Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün
Aleyküm! Kocacnara Kardeşim!
"Burada
benim kafamı karıştıran, anlamaya çalıştığım şu; Bu sure Ebu Lehep ile
ilgiliyse, İniş sırasıda 6. ise. Ebu Lehep 624 yılında öldüğüne göre 14 yıl
boyunca Kuranın çok az bir kısmı gelmiş olmuyor mu?"
Ebuleheb`in iki eli/iki gücü ve kendisi
kesinlikle yok olacak, helâk olacak, kuruyup gidecek, malı ve kazancı (edindiği
gücü, kurduğu teşkilâtı ve çevresi) ona yarar sağlamayacak.
Bir çok tefsir ve mealde birinci ayet,
“Ebuleheb`in iki eli kurusun!” diye beddua anlamı vererek açıklanmıştır. Bunun
sebebi klâsik Arap dilinde haber cümlesinin veya haber kipinin inşa veya dilek
kipi olarak da anlaşılabilme özelliğidir. Böylece haber cümlesi, kendi anlamı
yanında dua ya da beddua anlamı da kazanabilmektedir. Örnek olarak, “Radıallahü anhü” ifadesinin esas
anlamı “Allah ondan razı oldu”
demek iken, Arap dilinin yukarıda açıklanan özelliği gereği “Allah ondan razı
olsun” anlamıyla anlaşılır. Yine “
Rahımehüllahü” ifadesi de “Allah ona rahmet etti” demek olmasına rağmen “Allah ona rahmet etsin” anlamıyla
anlaşılır ve söylenir. Beddua anlamına ise" leanehüllahü” ifadesi örnek olarak verilebilir. Esas
anlamı “Allah ona lânet etti”
demek olan bu ifade de “Allah ona
lânet etsin” anlamıyla söylenir ve anlaşılır.
"Tebbet” kelimesinin kalıp anlamı “kurudu, yok oldu, helâk oldu”
demektir. Bu kelime de haber cümlesi içinde kullanılınca, yukarıdaki
örneklerdeki gibi “Kurusun, yok
olsun, helâk olsun” anlamında beddua olarak kullanılabilir.
Ancak burada “tebbet”
sözcüğünü beddua manasıyla Allah`a yakıştırıp, Allah`ın gerekeni yapmaktan
acizmiş gibi “Ebuleheb`in iki eli
kurusun” diye beddua etmesi anlamlı değildir. Lütuf da kahır da
kendisine ait olan Allah, bunları kimden isteyecektir? Allah`ın dua ya da
beddua etmesi, iyi ya da kötü bir şey istemesi söz konusu olamaz. O, her şeyi
kendisi yapar. Dolayısıyla bu tip sözcüklerin, ister dua, ister beddua
anlamında olsun Allah için kullanılması akıl ve mantık dışıdır.
Burada tutulacak yol; Kur`an`ın bir çok
ayetinde olduğu gibi, bu ayette de, anlatılan olayın ileride gerçekleşeceği
kesin olduğundan cümlede gelecek zaman kipi yerine geçmiş zaman kipinin
kullanılmış olduğunu düşünmektir. Yani, Ebuleheb`in güçlerinin ileride
kesinlikle yok olacağı, kendisinin de kesinlikle helâk olacağı kastedilmiş
ve ayet “Ebuleheb`in iki gücü ve kendisi yok oldu, helâk oldu” şeklinde
geçmiş zaman kipiyle indirilmiştir.
Bunun Kur`an`daki yüzlerce örneğinden biri
olan Kamer suresinin 1. ayetindeki "
inşekka” (yarıldı) sözcüğü, “gelecekte muhakkak yarılacak” anlamında kabul
edilmediği için, sonradan bir takım uyduruk rivayetler ortaya çıkmış ve İslâm
tarihine “Şakkı kamer (Ay`ın yarılması)” mucizesi diye bir mucize hediye
edilmiştir.
Bu konuya örnek olarak, Rahman; 37,
Hakka; 14-16, İnşikak; 1-5, İnfitar; 1-4, Nahl; 1,
A`râf; 38, 39, 44, 50, Duha; 3, Neml; 87 ve Zümer; 68-74. ayetleri
gösterilebilir.
Özellikle Zümer suresinin 68-74. Ayetlerine
dikkat edilecek vurgulu fillerin tümünü geçmiş zamanlı olduğu görülmektedir.
Zümer; 68-74:
Ve sûra üflendi. Allah`ın dilediklerinin
dışında göklerde kim var, yerde kim varsa hemen çarpılıp yıkıldı. Sonra
ona bir daha üflendi. Hemen onlar da kalkmış bakıyorlardır/ bekliyorlardır.
Ve yer, Rabbinin nuru
ile parladı. Kitap kondu, peygamberler ve
şahitler getirildi ve onlar zulme uğramadan aralarında hak ile
hüküm verildi.
Ne amel yaptıysa herkese karşılığı tam
olarak ödendi. Ve O (Allah), onların yaptıklarını en iyi şekilde
bilendir.
İnkâr edenler cehenneme bölük bölük
sevkedildi. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açıldı ve
bekçileri onlara: "İçinizden size Rabbinizin ayetlerini okuyan, bu
gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi
mi?" dediler. Onlar da: "Evet geldi"
dediler. Velakin kâfirler üzerine azap kelimesi hak oldu.(Onlara):
"Sürekli olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin
kapılarından" denildi. -Büyüklük taslayanların yeri ne
kötüdür!-
Rablerine karşı takvalı olanlar da
cennete bölük bölük sevk edildi. Nihayet oraya
vardıkları zaman kapıları açıldı ve bekçileri onlara: "Selâm sizlere, ne
hoşsunuz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!"
dediler.
Ve onlar da: "Hamd olsun o Allah`a ki,
bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına vâris kıldı. Cennette
istediğimiz yerde oturuyoruz" ا dediler. Yapıp edenlerin ödülü ne güzeldir!-
Değerli Kardeşim!
Buradaki fiiller anlam olarak,
“Üflenecek, yıkılacak, parlayacak, konacak, sevk edilecek, diyecekler…” diye
gelecek zamanlı olarak anlaşılmalıdır.
Bu teknik, tembih (uyarı) amacıyla uygulanır.
Bunun böyle ifadesinin gerekçesi mutlaka ve
mutlaka bu işin olacağının beyanıdır.
Dilimizde de bazı deyimlerde gelecek zaman
yerine geçmiş zaman kipi kullanılmaktadır. Örnek olarak, yapımına azmedilmiş,
kesin karar verilmiş şeyler için henüz yapmadan, işe başlamadan bile “onu
yaptım, gitti” denir. Ya da yanlış yapmış, hata etmiş birisi için “şimdi hapı
yuttu”, “şimdi belâsını buldu” denir. Halbuki kişi henüz yaptığı hatanın,
işlediği suçun cezasını tatmamıştır, ileride tadacaktır.
Bu kural, konumuz ayette de söz konusudur.
Geçmiş zaman kipi, gelecek zaman olarak anlaşılmalıdır. Bu takdirde ayetin
anlamı aynen şöyle olur:
“Ebuleheb`in iki gücü ve kendisi
kesinlikle yok olacak, helâk olacak,
kuruyup gidecek, malı ve kazancı
(edindiği güç, kurduğu teşkilât) ona
yarar sağlamayacak.”
İbn-i Mes`ud`un ayetteki "ve tebbe”
kelimesini " ve Kad
tebbe” olarak kıraati/okuması da bu manayı teyit etmektedir.
Ayette geçen “ve tebbe” kelimesi, aslında “kendisi de kurudu” anlamındadır.
Yani, “Ebuleheb`in iki eli kuruyacak,
kendisi de kuruyacak, yok olacak” demektir.
Doğrusunu en iyi Allah bilir.
Bu bilgilerden
sorunuzun yanıtını alacağınızı düşünüyorum.
ALLAH'A
EMANET OLUNUZ.
__________________ Halil Ay
|