Yazanlarda |
|
hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur’ân bazı mutlak ifadelerini değişik yerlerde bir sebebe bağlayarak kayıtlar. Bazen sebebin zikredilmediği Kur’ânî ifadeyi bütüne arzetmeden, müstakil olarak ele almak, kişiyi, Kur’ân’ın amacına ters düşen sonuçlara götürebilir.Bu bakımdan herhangi bir şeyin sebebinin zikredilmesiyle açıklanması, Kur’ân’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasında itina gösterilmesi gereken hususlardandır.
Mesela Kur’ân bazı yerlerde, birtakım insanların kalplerinin mühürlendiğinden, gözlerinin hakkı görmekten perdelendiğinden, herhangi bir kayıtlamada bulunmaksızın bahsetmektedir. (Bakara 7; En’âm 46) insan bu ayetleri okuduğunda ister istemez cebr(zorlama) anlayışına düşebilir. Nitekim vakıâda da öyle olmuştur. Cebriyenin dayandığı ayetlerden birkaçını bu mutlak ifadeli ayetler teşkil etmiştir.
Kur’ân’da “ خَطَمَ Hatem” طَبِعَ Tebi’a” fiilerini Türkçe olarak söylersek “mühürledi/iz bıraktı” anlamında kullanılmaktadır. Bu iki kelime müterâdifdir,aynı manayı ifade etmektedir. Ayrıca “لَعَنَ Le’ane” kökü de bazı mana çerçevelerinde aynı anlamı vurgulayabilmektedir.Biz özelikle bu üç kelimenin içinde bulundukları psikolojileri itibariyle, bu insanların inkarları (Nisa 155; Araf 101; Nahl 108), haddi aşmaları (Yunus 74), mütekebbir (büyüklenen) ve gaddar olmaları (Ğafir 35),nefsî arzularını ilah edinmeleri (Casiye 23)ve ona tabi olmaları (Muhammed 16) dahası önce iman edip sonra küfrü seçmeleri (Münâfikûn 3) gibi sebeplerden ötürü böyle bir duruma düştüklerini ifade eden bazı Kur’ân ayetleridir. Gerçekten ilgili ayetler, siyâk-sibâk çerçevesinde alındığında, durup dururken insanların kalplerinin mühürlenmesinin söz konusu olmadığı, aksine yapıp ettiklerinin sonucunda böyle bir hale düştükleri açıkça anlaşılmaktadır.
Üstelik kalpleri mühürlenen insanların iman tarafını seçip seçmemekte muhayyer olmadıkları yolunda bir anlayış Kur’ân’ın genel zihniyetine aykırıdır.Nisâ Suresinin 155.Ayetinde “Allah inkarları sebebiyle onların kalplerini mühürledi” ifadesinden sonra devamla “…bu bakımdan ancak pek azı inanırlar” ifadesiyle azda olsa bu insanların bir kısmının inanabileceği gösterilmiştir. Fakat imandan sonra küfrü seçenlerin genellikle kolay, kolay tekrar hidayete ermelerinin –Kur’ân’ın çeşitli pasajlarından anladığımız kadarıyla- uzak bir ihtimal olduğu görülmektedir. (Âl-i İmran 86,90;Nîsa 137; Münâfikûn 3)
Müstakil ele alındığında Kur’ân’ın zihniyetine uygun olmayan sonuçlara götürecek mahiyetteki bazı ayetlerin, kendilerini kayıtlayan diğer ayetlerle birlikte değerlendirildiğinde büsbütün değişik bir mana kazandıklarının görülmesiyle ilgili bir örnek daha vermek istiyoruz.
Allah bazı ayetlerde, dilerse herhangi bir topluluğun hayatiyetine son verip, yerine yepyeni bir topluluk getireceğini açıklamaktadır. (Nisa 133; En’âm 133; İbrahim 19; Fâtır 16). İlk nazarda Kur’ân’ın, konuyla alakalı olabilecek diğer pasajlarına bakmadığımızda bu durum, muhataba, cebr varmış gibi bir intiba vermektedir. Fakat bu ayetleri, Kur’ân’ın diğer bölümlerindeki benzer veya yakın anlamlı âyetlerle birlikte düşündüğümüzde cebrin söz konusu olmadığını müşahede etmekteyiz. Çünkü diğer ilgili Kur’ân pasajlarında Allah’ın, insanların, peygamberlerin taşıdığı mesajdan yüz çevirmeleri (Hûd 57; Muhammed 38) işleyip durdukları birtakım günahları, haksızlıkları ve isyanları sonucu (Maide 54; En’am 6; Tevbe 39;Yûnus 13; Mü’minûn 31,32,33) onları ortadan kaldırıp yerlerine itaatkâr nesiller getirmesi (Nisa133; En’am 133; İbrâhîm 19; Fatır 16) anlatıldığını görüyoruz. Yani bazı nesillerin helakına sebep, yine kendi davranışları olmaktadır. Allah’ın sosyal olaylardaki adet (Kanunu) budur. Bu ayetlerin ışığı altında Allah’ın dilemesinin, bir yerde tutum ve davranışlarına göre tecellî ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü ilgili ayetlerde, nesillerin helâk edilip yerlerine yenilerinin getirmesi işi, bazı özel şartlara ve sebeplere bağlanmıştır. Bu da, yukarıda ilk bakışta aksettirdikleri mana itibariyle bizi zorlama anlayışına götürebileceklerini ifade ettiğimiz ayetleri bu açıdan kayıtlamaktadır.
Kur’ânî bütünlük içerisinde Allah’ın dilemesi bu ve buna benzer ayetlerde, insanın acizliğini Allahın kudret ve azametini vurgulayarak kullara Allah’a teslim olma duygusunu yerleştirmektedir. Kur’ân’daki bu âyetler, gerçekten kulların benliğinde, Allah’ın tapınmaya lâyık yegane varlık olduğu, O’nun kudretini ve azametini her zaman görüp hissetmeleri gerektiği şuurunu iyice pekiştirmek; varlık âlemini yaratıp bir kenarda oturmayan, kâinattaki hadiseleri bütün yönleriyle takip eden bir Allah anlayışını ikâme etmek noktasında fevkalade mühim rol oynamaktadır.
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|
Yukarı dön |
|
|
hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah (c.c.) Rum sûresi âyet 30'da "Sen yüzünü hanif olarak dine çevir. Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa o fıtrata çevir" buyurur. Bu âyete göre Allah bütün insanları İslâm fıtratı üzerine yaratmıştır. Tertemiz pırıl pırıl yaratılan insan zamanla çevrenin etkisiyle kirlenmeye başlıyor. Aynanın üzerindeki tozlar silinmeyince zamanla aynayı kapattığı gibi günahlarda kalbi kapatıyor, küfür ise kilitlenip mühürlen¬mesine sebeb oluyor. Allah’ın buyruklarına karşı (kör,sağır ve dilsiz tavrı takınarak) kibirlenen zorbaların ve nefsinin arzuları doğrultusunda yaşıyanların bu davranışları nedeniyle kalpleri Allah tarafından mühürlenmesine neden olmaktadır. (2/18;40/35;45/23) Meşru olmayan işlerle uğraşan ticarethanelerin kapatıldığı gibi, meşru olmayan işlerle uğraşanların gönlü de -doğal olarak- kapatılır. 42/Şura 24 âyeti, bu mühürlenişten peygamberin bile müstesnâ olmadı¬ğını vurgulamaktadır. Aynı şekilde En'âm/93'de Hz.Muhammed’ten buyana Kur’an dışında vahyin olduğunu iddia edip Allah’a isnad ederek Allah'a iftira edenlerin, en zalim kişiler oldukları belirtilmektedir. “Andolsun; biz bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali getirip anlattık…“İşte, Allah (Kur'an'ın kadrini) bilmeyenlerin kalplerini mühürler.” (30/Rum 58-59). İlahi bilgi Vahy, gönlün gıdası, cehalet ise karanlıktır.(2/257) Gönlün doymadığı yer doğal olarak ıssız kalacaktır. Issız olan yer de kilitlenir. Onun için, bilgisiz kalan gönüller zamanla mühürlenecektir. 10/Yunus 74;4/Nisa155. âyetlerinde Yalanlayıp iman etmeyenlerin, haddi aşan inkarcıların kalplerinin kılıflanması veya mühürlenmesi, onların irade ve tercihlerini bu yönde kullanmış olmalarına bağlanmıştır. Yûsuf sûresinin 105. âyetinde de kâfirlerin yer ve göklerde mevcut olup Allah'ın varlık ve birliğini gösteren nice delili (âyet) görmemek için yüzlerini çevirip geçtikleri ifade edilmiş, böylece "kalplerin kılıflanması ve mühürlenmesi"nin mânasına, sebebine ve bu oluşta kulun tesirine ışık tutulmuştur. Demek ki mühürlenmenin, kulun özgür iradesiyle yaptıklarının neticesine göre gerçekleşmektedir. Şu rivayet te konuya bir başka yönden açıklık getirmektedir: “Mümin bir günah işlediğinde onun kalbinde bir nokta oluşturur. Kul tövbe eder, günahı terkeder ve pişmanlık duyarsa kalbinden o lekeyi siler; aksine günaha devam eder ve arttırırsa leke de artar, sonunda bütün kalbini kaplar ve kilitler. "Hayır! Gerçek şuki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır" (83/Mutaffîfîn 14)
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|
Yukarı dön |
|
|
muhliskul Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba,
Sayin hatirlatici, bu konunun baslangicindaki ifadelerinize katilmamakla birlikte, son uc mesajinizin tamamen net bir kuran anlayisini yansittigini belirtmek isterim.
Oncekilerin boylarini asan islere gireserek, kendilerini ve insanlari cikmaza surukledigi hatalardan uzaklasip, konuyu bu merkeze tasimaniz cok guzel.
Biz fizik alemine intikal etmis alanlarda akil yurutme becerisine sahip oldugumuzu untmamaliyiz.Gaybin ilmi elimizdeymis gibi, Allah'in zatina yonelik spekulasyonlara girmemeliyiz.
Allah'a emanet
|
Yukarı dön |
|
|
hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an adina cinayet=kader/cebr = Faturayı Allah'a çıkartma
ZUNTKAM OLAN ALLAH'IN KAHHAR FERMANIYLA
İbn Kuteybe’nin Te’vîlu Müşkili’l Kur’ân kitabında “lafzın manaya Muhalif olması” ana başlığı ve “genel bir ifadeden Hususî bir mananın kastedilmesi” alt başlığı altında, Zariyat Suresi’nde geçen (Cinleri ve İnsanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım) (Zariyat 56) ayetinde cin ve insanlardan, sadece müminlerin kastedildiğini ve Araf Suresi’ndeki “Cehennem için bir çok cin ve insan yarattık” (Araf 179) ayetinin de bunu gösterdiğini ifade etmektedir. Kendisi Zariyat Suresi’ndeki ayette herhangi bir problem olmamasına rağmen, adeta bir problem ihdas etmiş ve olmayan bir problemi ortadan kaldırma gayretine düşmüştür. Halbuki doğru olanı, A’raf suresindeki ayeti, Zariyat ayetiyle açıklamaktı. Eğer bir Problem söz konusu ise, o da Araf Suresi’ndeki ayettedir. Sebebine gelince, Orada Allah’ın cinlerden ve insanlardan çoğunu, cehennem için yarattığı ifade edilirken, zihinlerde adeta bu varlıkların, hiçbir seçim hakları yokmuş gibi bir intiba uyandırmaktadır. İşte asıl Problem budur.
İbn Kuteybe’nin bu değerlendirmesine göre, Zariyat Suresi’deki ayetin manası: (Ben bazı insanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.” şeklinde olmaktadır. O zaman akla şu soru geliyor: öyleyse öbürlerini niçin yaratmıştır? İbn Kuteybenin yaklaşımına göre bu sorunun cevabı “Başkalarına kulluk etsinler diye yarattım” gibi anlamsız ve Kur’ânî olmayan bir cümle olabilir. İbn Kuteybe’nin buradaki hatası, bize göre onun, bu konuda Problem bulunan bir ayete başvurmuş olmasıdır.Bir kere Zariyat Suresi’ndeki ayete böyle bir anlam yüklemek, Kur’ân’ın bu konudaki zihniyetine taban tabana zıt düşer. Kur’ân’da Allah’ın hayatı ve ölümü imtihan için yarattığını (Mülk 2) bütün peygamberlerin çağrısının da, hep “Ey insanlar! Allah’a kulluk edin ve Tağuttan(haktan uzaklaştırandan)kaçının” şeklinde olduğunu ifade eden bir çok ayet vardır. Hepsinden önemlisi, Kur’ân’ın gönderiliş gayesi, insanları Allah’a kulluğa çağırmak değil midir? (BKZ.Bakara 21; Nisa 36; Maide 72,117; A’raf 59,65,73,85; Hûd 50,61,84; Nahl 36; Müminûn 23,32; Neml 45)
İşte Kur’ân’ı, kendi bütünlüğü içinde anlamamanın doğurduğu sonuç! Kanaatimize göre burada düşülen hata, Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsirinden, sadece,aynı lafızları veya aynı manayı veren lafızları bünyesinde bulunduran iki ayetin birbirini açıklamasını anlamak gibi bir hatalı görüşün sonucu olabilir. Oysa birinci bölümde de etraflıca temas ettiğimiz gibi,Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsiri, yalnız bundan ibaret değildir.
Şimdi hazır “cehennem için bir çok cin ve insan yarattık” ayetinden söz açılmışken, bu ifadeden ne anlaşılması gerektiğini Kur’ânî bütünlük içerisindeki durumunu ele alalım. Önce ifadeyi, sevkedildiği ayetin bütünlüğü içerisinde incelersek, ayetin devamında cehennemlik olan bu kimselerin kalpleri olup anlamadıkları, gözleri olup görmedikleri, kulakları olup işitmedikleri ifade ediliyor.(…Onların kalpleri vardır anlamazlar, gözleri vardır ama görmezler, Kulakları vardır ama işitmezler…) Bu ipucundan hareketle, aynı nitelikleri taşıyan kimselerden söz eden diğer Kur’ân birimlerine bakıyoruz ve Ahkaf Suresi’nin 26. (Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik, ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira Allah’ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı. ) ayetinde bu insanların niçin böyle vasıflandırıldıklarını öğreniyoruz. Ayetten Allah’ın bu insanlara kulaklar, gözler ve kalpler verdiği, fakat onlara, ne kulaklarının ne gözlerinin ve ne de kalplerinin fayda vermediği, çünkü Allah’ın ayetlerini inkar ettikleri anlaşılıyor.
Kulların, kendi iradeleriyle iman veya küfrü seçebilecekleri ) Allah’ın haksızlık yapmayacağı Herkesin yaptıklarının türüne göre öte dünyada karşılık göreceği ve dahası hayatın ve ölümün, kimlerin iyi işler yapacağının belirlenmesi hikmetine binaen yaratıldığı gibi hususlar, Kur’ân’ın ortaya koyduğu gerçeklerdir. (BKZ.2/256; 18/29; 73/19 (3/182; 8/51; 22/10; 41/46; 50/29)(16/90;Rum 44; 40/40;45/15) (67/ 2)
Bir örnek daha vererek konuya son verelim: İsra Suresi’nin 16. ayetinde: “Biz bir beldeyi helak etmek istediğimizde oranın şımarık varlıklarına emrederiz, onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir, yok olmayı hak eder…” Şurası bir gerçektir ki Allah’ın, Teşrii olarak kötülüğün yapılmasını emretmeyeceği hususu,Kur’ân’ın genel yapısı içinde yerleştirmek istediği temel prensipleri ihtiva eden bir çok Kur’ân birimiyle sabittir. Allah’ın kötülükleri –açık olsun, gizli olsun- yasakladığı (6/151 ; 7/28-33; 16/90; 29/45) ve daima iyiliği emrettiği (2/195; 7/157; 9/120; 16/90), bununla da kalmayıp, kullarına özellikle iyiliği emretme ve kötülüğü engelleme görevi verdiği hususu (3/104,110; 9/71; 32/17) Kur’ân’ın önemle vurguladığı temel gerçeklerdir. Bu bakımdan Allah’ın, bazılarına şu şu kötülükleri yapmanızı emrediyorum, dediğini farzetmek bile Kur’ân’ın esprisine ve indiriliş gayesine ters düşer. Çünkü Kur’ân kötülükleri kökünden silip atmak, iyiyi doğruyu, hakkı ve hakikatı ikame etmek için gelmiştir.
Biz bütün bunların yanında “ تّرّفّ te-re-fe“ kökünden türeyen kelimeleri ihtiva eden ayetlere ve onların geçtiği mana çerçevelerine baktığımızda, nimetler içinde boğulan bazı insanların, küstahlıkla, Allah’ın gönderdiği elçileri tanımadıklarından (34/34) Allah’ı ve ahiret gününü inkar ettiklerinden (23/33) günahkar olduklarından (11/116) ve atalarının gittikleri yoldan ayrılmamakta ısrar ettiklerinden bahsedilmektedir. 34/23
İlgili ayetlerden anlaşılmaktadır ki bu insanlar, zaten davranışlarıyla, Allah’ın elçilerine karşı gösterdikleri tavırlarla içinde yaşadıkları toplumu dejenere etme uğraşında olanlardır. Yani bu insanlar, belki rahata düşkünlüklerinden, belki kıskançlıklarından, belki de menfaatlerinin elden gideceği endişesinden dolayı, peygamberlere hep muhalif olmuşlardır. Tabiatiyle Allah, onların bu kötü vasıflarını sayarken, kendilerini yermekte kötülemektedir. Allah’ın böyle kimselere toplumda, fenalık yapmalarını emretmesi mümkün olabilir mi?
Başka ayetlerde refahın, insanoğlunu azdıran faktörlerden biri olduğu dile getirilmektedir. Mesela, Şuayb (a.s.) zenginliğin, kavmini saptırma, ihtimalinden dolayı, onların, kuşatıcı bir günün azabına uğramalarından endişe etmiştir. ( “doğrusu ben sizi bolluk içinde görüyorum ve hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum… Hûd 84)
Zaten “مُتْرَفْ Mütref“ kelimesinin geçtiği mana çerçevelerinde helak edilme konusu, hep ortak bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Kaldı ki, Allah, peygamberleriyle dahi melek vasıtasıyla veya perde arkasından konuşarak emirlerini verir. Acaba bu varlıklı insanlara böyle bir emri nasıl vermiştir? Meseleye bu açıdan baktığımızda Nahl 36. ayetinde bunun peygamber vasıtasıyla, Nisa 60. ayetinde de emrinin Tağutu (Allah’ın ölçülerinin dışındaki ölçüler ve o ölçüleri koyanları) reddedip yalnızca Allah’a kulluk edin olduğudur.(Zümer 17)
Kur’ân bizi haklı çıkarsın diye değil, bizi hakka ulaştırsın diye ele alınmalıdır.
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|
Yukarı dön |
|
|
gercek_neyse Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 08 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 45
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam hatırlatıcı, bazı şeyleri bilmemiz gerekmez. yoksa veli olalım derken deli olabiliriz. boşverin kardeşim bunları, biz Allah'ın emirlerini elimizden geldiğince yerine getirelim yeter.
|
Yukarı dön |
|
|
hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
veliliğin yolu aklı doğru modda çalıştırmaktan geçer.Deliliğin ise tam tersi
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|
Yukarı dön |
|
|
tigin Newbie
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Gönderilenler: 32
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Allah'ın sıfatlarından biri de gayb'ı, geleceği ve tabii herşeyi bilen olmasıdır.
Bizler insan olarak aklımızla düz mantık yürütünce "madem olacak herşey biliniyor, gelecek kayıt altında ne yaparsak yapalım hiçbişeyi değiştiremeyiz" diyemeyiz.
Siz zamanın gelecek olgusundan bahsediyorsunuz ama geleceği de, zamanı da Allah yaratmadı mı?
Bize düşen Kuran'ın emir ve buyruklarına teslim olmamız, ona uygun yaşamaya çalışmamızdır(birey ve toplum olarak).
Gelecekte yapacak olduklarımızı Allah'ın bilmesi bizim irademizle hareket etmemize ve irademizle günah/suç işlememize engel değildir.
Siz otobüste yaşlı teyzeye yer de verebilirsiniz, bıçaklayıp öldürebilirsiniz de. Ne yapacağınızı nasıl davranacağınızı Allah elbette bilir ama bu sizin iradenizi ortadan kaldırmaz.
Aklımızı iyi kullanalım ve anlayalım lütfen.
Selam olsun
|
Yukarı dön |
|
|
Xweser-Mirov Yasaklı
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba,
Kuran'da Allah Kendini, bizlere tanitmis; sifatlariyla ve isimleriyle..
Bunlardan birisi de Alim'dir. Simdi, oncelikle birseyi tartisirken, Alim sifatini Allah'in aklimizdan cikarmamiz gerekir.. Yani herseyi bildigini..
Nasil diye bir soru sorabilirsiniz ancak cevabini bulamazsiniz.. Allah'in varliginin basi ve sonu da yoktur.. Ahir ve Evvel'dir.. Biz, insanlar icin herseyin bir basi vardir, bir baslangicsizligi beynimiz kavrayamiyor, algilayamiyor, sadece bunun Allah icin gecerli oldugu ve O'na has oldugunu biliyoruz.
Ressam resim yapar, ancak yaptigi resim, tuvalda olanlari gozonunde bulundurarak, kendisini cizeni tanimaya calisir.. Dolayisiyle ancak, bu bu ozellikleri vardir.. Daglari cizdigine GORE cok guclu, cok renkli cizdigine gore, hayal gucu genis.. gibi..
Bizler de, O ressamlar ressaminin, bu dunyadaki eserleyiz ve ancak bu dunyada olanlarla O'nun tecellilerini kavrayabiliriz..
Bilgisinin kaynagi demek, bilgiyi bir yerden aliyor demektir yada bilgide kendi basina varolmus basi olmayan birseydir gibi..
Kardeslerim, tartismak guzel, Allah'in sifatlarini isimlerini konusmak guzel.. Ancak, birseyi unutmayalim, bizler ancak isim ve sifatlarini bilebiliyoruz..
Allah'in nasil bildigi, bilgisi ezeli mi degil mi.. ! Allah nasil yaratti, kainat yokken ne vardi.. Bu sorular, beynimizi asar..
Biz, insanlar daha sivrisinegin kanadinda ki yaratilis sanatini tam kavrayamadigimiz halde, kalkmis Allah'in bilgisinin ezeli mi oldugunu tartisiyoruz.. Allah, herseyi bildigini aciklamis.. Yetmiyor mu, nasilligini nasil anlayacaksiniz.. Allah'in nerede oldugunu bilmek gibi birsey oluyor bu...!!
Cunku, yapilan resim, ancak tuvaldekilerle, kendisini cizeninde boyle birsey oldugunu saniyor..
Siz, bir cocuga birsey anlatirken, universite ogrencilerine anlatiyormus gibi anlatirsaniz neolur ? O, cocuk onu anlar mi ??
Allah, Kuran'da bizlerin anlayacagi sekilde aciklamis emirlerini ve sifatlarini.. Yoksa, zamansizligi tarif etse, kim kavrayabilecek.. ?? Sasi bakar kalirdik.. ? Ya da mekansizligi.. ??
Allah gelecegi bilir demek, bizlerin anlayacagi bir ifadedir, cunku bizler icin gelecek vardir.. Ancak, Allah zaman ve mekandan munezzehtir..
Allah bildi, bilir, demek Allah'i zamanin icine almaz. Bu ifadeler, insanlarin kavrayislarini pekistiricidir. Cunku, gecmis ve gelecek bizler icindir.. Bunlar, guvencedir..
Gelin, biz tuvalda ki cizimleri iyice taniyalim ve bu Ressam'in cizdigi guzel Beyt'in icine girip, hayatimizi O'nun renkleriyle(emirleriyle) yasayalim..
Allah'a emanet..
__________________ Hayat sen ne güzelsin
|
Yukarı dön |
|
|
hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
BİLİYOR VEYA BİLMİYOR?
Bu iki seçenekten başka bir secenek yokmu?
Varrrrrrrrrrrrrrrrrr
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam hatırlatıcı.
hatırlatıcı yazdı: BİLİYOR VEYA BİLMİYOR? Bu iki seçenekten başka bir secenek yokmu Varrrrrrrrrrrrrrrrrr
Bildiklerini bizimle paylaşır mısın?
|
Yukarı dön |
|
|
|
|