HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: RESULE ITAAT, AMA NASIL?!!! Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Fikret Hekim
Yeni Uye
Yeni Uye
Simge

Katılma Tarihi: 28 ocak 2008
Yer: Netherlands
Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Fikret Hekim

RESULE ITAAT AMA NASIL?
 
Gectigimiz gunlerde efendimiz Hz. Muhammed’ in dogum gunu munasebetiyle dunyanin cesitli yerlerinde Mevlid kandili adi altinda Peygamberi anma programlari duzenlendi ve kutlamalar yapildi ve yine onumuzdeki gunlerde tekrardan kutlamalar yapilacak. Peki bir musluman Mevlid kandilini neden ve nicin kutlar. Tabiiki hep bir agizdan belki su cumleler dokulecektir, “ tabii ki peygamberimizi sevdigimizden, onu hatirlamak ve anmak icin”  derler. Peki bu tur yaklasim ne derece dogrudur, daha dogrusu boyle bir kutlama ne derece dogrudur ya da dogru mudur, bunun uzerinde bir musluman olarak hic dusunmeyi, dusunduk mu, bu konu uzerinde kafa yormamiz gerekmez mi diye hic aklimizdan gecirdik mi?.


Isin icinde peygamberi anmak olunca, yani peygamber konu edilince haliyle bu sahada yapilan her tur guzel gordugumuz (bizce guzel sanilan) sey mubahtir (yapilmasinda beis yoktur) cunku Allah’ in Rasuludur anilan, deyip Peygamber efendimizin ornek alinmasi gereken hayat tarzini 365 gunun icerisinde sadece 2-3 saat yapilan kutlama programlariyla gecistiririz.

Sakin ha! Soyleyeceklerimiz ters anlasilmasin, ya da anlamak istediginiz gibi anlamayin objektif olarak, aklini vahyin yapilandiridigi kisiler olarak konuya yaklasalim. Burada sadece yapmamizi istedigimiz sey, Rabbimizin Kur’ anin bir cok yerinde buyura geldigi “ dusunmez misiniz, akletmez misiniz, fikir yurutmez misiniz” baglaminda yapilan ilahi emirleri fiiliyata gecirmek olacaktir.


Peki insanin aklina soyle bir soru gelebilir; iyi de peygamberin anilmasinda dinen bir sakinca var mi? Bu sorunun cevabini inaniyorum yine siz kendiniz vahye yoneldiginizde bulacaksiniz, ama oncelikle ´´anmak´´ nedemek, ´´hatirlamak´´ nedemek bu kavramlar uzerinde durmamiz gerekecek. Kavramlari kullanirken oyle laf olsun diye kullanmamak gerekir, insanlar bu kavramlar uzerinden konusur. Herbir insan birbirini kullanilan kavramlarla anlamaya calisir. Bu acidan anlamak ve anlasilmak icin neyi ve nicin kullanildigini bilmesi gerekir.

 

Türk Dil Kurumunun hazırlamış olduğu sözlüğe şöyle bir baktığımızda Anmak kavramına şöyle bir anlam yüklemiş: 1 . Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak:


”Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım.” seklinde kullaniriz. Yani fiiliyata dokulmemis bir ifade tarzi. O halde birisini anmak icin o kisinin “ANI“ olmasi gerek, o kavrama da baktigimizda soyle bir aciklama getirilir:


ANI: Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü iz, hatıra” simdi sevgili kardeslerim kendimize soralim, Rabbimiz Kur’ an’ in hangi ayetinde peygamberi ani olarak birakin demis, boyle bir ifade var mi? Hayir cunku yoktur, neden yoktur cunku, anilar gecmiste kalir ve gunumuze tasinamaz, nicin Allah boyle dememis derseniz sunu deriz. Allah Peygamberinin ani olarak kalmasini degil yasantimizda olmasini istemistir. Peygamberi hayati suanki yasadigimiz caga tasimak mecburiyetindeyiz. Onun yasantisini hayatimizin her alanina tasimak Kur´an´i anlamak ve onu fiiliyata geciren peygamberi dogru anlamak yani onun Sunnetinin maksadini dogru kavramakla olur.

Peygamberi anmayin, peygamberi onun getirdigi mesaji anlayin, ornek alin ve itaat edin demistir Allah... maalesef gunumuzde muslumanlar olarak yaptigimiz en buyuk yanlis bu noktada yapilmaktadir.

Peygamber anilmak icin degil, anlasilmak ve itaat edilmek icin gonderilmisdir. Neredeyse hergun Yatsi namazimizin arkasindan okudugumuz Bakara suresinde bulunan, Amenerrasulu diye bilinen asr-i serifi okurken. “Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız.”

ayetini okuyoruz.[1]  

Peki oyleyse nicin Hz. Muhammedi andigimiz gibi Hz. Isa’ yi da anmiyoruz o da bizim Isa peygamberimiz degil mi[2]?!. Elcilerinin arasinda ayrim yapilmamasini isteyen Allah’ in bizatihi kendisi degil mi? oyleyse bu davranista neyin nesi. Bu ayrimcilik neden?! bu gibi sorulari cogaltmak mumkundur. Biz sadece bir kapi araladik, Kapidan girmek size kalmis.

Kandil kutlamalariyla ilgili dusuncemi su sozlerle noktalamak istiyorum. Her nezaman adet, ibadetlestirilir ise o isin yapilmasi kesinlikle yanlistir, her nezamanda ibadet, adet haline donusurse onda da hayir yoktur. Kandil kutlamalari bir adettir, kulturel bir olaydir, bunun islamla alakasi yoktur yani KANDIL kultureldir, rituel degil! su anektodumuda bu baglamda anlatmak isterim. Kucukken kandilleri kutlar, kutlamayan arap kardesleride gorunce, dinine en duskun bizim turkler zannederdim, yani sanki kandil islamda bir ibadet turuymuste, turklerin disindakiler buna fazla onem vermiyorlar, bunu yapmayinca da gunah isliyor zannederdim, nezaman islami ilimlerle tam manasiyla hasir nesir olmaya basladim, nezaman vahyin insa ettigi bir birey haline geldim ozaman onceki dusuncelerimin nekadar yersiz ve temelsiz bir anlayis oldugunu gordum.

Bugun halen maalesef cevremizde kandil kutlamayan, bunun dini bir olay olmadigini soyleyenlere, kizan hatta olayi dahada otesine goturenler var. Gunumuzde bu tur kutlamalar oyle bir hal aldiki, bilmiyorum soylesem abartmis mi olurum,ama ben de olusan kani o dur. Bu tur kutamalar birer gunah cikartma seyansina sanki donustu. Adam Peygamberi omrunun butun bir bolumunden cikartacak, onun getirdigi ulvi mesajin uzerinde hic kafa yormadan, onu anlamadan okuyp gececek ki onuda yaparsa,  peygamberi sadece ozel gun ve saatlere  hapsedecek ve peygamber asigi, sevdalisi biri olacak, bu is bu kadar ucuzladi mi?! Bu aynen farz namazlari kilmayipta sadece ramazanlarda teravih kilan insanlarin haline dondu. Teravih kilarak farzlari kilmamasinin vicdani rahatsizligini gideren insanlar gibi, bir gunah cikartma operasyonuna donustu sanki. Istisnalar mutlaka olabilir, ama istisnalar kaideyi bozmaz.


Neyse bizim asil deginmek istedigimiz nokta Peygambere itaat konusuydu, ama ustte zikrettigimiz seylerin birazdan sizlere peygambere itaat baglaminda sunacagimiz seylerle yakin alakasi oldugundan, konunun cok daha iyi anlasilacagina, en azindan dusunmek gibi bir nimeti harekete gecirecegini umdugumuz icin yaptik.

Simdi peygambere itaat nedir, nasil olmalidir. peygambere itaat, onu ornek almak, peygamberden geldi diye onumuze surulen hadis-i seriflere uymak mi, yoksa baska birsey mi, bu konuda Kur’an bize ne diyor ona bakalim.

 

RESULE ITAAT AMA NASIL:

“Muhammed, adamlarınızdan herhangi birisinin babası olmadı. Ancak o ALLAH’ın elçisi (rasulü) ve son peygamber (nebi) oldu. ALLAH her şeyi iyi bilir.”[3]


Ayeti kerimeye dikkat edilirse burada peygamberin iki sifati one cikmaktadir ALLAHIN RASULU VE NEBI olusu. Peygambere itaati Rasul kavramini anlamadan, bu kelimeyi tahlil etmeden anlamamiz kesinlikle mumkun degildir. Anlaşılanda ancak yanlış anlamadan ibaret olur.


” Kim Allah’a ve Elçisine(Resulune) itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler  bunlardır.”


”Allah’a ve Elçisine(Resulune) itaat edinki merhamet olunasınız.”


Geleneksel yaklasima gore bu mezkur ayetlerde Resule itaati Kur’an’in yaninda Hadislere/Sunnete uymak ona itaat etmek olarak gorurler. Cunku onlara gore Sunnet Kur’anin yaninda ikinci bir kaynaktir. Hal boyle olunca sunnette, Kur’an da ayri sahalara sahip hatta, kimilerine gore sunnet, Kur’an’in sahasina, Kur’an’da sunnetin sahasina giremez hatta bazen sunnet, Kur’ani bile nesheder yani hukmunu ortadan kaldirir[4].

Bu yorumu yapanlar hep Allah’in “Allah’a ve RESULUNE ITAAT edin ve Zira  O(şahsi) heves ve arzuya göre konuşmaz. O (Peygamberin tebliğ ettik­leri) kendisine bildirilen vahiyden başka birşey değildir[5].“ âyetinde belirtilen “ hevesinden konusmaz“i delil gostererek, peygamberin her sözunü, yani hadisleride  Sünnet de Kur’ân gibi vahyedilir diyerek, RESULE ITAAT’ ı bu bağlamda yani Sunnetin/hadisin de Kur’ an gibi bir vahy oldugundan hareketle yaparlar ki bu anlayisin Kur’ana donup tahlilini yaptigimizda mesnedsiz, mesnedinin temelsiz oldugunu goruruz. Nasil mi? gelin bunu birlikte inceyelim. Oncelikle delilaldiklari ayetin devamini okudugumuzda bunu kolaylikla bilriz. Cunku ayetin devaminda Vahyin sahibi soyle  buyurur “Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti[6]. Necm suresinin u ilk ayetleri ile Tekvir suresinin 19 ve 20 ayetleri ile birlikte ele alindiginda burada kastedilenin cebrail oldugunu[7] ve kendisinin ogrettigininde Kur´an vahyi oldugunu goruruz.

Rabbimiz Kur´aninin diger ayetlerinde ne buyuruyor:


”Herkes gibi elçi de Allah’ın hükmünü uygulamakla sorumludur”[8]


”Biz her elçiyi, ALLAH’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik...[9]

”ALLAH’a ve elçiye itaat edin,” de. Yüz çevirirlerse, elbette ALLAH inkarcıları sevmez.”
[10]


Lutfen buraya dikkat! Rabbimiz burada bizatihi peygamber efendimizin sahsina mi, yoksa onun ustlenmis oldugu vazife olan risaletine mi itaat edin diyor? tabii ki risaletine yani onun Resullugune itaat etmemizi soyluyor. Kur’an’in hic bir yerinde Allah’a ve Muhammed’e itaat edin diye bir ayet yoktur, Kur’an’i incelediginizde goreceginiz tek sey “ve RESULE ITAAT edin” ifadesidir.  Kur´ani Kerimde 4 ayri surede efendimiz Hz. Muhammed a.s´in ismi gecer ki bunun ucunde Muhammed yalnızca bir elçidir”[11]  diyerek elciligi uzerinde durur,  Yalnizca ismi gecen yerde ise kendisine indirilen vahyi konu edinerek, getirdigi mesaja iman etmenin gerekliligi uzerinde durur[12]. Hazreti Muhammedin diger ismi olarak bilinen Ahmed[13] isminin zikredildigi ayete de gozattigimizda yine alti cizilen, vurgu yapilan Peygamber efendimizin Elcilik gorevi yani onun risaletidir.

Oyleyse  RESUL nedir?

insanlar kavramlarla konusur ve anlasir, eger bir kavrama, anlaminin disinda bir sey yuklenirse ulasmamiz gereken yere varamayiz. Onun icin Resul kavramini anladiktan sonra, RESULE ITAAT edin emrini anlayabiliriz.

Maalesef bizim Kur’an cevirilerimizin cogunda Peygamberimizin bizzat ismi gecen yerlerde olsun NEBI ya da RESUL sifatlari gecen yerlerde olsun verdikleri mana peygamberlik vasfidir. Oysa ki peygamber kelimesi bu kavramlarin tam karsiligi degildir.


Gunumuzde “PEYGAMBER” kelimesini Kur’ân çevirilerinde bu uc ayri noktada kullanmak konuyu tam manasiyla anlamayida engellemektedir ayni birazdan deginecegimiz RESUL kelimesinde oldugu gibi...
Sunu hicbirzaman unutmamamiz gerekir ki, Kur’anda kullanılan her kelime, cok ozel olarak kullanilmis, derinlikli anlamlar ihtiva eden ve cok kapsamlı olarak kullanılmıştır...
Peygamber” kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir; Bu kelime Farsçada, Kur’anda gecen hem “nebi” hem de “rasul” kelimeleri yerine kullanılan İranlıların konustugu bir kelimedir. Turkcemizde de bu sekilde aynen gecmistir...


RESUL nedemek: RESUL tam karsiligiyla turkcemizde kullandigimiz ELCI kelimesinin birebir karsiligidir. Allah gonderdigi peygamberlerini Kur’an da Resul ve Nebi sifatlariyla sikca kullanir.

Nebi: N-B-E kokunden turemistir haber alan, haberci anlamindadir. Resul: R-S-L kokunden turemistir Allah’tan aldığı mesajı insanlara aynen aldiği gibi hiç değiştirmeden ileten kişidir, yani elcidir. Bizi ilgilendiren noktadada RESULE ITAAT baglaminda burasidir. Elcinin gorevi, kendisini elci olarak gonderen birinin iletmesini istedigi seyi, hicbirsey eksiltmeden veya fazlalastirmadan goturulmesi gereken, iletilmesi gereken yere iletmesi ulastirmasidir(teblig)

Allah eger ki bizden Rasulune itaat etmemizi istiyorsa aslinda bizden kendisinin gonderdigi Kur’an ayetlerine uymamizi yani kendisine uymamizi emrediyor demektir. Cunku Elcinin (RESULUN) gorevi Allah’in kendisine vahyettigi ilahi emirleri Allah’in kullarina ulastirmaktir.


” Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik etmez.”[14]


Tabiiki burada soyle bir duz mantik yurutmekte mumkundur, peki Allah bizden kendisine itaat etmemizi ona uymamizi istiyorsa neden sadece Allah’a itaat edin demiyorda “ve Resule” (de) itaat edin diyor. Aslinda bunun cevabini dusunen herkes kolayca bulabilir. Ama biz bu soruyada Kur’an dan cevap vermeyi uygun goruyoruz.

Allah Resule itaati sart kostu, cunku Hukum koyucu, yasa koyucu olarak bunu yine kendisi belirledi soyle ki:


“Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakimdir.[15]

“Veya ileri sürdüğün gibi gökten üzerimize parçalar düşürmeli, yahut ALLAH’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.”

“Ya da altın bir evin olmalı, veya göğe yükselmelisin. Yükselsen bile okuyacağımız bir kitabı üzerimize indirmedikçe ona inanmayız.” De ki: “Rabbim yücedir. Ben elçi olan bir insandan başka bir şey miyim ki.”

Kendilerine hidayet geldiğinde, halk: “ALLAH bir insanı mı elçi olarak gönderdi,” diyerek inanmadı

De ki: “Yeryüzünde yerleşip dolaşan melekler olsaydı onlara gökten bir meleği elçi gönderirdik.” [16]


ayette goruldugu uzere Allah insanlarla birebir degil, ama ancak ve ancak bu koydugu yasalar cercevesinde bu sistem (SUNNET) uzere konsuyor, bahane edecekleri butun seylerin önünü kesiyor ve mesajlarini, bildirilerini, insanlara Resulun yani elcinin agzindan soyluyor. Elcinin soyledikleri Elçinin kendi sozu olmadigina gore elcinin soylediklerine uymak ona itaat etmek, otomatik olarak, yani Kendiliğinden Allah’a itaat etmek oluyor.

Soyle zamanimiza donup baksak bize mahkemeden bir tebligat gelse bize o tebiligati getirdi diye getiren kisiye kizsak ya da hakarette bulunsak veyahut bir kral herhangi bir yere mesajini ulastirmak uzere elcisini bir yere gonderse ve o elci kralin mesajini ilgili kisiye ulaştırsa mesaji alan kiside kalkip gelen KRALIN ELCISINI azarlasa ya da cezalandirsa bu kime karsi yapilmis bir harekettir aslinda, o kisiyi gonderene degil mi? bu sefer bize gelen kisi neder kardesim bana ne kiziyorsun ben sadece elciyim, ben bana soyleneni aynen uyguluyorum elciye zeval olur mu diye karsilik verir. Peki bu nedemek “bir kimseden başka bir kimseye herhangi bir haber ulaştıran, bu aracılığından dolayı sorumlu tutulmaz ve kendisinden o mesaja herhangi bir ilavede de bulunamaz, bulunmus degildir” anlamında kullanılan bir sözdur bu. Yani biz Peygamber Hz. Muhammedin, kul Muhammed olarak bize soyledigi seylere itaatle farz olunmadik, onun Resul Muhammed olarak soyledigi seylere uymakla emrolunduk. Bu ikisini ayirdetmeden konuyu anlamaya calismak konuyu tam bir anlasilmazliga suruklemek olur.

” Allah’a itaat edin, Peygamber’e(RESULE) de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır[17].
 
 
peygamber efendimizi birilerinin tanittigi sekilde degil Allah’in bizatihi kendisinin tanittigi sekilde tanimak, onu o dogrultuda anlamaya calismak gerekir. Cunku bir elciyi efendimizi ancak onu gonderen iyi taniyabilir o da Allah’in ta kendisidir.


” Onlara bir ayet geldiğinde, Allah’ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir...[18]
.
”(İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir
.[19]
 
 
 
O elciye, ELCI MUHAMMEDE a.s karsi cikislar o MEKKELI MUHAMMED iken olmadi, tam aksine o MEKKELI MUHAMMED iken guvenilir diye taniniyor onu EMIN MUHAMMED diye isimlendiriyorlardi ve bu EMIN isimini ona veren muslumanlar degil, musriklerin kendileriydi. Nezaman ki arkadaslari Muhammed kendisine Allah’tan vahiy geldigini soylemeye basladi, ozaman onu kendilerinden uzaklastirmaya basladilar.

Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.[20]


”Eğer biz, bundan (Kur’an’dan) önce onları bir azapla helak etseydik, muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce ayetlerine uysaydık[21]!”


O gune kadar MEKKELI MUHAMMED’in soylediklerini can kulagiyla dinleyenler, nezaman ki O, MUHAMMED RASULULLAH oldu ozaman ona karsi ciktilar, ozaman ondan yuz cevirdiler.

Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.”[22]
 
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı![23]

Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.[24]

Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir.[25]


yani onlar MEKKELI MUHAMMEDI arkadaslari sayıyorlar, hemsehrileri olan Muhammede itaat ediyorlar onu hakem tayin ediyorlar, sozunu dinliyorlar, ama Allah’in elcisi oldugunu soyledigi andan itibaren onu dusman belliyorlar ve itaat etmekten yuz ceviriyorlardi. Vahiyden once soyledigi (sozleri)hadisleri soyledigi icin degil, vahyi soyledigi icin mecnun ve yoldan sapmis olarak nitelendiriyorlardi.  


” Yüzleri ateşte çevrildiği gün, “Keşke ALLAH’a itaat etseydik, keşke elçisine itaat etseydik,” derler.”[26] 


”De ki, “Ben sadece Rabbime çağırırım; ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.”

De ki, “Ben size ne bir zarar ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim.”

De ki, “Hiç kimse beni ALLAH’a karşı savunamaz, O’ndan başka sığınak da bulamam.”


Ancak ALLAH’tan bir duyuruyu ve mesajını iletirim
.” Artık kim ALLAH’a ve elçisine karşı gelirse
içinde ebedi kalacağı cehennem ateşini hakeder.”[27]

Ayetlerde de goruldugu uzere Resule itaat aslinda Kur’an’a itaattir. Bunun en acik ornegide bizzat Kur’an tarafindan verilmektedir. Bir’an icin Resule itaati, Kur’an’a (Allah´a)itaat oldugunu bilmeden o emri yalniz olarak Peygambere itaat olarak bile anlasak, bu anlayisimizi Kur’anin su ayeti tashih eder yani dusuncemizdeki Resul Muhammed a.s’a itaatin onun sozlerine degil Kur’an’a yani Kur’anin sahibi Allah’a, onun mesajlarina uymak oldugunu gorursunuz. Gelenekci yakalasim hep Resule itaat edin emrini ayetlerden cok peygamberin hadislerine/sunnete itaat olarak ele almislar ve onlarada “Kur’ an gibi vahy edilmistir“ demislerdir. Genelliklede vurucu bir ayet olarak hep su ayet karsimiza cikar:

” (Resulüm! ) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[28]


Eger bizler Kur’ani bir butun olarak ele almazda, onun bir kismini alir, diger bir kismini gozardi edersek Kur’an’a kendi gorusumuzu destekler mahiyette soyletemeyecegimiz hicbirsey yoktur, ama buna Kitaba uymak degil, kitabina uydurmak derler. Burada da ayni sey soz konusudur. Kur’anin icindeki binlerce ayetin icerisinden cimbizla ceker gibi bu ayeti alip, bu ayetle iliskili olan diger ayetleri gormezden gelirseniz ve bakin Allah boyle diyor, ama diye onumuze surerlerse, bizde onlara yine Kur’an’dan ornek vermeyi tercih ederiz.
 
Bakiniz Rabbimiz ne buyuruyor:

O ki sana bu kitabı indirdi
. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise kimse bilmez, ancak istisnadır ALLAH ve derin bilgiye sahip olanlar “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır,” derler. Akıl ve anlayış sahiplerinden başkası öğüt almaz.[29]
 
”(Kur’ân) bereketli bir kitaptır. Onu sana indirdik ki, âyetlerini bağlantılarıyla düşünsünler ve içi temiz olanlar onu kafalarına yerleştirsinler.”[30]


”Allah sözün en güzelini, müteşâbih mesânî bir kitap olarak indirmiştir.”[31]
Birbirine benzeyen iki şeye müteşâbih denir. Mesânî (
مثَانِي) ise ikişer anlamına gelen mesnâ (مثَنى)’nın çoğuludur. Yani ayetler birbirine bagli iliski icerisindedir, o sekilde degerlendirilmelidirler... Yukarida konuyla ilgili can alici ayetleri goruyoruz, demek ki Kur’an’dan bir ayeti, bir konu hakkinda delil olarak ele alirken, mutlaka o ayetle ilgili diger ayetleride cikartip iliskiyi kurmak oyle bir karara varmak gerekiyor. Ancak bu sekilde dogru bilgiye hikmete ulasabilesiniz. Simdi bize Peygamberin hadislerine uymayi hangi ayetler farz kilmislar, hangi ayeltere dayanarak bunun bir vahiy oldugunu soylemislerdi ona bakalim.


(Resulüm! )
De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.[32]


Burada Allah’i sevmenin Peygambere uymaktan gectigini soyluyor, tamam dogru zaten bunu inkar eden de yok, ama siz bu ayetle kalkarda buradaki ayeti ayri diger ayetleride ayri, baglamindan kopuk olarak alirsaniz ozaman biz de sunu deriz. Tamam peygambere uyacagiz, cunku Allah emretmis, ama ayni sekilde peygambere uymamizi soyleyen Allah bakin peygamberinede neye uymasini soylemis.

“Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”[33]


De ki: Ben peygamberlerin ilki (turedi) değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”[34]

goruldugu gibi Allah bizlere peygambere uymamizi emrederken, peygamberinede Kendisine vahyedilen Kur’an’a uymasi gerektigini soyleniyor. Yani nasil ki aslinda Allah’a uymaktan maksat peygambere uymak ise, peygambere uymaktan maksatta Vahye uymaktir. Vahye uymak ise hem Allah’a hem de Onun Resulune uymak ona itaat etmektir. ISIN OZETI, SONUCU, RESULE ITAAT, bizatihi Peygamberimiz Muhammed a.s ín kendisine degil, elcilik vasfina itaattir. Cunku O kendisine indirelen vahyi pratige doken bir insandir

“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”[35]

Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem, “Allah Teâlâ, bu ayette, “Sana itaatsizlik yapmamak üzere” değil, “Sana maruf işlerde itaatsizlik yapmamak üzere...” buyurmuştur…[36]

Bunun disinda gunluk hayatimizda da itaat etmemiz istenen, uymamiz gereken insanlar olacaktir, bu kacinilmaz bir gercektir. Musluman dogru bildigi hususlarda baskalarina uymakta dinen bir beis gormez. Bunun tam akside olabilir, bir muslumanin uymamasi gereken, itaatte bulunmamasi gereken kisilerde olabilir ki, bunu en carpici sekilde yine Kur’andan ogrenmemiz mumkun. Eger biz Kur’an’a soracak olursak biz kimlere uymamaliyiz, kimlere itaat etmemeliyiz? Kur’an bize su sekilde cevap verebilir...

Rabbin, kimin yolundan sapmış olduğunu da en iyi bilir, doğru yolda olanları da en iyi bilir.
Öyleyse yalanlayanlara uyma
.
Kendilerinin ödün verip uzlaşabilmesi için senin de ödün verip uzlaşmanı istediler.
Şunların hiçbirine uyma: yemin edip duran, aşağılık,
İftiracı, söz götürüp getiren,
İyiliğe ve yardıma engel olan, saldırgan, günahkar.
İnsafsız ve sahtekar.
Mal ve çocuk sahibidir diye (onlara uyma).
Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Efsane” der.”
[37]


Goruldugu gibi sadece yukarida ki ayette bile 9 ayetin 8 in de kimlere uymamamiz gerektigi soyleniyor. Eger olaya ayetin mefhumu muhalifinden bakacak olursak o halde, yukarida yapilan olumsuz fiillerin ziddini yapan, yani onu musbet bir fiile donusturenlere istendigi takdirde uyulmasi gerektigini soyleyebiliriz. 


”Onlara, “ALLAH’ın indirdiğine uyun,” dense, “Hayır, biz atalarımızın izlediği yola uyariz,” derler. Peki, ataları bir şey düşünemiyen ve doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?!”[38]

“Ey o bütün iman edenler Şeytanın adımlarına uymayın, her kim Şeytan adımlarına uyarsa şübhe yok ki o çirkin ve merdud şeyler emreder, eğer üzerinizde Allahın fadl-ü rahmeti olmasa idi içinizden hiç biri ebedâ temize çıkamazdı ve lâkin Allah, dilediğini temize çıkarır ve Allah, semi’dir alîmdir”[39]

“(Resulüm!) Bu söylenenleri biz sana ayetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.”[40]

“İnsanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.”[41]

Yukarida zikrettigimiz ayetler gibi daha bircok ayet var, ama biz bununla iktifa ediyoruz. Gormus oldugumuz gibi ittiba ve itaat yani uyma, buyruklara boyun egme meselesi sadece Allah ve Resulu ile kalmayip, seytana ve onun takipcilerine uyma olarakta genisletiliyor.  Belki sunuda soylememiz konuyu tekrar, ama daha iyi dusunmemiz acisindan faydali olacaktir. Rabbimiz seytana uyulmamasini ve onun yarenlerine, takipcilerine uymaktan sakinmamizi soyluyor. Ama biz seytani gormuyoruz, onun davranislari nedir bilmiyoruz  ki ona uymayi ya da uyup uymadigimizi bilelim?! Oyleyse Seytana uyma tasavvurunu aklinda olusturmamis insanin Resule uyma tasavvurunu aklinda olusturmasi mumkun degil!!! Peki nasil olacak? bunun ilgili olarak sunu soyleyebiliriz. Bu iki tasavvuru olusturmak ancak Kur´an´i anlamakla mumkundur. Resule itaati Kur´an´a itaat temsil eder, Seytana itaati Kur´an´dan yuz cevirmek ondan uzaklasmak temsil eder. Bir ikicisi Âl-i İmrân 68´de Ibrahim peygambere uymaktan soz ediyor, eger peygamber Ibrahime´uymak gerekiyorsa bu yine nasil olacak, elimizde ibrahim a.s´a aid olugu soylenen hadis ve sunnet kulliyati yokki nasil uyalim. Iste yine burada da gorulmekteki aslinda burada soylenmek istenen,ibrahim a.s´in Kur´anda bize anlatilan Muvahhid bir inanca sahip, hanif[42] bir insan olmasi ve bu ugurda verdigi mucadelesi bize aktarilarak buna uymamiz istenmistir.

İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır…[43]

Iste biz bu ornekligini yine Kur´andan ogreniyor, onun hayatini Kur´an´dan aldiklarimizla ornek ediniyor, ona o sekilde uyuyoruz.
 
Peygamberimiz Muhammed a.s´a gelen vahiy de sadece Kur’an’dır. Bunun dışında hadisleride bir vahiy saymak, Allah’in peygamberini hasa Allah’a ortak kosmak olur ki bunun kabul edilmesi mumkun degildir. Hadis ve sunnete yaklasim nasil olmali bu konuya baska bir yazi serimizde insaAllah deginecegiz. Ama kisaca sunu soyleyelim ki. Sunnet ve hadisi degerlendirirken onu Kur’anin disinda ayri bir kaynak olarak degil, Kur’andan neset eden soz ve davranislar oldugu icin, bizzat Kur’an’in baglaminda degerlendirmek gerekir.

Sunnet; peygamberin Kur’an’i teoriden yasantisina, pratik olarak aktarmasi, Hadis; peygamberin din hakkinda Kur’ani bilgiyle, yani vahiyle insa edilmis biri olarak  Kur’an’dan aldigi bilgiyi insanlara, hazir bir bilgi olarak sundugu hikmet dolu sozleridir diyebiliriz. Ornegin tabiata cikip baktiginizda bir cok bitki turu gorursunuz, o bitkilerin icinden faydali olanlari bulup, insanlara bir ilac olarak ya da bir yemek olarak sunmak bu isi iyi bilenlerin isidir. Yoksa essek de sirtinda karpuz tasir, ama kabugunu yer. Kur´anin terazisinden gecmis Hadisler de bizelere sunulmus birer hazirlanmis ilac hali hazirda bulunan bir nevi gidadir. Kur´anin terazisinden gecmis diyoruz, cunku biz bu hadisleri efendimizin agzindan birebir duymadik, o imkan biz de yoktu, eger oyle bir imkan olsaydi elbetteki suan hadisler konusunda yasadigimiz sikintilari yasamayacaktik. O zaman tek diyecegimiz sey belkide su olacakti “ Ya Resulallah bu vahiy mi yoksa sizin kendi gorusunuz mu?” Tabiaatta ekmegi olutsuran butun unsurlar var, ama o ekmek bize gelene kadar nice asamalardan geciyor da ekmek halini aliyor.Hadis ve Sunnetide bu sekilde dusunmek gerekir. Bu konunun teferruatini insaAllah ileriki zamanlarda anlatmaya gayret edecegiz. Yoksa hadis basli basina Kur’andan bagimsiz olarak vahiydir dieyemeyiz, ama vahiy urunudur diyebiliriz. Vahiy sadece Kur’an, hadiste onun bir urunudur, türedi degildir. Cunku peygamber dini konularda vahyin yani bizatihi Allah’in kontrolu altindadir, bilgisinide, gorgusunude ordan almistir.

Bunun  en bariz ornegi isra suresindeki su ayeti kerimelerdir:

“Bu dünyada (Kitaba) kör olanlara gelince, onlar ahirette de kördür ve yol bakımından daha da sapıktır

Başka bir şeyi uydurup bize yakıştırman için nerdeyse seni sana vahyettiğimizden ayırıp saptıracaklardı. İşte o zaman seni dost edineceklerdi.

Seni sağlamlaştırmasaydık, onlara neredeyse bir parça meyledecektin

O zaman da hayatın ve ölümün azabını katlayarak sana tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”[44]

Diger taraftan herhangi bir mezhebin gorusunu de bu baglamda degerlendirebiliriz. Ama burada sunu unutmamak gerekir ki peygamber, vahyin kontrolu altinda oldugu icin onun din konusunda yanlis veya tutarsiz birsey soylemesi mumkun degildir, yukaridaki ayetlerde bunu gosteriyor, yani denetim altinda, ama mezhebin, ulemanin gorusleri ise yanlis veya tutarsiz olabilir, bunlarin tumunun Kur’anin suzgecinden gecmesi gerekir. Bu anlamda dusunuldugunde bir mezhep gorusunu insanlara din budur diye onlerine surmek Kur’an-i anlamamaktan baska birsey degildir. Kisaca soylemek gerekirse, meselelere gerek peygamberin hadisleri veya mezhebin gorusleri olarak olsun Allah’in Kur’anin’da bizlere anlattigi sekilde anlamak, tanittigi sekilde inanmak, dini dogru anlamak olacaktir.

Konumuza geri donecek olursak, Peygamber efendimiz yalnizca aldigi vahyi ( Kur’an’ı ) insanlara ulastiran ve ulasani hayatinda tatbik eden biriydi. Iste Resulluk yani elcilik budur. Elçi (Resul), Nebi (haber getirici) vahyi yani Kur’an-i mesaji, kendisinden birsey katmadan insanlara ulastirmaktir. Maalesef bazilari Kur’anin tanittigi peygemberi kendilerine anlattigimizda, sizler peygamberi basite indirgiyorsunuz onu hafife aliyorsunuz gibi ifadeler kullaniyorlar. Bir insanin Allah’in elcisi olmasi cok buyuk bir sereftir! bundan ote ne olabilir. Kimse Allah’in peygemberine vermedigi payeyi, vermeye kalkmasin. Gunde 40 kusur kez namazlarimizda Fatiha suresinde gecen iki guruba hiristiyanlara ve yahudilere benzememiz icin dua ediyoruz. Ama goruyoruz ki peygmaberi Allah’in ovdugunden onu bize tanittigindan daha asiri bir sekilde, sozde peygamberimize olan sevgi tezahurunden olusan ovmeleriyle, bu davranışlarıyla Hıristiyanlara benzemektedirler. Diger bir kesim ise peygemberi indirgeyen, postaci olarak goren, tamam geldi gecti diyerek onu devre disi birakmaya calisan Peygambersiz bir din anlayisi ile bu zihniyeti ile Yahudilere benzemektedirler.

“SİZ, insanlığ[ın iyiliği] için çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz; doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Eğer geçmiş vahyin mensupları, [bu tür bir] inanca ermiş olsalardı, bu, kendi iyiliklerine olacaktı; [ama] içlerinden pek az inanan bulunsa da onların çoğu fasıktır”[45]

“And olsun ki sizi, insanlara şahit olmanız ve Peygamberin de size tam bir şahit olması için ‘VASAT’[46] bir ümmet kıldık.”

Rabbim bizleri Hakki Hak bilip, ona uyan, Batili, Batil bilip,ondan yuzceviren ve Kur´anla insaaedilmis kisiler olmayi nasip etsin…

Fikret Hekim

SON



[1] لَا نُفَرِّق 15; بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ (2/285)

[2] …Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rab'leri tarafından verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz O'na teslim olanlarız." (3/84)

[3](Ahzâb 33/ 40)

[4] Delâleti kat'î olan bir delil de, ancak kendisi gibi delâleti kat'î bir delil ile neshedilebilir.Buna göre, Kur'ân nassları, delâlet bakımından eşit olmaları halinde, birbirini neshedebilir. Çünkü sübût bakımından aynı kuvvettedirler. Kur'ân nassı, mütevâtir Sünnet ile de neshedilebilir, çünkü bu aynı kuvvettedir. Hanefîlere göre meşhur Sünnet ile de neshedilebilir, zira bu da yaklaşık olarak aynı kuvvettedir. (Prof.dr. Zekiyyuddin Sa’ ban, İSLAM HUKUK İLMİNİN ESASLARI (USULÜ’L-FIKH)328- Birbirini Neshedip Edemeyen Deliller:, shf.429)

[5] En-Necm 53/3-4

[6]Yani, Vahiy Meleği, Cebrâil. En-Necm 53/3-4

[7]O (Kur'an), şüphesiz değerli,bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. O elçi güçlü, Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında çok itibarlıdır.(Tekvir 81/19-20 )

[8] (5:48-50). * Bak 12:98.

[9] Nisâ 64

[10] Âl-i İmrân 32

[11] 3 Al-i İmran 144 , '' Muhammed Allah'ın elçisidir.'' 49 Fetih 29 , '' Muhammed yalnızca bir elçi ve Peygamberlerin sonuncusudur.'' 33 Ahzab 40

[12] İnanıp erdemli davrananların ve Rab'lerinden bir gerçek olarak Muhammed'e indirilene inananların ise günahlarını örter ve durumlarını düzeltir.(Muhammed 47/2)

[13] Ve vaktiyle Meryem oğlu İsa: “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz, ben, Tevrat'tan geriye kalmış  hakikat adına ne varsa hepsini doğrulamak ve benden sonra gelecek olan Ahmed adındaki bir elçiyi müjdelemek için size gönderilmiş olan Allah'ın elçisiyim” dedi[ğinde de aynı şey geçerliydi.] Ama, [gelişini İsa'nın önceden haber verdiği] elçi hakikatin bütün kanıtlarıyla onlara geldiğinde: “Bu [doğruluğunu iddia ettiğin mesaj], göz boyayan bir büyü[den başka bir şey değil]!”  demişlerdi. (Saff 61/6)

[14] Mâide 5/67

[15] Şûrâ 62/51

[16] İsrâ Suresi 92-94

[17] Teğâbun 12

[18] En’âm 124

[19] Beyyine 2

[20] Yunus, 10/015

[21] Tâ-Hâ 134

[22] Yâsîn 15

[24] Necm 2, TEFHİMÜ-L KUR'AN; Burada muhatab Hz. Muhammed (s.a) ve dolayısıyla Kureyşlilerdir. "Sahibüküm"; yani "sizinle birlikte uzun müddet yaşamış olan arkadaşınız Muhammed". Burada, "Rasûlüllah" ya da "Rasûlümuz" şeklindeki ifadeler yerine, "arkadaşınız" şeklinde bir ifade kullanılmış olmasının ardında, derin anlamlar gizlidir. Çünkü böyle bir nitelemeyle, Kureyşlilere sözkonusu kişinin yani Hz. Peygamber'in (s.a) yabancı biri olmadığı, aksine herkes tarafından yüksek meziyetleri ve yüce ahlâkı bilinen, kendi kavimlerine mensup birisi olduğu vurgulanmaktadır. "Hakkında uydurduğunuz yalan, iftira ve ithamları, yakından tanıdığınız böyle birine, hiçbir surette yakıştırmanız mümkün değildir."

[25] Tekvir 81/22

[26] Ahzâb 66

[27] Cin Suresi 20- 23

[28] Âl-i İmrân 31

[29] Âl-i İmrân Suresi 7

[30] Sâd 38/29

[31] Zümer 39/23

[32] Âl-i İmrân 31

[33] Ahzâb 2

[34] Ahkâf 9

[35] [35] Mümtehine 12, TEFHİMÜ-L KUR'AN; Hz. Peygamber'e (s.a.) itaat konusunda ilk prensip, O'na maruf üzere biat edilmesidir. Oysa Hz. Peygamber'in (s.a.) münkeri emretmesi gibi ufak bir şüphe bile sözkonusu değildir. Demek ki hiçbir mahluka, Allah'a itaatin dışında itaat caiz değildir. Çünkü Allah Peygamberine itaati dahi, maruf şartına bağlı kılmıştır. O halde Hz. Peygamber'e (s.a.) itaat bile, maruf şartına bağlı kılınmışken, başkasına, Allah'ın kanunları dışındaki örflere, geleneğe kayıtsız-şartsız itaat beklemeye kimin hakkı vardır?

[36] A.g.e İbn Cerir’ den

[37] Kalem 7-15

[38] Bakara 170

[39] Nur 24/21

[40] Âl-i İmrân 58

[41] Âl-i İmrân 68

[42] “İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi..” (Al-i İmrân 67) 

[43] Mümtehine  4  …Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Şu kadar var ki, İbrahim babasına: "Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.

[44] Isra 72-75

[45] Âl-i İmrân Suresi 110

[46] Ayette geçen ‘Vasat Ümmet’ tabiri . Her türlü ifrat ve tefritten(aşırılıktan ve seviyesizlikten)uzak demektir.



__________________
« BEN MUSLUMANLARDANIM » DIYENDEN DAHA GUZEL SOZLU KIM VARDIR ? »


"Seni Seven, Senin Gibi Olmali Ya Resulallah"


Selam Hakk'a Tabi Olanlara Olsun

Hazar Fikret Hekimoglu
Yukarı dön Göster Fikret Hekim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Fikret Hekim Ziyaret Fikret Hekim's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats