MUTLAK OLAN ALLAH C.C’ün “OL” EMRİ ve O, “OL” EMRİNİN,

         “ABDULLAH İNSAN HALİFE” TARAFINDAN ‘ALGILANMA DİYALEKTİĞİ’. 

EuzûBillahi min eşşeytanir racim ve BismillahirRahmanirRahiym

Mutlak olan ALLAH C.C’ün ve Yaratmasının, biz “fani karşıt bilinçler tarafından algılanması yahutta bilinmesi bağlamında”, ZAT-I İLAHİsince! bizlere taqdir buyurulan bu iradenin; biz fani karşıt bilinçler tarafından algılanmasının arka planında! Nedensellik yahutta Zaman kavramının Rahmet gereği verilmiş olduğunu görebilmekteyiz dostlar. Eğer “zaman yahutta nedensellik kavramı” bizlere verilmemiş bulunsa idi(!) ortada kaostan başka bir şey bulunmazdı! Kaos’un bulunduğu bir yazılım yahutta sistemde ise! Ne sınav? Ne de bir yaratanın VAR ve -1- bulunduğu gibi bir kavram ve bilgi inandırıcı olabilirdi! O zaman karşıt bilinç olan bizler de hala ? SEN, SENSİN! BEN DE BEN! demeye sonsuza değin devam eder dururduk!

Zaman yahut ta Nedenselliğin bulunduğu bu Rahmet Dizaynında ise; her şeyin bir nedeni yahut ta başlangıcı bulunmakta ve bütün işler de bir düzen etrafında dönerek, sebebinden sonucuna doğru akıp gitmektedir. İşte bu nedenselliktir ki, bizlere tedbir alma veya sonucunu kestirme gibi bir avantajı da birlikte sunmaktadır. Fani olanda nedensellik, mutlaka gerekli olan bir dizayn olarak karşımızda bulunmaktadır. MUTLAK OLANDA(ALLAH C.C) İSE BÖYLESİ BİR KAVRAMI İLERİ SÜRMEK! KAOS’DAN DEM VURMAK İSE HER ŞEYİ İNKAR EDEN AHMAKLARIN, KÖRLERİN, SAĞIRLARIN VE DE AKILSIZLARIN BAŞVURABİLECEĞİ, BİR HİZB-İ ŞEYTAN YÖNTEMİ OLSA GEREKTİR!!! 

Öncelik ve Sonralık Kavramlarının bulunmadığı akılsızlık boyutlarında at koşturmaya bir niyetimizin olmadığını baştan deklare ediyoruz. Ve bizleri terbiye edip öğreten Rabbimize; Elest Düzleminde olduğu üzere! bu hayat düzleminde de, EVET! SEN BİZİM RABBİMİZ OLAN ALLAH’IMIZSIN! DİYEREK; KENDİNİ SENA ETTİĞİ ŞEKİLDE! HAMD İLE TESBİH EDEREK! ŞÜKR İLE ZİKR’İMİZİ HAYKIRIYORUZ! İNŞAALLAH!  ALLAHÛ EKBER!!! 

Tanımlar ve izahlar ile dilerseniz dostlar, İnsani bazdan konumuza başlayalım inşaAllah..

MATRİX: Mutlak Kudret ve İrade olan ALLAH C.C’ün, yarattığı “Karşıt Bilinçlere” yapmış olduğu her türlü SUNUM’un genel ifadesidir şeklinde, bir terminolojiyi seçmiş bulunuyoruz. Ve bizlere göre soyut yahut ta somut denebilecek her türlü göreceli kabulün, genel yazılım(qader-taqdir) içerisinde kaldığını görmekteyiz. Yani, ister yazlım diyelim isterse de bizlere donanımsal gelsin bu göreceli(fani) kavramların tamamının “yazılım”ın içinde kalan “yaratılmışlıklar kümesinin” elemanları olduğunu görebilmekteyiz dostlar. Genel bazda ise; BİR “OL” EMRİ İLE Olan! “’EL KİTAB=LEVH-İ MAHFUZ=YOKLUK(Yaratma Düzlemi)=YARATIM TOPLAMI(BÜYÜK KÜME)’” => “OL” EMRİ İLE O, “OL” EMRİNİN, YOKLUK YARATMA DÜZLEMİ İÇİNDE OLAN, HER BİR “ŞEY”E(Küllişey=Sonlu Sonsuz Şey=Göreceli Var=Fani-Sonlu-Sonsuz=Mutlak İrade ve Kudret ile zamansızlıkta –var- edilen ve -var-lıkta tutulan), EZEL ve EBEDİ OLAN! MUTLAK ZAT-I İLAHİsince! Taqdiri ile Hudutlarını çizdiği, OL EMRİNCE (OLAN) ŞEY’LER veya ŞEY’DEN EŞYA’LARA UZANAN, İŞTE O, “OL EMRİ”NİN AÇILIMIDIR!. Diye bir Genel Tanımda da bulunabiliriz dostlar.

Kısaca, Matrix! Muhatap olduğumuz veya olacağımız bütün SUNUMLARın, hangi versiyon isimli olursa olsun! ZAT-I MUTLAK! OLAN ALLAH C.C HAZRETLERİNİN YANİ KALEMİN SAHİBİ OLUP YAZAN, EL ALİM OLAN RABBİMİZİN! YANİ YAZILIMIN MÜELLİFİ! OLAN MUTLAK KUDRET VE İRADE SAHİBİ ALLAH’IMIZIN! BİZLERE OLAN; BİLME VE KULLUK EMRİNİ DE KAPSAYAN! İLAHİ SUNUMUNUN!(SUNUMLARININ), İSİM VEYA KELİME KARŞILIĞIDIR. Genel bir kelime olarak seçtiğimiz bu kelime(Matrix= bu yazımızda tercih ettiğimiz!) ile tanımlamayı tercihimizde; konunun daha anlaşılır olması bağlamı! Ve izah ederken kelime olarak bir karşılığının olması gereğinden ve de kısmen benzer mana(mesaj) taşıması! meşhur da olması nedeniyle! Tercih edilmiştir.

Tanımların tümü şahsi tesbitlerden oluşmakta olup, hatalardan beri olan Rabbimize; bizleri sırat-ı mustakîm’inden ayırmaması, akl-ı selim vermesi ve şükür eden kullarından etmesi için yalvarıyor ve yardımlarının devamlı olmasını! niyaz ediyoruz inşaAllah!. Amin.       

BEDEN: Matrix'te(Sunum) bulunmamıza-girmemize yarayan ARAÇ! veyahut Matrix'e ait bir "Hayat Örneği", insani bilinç olduğunda "İnsan veya İnsanlı", İnsani bilinç olmadığında da "İnsansız(insana benzer)" yani Matrix dahilidir.

NEFS: Ben-Bilinç-Yorumlayan-Farkında Olan-Karar Veren-Mekânsız Halife Şuur(Ben-Sen-O-Biz-Siz-Onlar), yani Matrix dahilidir. Allah’ı(C.C) red eder bir mahiyette olan bir yazılıma sahip olduğundan! Nedenselliğin olmadığı(kaotik) bir düzlemde Allah’ı bilmez veya red eder! Nedensellik yahutta Zaman ile yüzleştiğinde ise Alemlerin Rabbi ve El Halık olan Allah’ı(C.C) tanır-bilir ve teslim olur! 

RUH: EL HAYY(Mutlak Hayat Sahibi) olan, Hayatın kaynağı veya Hayatı bahş eden Rabbimizden, bizlere "Hayat" bulmamız için verdiği<=> üflediği! Sonuşmaz(Mutlak) İlahi Üflenti... Matrix dahiline müdahaledir ve OL EMRİNİ VEREN RABBİMİZE AİTTİR!(EL HAYY).

ZAMAN: Rabbimiz C.C Hazretleri tarafından yaratılmış bir algılanma boyutudur. Nedenselliğe tabi olan biz yaratılmışlıklarda, zaman olmaksızın hiçbir şeyin anlamı ve manası yoktur! Zamana tabi olanın, zamanı yaratanı(!) daha doğrusu HER ŞEYİ YARATANI anlaması veyahut ta yargılar söylemlerinde ısrarlı bulunması! Nedenselliğin olduğu bu laboratuar(dünya) ortamında, ne derecede mümkün olabilir? Ama, yaratanı haqq ölçekte tanımaya çalışanların da, derin akıl sahiplerinden olmaları ve tam bir teslimiyetle ve de Rabbimizin yardımı(sultan) ile kendi miraçlarından sayılabilecek bu algı ni’met’ine, “Abdullah Halife”lik şanından ulaşmaları umulur, inşaAllah!..

Resulullah Efendimize biz kardeşlerinden Salat ve Selam olsun… Gûya kimsenin beğenmediği(!) ûmmî denilen bu mübarek insandaki, algı ve derin düşünce ufku ve kabiliyetinin karşılığı olarak! Bu konu, yani zamansızlığın idraki bağlamında olan; “Mirac Açılım ve Sunumu”!!! Resulullah'a rüya yolu ile ikram olunmuştur(17/60).  Onun ümmetinden de böylesi yiğit kulların çıkmaması için bir engel var mı ?  OKU emrini haqq ile gerçekleştiren Resulullah'a! gönülden Salat ve Selam olsun, biz kötü kardeşlerinden…     

Beden, inşa olup(şekil) bittiğinde(Allah C.C tarafından) ; Allah C.C! Ruhundan üfler! artık, üflenen her ne ise bir hayat sahibidir! ve Allah C.C tarafından ona bir hayat bahş edilmiştir. Matrix içinde olan bu sunumda, bu örneği bilmekte ve yaşamaktayız dostlar!

Ama, matrix(Dünya versiyonu) öncesi denecek diğer bir dönemde de(Elest versiyonu), bizlere başkaca bir şahitlik yaptırılmıştır! kısaca, Araf 172'de geçen olaydır bu söz konusu şahitliğimiz.. Burada, bütün Adem nesli olan zürriyetler toplanmış olup;

SOYUT BİLİNÇ=NEFSlere, şu sorulmuştur(?) :

"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?",

BİLİNÇ=NEFSler de :

"Evet, şahidiz!" 

Bu şahidliğin ‘2' şekil itiraza mahal vermemek üzere yapıldığını kitabımız şu şekilde açıklamaktadır;

1-) Kıyamet günü: «Biz bundan habersizlerdik» demenizi (önlemek) içindir.

2-) Veya daha önce sadece atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onların ardından gelen bir nesiliz, bizi batıl işleyenlerin yaptıkları yüzünden helak eder misin? demeyesiniz!.

Bedeni inşa edilmiş, Ruh(u) da üflenmiş!(müsabık);;;;;;;;;;bundan sonrasında ise, "Kader-Takdir Boyutu"ndan olmak üzere! daha önceden Allah'ımızın bizlere, şahidlik zamanında uygun gördüğü "Soy Ağacı"ndan olmak üzere(Yazılım), ilgili aracıların vesilesi ile artık, bir ana ve babamız vardır.

Coğrafya, Zaman Dilimi, Irk-Renk, Ana-Baba'larımızı seçmek elimizde olmaksızın! "Kader veya Takdir Gereği"nden, bu bedenlere hükmetmek ve bu imtihan dünyası olan matrixe! SINAV adına! merhaba diyerek, hoops diyerek dalıyoruz sevgideğer dostlar..

Burada, daha önceki "şahit"liğine sadık olanlar ile olamayanların, kıyamet yahut ta mahşer gününde, gerçekler kendilerine sunulduğunda, hakikatı göreceklerini(göreceğimizi) yine kitabımız qur'an'dan öğrenmekteyiz.

"Elestü bi Rabbiküm" düzleminde; Herkes-Hepimiz-Tüm Ademoğulları olarak, bir arada bulunmaktayız! Halen de olduğu gibi!(şamandra misali). 

Bir alt düzlem olan matrixe(versiyon dünya) yahutta dünyaya, zamanı gelen HALİFE BİLİNÇ! İTFAİYECİLER MERDİVENİNDEN İNERCESİNE(!) KENDİ ELBİSESİNE-BEDENİNE-MATRİX(DÜNYA) BOYUTUNA-KENDİNİ BOYUTLU SANMAYA! HOOPS-INGAAA! diyerek dalmakta veya kendini dünya denen mekânın malı sanmak gibi! bir sersemliğe kapılmaya muhtemel adaylardan birisidir artık..

Matrix(Dünya versiyon) ile hemhal olan BİLİNÇ=NEFS! öyle bir hale gelmiştir ki, her şeyi veyahut ta her olayı dünya standartlarında görmekten dolayıdır! kendi gerçeğine! acıdır ki, inanmaz bir pozisyona kendini esir etmiş! baş gözü ile gördüğü ne varsa, sadece ona inanır! başka bilgilere inanmaz! bir tercihe, büsbütün sahip olmuştur artık!.

Bu sarhoşluktan insanları uyandırmak için, "Extra Rahmet" bağlamından olmak üzere; Rabbimizce! bizlere, Elçiler ve Kitaplar sürekli olarak gönderilmiş bulunmaktadır. Verilen kitabî tebliğde ise "dünya öncesi ile dünya ötesi" hakkında ve "dünyanın gerçeği" üzerine, Alemlerin Rabbinden-İnsanların İlah'ından-Mutlak Olan El Haqq'dan! %100 Doğru olan Haqq Bilgiler verilmektedir.

Son elçi olan Muhammed SvS ile bizlere de, Qur'an-il Hakîm adlı kitabımız ulaşmış bulunmaktadır, sonsuz ve sayısız Hamd ile Şükürler olsun Rabbimize-Allah'ımıza... ALLAHÛ EKBER!..

RUHumuz kabzedildiğinde-HAYAT üflentisi alındığında ise BİZLER=NEFSLER için ÖLÜM TADILMIŞ OLUNMAKTADIR!. Her Nefs yahutta Bilincin, ölümü tadacağı ise kitabımız Qur'an'da bizlere bildirilmiştir. RUH dediğimiz SULTAN ise bizlere Rabbimizin bir lütfudur. RUH, bizden alındığında ise bedenimiz aynen malı olduğu toprağa(yazılım) geri rücu etmekte ve yine toprak olmaktadır.

Soyut Bilinç yahutta Bizler! tercih eden bir konumda bulunanlarız dostlar.. RUH hakkında nasıl kalil bir bilgi bizlere verilmişse dostlar, kendi gerçeğimiz olan Soyut Bilinç yada Kendimiz(Nefs) hakkında da neyi ve ne kadarını biliyoruz-bilebiliyoruz acaba ?

ALLAH C.C, MUTLAK İRADE!(BİLİNÇ-TİR) SAHİBİ ve YARATANDIR-YOKTAN VAR EDENDİR! ONUN VARLIĞI, ÖYLE BİR VAR-DIR Kİ! ASLINDA O'NDAN BAŞKASI DA YOKTUR!. MUTLAK VAR OLANDIR!. BİR ŞEYİ YARATMASI DEMEK, ÖNCE YOKLUĞUN(KÜLLİ ŞEY) YARATILMASI, SONRA DA, O YOKLUĞA(ŞEY'E) NEYİ MURAD ETTİ İSE "OL!" DEMESİDİR.. O DA HEMEN "OL"UVERİR!. Şu anlatımımızda bile nedensellik kokmakta değil mi dostlar ?

Mutlak olanda ise sadece “OL” var! Ve biz nedenselliğe bağlı olan karşıt bilinçlerde ise sonsuza kadar bir tek “OL” emrinin içindekileri konuşmak var-dır! İşte dostlar biz buna; MUTLAK olanın murad etmesi gereği! Fani olanların, ALLAH C.C HAZRETLERİni! Bilmek-Bulmak-Algılamak-İman Etmek-Teslim Olmak! Yani, “Zikr Etmek(Hamd+Tesbih+Şükr) Süreci” adını vermekteyiz.

Farkı fark etmek demek? Mutlak olanın hakkını, mutlak olana! Fani olanın hakkını da, fani olana verebilmesini yani teslimini akl etmek-edebilmek demektir! Hamd ve Şükür olsun ki! Beylik ve Boş Sözlerden bizleri; Rabbimiz!(C.C) Qur’an-ı Kerîmi göndermek(inzal) ile kurtarmış bulunmaktadır! Ne kadar şükür etsek AZ!. Bizler arasından seçip de gönderdiği, elçilerin tümüne! biz kötü kardeşlerinden! Salat ve Selam olsun! Ve o gönderilen elçilere olmadık iftiralar(güya iyi&güya kötü) ile azıp ve sapan, hizb-i şeytan ahmaklara da yazıklar olsun!. Astro&Kozmo(+not) olup da dünya dışına çıkmışsın! Allah! Allah! yaHU bu Allah! Allah! Dedikleri de nerede imiş? Diyenlere bile rastlamak mümkündür dostlar! bu matrix düzleminde!

Ve sınav dörtbaşı mamur devam eder gider! Kaybedenler de derler ki: bizim ne irademiz olabilir ki? Bizi Allah yarattı! Kimini cehenneme, kimini de cennete; ZORLA SOKTU!!!  Not: Burada önce gülünecek, sonra da ağlanacak!

Allah’ım, bizleri; şeytandan ve hizbinden! Ancak, SEN KORUYABİLİRSİN! SEN!. SANA sığınıyoruz RABBİM!    

İnsanları ve Cinnleri, yalnızca O'nu bilip kulluk etmeleri(Abidlik) için yaratmış bulunduğunu, bizlere, kitabımız Qur'an'da Rabbimiz bildirmektedir.

Bilme işi, bilinç sahibi olmak ile mümkündür!. Nasıl ki Rabbimiz Allah C.C Hazretleri, "Mutlak Bilinç Sahibi Olan" ise! yoktan var ettiği, biz fani "Karşıt Bilinçler" de, Bilme ve Kulluğumuz bağlamında yaratılmış bulunmaktayız.

Fani olanın varlığı ve var-da tutulması, her an-da(nedensellik) Rabbimiz tarafından olan yaratım ile olmaktadır. Allah C.C, karşıt bilinci yani, biz nefs-leri Özgür Hareket Alanlı olarak yaratmıştır!.

O, Yaratandır-Sınırları Hudutları Tayin Edendir!. “O” C.C, Zamana tabi olmayıp, zamanı yaratandır! Zamana tabi olanlar ise yaratılmışlıklardır, yani bizleriz. Allah C.C’ün hitablarını da bu bağlamda, yani nedenselliğe tabi olan bizlere, anlaşılır olması noktasından(bizim algı mantığımız diliyle hitab olunduğu) yaklaşmamız gerekmektedir. Yoksa “O” C.C, her türlü emrini her an-da gerçekleştiricidir. Kitabı şu şekilde görmeliyiz dostlar; Zamanı yaratanın(El Evvel-El Ahir), zamana tabi olanlara(biz), kendi kulvarlarından algılayacakları şekilde yapılmış birer hitabı olduğunu!. Zamansızlıkta “OL ve ÖL” BİR SÖYLENMİŞTİR. “OL” EMRİ verildiği zaman, o “OL”un içinde, OLACAKLAR DA VARDIR!. Zamana tabi olan bizler için baktığımızda ise; önce “OL” emri verilmekte ve o şey “OLmakta” sonra bir vade gereği ömrünü geçirmekte(taqdir-rızk), sonra da “ÖLmektedir”.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: ALLAH C.C de, mutlak olma(ezel-ebed) ve zamansızlık var iken, yarattığı bizlerde ise, dilediği miktardan olmak üzere! Milyarlarca değişik birimlere göre “zaman=süre” vardır. Allah C.C de, mutlak olma varken! Biz yaratılmışlıklarda, zaman bağlamından olmak üzere, değişik birimlerde “hız kavramı” söz konusudur. Meleklerin tabi olduğu “zaman=hız” birimi ile veya cinlerin tabi olduğu “zaman=hız” birimi veyahut ta biz insanların tabi olduğu “zaman=hız” birimleri arasında farklar mevcuttur. Zaman kavramı görülüyor ki; hem göreceli hem de tabi olunan “hıza” göre bir algı mantığını da bizlere sunmaktadır. Kitabımızda, 1 günü 50000 yıl olan bir “zaman” biriminden(70/4) veya 1 günü 1000 yıl olan bir “zaman” biriminden(32/5) olmak üzere, bizlere örnekler verilmektedir(hitab insanlara ve tabi oldukları zaman birimine kıyasla verilmekte).

Özetle; Mutlak olan ALLAH C.C, Mutlak olan Kudreti, İlmi ve İradesi ile Diler ve Yaratır!

Şu örnek ifadeler de zamana tabi olanların algı ifadesidir=> Yarattı! Yaratıyor! Yaratacak!

Ortada ZAMAN falan da yok! ne zaman(!) ki “OL” der! karşıt fânî(misal:bilinç) de “OLur” yada “OLuverir”!

ALLAH C.C’ün “OL” dediği şeyde; “OL” emri içinde; biz yaratılmışlıkların algı boyutunun üstünde olmak üzere! Her şey Olmuş-Bitmiştir! Mutlak İrade’ye göre, ne zaman var-dır! ne de nedensellik!(sebep-sonuç).

Şimdi de dilerseniz bizlerin algı boyutuna geçelim inşaAllah! Örneğin, bir “OL” emri ile olan, bizim Evren Balonumuz olsun. Zamansız ve Mutlak olan ALLAH C.C, tarafından OL emri ile yaratılmış olan bu Evren Balonumuzda, bize göre(algı boyutumuz) olanlara bakalım: Nokta Boyutta(şey veya zerre) bir başlangıçtayız ve bize göre sonsuz yoğunlukta olan bir kütleye sahip bir noktamız mevcut. OL emri ile patlayarak şişen ve halen de şişmeye-genişlemeye devam eden bir evreni izlemekteyiz! OL emri ile patlama ve sonra sırası ile; “zaman=hız”, nedensellik, meta galaksiler, alt galaksiler, yıldız sistemleri, yıldızlar ve ona bağlı alt sistemler, evrende genişleme, ilk evren ısısı ve evrenin giderek soğuması, gravitasyon ve evren zarının bükülmesi! yani, her bir sisteme ait değişmeyen sünnetullah yasaları olmak üzere, “makro evren”imizde görülen başlıca olaylar, teorik fizik bilimi ve pozitif bilim tarafından tespit olunarak, bizlere yaratılışın gerçeklerini, kutsal kitabımızda bildirilen gerçeklerle paralellik oluşturur bir şekilde bizlere sunmaktadır.

Modern Bilim ile Qur’an Ayetlerinin nasıl da birbirlerinin dilinden anladığı hususu, ehlince tevatürden öte değildir. Kitabımız Qur’an, inşaAllah ehlinin eline ulaştığında görülecektir ki, ışık ile ışığın kaynağı nasıl bir ilişkide ise! Qur’an ile Bilimin de aynı manadan olmak üzere, qur’an’ın bilimin(bilgi) kaynağı olduğu realitesi, Süleyman SvS’ın asasını kemirip, hiç kimsenin öldüğünden bihaber olduğu, elçi hakkında en doğru bilgiyi, asa içindeki dabbet-ul arz ortaya çıkarmıştı! Qur’an da aynı şekilde, akıl ve bilim ehlince, en doğru ve kesin olan bilgileri bildirmesi bağlamında, %100 bir kesinlikle mucizeliğini gösterecek ve akıl ve bilim ehli tarafından “Baş Kitab” ittihaz olunacaktır, inşaAllah!..  2X2=4  işte buraya yazıyoruz dostlar!.

Yukarıda anlattığımız, kendi Evren’imize ait Yaratılış Sunumu ile şu konuyu açmayı diliyoruz;

Bu olaylar ve sunum! Rabbimiz Allah C.C Hazretleri tarafından! Nefs=SoyutBen=Biz=Karşıt bilinçlere, kendi ZAT-I İLAHİsini yani MUTLAK ZAT’INI!!! bizlerin algısına idraklerimize ANLATMASI=BELLETMESİ=ÖĞRETMESİ’dir.

Bizlerin nasıl yoktan var edilip yaratıldığımız ve bizlere sunulan ni’metlere, NİÇİN ŞÜKR ETMEMİZ GEREKTİĞİ hakkında, OKUnması ve GÖRülmesi, BİLinmesi ve İMAN ETmemiz için! Daha da ötesi, MUTLAK ZAT-I İLAHİsinin Mutlak olan İLİM-İRADE-KUDRETi ile bizleri yaratmayı dilemesinin ve bu yaratımının da bizlerin algısı ve idrakine, değişik şekillerde olan SUNUMudur!.

MUTLAK OLAN ZAT-I İLAHİsinde! Zaman veya Nedensellik denen bir kavrama ihtiyacı yoktur! MUTLAK "O" zaten VAR ve BİR-1-DİR! Ve, O, BİR-1- olmasından dolayıdır ki: ZAT-I İLAHİlik veya O'NUN ULUHİYET MAKAMINDA! ASLA ve ASLA BİR KAOS'TAN SÖZ EDEMEMEKTEYİZ DOSTLAR!. AYETLERDE DE BİLDİRİLDİĞİ GİBİ! EĞER, ALLAH C.C YANINDA BİR TAKIM İLAHLAR DA OLSA İDİ! KAOS'TAN DOLAYI; NE BİR DÜZEN KALIRDI! NE DE AHENK! BİR-1-OLAN RABBİMİZE! SELAM ÜSTÜNE SELAM OLSUN! BİZ KÖTÜ KULLARINDAN!.

Zaman Kavramı, “Bizler”in yani “Fani Karşıt Bilinçler”in olayları kavramalarımızda veya algılamalarımızda başvurduğumuz(Taqdir)) OLMAZSA OLMAZ ŞARTLARdan en önemlisidir.

Kısaca, bize göre zaman var ve bizler de zamana tabiyiz.

Allah C.C’de ise zaman yoktur! “O” zaman denen kavramı(bizler için) yaratandır. Mutlak olan ALLAH C.C indinde, sadece bir “OL” EMRİ var!. Bu “OL” EMRİnin içinde olan; BİZ-LER=YARATILMIŞLIK=FANİ KARŞIT BİLİNÇLERden! kendi MUTLAK ZAT-I İLAHİsinin BİLİNMESİ ve YARATMA İLMİnin, bizler tarafında idrak ve teslim edilmesi, dolayısıyla kendi gerçeğimizin farkına varmamızın şuuru ile O’NA(C.C) KUL OLMAMIZ(ZİKR-HAMD-TESBİH-ŞÜKÜR) MURAD EDİLMİŞ ve BİZDEN EMR İLE İSTENMİŞTİR!..

İşte bu nedensellik ve zamanın bize sağladığı algı avantajı ile diyebiliyoruz ki; MUTLAK OLAN ALLAH C.C VARDIR VE(-1-)DİR VE BİZLERİ, “O”, YOKTAN VAR EDENDİR-YARATAN-DIR!. “OL” EMRİ ile YOKLUK(ŞEY)=YARATMA DÜZLEMİ=KÜLLİŞEY’DEN, HER HANGİ BİR ŞEYE! “OL” DEMESİ ile O ŞEY, MURAD OLUNAN NE İSE? HEMEN O, OLUR! BU OL-MADA, NE ZAMAN VAR-DIR! NE DE, NEDENSELLİK! AMA, VERDİĞİ EMRİN(ZAT-I İLAHİ) BİLİNMESİNİ MURAD ETTİ İSE!! OL EMRİNE TABİ OLUP DA O, OL-UN İÇİNDE OLAN YARATILMIŞLIK YAHUTTA KARŞIT BİLİNCİN, BU YARATMADAKİ İLM-İ İLAHİ’Yİ VEYA MUTLAK KUDRETİ, İDRAK EDEBİLMESİ VEYA GÖREBİLMESİ İÇİN! İŞTE BU ZAMAN DENEN TILSIM VEYA “GÖRECELİ NEDENSELLİK” RAHMETİ BİZLERE, SUNULMUŞ BULUNMAKTADIR.

YANİ, TEŞBİH EDECEK OLURSAK! FİLM, ANLAYIP-ALGILAYIP-İDRAK EDECEĞİMİZ BİR HIZA YAVAŞLATILMAKTA VEYA İNDİRGENMEKTEDİR. AMA, BU İŞLEM! SADECE BİZLERİN ALGILAMA YAHUTTA İDRAK ETMEMİZE YÖNELİK! MUTLAK OLAN’IN(C.C); FANİ OLAN KARŞIT BİLİNCİN, ALGI VE İDRAKİNE YÖNELİK BİR SUNUMUdur!.. OYSA, ALLAH C.C İNDİNDE, OL! VE ÖL! BİR İDİ! YANİ, SADECE BİR “OL” EMRİ İDİ…

RABBİMİZ! SENSİN; BİZİM HAQQ SAHİBİMİZ! HAQQ DOSTUMUZ! HAQQ SIĞINAĞIMIZ! BİZİ BİZE BIRAKMA! İLAH’IMIZSIN! EY ALLAH’IMIZ! YA RAHMAN! YA RAHİYM!                      

Bizlerdeki tahayyül(misal) sınırından olmak üzere; nokta, tek, iki, üç, soyut zamanı da sayarsak! en fazla dört boyutlu bir kavrama-algı ve idrak sınırımız olduğunu görebilmekteyiz(dünya şartlarında diyelim).

Düşüncelerimizde yahut ta rüyalarımızda da gördüğümüz veyahut ta görebileceğimiz algı sınırları, bu hudutlar dahilinde olmaktadır. Düşünce yahut ta Misal Alemimizde, daima bu türlü insani kayıtlamaların-tanımlamaların arka planındaki sembollerin cirit atmasının nedeninin, bu ölçekten kaynaklandığını düşünmekteyiz dostlar.. Yani, görsel ve işitsel veya sezgisel bombardımanlara maruz bırakılmış bir şekildeyizdir.    

El Zahir olan Rabbimiz, karşıt bilinç olan bizlere, sınav bağlamından olmak üzere, şuan(dünya) aramıza perde koymak suretiyle El Batın olarak! ancak, elçilerine wahy etmek suretiyle! bizlere, anlayacağımız lisan ile konuşmaktadır. Oysa "O" daima bizle ve her an bir yaratımda-bizleri var-lıkta tutmaktadır, Hamd olsun Rabbimize!. Biz nedenselliğe tabi olanların ifadesi işte yine böyle oluyor dostlar! Mutlak olanın indinde ise OL! İçinde aslında ÖLMÜŞ de idik malumlarınız olacağı üzere!.  

O’nu yani Rabbimizi, ZAT-I İLAHİsi bağlamından olmak üzere, bilmemize-fikir yürütmemize İMKAN YOKTUR! Yani kendi soyut kişiliğimiz hakkında bile kalil bir bilgiye sahip olurken de mi? aynen RUH’da olduğu gibi!. Kendimizi bildiğimiz-bilebildiğimiz oranda bir bilgi-idrak seviyesine ulaşabiliriz nihayetinde!

Bizim bilmemizin tekniği ihata edebildiklerimiz ile sınırlı bulunduğundan! O(C.C) da ihata eden(El Muhit) olduğuna göre; bizim O’nu ihata edebilmemiz asla ve asla mümkün değildir! İhata edemeyeceğimiz “Zat”  kulvarından olmak üzere Rabbimize; kulluğumuzu, zikrimizi, sevgimizi, ittiqamızı, korkumuzu, ümidimizi, hamd-şükür-tesbihimizi, ona muhtaçlığımızı, ilahımız bulunduğunu, haqq sahibimiz olduğunu ve kendisini ne şekilde senâ ettiyse! tamamını kendisine, tenzih ile iman ederek! Sunuyor ve Arzediyoruz!. İnşaAllah… Amin.

Yaratmayı diliyor!(HU) ve OL! Yokluk Hamurunu(külli şey’in) yaratıyor! Yokluk bile bir yaratımdır!!! Yokluk Levhasına(Levh-i Mahfuz) El Alim olan Rabbimiz! Yani, kalemin sahibi olan El Halık ALLAH C.C Hazretleri! Yazıyor-Yazıyor-Yazıyor-Dilediğince Yazar ve Yazdı-Yazacak!!! DİLEDİĞİNCE!.. nedenselliğe tabi olmamız nedeniyle bunları rahatça görebiliyoruz. EL ALİM olanın indinde Mutlak İlim olmasından, OL! Emrini verdiğinde yazılımı ile birlikte Olmaktadır! Her ne ise? O, Olan şey!

YAZAN “O”=YARATAN “O”!!! YAZILIM DA BİZLER! YANİ, YARATILMIŞLIK KÜME’SİNE DAHİL  OLANLAR-IZ! 

EL ALİM olan Rabbimiz C.C Hazretleri! Bizce, makro yahutta mikro boyutta olan her bir şeye dilediği taqdir ettiği şekilde, bir yazılım yapmıştır. Yaratılmış her bir şey, ilmi ile eserdir! O eserin sahibi de Allah C.C Hazretleridir!.  El Alim olanın indinde, asla ve asla rastlantı çorbasına rastlamak mümkün değildir! 

Karşıt Bilinç(Nefs) olan bizler de; aslında birer yazılımdan başka bir şey değiliz dostlar! Yani, soyut olan mücerred özbenliğimizi kastediyoruz.

Bu yazılımın mahiyetini de en iyi elbetteki kalemin sahibi olup yazan-yaratan Rabbimiz bilir! Ve Rabbimizin esmalarının terkibi denebilecek bir kıvamdayızdır, Allahu’alem! Haşa-teşbih ile bir fir’avn olur da çıkar! İlahlığımızı bile ilan edebilme cüretini kendimizde bulanlara rastlayabiliriz maalesef!. Böylesi bir bohem lüksüne sahip olan bu BENliğimiz(nefs)-BİLİNÇden istenen de; O’NU(C.C) BİLMEK ve KULLUĞUMUZU ŞÜKR İLE İTİRAF ETMEKTİR!

Kendi esmasının terkibi şeklinde yazdığı-yarattığı bizleri, öncelikle terbiye edip yetiştirdi ki, biz de hep bir ağızdan(Elest Düzlemi) : itiraf ve zikr-hamd-tesbih ile şükr bağlamından olmak üzere; “EVET ŞAHİDİZ!” demiş-rahatlamış-mutlu bir durumdayızdır!.  Ohh(hamd) iyiki varsın Rabbimiz!.

O halde kimlerin sözlerinde sadık olacağının sınavı olan bu dünya adlı matrixe hoş geldiniz sevgideğer dostlar diyelim. Şahsımız adına da bizleri hoş buluşturan Rabbimize, hamd ile şükürler ediyoruz inşaAllah..

Afakta(Elest) yani Levhi Mahfuz düzlemindeyiz ve BİZİM RABBİMİZ-DİR! Yani herkesler beraberce şahidlik yapmak durumundayızdır(Koro).

Enfusta yani Sineler-imizde(Özbenlik-Nefs-Bilinç) ise BENİM RABBİM-DİR! İçimizden-İç Uzayımızda mutmain olarak şahidlikteyizdir(Solo).

Elest düzleminde bizleri terbiye edip yetiştiren(şahsiyet veren) Rabbimizin! Şu dünya matrix’inde, bilinmez-meçhul kahraman durumunda!(sınav) yani, El Batın’ı dileyip tercih etmesi var-dır!

Ama, hep birileri çıkar ve bizleri terbiye edip yetiştirir! Bu da bu sınav ortamının veya nedensellik girdabının bizleri kendine alıp kayıp ettirmesinden olsa gerek(herhalde) şeklinde düşünmekteyiz.

Oysa, Qur’an’da bu fıtratımıza yönelik büyük müjdeler verilmekte ve misal olarak da Hz İbrahimin çocuk denecek yaşlarda aklı ile Allah’a ulaşması ve Allah’ımızın dostluğunu kazanması olayı, bizlere ders olarak anlatılmaktadır dostlar.

Ve Allah C.C, kendi yasasına(din) fıtrat yasası(Hanif Din) adını vermektedir. Fıtratımıza atıfla inzal olunan bu din(yasa), bizler için mutluluk ve barışın kaynağı bağlamından olmak üzere, bilindiği gibi “İslam” adını taşımaktadır. Namazlarımızda temsili “el kaldırma-başlama tekbiri” ile görsel bağlamda da olsa, Allah’ımıza teslim olduğumuzu göstermekteyiz ve böylece Allah’a teslim(iç-dış) olanlara da “Müslüman” adının verildiğini görmekteyiz. Cehennemdekilere ait bir(misal) söz:”biz namaz kılanlardan değildik”.

Elest düzleminde hep birlikte ve beraber aynı seviyedeyiz. İlk Adem SvS ile son adem dahil hepimiz aynı düzlemde “EVET ŞAHİDİZ” diye iqrarda bulunmaktayız. Meryem SvS ile İsa SvS yan yana öndelik yada sonralık kavramları(soyağacı=zürriyet) ise dünya denen matrix düzleminde kendini gösterecektir.

Görüleceği üzere terbiye ediciler veya öğreticiler de, dünya düzleminde başka başka eller tarafından olmak üzere kendine bir yer bulacaktır. Bu ellerin -2-’ye ayrıldığını görmekteyiz veya iki(-2-) ayrı ligin mevcudiyetinden bahs ile ;

a)     Allah’ın tarafında olanlarca iqame olunan(Hizbullah=Dini Allah’a Daimi Has Kılanlar Ligi),

b) Şeytanın tarafında olanlarca iqame olunan(Hizbuşşeytan=Dini Allah’a Daimi Has Kılamayanlar Ligi).

Olmak üzere iki(-2-) adet ligden söz edebiliriz dostlar…

Bu sınav ortamında hangi tür lige mensup iseniz dostlar! Hiç şüpheniz olmasın, hangi olayla karşılaşırsanız karşılaşınız, o olayla ilgili kendinizce tutarlı olan bir yoruma gidersiniz! Bu yorumlara ulaşmanız adına sizlere sınav bab’ından olmak üzere! Ulaşabileceğiniz malzemeler hazır olarak verilmiştir. Yani herkesler her inancın mümessilleri kendilerince bir rahatlık içerisindedirler.

Ama, Allah (C.C)'ın bizlere emri de şu ki: Atalarınızdan gelenleri akıl süzgecinden geçirmeksizin asla iman etmeyin! Ya atalarınız akıl etmeyen bir güruh iseler! Şeklinde uyarılar yapıldığını görmekteyiz. Genel kaide olarak şunu görmekteyiz dostlar; her kim Rahmanın zikrinden uzaklaşmışsa, ona bir şeytan musallat olmakta ve onunla dost olmaktadır, o kişi de kendini daima doğru yolda olduğunu sanmaya devam etmektedir. Burada, negatif bir alışverişin olduğunu görmekteyiz. Ve gidilen rota da, daima Allah’ın ahkamından(Dini O’na Has Kılmak, Hükmettiği şekilde Hükmetmek) uzaklaşmalar olarak kendini göstermektedir.

Görüleceği üzere, “yazılım kulvarı”na dahil olanlardan; beden ve bilincimizi sayabiliyor ve fakat RUHu bunun dışında değerlendiriyoruz.

Zira, RUHumuz bizlere hayat bulma taqdir süreci(ömür) dahilinde verilmekte olup, vade gelince de geri geldiği El Hayy olan Rabbimize geri(rücu) dönmektedir.

RUH için ise en kısa tanım olarak; “Sonuşmaz(Mutlak) İlahi Üflenti” diyebiliriz.

RUH bizde olduğu müddetçe hayat sahibiyizdir. Bu üflenti sayesindedir ki; yazılmış yazılımların bir harekete, canlılığa, devinime kavuştuklarını görebilmekteyizdir. Bu hareketin mikro ölçekte atomlardan başlayarak(misalen), taa makro boyutta kâinata değin kendini gösterdiğini müşahade etmekteyiz. Atom çekirdeğinin etrafında hareket eden elektron bulutlarının da, evrende seyr eden yıldız bulutlarının da aynı minval üzere “ilahi üflenti”den nasiplendiklerini görmekteyiz. Bu üflentiden olmak üzere, yine evrenimizin bir noktadan(yoğun kütle) patlayarak(bigbang) şuanki devasa genişlemesini halen de devam ettirdiğini görmekteyiz. Ve evrene ait olan bu “ilahi üflenti”nin geri rücu etmesi ile de kıyamet dediğimiz vaadin gerçekleşeceğini müşahade etmekteyiz, sevgideğer dostlar..

Bir yazılım örneği olan BİLİNÇler/imiz; her bir yaratılmışlık örneği! Mütemadiyen, El Rezzak olan ve Es Samed olan Allah C.C Hazretlerine, her an-da ve daima-daimî muhtaçlıktadır! Buna örneğimizde başlık olarak verdiğimiz BİLİNÇler de dahildir, her bir yaratılmışlar kümesinden olduğu gibi!..

Ve her bir yazılım, sanki kurulu bir saat benzerliğindedir, AMA, hareket etme ile var ve varlıkta kalma bağlamında ise yine ALLAH C.C HAZRETLERİNE MUHTAÇTIR/MUHTACIZDIR!..

Önce de bahs ettiğimiz gibi bu “İnsani Halife Bilinç”imiz, yahut ta “nefs”imiz veya “özbenliğimiz”in terkibinde Allah C.C Hazretlerinin ESMAları mevcut bulunmaktadır. Bu sayede, Eşref-i Mahlukat’tan veya Ahsen-i Taqvim’den sayılmıştır.

Kendinde olan bu zenginliğin farkında olup, bu üstünlüklerini ortaya çıkaran insan, gerçekten mübarek bir kişiliktir. Veyahut ta bu zenginliğinin kıymetini bilmeden, Allah’a asi olursa da! Artık aşağıların en aşağısı olmaya layık bir adaydır. Rabbimizin, “kullarım” dediklerine, biz kardeşlerinden “selam” olsun!..

Soyut Kişiliğimiz-ÖzBenliğimiz-Nefsimizin, gerçeğini! elbette ki onu yazan-yaratan Rabbimiz bilir. Ve bildiğimiz yaşadığımız gördüğümüz üzere, şu bilinç dünyamız ne kadar da uçsuz bucaksız değil mi dostlar ?

O, Yüce Kadir-i Mutlak olan Rabbimiz! nasıl da bizlere böylesi bir özel dünya yaratmış! Her bir ben-lik de kendi dünyasının hükümdarı değil mi?

Benim iç dünyama kim hükmedebilir? Ben-den ve Rabbimden başka?

İşte dostlar! Bizim Rabbimiz, bu uçsuz-bucaksız gönül devletimizde-alemimizde! Bizlerle yüzleşmiyor mu? Bütün bu anlatılan olaylar ve sürecin tamamı kendi içselliğimize sığmadı mı? şu verilen saltanata iyi bakalım lütfen dostlarım!

Gördüğümüz-Duyduğumuz-Düşlediğimiz her bir şey! Nasıl da bu içselliğimize yani kendi iç evrenimize sığıyor? Sana verilen bu hükümdarlığında her bir tercihin an-da yaratılıyor! Ve sen de bunun farkına varmaz yahutta varmak istemez bir konumda bulunuyorsun! Ne de kötü hüküm veriyorsunuz dostlar böyle?

Her şeyi yaratanın hakkını niçin vermiyoruz dostlar?

Qur’an, niçin mucize bir kitabdır bilirmisiniz dostlar ?

Mutlak İrade(Bilinç)Olan Allah C.C Hazretlerinin! biz nedenselliğe tabi olan Fani Karşıt Bilinçlere; hem kendi fani(HU’nun Dilediğince –Var-kalacak) gerçeğimizi(!), hem de KENDİ(C.C) MUTLAK ZAT-I İLAHİsini bildirmek adına! BİZİM ANLAYIP-ALGILAYABİLECEĞİMİZ NEDENSELLİK SEVİYESİNDEN(İNZAL) HİTAB-I İLAHİsidir! de ondan dostlar! İşin kıymetini görebiliyor muyuz dostlar ?

Selam sana; Ey Es Selam olan Rabbimiz!

Ey! Mülkün&Her Şeyin! ve de Gönüllerimizin Sultanı olan Rabbimiz!

Bizleri, “kullarım” dediğin kullarından eyle!

Muhlis ve Hanif Kullarından eyle bizi! Ey Rabbimiz!

Dini Yalnızca Sana Has&Halis Kılan Kullarından eyle bizleri! Ey Allah’mız!

Ve Bizleri Sırat-ı Mustakîm’inden ayırma! Ey Yüceler Yücesi olan Haqq Sahibimiz&Dostumuz!

ALLAH’IMIZ!.

RZi!...AMİN!. 

                                                                  [H]anif[U]lus

                    Sizden Gelenler Sayfasına Dön!