HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: Allah Kimlere vahy gönderir Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
ŞiaRıM-KuRaN
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 124
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ŞiaRıM-KuRaN

Vahy Kelimesinin Sözlük Anlamı:

             Arabcada V-H-Y fiilinden türetilen mastar kelimedir. Çoğulu vuhiyy. İsteşlik belirt­mez. İbnu Manzur ona ilham (gizli haberleşme, kelam el-hafiyy) ve harf (yazılı belge, kitab, harf ) anlamlarını verir. Sözlü olmayan haberleşmelerde de kullanılır. Haberleşmede gizlilik söz konusudur. Mimiklerle, ya da yabancı dille konuşmada bu kavramla ifade edilebilir.

                 Ebu'-Kasım Hüseyn ibnu Muhammed er-Ragıb'ın Tanımı şöyle:"Vahyin aslı hızlı işarettir. Surati içermesi sebebiyle "emrun vahyun denilmiştir. Bu işaret (remz) ve laf çarpma (ta'riz) ile olur. Bazen terkipten soyutlanmış sesle olur; bazen de azalarla yapılan işaret­le ve yazı ile olur."

                 Türkçe lugatcılar,uzmanlar, mealciler, kelimeyi değişik ayetlerde bu kontekslerde şu karşılıklarla tercüme ettiler. Gizli konuşmak, emretmek, telkin etmek, teşvik etmek, [1] ilham etmek, ima ve işaret etmek,[2] acele etmek, seslenmek, fısıldamak,[3] mektup, işaret, risalet, kitap, iç güdü,sürat, tez canlılık, avaz, yazmak

                 Batı Avrupa dillerine şu karşılıklarla aktarıldı:[4]

                 Watt: Revelation

                 Bell: suggest, suggession (imada bulunmak, fikir vermek)

                 Lane: put into his mind (zihnine yerleştirmek)

                 Nöldeke: ipucu vermek

                 Doğubilimcisi Wensick kelimenin anlamını İbrani-Arami ve Habeş dillerinde ara­maya çalışır.[5]

                 Abduh'un (ö.1905) tanımı:"Vahy, bir aracı yolu ile veya aracısız olarak Allah katından olduğuna kesinlikle inanmak (yakin) suretiyle, kişinin nefsinde bulduğu irfandır."[6]

                 Atay, vahyin ıstılah manasındaki özelliklerini sıralar:

                 -Vahy, kesin ve açık bir bilgi getirir.

                 -Peygamber vahyin kendisine Allah'tan geldiğini bilir ve gelen vahyi de açıkca ve kesin bir bilgi olarak kavrar.

                 -Vahy, bütün insanlara renk ,ırk, cinsiyet ve mevki farkı gözetmeksizim eşit olarak hitab eder.[7]

                 Vahy Kelimesinin aşağıdaki ayetlerde örnekleri görüldüğü gibi Qur'an/Kitap anlamı dışında kullanımları vardır. Dolayısıyla bu anlam kasdedilirse "Her Vahy Kitap'da ver almaz" denebilir.

                 Allah Tarafından:

                 a)Evrene, arza :     Zilzal 4-5,(yeryüzüne),  Secde 12 (Gökyüzüne) Fussilet 12 (emretmek anlamında )

                 b)Balarısına:        &nb sp;             &nbs p;        Nahl 68-69 (fıtri ilham, iç güdü anlamında)

                 c)Meleklere:        &nbs p;             &nbs p;         Enfal 12(emretmek)

                 d)İnsanlara: Peygamber olmayanlara: Havarilere: Maide 111                 (ima veya emr)   Musa'nı annesine:       Kasas 7 ilham (Inspiratıon) ve rü'ya (vision)

                 e)Peygamberlere:   Nisa 162, Araf 117, 160,        Taha 77   Şura 52, 63, Fatır 31,              Zümer 65,                Şura 13, En'am 19,              Yusuf 3,                  Şura 7,52, Yunus 15, Ahkaf 9,          &n bsp;    En'am 106, Araf 203, Zuhruf 43,           Rad 30,  Meryem 43 (İbrahim'e Meryem 52 (Musa'ya))        

Ankebut 45,            Kehf 27                     Mü'minun 27 (Nuh'a)

                 Başkaları Tarafından:

                  Zekeriya'nın kavmine vahyi: 19/Meryem 2

                 Cin ve ins şeytanlarının vahyi:                6/el-En'am 112

 

              Subhi es-Salih vahyin kullanıldığı manaları dört gurupta toplar:

                 a)İnsan için söz konusu olan fıtri vahy:

b)Hayvan için söz konusu olan içgüdü: 16/en-Nahl 68

                 c)Rumuzla ve İma yoluyla işaret:          ;  19/Meryem 11

        d)Vucut organlarıyla imA


Konuşma Nedir?

 

                 Konuşma iki kişi arasında bir dil üzere cereyan eder. Aracı dil üzerinde konsesyus yoksa "ileti" alıcıda bir şey ifade etmez. Ana dilleri farklı olanlar 3. bir dil üzerinden anlaşabilirler. İnsan ve hayvanın iletişim kurması böyledir. Allah ile insan arasında ontolojik bir farklılık vardır. Kur'an bu farklılığın nezzele/enzele (indirmek) ile aşıldığını söyler. Belki el-Müzzemmil 5 aye­tinde zikredilen "ağır bir söz" mesajın içeriği gibi onun aracı dilini de ifade etmiş olabilir.

                 Vahy'de picture-language (temsil dili) ve ikonik dil kullanılır. Bir ikon 3 boyutlu  bir nesnenin iki boyutlu suretidir. Tam ve eksiksiz bir tasvir olmadığı halde nesneleri hatıra ge­tirir. Bile bile yetersiz bir temsildir. Tasviri değil, çağrıştırıcıdır. Kur'andaki melek tasvirleri gibi. (35/1-6 da kanatları vardır).

MüşriKler Rasul'le iletişim kuranın mecnun, şair olduğunu iddia ettiler. (37/es-Saffat 36, 23/el-Mü'minun 25, 68/el-Qalem 1-3 de bu tartışmaları okuruz.) Onlara göre Allah ile cinler arasında mahiyet/ontolojik birlik sözkonusudur, neseb bağı.[8]

 

Vahy Çeşitleri nelerdir?

 

                 Hadis rivayetlerinde "Vahyin Türleri" şöyle sıralanır:

                 1-Rüya: Vahyin ilk gelişi böyle olduğuna inanılır. Eşi Aişe O'nun gördüğü rüyaların aynen çıktığına tanıklık eder.[9]

                 Ru'ya nedir?

                 Yusuf 44, Enbiya 5 de "görüntü" olarak da çevrilebilir. Kur'an arapçası, uyku ve ru'yanın ikisi içinde nevm kelimesi kullanır.

                 Saffat 102-105:"Ey oğlum, uykumda ( ya rü'yamda) seni kurban ettiğini görüyorum.... Allah "Senin rü'ya (görüntüyü) tasdik ettin"

                 Muhammed a. Medine' de iki ruya gördü:

                 Enfal 43: Allah onları size uykunuzda az gösterdi, eğer onları çok göstermiş olsaydı, siz yılacaktınız...44-Karşılaştığınızda, Allah onları sizin gözünüze az gösterdi ve sizi de on­ların gözünde az gösterdi, Böylelikle Allah önceden belirlenen işleri yerine getirmiş olsun.."

                 Feth 27:Sen kuşkusuz Mescidi Haram'a gireceksin". O bu görüntüye(ruya) dayanarak Hudeybiye seferini düzenledi.

                 Ruyada insan biriyle konuşabilir, bu konuşma söz ile de işaretle de olabilir.

                 2-Cibril (Rüyada): Kevser Suresi'nin böyle geldiği söylenir.r.[10]           

                 3-Cibril (İnsan gibi): İnsan, delikanlı şeklinde melek gelir. Sahebeden Dihye ibnu Ha­life el-Kelbi'ye benzer. En kolay olanı budur.[11] Cibril Hadisi.[12]

                 4-Cibril (Gerçek şekliyle): İki kez oldu.1. Bis'et'in başlangıcında ve fetreti takiben Hira'da. Rasul a. dehşetten bayılır. 2.si de rivayetlere göre Mirac'da vuku bulur.

                 5-Kalbe İlka: Uyanıktır ve meleğin aracılığı da yoktur. Şu rivayette olduğu gibi: "Ruhu'l-Kuds, kalbime, hiç bir nefs, rızkını tüketmeden ölmeyecektir diye nefsetti. O halde Allah'tan korkunuz, rızkınızı meşru yollardan güzelce arayınız."[13]

                 6-Çıngırak Sesi Gibi: En ağır şekil. "Bazen bana çıngırak sesine benzer bir sesle gelir. Böylesi bana en ağır olanıdır. O'nun söylediğini belledikten sonra, o benden ay­rılırdı."[14] Ses gittikten sonra manayı kalbinde bulurdu. Kıyame 16-18 O'nu vahy alırken tes­kin etmek ister.

                 7-Allah ile Konuşarak: İsra gecesi rivayetinde uyanıkken bu anlatılır. Veya   hadis­inde olduğu gibi uykuda[15]

 

                 ŞURA 51-52:

 

              51-Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olmaz. Ancak  bir vahy ile ya da yerde                           arkasından veya bir Elçi gönderip kendi izniyle dilediğe vahyetmesi bunun dışında. Gerçekten O Yüce'dir,  Hakim'dir.

              52-Böylece sana da Biz kendi emrimizden bir Ruh vahyettik. Sen Kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık, onunla kullarımızdan dilediklerimizi hi­dayete      erdiririz. Şüphesiz sen dosdoğru olan bir yola yöneltip iletiyorsun.

 

                 1-Vahy:

                 Yaratılan varlıklar (melekler, erkekler ve kadınlar) vasıtasıyla mesajını ileteceği gibi, mahluk bir insan oğlunun bireysel veya kollektif biliçaltı vasıtasıyla da mesajını iletebilir. Melek bir temsil dilidir ve bir realiteye esas itibariyle onun etkileri yoluyla bilinir. Her halu­karda tecrübe olunan vahiy "şekli" bizatihi bir şahitlik garantisi değildir. Şuara mesajın geliş şeklinden çok içeriğini önemser.[16] Peygamber kalbinde net bir bilgi buluyordu.

                 Bak: Vahyin Tartışılan Niteliği

 

                 2-Hicab arkasından:

                 " Biz O'na dağın sağ yanından seslendik, ve O'nu yakınlık mertebesine erdirdik."[17]

                 Neml 8, 9:, En'am 103, Araf 143.

                 Burada da vasıtasız vahy söz konusudur. Burada hicabtan maksat Allah'ın mekan olarak geride oluşu değildir kuşkusuz. Belki eşyanın bilinmeyen bir şekilde ses vermesidir.

 

                 3-Bir Rasul aracılığıyla:

                  Necm (1-18) ve Tekvir'( 19-24)de bu 3. şekil anlatılır

                 Ruhul Emin (Şuara 192-193), Ruhu'l-Quds(Nahl 102)/Cibril(Bakara 97-98).

                 Ruh Nedir? İsra 83 de Rabbin Emr'den cevabı verilir.(Mücadile 22, Mü2Min 15)

                 Riyh , rüzgarla aynı kökten gelen ve canlı, hayat veren şey anlamına gelir.

 

                 Vahyin Tartışılan Niteliği:

 

                 Vahy sürecinin tanığı olan ilk müslümanlar, vahyin gelişindeki olayları şöyle tasvir ederler: Peygamber'in vucudu titrer, yüzünün rengi değişirdi.Gözlerini kapatırdı. Vahy es­nasında en soğuk günlerde bile alnı terler, nefes alırken horultuya benzer bir zamana te­sadüf etmiş ise, manevi ağırlığına tahammul edemeyen deve çöker ve Peygamber de üze­rinden inmek zorunda kalırdı.[18] Bir defa Peygamber'in dizi Zeyd ibnu Sabid'in dizi ile temas halinde iken vahy gelmiş, Zeyd o kadar bir ağırlık hissederki sanki ayağı kırılacaktır.[19] Ömer şöyle der:" Vahy nazil olurken Peygamber'in yanında arı uğultusuna benzer bir ses işitilirdi."[20]

                 Bu tasvirlerin etkisi ile de olsa gerek müşrikler Rasul'e kahin, sahir, mecnun de­mişlerdi.

                 Farabi  (ö.950), bir müslüman olarak epistomolojisinde vahye yer ayırır.O'na göre, vahy vasıtası nebevi bilinç'tir. Dolayısıyla  Peygamberler doğru yolu bulmada kim­seye muhtaç değildirler. Aksine o, diğerlerini mutluluğa yönlendirme kabiliyetine sahiptir.[21] "Allah vergisi olağanüstü bir bilince sahip" [22]olan Peygamber yapması gereken her bir şeyi en iyi şekilde algılayabilen ve icraatına karar verdiği her şeyde diğerlerini en iyi şekilde yönlendirebilen ve bu fiilleri belirleyebilen, tarif edebilen ve mutluluğa yönlendirebilen kişi­dir."[23] O'na göre, sıradan felsefi ve mistik bilinçlerin tersine, her hangi harici bir yol göste­riciye ihtiyaç duymayan Peygamberin bilinci, sıradan bilinçlerin geçtiği devrelerden geçtikten sonra, nihai noktada Faal-Akl'a temasa geçer ve ilahi hakikati ondan alır.[24] İbnu Rüşd de (ö.1198) Peygamber'in ilahi hakikati Faal Akıl'dan aldığını söyler.

                 İbnu Sina, (ö.1037) vahy meselesini Peygamberlik kuramı içine aldı. "   İnsan aklı ile Faal Akıl arasındaki perdelerin tamamıyla kalkmasıyla insan aklına nufuz eden feyzden ibarettir" kuramını geliştirdi. Yani Cebrail bu Faal Akl olmalı. [25] O'nun görüşünde  Peygam­beri Bilinç, tüm insani melekelere en üst düzeyde sahip olan insani durumun kemal    nok­tasıdır. Peygamber zihin berraklığı, hayal tamlığı ve dıştaki maddeyi kendine itaat ve hizmet ettirme gibi  şartları yerine getirdikten sonra, kendisinden başka hiç kimsede bulunmayan sezgi  gücü "kuvvei kutsiyye" vasıtasıyla faal akılla temasa gelir ve bu güçle hakikatleri ka­vrar. işte vahy bu kutsal kuvvetin bazı insanlara bahşedilmesinden ibarettir.   Burada  me­lekler ise yüksek hakikatlerle temasta bulunan fezeyan halindeki kuvvetlerdir ve görevleri de haberleri Peygamberler'e ise iletmektir.[26]   Peygamber Cibril'ii görmüş, sesini işitmiştir ona göre.[27]

                 İbnu Haldun, vahyi kelamclılar gibi algılar.

                 Veliyyullah ed-Dehlevi(ö.1763) de vahyin mahiyetini şöyle yorumlar: "..Lafzi vahy Peygamberin zihninde hali hazırda varolan kelimeler, deyimler ve uslup kalıbında ortaya çıkar.. Allah kainatın sonuna kadar baki kalmak üzere bir rehber göndermek istediğinde, Peygamber'in zihnini kuvvetlice tahakkum altına aldı ve onu hazır hale getirip   pak kalbine Kitabını müphem ve icmali bir tarzda inzal etti...Mesaj ilahi alanda varolduğu şekliyle Pey­gamber'in kalbine nakşolunmaya başlandı. Böylece, bunun Allah'ın kelamı olduğu kanaati Peygamber'de hasıl oldu. Daha sonra hasıl oldukça gayet iyi tertiplenmiş kelam, Peygam­ber'in akli melekelerinden melek vasıtasıyla ortaya çıkarılıyordu."[28]

                 Bu açıklama Muhammed İkbal'de (1873-1938)  geliştirilerek, kelimelerin ve uslup kalıplarının fikirlerle birlikte Peygamberde birlikte doğduğu ve bunda Peygamber'in herhangi bir  şuurlu kontrolü yoktur. Fazlur Rahman'da öyle düşünür.

                 Fazlur Rahman der ki: "Kur'an hem tamamıyla Allah kelamıdır, hem de olağanüstü anlamda tamamıyla Allah kelamıdır."[29] Buna göre Hz. Peygamber vahyin dışında değil, içindedir. O vahyi bizzat işitmiştir. Vahyin bizzat kelimeye dökülmesi her ne kadar Peygam­ber'in kalbine vuku buluyor ise de, kelimeler buradan kaynaklanmamakta, Allah'tan kay­naklanmaktadır. Ona göre  durum  bu olunca, Kur'an'ın yaratılıp yaratılmadığını tartışmak çok saçmadır. Sonuç olarak, vahyin bir dahili -Peygamberle alakalı olan- bir de harici -Al­lah'ı ilgilendiren- yönü vardır. Bu iki yön birbirini tamamlayıcı unsurlardır.[30] Şöyle der:" Qur'an'ın Allah'ın  Peygamberlere vahyedilmiş kelamı olduğuna, Peygamber'in de Allah'ın nihai ve sözel bir alıcısı olduğuna inanmayan ismen bile müslüman olamaz."[31]

                 Hamidullah Peygamberleri ampule benzetir. Vahyin dilide onun rengidir. Peygamber sadece ileticidir.[32] "Müslümanlar şu inançtadırlar ki Qur'an, "Allah'ın Sözü"nü temsil eder, onun yerine geçer. Muhakkak ki Allah, ses ve lisandan münezzehtir. Bunu şu misal ile daha iyi anlayabiliriz."Allah'ın sözü" elektirik akımı gibidir; ne rengi vardır ve ne de gözle görülebilir. Bir peygamber, adeta bir elektirik lambasıdır."Elektirik akımı"nın geldiği tellerin ucuna bağlanmıştır ve bu "akım" sayesinde ışık verir. Lambaının kendi rengi, o Pey­gamber'in konuştuğu ana dilidir. Misalimizdeki elektirik akımı" (yani Allah'ın sözü), sadece ışık verme niteliğindedir ve rengi yoktur; fakat bu akım, lambanın kendi rengine göre, yani beyaz, kırmızı,sarı, yeşil vs. oluşuna göre değişik şekilde bize akseder. lambadan gelen ışığın şiddeti ve kuvveti de lambanın kapasitesine göre değişecektir. İşte böylece ses ve dil ötesi vasıftaki "Allah sözü" bize, bu "akım"ı alanın sesiyle onun dilinde, misalimizdeki lamba, yani Peygamber vasıtasıyla onun lisanıyla ulaşır, bize kadar gelir."[33]

                 Bir çok çaşdaş yazar da O'nun mahiyeti konusunda selefin sukut mezhebini sür­dürüyor: "Vahyin  mahiyeti; en temiz ve en olgun insanların naşları olan enbiyadan başkası için belli değildir. Nasıl geliyor, nasıl işliyor, o cihetleri yalnız onlar bilir .Vahyin mahiyeti ve haikatini anlamamıza yol yoktur. Ancak ona inanmaktan başka çare yoktur."[34]     

                 Vahyin içeriği kadar Peygamber'e ilkasında da tahammulü güç bir keyfiyetin var­lığına inanılır.[35] Reşid Rıza vahyin dış keyfiyetinde ısrar ederek Materyalistlerin onu in­sanın kendi içinden coşan bir feyz olarak gördüklerini söyler.[36]

                 Kimilerince[37] vahy vakıasında kişinin beşeriyet tabiatından çıkışı söz konusudur.

                 S. Akdemir: "Qur'an, Hz.Muhammed'in çağa müdahalesidir. Ünlü İslam Bilgini İbnu A'rabi de Qur'an'ı, Hz.Muhammed'in kendi kendisiyle konuşması olarak tanımlar. Peygam­berler duyarlı kişilerdir, yabancılaşmamışlardır. Bunlar ortak bilinç dışına inerek, toplumun sorunlarına çözüm arayan insanlardır. Qur'an'ı Kerim'de bu çalışmanın sonucudur."..Gerçek din insanın kendisi ve doğasıdır... İnsanlar aldatılıyor. İnsanlara din gerekçesiyle doğalarına aykırı usuller öğretiliyor... Qur'an'ı Kerim'i Hz.Muhammed yazdı. Bu O'nun aslında bir iç ko­nuşması. İnsan'da, Freudcu teoriye göre, bilinçaltı ve ortak bilinç vardır. Ortak bilince inilebilir. Qur'an içimizin bir ürünüdür, dışımızdan gelen bir şey değildir. Peygamberler duyarlı, yabancılaşmamış insanlardır. Bu insanlar ortak bilinç dışına inebilirler. Hz.Muhammed de ortak bilinç dışına inebilmiş bir insandır. Cebrail ise Hz. Muhammed'in ortak bilinç dışarısına inebilmesi sırasında kullandığı arka tipidir."[38]

                 Ahmed Arslan: " Hiç bir çağdaş psikolojik yaklaşımın, hatta psikiyatrinin ortak bilinç ve bilinçaltı gibi Freud tarafından üretilen kavramları bilimsel bulmadığı için kabul etme­diğinden haberdar olmayan bu zat, ilahi tecelliyi, Psikanaliz'in eskimiş teorileriyle izaha kal­kışıyor. Bu sözlerin küfür olup olmadığını uzmanlarına bırakıyoruz."[39]

                 Watt: O "Muhammedi Vahyi" Jung'un Bilinçaltı kavramı ile açıklar. Kısmen kişisel bilinç altından, kısmen kollektif bilinç altından. Bilinçaltı kelimesinin kendisi de bireyin farkında olmasının da ötesinde olmasına rağmen, bir temsil dilidir ve insan bilinci ve aklı gibi şeyleri çağrıştırır. Jung'a göre bireysel ve kollektif bilinç altı farklıydı.

                 Kollektif bilinçaltı, bireyin ait olduğu toplum ve kültürle paylaştığı şeydi. Eğer vahyedilen mesajın bu bilinçaltından geldiğini söylersek bu bize "nihai kaynak" konusunda çok az şey anlatacaktır. Ancak bir dereceye kadar bu, alıcının ait olduğu toplumun düşünce dünyasına mesajın nasıl adapte edildiğini açıklar. Çünkü bilinçaltı bütün bunlarda ortaktır (vardır). Hristiyanlar inandılar ki, Allah bireylere doğrudan veya Ruhu'l- Quds şekline bürü­nerek (görünerek) insanlar aracılığıyla müdahale eder (temasa geçer). Bu inanç onlara bu bilinç altından gelen şeylerin bazılarının, mesela, belli bir şekilde hareket etme isteği (dürtüsü) gibi son tahlilde Allah'tan geldiğini söylemeyi mümkün kılar. Eğer bu istek (dürtü) veya dinsel buyruklar bir kişinin zihnine, kaynağını bilmediği bir içsel baskı biçiminde gelir­se, bunun ilahi bir işaret olduğuna ve onu izlemesi gerektiğine inanır. Daha da ileri gidip onun bir melek vasıtasıyla geldiğine inanırsa, ona subjektif bir kesinlik kazandırsa bile, bu onun ilahi bir işaret olduğu konusundaki açıklamaya çok fazla bir şey katmaz. Bunun gerçekten ilahi bir işaret olup olmadığı, O'na geliş biçimine değil, O'nun meyvelerinin nite­liğine bağlıdır.

                 Watt'ın sözünü ettiği vahy biçimi her insanın içinde duyduğu "takva ilhamı" bı açıklayabilir. Kutsal Kitap'daki vahyi değil. Peygamber Qur'an'dan Başka Vahy Almış mıdır? Örnekleri verildiği türden bu tür vahyi hem peygamberler hem de bir çok mahlukat almaktadır. Bir çok kudsi hadis de bu kapsamda anlaşılabilir. Kudsi Hadisler, anlamları Kur'an ya da diğer Semavi Kitaplarda bulunan ilahi açıklamaları Peygamberimizin mota mot onların lafızlarına bağlı kalmaksızın kendi uslubuyla örnekleyerek açıklamasıdır. Manası Allah'a dayandığı için sıradan bir konuşması sayılmaz, kudsi konuşma (hads) sayılır.

                 İnsaflı hristiyanların islam vahyi konusunda söyleyebilecekleri son söz onu Lukas bd. biyografistlerin ilhamına benzetmekten ibarettir.[40]





__________________
ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster ŞiaRıM-KuRaN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ŞiaRıM-KuRaN
 
ŞiaRıM-KuRaN
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 124
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ŞiaRıM-KuRaN

Vahy ve İlham Arasında Fark:

                 İlham, Sözlükte bildirmek, haber vermek ,içe doğmak,gönüle doğmak manalarına gelir. Uludağ ıstılahi olarak onu şöyle tanımlar: "Feyz yoluyla kalbe gelen özel bir anlam ve bilgi."[1] M. Sofuoğlu'nun tanımı:" Delilsiz olarak yani bilgi vasılatalarından birine dayan­mayarak kalbe feyz foluyla doğan manadır." Psikoloji bu anlamdaki inspiration kelimesine şu anlamı verir:" Bir proplemin herhangi bir gayret sarfetmeden ve akıl yürütme yapmadan birden bire çözülmesidir."[2]

                 Sufiler Peygamberlere de kendilerine de ilham geldiğini, kendilerine gelen ilhamın bağlayıcı olmadığını söylerler. İlham şeytandan da gelebilir. Abduh şöyle yorumlar:" Açlık, susuzluk, üzüntü ve sevinç dürtülerine benzeterek, bunu kişinin kendi nefsinde hissettiği bir şuur veya vicdan olarak tarif etmiş ve nefsin, ilhamın nereden geldiğine dikkat etmeden istenilen şeyin peşinde koşar."
 

KAVRAMIN QUR'AN'DA KULLANIMI

                 Qur'ân vahy kelimesini 34 surede 71 ayette kullanır.

a)el-vahyu

                 25.53/en-Necm      

53.4-                           O, yalnızca vahyolunan bir vahydir.

                 48.20/Taha               

20.114-   Hak olan biricik Melik Allah Yüce'dir. Onun vahyi sana gelip tamamlanmadan önce okumada acele etme ve de ki: "Rabb'im, ilmimi arttır."

                 56.11/Hud         & nbsp;            &nbs p;           

11.37-     "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulme sapanlar konusunda da bana hitapda bulunma. Çünkü onlar boğulacaklardır."

                 67.42/eş-Şura       

42.51-     Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olmaz. Ancak  bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir Elçi gönderip kendi izniyle dilediğe vahyetmesi bunun dışında. Gerçekten O Yüce'dir, Hakim'dir.

                 78.21/el-Enbiya

21.45-     De ki: "Ben sizi yalnızca vahy ile uyardım. Ancak sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."

                 80.23/el-Mü'minun

23.27-     Böylelikle Biz ona:"Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz        gelip de tandır kızışınca, onun içine ikişer çift ile, içlerinden aleyhle­rine söz geçmiş olan dışında aileni al, zulmedenler konusunda bana hutatap ol­ma, çünkü onlar boğulacaklardır"                 diye vahyettik.

 

b)evha(y)- yu(v)ha(y)- i(y)hya(e)en

                 15.99/el-Zilzal

99.5-                           Çünkü Rabb'in ona vahyetmiştir.

                 25.53/en-Necm      

53.4-                           O, yalnızca vahyolunan bir vahydir.

53.10-     Bölece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.

                 41.38/Sad         & nbsp;      

38.70-     "Bana ancak, benim yalnızca bir Uyarıcı'yım diye vahyolunmaktadır."

                 42.7/el-A'raf         ;  

7.117-     Biz de  Musa'ya "asanı fırlat" diye vahyettik. Bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını yutuyor.

7.160-     Biz onları ayrı ayrı oymaktan olarak oniki ümmet olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su       istediğinde Musa'ya "Asanla taşa vur" diye vahyettik. Onlar oniki pınar fışkırdı. Böylece her bir insan topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret hel­vası ile bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanların­dan yiyin." Onlar bize zulmetmedi ancak kendi nefislerine zulme­diyorlardı.

7.203-     Onlara bir ayet getirmediğin zaman "sen onu derlesene" derler. Deki: "Ben yalnızca bana Rabb'imden vahyolunana uyarım. Bu Rabb'inizden olan basiretlerdir. İn­anacak bir topluluk için de bir hidayet ve bir rahmettir."

                 43.72/elCin          ;      

72.1-                           De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir gurup dinleyip şöyle demişler "Doğrusu biz, hayranlık uyandıran bir Qur'an dinledik."

                 46.35/el-Fatır       &nbs p; 

35.31-     Kendilerinden öncekini musaddık olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, Haberdar'dır, Gören'dir.

                 47.19/Meryem

19.11-     Böylelikle mihrabtan kavminin karşısına çıkıp onlara işaret etti: "Sabah akşam tes­bih edin."

17.73-     Onlar nerdeyse sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi, o zaman da seni halil/dost edineceklerdi.

17.86-     Andolsun, eğer dilersek, sana vahyettiklerimizi gireriveririz, sonra bunun için bize karşı bir vekil bulamazsın.

                 48.20/Taha               

20.13-     "Ben seni seçtim, Artık vahyolunanı dinle."

20.38-     "Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik."

20.48-     "Gerçekten bize vahyolundu ki: -Doğrusu azab, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."

20.77-     Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan."

                 51.26/eş-Şuara     

26.52-      Musa'ya da "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izlerneceksiniz." diye vahyettik.

26.63-      Bunun üzerine Musa'ya:" Asanla denize vur ."diye vahyettik, deniz hemencecik yarıldı da her parçası dağ gibi oldu.

                 53.28/el-Qasas      

28.7-                           Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, bu durumda onu suya                 bırak, korkma ve hüzünlenme, çünkü O’nu Biz sana tekrar geri  vereceğiz ve O’nu Gönderilenler'den kılacağız" diye vahyettik.

                 55.10/Yunus        & nbsp; 

10.2-                           İçlerinden olan bir adama: "İnsanları uyar ve inananlara, muhakkak kendileri için Rabb'leri katında Sıdk makamı olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz, in­sanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfredenler: "Gerçek şu ki bu, açıkca bir büyüdür" dediler.

10.15-     Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Qur'an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendimin bir öngörmesi olarak değiştirmem , benim için olamaz. Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabb'ime isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım."

10.87-     Musa ve kardeşine vahyettik: "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi  kıble edinin ve salatı kılın. Mü'minleri de müjdele."

10.109-   Sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O, Hakimlerin en hayr­lısıdır.

                 56.11/Hud         & nbsp;     

11.12-     Şimdi onların: "O'na bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değilmiydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp Sana vahyolunanlardan bir kısmını mı terkedeceksin? Sen yalnızca bir Uyaran'dır. Allah herşeye Vekil'dir.                

11.36-     Nuh'a vahyedildi: "Gerçekten iman edenlerin dışında, kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme."

11.49-     Bunlar, Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları Sen ve kavmin bundan            önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz akıbet muttakilerindir.

                 57.12/Yusuf        & nbsp; 

12.3-                           Biz bu Qur'an'ı  sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber olarak sana aktarmaktayız. Oysa Sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardan­dın.

12.15-     Nitekim O’nu götürdükleri ve O’nu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz de O’na vahyettik: "Andolsun Sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."

12.102-   Bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa anlar o hileli düzeni kurarlar­ken yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.

12.109-   Biz senden önce şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında gör­dermedik. Hiç arzda dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir so­na uğradıklarını görmüş olsunlar. İttika edenler için Ahiret yurdu daha hayır­lıdır. Siz yine de akletmeyecek misiniz?

                 58.13/er-Ra'd         ;  30

13.30-  Böylece Biz Seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmetle gönderdik, Sana vahyettiklerimizi onlara okursun diye. Oysa onlar Rahman'ı tanımazlık etmektedirler. De ki : "Bu, benim Rabb'imdir, O'ndan başka ilah yoktur, Ben O'na tevekkül ettim         ve son dönüş O'nadır."

                 60.6/el-En'am         ; 

6.19-       De ki:" Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda endisiyle uyarmam için bana şu Qur'an vahye­dildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahlarına bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki:" Ben şehadet etmem."

De ki: "O, ancak bir ek olan ilah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."

6.50-       De ki: " Size Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: " Kör olanla gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"

6.93-       Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolun­mamışken "bana da vahyolundu." diyen ve Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim." diyenden daha zalim kimdir? Sen bu Zalimleri ölümün şiddetli sarsıntıları sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara "canlarınızı çıkarın. Bugün Allaha karşı haksız olanı söylediğiniz ve onun ayetlerinden büyüklenerek dolayısı ile alçaltıcı bir azab ile karşılık göreceksiniz" (dediklerini de) bir görsen.

6.106-     Sana Rabb'inden vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur. ve müşriklerden de yüz çevir.

6.112-     Böylece her Nebi'ye insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabb'in dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzdükleri ile başbaşa bırak.

6.121-     Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin. Çünkü bu bir fısktır. Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

6.145-     De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği için, leşi, dökülen kanı, domuz           ; eti ki bu gerçekten murdardır ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla. Şüphesiz senin Rabb'in Gafur'dur, Rahim'dir.

                 63.34/Sebe               

34.50-     De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum, eğer hidayeti                 bulacak olsam, bu da Rabb'imin bana vahyetmekte olduğu saye­sindedir. Şüphesiz O,   İşiten'dir, Yakın Olan'dır.

                 66.41/el-Fussilet    

41.6-                           De ki: "Ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek                 ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret di­leyin. Vay haline o          müşrikleri n."

41.12-     Böylelikle onları iki günde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe kendi emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle donattık ve bir koruuma. İşte bu Aziz'in, Bilen'in  takdiridir.

                 64.39/ez-Zümer

39.65-     Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlar­dan olacaklardan olacaksın.

                 67.42/eş-Şura       

42.3-                           O, Aziz ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir.

42.7-                           İşte Biz sana, böyle Arapca bir Kur'an vahyettik. Şehirlerin anasını ve çevresinde olanları                uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan Toplanma Günü'yle de uyarman için. Bir          & nbsp;       bölümü cennette, bir bölümü de çılgınca yanan ateşin içerisindedir.

42.13-     O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a va­siyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da va­siyet ettiğimizi sizin için de teşri kıldı. Senin kendisine çağırmakta olduğun şey, müşrikler üzerine ağır geldi. Allah, dilediğini buna, seçer ve içten kendisine yö­neleni hidayete eriştirir.

 

42.51-52:  (Bak:Aynı adlı Müstakil başlık)

       

                 68.43/ez-Zuhruf    

43.43-     Şu halde sen, sana vahyedilene tutun, çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.

                 71.46/el-Ahkaf       

46.9-                           De ki: "Ben Elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını bilemiyorum.  Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uymaktayım ve ben apaçık bur Uyarıcı'dan başkası değilim."

                 74.18/el-Kehf         ; 

18.27-     Sana Rabb'inin Kitab'ından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak sığınacak bulamazsın.

18.110-   De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim, yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabb'ine kavuşmayı umu­yorsa artık salih bir çalışmada bulunsun ve Rabb'ine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın."

                 75.16/en-Nahl         ;

16.43-     Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka göndermedik. Eğer bilmiyorsanız Zikr Ehli'ne sorun.

16.68-     Rabb'in Balarısına vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve onların yaptıkları asmalar­dan kendine evler edin."

16.123-   Sonra Sana vahyettik: "Hanif olan İbrahim'in Milletine uy. O Müşrikler'den değildi.

                 77.14/İbrahim         ; 

14.13-     Küfredenler Elçiler'ine dediler ki: "Hiç tartışmasız sizi kendi toprağımızdan süreceğiz ya da dinimize döneceksiniz." Böylelikle Rabb'leri kendilerine vahyetti ki: "Şüphesiz Biz zulmedenleri helak edeceğiz."

                 78.21/el-Enbiya      

21.7-                           Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlar dışında göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, şu halde Zikr Ehline sorun.

21.25-     Senden önce hiçbir Elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: "Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin."

21.73-     Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bi­ze ibadet edenlerdi.

21.108-   De ki:" Gerçekten bana Sizin ilahınız yalnızca tek bir ilahtır" diye vahyolunuyor, artık siz   teslim olmayacak mısınız."

                 80.23/el-Mü'minun

23.27-     Böylelikle Biz ona:"Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz        gelip de tandır kızışınca, onun içine ikişer çift ile, içlerinden aleyhle­rine söz geçmiş olan dışında aileni al, zulmedenler konusunda bana hutatap ol­ma, çünkü onlar boğulacaklardır"                 diye vahyettik.

                 91.29/el-Ankebut   

29.45-     Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve salatı kıl. Gerçekten salat fahşadan ve münker­den       vazgeçirir. Allah'ı zikretmek ise en büyüktür. Allah yapmakta oldu­klarınızı bilmektedir.

                 2.8/el-Enfal        &nbs p;     

8.12-       Rabb'in meleklere vahyetmişti ki:" Şüphesiz ben sizinleyim.                  İnananlara  sağlamlık katın, küfredenlerin kalblerine amansız bir          korku salacağım. Öyleyse vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına."

                 3.3/Ali İmran             

3.44-       Bunlar, gayb haberlerindendir. Bunları Sana vahyediyoruz. On­lardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalem­leriyle kur'a atarlarken Sen yanlarında değildin, çekişirlerken de yanlarında eğildin.

                 4.33/el-Ahzab         ;

33.2-       Ve Sana Rabb'inden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı haber-alandır.

                 6.4/en-Nisa          ;     

4.163-     Nuh'a ve O'ndan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi Sana da          &n bsp;    vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torun­larına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Sü­leyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.

                 20.5/el-Maide

5.111-Hani Havarilere "Bana ve Elçime iman edin" diye vahyetmiştim, onlar da "inandık, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahidler ol" demişti.

 

                                  İlk Kur'an Vahyi:

 

                 Konunun el-Buhari tarafından kaydedilen ayrıntlı Aişe rivayetinde ilk vahy el-Alaq 1-5 ayetleri olarak zikredilir. Miladın 610 yılında 40 yaşında iken başlayan vahy 22 yılı aşkın bir sürede nuzulunu tamamladı.

                 "Umumiyetle kabul edildiğine göre bu olay, Ramazan'ın 27.günü cereyan etmiştir. es-Suheyli tarafından nakledilen bilgiye göre bu tarih, Hicretten 13 sene önce 17 Rama­zan’dır. Miladi 22 Aralık 609)"[3]

                  Qur'an, ilk vahyin Ramazan ayında,[4] mübarek bir gecede[5] indirildiğini söyler. Qur'an'ın ilk olarak toplu bir halde Beytu'l-İzze'ye indirildiği rivayeti inandırıcılıktan uzaktır. Bu yorumun sahipleri toplu inişe inzal, parça inişine de tenzil adını veriyorlar. el-Furqan 32-33 ayetleri de buna delil gösterilir.[6]

                 Yunus 15, el-Ahkaf 9, el-En'am 106, el-A’raf 203 ayetlerinde Hz. Rasul "vahye tabi olmaya" çağrılır, o da "vahye tabi olduğunu" ifade eder. eş-Şura 42, "Qur'an'ın Rasul'e vahyedildiğini" söyler. En'am 19 da "Rasul Kur'an'ın kendisine vahyedildiğini" söyler. el-Fetih 15 de Vahiy, Allah kelamı, Bakara 75 de de.

        Rivayetlerde Peygamber'in küçüklüğünde amcası Ebu Talib'le birlikte gittiği Şam böl­gesinde Basra çarşısında Ariuscu muvahhid Rahib Bahira ile karşılaştığı nakledilir. Müsteşrik­ler Qur'an'ın içeriğinin Bahire, Varaka ibnu Nevfel, ve diğer Ehli Kitap olan kişilerden öğrenildiğini iddia ederler.

        "Ebu Talib Filistin'e bir kervan düzenleyip yola çıkacağı sırada Rasul 9 yaşındaydı. O sırada Hrsitiyan dininde olan Filistin'de manastır doluydu. Buralarda yaşayan gayretli papaz­lar, karşılık beklemeden ev sahipliği gösterme veya sırf bir iyilik olmaktan ziyade kendi dinlerine çekmek gayesiyle transit geçen yabancı yolcuları karşılarlardı. İşte anlatıldığına göre meşhur Bahira, Ebu Talib ve kervan arkadaşlarını bir yemeğe davet etmişti. Herhalde Hz. Muhammed de bu yemekte hazır bulunmuştu. Rahib Bahira'nın hangi dilde konuştuğunu bilmiyoruz. Belki misafirleri ve onların en gençleriyle bir iki kelime konuşacak kadar arapça biliyordu. Fransız müsteşrik Carra de Vaux'un muhayyilesinin, "Qur'an'ın Yazarı Bahira" adıyla müstakil bir kitap kaleme alacak kadar uçkun  olduğunu müşahede etmek insanı güldürmektedir. Bunu kabul et­sek, 114 surelik Kur'an'ın Kitabını 9 yaşında bir çocuğun bir kaç dakika içinde ezberlemesi ve bir nesil sonra bunu etrafındaki insanlara bir tebliğ olarak nakletmesi bile başlı başına bir muci­ze teşkil edecektir."[7]

 

                 Kur'an Vahyi  Korundu:

                 " O Rasul bize isnaden bazı sözler uydurmaya kalksaydı, elbette biz onu ondan do­layı yeminiyle yakalardık. Sonra da ondan iliğini çeker atardık, o vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız."[8]

                 5/el-Maide 67: "Ey Rasul, Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et, eğer böyle yapmazsan risaletini yerine getirmiş olmazsın."[9]

                 87/ 6-7 Rasul'un kendisine gelen vahyleri unutmayacağını söyler.

                 20/Taha 114: "Sana vahy tamamlanmadan önce Kur'anı   acele etme ve de ki: Rabb'im ilmimi artır."[10]

 

                                 



__________________
ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster ŞiaRıM-KuRaN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ŞiaRıM-KuRaN
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Vahiy konusu    uzerinde  cok farkli tanimlamalar ve izahlar mevcuttur.

 Resul Muhammed'den sonraki donemlerde ortaya cikan ekollerin kendi karakteristik yapilarina gore konuya yaklasdiklarini goruyoruz. Fetholunan bolgelerdeki hristiyan ve felsefi okullarin yetistirdigi kesimler, Islam kimligi altinda yerlerini aldiklarinda, birikimlerini Kuran yorumu icin kullandilar. Art niyet tasimadan bile olsa Islam'in ozunden cikmayacak anlayislar Islam'a maledildi. Felsefeden ziyade bazi  felsefi kanaatler, felsefe olarak algilandi. Felsefe yalin bir ilim bazinda   Islam dunyasinda yer etmedi. Felsefenin bagnaz bagimlilarina   karsi,  bagnaz anti felsefe anlayisi gelisti. Birbirlerini iki uca mahkum eden bu anlayislar ekolculuk  zihniyetiyle yorumlar gelistirdiler. Bu zihniyetlerin vahiy konusu hakkinda soyledikleri dogal olarak kendi ekollerinin gerektirdigi tarzda idi. Vahiy konusunu, Kuran'in kendi anlam sisteminden yola cikarak tespit etmemiz gerekir. Kendi akil yurutmelerimizle ayetlerdeki ifadeleri birbirine karistirmamaliyiz. Once Kuran'in mesajindaki anlam yalin bir sekilde tespit edilmelidir,ondan  sonra yoruma gecilmelidir. Oysa gorulen oki insanlar once neyi bulmak istediklerine karar veriyorlar daha sonra onu ispata calisiyorlar.Tarih boyunca ekollerin yaptigi gibi.

Umidim hem cagdaslarimizin hemde gelecek nesillerin istifade edecegi tarzda bir Kuran yaklasimi sergilememizdir.

Insallah.

Saygiyla.

 

 

 

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats