HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: Atatürk’e En Büyük Kötülüğü Yapanlar Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Benim gözümde Atatürk, Rabbimizin tükenmekte olan insanımıza bir armağanıdır. O halkı örgütleyerek yitirilmekte üzere olan son vatan topraklarımızın kurtarılmasına öncülük eden bir liderdir. O halkımız adına bir dönüm noktasıdır.

Ayrıca Din konusunda da Atatürkçü Bakış açısı bizlere yepyeni ve sağlıklı bir ufuk sunmuştur. Onun döneminde din, yobazların elinde oyuncak olmuştu. İslamiyet şıhların ve meczupların tekelinde ucubeye dönmüştü. Şimdiki şıhlar onların artıklarıdır, tarikat yuvaları o zihniyetin devamıdır.

İlk Türkçe Hutbe onun direktifiyle verildi. İlk Türkçe Tefsir (halen popülerliğini korumaktadır) Elmalılı Hamdi Yazır'a onun dönemimde yazdırılmıştı.

Atatürk'ün şahsi yaşamı ve bazı kişisel görüşleri yalnız kendisini ilgilendirir. Toplumumuza sağladığı faydalar ve sunduğu aydınlık ufuk bizim ilgilenmemiz gereken yöndür.

Bence Mustafa Kemal artıları ve eksileri toplandığında artıları çok çok fazla olan bir beşerdir. Ona puan verirken, gayet büyük bir saçmalık olan şapka devrimini de göz önüne almalıyız, gayet büyük bir hadise olan vatan savunmasını ve kalkınma hamlesini de.

Atatürk'e en büyük zarar Laikçi yobazlar ve İslamcı Yobazlar eliyle verilmektedir. Bir kesim onu kutsayıp göklere çıkarmakta diğer kesim ise "şeytan" ilan edip yerin dibine sokmakta. Halbuki o artısıyla eksisiyle değerlendirilmesi gerek bir liderdir. Ne yazık ki kısa sayılabilecek bir süre önce hayat süren bir insanı, bu aşırı iki uç yüzünden sağlıklı birşekilde tanıyamamaktayız.

İşte Atatürk'ü bir evliya gibi sunan aşağıdaki yazı da onu ve ortaya koyduğu ideallari örten bir yapıya sahiptir.

Atatürk'ün nasıl kutsandığını ve ona en büyük ihanetin nasıl yapıldığını öğrenmek isteyenler alttaki yazıyı okumalıdırlar.

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Bu yazı M. Ata NİRUN'a aittir.

Atatürk ile ilgili bilinmeyenler

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk´ün olağanüstü yaşamı boyunca başından son derece ilginç ve gizemli olayların geçtiği biliniyor. Bu sayfamızda da bunların bir kısmına yer vermeye çalışacağız. Zaman içinde bunlara bulduğumuz yenileri de ilave olacak. Hepsini yanyana getirdiğimizde Atatürk´ün üstün şahsiyetinin yanısıra birde olağanüstü ve bilinmeyen bir yanının da olduğu gözler önüne serilmiş olacak.

İLK BAŞ KALDIRIŞI :

Atatürk, oldu olası Arapça derslerinden, yere bağdaş kurarak oturmaktan ve dizleri üstünde durarak yazı yazmaktan hiç memnun değildi.Yine dizlerinin üstünde durmaktan dizlerinin ağrıdığı bir gün ayağa kalkarak dersi ayakta dinlemeye başladı.Fakat bu seferde hocası bundan memnun olmamıştı ve Atatürk´e yerine oturmasını söyledi.Atatürk ise dizlerinin ağrıdığını ve oturamayacağını söyledi. Bunun üzerine hocası sinirlenip, deliler gibi haykırarak ;
"Neee bana karşımı geliyorsun " dedi.
Atatürk bunun üzerine ;
"Evet karşı geliyorum" dedi.
Tam bu anda diğer bütün çocuklarda ayağa kalkıp ;
"Evet karşı geliyoruz" diyerek aynı sözleri tekrarlayınca,hoca ne yapacağını şaşırarak onlarla uzlaşmak zorunda kalmıştı. Bu onun ilk baş kaldırışıydı. Liderlik vasfının ve kitleleri peşinden sürükleyen karizmasının ilk ortaya çıkışıydı.

15 YIL HÜKÜM SÜRECEKSiN...

Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır.Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir.

Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi´ye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu.Yolda bie bedevi´ye rastladılar.Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi.Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı.Sıra Mustafa Kemal´e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedevi´ye açtı.Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ;
"Sen padişah olacaksın" dedi ve ilave etti "15 yıl hüküm süreceksin."
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler.

Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti´nin Cumhurbaşkanı oldu.Cumhuriyetin 14.yılında hastalandı.Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme Paşam" dediler.
Atatürk onlara birzamanlar yolda rastladıkları falcı bedevi´yi hatırlattı ve gülerek ;
"Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek...Hesapça bu son senemizdir..."
Yıl 1938 ´di...

SECCADE ÜZERiNDEKi KEHANET

Bilindiği gibi Hint halkı Atatürk´ü ve Türk halkını yanlız bırakmamıştı.Kurtuluş savaşından yıllar sonra ,1929 yılında Bir hintli Mihrace Atatürk´ü Pera Palas´taki 101 No´lu odasında ziyarete gelmişti.Mihrace´nin Atatürk´ü hangi nedenle ziyaret ettiği ve adı ve ziyaret sebebi hala bilinmiyor.Mihrace´nin ziyaretindeki bir sır da getirdiği hediyede yatmaktadır.Bu hediye altın sırmalı, hint işi ipek bir seccadedir.

Seccadenin üzerinde bir şamdanın asılı olduğu düz bir kemeri,her iki yanında birer güvercin bulunan beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülmektedir.Bordür de fillerden oluşmaktadır.

En ilginç yer ise her iki kemerin arasında orta kısımda dal kıvrımları ve güllerin çevrimi ile oluşan boşlukta romen rakkamlı bir saatin bulunmasıdır ve saat ; 09.08´ i göstermektedir. Atatürk Mihracenin ziyaretinden 9 sene sonra saat 09.05 ´te vefat etmişti.

Seccade halen Pera Palas´ ta bulunmaktadır.
 
ATATÜRK´ÜN GELECEĞı GÖRDÜĞÜ OLAYLAR :

Atatürk 1931 yılında,2.Dünya savaşı´nın patlamasının yakın olduğunu söylemiş ve bu konudaki düşüncelerini General McArthur´a şöyle anlatmıştı.

"Versay antlaşması,1.dünya savaşı´na yol açan nedenlerden hiçbirini ortadan kaldırmadı.Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirdi.Şimdi içinde yaşadığımız barış dönemi,sadece bir ateşkesten ibarettir.Avrupa´nın geleceği Almanya´nın alacağı tavra bağlıdır."

General McArthur´a göre,savaşın 1940-1945 yılları arasında çıkacağını söyleyen Atatürk,Almanya´nın ancak Amerika´nın savaşa katılması ile yenileceğini ifade etmiştir.

Atatürk hayatının sonlarına doğruda şöyle diyordu ;
"Bir dünya savaşı yakındır.Bu savaş sonucunda, dünyanın durumu ve dengesi baştanbaşa değişecektir."

ATATÜRK, Mussolini hakkında da şu görüşlerini açıklamıştı ;
Mussolini bir maceraperesttir.Milletini bir uçuruma sürüklemektedir.Her tarafa saldırıyor.Bu adam yüzünden,çok şımarmış olan bu millete dersini vermeyi çok isterdim.,lakin yakında bir küçük millet onlara layık olduğu dersi verecektir.Ve şunuda hatırlatırım ki,bir gün gelecek,Mussolini´yi kendi milleti linç edecektir."

Bu görüşleri aynen gerçekleşmiştir.

ATATÜRK´ÜN RÜYASI :

Atatürk´ün bir rüyasını da Dr.Reşit Galip Bey´den öğrenmekteyiz,
"Mustafa Kemal ,Ankara´ya geldikten bir süre sonra ilginç bir rüya görmüştü.Ertesi gün bana şöyle anlattı. ;
"Reşit Bey,rüyamda bana ´Paşam ,ınönü´den ne haber?´diye sordunuz.Bende ´vaziyet kritiktir´ cevabı verdim.´Kritik nedir? Anlamadım ki!´dediniz.Bende ´Bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm´ diyerek odama çekildim."

Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığında düşman henüz ızmir´e çıkmamıştı,ınönü mevkii de henüz bir önem taşımıyordu.Aradan yıllar geçti 2.ınönü savaşı´nın kritik günlerinden biriydi.Mustafa Kemal´in arabası Millet Meclisinin önünde durdu.Hemen yanına koşarak,telaş ve endişe içinde, "Paşam ,ınönü´den ne haber?" diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi ;
"vaziyet kritiktir"
O zaman ben ;
"Kritik nedir? Anlamadım ki!" dedim.
O da ;
"Sana bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra gülümsedi ve ;
"Hani Ankara´ya geldikten sonra bir rüya görmüşdüm,hatırladın mı?"
Hafızamı yoklayarak, rüyasını anlattım.Gülerek ;
"işte, rüya ayniyle vakidir.Ben ısmet´i tanırım,göreceksin 15 dakikaya kadar kendisinden muzafferiyet haberi alacağız."
Gerçekten de 5 dakika geçmeden bir telgraf gelmiş ve 2.ınönü savaşı´nın da zaferle sonuçlandığını öğrenmişlerdi...
 
ATATÜRK´ÜN 1907´DE ÇiZDiĞi T.C. HARiTASI :

Atatürk, Kurtuluş savaşından çok önce, ittihatçıların Trakya´da 1907´de yaptıkları bir toplantı sırasında, bir Türkiye haritası çizmişti.Orada bulunanların anlattıklarına göre,o günkü Osmanlı devleti sınırlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve o zaman hiçbir anlam veremedikleri bu harita, gelecekte, yine Atatürk´ün kuracağı Türkiye Cumhuriyeti´nin haritası olacaktı.Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan tek bir fark vardı ;Atatürk, bizden ayrılmasına gönlünün bir türlü razı olmadığı Kerkük´ü de Türkiye topraklarına katmıştı.

DENEME UÇUŞU :

Uçakların ilk deneme ve gelişme dönemleriydi.Fransa´da yapılan bir uçak gösterisine katılan, birçok ulusun temsilcileri arasında, Osmanlı ateşesi olarak Mustafa Kemal´de katılmıştı.Gösteriyi izleyenler, sırasıyla uçağa bindirilerek gezdiriliyorlardı.Sıra Mustafa Kemal´e geldiğinde, gösteride bulunan ve genç ateşenin komutanı olan şahıs,birden bir rahatsızlık duyarak Mustafa Kemal´in uçağa binmesine engel oldu.Öteki temsilcilerle havalanan uçak kısa bir süre sonra düştü ve içindekilerden sağ kurtulan olmadı.
 
ATATÜRK VE "9" VE "19" Rakkamları :
 
Atatürk´ün hayatında "9" rakkamının kendine özgü önemli bir yeri olmuştur.Örneğin Atatürk´ün doğum yılı olan 1881 rakkamı, "9" rakkamı ile birçok ilşkiler göstermektedir.
1+8=9
8+1=9
18=2x9
81=9x9
18+81=99
19x99=1881
Atatürk´ün harb okuluna girdiği tarih : 1899
Vatanı kurtarmak için Samsun´a ayak bastı : 19/05/1919
Bandırma vapurunda yolcu sayısı 19 ´dur.
ıttihat ve Terakki´nin yıllık toplantısına Trablusgarp delegesi olarak katıldı : 22/09/1909
Sivas kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesini kurdu : 04/09/1919
Erzurum Mebus adaylığını kabul etti : 19/10/1919
TBMM tarafından kendisine gazi ünvanı verildi ve Mareşalliğe terfi ettirildi : 19/09/1921
Atatürk 19.yüzyılda 19 yıl yaşamıştır.
Atatürk 19.yüzyılın bitmesine 19 yıl kala doğmuştur.
Atatürk´ün ilk askeri görevi, 19.Kolordu Komutanlığıdır.
Mustafa Kemal Atatürk : 19 harften oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk´ün nüfus cüzdanının numarası da 993814-B idi.
Bu sayı dizisindeki 938 rakkamı öldüğü yılı hatırlatmakta geriye kalan 9 ve 14 rakkamı da ölüm saatinin yakın bir benzeridir.
"Ne mutlu Türküm diyene" =19
"ıstikbal göklerdedir" =19

ATATÜRK´ÜN ÖNSEZiLERi :

"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitisiniz..."
Prof.Dr.Afet ınan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi´nin açılış dersinde okuması için afet ınan´a :
"tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir.
Buna karşılık Afet ınan :

"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemiyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."

30 yıl sonra :
Atatürk tarafından bu yazının verilmesinden 30 yıl sonra yine aynı ay ve günlere tesadüf eden,01 ocak 1966´ da şöyle bir haber yayımlandı :

"Venedik´in Saint Georges Adası´ndaki Benedictis Manastırı Labratuvarları´nda, manastır rahiplerinden Pellegrio´ nun yönetiminde,seslerin ayırımı esasına dayanan çok dikkate değer araştırmalar yapılmaktadır.ıtalya ıçişleri Bakanlığı,1962 ´de başlayan bu çalışmaları kontrol etmektedir.Fakat elde edilen sonuçlar halen açıklanmamıştır.Saint Georges Adası´ndaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak,elektronik araçlar üretmeye çalışmakjtadırlar.Bilim adamları özellikle Demosten,Pitagor ve Jul Sezar´ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye uğraşmaktadırlar."
Haberin sonunda ise daha açıklayıcı bilgilerin şu anda verilemeyeceğinden bahsediliyordu.
 
ATATÜRK´ÜN GÖRDÜĞÜ SON RÜYA :

26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı.Prof.Dr.Afet ınan,olayı şöyle anlatıyor :
"O geceyi rahatsız geçirdi,ilk hafif komayı o zaman atlatmıştı.Ertesi sabahki açıklamasında" :

"Demek ölüm böyle olacak" diyerek "uzun bir rüya gördüğünü" söyledi ve "Salih´e söyle ,ikimizde bir kuyuya düştük,fakat o kurtuldu" dedi.
Atatürk´ün,burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu,kendisininde söylediği gibi ölümün habercisiydi.

Salih Bozol´un kuyudan kurtulması ise bilindiği gibi,Atatürk´ün vefat ettiği gün ,buna çok üzülen Salih Bozok´un da intihar etmesi ve sonunda onun kurtarılmasını simgeliyordu.
ışte bu ATATÜRK´ün son rüyası idi...

http://www.bilinmeyen.com/news.php?id=68

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

s.a

Alperen,

bak üstadım şimdi, bu adamı birileri göklere çıkartmış birileri de yerlere vurmuş.Artılarıyla eksilerini toplayınca artıları daha fazlaymış.Mış mış mış.üstad, Allah aşkına.Onların amelleri rüzgarın önündeki kül gibidri demiyor mu?Rabbimiz, ülkeyi kurtarmış mış, Allah aşkına bu adam değilmi batılı özenti zihniyetini millete saçan.Tarikatları yok etmiş miş.kişinin neyi yaptığı gibi neyi ne için yaptığı da önemlidir.bu adam Allahın dinini ayağı kaldırmak için mi yaptı bunları yoksa.Modernizim adına mı?

savunduğunuz bu adamı bakalım yarın hesap gününde de Allah'ın huzurunda savunabilecekmisiniz.

selam

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
OrjinS
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 kasim 2005
Yer: Iraq
Gönderilenler: 43
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı OrjinS

Alın Size kaynakları ile beraber...

Atatürk'ün Söyleyişleri ve Hanifçilere Armağan Olsun...

Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır."
Mustafa Kemal Atatürk

"Türkiye Cumhuriyetinde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Türkiye'de bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilemez."
M.Kemal Atatürk

"Taassupsuzluk o kimsede vardır ki, vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdani inanışlarına karşı hiçbir kin duymaz, bilakis hürmet eder."
M. Kemal Atatürk
( Yukardaki anlatımda dini inanışlar yerine vicdani inanışlar ifadesinin yer almasına dikkat edilmelidir. )

"Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir."
M. Kemal Atatürk

Atatürk ve İslam
------------------------------------------------------------ --------------------

Atatürk'ün İslam Dini hakkındaki gerçek düşüncelerine geçmeden önce bilmek gerekir ki, bugüne kalmış yüzlerce fotografı vardır ancak içlerinde namaz kılarken çekilmiş tek bir fotograf karesi yoktur ve öldüğünde cenaze namazı kılınmamış, kardeşinin son anda isteği üzerine kısa bir dua okunarak, Dolmabahçe Sarayı bahçesinde bir tören yapılmıştır..Cenazesi herhangi bir camiden kalkmamıştır..

Halk önünde yapılan konuşmalarında, İslam'a karşı bir görüş belirtmediği gibi, Atatürk, 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir'deki Paşa Camii'nde verdigi hutbede, Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmistir. şeklinde konuşmuştur.. Burada unutmamalıdır ki, Napolyon gibi bir imparator dahi, Mısır seferi sırasında, Mısırlılara kendisinin de bir Müslüman olduğunu söylemiştir.. Atatürk'de aynı şekilde, uygulamak istediği siyaset icabı, halk önünde İslam'a karşı bir konuşma yapmamayı uygun görmüştür. Ancak, kendi öz düşüncelerine baktığımızda, İslam hakkındaki görüşlerinin Müslümanlar tarafından pek kabul edilebilir nitelikte olmadığı açıkça görülür.

Türkiye'nin geleceğine yönelik aldığı bütün kararlarda, dehası tartışılmaz olan ulu önderin ilkelerini savunan her Türk'ün, O'nun, İslam Dini hakkındaki gerçek düşüncelerini de çok dikkatli bir şekilde okuyup anlaması gerekir.
Atatürk diyor ki,

1-) Muhammed'in peygamberlik vazifesinin nasıl başladığını izah etmek en nazik ve en müşkül meseledir. Muhammed'in bir melek ve Allah ile hakikaten konuşmuş olduğu kanaatinde bulunanlar olduğu gibi, Muhammed'in isteyerek böyle söylediğini ileri sürenler de olmuştur. Bu faraziyeleri bir tarafa bırakmak ve meseleyi ilmi ve mantık çerçevesi içinde mutalaa etmek daha doğru olur.

2-) Din birliğininde bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.

3-) Türkler Arap'ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve nede Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu.

4-) Bu pek tabii idi çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arab milliyeti siyasetine muncer oluyordu. Bu Arab fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdurlar. Bununla beraber, Allah'a kendi milli lisanında değil, Allah'ın Arab kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler..

5-) Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da Allah kelimesinin ilası parulası altında, ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar, ne onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısır'da belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular.

6- Kah şarka, kah garba veya her tarafa birden saldıra saldıra Türk milletini topraklarını menfaatlerini benliğini unutturacak, Allah'a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaad ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin, ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatina kavuşmak telkin eden din hissi, dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi derhal yüzlerce asırlık kudret ve kusayısiyle büyük heyecanlarla çarpışıyordu.. Ne oldu..? Türk'ün milli hissi artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk cenneti değil, eski hakiki büyük cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra..

Gene Atatürk'le ilgili aşağıdaki kaynaklara baktığımızda, Atatürk'ün gerçekte İslam'ı hiç benimsemeyen yaklaşımlarını görebiliriz.

1- Atatürk'ün emriyle liselerde okutulan Tarih Kitabı (1931) II. cilt, "Kur'an ve Vahiy": "Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir..... İslam ananesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur.

Tarihi nokta-ı nazardan da mütalaa edildiği zaman görülüyor ki; Muhammed birdenbire Allah'ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve iptidai ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları islah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur....."

2- Atatürk'ün El Yazmaları ( Medeni Bilgiler Afet İnan):
"Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur; din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir.....
Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur.


''Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır."

3- Kralların ve Padişahların istibdadına, dinler mesnet olmuştur.
Medeni Bilgiler Syf. 30

4- Kuvvetinin ve selahiyetinin Allah'tan geldiğini ve yalnız ona karşı, ahırette, hesap verebileceğini farzeden ve devleti, memleketi mevrus bir malikane kabul eyliyen bir hükümdar, hertürlü kayıttan kendini verasete görür.
Medeni Bilgiler Syf. 33


Radikal İslami Düşünce'nin Atatürk Hakkındaki Düşünceleri

Türkiye'de özellikle tartışma konusu olan meselelerden birisi de M. Kemal'in kimliğidir.
Çeşitli çevreler, bu konuda farklı düşünürler. Rejim de M. Kemal'in söylediği sözleri bir idare düstûru olarak kullanmaktadır.

M. Kemal ve avanesi, belli zaman Müslüman görünmüşler ve Müslümanları avutmuşlardırsa da, zaman zaman dinsiz ilkelerini göstermişlerdir. İslam'a karşı savas açmada gecikmemişlerdir.

Bu hususta Cafer Tayyar Paşa şunları söyler:
"Bu adamlar, iktidarı ellerine geçirmisler ve diledikleri gibi herseyi yapma sevdasına düşmüşlerdi. Ne yapacaklarını da doğru dürüst bilmiyorlardı. Kimisi komünist olma, kimisi dindar olma peşinde, kimisi de bilmem ne. Sonunda tabii bu güçlü grup laiklik namı altında din
düşmanlığına ve diktatörlüğe yürüdü." (1)

Durum böyleydi. Ama asıl amaç dinsizlikti! Çünkü M. Kemal tam anlamıyla dinsiz, Kur'an'a ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Mekke müşriklerinin yaptıkları iftiraları atmaktan çekinmeyen bir kafirdi. Aşağıda bunların örneklerini göreceksiniz.

1- M. Kemal Allah'a inanmaz:
M.Kemal, dünyayı ve insanları yaratanın Allah değil, tabiat olduğunu iddia eder ve der ki, Natür ( Tabiat ) insanları türetti, onları kendisine taptırdı da.. (2)
M. Kemal yine bu fikrini pekiştirir ve materyalist batı felsefecileri gibi, "İnsanlar bu manada hürriyete hiç bir zaman sahip olmamışlardır ve olamazlar. Çünkü, malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur." (3)

"Tabiatın ve tarihin mahsulü olan bir milletin fertleri daima bu hakikatle karşı karşıya bulunur ve ona hürmet eder." (4)

Allah korkusunu hiçe sayar ve bu konuda şöyle der:
"Ibtidaî insan kümelerinde ata korkusu ve nihayet büyük kabile ve kavimlerde ata korkusu yerine kâim olan Allah korkusu insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular yaratmıştır!"

Allah'ı değil de tabiatı büyük görür:
"Tabiatın herşeyden büyük ve herşey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı." (5)

Böylelikle M. Kemal Allah'ın yaratıcılığını inkâr etmekte ve ateistler gibi düşünmekte. İnsanı tabiatın yarattığını tereddüt etmeden söylemektedir.

2- Hz. Muhammed (s.a.v.) Hakkındaki Görüşleri:
M. Kemal, Allah'ın yaratıcılığını kabul etmedikten sonra tabii ki, Hz. Peygamber'in peygamberliğini hiç kabul etmez.
Hatta Mustafa Kemal Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı yalancılıkla itham eder:
"Muhammed, Mekke'de müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler, pek derin bir surette, zihnini işgal ediyordu. Muhammed, 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı. Muhammed'in davet ettiği bu dine, o zamanın Hanif'lerine imtisalen İbrahim Dini, yahud inkiyad manasina ifade eden "İslam" denilmiştir!"
Mustafa Kemal aynı Mekke müşriklerinin dediğini diyerek Kur'an Muhammed'in sözüdür demiştir.

Aynı müşrikler gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı cinli olarak gösteriyordu:
"Tarihi nokta-ı nazardan da müteala edildiği zaman görülüyor ki, Muhammed, birden bire Allah'ın Resulü'yüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arap'larin ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek ibtidaî ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunların islahı için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisine vahiy ve ilham fikri doğmuştur."

Devamla Hz. Peygamber (s.a.v)'ı cinli olarak görür ve cinlerden ilham aldığını söyler:
"Vahiy, ilham fikri Muhammed'den evvel de Arap'lar, şairlerin akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Arap'lar için cinlerdi. Cinlerin güya kahinlere gaibten haber vermek kudretini ilham etmek kudretini ilham ederlerdi. Bu nev'i itikadlar Arabistan'da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dahil cinlerin vücuduna samimi olarak inanmışlardı.

O hakikaten cinlerin şairlere şiir ilham ettiğine kâni idi. Arap'lar şairleri bir kahin gibi telakki ederlerdi. Muhammed'in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de kendisinde bu itikadi kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberlerde melek telakkisi vardı. Dinler nazarında cinler kötü olduğundan peygamberler onlardan mülhem olamazlardı. Muhammed de diğer peygamberler gibi kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp onları hayır ve saadete irşad eden ilahî bir kuvvet olduğuna samimi olarak inandı." (6)

M. Kemal, ilk inen ayetler belli olduğu halde bunları inkâr etmektedir:
"Muhammed'in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok rivayetler vardir. Bunlara pek çok efsaneler karışmıştır. Hakikatte Peygamber'in ilk söylediği Kur'an ayetlerinin ne olduğu kati surette mâlum değildir.

Muhammed, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi surette kani idi. Muhammed'i harekete getiren ilk âmil, bu samimi heyecanlar olmuştur. Muhammed, bidayete irticalen dini hitabette bulunan bir vaiz oldu. Vaizlikten Nebi'liğe, Nebi'likten nihayet Allah'in Resulü haline geçti." (7)
Bununla da kalmayıp Kur'an hükümlerinin geçici olduğunu iddia eder. Halbuki Kur'an ve hükümleri ebediyyen kalıcıdır ve geçerlidir. O bunu inkâr ederek, "Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişegeldiğinden on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar yerine bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar." (8)
Mustafa Kemal İslam'ın ilme mani ve fene aykırı olduğunu söyler, bu fikri savunurdu:
"Tarihe ait mâlumata gelince: Yeni fenler sayesinde meydana çıkarılan hakikatler en yakın tarih bilgilerini bile temellerinden sarsmaktadır." (9) 

Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı sorumsuz, kendi kafasına göre hareket eden bir kimse olarak niteleyerek Yüce Peygamber'e iftira atar:
"Muhammed, gerek dinî meselelerde, gerekse içtimaî hususlarda bir islah yapmak lazım geldiği zaman kendini hiçbirseyle bağlı görmemiştir." (10)

3- Sahabe Hakkındaki Görüşleri:
M. Kemal, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ashabı hakkında da kötü konuşmaktan bir adım geri durmaz. Peygamber (s.a.v.), "Ashabım yıldızlar gibidir!" dediği halde M. Kemal onlari "alık", yani aptal olarak görür:

"Muhammed'in ölümünden Ebu Bekir'in ölümüne kadar geçen kısa bir müddet zarfında bunlardan hiçbiri mevcudiyetini ihsas edemedi: Bunlar tamamen alıklaşmışlardı !" (11)
Sahabe-i Kiram'ı menfaatçi ve hırs düşkünü olarak nitelendirir:
"Ne kadar ibrete sayan bir vakiyettir ki, daha Muhammed'in öldüğü anda bütün eski nifaklar, ihtiraslar, hirîicaklar zincirden boşandılar. O derece ki, hakkında korku ve hürmet beslenen Peygamber'in ılık cesedi, son nefesini verdiği basit odada unutulmuş ve ihmal edilmişti." (12)

Müseyleme'yi, yani peygamberlik iddiasında bulunan kişiyi haklı görür ve sahabenin onları yok ettiğini söyler:  "Müseyleme, taraftarlarının şarap içmelerine müsaade gösterdi. Müseyleme'ye imtisal eden başka adaklar olmuştur. Müseyleme, başlangıçta muvaffak olur gibi oldu. Müseyleme, Muhammed'e gönderdiği mektupta, Arap'lar üzerinde hüküm ve nüfuzun paylaşılmasını teklif etti. Hakikatte Müseyleme de kıymetsiz sayılmayacak ahlakî ve dinî mezhep İslamiyyet seviyesinden pek aşağı değildi. Nihayet Müseyleme ve onun gibiler birer suretle bertaraf edilmişlerdir." (13)

4- Ahireti Kabul Etmez:
M. Kemal, imanın şartlarından birisi olan ahirete, hesap çekilmeye inanmaz, "Millî duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaad ve temin eden dinî akide ve dinî his, millet uyandığı zaman onun şu acı gerçeği görmesine mani olamadı." Devamla: "Artık Türk, cenneti değil, eski hakiki, büyük Türk cedlerini mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. Türk milleti, millî hissi, dinî hisle değil, fakat insanî hisle yan yana düşünmekten zevk alır." (14)

5- Hafızlık Hususundaki Görüşü:
Hafızlık için, yani Kur'an'ı ezberleyenleri deli olarak görür, "Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler!" der.

6- Kaza Kader Hakkında:
M. Kemal kaza ve kaderi kabul etmez. Bunları Arabî terimler olarak kabul eder:
"Kaza ve kader, talih ve tesadüf tâbirleri Arapça'dır; Türk'leri âlakadar etmez." (16)

7- İmam Nikâhını Kabul Etmez:
M. Kemal dinî nikâhı kabul etmez. Yani İslam'ın emri olan nikâhı kerih görür ve dinî nikâhın kıyılmasını kabul etmez. Bu sözü M. Kemal'in evleneceği Nazmiye Hanım söylemiştir. M. Kemal, "Ben prensiplere bağlı bir adamım. Nikâhimızı imam değil de sefir bey kıyacaktır!" dedi. (17)

8- Duaya İnanmaz:
"Allahü Teala dua ediniz, ben de duanıza katılayım!" buyurduğu halde, M. Kemal duayı kabul etmez ve inanmaz. Ali Kılıç (bu adam meşhur Ali'lerden birisidir. İstiklâl Mahkeme'leri savcısıdır. Merhamet nedir bilmez) anlatıyor:
"Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman Atatürk'ün önüne sırmalı elbiseler giyinmis bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak, "Dua etmeden girilmez!" dedi. Atatürk, "Bu yurt Mehmed'ciğin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla degil! Çekil oradan!" dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi." (18)
Aynı Atatürk yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. Kendisi tam bir dinsiz, faşist bir diktatördü. Bu durum ilkokul kitaplarına bile geçmistir. Ufacık yavrulara dinsizlik öğretilmektedir. Devletin dinsiz olduğu aşılanmaktadır. İlkokul kitaplarında "Atatürk, devletin dini olamaz ilkesini getirmiştir!" ibaresi yazılıdır. (19)
Bu durum karşısında bu adama nasıl Müslüman denilir ve müslüman milleti kurtardı diye söylenebilir?!. 

9- Kâbe Hakkındaki Görüşleri:
M. Kemal Kâbe'nin ne zaman yapıldığı ve kimin yaptığı hususunda Kur'an'da ayetler var iken onları kabul etmez ve ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yapıldığı belli değil der. Müşriklerin, batılıların, haçlı ordularının ve dünyada kimsenin söyliyemediği, yapmadığı veya yapamadığı hakareti yapmıştır. M. Kemal Kâbe hakında şunları söyler:
"Kâbe, mikab, yani tavla zarı şeklinde demektir. Fil-hakika, Kâbe zar şeklinde, insan boyunda dört duvardan ibaretti; duvarlar harçsız, adi taştan yapılmıştı. Binanın çatısı da yoktu; dört köşesinde dört taş vardı; bunların en meşhuru Hacer-i Esved denilen bir kara taştı. Kâbe çok eskidir. Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Arab ananesi, Kâbe'nin insanı İbrahim Peygamber'e atfetmektedir. Bu mukaddes kara taş ananesi, aynen Frik'lerde de vardı. Frik'ler mukaddes sayarak ihtiram ve ibadet ettikleri kara taş, bugünkü Afyonkarahisar şimalinde, kadim Pessinüs şehrinde bulunuyordu.
Bunun kudsiyeti ananesi, bu şehrin Romalı'lar tarafından zabtına kadar devam etmişti. Demek ki, Kâbe'nin bir köşesindeki kara taşın kudsiyet almasından, ziyaret ve tavaf edilmesinden çok evvel, Frik'ler de kara taşın mâbed ve ziyaretgâh esası olması adeti teessüs eylemiş bulunuyordu. Kâbe, bidayette mahalli bir mâbed iken, Mekke ahalisi burasını bir millî mâbed derecesine yükseltmişlerdi. Mekke'liler, Arap'ları kendi mâbedlerine celp edebilmek için, Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mâbud tanılan 360 putu Kâbe'de yerleştirmişlerdi. Kâbe'nin kudsiyetini, Yahudi ananelerine de rabt etmişlerdi. Bu uydurmalara göre, İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail'i buraya getirmişti; Zemzem de onlar için fışkırmıştı; İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe'yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Hacer-i Esved'i getirmişti; bu taş sonradan günahkârların ellerine sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi bit-tabi sonradan uydurulmuş masallardır."

Kur'an'da bu konu açıkça bellidir. Ama M. Kemal Kur'an'a inanmaz ki, kabul etsin!..
M. Kemal hacc için de ağza alınmayacak sözleri sarf etmekten çekinmez ve şöyle der:
"(...) Mekke zabt olunduktan ve Kâbe'deki putları parçalandıktan sonra da yıllık haccın müşrikler tarafından da eski müşriklik âdetleri dairesinde yapılmasına müsaade olundu. Onun için, müslümanlarla müşrikler aynı zamanda hacc ve aynı şenliklere iştirak ederlerdi. Bundan anlıyoruz ki, o zaman hacc, dinî maksatla yapılan ve her yıl kurulan büyük bir ictimadan ziyade her yıl kurulan büyük bir panayırdı."

Kaynaklar:
(1) Teklif Dergisi, Sayı 6
(2) Atatürk'ten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya Karal
(3) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları.
(4) A.g.e.
(5) A.g.e.
(6) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, Ist., 1931
(7) A.g.e.
(8) A.g.e.
(9) A.g.e.
(10) A.g.e.
(11) A.g.e.
(12) A.g.e.
(13) A.g.e.
(14) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları.
(15) A.g.e.
(16) Prof. İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına.
(17) Hürriyet Gazetesi, Atatürk'ün Gönlündeki Kadın, 8 Mayıs 1988
(18) Kemal Arıburnu, Atatürk'ten Anekdotlar-Anılar
(19) İlkokul 5. sınıf, Din Kültürü ve Ahlak Dersi, sf. 85
(20) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, İst. 1931

Kaynak: İslamEğitimi [OrjinS]

 



__________________
Muhammed Nezir OrjinS
Yukarı dön Göster OrjinS's Profil Diğer Mesajlarını Ara: OrjinS Ziyaret OrjinS's Ana Sayfa
 
bora arpınar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 23 nisan 2006
Gönderilenler: 107
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bora arpınar

Atatürk büyük kurtarıcı eşsiz deha Bu memlekete Allahın Kısmeti.Keşke biraz daha yaşasaydıda yaptığı islamiyeti Türkçeleştirme çalışmaları biraz daha sürseydide bizlerin biraz daha erken gözlerimiz açılabilseydi.

Büyük üstad Neyzen Teyfik ne güzel anlatmış.

Ne Ararsin Tanri Ile Aramda

Ne ararsin Tanri ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsin?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Basi açiga neden türban sorarsin?

Raki, sarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zarari, içerim
Ikimiz de gelsek kildan köprüye
Ben dürüstsem sarhosken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatip kalkip Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soguyacak bu millet.

Isgaldeki hali sakin unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çikardin amma
Baban kimdi bilemezdin serefsiz.

 Neyzen Tevfik 




Yukarı dön Göster bora arpınar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bora arpınar
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Bana hatırlatmaktan gına geldi. Fakat Orjins’e inatçılıkla aynı şeyleri yazmaktan gına gelmedi.

 

Tekrar yazıyorum. Burası bağımsız ve özgür bir forum. Yani bir cemaatin yada tarikatın propaganda mekanı yada mürit avlama ortamı değil. Bu tip forumlarda herkes kendi kişisel düşüncelerini dile getirir. Kimsenin fikri kimseyi bağlamaz. Benim yorumlarım sadece beni bağlar.

 

“Hanifçiler” çirkin bir ifadedir. Burada hiç kimse hanifliğin tekelciliğini yapmıyor. Haniflik yorumunda bir sakatlık varsa çamur atma yerine Kur’andan doğruyu gösterme yolunu seçmelisin.

 

Aslında olmayacak duaya amin demekteyim. Zira Orjins nickli şahsın bu forum mensuplarına zerre kadar saygısı yok. Ona göre bizler zaten kafir yada münafığız.

 

Gelelim Atatürk ile ilgili kısma. Önceki iletimde demiştim ki;

 

Atatürk'ün şahsi yaşamı ve bazı kişisel görüşleri yalnız kendisini ilgilendirir. Toplumumuza sağladığı faydalar ve sunduğu aydınlık ufuk bizim ilgilenmemiz gereken yöndür.

 

Pekala bu açıklamadan sonra Orjins bizlere ne sunmuştur? Zaten hepimizin bildiği ve zaten forumda mevcut olan bir bilgiyi. Atatürk’ün din(?) hakkındaki görüşleri diye lanse edilen pasajları ve kendi el yazıları olduğu iddia edilen nüshaları.

 

Orjins’ten bu bilgiyi –Atatürk’ün yalnız kendisini bağlayan ve yalnız Afet İnan menşeli fikirlerini- tekrarlamasını değil onun topluma dönük uygulamalarını eleştirmesini beklerdim. Ama bu tabiki öyle kopyala-yapıştır seviyesindeki bireylere göre zor bir iştir. Düzey ister. Dolayısıyla benim beklentim de olmayacak duaya amin demekle eşdeğerdir.

 

Evet Orjins, sen Atatürk’ün sağlığında sunduğu fikirler (başkaları aracılığıyla değil direkt olarak sunduğu) ve yaptığı işler hakkında ne diyorsun? Örneğin Atatürk’ün Nutku hakkındaki eleştirin nedir? Kurtuluş Mücadelesindeki liderliği hakkındaki tenkitlerini bizlerle paylaşmaya ne dersin? Mustafa Kemal’in sağlığında din bağlamında uygulamaya döktüğü işler hakkında ne diyorsun?

 

Şimdi daha önemli bir şey söylemek istiyorum. Atatürk hangi dinin karşısındadır? Ateistse bile hangi dinin ateistidir? Kur’andaki dinin mi, yoksa uydurulan dinin mi? Onun karşı olduğunu söylediği birçok şeye ben de karşıyım. Eleştirdiği birçok şeyi ben de eleştirmekteyim. Sünni-Şii ekolün Kur’andan bozma sapkın dinine göre ben de kafirim, dinsizim. (Orjins gibilerin beni de kafir olarak nitelemesi boşuna değil)

 

Mustafa Kemal’in önünde yalnız bir tane din vardı: Uydurulan Din. Yobazların elinde yüzyıllar süresince yozlaştırılan ucube bir tek din. Onun önünde kökeni Arapçılığa ve gericiliğe değil yalnız Kur’ana dayanan  ve yalnız Rabbe özgülenmiş bir din vardı da o yine de veryansın mı etmişti?

 

Bugün de durum aynı. Eğer dünyada ve Türkiye’de ateizm varsa, din düşmanlığı varsa bunun müsebbibi büyük oranda bazı Müslümanlardır ve çarpık inanç ve uygulamalarıdır. Batı Dünyasındaki ateistler çarpık Hristiyanlığın ateistidirler, bizim coğrafyadakiler de çarpık Müslümanlığın.

 

Ben de eğer Kur’an Müslümanlığı ile tanışmasaydım dinsizliğe sapmıştım. Mezhepçi veya tarikatçı Müslümanlığın saçma ve mantıksız olduğunu kavradıktan sonra karşımda eğer bu seçenek olmasaydı elbette ben de  Atatürk gibi konuşmaya başlardım.

Sözün özü aslında ben de Atatürk gibi Sünni-Şii dinin karşısındayım.

 

Örneğin ben de Arapçılık tabanlı dinin Türkleri geri bıraktığını kabul ediyorum. Yalnız Türkleri değil Arapları bile bırakmıştır. Evet bu çarpık din Türklerin milli his ve heyecanını uyuşturmuştur. Bu dine göre Arapça kutsaldır, Arap ise mübarektir. Yine bu dine göre Kitabı Arapça olarak okumak ve anlamak, ibadeti Arapça olarak icra etmek mecburidir. Tanrı sanki sadece Arapların tanrısıdır ve sanki Arapçadan başka bir dil bilmemektedir. Arapçılığa indirgenmiş ve bedevi örfü baş tacı edilmiş bir dine ben de Atatürk gibi karşıyım. Hacerül Esved taşını kutsayan ve öpmeye çalışan, bunun için birbirlerini ezen bir kitleye Atatürk az bile laf söylemiş. Dini bir araç değil de amaç sayan ve bunu dayatmayı erdem gören zavallılara Atatürk’ün ettiği laf azdır. Bir Din (yorumu) eğer hayatı karartıyorsa ve afyon etkisi yapıyorsa onun yeri tabiki çöp sepetidir.

 

Atatürk’ün söylediği şu sözlerin neresi yalan ve yanlış:

 

Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler.

 

Kralların ve Padişahların istibdadına, dinler mesnet olmuştur.

 

Kuvvetinin ve selahiyetinin Allah'tan geldiğini ve yalnız ona karşı, ahırette, hesap verebileceğini farzeden ve devleti, memleketi mevrus bir malikane kabul eyliyen bir hükümdar, hertürlü kayıttan kendini verasete görür.

 

Ya şu sözlerin neresi yanlış?

"Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişegeldiğinden on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar yerine bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar."

 

Kur’andaki Temel ve amaç ilkelerden (makasıd) yola çıkarak yeni reçeteler üretmenin önü tabiki açıktır. Hukuk uygulamaları durağan ve donuk değil değişkendir.

 

"Ne kadar ibrete sayan bir vakiyettir ki, daha Muhammed'in öldüğü anda bütün eski nifaklar, ihtiraslar, hirîicaklar zincirden boşandılar. O derece ki, hakkında korku ve hürmet beslenen Peygamber'in ılık cesedi, son nefesini verdiği basit odada unutulmuş ve ihmal edilmişti."

 

Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Hz. Ali’nin Hz. Ebubekir’e biat etmediği, daha Peygamberimizin naşı ortada iken karmaşa çıktığı siyer kaynaklarında bulunan bir bilgidir. Atatürk’ün uydurduğu bir bilgi değil.

 

"Ben prensiplere bağlı bir adamım. Nikâhimızı imam değil de sefir bey kıyacaktır!"

 

İmam Nikahı Tabiki saçmalıktır. Nikah denilen şey sözleşmedir. Sözleşme ise kamu otoritesinin nezaretinde ve denetiminde yapılırsa anlamlıdır.

 

Sözün özü; Atatürk’ü değerlendirmek için eldeki tüm verilere topluca bakılmalıdır. 100 tane fotoğraf içinden yalnız birisine kilitlenmek doğru değildir. Kraldan fazla kralcı tiplerin olduğu unutulmamalıdır. Atatürk adına dinsizlik yapanların onun ağzından laf üretmiş olabileceği hesaba katılmalıdır. O kişisel görüşleriyle değil halka mal olmuş uygulamalarıyla değerlendirilmelidir. Atatürkçü geçinenlerin yaptıkları ona fatura edilmemelidir. Onun önüne sunulan dinin İslamdan bozma uyduruk bedevi dini olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bu dine aklı başında her insanın karşı olacağı ve belki buradan yola çıkarak olmadık aşırılıklara sapabileceği bilinmelidir. Bununla birlikte Atatürk’ün kantarın topuzunu kaçırdığı mukakkaktır. Bazı sözlerinin savunulası bir tarafı bulunmamaktadır. Fakat onu bu kafirce düşüncelere iten nedenler iyi değerlendirilmelidir.

 

Bu forumdaki Hanif Müslümanlara soruyorum: Açıkça küfr içeren düşünceleri birtarafa, sizler Mezhepçilerin ve Tarikatçıların dinine Atatürk’ten daha mı az karşısınız? O dini daha mı az saçma buluyorsunuz?

 

Hem meseleyi Atatürk’ten öncesi ve sonrası olarak değerlendirmeliyiz. Eğer böyle bir dönüm noktamız olmasaydı muhtemelen bizler hala Arapçılığı en büyük dindarlık saymaya devam edecektik. Bedeviliği takva addedecektik. Bugün bir Suriye, Irak, Arabistan, Cezayir olacaktık. Kur’anın Tükçe mealini okumayı sakat ve günah sayacaktık. Din tacirlerine mahkum olacaktık.

 

Bu dinin Sömürücülerin elinden kurtarılması ve Din Tekelciliğinin kırılması bile tek başına bütün takdirleri hak etmektedir.

 

Atatürk’ün kendisi bile biryerde önemli değildir. Rabbimiz onun eliyle bizlere bağımsızlık ve aydınlık vermiştir. Allah dilerse en kafir adamla bile müslümanlara yardım eder. Aslolan sonuçta gerçek dindarların kazanımlarıdır. Sözlerimin arkasındayım. Mustafa Kemal bizlere -kendisiyle bağlantısız olarak- ilahi bir armağandır.

 

Orjins gibiler olduğu müddetçe ne ateistlik, biter ne de dinsizlik…



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

s.a

Arkadaşlar aslında marks da büyük adam Allah'ın dünyaya armağanı.VEya Şu maocular veya koministler de adamlar faize karşılar.Maşallah ne yararalı işler yapmışlar ya.İşte böyle değil mi.Kurancıyım diyen den namazı inkar edene nedense çoğunuz bu Mustaga kemale karşı bir sempati besliyorsunuz.Anlamıyorum bir korkunuz mu var.yoksa gariban hadisçilere saldır mak mı şinize geliyor ne de olsa onların bir islahlı gücü de yok.İnanaı varya tam şu putperest sistemin istediği tiplersiniz.Dinin hükümlerini budayacak ama.Kendi ilahlarına ses çıkartmayacak.Modern müslümanlar olmak.Ne partisine ne devletine karışacaksınız.Paşa paşa kelami sohbetler yapıp duracaksınız.Ama yok iş bu pisliklere geldimi.Sesinizi kısıvereceksiniz.Yahu arkadaşlar bu adam bu dediklerinizi.Allahın dini adına mı yaptı yoksa modernizm adına mı?Bir koministin amerika karşıtlığıyla bir müslümanınksi farklıdır.Birisi ilahi bir temelle buna karşı çıkar diğerisi de dünyevi bir olgu için.Bu ikinci karşı çıkış rüzgarın önündeki kül gibi bir duruştur.Bu adamların da yaptığı da buydu.Bir anayasa oluştudular bir düzen kurdular.Anlatın bakalım bu yasalar bütnünün temeli.Allah'ın vahyine mi dayanıyordu yoksa kendi hevalrına veya yurt dışından ihraç kanunlara mı.Allah için bu adamı bu kadar çok mu seviyorsunuz.Bu kadar çok mu savunuyorsunuz.O zaman içinizden biri çıkıpta şuraya yazsın.,RAbbim beni bu adamla birlikte haşret diye.Yakınları da olsa sevgi beslediklerini göremzsin diyor Allah.Eminim bunu diyebilecek biri yoktur o zaman bu adamıda oluşturduğu batıl düzeni sde bir kenera koyun ve açıklayın batıllığını.Kibirlenerek kendine nasıl taptıklarını.VE dayatmalarına boyun eğmeden İnsanlara bir örneklik yapın.İş sadece hurafeye karşı durmakla olmuyor.Bu işin bir de müstekbir zümresi vardır.O na gelince susup kalıyprsanız Vay o kitap parçalıyıcılarına

selam

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
samuraizmir
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 10 haziran 2006
Gönderilenler: 14
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı samuraizmir

selamlar

başlamadan mesajlarda bir arkadaşın neyzen tevfikten büyük üstad falan diye bahsettiğini gördümde güldüm. Arkadaşım o üstad dediğin rakıyı fıçıyla içen,Atatürkle rakı içme yarışmaları yapan bu yarışmalar esnasında rakıya ekmek doğrayıp kaşıkla içen sapkının önde gideniydi zaten içmekten geberdi kafir pislik. Gelelim konuya. Milletler başkanlarını put yapmayı çok severler zaten putların çoğuda zamanında yaşayan ama sonradan putlaştırılan insanlardı. İnsanlar insandır. Yemek yer tuvalete gider sevişir sinirlenir öfkelenir vesaire kimseye putluk vermemek lazımdır bu şirktir. Tam tersi olarak bir insanı komple yerin dibine sokmamak da lazımdır. Atatürkün en büyük hizmeti ülkeyi Sunnilerin elinden kurtarmak olmuştur. Yunanlılar falandan bence çok daha önemlidir yoksa bu forumda biraz zor yazardık. Alfabeye gelince kutsal Alfabe falan yoktur Kuran tabiki bir dilde inecekti. Ruslara inseydi şimdi Kril mi kutsal alfabe olacaktı. Her millet kendi diline en uygun alfabeyi seçer kullanır. latin alfabesi iyi olmuştur çünkü tüm dünyayı ve özellikle İngilizceyi öğrenmek kolaylaşmıştır. Dediğim gibi alfabeye değil manasına bakalım. Kuran her dile çevrilir ve her dilde anlamını korur. Tam tersine ezberdeb Kuran okuyan nice Araptan daha Arap olmuş adam bilirim Kurandan hiç bir şey anlamaz. Onlara Kuranda imanın göğüslerine inmemişler olarak belirlenir. Atatürk ne yazıkki Sunni İslamı İslam sanmış ve ona göre tavır almıştır. Afet inana yazdığı bazı özel yazışmalarda din hakkında ne düşündüğünü söylemiştir Internette ufak bir arama yapan bulur. Ama Allah pek çok insanı pek çok şeye vesile edebilir. Mesela Kuran Türkçeye çevrilince insanların Kuranda çelişkiler bulup dinden dönecekleri düşünülmüştü ama tam tersi oldu.

Bu arada Kuranın o zaman kadar neden çevrilmediğinide Sunniler hiç açıklamak istemezler. Katolik kilisesi reforma kadar neden İncili çevirtmediyse o sebepten . Bugün bile Sunni Şii papazlar Kuranı  herkez anlamaz ulema anlar diye ruhbanlık peşindedirler. dediğim gibi Atatürkün en büyük hizmeti ülke üzerindeki Sunni baskısını kaldırmak olmuştur.

sevgiler

 

Yukarı dön Göster samuraizmir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: samuraizmir
 
zulkarneyn70
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 29 mayis 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 20
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı zulkarneyn70

Yukarıdaki yazıalrı okudukça işin vahameti daha da anlaşılıyor.....
 
Tam anlamı ile postmodern hariciler gibi bir yaklaşım....
 
ne demişti Hz. Ali (r.a.)? hakkı  konuşuyorsunuz fakat niyetiniz batıl.....
 
 
Mustafa kemal Atatürk hakkındaki yazılanların çoğunun düzmece, uydurma olduğu konusunda hemfikirim, gerçek maksat ve niyetinin çarpıtıldığı ve sonradan içinden çıktığı Türk milletinden kopartılıp ayrıştırmak için düzmece hatıralar ve özdeyişler uydurduğununda farkında ve bilincindeyim....
 
Atatürk'ün tarih misyonunun ne olduğunu sorarsanız kısaca " Küller içinde kalmış Osmanlı enkazından , tüm dünya tarafından tanınmış bir Türkiye Cumhuriyeti çıkarmak.....
 
Ve artık zehir halini almış olan, cihad ve içtihat yapamaz hale gelmiş olan ve bu dinle zehirlenen nesillere zehirli yemek yedirmek yerine aç kalmalarını tercih eden bir devlet adamı....
 
Bu iki misyon onuun yaptıklarını makro sevieyde tanıtmaya yeter...
 
Daha fazlasını öğrenmek isteyenelr için ise 1nci baskısı çok önce çıkan ve şu an piyasaya dağılmak üzere olan yaklaşık 800 sayfalık Bizim Atatürk kitabına (Bilge karınca yayınevi)  baş vurabilirler...
 
 
peki ne olduda burada Hanifciler durdularda Atatürk konusuna eğilmek ihtiyacı istediler... Zira düzmece siyaset ve tarih adamları, Atatürkün bu topluma zehirli yemek yedirmek yerine aç bırakma siyasetini kedilerince Atatürkü Türkiyedeki Protestan İslamın başlangıç tarihine oturtmak amaç ve planları gereğince düzdükleri bir takım senaryolardır... Rastlantıya bakın ki Siyonizmin ustaca planalrından biri olan Protestan-İslam ve Atatürk senaryosunun burda da görülmesi inanın beni şaşırtmadı......  Malesef siyonist taşeronluğu yapan bu site sakinlerinin bu rolüde üstlenmeleri şaşırtılacak bir olay değil...
 
 
Yukarı dön Göster zulkarneyn70's Profil Diğer Mesajlarını Ara: zulkarneyn70
 
samuraizmir
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 10 haziran 2006
Gönderilenler: 14
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı samuraizmir

selam

beğenmediği her fikri siyonistlikle suçlamak sunni ve şii bölücülerin çok kullandıkları bir taktiktir. zehirli yemek yedirmek yerine aç bırakma taktiği diye bir şey olamaz. Zehirli yemek yedirilen birinin önünden o zehirlenmiş yemeği alır temizini sunarsınız. siyonizm avcılarına yeni kurulan cumhuriyetin tüm kadrolarının neden dönme sabataist yahudiler olduklarını sormak lazımdır. adam yoktu denemez çok insan vardı ama hiç fırsat verilmedi. Türkiyede olan yerel sabataist yahudi egemenliğindeki bir ülkenin Emevi kafalı Light islamcıların aracılığıyla genel global siyonist düzene bağlanmasıdır. dönme işadamının elindeki banka amerikan yahudisine geçiyor gibi bir şey yani.Yahudiler ve Hıristiyanlar pisliktir ama ateistlerde öyle. Katolik bir papaz ile Sunni bir papaz arasında kafa yapıları olarak hiç fark yoktur. Müslümanlar tüm bunlara karşıdır. Bu arada bir şey dikkatimi çekti HAnif kelimesinin çok kullanılması sonu.ta Hanifçilik gibi bir mezhep intibaını veriyor. Bu sebeple ben kişisel olarak bundan sonra tek bir terim kullanacağım bizler müslümanız. Kurana inananlar müslümandır. Tüm diğerleri ise Müşrik Kafir ve Münafıktır grup isimleri çokda önemli değil.

 

Yukarı dön Göster samuraizmir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: samuraizmir
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats