Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
yazılışları benzer yakın olan kelimelerin anlmlarıda yakın ve benzer olur imiş...
sad ayın elif ...
sea...
sela....
ve enleyselil insani illa me sea...
ve enleyse lil insani illa me sela...
insana salatından başka bir şey yoktur...
insana çaba ve gayretinden başka bir şey yoktur...
gibi...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bence oldu gibi
Peki kalem
Allah in boyasiyla boyanin diyene ne ile derseniz kalem ile der
Nasil derseniz onun renklerinde olarak der
Kalemin kasti bence varolus ve insan olmak
Yaradan bizi hayat sahnesine cikararak ogretmek istiyor bu onun
Rablik sifati. renk onun biz onun rengiyle renklenmesini istedigi
kalemleriz
Selam
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
1. nûn : mukattaa harflerindendir, ilâhi şifredir 2. ve : andolsun (yemin anlamında "ve") 3. el kalemi : ve kaleme 4. ve mâ : ve şeye, şeylere 5. yesturûne : satır satır yazıyorlar, satırlar halinde yazıyorlar
Andolsun bilmeye ve onun ortaya koyduklarına,
Neden yazdıklarına değilde ortaya koyduğuna ortaya çıkardığına dedim..?
şöyle bir göz attım yazmakla alakalı ayetlere ve algıladığım yazmak değil, hele kalemle anılınca.. bir yerde şöyle deniyor.. onların gaybden bilgisi var da oradan mı yazıyorlar..?
yani onlara bir haber mi ulaşmış/verilmişte.. gibi o şekilde söylüyorlar/karşı çıkıyorlar..
En azından, kalem ve yazmanın burada, bilme ve ortaya koyma/ortaya çıkarma olduğunu söyleyebilirim..
Mâ ente bi ni’meti rabbike bi mecnûn(mecnûnin).
1. mâ : değil 2. ente : sen 3. bi ni'meti : ni'meti ile, ni'meti sayesinde 4. rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin 5. bi mecnûnin : mecnun
sen Rabbinin nimetiyle deli değilsin..
Sanırım elçi, yapılan yoğun baskıların, kendini yalnız hissetmesine sebep oldu ve haliyle kendinin akıl sağlığının yerindeliğinden şüphe duydu.. ki bu şekilde bir bildirim almış..
Fe lâ tutııl mukezzibîn(mukezzibîne).
1. fe : artık, öyleyse 2. lâ tutıı : itaat etme 3. el mukezzibîne : yalanlacılar, tekzip edenler
Öyleyse sen; yalanlayanlara uyma.
Neyi yalanlayanlar? Elçinin Muhammed ve vahyin Rabden olduğunu yalanlayanlar mı yoksa kalemi yalanlayanlar mı?
Veddû lev tudhinu fe yudhinûn(yudhinûne).
1. veddû : temenni ettiler (istediler) 2. lev tudhinu : eğer sen musamaha gösterirsen 3. fe : o zaman 4. yudhinûne : onlar müsamaha gösterecekler
Burada müsamaha istedikleri ne ola? Bence şu: bize dilediğini anlat ancak sistemimize dokunma..
Sistemleri nedir? En başta sömürü ve beraberinde,
sözünde doğruluk bulunmayan,Başkasını çekiştiren, söz taşıyan,hayrı engelleyen, İnsafsız ve sahtekar, mülk sahipleri..
Kötüler hayatta her zaman iyilerden 1 sıfır öndedirler.. aç açık kalmazlar, sırtları pek olur, çıkarlarına ters ne olursa olsun, isterse Allah olsun kaale almazlar..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
1. se-nesimu-hu : ona yakında damga basacağız (yakında onu damgalayacağız) 2. alâ el hurtûmi : hortumu, burnu üzerine
Yakında biz onun burnunu damgalayacağız.
Şimdi bizim mealciler insanı fil yapmışlar ve demişler ki, buradaki hortum, burundur.. çünkü hortum, filin burnudur.. çoğunluk mealde geçen kelime bu.. hortum=burun.. böyle bir yorum için elbet palavralarında üretilmesi gerek, bulmuşuz bir ebu cehil.. vur aşağı vur yukarı adamcağızı.. bu ayet bir kere, tek birey için değil, o tanıma uyan herkes için söylenmiştir.. ebucehil için safsatası böylece çöker..
bu ayetin anlattığı burun vs değildir.. burada anlatılan kibirli egodur.. onun o egosunu kırmakla kalmayacağız, onu kendinden nefret eder hale getireceğiz..
Yevme yukşefu an sâkın ve yud’avne iles sucûdi fe lâ yestetîûn(yestetîûne).
1. yevme : gün 2. yukşefu : açılır, açığa çıkar (sırlar) giderilir 3. an sâkın : perde, sırlar, gerçekler 4. ve yud'avne : ve davet edilirler 5. ilâ es sucûdi : secde etmeye 6. fe : artık, fakat 7. lâ yestetîûne : muktedir olamazlar, güçleri yetmez...
bu adamlar secdeye davet edilirler ama artık secdeye muktedir olamazlar..
MUKTEDİR.. gelenekselcilere göre, haydi secde edin yerlere kapanın.. ama güçleri yetmez..
oysa doğrusu şu; SECDE ZAMANI GEÇMİŞTİR.. artık perdeler açıldıktan sonra secdenin ne yeri var nede anlamı.. buradaki muktedirden kastın aslında, dünyaya bir daha dönüş için güç istendiğidir.. ama o güç nerede heyhat!.. zaman geldi ve iş bitti..
Hâşiaten ebsâruhum terhekuhum zilleh(zilletun), ve kad kânû yud’avne iles sucûdi ve hum sâlimûn(sâlimûne).
1. hâşiaten : korkudan ürpermiş halde 2. ebsâru-hum : onların bakışları, gözleri 3. terheku-hum : onları kaplar, bürür 4. zilletun : zillet 5. ve kad : ve olmuştu 6. kânû : oldular, idiler 7. yud'avne : davet edilirler 8. ilâ es sucûdi : secdelere, secde etmeye 9. ve hum : ve onlar 10. sâlimûne : salim, sağlam, selâmette
Gözleri korkudan ürpermiş halde, onları bir zillet kaplar. Onlar, salimken (sağlıklı ve selâmette iken) secde etmeye davet olunmuşlardı.
alacasız kusuru olmayan inek.. rengi tm kıvamında.. bu kelimenin kuranda bedenen bir hastalık, sağlıksızlık anlamına gelen tek ayetine rastlamadım.. bu kelime bedenen bir rahatsızlığın karşılığı değil, bu kelime bir DURUM' un anlatımıdır.. içinde bulunulan hal..
oysa bizim mealciler buradaki salimune kelimesini NAMAZA uduracaklar ya, ne etsinler eylesinler de kırpsınlar parçalasınlar, o kelimenin ASLINI HEDER eylesinler..
ayete dikkatle bakın..
korkudan gözler kaymış, baygınlaşmış, endişe ve keder almış başını yürümüş.. bunun karşılığı nedir? dizlerin tutmaması mı? ve sonra bir uydurma daha, efenim secde edecekleri yer kızgın sac o yüzden edemiyorlar.. veya bunlar tüm sağlıklarını yitirmişler de o yüzden eğilemiyor gariplerim..
elbette bu palavralar değil.. adamların gözü gönlü kaymış, bakışlar baygınlaşmış.. adamı idam etmenin ilk kuralı, hasta olup olmadığına bakmaktır.. burada anlatılan HAL psikolojik olarak bir tükenmişliktir.. umutsuzluktur/umudun bitttiği yerdir.. işte bu ayette geçen, siz sağ salimken ifadesinden kastın, siz bu TEHDİT le karşılaşacağınızı duyup, önemsemeden keyf içinde gülüp geçtiğiniz zamanlardır..
ayrıca 42 ve 43 e bakıldığında SECDEYE DAVET kavramının, açıkça .. EĞER GÜCÜNÜZ VARSA.. ama muktedir değiller.. GÜCÜNÜZ YETİYORSA DÖNÜN DE DÜNYAYA BİR DAHA DENEYİN.. anlamında olduğu tartışma götürmeyecek kadar açıktır..
Eğer siz dogma bağımlısı olarak vahyi değil orijinalinden Allahtan bile direkt alsanız, yanlış anlarsınız.. secdeye namazdaki secde salata namaz olarak bakan adamın yapacağı mealde elbet o yönde olacaktır ve hatta ahrette bile neredeyse adama namaz kıldıracak kadar ileri gideceklerdir..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tekun ke sâhıbil hût(hûti), iz nâdâ ve huve mekzûm(mekzûmun).
1.
fe isbir
: artık sabret
2.
li
: için, ...e
3.
hukmi
: hüküm, hükmü
4.
rabbi-ke
: senin Rabbin, Rabbinin
5.
ve lâ tekun
: ve sen olma
6.
ke
: gibi
7.
sâhıbi
: sahibi
8.
el hûti
: balık
9.
iz
: o zaman
10.
nâdâ
: nida etti, çağırdı
11.
ve huve
: ve o
12.
mekzûmun
: öfkeli olan, çok gamlı, çok hüzünlü olan
O halde sabret rabbının hukmüne de sahib-i hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
Uyarıya dikkat!
balık sahibi gibi/balığın dostu olma..
BALIK OLMADIĞIN HALDE..elçi sabredemedi diyelim.. ne olacak o zaman?
balık sahibi/balığın dostu gibi olacak.. gibi olacak..
balık sahibi/yoldaşı olmak ne demek?
orası çöl, balık ne arar?
orada balık, tezgahtaki ipek, sebze meyve bağ bahçe altın gümüş heves, nefs, arzu, mülk hırsı, hurma, deve sütü, eti kemiği..
Yunus peygamber halkına vaaz etti ancak edeceği kadar değil, baktı ki sabredemiyor, o zaman elçiliği bıraktı benim işim değil, benim işim tekrar rızk peşinde koşmak deyip o ulvi makamın kıymetini bilmedi.. terk etti uyarıcı olarak aralarından çıktığı yurdu.. ancak diğer şehirde rızk derdine düştü, ne dost var nede bir lokmasını pay edecek adam.. barınamadı..
barınamadığında zaten hatasını anlamış ve kendine kızmaktaydı, bitkin ve çaresiz düştü kısa zamanda.. ve Allah ona acıdığında, en değersiz bir adam olarak çalıştı, çabaladı ve ancak dönebildi terk ettiği yurduna.. Allah bilir.. gemi bana göre, bir seyir/süreç, ikametgah, yurttur.. gemiden atılmak barınamamaktır.. diğer yurda geldiğinde diğerlerinden bazıları onu tanımış(kura çekmişlerdi) ve onun elçilik yaptığı ve dolayısıyla mecnun oluşuna dem vurarak onu dışlamışlardı.. yine o toplumdan en değersiz görülenlerden biri ya da birileri ona yardım elini uzatmış ve destek olmuşlardı da o da, tekrar zindelik içinde yurduna dönebilmişti.. kabak çok çabuk büyür, kısa zamanda çok alan kaplar ama değersizdir.. o toplumun en değersizleri derken en alt tabakadakilerin ona yardım eli uzattığını düşünüyorum.. bir çeyrek ekmek sahibinin, ekmeğini yarıya bölmesi gibi.. doğrusunu Allah bilir.. benim ki sadece yorum..
ve eğer Muhammed elçi de sabretmeseydi, öfke duyup gazap dileyeydi yani KARŞI geleydi, o da balık tarafından yutulmuş olacaktı.. Rızkın insanı yutması balığın yutması olsa gerek.. rüyalarda balık rızktır.. ama bu rızk, zahmetle elde edilen cinstendir..ne kadar büyük olursa olsun..
zahmetle elde edilen şeyin sonucu sadece buhrandır sıkıntıdır..
Yunus elçi, elçilikten istifa etti etmesine de sıkıntı ona bu sefer daha beter yapıştı.. elçi Muhammedde elçilikten istifa edeydi, o da sabret denilen sıkıntının misliyle içine düşecekti..
yani,
O halde sabret rabbının hukmüne de buhrana düşen uyarıcı gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Öncelikle özel mesajlaşmamızda belirttiğim gibi;açtığın başlık ve halis niyetinden dolayı tebrik ederim. Kalbin mutmain olsun...
Burada yapılanın ne olduğunu,çerçevesini iyi belirlemek gerekir diye düşünüyorum...
Tercüme mi? Tefsir mi? Tevîl mi?
Birde ister istemez şu soruyu sormak gerekiyor;
Nerede "Liderimiz"dediğiniz...Arabca uzmanı olarak gördüğünüz insanlar?
Neden DESTEK vermiyorlar?
Evet gerçek şu ki bizim Liderimizde,Üstadımızda,Mehdimizde yalnız ve bir Tek KUR'ANdır.
O Kendisini halis niyetle okuyanın gönlüne göre/niyetine göre KONUŞAN KİTABdır...
Şu aşamada nasıl katkıda bulanabileceğimi bilemiyorum zira Ortak Aklın işletilmesi için uygun ortam henüz sağlanmış değil...ama takib ediyorum,tüm gerçek Hanif Dostara sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum.
selam ile...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Burada yapılanın ne olduğunu,çerçevesini iyi belirlemek gerekir diye düşünüyorum...
Tercüme mi? Tefsir mi? Tevîl mi?
Birde ister istemez şu soruyu sormak gerekiyor; Nerede "Liderimiz"dediğiniz...Arabca uzmanı olarak gördüğünüz insanlar?
Neden DESTEK vermiyorlar?
Selamlar UlulEbsar,
burada yapılmaya çalışılan tam olarak şu; her bireyin elinde bir tası var ve onunla dereden buradaki havuza su taşınıyor.. yani mevcut meallere bakıldığında vaziyet fecaat..
birgün balık yerken, en ufağımız gayet alaycı ve sırıtkan bir gülümsemeyle elindeki balığı ağzına attı ama gözleri bende..
neden yaptığını biliyordum.. ben tek kelime etmeden o dedi ki,
işte ben balığı yuttum.. balık beni değil..
yani öyle bir sözlerle karşımıza çıkıyorlar ki meal diyerek, 7 yaşındaki bir çocuğun alayına bile sebep olacak şekil ile..
bu başlığa katılanlar içinde motamot çeviri yapabilecek kimse yok bildiğim kadarıyla, ancak takip ettiğimiz bir yol var o da şu; ayetlerin ne anlattığını kavramaya çalışmak ve sonra mevcut meal yanlışlığı yerine o kavrayabildiklerimizi mealin yerine koymak, eleştiriye sunmak ve en azından anlaşılır şeklini ortaya koymak..
ve
Birde ister istemez şu soruyu sormak gerekiyor; Nerede "Liderimiz"dediğiniz...Arabca uzmanı olarak gördüğünüz insanlar?
Neden DESTEK vermiyorlar?
demişsin.. bunun nedenini bende bilemem.. bilseydim eğer, şu sebeple katılmıyorlar derdim.. saygılarımla
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Yevme yukşefu an sâkın ve yud'avne iles sucûdi fe lâ yestetîûn(yestetîûne).
1. yevme : gün
2. yukşefu : açılır, açığa çıkar (sırlar) giderilir
3. an sâkın : perde, sırlar, gerçekler 4. ve yud'avne : ve davet edilirler
5. ilâ es sucûdi : secde etmeye
6. fe : artık, fakat
7. lâ yestetîûne : muktedir olamazlar, güçleri yetmez...
bu adamlar secdeye davet edilirler ama artık secdeye muktedir olamazlar..
MUKTEDİR.. gelenekselcilere göre, haydi secde edin yerlere kapanın.. ama
güçleri yetmez..
oysa doğrusu şu; SECDE ZAMANI GEÇMİŞTİR.. artık perdeler
açıldıktan sonra secdenin ne yeri var nede anlamı.. buradaki muktedirden kastın
aslında, dünyaya bir daha dönüş için güç istendiğidir.. ama o
güç nerede heyhat!.. zaman geldi ve iş bitti..
Öncelikle şunu ortaya koymak gerekiyor;Bu Ayeti Çevirmek/Meallendirmek
mi istiyoruz?
Yoksa “Ben bu Ayetten şunu/şunları anlıyorum” mu demek istiyoruz?
Sevgili Prangasız ben ikincisini görüyorum.Bu elbette her insanın
hakkı hatta Görevi…
Ayetleri yorumlamak…
Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta,Ayette hiç geçmeyen
cümleleri ve geçen kelimeleri ayrı ele almak gerekir.
“Dünyaya geri dönüşü işaret eden” hiçbir kelime yok.MUKTEDİR K-D-R
kökünden geliyor ve Kader bir taKDiRyani Karar verme ve Uygulama yetkşisine işaret eder.
Dolaysı ile burada anlamamız gereken öyle bir Yetki/Güç ve Yeteneğe
sahib olmayacaklarıdır.
SECDE bildiğiniz gibi İÇTEN KABULLENMEdir.Peki bu içten kabullenme
için ne gerekiyor? ÖZGÜR İRADE
Demek ki O Gün/Dönem insanların özgür iradesi ellerinden alınmış
olacak ve istemeye ve Kabullenmeye dahi yetkileri olmayacak.
Ne zaman? Sırlar ortaya döküldüğü (yekşafu/inkişaf) ve
perdelenenler (sâkın)sakınılanlar kaldırıldığı zaman.
Hâşiaten
ebsâruhum terhekuhum zilleh(zilletun), ve kad kânû yud'avne iles sucûdi ve hum
sâlimûn(sâlimûne).
1. hâşiaten : korkudan ürpermiş halde
2. ebsâru-hum : onların bakışları, gözleri
3. terheku-hum : onları kaplar, bürür
4. zilletun : zillet
5. ve kad : ve olmuştu
6. kânû : oldular, idiler
7. yud'avne : davet edilirler
8. ilâ es sucûdi : secdelere, secde etmeye
9. ve hum : ve onlar
10. sâlimûne : salim, sağlam, selâmette
Gözleri korkudan ürpermiş halde, onları bir zillet kaplar. Onlar, salimken
(sağlıklı ve selâmette iken) secde etmeye davet olunmuşlardı.
alacasız kusuru olmayan inek.. rengi tm kıvamında.. bu kelimenin kuranda
bedenen bir hastalık, sağlıksızlık anlamına gelen tek ayetine rastlamadım.. bu
kelime bedenen bir rahatsızlığın karşılığı değil, bu kelime bir DURUM'
un anlatımıdır.. içinde bulunulan hal..
oysa bizim mealciler buradaki salimune kelimesini NAMAZA uduracaklar ya, ne
etsinler eylesinler de kırpsınlar parçalasınlar, o kelimenin ASLINI HEDER
eylesinler..[QUOTE]
ayete dikkatle bakın..
korkudan gözler kaymış, baygınlaşmış, endişe ve keder almış başını yürümüş..
bunun karşılığı nedir? dizlerin tutmaması mı? ve sonra bir uydurma daha, efenim
secde edecekleri yer kızgın sac o yüzden edemiyorlar.. veya bunlar tüm
sağlıklarını yitirmişler de o yüzden eğilemiyor gariplerim.. elbette bu
palavralar değil.. adamların gözü gönlü kaymış, bakışlar baygınlaşmış.. adamı
idam etmenin ilk kuralı, hasta olup olmadığına bakmaktır.. burada anlatılan HAL
psikolojik olarak bir tükenmişliktir.. umutsuzluktur/umudun bitttiği
yerdir.. işte bu ayette geçen, siz sağ salimken ifadesinden kastın, siz bu
TEHDİT le karşılaşacağınızı duyup, önemsemeden keyf içinde
gülüp geçtiğiniz zamanlardır..
Sevgili Hanif kardeşlerim;
Ben nacizane kelime kelime ilerlemekten
yanayım.:Çünkü ben Ayetlerde kullanılan her bir kelimenin ÖZENLE kullanıldığı
kanaatini taşıyorum.
Onları birer inci olarak
görüyorum.Dökmeden,İsraf etmeden OKUMAyı çok önemsiyorum…
Burada yine kelime kelime ilerlemeyi tercih ediyoruz…Soru sorarak…
;Haşiyeten bir korku… ama nasıl bir korku? HAŞYET içinde SAYGI
barındıranbir korkudur.
Arabcada en az 4-5 çeşit korku ifade eden kelime vardır.Misal Rahbette
kullanılabilirdi…Rahbet bir korkuyu ve o korkuya verilen kaçma tepkisinide
içinde barındırır.Haşyet ise saygıyı ve korku karşısında kilitlenmeyi
barındırır.
İşte bu nuanslar bana göre önemlidir ve heba edilmemelidir.
Ebsaru hum..Onların Bakışları ve Görüşleri…terheku hum zilletun
Zillet GÖLGE olarak algılanmalı.Bunun yanı sıra ASLININ yanında
ZİLLET daha AŞAĞI anlamında kullanılır.O nedenle zillete düşmebir Değer kaybı
olarak kullanılır.
Salimken aslında yine ÖZGÜR İRADEye yapılmış bşr Atıfdır.Yani
ellerinde özgür iradeleri varken içten Kabullenmeye davet edilmişlerdi ama o
şanslarını kullanmadılar.Şimdi GERÇEK karşısında değersiz ve korku içinde
kalakaldılar.Kaybettiler.
Selam ile Sevgili dostlar.
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma