HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Yorumsuz Bir Atatürk Röportajı (Kapalı Konu Kapalı Konu) Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Basbayağı bir linç bu... Tabu nedir şimdi anladım


Dubai’de oturduğum yerden, Can Dündar hakkında yazılanları okuyunca, ne yalan söyleyeyim, "Aman ya! Bu kadar da olmaz!" demiştim.

Ben daha filmi izlemeden kararımı vermiştim: "Can biraz ayıp etmişti, yapmamalıydı, böyle bir film çekmemeliydi." En çok da Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil’in yazdıklarından etkilenmiştim. Sonra bir an "Manyak mıyım niye başkalarından etkileniyorum?" dedim, uçaktan indim, eve en yakın sinemaya gittim. O da ne? Gayet normal, makul bir film. Hatta, ayıptır söylemesi biraz sıradan. Can’ın liboşlukla, vatan halinliğiyle neden suçlandığını katiyen anlayamadım. Ben onlarla aynı filmi mi izlemiştim? Kendi kendime "Belki de ikinci yarıda Atatürk’ü aşağılayan şeyler vardır" dedim. İkinci yarı da bitti. Yine bir şey yok. Çok mu sevdim? Hayır. Mustafa, benim yüreğimi tıkırdatmadı, beni yakalamadı, sarsmadı. Ama bu film yüzünden Can Dündar’ı linç etmeye filan kalkmak... Bunlar bizimle dalga mı geçiyorlar?!/_np/9310/6779310.jpg

Mustafa a) Film mi b) Belgesel mi? Tamamen cehaletimden soruyorum, belgesel yapan biri "Ben kendi Atatürk’ümü anlattım" diyebilir mi? Yoksa belgesel dediğinin "Herkesin Atatürk’ü" mü olması gerekiyor?

-Cehalet dediğin, tam da işin özü. Bu belgeselciler arasında da yıllardır tartışılıyor. Ama bir tanım yapmak zor. Mustafa, belgelere dayalı bir film, dolayısıyla bir belgesel. Ama hemen eklemek gerekiyor ki hayattaki her şey gibi, belgeseller de sübjektif. Önünde 500 belge vardır, sen sana yakın olan 5’ini seçersin, ben bana yakın olan 5’ini. Aynı belgelere bakarak Bekir Coşkun farklı bir belgesel çekerdi, Yılmaz Özdil farklı çekerdi. Bu, benim Atatürk’üm, bana ait bir Atatürk yorumu. Bunun "gerçek Atatürk"e daha yakın biri olduğunu belgelerle kanıtlamaya çalışıyorum. Biri de çıkıp diyebilir ki, "Hayır, Atatürk hiç de böyle bir adam değildi. Yüzlerce kişiyle birlikte yaşadı, asla yalnız kalmadı." Tamam, eyvallah, belgelerini ortaya koysun, o da kendi Atatürk filmini yapsın. Biz de izleyelim ve tartışalım.

Meydan mı okuyorsunuz yani?

- Hayır, hayır bu bir meydan okuma değil. Kimsenin öyle bir niyeti yok, onu anlatmaya çalışıyorum. Yapsalar 70 yıldır yaparlardı. Kimse bir şey yapma derdinde değil, sadece "Birisi yapsa da beynine binsek" diye bekliyorlar.

Neden sizce? Tembellik mi korku mu?

- Biliyorsun biz iş yapmayı sevmeyiz ama iş yapanı eleştirmeyi severiz. Korku da var. Kolay değil Atatürk belgeseli yapmak. Şu yaşadıklarım da gösterdi ki, hiç kolay değil.

Ne yaşıyorsunuz?

-Nasıl yani ne yaşıyorsunuz? Basbayağı linç ediliyorum. Tabu neymiş anladım. Film hakkında 300 yazı çıktıysa, yarısı eleştiri. Belki daha da fazlası. Onların yarısı da şöyle başlıyor: "Filmi görmedim ama..." Herhalde böyle bir şey sadece bizim memleketimizde olur. Bu kadar düşmanlık edeceksin ama filmi görmemiş olacaksın!

En çok kimin filmi izlemeden yorum yazması size koydu?

-Bekir (Coşkun) Abi’nin. "Atatürk görse Mustafa’yı ne hissederdi?" diye bir yazı yazdı. Görüp de yazsa ders alırdım ama görmeden yazması hakikaten beni kırdı.

Söylediniz mi bunu ona?

- Evet. Baktım televizyonda anlatıyor da anlatıyor, hiç de adetim değildir ama yaptım, canlı yayına bağlandım. Orada "Bekir Abi, görmediğin bir film için nasıl bu kadar ağır yorum yapabiliyorsun?" dedim.

Ne dedi?

- "Çok sevdiğim, güvendiğim insanlar filmi izledi, beni aradılar" dedi. Onu bunu bilmem, bence Atatürk filmi görse, tepkisi Bekir Abi gibi olmazdı. "İsmet, bizim aklımız var. Başkalarının dediğine bakmayalım. Kendi kararlarımızı kendimiz verelim..." derdi.

Bu da acayip şimdi, nereden biliyorsunuz?

-Armstrong’un "Bozkurt"u Atatürk’ün sağlığında yazılmış tek biyografi. Aynı zamanda Atatürk aleyhine yazılmış en ağır kitaplardan biri. İngiltere’de kıyametleri koparıyor. Atatürk merak ediyor ve getirtiyor kitabı, sofrada açtırıyor ve "Okuyun bakalım!" diyor. Okumaya başlıyorlar, "Daha?" diyor, "Paşam buraları okumasak" diyorlar, "Okuyun" diyor, "Ama paşam" diyorlar, "Ne demiş?" diyor, "Hayvan mı demiş?", "Yok efendim, öyle değil de", "Ne demişse okuyun" diyor, okuyorlar. "Eğlenceli bir kitap" diyor; "Yaşadıklarımızı eksik bile yazmış. Ben tamamlayayım da kitaba eklensin. Memleket de okusun. Hükümet kitabın yurda sokulmasını yasaklamakla hataya düşmüş." Böyle hoşgörülü bir Atatürk’ten siz sansürcü, ceberrut bir portre yaratmışsınız ve bize onu yutturmaya çalışıyorsunuz. Ben o Atatürk’ü benim liderim saymıyorum. Ben kendi tanıdığım lideri anlatmaya çalışıyorum.

Sizin hep mütevazı, sakin, yatıştırıcı, hakaret etmeyen, saldırmayan bir tavrınız var. Ama Mustafa filminde "dokunulmayana" dokunuyorsunuz. Gizliden gizliye, "Kimsenin kalkışmadığı bir şeye kalkıştım, bunu ben yaptım!" diyorsunuz. Fevkalade iddialı bir şey. Bu, sizin mütevazılığınızla çelişmiyor mu? "En kibirli insanlar en alçakgönüllülerden çıkar" derler ya...

- Benim mütevazılığım yaptığım işe dair değil. Orada son derece gerçekçiyim. Yaptığım işte en iyisi olmaya gayret ediyorum. Ama bir kibrim yok. Hırsım ise var. Emekle ilgili şeylerde tevazu kaldırmam. Ama yaptığı işi satma konusunda temkinliyim. Yaptığı işi öveni sevmem, sürekli kendinden bahsedenleri de...

"Bir gün gelecek öyle bir Atatürk filmi yapacağım ki, bütün tabuları yıkacağım..." gibi bir hırsınız oldu mu?

- Hayır bu filmi yapmamın çok basit başka bir sebebi vardı: Bunca yıldır Atatürk hakkında çalışıyorum ve Türkiye’deki en iyi arşivlerden birine sahibim. Onu çok çalıştım ben. Ve benim bildiğim, benim okuduğum adam, bana anlatılan adama uymuyor. Budur. Bana anlatılana uymadığı gibi benim oğluma anlatılan da benim bildiğim adam değil. Bu senelerce böyle mi gidecek? Biz giderek bizden uzaklaşan bir lider görüyoruz tarih kitaplarında, 10 Kasım törenlerinde, televizyon programlarında. Ata giderek elimizden kayıp gidiyor. Oysa o böyle bir adam değil, bu kadar sıkıcı değil; canlı, yaşayan ve çok radikal bir devrimci.

Ben Fikriye’den çok etkilenmiştim, Sarı Zeybek’ten de. Ama Mustafa’dan çok etkilenmedim, sizce neden?

- Fikriye’de de Sarı Zeybek’te de insanlar duygulandılar, ağladılar. Burada başka bir şey yapmak istedim. Ama demek ki beceremedim.


__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Neydi yapmak istediniz?

- Özel hayatını anlattığımız söyleniyor, ama aslında film onu anlatmıyor. Başka bir mücadele var Atatürk’ün hayatında, ben onu fark ettim ama gelen tepkilere bakıyorum da filme çok yedirememişim. Asıl mücadele ne Yunanlılara ne asi Kürtlere ne de gericilere karşı veriliyor. Atatürk’ün asıl mücadelesi, "İktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesi." Ben bütün mücadelesini topyekûn elden geçirdiğimde bunu gördüm. Üstelik yapmaya çalıştığı çok özel bir şey, sadece Türkiye’yi değil bütün insanlığı ilgilendiriyor. Bütün insanlığı dönüştürebilecek bir şeyden söz ediyor. O sonda yaptığı konuşmada söylediği bir şey var ki -ben bunun filmin en çok konuşulacak şeyi olacağını sanıyordum, üzerine kimse bir satır bile yazmadı- bunu insanlık tarihinde söyleyebilecek başka bir lider bilmiyoruz. "Biz ilhamlarımızı gökten değil, yeryüzünden alıyoruz, bizim ilkelerimiz gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır" diyor. Burada sadece İslam da söz konusu değil, bütün dinlere bir gönderme var.

Peki o zaman filmde niye bunun altını daha çok çizmediniz? Öyle geldi geçti...

- Haklısın. Belki de tamamen bunun üzerine bir film yapmalıydım. Ama sen de kabul et ki bu kolay bir mesaj değil, Atatürk bunu sereserpe Meclis kürsüsünden söyleyebiliyor, biz üzerinden 70 yıl geçtikten sonra bile henüz o cesarette değiliz. Bahsettiği, Barack Obama’nın İncil’e el basarak yemin etmesine uzanan bir süreç. Bütün insanlık tarihinde dinin tamamen siyasal ve toplumsal hayattan silinmesinden söz ediyor. Bu kadar radikal bir lider!

Ama onu bizden "gizlemişler", filmde vermek istediğiniz mesajlardan biri de bu, öyle değil mi?

- Evet. Ciddi bir sansür var Atatürk’ün üzerinde. "Nasıl olabilir? Kim cüret edebilir?" diye düşünüyorsun. Cüret edenlerin bazıları en yakınları. Bunu da kötü niyetlerinden yapmıyorlar, istiyorlar ki Atatürk’ü herkes sevsin, çok samimi ve anlaşılabilir bir şey bu. Mektubunda "Doktorların hatası sonucu bu duruma geldim" diyor mesela, o mektubu yayınlarken doktorlar alınmasın diye o cümleyi çıkarıyorlar. Öbüründe diyor ki, "Kollarında geçirdiğim gecenin sabahında yola çıktım." Kollarında geçirdiğimi siliyorlar. Neden? Çünkü Atatürk, kimsenin kollarında gece geçirmiş olamaz. Böyle böyle, budaya budaya, öyle bir insan çıkarmışız ki ortaya, ne bir kadınla ilişkisi olabiliyor ne doktorlara kızabiliyor ne asıl devrimini savunabiliyor. Budana budana vasat bir figür kalmış. Benim isyanım buna. Yazık günah adama. Ama anlaşılan bunları çok iyi anlatamamışım filmde.

Bir de "Herkesin bildiği şeyler..." diyenler var...

-Bu İlber Ortaylı için geçerli olabilir ama ben zannetmiyorum ki, diğer insanlar için geçerli olsun. Birçok insan gelip bana "Medeni Bilgiler diye bir kitap varmış bu ne?" diye sormaya başladı. Medeni Bilgiler, Atatürk’ün okullarda okutulsun diye Afet İnan’a dikte ettirdiği, hatta oturup bizzat yazdığı bir kitap. Bir lider düşün ki, "Ben bir kitap yazdırıyorum, alın bunu okullarda okutun" diyor. Onu okullarda okutmayı bırak, şu anda piyasaya çıkaramıyorsun. Bahsetmeye kalktığında başın belaya giriyor. Nasıl böyle bir duruma gelmiş olabiliriz ki biz? Kitabın Tarih Kurumu’nca basılan versiyonunda bazı yerler çıkarılmış. Kim, neye göre karar vermiş? Neye göre çıkarmış bilemiyorsun. Şaşırarak gördüm ki önemli ölçüde sansürlenen bir Atatürk var.

Peki siz o 120 dakikaya her şeyi sokuşturmaya çalışmış olabilir misiniz? Hani hiçbir şeyi atlamayayım, o da olsun, bu da olsun...

- Olabilir, bu telaş da filmi yoğunlaştırdı. Bir çok mesaj da güme gitti. Mesela diyor ki "Türkler, İslam’ı kabul etmeden evvel de büyük milletti. İslam’ın kabulü, bizi diğer Müslüman toplumlarıyla bir araya getirmeye yardımcı olmadığı gibi, bizim milli hislerimizi uyuşturdu. Milli bağlarımızı gevşetti." Filmin içinde bu cümle var. Biz okulda da başka yerlerde de bunları hiç duymadık ki. Bunun tartışılması gerekmez mi? Sigarasına, içkisine takıldılar, bunun üzerinde durmadılar.

Ama siz içkisine, yalnızlığına takılacaklarını biliyordunuz değil mi?

- İçkisine takılırlar diyordum ama yalnızlığını tahmin etmemiştim. Bir de "Boyu kısa o fotoğraflarda!" eleştirisini hiç beklemiyordum. Sivas Kongresi’ndeki fotoğrafta boyu kısa görünüyormuş. Pardon ama ben ne yapabilirim? "Manastır’da kullandığınız oyuncuda da çok efemine tavırlar gördük. Burada ne ima etmeye çalışıyorsunuz?" diye yazan oldu. Bu nasıl hastalıklı bir bakış açısıdır? "Kızı Afet’le aralarında bir ilişki iması var bu filmde" diyen bile çıktı. Dehşete kapıldım. Atatürk düşmanlarına koz veren bir şey varsa, asıl bu iddialardır.

İyi siz de tahammül ediyorsunuz. "Yeter canım, topluca çıldırdık. Kendinize gelin!" diye patlamıyorsunuz...

- Ben iç patlamalar yaşarım, dışa patlamam. Terbiyemi de bozmam. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışırım.

Gazetecilerin bu kadar çığlık çığlığa bağırması karşında ne hissettiniz?

- Bir defa ikiye ayırdım. Ciddiye almadıklarıma gülüp geçtim, hatta eşe dosta gösterdim, "Bak yine ne yazmış" diye. Onlar beni hiç yaralamıyor. O kadar alıştım ki. Niye yazdığını, ne yazacağını biliyorsun. Ama yaralandıklarım oldu. Bekir Coşkun mesela. Ali Saydam mesela. Turkcell’in sponsorluk krizini filmin tanıtımı için benim yarattığım iması yapıldı. Oysa bu kriz, herkese çok zarar verdi. Bu çok acımasız bir şey. Beni biraz tanıyanlar, ticari hiçbir şeye kafamın basmadığını bilirler.

Tüccar belgeselci suçlamaları, her şeyi para için yaptığınız, paraya taptığınız...

-Ben ne borsa bilirim, ne banka hesabı... Maaşımı sor söyleyemem. Hakikaten para konusunda komik bir salaklığım vardır.

Bu kadar para para diye tutturdular ya, ben de merak ettim, çok büyük para mı var bu belgesel işinde...

-Yok aslında. Üstelik pahalı bir prodüksüyondu, Mustafa’da büyük rant olduğunu düşünüyorlarsa fena halde yanılıyorlar.

Sarı Zeybek’in tekrarlarından da yüzbinlerce dolar kazanmışsınız...

-Ya ne komik. Rahmetli Kemal Sunal söylerdi de kimse inanmazdı; Sarı Zeybek’i her yıl yeniden gösterirken bana haber bile vermiyorlar. 15 yıldır sürekli yayınlanıyor, hiçbirinden bir kuruş almış değilim.

Dünyanın en saf ve en haklı adamı da siz olamazsınız değil mi? Artık zemin o kadar kaygan ki, insan, kime, neye inanacağını şaşırıyor?

-Doğru. Ben bile "Acaba bu anlattıkları adam ben olabilir miyim?" diye hayretle okuyorum.

Peki tam aksine, gizliden gizliye, sevinmiş olabilir misiniz bütün bunlar oldu diye? Konuşturmak önemlidir ya bizim meslekte. Herkes konuştu bu filmi. Millet meraktan da gitti izledi...

- Yok hayır, 15 yıldır bu konularda çalışmış biri için riskli bir tartışma bu... Bütün kariyerini riske atmış oluyorsun. Yazdıkları köşe yazılarıyla, senin tek tek tuğlalar koyarak inşa ettiğin bir kariyeri çökertmeye çalışıyorlar. Birazcık aklı olan hiç kimse bu polemiğe sevinmez. Allahtan şunu biliyorum, bütün basın öyle yazmadı, çok inandığım insanların olumlu eleştirileri de çıktı.

Ben yüzde 80 hatta yüzde 90 olumsuz diye biliyorum...

- Yok hayır, yarı yarıyadır. Ama sevindirici olan şu ki, sonuçta seyirci olumsuz yazılara bakıp gitmemezlik etmedi. Aksine "Bir de ben göreyim neymiş bu" dedi. O zaman da şunu anlıyorsun: Medya ile sokak arasında ciddi bir yaklaşım farkı var.

Bütün o sert yazıları, hakaret içeren yazıları nasıl açıklıyorsunuz? a) Mesleki kıskançlık b) İdeolojik körlük c) Vesaire

- Herkese ait ayrı bir açıklama vardır. Kimi eski hesaplar, kimi ideolojik körlük. Ama bu insanların hepsi benden nefret ediyor diye bir şey yok. Mümtaz Hoca mesela, beni sever, filmdeki somut eksiklikleri yazdı. Fikret Bila belli bir mantık ekseninde eleştirdi ve bunu o kadar makul bir yaklaşımla yaptı ki, öpüp alnına koyuyorsun. Yapıcı da oluyor bunlar, kendini düzeltmeye çalışıyorsun. Birçok uzman da "Şuraları şunları beğendim ama keşke şunlar şunlar olmasaydı" dediler. Bunlar kıymet verdiğim eleştiriler...

__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Peki Atatürk’ü bize anti- kahraman olarak gösteriyor eleştirisi?

- Hiç katılmıyorum, bence Sarı Zeybek’teki Atatürk’e göre buradaki daha büyük kahraman. Filmdeki anlatım bazılarına yetersiz gelmiş olabilir ama buradaki Atatürk bana çok daha yakın bir adam ve benim gözümde daha da büyüyen bir kahraman. Askerlere, "Siz durun, ben önden gideyim" diyen bir komutanın, cepheden sevgilisine aşk mektubu yazması, ya da büyük bir zafere giderken rakı sofrası kurması ona hiçbir şey kaybettirmiyor. Bir kadın meslektaşım bana dedi ki "Biz ilk defa aşık bir Atatürk gördük! Hep kadınlar ona aşık olurdu ama şimdi o aşık!" Bundan güzel ne olabilir ki? Horon tepmesi, zeybek oynaması, sofrada duygulanması, karanlıkta yatamaması, üniversitede ilk yıl dersleri kırıp sokakla tanışması... Tüm bunlar onu bana daha da yaklaştırıyor, bugünkü sıkıcı politikacı tiplerine kıyasla çok daha sevilesi bir lidere dönüştürüyor. Ama belki de bir yıl sonra tekrar seyrettiğimde "Çok şey anlatmaya çalışmışım, o yüzden de becerememişim!" diyeceğim. Belki tek bir ana mesaj üzerine kurulu bir film,tüm hayatını anlatma çabasından çok daha etkili olurdu. Bundan sonra belki öyle bir şey yaparım.

Evet zamanı değildi, bu belgeseli çekmek için 70 yıl geç kalındı!

Konjonktürden söz edenler, "Zamanlaması iyi değildi?" diyenler var. Sizce bu "zamanı değil" lafı sansürcülerin mazereti mi, yoksa gerçekten zamanı olmayabilir mi?

- Gerçekten zamanı değildi. Çünkü çok geç kalındı. 70 yıl kadar! Konjonktür meselesine gelince, beklersek emin olalım ki, hiçbir zaman konjonktür uygun olmayacak, Türkiye hep geçiş döneminde olacak, Türkiye’nin dört bir yanı hep düşmanlarla kuşatılmış olacak...

İyi ama bir taraftan da Şerif Mardin diyor ki, "Tehlike var diyemem yok da diyemem..."

- Ya bu tehlike, konuşmadığımız için büyüyorsa? Ya bu suskunluk, bu sonucu doğruyorsa? Bugüne kadar "Atatürk düşmanlarına koz vermemek için", onu bir heykele, bir rozete dönüştürdük. Ne oldu sonuç? Şu anda Atatürk’ün partisi ne durumda? Muasır medeniyetin neresindeyiz? Ya kadınların örtünme meselesi? Eğitimde geldiğimiz nokta? Şimdi baştan düşünmenin zamanı değil mi? Atatürk’ün bu tür bir tartışmadan zarar göreceğini asla düşünmüyorum, aksine bundan çok güçlü çıkacağına inanıyorum. Bundan zarar görenler olsa olsa, onun üzerinden rant yiyenler olacaktır. Bizim Atatürk’ü anlamak için bir ulemaya ihtiyacımız yok.

BEN DE ATATÜRK GİBİ KARANLIKTAN KORKUYORUM

Bir arkadaşımın oğlu demiş ki "Atatürk gibi ben de karanlıktan korkuyorum. Demek bu anormal bir şey değil..." Buradaki empati duygusu o kadar önemli ki. Çünkü daha önce "Ben asla Atatürk olamam, ben daha karanlıkta yatamıyorum" diye düşünürken, "O da benim gibiymiş!" diyebiliyor. "Demek ben de onun gibi olabilirim" duygusu alıyor. Bundan daha güzel ne olabilir? Tartışma şu: Biz, yeri asla dolmayacak, dogmalaştırılmış bir kutsal önder peşinde miyiz, herkesin onun gibi olmak isteyeceği bir örnek kişilik mi? Unutmayalım, 1935 Cumhuriyet kutlamalarında "Atatürk bu milletin en yücesidir" pankartlarını indirip "Atatürk bizden biridir" pankartlarını astıran kendisidir.

Mümkün mü

Fethullah Gülen’den para almam?

"Gandhi, Churchill, General Patton, Amerikan kurucuları... Onlar hakkında böyle filmler yapılmadı, onlara hiç dokunulmadı, dokunulamaz da" diye yazılar çıktı...

- Hadi canım sen de. Cehalet böyle bir şey işte. Kennedy’yi düşün, Napolyon’u düşün, neler neler çekildi. Sırf Napolyon’un cinsel tercihleri üzerine yüzlerce film çekildiğini geçen gün Reha Muhtar söyledi.

Said-i Nursi belgeseli için Fethullah Gülen’den para mı aldınız?

- Hay Allah, ne feci laflar bunlar! Mümkün mü böyle bir şey? Benim yazılarıma bak, Fethullah Gülen-Amerikan ilişkisi üzerine en az on tane yazım vardır. Ayıplamaz mı insanlar? Bu soru bile ne kadar ağır geliyor. Elbette böyle bir şey yok. Said-i Nursi’yle ilgileniyorum çünkü merak ediyorum.

Peki nasıl diyebiliyor insanlar "Can Dündar’ın Fethullah Gülen’den para aldığını biliyoruz" diye.

-Linç bu işte. Linç kültürü.

YARIN: Bu filmde Freudyen bir yaklaşım var

__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Mustafa’da, Freudyen bir yaklaşım var


BUGÜN Atatürk’ü kaybettiğimiz gün. İmkansız zannedileni mümkün kıldığı için biz kendisine bu kadar şükran duyuyoruz.

' Filmin sonundaki şarkı "Kendini en kıstırılmış ve yalnız hissettiğin anda beni düşün, ben de yalnızdım, insana inandım, başardım" diyor. Bir ülkenin liderinin milletine bırakabileceği en iyi mesaj bu değil mi? '
Ölümünün üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen Ata, tartışılmaya devam ediyor. Dün başlayan Can Dündar röportajı da bugün devam ediyor. Bir sürü mail alıyorum. Can’ı vatan hainliğiyle suçlayanlar, bu memleketi terk etmesini isteyenler (mümkünse beni de yanına alarak!), tahmin edeceğiniz üzere çok var. Ama onlar kadar "Tam da benim hissettiklerimi anlatmış!" diyenler de var. Eleştiriler ve övgüler kafa kafaya. Siz en iyisi filmi izleyin, kendi kararınızı kendiniz verin...

Freudyen bir yaklaşım da var...

- Evet. Vamık Volkan’ın bir kitabı var: "Ölümsüz Atatürk." Bir dönem Türkiye’ye girişi yasaklanmıştı. Bence çok başarılı bir kitap. Orada Atatürk’e dair Freudyen denemeler var, onlardan ipucu aldım. Ben her insanda olduğu gibi Atatürk’ün de çocukluğundaki birçok şeyin, ileride yaptıklarında etken olduğunu düşünüyorum.

İyi de siz psikolog değilsiniz, bu ruh çözümlemelerine varabilmek için profesyonel destek falan mı aldınız?

- Hayır. Zaten yegane etken budur demiyorum. Ama çocuklukta size anlatılan bir dehşet hikayesi, sizin bugünkü kaygılarınızın kökeninde yatıyor olabilir. Yediğiniz bir tokat, hayata bakışınızı değiştirebilir. Ya da babasız büyümek, bir ülke için baba figürüne dönüşmenizde etken olabilir.

Ama böyle bir formasyonunuz yok...

- Evet yok ama ben onun tüm yaşantısını çocukluğunda yaşadığı travmalar üzerine inşa etmiyorum ki. Film, belgelerle yürüyen bir film. Elimde belgesi olmayan çok az laf ettim. Ettiysem de şimdi "Keşke etmeseydim!" noktasına geldim.

Tokat meselesi gibi mi?

- Evet "Kaymak Hafız’dan yediği tokadın intikamını almıştı" dedim ve "Vay efendim koskoca Atatürk medreseleri bu yüzden mi kaldırmış"

Günah ya
Bazıları da "Atatürk bir din adamıydı aslında" diyor. Öyle bir Atatürk anlatıyorlar ki, ellerini duaya açmış, sürekli dininde, imanında. Günah ya. Bütün hayatı dinle mücadeleyle geçmiş bir insan.

oldu. Hayır. Elbette o yüzden değil. Ama o devrimin bir sonucu da bu. O tokadın acısını hiç unutmadığını biliyoruz. "Ben bir daha asla o okula gitmeyeceğim" diyor ve askeri okula yazılıyor. Ondan sonra da kaderi değişiyor, başka bir hayata başlıyor. Tüm bunlara atıf için konulmuş masum bir cümleydi, ama üzerine o kadar çok yorum yapıldı ki, "Keşke o cümleyi koymasaydım!" dedim.

22 Nisan’ı 23 Nisan’a kaydırıyor, çünkü fark ediyor ki o gün bir cuma. Bu ayrıntıyı filme koyarak Atatürk düşmanlarının eline koz vermiş olmuyor musunuz?

- Ben hayata böyle bakmıyorum. Mesela Türkiye’de, maçta seyirci sahaya bir şey atar, kameraman onu göstermez. Neden? Çünkü Türkiye’nin imajı zedelenir! Ben hiç böyle bakmam hayata. Beni sadece gerçekler ilgilendirir ve o hıyarın bir daha sahaya bir şey atmaması için onu göstermem lazım diye düşünürüm. Yani "Bundan ne sonuç çıkar?"ın peşine düşmek bir belgeselci için büyük hatadır. İslamcılar ve Atatürk düşmanları bu ayrıntıyı bilmiyorlar mı? Hepsi bizden çok iyi biliyor. Ben şimdi geniş kitleye söylüyorum. Çünkü geniş kitlenin de bunu bilmesi lazım. Bu tarihsel bir gerçek ve Nutuk’ta yazıyor. Nutuk’ta yazan bir şeyi tekrarlamamanın ne gibi bir sakıncası var?

Bir de şöyle bir eleştiri var, Atatürk üzerine üç tane gümbür gümbür kahramanlık filmi çekilmiş olsaydı, ondan sonra zaaflarını gösteren böyle bir film çekmekte bir mahzur olmazdı...

- Ama bir sürü çekildi...

İyi de hiçbiri çok iyi filmler değildi...

- Bütün hayatımız bunlarla geçti. Bundan sonra inşallah daha iyisini yaparlar...

İnsan, her şeyin, her kesin belgeselini yapabilir mi? Bir çizgisi olmaz mı?

- Durduğun çizgi şudur: Güvenilir bir belgeselci olursun, belgesel senin için kutsal hale gelir ve o çizgiden herkesin belgeselini yaparsın... Şevket Süreyya da, hem İnönü’yü hem Menderes’i yazdı. Bu sayede ikisine ait de iyi bir biyografi okuma imkanımız oldu.

İyi ama insan bir yerden para alınca ne kadar objektif olabilir ki?

- Bu filmin sponsoru Sabancı ama filmi, bittikten sonra izlediler. İzlettirdim, "Var mısınız, yok musunuz?" dedim. "Şurasını beğenmedik" deselerdi, filmi alıp çıkacaktım. Bu böyledir, "Arkadaşlar bir yol buluruz, istemediğiniz yerleri çıkarırız" gibi bir anlayış yoktur. Maalesef sponsora muhtaç durumdayız. Bu film için Kültür Bakanlığı’na da başvurdum. Dünyada da bunun raconu şudur, devletlerin kültür politikaları vardır, bağımsız yapımcılara destek çıkarlar, o sayede bağımsız eserler çıkar. Türkiye’de böyle bir müessese nerede var? Kültür Bakanlığı’nda. Biz de başvurduk. Ama kabul etmediler. İyi ki etmemişler. Düşünsene, ben yanmıştım o zaman.

Diyelim ki Aydın Doğan size sponsor oldu, onun belgeselini yapacaksınız. Onu kötü gösterebilir misiniz?

- Bu sorunlu bir şey, kabul ediyorum. Ama bir süre sonra güçleniyorsun.

Ne diyeceksiniz, "Sizden para aldım ama şunlar şunlar vardı, hoşunuza gitmeyecek ama mecbur koydum..."

- Ama ben Sabancı’dan para alıp Sabancı belgeseli yapmadım ki. Orada bir sorun olabilirdi. Ben bitirdiğim işi götürdüm gösterdim "Tamam biz bunun arkasında duralım" dediler. Bu başka bir şey. Ama götürüp de "Fethulah Bey, iyi günler, sizin için bir film düşünüyoruz, paranız varsa gelin birlikte yapalım" demek, aşağılık bir şey!

"Atatürk’ün defterleri bunca yıl kimseye açılmamış. Ama Can Dündar’a açılıyor. Neden? Bu belgeseli, ona bu imkanı sağlayan hükümetle ilişkilendirmekte haksız mıyız yani?" diyenlere verecek cevabınız nedir?

- En komiği de bu! Bunu televizyonda bir akademisyen de söyledi, "Niye efendim ona açıyorlar da akademisyenlere açmıyorlar?" diye. "Yayınlasınlar kitabı. Biz de alıp okuyalım" diyor. Laf aramızda, bu kitaplar yayınlandı.

Nasıl yani?

- Hayır, şimdi sen gitsen Genel Kurmay’ın Yayınevi’ne parasını versen o kitaplardan alabiliyorsun. 2001’den beri yayınlanıyor, yeni değil yani.

Atatürk’ün Cumhuriyet kurulduktan sonraki haline üzüldüm. "Aman Ata’yı öyle göstermeyeyim şöyle göstereyim" diye düşündüğünüz olmadı mı?

- Çok insani bu söylediğin. Ama sen de beni anlamaya çalış: Bu, bir hayat hikayesi. Bunu, Tek Adam böyle yazmış, Çankaya böyle yazmış, Lord Kinros böyle yazmış. Bütün o kitapların son 50 sayfası, 100 sayfası bunu anlatır. Bu filmin de son 15 dakikası bunu anlatıyor. İstemiyor insanlar, bunu anlıyorum. Saygı da duyuyorum. Ama siz de bana saygı duyun.

Diktatör müydü?

1930’da Fethi Okyar’ı çağırıp diyor ki, "Fethi bizim şu anda yurt içi ve yurt dışındaki görüntümüz tam bir diktatörlük manzarası. Muhalefet partisi yok. Ben, tek adamım." Gerçekten de manzara öyle, bunu kendisi itiraf ediyor. Mecliste bir tane muhalif milletvekili yok ve Atatürk’ün söylediği kanun, gazetelerde aleyhine tek bir yazı çıkmıyor. "Bir şey yapmamız lazım" diyor. Fethi Okyar da "N’apacağız paşam?" diyor. "Sen bir parti kuracaksın. Başına geçeceksin, böylelikle ikili parti sistemine geçeceğiz" diyor. Serbest Cumhuriyet Fırkası işte böyle kuruluyor. Fethi Okyar’ın anılarında var bu. Ama Atatürk’ün 70 yıl önce rahatsız olduğu ve dile getirdiği bir şeyden biz bugün bahsedemiyoruz bile.

__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 

Üzgünüm, Cevap Yazamazsınız.
Konu Kapatılmış.

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats