HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Kur’anda NEFS Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Kur’anda Nefs

www.istekuran.com

 

“Nefs” sözcüğü, bir şeyin iç ve dış yapısıyla ve özellikleriyle tamamını, yani öz yapısını, şahsına özgülüğünü ifade etmek üzere kullanılan bir zamirdir. (Lisan ül Arab; c:5, s:647–652)

Buna göre “nefs” sözcüğünün zamir olarak anlamı; “kendi, zatı” demektir. Nitekim sözcüğün, Kadim Arapçada ediplerce bu anlamda kullanılmış olduğunun klâsik metinlerde yüzlerce örneği mevcuttur.

“Nefs” denilince her şeyden önce “insan” hatıra gelirse de, Allah’ın yarattığı her canlı varlık bir “nefs”tir. Yani her canlının bir “kendisi, zatı; kimliği” vardır ve buna “nefs” denir.

Lisan ül Arab’ta genişçe açıklandığına göre, belirli alâkalardan dolayı bu sözcük mecaz olarak; “ruh (can)”, “nefes”, “kan”, “benlik (ego)”, “kalp (zihin)”, “iç”, “büyüklük”, “yücelik” anlamlarında kullanılmaktadır. Meselâ, “can”, “kan” ve “nefes (teneffüs edilen hava)”in de “nfs” sözcüğüyle ifade edilmesinin sebebi Lazımıyet alâkasından dolayıdır.

Çoğulu “nüfus” ve “enfüs” kalıplarıyla ifade edilen “nefs” sözcüğü, Kur’an’da tekil ve çoğul formlarıyla 295 yerde geçmiş ve hem Allah için hem de diğer canlılar için kullanılmıştır.

“Nefs” sözcüğü Allah için kullanıldığında da, sözcüğün yukarıda verdiğimiz tanımının kapsadığı özelliklerin hepsini içerir. Yani Allah’ın zatî ve subutî sıfatlarının tamamını ifade etmiş olur.

 

“Nefs” sözcüğünün Allah için kullanıldığı ayetler:

Maide; 116: Ve hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara ‘Beni ve annemi, Allah’ın astlarından iki tanrı edinin’ dedin?” O (İsa), Sen münezzehsin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer ben onu demiş olsam, Sen bunu mutlaka bilmiştin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise Senin nefsinde olanı bilmem. Şüphesiz Sen; gaybleri bilen yalnız Sensin, Sen!

Âl-i Imran; 28: Müminler, müminlerin astlarından kâfirleri veliler edinmesinler ve onu her kim yaparsa Allah’tan hiçbir şeyi yoktur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Allah sizi nefsinden (kendisinden) sakındırır. Ve oluş / varış yalnızca Allah’adır.

Âl-i Imran; 30: O gün her nefis (kişi), ne hayır işlemişse onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülükleri de. İster ki kendisi ile onun (yaptığı kötülükler) arasında uzak bir mesafe bulunsun. Allah, sizi nefsinden (kendisinden) çekindirir. Şüphesiz ki Allah, kullarına çok şefkatlidir.

En’âm; 12: De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kim içindir?” De ki: “Allah içindir.” O (Allah), rahmeti kendi (nefsi) üzerine yazmıştır. Sizi mutlaka, kendisinde asla şüphe olmayan kıyamet gününe toplayacaktır. Kendilerini (nefislerini) zarara sokan kimseler; işte onlar iman etmezler.

En’âm; 54: Ve ayetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: “Selâm olsun size! Rabbiniz rahmeti nefsi (kendi) üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tövbe eder ve düzeltirse; Şüphesiz ki O (Allah), Gafur’dur, Rahîm’dir.” de.

Ta Ha; 41: Ve Ben, seni nefsim (kendim) için yetiştirdim.

 

“Nefs” sözcüğü aşağıdaki ayetlerde ise tüm canlıları içine almaktadır:

Şems; 7, 8: nefse ve onu düzenleyene;
                 -ki O, ona fücurunu ve takvasını ilham etti- (ant olsun ki)

Bakara; 233: Ve anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri maruf ile (geleneklere uygun olarak) bir borçtur. Her nefis (her kişi) ancak gücüne göre mükellef olur. -Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın.- Vârise düşen de bunun aynıdır. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi maruf ile (geleneklere, günün şartlarına uygun olarak) verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur. Ve Allah’a takvalı davranın ve bilin ki, Allah yaptığınız şeyleri görendir.

Enbiya; 35: Her nefis (kimliği olan varlık) ölümü mutlaka tadacaktır. Fitne olmak üzere sizi Biz, şer ve hayır ile belâlandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz.

Ankebut; 57: Her nefis (kimliği olan varlık) ölümü tadacaktır. Sonunda yalnızca bize döndürüleceksiniz.

İbrahim; 22: Ve iş bitince şeytan onlara, “Şüphesiz ki Allah size gerçek vaadi vaat etti, ben de size vaat ettim, hemen de caydım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım, siz de icabet ettiniz. O nedenle beni kınamayın, nefsinizi (kendinizi) kınayın! Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Ben, önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” dedi. Kesinlikle zalimler için acı bir azap vardır!

Yunus; 15–16: Ve ayetlerimiz onlara açıkça okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bundan başka bir Kur’an getir yahut bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu nefsimin (kendimin) öngörmesiyle değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım. De ki: “Allah dileseydi, ben onu size okumazdım ve onu size bildirmemiş olurdu. Ben ondan önce kesinlikle içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız ?”


Aşağıdaki ayette ise, “nefs” sözcüğünün müfaale babından olan “yetanafes” ve “elmütenafisun” sözcükleri, işteşlik anlamıyla; “kendileşme, kimlik kazanma yarışı” manasındadır:

Mutaaffifin; 26: Onun sonu misktir. Ve yarışanlar (kimlik kazanmak için çalışanlar), işte bunda yarışmalıdırlar (kimlik kazanmaya çalışmalıdırlar).

 

“Nefs” sözcüğünün mecaz olarak kullanıldığı ayetler:

Tekvir; 18: nefeslendiği an sabaha ki,

Bu ayette “nefs” sözcüğünden türemiş olan “teneffese” fiilinin anlamı; “nefes aldı” demektir ki bu, insanın solunumundaki alıp verdiği havadır. Bu da insanın olmazsa olmazından olduğu için mecaz olarak kullanılmıştır. Diğer taraftan, “kan” da insanın olmazsa olmazlarından biri olduğu için, doğum kanamasına da “nifas” denir. Bu sözcük “nefs” sözcüğünün farklı bir kalıbıdır.

En’âm; 93: Ve Allah’a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı hâlde; “Bana vahyolundu” diyenden ve “Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir? O zalimleri ölümün şiddetleri içindeyken, melekler de onlara ellerini uzatmış: “Nefislerinizi (canlarınızı) çıkarın. Bugün, Allah’a karşı gerçek dışı şeyler söylediğinizden ve O’nun ayetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” derlerken bir görsen!

Bu ayetteki “nefs”in çoğulu olan “enfüs” sözcüğü, mecazen “canlar” anlamında kullanılmıştır.


Kur'andan Koparılan Bir Kavram

“Nefs” sözcüğünün Arapçası ve Kur’an’cası bu olmasına rağmen, Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra “nefs” konusunda çeşitli düşünceler ileri sürülmeye başlanmış ve bu etkiyle “nefs” sözcüğü, Arapçadaki ve Kur’an’daki anlamlarından uzaklaşıp YUNANCALAŞMIŞTIR.

“Nefs” anlayışı, özellikle İbn Sina, Gazalî, İbnül-Arabî ve er-Râzî gibi düşünürlerce farklı biçimlerde yorumlanarak hakkında “İlm ün Nefs (Nefs bilimi)” adıyla bir ilim dalı oluşturulmuş ve Yunan felsefesine uygun bir “nefs” anlayışı, hemen hemen tüm kelâmcılar, mutasavvıflar ve filozoflarca benimsenmiştir.




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

“Nefs” sözcüğünün Arapçası ve Kur’an’cası bu olmasına rağmen, Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra “nefs” konusunda çeşitli düşünceler ileri sürülmeye başlanmış ve bu etkiyle “nefs” sözcüğü, Arapçadaki ve Kur’an’daki anlamlarından uzaklaşıp YUNANCALAŞMIŞTIR.

Örnek verip açıklar mısınız lütfen.

Benim bildiğim "nefs"i RUH diye çarpıtıyorlar. Oysa RUH başka NEFS başka. RUH kelimesi de var Kuran'da ve VAHİY anlamına geliyor. Tarih profesörüne Yürüyen Tarih denmesi gibi Cebrail'e Güvenilen Vahiy anlamında Ruhu'l Emîn denmesinin nedeni bu.

*

NEFS kelimesinin Nisa 1'deki kullanımı ilginç:

sizi bir tek "canlı"dan yarattı

halak akum min "nefs"in vahide

 

Nisa 1’den anlaşılan, Yüce Allah’ın yarattığı ilk canlı, geleneksel iddianın aksine Adem değil "nefsin vahide" idi. NEFS, canlı demek. Tamam. Ama vahide "vahid"in dişili olduğuna göre o ilk canlı dişi idi.

 

Dikkat edilirse "nefs"i ondan eşini yarattı anlatısında temsil eden adıllar da dişil, halaka min zevce.

 

Yine de şu öne sürülebilir:

 

Ayette "nefs"i niteleyen sıfatın vahide olmasının nedeni bu kelimenin Arapçada dişi sayılmasıdır. Nisa 102’deki MEYLETEN ve Ya Sin 29’daki SAYHATEN gibi:

 

MEYLETEN vahide: birtek BASKIN (4:102)

SAYHATEN vahide: birtek GÜRLEME (36:29) 

 

O halde NEFS, erkek te olabilir.

 

Ama bu itiraz kabul edilemez. Çünkü eğer ilk yaratık gerçekten erkek olsa idi ve Allah Nisa 1’de bunu belirtmek isteseydi gerekli eril kelimeyi bulup kullanırdı.

 

Aslında, Yaşar Nuri Öztürk’ün de açıkladığı üzere, Nisa 1’deki "nefs"in cinsiyetle ilgisi yok:

 

...burada dikkat çekilen şeyin erkeklik-kadınlıkla ilgisi yoktur. Burada sözü edilen, canlıların üremeleridir. Bir canlıdan diğerinin ve o ikisinden daha birçoklarının üremesi biyoloji uzmanlarınca açıklanmalıdır. Yani söz konusu ayet fıkıhçı veya hukukçuların açıklayacağı bir ayet değildir. (KUR’AN’DAKİ İSLAM, 24. baskı, S. 532)

 

Bu durumda Kuran’ın Hz Adem’le ilgili anlatılarını önyargılardan arınarak  okumamız gerekiyor.

 

Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın "Kur’an-ı Kerim Meali"ndeki Bakara 30’a bakar mısınız:

 

Hani, Rabbin meleklere demişti ki:

Ve iz kâle rabbuke li’l melâiketi:

 

Yeryüzünde bir halife yaratacağım

İnnî câilun fi’l ardi halîfe    

 

CÂİLUN, yaratacağım değil, yapacağım demek. Hz Âdem’in yaratılması başka, yeryüzüne halife yapılması başka. Belli ki yeryüzünde Adem’den önce insanlar yaşamıştı; Adem onların yerini aldı yani o insanların halefi, halifesi oldu.

 

Zaten meleklerin, "Orada bozgun çıkarıp kan dökecek birini mi (halife) yapacaksın –E tec’alu fîhi men yufsidu fîhé ve yesfiku’d dimâ" demeleri bunu gösterir. Ademden önce yeryüzünde Ademin benzerleri yaşamış ve bozgun çıkarıp kan dökmüşler ki melekler biliyor.

 

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Hasan Akçay Kardeşim!

Hasan Akcay Yazdı:

...

Bu durumda Kuran’ın Hz Adem’le ilgili anlatılarını önyargılardan arınarak  okumamız gerekiyor.

Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın "Kur’an-ı Kerim Meali"ndeki Bakara 30’a bakar mısınız:

Hani, Rabbin meleklere demişti ki:

Ve iz kâle rabbuke li’l melâiketi:

Yeryüzünde bir halife yaratacağım

İnnî câilun fi’l ardi halîfe    

CÂİLUN, yaratacağım değil, yapacağım demek. Hz Âdem’in yaratılması başka, yeryüzüne halife yapılması başka. Belli ki yeryüzünde Adem’den önce insanlar yaşamıştı; Adem onların yerini aldı yani o insanların halefi, halifesi oldu.

Zaten meleklerin, "Orada bozgun çıkarıp kan dökecek birini mi (halife) yapacaksın –E tec’alu fîhi men yufsidu fîhé ve yesfiku’d dimâ" demeleri bunu gösterir. Ademden önce yeryüzünde Ademin benzerleri yaşamış ve bozgun çıkarıp kan dökmüşler ki melekler biliyor.

 

Sevgi ile, Hasan Akçay

Allah Razı olsun. Okuyanları yanlış anlamaya yöneltecek bir çeviri yanlışına dikkat çekmişsiniz. Rabbim ilminizi artırsın. Razı olduğu kullardan eylesin ve cümlemizi de Kur'an'daki bu yanlış çevirileri ortaya çıkarma basiretini gösterenlerden eylesin.

Bakara;30:

Ve bir zaman Rabbin, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe kılacağım (yapacağım)” demişti. “Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi kılacaksın (yapacaksın)? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” demişlerdi. “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri çok  iyi bilirim”

Bu ayette, bir çoklarının anladığı gibi, insanın ilk yaratılışı değil, halife yapılışı anlatılmaktadır. Çünkü insanın halife yapılışı, “takdir etmek, biçim vermek, yaratmak” anlamındaki “halk” fiiliyle değil, “bir hâlden başka bir hâle dönüştürmek” anlamındaki “ca’l” fiiliyle anlatılmıştır.

Ayrıca ayetten, halife kılınacak olanın, daha önce yaratılmış melekler tarafından tanınıp bilindiği anlaşılmaktadır ki, bu husus da ayetin ilk yaratılışı anlatmadığını göstermektedir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Hasan Akçay Kardeşim!

Hasan Akcay Yazdı:

“Nefs” sözcüğünün Arapçası ve Kur’an’cası bu olmasına rağmen, Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra “nefs” konusunda çeşitli düşünceler ileri sürülmeye başlanmış ve bu etkiyle “nefs” sözcüğü, Arapçadaki ve Kur’an’daki anlamlarından uzaklaşıp YUNANCALAŞMIŞTIR.

Örnek verip açıklar mısınız lütfen.

Sevgi ile, Hasan Akçay

Hicrî ikinci yüzyıldan itibaren Müslüman bilgin ve düşünürler, özellikle Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra nefs konusunda tartışmaya ve çeşitli düşünceler ileri sürmeye başladılar. Aristo felsefesinin Yeni Eflatuncular tarafından yorumlanan biçiminin ağır etkisini taşıyan bu tartışmalar sırasında nefsin mahiyeti, nitelikleri, kadim olup olmadığı, ölümden sonraki durumu gibi konularda çok sayıda düşünce ve nazariyeler ortaya çıktı.

Nefs konusuyla uğraşan bilgin ve düşünürler, insan gerçekliğinin belirlenmesinde, o zamanlar başlıca yöntem olan mantıki ihtimalleri göz önünde bulundurarak, düşüncelerini bu ihtimallerden birisine dayandırmışlardır. Buna göre, sözgelimi bir insan "düşündüm", "yaptım" dediğinde, buradaki "ben"le anlatılmak istenilen ya cisim (beden), ya cisimsel birşey (araz ya da kuvvet), ya da cisimle cisimsel olanın toplamından oluşabilir. Diğer bir seçenek de bu şeyin ne cisim, ne de cisimsel olmamasıdır. Düşüncelerini bu ihtimaller üzerine kuran Müslüman düşünürler öncelikle iki ana fırkaya ayrıldılar. Birinci fırkaya göre nefs cisim ya da cisimsel olmayan soyut bir varlıktır. İkinci fırka ise nefsin soyutluğunu kabul etmeyerek cisim ya da cisimsel bir varlık olduğunu savunmuştur.

Nefsin soyut bir varlık olmadığını savunan düşünürler, nefsin mahiyeti konusunda birbirinden farklı çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir:

1. Nefs bir atomdur. İbn el-Ravendi'nin savunduğu bu görüşe göre soyut mümkünlerin olması imkansızdır. Nefs ya da ruh, kendi özüyle varolan bir cevherdir. Bu cevher basit varlıkları kavrar. Yeri kalptir. Bu nefs insanın özünü oluşturur.

2. Nefs, bedenle birlikte onaya çıkan canlılıktır. Nazzam tarafından savunulan bu görüşe göre insan, bedenle birlikte varolan bu hayattan ibarettir. İnsanda, beden dışında birşey yoktur.

3. Nefs, beyinde güç, kalpte fiildir.

4. Nefs üç ayrı cisimden oluşan bir bileşiktir. Eski Müslüman hekimlerin savunduğu bu görüşe göre nefsi oluşturan bileşiklerden birisi buhar gibi sıcak ve latif bir cisimdir. Yeri kalptir. Hayvan bu nefsle varlık kazandığı için nefs-i hayvani ya da ruh-ı hayvani adı verilir. İkincisi, yine latif, buhar gibi bir cisimdir. Bunun yeri karaciğerdir. Buna da nefs-i tabii ya da ruh-ı tabii denir. Üçüncüsü de yine buhar gibi latif bir cisimdir. Yeri beyindir. Buna da nefs-i insani ya da ruh-ı insani adı verilir.

5. İnsanın gerçekliğini oluşturan nefs, insanın maddi bedenidir. Bazı kelamcılar bu görüşü benimsemişlerdir.

6. Nefs, kemiyet ve keyfiyet bakımından dört sıvının mutedil ölçüdeki bileşiminden oluşur. Bu görüş de eski hekimler arasında yayılmıştır.

7. Nefs, mutedil ölçüdeki kandır.

8. Nefs, mahiyet bakımından maddi bedene muhalif, ama gül suyunun gülde, zeytin yağının zeytinde yayılması gibi bedene yayılan nurani, yüce, diri ve hareketli bir cisimdir. Bu cisim ayrışmaz, değişmez, parçalanmaz. Maddi beden oluşarak kendisine yetenek kazandığı zaman bu nurani latif cisim bedene nüfuz eder, yayılır. Beden bu yayılmaya uygun olduğu sürece canlı kalır; yayılmaya engel olan bir durum belirirse, nefsin yayılması sona erer ve ölüm ortaya çıkar. Birçok büyük kelamcı bu görüşü benimsemiş, İbn Kayyim el-Cevzî ve İmam Şarânî nefse ilişkin olarak yazdıkları müstakil eserlerde bu görüşü savunmuş, Fahreddin er-Râzî bu görüşün güçlülüğünü belirtmiştir.

Muhakkik kelamcılarla İslâm filozofları ve mutasavvıflarının bir bölümü de nefsin soyut bir cevher olduğunu savunmuşlardır. Bunlara göre insanın mahiyeti ne cisimdir, ne de cisimseldir. Nefs, maddeden ayrık bir cevherdir. Ne var ki bunlar da kendi içlerinde iki fırkaya ayrılmışlardır. Muhakkik kelamcılara göre insan, bu nefs cevheriyle bedenin birleşmesinden oluşur. İkinci fırkayı oluşturan filozoflarla mutasavvıflara göre ise, nefs bedene iliştiğinde onunla birleşir. Nefs bedenin, beden de nefsin aynısı olur. Birleşmelerinden sonra ikisinin toplamı insanı oluşturur. Ölümle bu birlik bozulur. Nefs kalır, beden ise yok olur.

Tüm İslam fırkaları nefsin kadim olmadığında, sonradan yaratıldığında görüş birliği içindedirler. Buna karşılık nefsin bedenden önce yaratılıp yaratılmadığı konusu görüş ayrılıklarına neden olmuştur. İslam filozofları olarak bilinen Meşşâîler, nefsin bedenden sonra, yani ceninin ana rahmindeki oluşumundan sonra yaratıldığını savunmuşlardır. Bazı ifadeleri Gazalî'nin de bu görüşü benimsediğini göstermektedir. Ne var ki, Gazâlînin nefsin bedenden önce yaratıldığını kabul ettiğini gösteren ifadeleri de bulunmaktadır. Kelamcılarla mutasavvıfların büyük çoğunluğu ise nefsin bedenden önce yaratıldığını kabul etmektedir.

Nefsin mahiyeti konusundaki düşüncelerinde Yunan felsefesinin yoğun etkisinde kalan Müslüman düşünürler, özellikle Aristoteles'in izinden giderek nefsin üç türü, derecesi ya da durumu olduğunu kabul etmişlerdir. Buna göre nefs nebatî, hayvani ve insani nefs olmak üzere üçe ayrılır. Tüm bitki, hayvan ve insanlarda ortak olan nebatî nefsin üç gücü vardır. el-Kuvvetü't-tegazziye (beslenme gücü), el-kuvvetü't-tenmiye (büyüme gücü) ve el-kuvvetü't-tevellüdiyye (üreme gücü) denilen bu güçler yardımıyla canlılar, varlıklarını ve türlerinin devamını sağlar. Hayvan ve insanlarda ortak olan hayvani nefsin de kendine özgü güçleri vardır. Bunlar hareket ve algı güçleridir. Hareket gücü, el-kuvvetül-baise (harekete geçiren güç) ve el-kuvvetül-fâile (etkin güç) olmak üzere ikiye ayrılır. el-Kuvvetül-baise, yararlı şeyleri çeker, zararlı şeyleri defeder. el-Kuvvetül-fâile ise çeşitli hareketleri meydana getirmek üzere sinir ve kaslara yayılmıştır; görevi, sinir ve kasları gerip gevşeterek hareketi sağlamaktır. Algı güçleri de el-havasul-zahire (dış algı güçleri) ve el-havasul-batınıye (iç algı güçleri) olarak ikiye ayrılır. el-Havasul-zahire beş duyudan oluşur. el-Havasul-batınıye de hiss-i müşterek (ortak duyu), musavvıra (tasarlama gücü), mütehayyile (hayal gücü), vehim (sezgi gücü) ve hafızadan (hatırlama gücü) meydana gelir. Yalnız insanlara özgü olan insani nefsin de kendine özgü güçleri vardır. Bunlar el-kuvvetül atime (bilici güç) ve el-kuvvetül-amile (yapıcı güç) adlarını taşır. Nefs-i natıka (düşünen, konuşan nefs) ya da nefs-i akli (akli nefs) denen insani nefs bedenin düşünceye ait fiilleri akletmesi ve genel işleri algılaması bakımından ilk olgunluğudur.

Hemen hemen tüm kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflarca benimsenen bu nefs nazariyesi İslâm dünyasında gelişen psikolojinin (ilmü'n-nefs) temellerini oluşturur. Ama bu nazariye kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflarca farklı biçimde ifade edilmiş, özellikle İbn Sina, Gazalî, İbnül-Arabî ve er-Râzî gibi doktrin sahibi büyük düşünürlerce farklı biçimlerde yorumlanarak kendi sistemleri içine yerleştirilmiştir.
Kaynak:Ahmet ÖZALP

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.


 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Sevgili dost1, Allah sizden razı olsun, efendim.

"Nefs"in RUH diye çarptıldığını söylemiştim. Bu vesileyle Kuran'daki RUH kelimesini, bildiğim kadarıyla, yazabilir miyim:

Ruh kelimesinin ilahî kitapta tek anlamı var: vahiy. Yani ilahî buyruk ve öğütler. Vahiy meleğine o yüzden KUTSAL VAHİY (Rûhu'l-Kuds) ya da GÜVENİLEN VAHİY (Rûhu'l-Emîn) deniyor. Tıpkı tarih profesörüne YÜRÜYEN TARİH dendiği gibi.

Ayetler: RÛH, Rabbimin buyruğudur. Bu konuda size verilen bilgi çok azdır (17:85).

Değerli bir melek-elçinin sözüdür o (18:19). Kutsal Ruh onu senin Rabbinden indiriyor (16:102). Onu senin kalbine Güvenilen Ruh indiriyor (26:193-194). Onu senin kalbine Allah'ın izniyle Cebrail indiriyor (2:97).

İşte buyruğumuz olan "ruh"u sana da ilettik. Oysa sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin (42:52). Allah iyi insanların kalplerine imanı yerleştirdi ve onları "ruh"u ile destekledi (58:22).

*

Allah'ın yaratırken üflediği ruh ise O'nun "Ol!" demesidir. Yani yine vahiy. Ayetler:

İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı; sonra ona "Ol!" dedi (3:59). "Ruh"umuz, Meryem'e insan şeklinde göründü (19:17). "Ben senin Rabbinin elçisiyim," dedi (19:19). Meryem'e "ruh"umuzu üfledik (21:91). Meryem oğlu Mesih, Allah'ın elçisi ve "söz"üdür. Allah onu ve "ruh"unu Meryem'e attı (4:171). Adem'e "ruh"umuzu üfleyince yere kapanın (15:29; 38:72). Allah insana biçim verip "ruh"unu üfledi (32:9).

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hamiyet
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 21 agustos 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 18
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hamiyet

Ruh kelimesinin Kuran daki ayetlerde şu şekilde geçtiğini gördüm.

"Ey İncilin izleyicileri! Dininizin temeli olan hakikatin sınırlarını aşmayın ve
Allah hakkında yalnız hakikati söyleyin! Meryem oğlu Mesih sadece
Allahın elçisi ve Onun yarattığı can idi. O halde Allaha ve Peygamberlerine
inanın ve Tanrı üçlüdür! demeyin. Kendi iyiliğiniz için bu iddiadan
vazgeçin...." Nisa 171

Ayette geçen "can", "hayat soluğu" "ruh" olarak kullanılmaktadır.

"Ona belirli bir biçim verip de ruhumdan üflediğim zaman onun önünde
yere kapanın!" Hicr 29

"O ki, kullarından dilediğine: "bütün insanları uyarın ki, Benden başka
tanrı yok, öyleyse Bana karşı kendinizi uyanık bir bilinç ve duyarlılık içinde
tutun!" buyruğunu ulaştırmaları için melekleri vahiyle indirir." Nahl 2

Burdaki ruh terimi de Kuranda daha çok ilham/esin ve özelliklede vahiy
anlamında kullanılıyor.

"Bütün insan ruhlarının ve bütün meleklerin saf saf sıralandıkları Gün:
Rahmanın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşmayacak ve herkes
yalnız doğruyu söyleyecek." Nebe 38

Burdaki ruh da çoğul ruhun olarak gelmiştir.

"Bütün melekler ve insana bahşedilmiş olan ilham Ona bir günde yükselir,
uzunluğu elli bin yıl gibi süren bir günde." Mearic 4

Ruh yani ilham...

Vesselam
Yukarı dön Göster Hamiyet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hamiyet
 
beyyine84
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 15 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı beyyine84

hamiyet Yazdı:
"Ey İncilin izleyicileri! Dininizin temeli olan hakikatin sınırlarını aşmayın ve
Allah hakkında yalnız hakikati söyleyin! Meryem oğlu Mesih sadece
Allahın elçisi ve Onun yarattığı can idi. O halde Allaha ve Peygamberlerine
inanın ve Tanrı üçlüdür! demeyin. Kendi iyiliğiniz için bu iddiadan
vazgeçin...." Nisa 171


öncelikle mealdeki can derseniz insandaki cana istikamet buyurmuş olursunuz

mealin doğru çevirisi şudur

Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla(vahiy ile) beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.

bu ayeti şu ayetle birleştirilirse Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuğum nasıl olur benim? Bana hiçbir insan dokunmadı ki!" Allah cevap verdi: "Allah dilediğini işte böyle yaratır. Bir iş ve oluşa karar verdiğinde sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir."
sakın sakın diyorum ruhundan üfürmeyi üfürükçünün üfürmesi gibi algılamayın sonu çok kötü olur Allah sadece ol der ve o hemen olur


kendisinden bir ruhla(vahiy ile) beraber Meryem'e atmıştır hemen öncesindeki Allahın resulü ve kelimesidir ordaki kelime de şu ayettir

İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı; sonra ona "Ol!" dedi (3:59).




Yukarı dön Göster beyyine84's Profil Diğer Mesajlarını Ara: beyyine84
 
beyyine84
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 15 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı beyyine84

bazı ayetlerin anlaşılması tek bir ayette belirebiliyor bazı ayetlerde ise bu mümkün olmuyor aslında belli oluyor ama konuya tam vakıf kişilere belli oluyor onun için zümer 23 ü iyi anlamamız lazım diye düşünüyorum
Yukarı dön Göster beyyine84's Profil Diğer Mesajlarını Ara: beyyine84
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats