Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Süleyman Çelebi Hz. Muhammed tapkını bir adam. Öyle mavallar döktürmüş ki okuyan “bu kadar mı be” demekten kendini alamıyor.
Bu adamın söylediklerinin Kur’ani hiçbir dayanağı yok. Hatta bazı söylediklerinin Siyerde ve Hadislerde bile kaydı yok. Bir bal dolusu şerbetin Amina Hatun’a Hurilerin eliyle sunulması, evinin melekler tarafından Kabe gibi tavaf edilmesi, Sündüs isimli bir meleğin havaya onun için döşek sermesi örneğinde olduğu gibi.
Bu Mevlid-i Şerif denilen şiir ne acıdır ki yalnız Allah’ın ululanması gereken mabetlere ibadet neşesiyle sokulmuştur. Ve ne trajikomiktir ki bu şiir Son Peygamberimizin doğum günü kabul edilen gün haricinde daha birçok alakasız günde de aynen ibadet havasında okunmaktadır. Bu şiir diğer kandil gecelerinde camilerde araya birkaç ayet, salavat sıkıştırarak okunmaktadır. Ayrıca bu buram buram peygamber tapkınlığı kokan ve birsürü zırva içeren şiiri çocuğunun doğumunun şerefine, onu sünnet ettirirken, evlendirirken, askere gönderirken okutanları görebilirsiniz. Hacc dönüşünde okutulacak mevlid hele bir de yemekliyse işte onun sevabı sizi cennete doğru kanatlandırıp uçurur.
Akşam düğünde göbek atıp eğlenen insanlar ertesi gün oturup mevlid okurlar. Neden acaba? Tabiki olaya kutsallık katmak için. İyi de bu safsata dolu şiiri abartılı bir makamla okumanın çocuğun sünnet olmasıyla yada gençlerin evlenip yuva kurmasıyla alakası nedir?
Saçma sapan bir şiir gelenekleştirilerek ta mabetlerimize kadar girmiş, alakasız faaliyetlerimizde ibadet coşkusuyla eda edilmiş ve bir nevi bu faaliyetlerimizi kutsama aracı olmuş.
İbadet coşkusu derken bir örnek vereyim. Mevlid isimli şiiri okurken biryerde (Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan, Arkamı sıvadı kuvvetle heman) ayağa kalkılır, kıbleye dönülür, eller aynen namazdaki gibi bağlanır ve mevlidin bir kısmı bu hal üzere okunur.
Gelin şimdi yüzyıllar boyu baş tacı edilen Süleyman Çelebi’nin yazdığı şiirdeki safsataların bir kısmına bakalım.
Varlığa sebep Hz. Muhammed’miş? O var edilmeseymiş hiçbirşey varedilmezmiş.
ALLAH - ADIN BAHRİ
"Ol!" dedi bir kere var oldu cihan "Olma!" derse, mahv olur ol dem hemân
Haşre dek ger denilirse bu kelâm Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb
Hz. Muhammed’in nuru Hz. Ademin ve eşinin, Hz. Şit’in, Hz. İbrahim’in ve Hz. İsmail’in alnında belirmiş. Onların kutlu ve seçkin insanlar oluşuyla bu yaratılan ilk şey yani silsile yoluyla birbirlerine aktardıkları Nur-u Muhammedi arasında direkt bir bağ varmış.
HAK TEALA BAHRİ
Hak Teala çün yaratdı Ademi Kıldı Ademle müzeyyen alemi
Ademe kıldı feriştehler sücud Hem anâ çok kıldı ol lûtf issi cûd
Rabbimiz Hz. ademin alnına Nur-u Muhammediyi koyduğunda bakın ona neler de söylemiş.
Mustafa nurunu alnından kodu "Bil habibim nurudur bû nur dedi"
Kıldı o nur anın alnında karar Kaldı anın ile nice ruzigâr
Sonra Havva alnına nakletdi bil Durdu anda dahi nice ayü yıl
Şit doğdu anâ nakletti bu nur Anın alnında tecelli kıldı nur
Erdi İbrahimi İsmaile hem Söz uzanûr eğer kalanın der isem
En sonunda bu nur, yaratılan ilk şey asıl sahibine aktarılmış.
İşbu resm ile müselsel muttasıl Ta olunca Mustafa'ya müntekil
Safsatanın alası burada…
VİLADET BAHRİ
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer Anesi anda neler gördü neler
Bakalım Son Peygamberimizin PUTPEREST olan annesi neler görmüş neler.
Dedi gördüm ol Habibin ânesi Bir acep nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan Göklere dek nur ile doldu cihan
Gökler açıldı ve feth oldu zulem Üç melek gördüm elinde üç alem
Biri meşrık biri mağribde anın Biri damında dikildi Kâ'benin
Üç meleğin biri Doğuda, biri Batıda diğeri ise Kabe’nin damında belirmiş.
Bildim anlardan kim ol halkın yeği Kim yakin oldu cihana gelmeği
Amina Hatun Cihana kimi getirdiğinden haberdar edilmiş.
İndiler gökten melekler saf ü saf Kabe gibi kıldılar evim tavaf
Hem hava üzre döşendi bir döşek Adı Sündüs, döşeyen anı melek
Çün göründü bana bu işler ayân Hayret içre kalmış idim ben hemân
Bu zırvaların kaynağı nedir? Süleyman Çelebi bunları nereden ve neden uydurmuş?
Yarılıp çıktı divardan nagehan Geldi üç huri banâ oldu ayan
Bazıları derler ki ol üç dilberin Asiye'ydi biri ol meh-peykerin
Biri Meryem hatun idi aşikâr Birisi hem hûrilerden bir nigâr
Firavunun eşi Asiye, Hz. Meryem ve bir de Hurilerden bir nigar doğuma eşlik etmişler.
Geldiler lutf ile ol üç mehcebin Verdiler bana selam ol dem hemin
Çevre yanıma gelip oturdular Mustafayı birbirine muştular
Bu üç Huri (tabiki Süleyman Çelebiye göre Huriler dişidir) Amina Hatun’un yanına gelmişler ve daha Peygamber olmayan bir insanın dünyaya gelişini birbirini müjdelemişler. Ve bu olaya yüzyıllar sonra dünyaya gelen Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi’den başka şahid de yok.
Üç alem dahi dikildi üç yere Her birisin edeyim nerden nere
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri cemil Bir anâya vermemiştir ol Celil
Ulu devlet buldun ey dildare sen Doğuserdir senden ol hulki hasen
Huriler(!) Putperest bir insan olan Amina Hatunla gayet samimi bir diyaloğa girmişler. Bu diyaloğun varolduğuna dair ne gibi deliller var acaba? Bu zırvalar Son Peygamberimizi abartmanın ötesinde annesini de işin içine katmak değil de nedir? Son Peygamberimizin annesi o kadar mübarek bir insandı da neden Allah Kur’anda buna bir tek cümleyle bile değinmedi? Hz. Muhammed’in Peygamberlik öncesi hayatını bile kutsamayan Allah (Şura 52, Duha 7) nasıl olur da putperest olan annesini kutsar?
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkina devreyler felek Yüzüne müştakdürür ins ü melek
****
Amine eder çü vakt oldu tamam Kim vücuda gele ol hayrül enam
Susadım gayet hararetten kati Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti karşımda tutdu hûriler Bunu sana verdi Allah dediler
Huriler Amina Hatun’a bir cam dolusu şerbeti “bunu sana Allah verdi” diyerek sunmuşlar. Üstte de değindiğimiz gibi olayı sanki oradaymış gibi anlatan Süleyman Çelebi’den başka bu hadiseye şahit olan yada konu hakkında bilgisi olan başka herhangi bir beşer yok.
Kardan ak idi ve hem soğuk idi Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark Edemedim kendimi nurdan fark
Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan Arkamı sıvadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din Nura gark oldu semavat ü zemin
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|