeşe de teşekkür ederim.


__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats