HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Doğru Kitap Hangisi? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

Doğru Kitap Hangisi?

İslami metinler olarak sunduğu nass'lar hem tarihen hem içtutarlılık olarak %100 kesinlikte, çelişkisizlikte ve sağlamlıkta olmalı.

İslam çelişkisiz, tutarlı bir bütünselliğe sahip olduğundan diğerlerinden farklı bir konuma sahip. Eğer İslam adına ortaya konan söylemler İslamın kendi öz tutarlılığının aksine bu bütünsellikten kopuk bir dizi doğruları savunuyorlarsa çelişik ve parçalanmış bir düşünceyi İslam adına ifade ediyorlar demektir ki bu durum İslamın kendisini değil bu söylemlerin İslamliğini sorgulamamıza sebep olur. Tevhid ve Adalet tasavvurları problemli olanların delil tasavvurlarının da sağlıklı olması beklenemez. O halde Tevhid ve Adalette mutlak tenzihi savunmayan, Allah ile yarattıkları arasındaki mutlak zıtlığı/ontolojik ayrışmayı çiğneyen her türlü iddia Allahtan bize sunulan hucciyet (delillendirme) konusunda da çelişkiye düşer.

     Hatırlanacak olursa Mesihiler ve Yahudiler de sadece Allaha iman etme iddiasındaydılar bu anlamda müslümandılar ilah anlayışları deforme olduğundan kulların yorumları ve anlayışlarıyla Allahın sözleri arasında �mutlak bir tenzih� gerçekleştiremediler. Birbirini besleyen bir döngü olarak bu karışımla oluşturdukları �kitap/kaynak�lar da onların sorunlu tasavvurlarını yaşatır oldu. Böylece yola müslüman olarak başlayanlar bu kimliklerine o kadar yabancılaştılar ki Musacı ya da İsacı oldular ama bu durumlarıyla Musa ve İsanın yolundan ayrılmış, kraldan çok kralcı olmuş oldular. Bugün onları başkalaşımlarının sonucu olarak Yahudi ve Mesihi olarak adlandırıyoruz.


  Aynı süreci onlardan sonra gelen müslümanlar da yaşadılar, çünkü sünnetullah kimseye has muamele yapmaz, kim onu olumlu yönde işletirse aynı sonucu alır, durum olumsuz sonuçlar için de geçerli... İslamoğlu hocanın �Yahudileşme ve Hristiyanlaşma temayülleri� olarak tanımladığı zaaf noktası İslam�ın kriteri, ölçüsü olarak insanlara Allah�ın kitabıyla birlikte kulların yorumlarının sunulmasına yol açtı. Allah�ın dini ile kulların bu dinden anladıklarını eşit seviyede değerlendirme yanılgısı bununla durmadı iş netlikten bulanıklığa sürüklenen bir kaynak kargaşasına, ölçülerin çatışmasından ölçüsüzlüğe yol açtı.

Ölçü dediğimiz şey ekseni oluşturur, siz bu eksen sayesinde kıblenizi bulur, doğruyla yanlışı ayırt edebilirsiniz. Eğer ölçünüzü karıştırırsanız hakka batıl, batıla hakk deme karmaşasına düşersiniz. Bu anlamda ölçünün kesinlik taşıması gerekir. Bir bilginin ölçüt, belirleyen olması için onun sağlıklı kanallardan %100 kesinlikte bize ulaşması gerekir. Buna ulema �Subut-i Katilik demektedir. İkinci husus ise �Delalet-i Kat�i�lik olarak tanımlanan anlamın iç tutarlılığıdır. Bu şartlar objektif tarihçilerin şahitliğiyle ve mütevatir biçimde aktarımıyla Subut-i Kat�ilik şartlarını taşıyan tek ölçüt Kurandır.
    Bununla birlikte içtutarlılık yani Delalet-i Katilik şartlarını da yine Kuran taşımaktadır. Bu sebeple İslam düşüncesindeki tek ölçüt/furkan Kurandır. Bu tespitimiz Kuran dışındaki diğer kaynakları toptan reddetmemizi gerektirmez. Aksine diğer tüm kaynakları bu tek ölçüt dairesinde değerlendirmemizi, ölçüye uyanlardan faydalanmamızı uymayanlardan uzaklaşmamızı gerektirir.


· Kaynağı İlahi olan Dinin ölçütü de ilahi olmalıdır.

· İlahi olan bu bilgi tarihsel olarak kesin bir biçimde bize ulaşmalıdır ki biz onun gerçekten ilahi olduğunu bilebilelim.

· İçtutarlılığa sahip olmalı, çelişkiden beri olmalıdır ki ilahi bir metin böyle olmak zorundadır.

Bu ilkeleri dünyadaki tüm kutsal metinlere uygulayabiliriz. Hangisi bu sınavdan gerçek anlamda geçebiliyorsa o metin iman edilecek, furkan yapılacak metindir. Bugün itibariyle bu sınavdan sadece Kuran geçebilmektedir. Kuranın Eski Ahid ( Hz. Musaya verilen 5 Kitap ve İsrailoğulları nebilerine verilen vahiyler) ve Yeni Ahid (İnciller ve Havarilere atfedilen metinler)i nesh etmesindeki mantık ta burada yatmaktadır. Çünkü içlerinde Tanrısal mesajdan izler taşısalar da güvenilirlikleri hem tarihsel hem de içmetin tutarlılığı açısından sağlıksızlaştığından furkan/kriter olma özelliğini kaybettiklerinden %100 kesinlikte bir İlahi mesajla nesh edilmişlerdir.

  Neshin varoluş amacı, çelişkili iki metinden daha sağlamının zayıf olanı ortadan kaldırmasıdır. Dinde netliğin ve kesinliğin olması için net ve kesin olanın bulanık olanın belirleyiciliğini iptal etmesi anlamına gelen Nesh bu sebeple Kuranın içinde değil dışında anlamlıdır. Aslında Kuranın nesh edici bu özelliği �koruma� devam etmektedir (ki bizler onun Kıyamete kadar süreceğine aklen ve naklen inanıyoruz.) Çünkü korunmamış bir metin furkan olamaz ve bu yeni bir mesajı gerekli kılar.


EHL-İ KİTAPLAŞMAYA KARŞI NESH DEVAM EDİYOR

Aslında Kuranın nesh edici bu özelliği �koruma� devam ettiği sürece (ki bizler onun Kıyamete kadar süreceğine inanıyoruz.) kendisinden sonra ilahi/kutsal olduğu iddia edilen metinleri de tıpkı geçmiştekiler gibi nesh etmeye devam etmektedir. Bu anlamda nesh �tarihsel bir durum� değil aktif, işlevsel bir Kuran özelliğidir. Bu özelliği biraz açalım;

Örneğin Bahaullah isimli şahıs �Kitab�ul Akdes� isminde bir eseri insanlığa Kitabullah olarak takdim etti. Ancak onun bu takdimi yukarıdaki iki akli ilkeyle çeliştiğinden aklı başında olan, taassub sahibi olmayan bir muhatap bu kitabın otomatik olarak Kuranın nitelikleriyle (tarihsel kesinlik ve içtutarlılık çelişmezliği ile) çeliştiğini görür. İşte bu çelişme Kuranın o metni nesh (iptal) etmesidir. Kuşkusuz Bahaullahın sözlerinde, eserlerinde İslama, akla uygun şeyler de vardır ama bu onu kutsal kıl(a)maz.

Kuranın güncel nesh işlevini benzeri diğerleri için de uygulayabiliriz: Kadıyaninin vahiyleri için de geçerli. Onlarınkiler çok açıktan ifade edildikleri için Müslümanların geneli tarafından kolaylıkla reddedilmişlerdir. Müslümanlar hem kriter hem de bilgi kaynağı olarak bahsini ettiğimiz iki şahsın mesajlarını reddetmişlerdir. Ama asıl sorun alttan alta Müslümanların bilinçlerine yerleştirilen sağlıksız ilahilik iddiasındaki metinlerdir.

Kuranın neshi başka hangi bilgi kaynakları için geçerlidir? Örneğin bugün itibariyle �gayri metluv vahiy� olarak adlandırlan bir bilgi türü hem Sünni hem de Şii ekollerde Kuran gibi ilahi bir kriter/kaynak olarak kabul edilmekte/iman edilmektedir. Bu bilgi türünün varlığı başka bir tartışma alanı olmakla birlikte Allahtan Kuran dışında başka vahiylerin(?) bize Kuran gibi hem isnad hem de anlam açısından %100 kesinlikte ulaşmamış olması bu bilgi türünün bağlayıclığını ve ilahiliğini de tartışmalı kılar. Sünni külliyatımızda önce �kudsi hadis� olarak tanımlanan bu ilahi(?) metinlerin yanı sıra daha sonra tüm hadis rivayetlerinin Kuranın yanında bir misli olarak Resulullaha verildiği iddia edilir olmuştur.

   Bu bir iddiadır çünkü yazının başında belirttiğimiz ilkelerin sınavından geçememektedir. Kuran gibi hem ulaşma yolları açısından hem de çelişkisizlik açısından %100 değildir. Ki bu gerçeği hadis ulemasının da ekseriyeti ifade etmektedir. Başkalaşmış müslümanlar olan Yahudiler ve Mesihilerin kendi ilahi metinlerine yaptıkları gibi Muhammed  ümmetinin geneli de kendi metinlerini ilahi metinleriyle eşit seviyeye çıkartmış İlahi olanla beşeri olan birbirine karıştırılmıştır. Eğer bu kapıyı açarsak ne olur? Şii müslümanlar da çıkarlar kendi gayri metluv vahiyleriyle başka kutsal metinlere iman ederler. Sonuçta korunmamış, %100 kesinlikte olmayan bir rivayeti vahiy kabul ettiğinizde bir başkasının da aynı şeyi yapmasına itiraz edemezsiniz. Bu da İslam düşüncesinin tutarlılığına yapılan en önemli sabotajdır.


  Bu bağlamda hadisin vahiy olduğu iddiası başka kapıların aralanmasına zemin hazırlamıştır.  Buharinin kendisi iddia etmese de kitabı hakkında bakın neler iddia edilir olmuştur: �Buhârî'nin Sahîh'i; darlık, korku, düşman istilâsı, hastalık, aşın kıtlık vb. vakıalarda okunmasının faydalı ve bunun tecrübe ile sabit olduğu rivayet edi­lir.[1] Pek çok sâlih kişi rüyasında görmüş, Rasûlullah (as.) onu "Kendi ki­tabı" olarak tanıtmıştı, Sâlih bir zat, h. 1037 receb ayının 27 sinde rüyada Rasûlullah'ı (as.) görmüş, Hacûn'da deve üzerinde Kâbeye doğru gidiyordu. Kendisine "İnsanlar zât-ı şerifinizi ziyarete geliyorlar, siz niye burdasınız?" diye sorunca, "Sahîhu'l-Buhârî'nin hatmi için" cevabını verir. Ertesi gün sâlih insanların meclisinde bu olay gerçekleşir ve yerle gök arasında yüksekte görülen yeşil bir çadırın Hz. Peygamber olduğu ve Buhârî'nin hatmi için teşrif ettiği söylenir. İbnu Dakik de Moğol istilâsı karşısında camilerde indirilen Buhârî hat­minin tamamlanması ile Moğol ordusunda bozgunun başladığını rivayet eder. (Tecrid-i Sarih Buhari Mukaddimesi C.1 sf.96 )

 Örneğin Celaleddin Rumi Mesnevisinin girişinde şöyle diyor: �Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakın sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Allah'ın en büyük fıkhı, Allah'ın en aydın yolu, Allah'ın en açık burhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer, sabahlardan daha aydın bir surette parlar., kalblere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, İçerler... Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır'daki Nil'e benzer: Sabırlılara İçilecek sudur, Firavun'un soyuna sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da 'Hak onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur" demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur'an'ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebeb olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır, teiniz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevi Alemlerin Rabbinden inmedir: Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Allah onu korur, gözetir; Allah en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevi'nin bunlardan başka lakapları da var, o lakapları veren de Allah�dır. Fakat biz bu az lakapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delalet eder.� (Mesnevi: Mevlana Celâleddin Rumi DÜNYA EDEBİYATINDAN TERCÜMELER ŞARK İSLAM KLASİKLERİ: 1, MAARİF Vekaleti YAYINLARI, İSTANBUL, (956, MAARİF Basımevi İKİNCİ BASIM, I. CİLT (İLK SAYFALARDAKİ DİBACE)

  Mevlananın ya da bugün itibariyle Mevlevilerin böyle bir iddiası var. Ancak yukarıdaki ilkelerimizle Mesnevi metnine yaklaştığımızda Kuranın Mesnevi�yi nesh ettiğini görüyoruz. Ne gariptir ki Kur�an�da Allah�ın kitabı olduğu söylenen İncil sırf içine kul yorumu karıştı diye tahrif edildi artık okunmaz diyerek onu okumayan pek çok Müslüman, bugün Mesneviyi harıl harıl okumaktadırlar. Aynı Mesnevinin 4.Cildinde Celaleddin Rumi şöyle demektedir:

1851 - Çünkü onun önünde giden Levhimahfuz'dur.. Neden mahfuzdur o levh? Hatadan!

1852 - Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, nede rüya... Allah, doğrusunu daha iyi bilir ya, Allah vahyidir!

1853 - Sofiler bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir.

1854 - Sen İstersen onu gönül vahyi farzet... gönül, zaten onun nazargâ-hıdır.. gönül, ona agah olunca, nasıl hata eder? (Mesnevi 4.Cild 1851-1854.Beyitler)

Bu kapı açıldı mı Matta, Markos, Luka Yuhanna�nın yazdığı Siyer-i İsa İncile ya da Pavlusun şahsi mektupları İncil�den bir parçaya dönüşür. Aynı şekilde ravilerin sadece mana ile rivayet ettikleri içinde zayıfı haseni merfusu olan Hadis-i şerifleri Ayet gibi ilahi bir bilgi olarak görüldüğünde açılan bu epistemolojik delikten Mesneviler girmeye başlar. İbn-i Arabide Fususul Hikeminde şöyle diyor:

�Ümmetler arasındaki ayrılıklar dolayısiyle din ve mezheplerin çeşitli ol­masına rağmen, tek ve değişmez olan doğru yoldan ve zât âleminin kudsî kaynağından gelen hikmetleri kelimelerin kalblerine indiren Allah'a hamd olsun. Allah'ın salât ve selâmı da cömertlik ve kerem hazinelerinden gelen himmetlerini, en sağlam vaitlerle ümmetlerine yetiştiren Hazret-i Muhammed'e ve onun yakınlarına erişsin. 627 hicret yılı Muharrem ayının son günlerinde, Şam'da (bulunduğum sıralarda) Allah�ın Resulü Hazret-i Muhammed'i gerçek bir rüya âlemin­de gördüm. Elinde bir kitap tutuyordu. Bana buyurdular ki, bu Fususu'I Hi­kem (Hikmetlerin özü) kitabıdır. Bunu al ve halka açıkça anlat da bu hik­metlerden herkes faydalansın. Ben, bana Allah ve Resulüne boyun eğmek ve aramızdan emir vermek mevkiinde olanların emirlerini dinlemek yaraşır dedim. Yüce Peygamber'in bana tarif ettiği veçhile hiçbir eksiklik ve fazlalığa meydan vermeden, bu ki­tabın halka açıklanması hususundaki ümidimi gerçekleştirdim. Halis niyetle hareket ettim. Temiz bir maksat ve himmet güttüm.�

  Evet. Şimdi Siz Kur�an gibi %100 olmayan bir kitabı hatta kaynağı gerçekten Allah�tan olup olmadığını bile kanıtlayamayacağınız rüyadan hareketle(!) Allah�ın vahyi olarak takdim ettiğiniz bir kitabı okuyucuya takdim ettiğinizde onun bu eseri eleştirme imkanı kalır mı? Esere iman edip içindekilere teslim olma dışında başka bir seçeneği kalır mı? Epistemolojik delik heva ve zannın Allah adına(!) Dinleştirilmesini ve ölçüsüzlüğün din edinilmesini doğurmaktadır. Bakın adına cemaatler kurulan, sempozyumlar düzenlenen bir kitapyazarı tarafından nasıl tanıtılıyor: "Risale-i Nur, kalbi, ruhu, duygulan aydınlatan ve insanların her derdi­ne ilâç olan bir kitaptır. ( Lem'alar, Sinan Mat. İst. s. 6.)

"Risale-i Nur, Said-i Nursi'ye Allah tarafından verilmiştir. (Emirdağ Lahikası, s. 79) Allah�tan geldiğine inanılan, mucize olduğu ifade edilen bir kitap zaten işe diğer kitaplara karşı hükmen galip olarak başlamıştır. O kitap doğal olarak eleştirilmez ve kutsanır. Oysa bu Muhammed Ümmeti�nin İsa Ümmeti�nin adımlarını takip etmesinden başka bir şey değildir. Kur�an�ın ölçütünde Buhariyi, El-Kafiyi, Mesneviyi, Fususul Hikemi, Risale-i Nuru değerlendirmesi gerekenler bu eserlerin doğrularından faydalanıp yazarlarının beşer olmalarından kaynaklanan hatalara ortak olmaması gerekenler maalesef bu ve benzeri bir çok eseri �Kuran gibi� değerlendirmeye ve Kuranı bu kitapların bakış açısıyla değerlendirmeye, yorumlamaya başlamışlardır ki ölçülerin, kriterlerin karmaşıklaştığı nokta da burasıdır.

  Bu sebeple Kuran kendi %100lük niteliğiyle hem isnad, hem de anlam açısından barındırdığı kesinliğiyle örnek verdiğimiz ve veremediğimiz tüm ilahi vahiy/rehber kitap iddilarını nesh etmektedir, etmeye devam edecektir. Eğer bu nesh gerçekliği olmasaydı Hakikatin ölçüsü olmayacaktı. Bunun için de Allah adına konuşan, kendisine çağıran, kendi kitabının kutsal ve rehber olduğunu söyleyen hiçbir grubun hakk ya da batıl olduğu bilinemeyecekti. Bugün dünya üzerinde binlerce mezhebiyle Hristiyanlardan, Yahudilere, Budistler�den, Hindular�a, Spritüalistler�den Bahailer�e kadar herkes kutsal metin iddiasında. Buna bir de kendilerini İslam�a nispet eden İsmaililer�i, Ahmedi/Kadıyaniler�i, Nusayriler�i ekleyebilirsiniz. Biraz daha yakına gelip Allah�ın ahirzamandaki son mucizesi olduğuna iman ettikleri, yazdırılmış Risale-i Nur�un ehli olanları, kendi imamlarına özel vahiyler geldiğini ifade eden İmami Şiileri, Rüyasında Resul�den tefsir aldığını söyleyen sünni şeyhleri de ekleyebilirsiniz. Kur�an hepsinin iddiasını nesh etmeye devam edecek. Çünkü Rehber olarak söz onun:

 "Kesinlikle bu Kuran, en doğru yolu gösterir."

 "Salih ameli yaşamına hakim kılan müminlere, büyük bir karşılık olduğunu müjdeler." (İsra 17/9)

 "Öyle ise sana vahyedilen Kurana sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzeresin. Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız." (Zuhruf 43/43-44)

Haksöz Dergisi



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

adalet Yazdı:

Doğru Kitap Hangisi?

01 Aralık 2007 - 09:13:01
 
ü
İslami metinler olarak sunduğu “nass”lar hem tarihen hem içtutarlılık olarak %100 kesinlikte, çelişkisizlikte ve sağlamlıkta olmalı.

İslam çelişkisiz, tutarlı bir bütünselliğe sahip olduğundan diğerlerinden farklı bir konuma sahip. Eğer İslam adına ortaya konan söylemler İslam’ın kendi öz tutarlılığının aksine  bu bütünsellikten kopuk bir dizi doğruları savunuyorlarsa çelişik ve parçalanmış bir düşünceyi İslam adına ifade ediyorlar demektir ki bu durum İslam’ın kendisini değil bu söylemlerin İslamliğini sorgulamamıza sebep olur. Tevhid ve Adalet tasavvurları problemli olanların “delil” tasavvurlarının da sağlıklı olması beklenemez. O halde Tevhid ve Adalet’te mutlak tenzihi savunmayan, Allah ile yarattıkları arasındaki mutlak zıtlığı/ontolojik ayrışmayı çiğneyen her türlü iddia Allah’tan bize sunulan “hucciyet” (delillendirme) konusunda da çelişkiye düşer. Hatırlanacak olursa Mesihiler ve Yahudiler de sadece Allaha iman etme iddiasındaydılar bu anlamda müslümandılar ilah anlayışları deforme olduğundan kulların yorumları ve anlayışlarıyla Allah’ın sözleri arasında “mutlak bir tenzih” gerçekleştiremediler. Birbirini besleyen bir döngü olarak bu karışımla oluşturdukları “kitap/kaynak”lar da onların sorunlu tasavvurlarını yaşatır oldu. Böylece yola müslüman olarak başlayanlar bu kimliklerine o kadar yabancılaştılar ki Musacı ya da İsacı oldular ama bu durumlarıyla Musa ve İsa’nın yolundan ayrılmış, kraldan çok kralcı olmuş oldular. Bugün onları başkalaşımlarının sonucu olarak Yahudi ve Mesihi olarak adlandırıyoruz.

Aynı süreci onlardan sonra gelen müslümanlar da yaşadılar, çünkü sünnetullah kimseye has muamele yapmaz, kim onu olumlu yönde işletirse aynı sonucu alır, durum olumsuz sonuçlar için de geçerli... İslamoğlu hoca’nın “Yahudileşme ve Hristiyanlaşma temayülleri” olarak tanımladığı zaaf noktası İslam’ın kriteri, ölçüsü olarak insanlara Allah’ın kitabıyla birlikte kulların yorumlarının sunulmasına yol açtı. Allah’ın dini ile kulların bu dinden anladıklarını eşit seviyede değerlendirme yanılgısı bununla durmadı iş netlikten bulanıklığa sürüklenen bir kaynak kargaşasına, ölçülerin çatışmasından ölçüsüzlüğe yol açtı.

 Ölçü dediğimiz şey ekseni oluşturur, siz bu eksen sayesinde kıblenizi bulur, doğruyla yanlışı ayırt edebilirsiniz. Eğer ölçünüzü karıştırırsanız hakka batıl, batıla hakk deme karmaşasına düşersiniz. Bu anlamda ölçünün kesinlik taşıması gerekir. Bir bilginin ölçüt, belirleyen olması için onun sağlıklı kanallardan %100 kesinlikte bize ulaşması gerekir. Buna ulema “Subut-i Kat’i”lik demektedir. İkinci husus ise “Delalet-i Kat’i”lik olarak tanımlanan anlamın iç tutarlılığıdır. Bu şartlar objektif tarihçilerin şahitliğiyle ve mütevatir biçimde aktarımıyla Subut-i Kat’ilik şartlarını taşıyan tek ölçüt “Kur’an”dır. Bununla birlikte içtutarlılık yani Delalet-i Kat’ilik şartlarını da yine Kur’an taşımaktadır. Bu sebeple İslam düşüncesindeki tek ölçüt/furkan Kur’an’dır. Bu tespitimiz Kur’an dışındaki diğer kaynakları toptan reddetmemizi gerektirmez. Aksine diğer tüm kaynakları bu tek ölçüt dairesinde değerlendirmemizi, ölçüye uyanlardan faydalanmamızı uymayanlardan uzaklaşmamızı gerektirir.

• Kaynağı İlahi olan Din’in ölçütü de ilahi olmalıdır.
• İlahi olan bu bilgi tarihsel olarak kesin bir biçimde bize ulaşmalıdır ki biz onun gerçekten ilahi olduğunu bilebilelim.
• İçtutarlılığa sahip olmalı, çelişkiden beri olmalıdır ki ilahi bir metin böyle olmak zorundadır.
 
 Bu ilkeleri dünyadaki tüm kutsal metinlere uygulayabiliriz. Hangisi bu sınavdan gerçek anlamda geçebiliyorsa o metin iman edilecek, furkan yapılacak metindir. Bugün itibariyle bu sınavdan sadece Kur’an geçebilmektedir. Kur’an’ın Eski Ahid ( Hz. Musa’ya verilen 5 Kitap ve İsrailoğulları nebilerine verilen vahiyler) ve Yeni Ahid (İnciller ve Havarilere atfedilen metinler)’i nesh etmesindeki mantık ta burada yatmaktadır. Çünkü içlerinde Tanrısal mesajdan izler taşısalar da güvenilirlikleri hem tarihsel hem de içmetin tutarlılığı açısından sağlıksızlaştığından furkan/kriter olma özelliğini kaybettiklerinden %100 kesinlikte bir İlahi mesajla nesh edilmişlerdir. Nesh’in varoluş amacı, çelişkili iki metinden daha sağlamının zayıf olanı ortadan kaldırmasıdır. “Dinde netliğin ve kesinliğin olması için net ve kesin olanın bulanık olanın belirleyiciliğini iptal etmesi” anlamına gelen “Nesh” bu sebeple Kur’an’ın içinde değil dışında anlamlıdır. Aslında Kur’an’ın nesh edici bu özelliği “koruma”  devam etmektedir (ki bizler onun Kıyamete kadar süreceğine aklen ve naklen inanıyoruz.) Çünkü korunmamış bir metin furkan olamaz ve bu yeni bir mesajı gerekli kılar. 

EHL-İ KİTAPLAŞMA’YA KARŞI NESH DEVAM EDİYOR

Aslında Kur’an’ın nesh edici bu özelliği “koruma”  devam ettiği sürece (ki bizler onun Kıyamete kadar süreceğine inanıyoruz.) kendisinden sonra ilahi/kutsal olduğu iddia edilen metinleri de tıpkı geçmiştekiler gibi nesh etmeye devam etmektedir. Bu anlamda nesh “tarihsel bir durum” değil aktif, işlevsel bir Kur’an özelliğidir. Bu özelliği biraz açalım;
Örneğin Bahaullah isimli şahıs “Kitab‘ul Akdes” isminde bir eseri insanlığa Kitabullah olarak takdim etti. Ancak onun bu takdimi yukarıdaki iki akli ilkeyle çeliştiğinden aklı başında olan, taassub sahibi olmayan bir muhatap bu kitabın otomatik olarak Kur’an’ın nitelikleriyle (tarihsel kesinlik ve içtutarlılık çelişmezliği ile) çeliştiğini görür. İşte bu çelişme Kur’an’ın o metni nesh (iptal) etmesidir. Kuşkusuz Bahaullah’ın sözlerinde, eserlerinde İslam’a, akla uygun şeyler de vardır ama bu onu kutsal kıl(a)maz.

Kur’an’ın güncel nesh işlevini benzeri diğerleri için de uygulayabiliriz: Kadıyani’nin vahiyleri için de geçerli. Onlarınkiler çok açıktan ifade edildikleri için Müslümanlar’ın geneli tarafından kolaylıkla reddedilmişlerdir. Müslümanlar hem kriter hem de bilgi kaynağı olarak bahsini ettiğimiz iki şahsın mesajlarını reddetmişlerdir. Ama asıl sorun alttan alta Müslümanların bilinçlerine yerleştirilen sağlıksız ilahilik iddiasındaki metinlerdir.

Kur’an’ın neshi başka hangi bilgi kaynakları için geçerlidir? Örneğin bugün itibariyle “gayri metluv vahiy” olarak adlandırlan bir bilgi türü hem Sünni hem de Şii ekollerde “Kur’an gibi” ilahi bir kriter/kaynak olarak kabul edilmekte/iman edilmektedir.  Bu bilgi türünün varlığı başka bir tartışma alanı olmakla birlikte Allah’tan Kur’an dışında başka vahiylerin(?) bize Kur’an gibi hem isnad hem de anlam açısından %100 kesinlikte ulaşmamış olması bu bilgi türünün bağlayıclığını ve ilahiliğini de tartışmalı kılar. Sünni külliyatımızda önce “kudsi hadis” olarak tanımlanan bu ilahi(?) metinlerin yanı sıra daha sonra tüm hadis rivayetlerinin Kur’an’ın yanında bir misli olarak Resulullah’a “verildiği” iddia edilir olmuştur. Bu bir iddiadır çünkü yazının başında belirttiğimiz ilkelerin sınavından geçememektedir. Kur’an gibi hem ulaşma yolları açısından hem de çelişkisizlik açısından %100 değildir. Ki bu gerçeği hadis ulemasının da ekseriyeti ifade etmektedir. Başkalaşmış müslümanlar olan Yahudiler ve Mesihilerin kendi ilahi metinlerine yaptıkları gibi Muhammed (sav) ümmetinin geneli de kendi metinlerini ilahi metinleriyle eşit seviyeye çıkartmış İlahi olanla beşeri olan birbirine karıştırılmıştır. Eğer bu kapıyı açarsak ne olur? Şii müslümanlar da çıkarlar kendi gayri metluv vahiyleriyle başka kutsal metinlere “iman” ederler. Sonuçta korunmamış, %100 kesinlikte olmayan bir rivayeti vahiy kabul ettiğinizde bir başkasının da aynı şeyi yapmasına itiraz edemezsiniz. Bu da İslam düşüncesinin tutarlılığına yapılan en önemli sabotajdır.

Bu bağlamda hadis’in vahiy olduğu iddiası başka kapıların aralanmasına zemin hazırlamıştır. Merhum Buhari’nin kendisi iddia etmese de kitabı hakkında bakın neler iddia edilir olmuştur:  “Buhârî'nin Sahîh'i; darlık, korku, düşman istilâsı, hastalık, aşın kıtlık vb. vakıalarda okunmasının faydalı ve bunun tecrübe ile sabit olduğu rivayet edi¬lir.  Pek çok sâlih kişi rüyasında görmüş, Rasûlullah (as.) onu "Kendi ki¬tabı" olarak tanıtmıştı, Sâlih bir zat, h. 1037 receb ayının 27 sinde rüyada Rasûlullah'ı (as.) görmüş, Hacûn'da deve üzerinde Kâbeye doğru gidiyordu. Kendisine "İnsanlar zât-ı şerifinizi ziyarete geliyorlar, siz niye burdasınız?" diye sorunca, "Sahîhu'l-Buhârî'nin hatmi için" cevabını verir. Ertesi gün sâlih insanların meclisinde bu olay gerçekleşir ve yerle gök arasında yüksekte görülen yeşil bir çadırın Hz. Peygamber olduğu ve Buhârî'nin hatmi için teşrif ettiği söylenir. İbnu Dakik de Moğol istilâsı karşısında camilerde indirilen Buhârî hat¬minin tamamlanması ile Moğol ordusunda bozgunun başladığını rivayet eder.
(Tecrid-i Sarih Buhari Mukaddimesi C.1 sf.96 )

 Örneğin Celaleddin Rumi Mesnevi’sinin girişinde şöyle diyor: “Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakın sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Allah'ın en büyük fıkhı, Allah'ın en aydın yolu, Allah'ın en açık burhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer, sabahlardan daha aydın bir surette parlar., kalblere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, İçerler... Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır'daki Nil'e benzer: Sabırlılara İçilecek sudur, Firavun'un soyuna sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da 'Hak onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur" demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur'an'ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebeb olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır, teiniz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevi Alemlerin Rabbinden inmedir: Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Allah onu korur, gözetir; Allah en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevi'nin bunlardan başka lakapları da var, o lakapları veren de Allah’dır. Fakat biz bu az lakapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delalet eder.”
(Mesnevi: Mevlana Celâleddin Rumi DÜNYA EDEBİYATINDAN TERCÜMELER ŞARK İSLAM KLASİKLERİ: 1, MAARİF Vekaleti YAYINLARI, İSTANBUL, (956, MAARİF Basımevi İKİNCİ BASIM, I. CİLT (İLK SAYFALARDAKİ DİBACE) 

Mevlana’nın ya da bugün itibariyle Mevleviler’in böyle bir iddiası var. Ancak yukarıdaki ilkelerimizle Mesnevi metnine yaklaştığımızda Kur’an’ın Mesnevi’yi nesh ettiğini görüyoruz. Ne gariptir ki Kur’an’da Allah’ın kitabı olduğu söylenen İncil sırf içine kul yorumu karıştı diye tahrif edildi artık okunmaz diyerek onu okumayan pek çok Müslüman, bugün Mesnevi’yi harıl harıl okumaktadırlar.   Aynı Mesnevi’nin 4.Cildin’de Celaleddin Rumi şöyle demektedir:

1851 - Çünkü onun önünde giden Levhimahfuz'dur.. Neden mahfuzdur o levh? Hatadan!
1852 - Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, nede rüya... Allah, doğrusunu daha iyi bilir ya, Allah vahyidir!
1853  - Sofiler bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir. 

1854 - Sen İstersen onu gönül vahyi farzet... gönül, zaten onun nazargâ-hıdır.. gönül, ona agah olunca, nasıl hata eder?  (Mesnevi 4.Cild 1851-1854.Beyitler)

Bu kapı açıldı mı Matta, Markos, Luka Yuhanna’nın yazdığı Siyer-i İsa İncil’e ya da Pavlus’un şahsi mektupları İncil’den bir parçaya dönüşür. Aynı şekilde raviler’in sadece mana ile rivayet ettikleri içinde zayıfı haseni merfusu olan Hadis-i şerifleri Ayet gibi ilahi bir bilgi olarak görüldüğünde açılan bu epistemolojik delikten Mesneviler girmeye başlar. İbn-i Arabi’de Fusus’ul Hikem’inde şöyle diyor:

 “Ümmetler arasındaki ayrılıklar dolayısiyle din ve mezheplerin çeşitli ol¬masına rağmen, tek ve değişmez olan doğru yoldan ve zât âleminin kudsî kaynağından gelen hikmetleri kelimelerin kalblerine indiren Allah'a hamd olsun. Allah'ın salât ve selâmı da cömertlik ve kerem hazinelerinden gelen himmetlerini, en sağlam vaitlerle ümmetlerine yetiştiren Hazret-i Muhammed'e ve onun yakınlarına erişsin. 627 hicret yılı Muharrem ayının son günlerinde, Şam'da (bulunduğum sıralarda) Allah’ın Resulü Hazret-i Muhammed'i gerçek bir rüya âlemin¬de gördüm. Elinde bir kitap tutuyordu. Bana buyurdular ki, bu Fususu'I Hi¬kem (Hikmetlerin özü) kitabıdır. Bunu al ve halka açıkça anlat da bu hik¬metlerden herkes faydalansın. Ben, bana Allah ve Resulüne boyun eğmek ve aramızdan emir vermek mevkiinde olanların emirlerini dinlemek yaraşır dedim. Yüce Peygamber'in bana tarif ettiği  veçhile hiçbir eksiklik ve fazlalığa meydan vermeden, bu ki¬tabın halka açıklanması hususundaki ümidimi gerçekleştirdim. Halis niyetle hareket ettim. Temiz bir maksat ve himmet güttüm.”

Evet. Şimdi Siz Kur’an gibi %100 olmayan bir kitabı hatta kaynağı gerçekten Allah’tan olup olmadığını bile kanıtlayamayacağınız rüyadan hareketle(!) Allah’ın vahyi olarak takdim ettiğiniz bir kitabı okuyucuya takdim ettiğinizde onun bu eseri eleştirme imkanı kalır mı? Esere iman edip içindekilere teslim olma dışında başka bir seçeneği kalır mı? Epistemolojik delik heva ve zannın Allah adına(!) Dinleştirilmesini ve ölçüsüzlüğün din edinilmesini doğurmaktadır. Bakın adına cemaatler kurulan, sempozyumlar düzenlenen bir kitapyazarı tarafından nasıl tanıtılıyor: "Risale-i Nur, kalbi, ruhu, duygulan aydınlatan ve insanların her derdi¬ne ilâç olan bir kitaptır. ( Lem'alar, Sinan Mat. İst. s. 6.)
 "Risale-i Nur, Said-i Nursi'ye Allah tarafından verilmiştir.  (Emirdağ Lahikası, s. 79)         &nb sp;   

Allah’tan geldiğine inanılan, mucize olduğu ifade edilen bir kitap zaten işe diğer kitaplara karşı hükmen galip olarak başlamıştır. O kitap doğal olarak eleştirilmez ve kutsanır. Oysa bu Muhammed Ümmeti’nin İsa Ümmeti’nin adımlarını takip etmesinden başka bir şey değildir. Kur’an’ın ölçütün’de Buhari’yi, El-Kafi’yi, Mesnevi’yi, Fusus’ul Hikem’i, Risale-i Nur’u değerlendirmesi gerekenler bu eserlerin doğrularından faydalanıp yazarlarının beşer olmalarından kaynaklanan hatalara ortak olmaması gerekenler maalesef bu ve benzeri bir çok eseri “Kur’an gibi” değerlendirmeye ve Kur’an’ı bu kitapların bakış açısıyla değerlendirmeye, yorumlamaya başlamışlardır ki ölçülerin, kriterlerin karmaşıklaştığı nokta da burasıdır.

Bu sebeple Kur’an kendi %100’lük niteliğiyle hem isnad, hem de anlam açısından barındırdığı kesinliğiyle örnek verdiğimiz ve veremediğimiz tüm ilahi vahiy/rehber kitap iddilarını nesh etmektedir, etmeye devam edecektir. Eğer bu nesh gerçekliği olmasaydı Hakikatin ölçüsü olmayacaktı. Bunun için de Allah adına konuşan, kendisine çağıran, kendi kitabının kutsal ve rehber olduğunu söyleyen hiçbir grubun hakk ya da batıl olduğu bilinemeyecekti. Bugün dünya üzerinde binlerce mezhebiyle Hristiyanlardan, Yahudilere, Budistler’den, Hindular’a, Spritüalistler’den Bahailer’e kadar herkes kutsal metin iddiasında. Buna bir de kendilerini İslam’a nispet eden İsmaililer’i, Ahmedi/Kadıyaniler’i, Nusayriler’i ekleyebilirsiniz. Biraz daha yakına gelip Allah’ın ahirzamandaki son mucizesi olduğuna iman ettikleri, yazdırılmış Risale-i Nur’un ehli olanları, kendi imamlarına özel vahiyler geldiğini ifade eden İmami Şiileri, Rüyasında Resul’den tefsir aldığını söyleyen sünni şeyhleri de ekleyebilirsiniz. Kur’an hepsinin iddiasını nesh etmeye devam edecek. Çünkü Rehber olarak söz onun:

    إِنَّ هَـذَا الْقُرْآ 06;َ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشّ 16;رُ الْمُؤْم 16;نِينَ الَّذِين 14; يَعْمَلُ 08;نَ الصَّالِ 81;َاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا

Kesinlikle bu Kur’an, en doğru yolu gösterir.


Salih ameli yaşamına hakim kılan müminlere, büyük bir karşılık olduğunu müjdeler.
(İsra 17/9)

وَإِنَّه 15; لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْ 05;ِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُ 08;نَ    فَاسْتَم 18;سِكْ بِالَّذِ 10; أُوحِيَ إِلَيْكَ إِنَّكَ عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَق 16;يم  ٍ

Öyle ise sana vahyedilen Kur’an’a sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzeresin. Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
(Zuhruf 43/43-44)


Bülent Şahin Erdeğer / Haksöz



 

Allah razı olsun adalet kardeş!

Güzel bir insan, güzel hazırlanmış bir çalışmayı, bizlerle paylaşıyor!

Eksik olma.

Allah'a emanet ol.

 



__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
yunusemre
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 16 mayis 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 213
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yunusemre

Selam..

Verilen kaynaktan baktım. Çok güzel bir yazı dizisi.. Tabuları yıkacak türden..

İbrahimim kardeşimizin senin adına duası aynen benden de senin için..

Allah ilminden ayırmasın bizi...



__________________
İsrâ 89
   Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkarcılıktan başkasını kabullenmediler.
Yukarı dön Göster yunusemre's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yunusemre
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats