HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: KADER AÇISINDAN CEBİR VE İHTİYAR MESELESİ Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Fereç Hüdür
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 28 subat 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 48
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Fereç Hüdür

   KADER AÇISINDAN CEBİR VE İHTİYAR MESELESİ

                                                                          

Bilindiği gibi bu konu Kaza - Kader veya Cebir ve İhtiyar adıyla çok eski devirlerden beri süre gelmektedir. Bu olayın tartışılması veya gündeme getirilmesi, İslam dini adına oluşturulmuş bir olay da değildir. Bu olayın tartışılması ve gündeme getirilmesi konusuna bütün dinlerde ve bütün felsefi ekollere hatta tek tek şahısların gündeminde rastlamakta mümkündür, birçok insan zihninde bunun sürüp gitmesinin temel nedeni, bir olgu içerisinde iki zıt olgu içermesi, bu olgulardan birine evet dendiğinde kaybolmaması gereken diğer olgunun kaybolması veya izahsızlığa düşülmesi halidir. Şöyle ki :

“Şüphesiz ki cebir ve ihtiyar ve bunları bağdaştırmak meselesi üzerinde araştırma yapmak, insan aklına âriz olan en kompleks problemlerden biridir. Çünkü merhum el-Akkad’ın da dediği gibi, << Bu mesele bütün dinlerde ve bütün felsefi ekollerde en karmaşık denklemdir...” (Prof. Dr. İrfan Abdulhamid, İslam’da İtikadi Mezhepler ve Akaid Esasları Sayfa 297 Çeviren Dr. M. Saim Yeprem. Marifet Yayınları İstanbu1983 Baskısı.)

Meselenin neden hallolmadığı konusunda Gazzâli Şöyle demektedir :

“Gazzâli şöyle cevap verir : Allah Teâlâ’nın kudretinin taalluk ettiği fakat ilminde onu yapmayacağını bildiği şeyler hakkında bizde o şeyi yapmayacağının bilgisini yaratır. Bu mümkündür. Muhal olanlar ise şunlardır. Bir şeyi aynı anda ispat ve nefey etmek, varlık ile yokluğu aynı anda beraber düşünmek; bir varlığın aynı anda ve bir cihetten iki mekanda olması gibi şeylerdir.” (Prof. Dr. İrfan Abdulhamid, İslam’da İtikadi Mezhepler ve Akaid Esasları Sayfa 293 Çeviren Dr. M. Saim Yeprem. Marifet Yayınları İstanbu1983 Baskısı.)

Birçok insanın zihninde olayın kilitlenerek çözümsüzlüğe gidilmesinin nedeni, Gazâli’nin örneklendirerek Muhaller yani imkansızlar kapsamına da ortaya koyduğu olaylarla ilgili mantığın hareket noktasıdır. Basitçe şöyle diyor, bir şey ya vardır ya yoktur, kapı ya kapalıdır yada açıktır, bunun haricinde insan mantığının kabul edeceği ve görebileceği bir şey mümkün değildir yani imkansızdır. Bu mantığın tahlili konu açısından çok önemlidir, imkansız dediklerini şu şekilde şıklara alabiliriz:

1- Bir şeyi aynı anda ispat ve nefey etmek, (bir şeyin varlığıyla yokluğunu aynı anda kanıtlamak. )

2 - Varlık ile yokluğu aynı anda beraber düşünmek.

3- Bir varlığın aynı anda ve bir cihetten iki mekanda olması gibi şeylerdir.

Bu mantık tarzı Kuran’da ki ayetlerle yakından ilgilidir ve tek taraflı olup, Birçok Kuran ayetini anlamaktan uzak olduğu gibi, tek taraflı olduğundan tabiattaki olayların birçoğunu da izahtan yoksundur. Şöyle ki, Kuran’dan mealen :

- Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şey üzerine vekildir. 39/62

- İşte Rab'biniz Allah Teâlâ'dır. Ondan başka ilâh yoktur. Her şeyi yaratan o'dur. Artık ona ibâdet ediniz. Ve o herşey üzerine vekildir. 6/102

- İşte O'dur, Rab'biniz olan Allah ki, her şeyin yaratıcısıdır, O'ndan başka ilâh yoktur. O hâlde nasıl döndürülüyorsunuz?. 40/62

Görüldüğü gibi, Kuran öğretisine göre kainatta her ne varsa, her ne yaratılmışsa ve yaratılacaksa Allah tarafından yaratılmıştır ve yaratılmaktadır. Bu yaratma olayı her şeyi kapsayan bir olay olarak, düşünceler, hayaller ve istekler gibi maddi olmayan şeyleri de kapsar. Kainatta yaratılan hiçbir şey Allah’tan bağımsız olarak, Allah’ın yaratması dışına çıkamaz, çıkması halinde meydana gelen o şey de ilâh olmuş olur, zira bu durumda, Allah’tan izinsiz olarak kainatta bir olay meydana gelmiş olacaktır, bu mümkün değildir, Allah tek İlâh’tır ve İlâh’lığına kimseyi ortak etmez. Ancak kendi izniyle başkalarına yaratma konusunda izin verir, Her şeyi kendi yaratır, bu yaratmaya noksanlık getirmeyecek şekilde başkalarına da yaratma konusunda izin verir, Böylece bir olay içerisinde iki olay meydana gelmiş olur, bunun olabilirliğini kısmet olursa çalışmanın sonunda somut örneklerle belirteceğim, yaratma da izinli yetkilendirme olduğu konusunda, Kuran’dan mealen :

-- Ve İsrail oğullarına peygamber gönderecektir. Ben size muhakkak bir mucize ile Rabbiniz tarafından geldim. Ben sizin için çamurdan kuş şekli gibi bir şey yaratırım (ahlûku) ederim, sonra ona üfürürüm, O da Allah Teâlâ'nın izniyle hemen kuş oluverir. Ve ben Allah'ın izniyle anadan doğma körü ve alacalık hastalığına tutulanı iyi ederim, ve ölüyü diriltirîm, ve size evlerinizde ne yediğinizi ve ne biriktirdiğinizi de haber veririm. Şüphe yok ki, bunda sizin için bir alâmet vardır. Eğer siz mü'minler iseniz. 3/49

-- O zamânı hatırla ki Allah Teâlâ buyurdu: Ey Meryem'in oğlu İsa!. Senin üzerine ve annenin üzerine olan nîmetimi zikret, o zamanı ki, seni ruhulkuds ile teyit etmiştim, sen beşikte iken de yetişkin iken de insanlara söz söylüyordun. O zamanı ki, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim ve o zamânı ki, benim iznimle çamurdan kuş şekli gibi bir şey yaratıyordun (tahlûku) da içine üfürüyordun, benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, vücudunda beyaz beyaz lekeler bulunan kimseyi de benim iznimle iyi ediyor idin. Ve o zamânı ki, ölüleri benim iznimle -hayat sahasına- çıkarıyordun. Ve o zamânı ki, İsrail oğullarını senden defetmiştim, onlara açık mucizeler ile geldiğin vakit de ki, onlardan kâfir olanlar: "bu apaçık bir büyüden başka değildir" demiş idi. 5/110

Yaratma konusunda bu özel bir durumda değildir.

Müşriklerin peygamberimiz için, Kûran’ı kendisi bir uydurma olarak yarattı demeleri. şöyle ki, Kuran’dan mealen :

-- Biz bunu son dinde de işitmedik. (kendi uydurduğu) yaratmadan (ihtilâkun) başka bir şey değil. 38/7

Müşriklerin yalan yaratmaları konusunda, şöyle ki, Kuran’dan mealen :

-- Siz ancak Allah'tan başka putlara ibadet ediyorsunuz ve yalan yaratıyorsunuz (tâhlûkune). Allah'tan başka kendilerine tapındığınız şeyler, şüphe yok ki, sizin için bir rızka sahip olamazlar. Artık rızkı Allah'ın katında arayınız ve ona ibadet ediniz ve ona şükür eyleyiniz, siz -ancak- ona döndürüleceksinizdir. 29/17

Böylece yaratma konusunda yetkilendirmede iki örnek görmüş olduk, İsa peygamberin yaptığı iyilik amaçlı olarak hakka çağırmak için amel olarak da gerçekleştirdiği bir olaydır, Putperestlerin yaptığı ise kötülük amaçlı olarak şirke çağırmak için amel olarak da gerçekleştirdikleri bir olaydır.

Yaratma izni, hem iyiliklerin oluşumunda hemde kötülüklerin oluşumunda kullanılabilen bir yetkinlik olduğundan, her sınav geçirenin bu izinli yetkinliğe sahip olması gerekir, bu bazda yaratma konusu geniş kapsamlıdır ve izinli yaratıcılar çoktur. Kuran’dan mealen :

-- Sonra o nutfeyi bir donmuş kan yarattık, ardından o donmuş kanı da bir bir parça et kıldık, sonra o et parçasını da kemikler kıldık, kemiklere de bir et giydirdik. Sonra da onu başka bir yaratılışla inşa etmiş olduk. Yaratıcıların en güzeli (ehsenûlhâlikin ) olan Allah Teâlâ, pek mübarektir. 23/14

-- Ve şüphe yok ki, İlyâs da gönderilmiş -Peygamber- lerdendir. 37/123

-- O vakit, kavmine demişti ki: siz korkmaz mısınız?. 37/124

-- Ba'l-e mi tapınırsınız?. Ve yaratıcıların en güzeline (ahsenelhâlikin) -ibadeti-terk mi edersiniz?. 37/125

İnsan, Allah tarafından sınanmak üzere bu dünya ya gönderilmiştir, bu sınavını serbestçe verebilmesi için de bir takım yeteneklerle donatılmıştır, kendisine verilmiş olan (izinli) yaratma yeteneğine dayalı olarak amellerini üretir, isterse iyiliğe yönelir, isterse de kötülüğe yönelir. Fakat önemli olduğundan bir daha belirteyim ki, insanın yaptığı yaratma işi, Allah’ın yaratması dışına çıkan bağımsız bir yaratma değildir. Başka bir ifadeyle, bu yaratma insanın gücünden kaynaklanmaz, Allah’ın yaratmasına bağlı bir yaratma olayıdır. İnsana sınavı için gerekli olan bir hareket sahasıdır, Bundan da herkesin kendi yarattığı amellerin sahibi olduğu açıktır. Bu manada olmak üzere kötülük işleyenler için “ 29 Ankebut 17” de “yalan yaratıyorsunuz (tâhlûkune).” tanımlaması yapılmıştır. Böylece herkes kendi elleriyle işlediğinin sahibidir, Allah hiç kimseye zorla günahı ve küfrü işletip cezalandırmaz, O yücedir, kullara zulmedici değildir. Merhametlidir, kendi yolunda çaba gösterip, rızasını arayanlara rahmet eder.

Kuran’dan mealen :

-- Denilir ki- bu - azab- senin iki elinin evvelce yaptığından dolayıdır. Ve şüphe yok ki, Allah kulları için hiçbir zulmeden değildir. 22/10

-- Bu, sizin ellerinizin takdim ettiği şey sebebiyledir. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ kullarına zulmedici değildir. 3/182

-- Ve görecek olsan, o zaman ki, melekler, kafir olanların canlarını alırlar, yüzlerine ve arkalarına vururlar ve yangının azabını tadın -derler-. 8/50

-- Bu işte ellerinizin takdim ettiği şey yüzündendir. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ kulları için zulmeder değildir. 8/51

-- Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize Allah emretti." dediler. "Allah kötülüğü emretmez, de, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?" 7/28

Böylece insanın imtihanında kendisine verilmiş imkanlarla serbestçe yani hür bir şekilde seçenek yapabilme gücünde olduğunu kolayca görmek mümkündür.

Kuran’dan mealen :

-- Her nefis kendi kazancına bağlı bir rehindir. 74/38

-- Muhakkak size Rab'biniz tarafından basîretler gelmiştir. Artık kim görürse kendi lehinedir, kim de görmezse kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize bir bekçi değilim. 6/104

-- Ve de ki: Hak Rabbinizdendir. Artık kim dilerse imân etsin ve kim dilerse inkâr etsin. Şüphe yok ki, biz zalimler için bir ateş hazırlamışızdır. Onun perdeleri kendilerini kuşatmıştır. Ve eğer yardım dileğinde bulunacak olurlarsa katran gibi bir su ile imdat olunurlar ki, yüzleri kavurur. O ne fena içki, ne fena bir dayanma yeri ! 18/29

Olayın konumunu bu şekilde ortaya koyduktan sonra, şunu da belirteyim ki, olaylar dünya hayatında güncelleşmeye başladığında yani şahıslar iyi veya kötü ameller işlediklerinde, değerlendirme bazında, Allah’ın çeşitli müdahaleleri olmaktadır. Razı olduğu şekilde davrananlara rahmet etmekte, Razı olmadığı şekilde davrananlara da gazap dahil, çeşitli cezalar vermektedir. Allah’ın dünya hayatında sınav geçirenler hakkında yaptığı değerlendirmeleri Cebir ve ihtiyar olayının bir parçası olarak görenler, yanılmaktadırlar, insanların neye yöneldikleriyle ilgilidirler. örneğin kendisine karşı olanların kalplerini kulaklarını mühürler, gözleri üzerine perde çeker ve onları saptırır, kendisine taraf olanların da kalbini açar ve onları doğru yola iletir. Böylece iyilere merhamet ettiği, saptırdıklarının da ancak zalimler olduğunu, Kuran ayetlerinden öğrenebiliriz.

Kuran’dan mealen :

-- Allah Teâlâ kime hidâyet ederse işte hidâyete eren o'dur. kimleri de sapıklığa düşürürse işte felâkete uğrayanlar da onlardır. 7/178

-- İşte bu kitap ki, bunda bir kuşku yoktur, muttakiler için bir hidâyettir. 2/2

-- O muttakiler ki, gayba inanırlar, namazı da doğruca kılarlar, ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infakta bulunurlar. 2/3

-- Ve onlar o kimselerdir ki sana indirilmiş ve senden evvel indirilmiş olan kitaplara da îman ederler ve onlar âhiret'e de kesin olarak inanırlar. 2/4

-- İşte onlar kerem sahibi Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler. Kurtuluşa erenler de ancak onlardır. 2/5

-- Muhakkak o kimseler ki kâfir olmuşlardır, onları korkutsan da, korkutmasan da onlar için müsavîdir, onlar îmana gelmezler. 2/6

-- Allah Teâlâ onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, onların gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap da vardır. 2/7

-- O kimse ki, Allah onun göğsünü İslâmiyet için genişletmişse o Rab'binden bir nur üzere bulunmaktadır. -O, hiç kalpleri kararmış kimseler gibi midir?.- Artık Allah'ın zikrinden kalpleri kaskatı kesilmiş olanların vay hallerine!. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. 39/22

-- İmdi Allah Teâlâ her kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm için genişletir. Ve her kimi dalâlete düşürmek dilerse onun göğsünü daraltır, sıkışmış bir hâle getirir, sanki zorla göğe yükselecek imiş gibi -bulunur-. İşte Allah Teâlâ imân etmeyenlerin üzerine böylece pisliği verir. 6/125

Yukarıdaki ayet meallerinde, Allah’ın kimlere neye göre ve nasıl taktirde bulunduğu açıktır, Allah hiç kimseye zulmetmez, layık olana merhamet eder, zalimleri ise cezalandırır.

İnsan Sûresinin 76/29-30-31 ayetleri bu hususları toplu olarak belirtmektedir, Kuran’dan mealen :

-- Şüphe yok ki: İşte bu, bir öğüttür. Artık kim dilerse Rab'bine bir yol tutar. 76/29

Görüldüğü gibi, insanda bir seçme hürriyeti olduğu açıktır, bu durum karşısında birileri çıkıp ta, ben Allah’tan bağımsız olarak davranışta bulunabilirim der ise, kainatta, Allah’ın gücü dışına çıkan bir olayın mevcudiyetini iddia etmiş olur, haliyle Allah’ın gücü dışına çıkan her olay ilâh olmuş olur, bu ise İslam dini açısından mümkün değildir, Allah, Kuran öğretisinde belirtildiği gibi tek İlâh’tır. Hiç kimse O’ndan izinsiz herhangi bir şeyi ortaya koyamaz, imtihan için izinli yaratma vermesi, muhakkak, kendi yaratması içeriğinde ve kendi yaratması tarafından kuşatılmış bir olaydır.

Bu konu da, Kuran’dan mealen :

-- Ve siz dileyemezsiniz, meğer ki: Allah dileyecek olsun. Şüphe yok ki, hakkıyla bilen, hakîm olan, ancak Allah'tır. 76/30

Sınav geçirenlerin dünya hayatlarında, değerlendirmeler yapması, Kuran’dan mealen :

-- Dilediğini rahmetine sokar, zâlimlere -gelince, onlar için elem verici bir azab hazırlamıştır. 76/31

Dilediğini rahmetine sokar, rahmetinden kovdukları ise ancak zalimlerdir. Demek oluyor ki takdirde bir değerlendirme söz konusudur, kişi zalim değilse, Allah’ın rahmetini umabilir. Konuları açarsam çalışma makaleden çıkıp kitap haline dönüşmeye başlar, örneğin zalimlerin gerçekleri örtenlerin yani kafir kimseler oldukları bunlarında Allah’ın rahmetinden umut kesmiş kimseler oldukları şeklinde Kuran’an’a dayalı olarak geliştirme yapılabilir. Bu tür açılımları okuyucuya bırakıyorum. Kuran’da da belirtilen bütün ifadelerin tafsilatları yine Kuran’da vardır, Kuran mubin ve tafsilatlı bir kitaptır, Öğretim yöntemi de kendi içerisindedir, her bilgi bir metotla öğrenenlere aktarılır, Örneğin, tümden gelim, tüme varım, misillendirme, muhkem müteşabih veriler gibi. Kuran’da evrensel olduğundan bütün insanlara hitap eder, bu insanların içerisinde hiçbir eğitim almamış ümmi kimseler olduğu gibi, bir çok konuda ileri düzeyde eğitim almış kimselerde vardır, Bundan dolayı, Allah Kuran’ı yine Kuran’ın içeriğinde bulunan tekrarlı olarak vurgulanan Yedi Öğretim Metoduyla birlikte indirmiştir. Kuran ifadesiyle bu metotlar “Seba Minelmesani” metotlar içerisinden seçilmiş tekrarlı yedi öğretim metodu. Kuran dan mealen :

-- And olsun ki, sana tekrarlanan yediyi - Öğretim Metodunu - ve büyük Kur'ân'ı verdik. 15/87

Konumuza dönecek olursak , bir çok insanın Kader konusunda araştırmalar yapmasına rağmen, kilitlenip kalmaları ve bir neticeye varamamalarının temel nedeni, her şeyin yaratıcısı Allah olmasına rağmen, bu külli yaratmanın dışına çıkmadan nasıl olur da insanlar kendi amellerinde hür bir seçenek sahibi olabilirler, başka bir ifadeyle kendi amellerini izinli bir yaratma olsa dahi, kendi amellerini yaratıp sahiplene bilmektedirler. Zira bu olayda aynı anda iki olay mevcuttur ve yürüttükleri mantık kapsamında bu onlara mümkün görünmemektedir, bu olayın onlara göre mümkün olması için, aynı anda ve bir cihetten iki farklı olayın meydana gelmesine ihtiyaç vardır, başka bir ifadeyle aynı anda bir bardağın tamamıyla dolu ve boş olması olması veya aynı anda bir kapının tam kapalı ve tam açık olmasını gerektiren bir olay meydana gelmeli veya gözlemlenmeli ki kader olayının oluşmasına örnek olabilsin derler,. Başta yazdığım gibi bu konunun imkansızlığına örnek olarak Gazzâli şöyle diyordu :

“Gazzâli şöyle cevap verir : Allah Teâlâ’nın kudretinin taalluk ettiği fakat ilminde onu yapmayacağını bildiği şeyler hakkında bizde o şeyi yapmayacağının bilgisini yaratır. Bu mümkündür. Muhal olanlar ise şunlardır. Bir şeyi aynı anda ispat ve nefey etmek, varlık ile yokluğu aynı anda beraber düşünmek; bir varlığın aynı anda ve bir cihetten iki mekanda olması gibi şeylerdir.” (Prof. Dr. İrfan Abdulhamid, İslam’da İtikadi Mezhepler ve Akaid Esasları Sayfa 293 Çeviren Dr. M. Saim Yeprem. Marifet Yayınları İstanbu1983 Baskısı.)

İfadeyi şıklara ayırırsak:

a) “Gazzâli şöyle cevap verir : Allah Teâlâ’nın kudretinin taalluk ettiği fakat ilminde onu yapmayacağını bildiği şeyler hakkında bizde o şeyi yapmayacağının bilgisini yaratır. Bu mümkündür.”

Bununla şunu demek istiyor, Allah, yaratmaya razı olmadığı bir şeyin bilgisini bizde yaratır, bide istemeyi veririz, böylece o şey yaratılmamış olur, dolayısıyla yaratmaya razı olduğu şeyin bilgisini bizde yaratır, bizde isteriz, Allah’ta o şeyi yaratır. Bunu anlarım bu mümkündür demektedir. Mümkün görmediği yani imkansız başka bir ifadeyle muhal gördüğü ise:

b) Muhal olanlar ise şunlardır. Bir şeyi aynı anda ispat ve nefey etmek, varlık ile yokluğu aynı anda beraber düşünmek; bir varlığın aynı anda ve bir cihetten iki mekanda olması gibi şeylerdir.”

Bu şekildeki bir anlayışta çok temel iki yanılgı mevcuttur, Şöyle ki :

1) Allah’ın her şeye kadir olduğunu; olmasını istediği her şeyi ve her olayı yaratabileceğini  dikkate almamaktadır, Allah, değil bir olay içinde iki olay, bir olay içerisinde sınırsız olay yaratabilir, zira Kuran öğretisine göre, Allah her istediğini yaratabilir, bir şeyin olmasını istedi mi ona “Ol” demesi yeterlidir, o şey hemen oluverir, Kuran’dan mealen:

-- Bizim bir şeye sözümüz, onu dilediğimiz zaman ona ol dememizden ibarettir ki, o da hemen oluverir. 16/40

-- Gökleri ve yeri yaratmış olan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir?. Elbette kadirdir. Ve o hakkıyla bilen yaratandır. 36/81

-- O'nun emri, bir şeyi istediği zaman ancak O'na "ol" demesidir ki, o da hemen oluverir. 36/82

2 ) Gazâli’nin imkansız dediği olayların birçok benzerinin çevremizde somut olarak mevcut olmasına rağmen, Gazâl bunları görmemektedir. Bu örnekleri görmüş olsaydı, imkansız dediği şeylerin hiçte imkansız olmadığını görmüş olacaktı. Şöyle ki:

Bilindiği gibi içinde yaşadığımız evren madde açısından, “Makro Evren” ve “Mikro Evren” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Allah, ayetlerini hem afakta hemde nefislerimizde yani evrende göstereceğini vaat etmektedir, şöyle ki,

Kuran’dan mealen :

-- Biz onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki o (Kuran)n’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, (her şeyi görmesi sana) yetmez mi? 41/53

Şimdi bu konuyla ilgili olarak afaka bakalım, gerçekten imkansız diye nitelendirilen olaylar imkansız mıdır yoksa imkansız değilde bazı oluşumlarda mümkün müdür :

MAKRO KOZMOSTA SÜPER POZİSYON OLAYLARI VEYA ÖRTÜŞEN OLAYLAR :

Güncel hayatta kullanılan mantık bir olay içinde tek bir olayın meydana gelme Güncel hayatta kullanılan mantık bir olay içinde tek bir olayın meydana gelme özelliğidir, örneğin, basit olması açısından bizim için herhangi bir kapı ya açıktır yada kapalıdır, iki kere iki her zaman için dörttür, bunlar bir olay içerisinde tek bir olayı belirleyen kesin gerçekler olmasına ve kullar tarafından değiştirilemez gerçekler olmasına rağmen, varlıkta öyle olaylar var ki, bir olay içerisinde aynı anda iki ve daha fazla aykırı olayı taşırlar, her bir olay diğerlerinden farklı olmasına rağmen her gözlemlediğimizde doğru netice vermekle beraber diğerlerini yok etmez, yalnız başına gözlemlenmeyi sever deney anında olayın tamamını sahiplenerek kendisine dayalı hareket noktası oluşturur. Kapının açık yada kapalı olma olayı birinci mantık için kolay anlaşılır bir örnektir. İkinci mantık için kolay anlaşılır olarak ta şu örnekleri verebiliriz, şöyle ki:

 1- Işıkla gölgeyi bir birinden ayıran sınır çizgisine bak, çizgi gölgeye mi ait, ışığa mı ait, aslında öyle bir çizgi var mı yok mu? Bir birlerinden farklı olan bu hususlar aynı anda birbirlerini yok etmeden gerçeği ifadelendirirler, çizgi ışığa aittir dersek doğrudur, gölgeye aittir dersek doğrudur, çizgi olarak vardır dersek doğrudur, yoktur dersek o da doğrudur. Bu tür versiyonlar yalnız ışıkla gölgeye ait değildir, iki maddesel varlık, örneğin iki kağıdı üst üste koy oluşan sınır çizgisi aynı hususları içerir.

 2- Dairesel bir koşu pisti etrafında eşit mesafede, aynı yönde ve eşit hızda koşan iki koşucu düşün, bunların her biri aynı anda diğerinden, hem kaçmakta hemde aynı zamanda kovalamakta, kaçmadığı gibi kovalamamaktadır da. İzahta hangi hareket noktasını alırsan al diğerlerini yok etmeden doğruyu ifade etmiş olursun.

 3- Hareket halindeki bir vasıtada seyahat ettiğini düşün, vasıta hareket halindeyken vasıtanın hızına eşit bir hızla arka kapıya doğru yürüdüğünde, aynı anda hem geldiğin istikamete geriye doğru, aynı zamanda gittiğin istikamete ileriye doğru, aynı zaman da ne ileriye doğru ne de geriye doğru gitmektesin.

 4- Zamanı düşün, bilindiği gibi zaman anlardan müteşekkildir, peki an nedir? “An” zamanın daha aza indirgenemeyen en küçük birimidir. Bu en küçük birimi somut olarak basitçe şu şekilde gözlemleyebiliriz. Elimize aldığımız bir kalemi ortalayalım, bir ucunu hareket ettirdiğimizde buna bağlı olarak aynı şekilde öbür uçta hareketlenir, bu kalemin boyutu ne olursa olsun, örneğin milyonlarca ışık yılı boyutunda olsa dahi durum aynıdır, hareket ettirilen uçtaki hareket boyuttan etkilenmeden öbür uca iletilir, işte “an” hareketin bir uçtan öbür uca iletilme zamanıdır, burada da iki durumla karşılaşıyoruz, a- hareket iletilmiştir o zaman arada bir süreç geçmiştir, b- iki hareket birlikte meydana gelmiştir o zaman arada zaman süreci yoktur. Böylece ikisi de doğru olan, diğer bir ifadeyle bir olay içerisinde iki olayla karşılaşmış oluruz. İşte “an“, hareketin, sırığın bir ucundan diğer ucuna iletilme zamanıdır. Bu var olmasına rağmen elde mevcut aletlerle ölçülemez, ancak zihnimiz boyutsuz olarak onu algılar.

 5- Bir maddeyi kesmek suretiyle iki eşit parçaya ayırdığımızda her iki parça bir birine eşit olarak bağımsız şekilde ayrılır. Bu olayı ölçüp tespit edebiliriz, fakat yarılanmaları otomatik olarak süreklilik arz eden olaylarda bu o kadar kolay değildir, örneğin: Radyoaktif bir element düşünelim, yarılandığında tam yarıya geldiğinde yarılanmayı ifade eden ayırım hattı hangi yarıya aittir. Birincisine mi ait, ikincisine mi ait, bütüne mi ait, yoksa öyle bir ayırım hattı yok mudur.

Bu gibi olaylara günlük hayatımızda çeşitli şekilde rastlamamız mümkündür, bunlara süper pozisyon olayları veya örtüşen olaylar diyebiliriz, izahta kendilerine ait bir mantık kapsamına girerler. Hele bu tür olaylar, mikro kozmosa ait “Kuantum” olaylarında çok çeşitlidirler, şöyle ki :

MİKRO KOZMOSTA SÜPER POZİSYON OLAYLARI VEYA ÖRTÜŞEN OLAYLAR :

Yüzyıldan fazla bir süreden beri, kuantum kuramı diye bir kuram insanların zihnini meşgul etmektedir. Atom altı olaylarla ilgilenen bu kuramda, birçok ilginç durumlardan örnekler verilmektedir. Örneğin, kuantum Fiziğinin temel ilkesi, üst üste gelme (süper pozisyon) ilkesidir, şöyle ki :

“KUANTUM FİZİĞİNİN anlaşılması en zor yönü üst üste gelme (süper pozisyon) ilkesidir. Genel anlamda bu ilke bize, bir sistemin içinde bulunabileceği durumları aritmetik işlem yapıyormuşçasına toplayıp, çıkarabileceğimizi; sonuçta sistemin yeni durumlarını elde edebileceğimizi söyler. Örneğin, sizden noktasal bir parçacığı hayalinizde canlandırmanız istenirse, siz bu parçacığın belli bir noktasında bulunduğunu, eğer hareket ediyorsa zamanla bu konumunu değiştirdiğini düşünürsünüz. Ne yazık ki, kuantum fiziğinde parçacıklar böyle bir durumda hiçbir zaman bulunmazlar. Elektronlar gibi temel parçacıklar, genellikle, uzayın değişik noktalarında bulundukları durumların üst üste gelmesiyle oluşan, bizim hayalimizde canlandırmakta zorlandığımız bir durumda bulunurlar. Bir başka deyişle, söylenmesi kolay olsun diye bunu “bir parçacık uzayın değişik noktalarında aynı anda bulunabilir” şeklinde ifade ediyoruz.

Kuantum fiziği hakkında hiçbir şey bilmeyenler yukarıdaki paragrafta muhakkak kaybolmuşlardır. Kuantum dünyasının bu özelliğini anlamakta zorlanmamızın asıl nedeni, yaşadığımız, tanıdık olduğumuz dünyada üst üste gelmiş durumlara hiçbir zaman tanık olmamamız. Bugüne kadar hiç kimse bir nesnenin iki ayrı yerde aynı anda bulunduğunu görmemiştir. Ya da siz bir dergiyi okurken, derginin bütün sayfalarının aynı anda açık olduğunu ve bütün sayfaları aynı anda okuyabileceğimize şahit olmamışızdır. Daha önce hiç görmediğimiz bir nesneyi, daha iyi bildiğimiz nesne ve kavramlarla açıklamaya çalıştığımız için kuantum dünyasını anlamak için elimizden gelen iyi bir şey yok.” (TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 393 sayfa 28, Ağustos 2000.)

Kuantum olaylarında üst üste gelmiş olayların ilginçliği ortada olmakla beraber, bu tür olayların yalnız nesne bazında dikkate alınarak, yaşadığımız tanıdık olduğumuz dünyada (Makro Kozmosta) tanık olunamayacağının söylenmesi yanlıştır. Zira konu üst üste gelen olayların varlığıysa, bu olayları yalnızca nesnel olaylara hasretmemiz zorunlu değildir, aynı tip olayları, Makro kozmosla ilgili olarak beş örnekte gösterdim, bunları çoğaltabilirdim fakat konunun uzamaması için çoğaltmadım. Kaldı ki, nesne konumunda da, daha üst boyutlarda (Makro Kozmosta ) üst üste gelme durumlarıyla gözlem yapılabileceği çok geçmeden anlaşılmıştır. Şöyle ki :

“Kuantum dünyasının kavranması zaten kolay olmayan gariplikleri, büyük ölçekli dünyamızla arasındaki sınırın yıkılmaya başlamasıyla birlikte 2000 yılında yeni boyutlar kazandı. Cisimlerin aynı anda iki farklı yerde birden bulunabilme gibi mantığımıza aykırı gelen bazı özellikleri, şimdiye kadar yalnızca mikroskobik dünyaya özgü sanılıyordu. Oysa geçtiğimiz yıl fizikçiler bu olguyu çok daha büyük ölçeklerde gözleyerek, bir elektrik akımının süper iletken bir tel halka üzerinde aynı anda ters yönlerde ilerleyebileceğini açıkladılar. Ayrıca Ocak ayında bir başka fizikçi, yaygın inanışın tersine, kuantum bilgisayarların karmaşık problemleri yıldırım hızıyla çözebilmek için “dolanıklı” denen bir kuantum özelliğinden yaralanma zorunda olmadıklarını gösterdi.” (TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 398 sayfa 6.)

Evet, bizi hayrete düşürse de, yaşadığımız evrende üst, üste gelen durumların varlığı bir gerçektir. Bu tür olaylar bence, kuantumu dikkate almadan da, verdiğim örneklerde de görüldüğü gibi, değişik olaylarda da görülebilir. Kuantum Teorisi veya başka bir ifadeyle, kuantum kuramı, yapılmış çeşitli deneylerle varlığı kanıtlanmıştır, amacım bur da kuantum mekaniğini anlatmak olmayıp, yaşadığımız evrende üst üste gelen süper pozisyon olaylarının varlığına dikkat çekmektir, bundan dolayı bu deneylerden bahsetmeyeceğim, fakat kuantum fiziğinin ne kadar ilginç olduğunu belirten, Niesl Bohr’un şu sözünü nakletmeden geçemeyeceğim. “Bir insan kuantum fiziğini düşünürken hiç başının dönmediğini söylüyorsa, bu, konuyu anlamadığını gösterir.” diyerek, teorinin şaşırtıcı yanlarına dikkat çekiyor.

Şimdi, yukarıda vermiş olduğum örnekler dikkate alındığında, olamaz dedikleri üç hususa “Muhal olanlar ise şunlardır. Bir şeyi aynı anda ispat ve nefey etmek, varlık ile yokluğu aynı anda beraber düşünmek; bir varlığın aynı anda ve bir cihetten iki mekanda olması gibi şeylerdir.” aykırı, üst üste gelen bir çok olayın varlığını görmemiz mümkündür, hatta kuantum fiziğinde, deneyi yapan kimse, deneyin bir parçası sayılmıştır ki, gözlemci olaya hangi açıdan bakarsa, olayı o noktada tespit eder ve görürü, aynı anda olayın öbür yanını göremez, buna kısaca çökme (collopse) demektedirler. Bizim gözlem açımıza göre, iki olaydan bir tanesi öne çıkmaktadır. Bir daire etrafında aynı yönde koşan iki koşucu örneğinde, her hangi bir koşucuyu kovalıyor olarak görmek istersek, onu onu kovalıyor olarak görürüz, kaçıyor olarak bakmak istersek kaçıyor olarak görürüz, bütün bunlar bir anda bir şahısta oluşmaktadır, fakat bizim gözlem açımıza göre, iki olaydan bir tanesi öne çıkmaktadır, veya matematikte X kare = 25 denkleminde kökler X= +5 ve X= - 5 tir, iki ters kök aynı denklemi her birisi aynı anda doğrular, ikisini birlikte denklemi doğrulamak için kullanamayız, fakat her seferinde bir tanesiyle denklemi doğrulaya biliriz. Yukarıda, kuantum olayları dahil bütün örnekleri dikkate alarak, kader olaylarının oluşmasına baktığımda, kader olaylarının meydana gelmesi tıpatıp aynıdır demeye cesaret edememekle beraber, şu benzerliği dikkate almaktan kendimi alıkoyamıyorum, Şöyle ki : Allah her şeyin yaratıcısı olmakla her şeyi yaratmaktadır, kulların faaliyetlerine baktığımda ise, kulları yaptıkları faaliyetleri kendileri yapar görmekteyim ve bütün bunlar bir anda gerçekleşmektedir, gözlem açıma göre her seferinde iki olaydan bir tanesini görebilirim ve her iki olay aynı anda doğrudur. Bütün bunlara rağmen beni mazur gör, yinede kader olaylarının meydana gelmesi aynı şeydir diyemeyeceğim, zira bana bunların da üstünde bir oluşum olarak geliyor. Fakat şunu bil ki, her şeye gücü yeten Allah, her şeyi yaratmasına rağmen, hiçbir zulüm yapmadan bizi şerbetçe davranacağımız şekilde, kendi yaratması dışına çıkarmadan kendi amellerimizi kendimiz yaratacağımız şekilde imtihan etmektedir. Bu, Allah için gerçekleştirilmesi kolay bir işlemdir, ve sakın ola ki, hiçbir zaman, Allah’ı suçlama, Allah hiç kimseye zulmetmez, merhametlidir, zorla kimseyi cehenneme koymaz, cennete girenler ise onun rahmetiyle girmişlerdir.

Sonuç olarak şunu hatırlatmamda fayda vardır, nasıl ki evrendeki bütün olaylar örtüşmeli değilse, Örneğin her zaman için kapı ya açıktır ya kapalıdır, bardak ya boştur ya da doludur, iki kere iki her zaman için dörttür v.s. gibi bunlar tek boyutlu olayladır. Kuran’ın ayetleri de öyledir, Örneğin, Allah her zaman tek bir İlâh’tır, farzlar ve yasaklar da tek boyutludur, bir şey hem helal hem haram olamaz, bir farz yerine başka bir şey ikame edilemez, bir kimse aynı anda, hem Müslüman hem kafir olamaz, Allah’ın sünnetine tabi olan şeylerde tek boyutludur v.s. gibi. Kader olayın da tefekkür yapanların bunlara dikkat etmesi gerekir.

 Fereç HÜDÜR



__________________
Kûran İslam Dininin Tek Kaynağı ve Tek Rehberidir
Yukarı dön Göster Fereç Hüdür's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Fereç Hüdür Ziyaret Fereç Hüdür's Ana Sayfa
 
cin13
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 23 ocak 2007
Gönderilenler: 385
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı cin13

Selam,
Üst üste olma durumundan  insanın seçimde özgür olmasını nasıl çıkardığınızı anlamadım.

Tam tersi yorumum burada

Saygılar.sevgiler.



__________________
Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Yukarı dön Göster cin13's Profil Diğer Mesajlarını Ara: cin13
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

 Sayin cin 13

 Klasik tabiriyle Kader olarak tanimlanan konu uzerine yapilacak yorumlar icin bazi alt yapilar olusturulmalidir. Islam itikadi acisindan konunun arastirilmasi soz konusu oldugunda, Kuran'in izahlari esas alinmak zorundadir. Gunumuze degin bu konu  itikadi ekollesmeler cephesinde ele alindigi icin sihhatli ve tatmin edici tanimlamalardan yoksun kalinmistir.

Arastirmada dikkat edilecek hususlar;

 Kuran muhataplarinin konu uzerinde anlayislari nasildi, Kuran bu konuyu    nelere binaen tartisti, bu konu hangi kavramlarla ifade edildi, Kuran'in vahiy surecinin tamamlanmasindan sonra   kimler tarafindan  ana gundem haline getirildi, dokuzuncu yuzyildan itibaren klasik kader anlayisi kimlerin ve nicin uzlasmalarindan oturu umuma kabul ettirilip imanin sarti haline sokuldu?

Cagdas bilimlerin konusu haline  gelinceye kadar cok karmasik bir surec takip eden bu anlayis olusumu acisindan bir degerlendirmeye tabi tutuldugunda labaratuvar destegine ihtiyac kalmadan cozume kavusaktir.

Kalin saglicakla.

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests


Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiç bir şey yoktur ki biz onu yaratmadan önce,bir kitap"ta(yazılmış ezeli bilgimizde tesbit edilmiş)olmasın.Doğrusu bu,Allah"a kolaydır.57/22. S.Ateş.

.(Başınıza gelecek olayları,önceden bir kitaba yazdık) Ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allah"ın) size verdiği ile sevinip şimarmayasınız...57/23.S.Ateş.

...Sonra onun ardından bir çok elçileri kavimlerine gönderdik;onlara,belgeler getirdiler.(Fakat onlar) önceden yalanlamış oldukları şeye bir türlü inanmıyorlardı.İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.10/74.S.Ateş.

Sevgili Arkadaşlar.Fert fert,her insanın ilk yaradılış ve ilk sınavına dikkat çeken ayetleri okuyamazsanız,Kur"an sizin için bir işkence(fitne) olmaktan öte hiç bir anlam ifade etmez.Bügüne kadar etmediği gibi.Eğer,sadece yukarda verdiğim ayetleri okuyabilirseniz bile,kaderin veya ecelin ne olduğunu anlarsınız.

Şöyle ki: Gökte ve yerdeki Ademoğullarının(hayvanlar da dahil) yaşadığı tüm olayların senaryosunu Allah yazmış, Allah takdir etmiştir. Yani tüm rolleri Allah yazmıştır. Ancak,rolleri Allah dağıtmamıştır.İnsanlar ve hayvanlar ilk yaratılışlarında,yanı Kalu belada,yani ilk ve cennet yaşamlarında, kendi hür ve özgür iradeleri ile,bu dünya da oynayacakları rollerini,yaşayarak seçmişlerdir. Yani ilk yaşamımızda ektiklerimizi,bu yaşamımızda biçmekteyiz. Bu yaşamımızda ektiklerimizi de bundan sonraki yaşamımızda biçeceğiz. Ve kader denen olay budur.Bunun dışındaki tüm yorumlar,bana göre, lafıgüzaftan başka bir şey değildir.

Selam ile.

Selam ile.

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
muvahhit
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 24 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhit

selam....

tevhide uygun kader anlayışı nedir...


tevhide uygun kader anlayışı şudur...
kader diye anladığımız bizim çizgimizin yolumuzun gidişatımızın önceden çizildiği ve bizimde o yolun mecburen takipçileri olduğumuz değildir...
tevhide göre bu: Allah kullarının her ne işlerse işlesin her ne değişim gösterirse göstersin  yapacaklarını önceden bilmesi...ancak Allahın:kullarının yapacaklarını önceden bilmesine karşın bu bilmenin yani olayların yaşamın gidişatını belirlemediği   burada kulu serbest bıraktığıdır...akıl ve serbest irade vererek insanın:dünyanın halifesi olarak isimlendirilmesinin nedeni budur..insanı diğer canlılardan ayıran akıl  ve iradedir..ve insan bu iki özellikle diğer canlılardan ayırılır ve bu sebeple Allah  tarafından sorumlu tutulur.....
eğer Allah:ben size akıl da verdim irade de ancak fiillerinizi belirleyerek ben istediğime cehennemlik fiiler işleteceğim istediğime cennetlik fiiller işleteceğim  derse (haşa..bir misaldir)bu Allahın adil ismine yakışmaz..Allah kullarının arasını ayırmaz..kimsenin yüzüne zenginliğine çevresine bakmaz..takvaya bakar...dileyen kimse güzele yönelmek isteyip gayret sarfederse Allah o kişiye müdahale eder..yani Allahtan iyilik gelir....eğer kişi kötüye yönelirse burada Allah dilediğini işler...
iyi yönde müdehale kişinin iyi davranışları sonucu gelen bir müdehaledir..
Allah yalancı sapık kimseyi doğru yola iletmez...yani..kişiler kendilerine verilmiş hür iradelerini iyi yöne kullanmadıkları sürece onlara iyi yönde bir müdehale yapılmaz..ne zaman ki kişi aklı ve iradesini kullanır doğruya yönelmek isteyip gayret sarfederse işte o zaman iyilik Allahtan gelir..iyi yönde müdehale gelir..
bu anlayış geleneksel anlamda anlaşılan kader anlayışının yanlış olduğunu göstermektedir...
HEPSİ DE PROGRAMLANDIKLARI DOĞRULTUDA FİİLLER YAPARLAR.. (17-84)
ALLAH SİZİ YARATTI VE DÜZENLEDİ, BİÇİMLENDİRDİ.. DİLEDİĞİNCE TERKİP ETTİ!..." (82-7/8)

evet insanda ki tüm organlardahi insanın haberi olmadan tüm görevlerini programlandıkları doğrultuda yaparlar....Allah dilediği gibi şekil ve düzen verdi herşeye..buda doğru..ancak Allah insana akıl ve irade de verdi..bu iki meleke sorumlu olma nedenidir  ve cinlerde bu sebeple sorumlur.

Allah dileseydi tüm kullar Allaha yönelirdi ...demek...şu anlama gelmektedir....

Allah kullarının kötü fiiller işlemesine izin vermeseydi   tüm kullar mecburen Allaha yönelirlerdi....burada kulların cenneti yada cehennemi seçme hakları olmazdı ve herkes mecburen cennete giderdi....


melekleri insanoğluna secde ettiren neden burada yatmaktadır...melekler kötü fiil işlemesine izin verilmemiş varlıklardır ve onlarda herhangi bir kötülük bu nedenle arız olmaz..

insan ise iki taraflıdır..iyilik yapmasına da kötülük yapmasınada izin verilmiştir...üstünlük...insanın içinde ki kötülüğe rağmen iyiliğe yönelmesindedir..

insanoğluna verilen bu izin aslında insanın cüzi iradesiyle hareket etmesine olanak tanımanın ta kendisir ve burada geleneksel anlamda anlaşılan kader anlayışının çürük olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır....
izin vermek..o kişinin o fiili işlemesine izin vermek... ona hür irade vererek izin vermek......o kişinin o fiili yaratmasına izin vermek..izin verilmek....

kısaca Allah küfre razı olmaz..dileyen şükreder dilemeyen şükretmez...dileyen doğru yolu tutar dileyen tutmaz...

burada bir fiili işlemeyi dileyenlere ve işlemeyi dilemeyenlere  hür irade ve aklın getirdiği bir sonuç olarak izin verilmiştir...

Allah dileseydi tüm kullar Allaha yönelirdi...mesela Allah dileyen doğru yolu tutar dileyen tutmaz demezdi de tüm kullar mecburen şartlanmış olarak hakka yönelirlerdi..çünkü yanlış yolun tutulmasına izin çıkmadığı için...sadece bir misal..
bunu anlatmak için Allah demiştir ki''ben dileseydim tüm herkes doğru yola gelirdi''

ancak o zaman bu dünyanın sınav olduğunun ne değeri kalır ki..

Allah iyilerle kötüleri zaten bilmiştir..isteseydi..bu dünyayı yaratmadan kullarını cennete yada cehenneme gönderirdi..o zaman kullar ''ey rabbim bize seçme hakkı tanıdın mı..bizim doğruyu yada yanlışı seçmemize izin verdin mi ki....
Allah böyle yapmış olsaydı geleneksel manada kader anlayışının doğruluğu  ortaya zaten çıkmış olurdu..ancak Allah kullarına HÜR İRADE VE AKIL burhanını vererek onları doğru yada yanlış fiiller işlemesine izin vermiş o fiiler sonucu kişiler  cenneti yada cehennemi hak etmişlerdir....
Allah kullarına zulmetmez..



__________________
Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Yukarı dön Göster muvahhit's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhit
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats