| 
    
     | 
       
        | Yazanlarda |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          Bir rivayete göre Peygamber Ramazan ayında doğmuştur
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  fakat kaynaklarda bu konuda farklı bilgiler mevcuttur.
 Örneğin  İbn-ül Esir’in İbn İshak’tan verdiği rivayette
 şöyle anlatılmaktadır:
 Resûlullah Rebiülevvel ayının 12. gecesi pazartesi günü
 doğmuştur. Onun doğduğu ev İbn Yusuf’un evi olarak
 bilinir (İbnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih I, s, 462)
 Sahabelerden Mahreme’nin aktardığı bir rivaye göre ise :
 “Ben ve Resûlullah, her ikimiz de Fil yılında doğduk.
 İkimiz bir doğumluyuz” demiştir. (İbn İshak , es-Sire,s
 27)
 Resûlullah benden daha büyüktür. Fakat ben ondan daha
 yaşlıyım. Resûlullah Fil yılında doğmuştu. Ben Fil
 olayından bir yıl sonra filin gübresini bozulmuş ve
 yeşillenmiş bir halde görmüşümdür(İbn Kesir, el Bidaye
 ve’n-Nihaye Büyük İslâm Tarihi II, s.413)
 Bir rivayete göre Rebiülevvel ayının 12. gecesi şafak
 vakti Pazartesi günü doğduğu ifade edilirken başka bir
 rivayete göre ise Rebiülevvel ayının ikisinde, üçünde
 ,sekizinde, bitmesine on gün kala doğduğu rivayet
 edilmiştir. Rebiülevvel ayı dışında Rebiülahir, Safer
 ayında doğduğu rivayetleri de mevcuttur. (İzzettin
 b.Bedrettin b.Cemaati el-Kinanî, el-Muhtasaru’l-Kebîr fî
 Sireti’r-Rasûl,  Sâmî Mekkî el-Ânî, Amman 1993, s.22)
 Bugün genel olarak kabul edilen miladi 20 Nisan 571
 tarihini Mısır rasathanesi müdürlerinden Mahmut El Felek-
 i Paşa belirlemiştir. 1858 yılında yayınladığı Fransızca
 risaleden şu sonuçlara varılmıştır :
 1) Sahîh-i Buhârî’ye göre Hz. Peygamber, oğlu İbrahim’in
 ölümü gününde güneş tutulmuştur. Bu olay hicretin 10.
 yılına denk gelmektedir. Hz. Peygamber güneş tutulması
 olduğunda 63 yaşındaydı.
 2) Bu güneş tutulmasının, 7 Kânûn-ı sani 632 yılında saat
 8:30’da olduğu hesaplanmıştır. .
 3) Güneş tutulmasından 63 kameri yıl geriye dönüldüğünde
 miladi 571 yılında doğduğu hesaplanmış olur.
 4) Bu doğumun Rebiyülevvel ayının pazartesi günü ve bu
 ayın 8. günü ile 12. günü arasında olduğu kesinleşir.
 Mahmut El Felek-i Paşa yaptığı hesaplamayla hadis
 kaynaklarında verilen tarihi doğrulamaktadır  fakat hadis
 kaynaklarında Safer ve rebiülahir ayında doğduğu
 rivayetleri de göz önünde bulundurulursa 20 Nisan
 tarihinin kesin olmadığı ve Mahmut El Feleki’nin
 hesaplama yaparken hadis kaynaklarının etkisinde kaldığı
 yorumu yapılabilir.
 Hz. Peygamberin doğum tarihini miladi olarak hesaplayan
 tek kişi Mahmut El Felek-i değildir. Hintli alim Muhammed
 Hamidullah Hz. peygamberin doğum tarihini 17 Haziran 569
 olarak hesaplamıştır. İslam Ansiklopesinde Muhammed
 bölümünü yazan Frantz Buhl  peygamberin fil yılında
 doğduğu rivayetinin gerçek olmadığını, gerçekte fil
 olayının çok daha önce gerçekleştiğini ifade etmiştir.
 Lammens ise çok daha farklı bir görüş ortaya atarak Hz.
 Peygamberin miladi 580 yılında doğduğunu söylemiştir.
 Hz. Muhammed’in doğum tarihiyle ilgili yabancı bir kaynak
 ise  İslamic Review isimli dergidir. 1969 yılının şubat
 ayında yayınlanan sayısında peygamberin doğum tarihi 17
 Haziran 569 olarak yayınlanmıştır
 Yabancı kaynaklar Peygamberin doğum tarihini bu şekilde
 vermektedir. Peki ya her sene Kutlu doğum haftasını
 ısrarla Nisan ayında kutlayan Diyanet’in yayınladığı
 islam ansiklopedisinde doğum tarihi ne olarak verilmiştir
 diye soruyorsanız şaka gibi ama diyanetin yayınladığı
 İslam ansiklopedisinde de Hz. Peygamberin doğumu kesin
 olarak 20 Nisan 571 olarak verilmemektedir. İslam
 ansiklopedisinin 30. cildinin 409. sayfasında Peygamberin
 doğumuyla ilgili Mahmut El Feleki nin söylediği 20 Nisan
 571 ve Muhammed Hamidullahın söylediği 17 Haziran 569
 tarihleri yazmaktadır.
 
 HZ. PEYGAMBER'İN isLAM ÖNCESİ SEYAHA'l1-ERİ (*)
 yazan :
 Prof. Dr. -Muhanmıed HAMİDULLAH
 Teraüme:
 Ass. Abdullah AYDINLI ,
 Kuıreyş kabilesi içinde, Me'ldke'de, 17 Haziran 569'da
 (l)doğ,·
 muş olan Hz. 'Muhammed, ilahi görevi ancak 40 yıl sonra,
 Aralık
 609 yılında aldı. O, tüıca1r - kervancı bir aileye
 menısup bulunuyor,du.
 Bu sebeple Arap Yanmadası'nın dallıilinde o1duğu kadar
 haridme de birçok bölgeyi ziyaret et~i.
 Fakat ibu durum ül'kede, istisnai bir hadise O'lma'k1dan
 uZaktır.
 UmUmiyede Araplar ve özenilde Meldkeliler çok seyahat
 ediyOrla1ndı.
 Bu hususta sayısız rivayetler varıdır. Onlar sadece
 İskenderiye''nin
 K.ıpn patliğinin, Yemen, -Hire ve Gassan krallannm
 yanında
 d~il, Bizans, İran v.e Haıbeşistan, imparatQrlarıının
 saraylannda,
 dOlayısıy'la bütün bu ülkelende görüıürlerdi. Onlar Güney
 Hindistan'a ıkadar gidiyor,laııdı. Bir Mekke'H olan Osman
 tbn elHuveyns,
 Bizans'ta çocu.1cl.ara Arapça öğreten bir öğretmene
 rastladığına
 göre orada oldukça Arap asıllı ya1bancıların bulunması
 (fr) Bu makale «M61anges Henri Laou'St (Hemıi ~t
 Arma~anı»), Pa·
 riıs, 1978, I, 221-230'da "Les Voyages du PropMte Aıvant
 L'lslam» baş
 h~ .ile çıkmış ve Muhterem Müellifinin müsaadeleriyle
 tercümesine
 mücasseret edilmiştir. '
 (1) Hz. Peygamberin do~ için hangi tarihi tayin ~melk
 ger~tiği
 'hakkında şu arnştırma'llla ,bakınız: ,«The Nbi', the
 Hijrah
 Calender and the Need of Preparing a New Conooroance of
 the
 Hijrab and Gregorian Eras (Nesi', Hicri Ta:kvlıri ve
 Mi/adi TarihJ.e
 Hicri Tarihin Yeni Bir Muta'bakatını Hazırlama
 İJhti~acı)), Islamic
 Review, Wolcing, LVıı/ı, Şubat 1969.
 327
 gerekir (2). Mekke-Ta.if bölgesinin bir doktoru olan el-
 Haris İbn
 Kalada öyle bir üne sahipti ki İran'm taş.ra valileri
 bile mahalli
 mütahassısla~danümid kestiklerinde O'nu çağınrlandı (3).
 KaraY'()-
 luyla olduğu giıbi deniz yoıuyla da keıvancılı;k yapan
 Melekeli kervan.cılann,
 :r1İhfetu',ş-Şita ve'scSaıyıf (yıılık yaz ve kış
 kervan1arı)yla
 Yanmada'nm iktisadi hayatı üzerinde öyle bir etıkileri
 oluyobdu
 ki Kuı:"an bu hususa mÜJstakil bir bölüm ayırmıştır
 (Kureyş SUresi,
 No: 106) (4). Bundan başka, Kur/an'm ticarete verdiği
 FazluIlaih
 (Tannmu Lütfu) şerefli unvanı; O'nun tasvir ettiği deniz
 üzerindeki fırtınalar esna'Sında :karşıJaş:ıJ1an
 sıkınHlar, işaret ettiği
 ticart kanun ve muameleler hakkınıdaki taVlsiyeler, bu
 çahşnıayı
 Hgilendiren diğer birçok noktalar meyanınıda Kur'an'da
 bulunur
 (S).
 İbn Sa'd'a göre (6) yazın kuzeye doğru giden Mekkeli
 kervanlar,
 bazan ydlu An.kıar.a'yaı kadar takip ediyorlartlı. Bu
 hususa
 do1arylı ıbir .deliil vardır: Ebu Talib (.Kasta~llaıll'ye
 göre Kudüs'ün
 ötesinde Şam'a yakm olan) Basra'ya gittiği zaman yoluna
 devam
 etmedi. Çünkü dostlan, da!ha uzağa gitmemeyi O'na
 tavsiye' etmiş
 lerdi (7). Aynca Peygamber, Kisra'ya, bir İslam'a davet
 elçisi
 göndermek istediğinıde «daha önce İran'a çok sı,k giden
 birini»
 seçti (8) .
 .Böyle bir durumda Hz. Muhammed'in seyahetllere teşebbüs
 edebileoeği anlaşılır. Şayet 0, bunu yapmamış ise bu
 şayfuı-ı hayret
 bir durum olmuş olur. Hayatının bu veahesini bir bütıün
 olarak in·
 (2) Journal of Pakistan Hits,to'rical Society, W./2,
 1958'd.eıki şu makalemle
 krş: «Two ChrilsÜans of pre-Islamic Mecca, Uthman tbn al-
 Huwairi.tıh
 and Waraqah İbn Naufal (İslam Öncesi Mel4ce'nin İki
 Hıristiyanı:
 Osman el-HU'veyris ve Varaka İbn Neviel) >}.
 (3) Krş. Yakıit, Mu'cemu'LBuldftn, Z~mdaward maddesi.
 (4) «Melanıges MasSIigTIon (Mass,itgn~ Armağamı)
 ",IlIdaıki şu araıştırrnarn.ı.
 bkz. «Al-IlM ou les rapports eCOIl'OffiicO'-diplomatiques
 de la Mecque
 pre.tslamique (eı.tlat veya tslam Öncesi Mek'ke'nİn
 tktİsadl-siyası
 Münasebetleri) ", Daımas-Pariıs, 1957, II, 29>'3.J1.
 Çr:ÜI'kçesi: EI-IlM
 veya İslam'dan önce Mekke'nin İkti's!adi~Diplomatik
 Münasebetleri,
 M~hammed- Hamidullah, Çeviren: tsmail Cerrahoğlu,
 tlihiyat Fakültesi
 Dergisi 1961, Ankara - 1962, IX, 21>'220).
 -(5) Krş. us Grandes esealesı Bnıxelles, 11
 974, c. I, 191-206.
 (6) Tabakat, lll; s. 43, satır: 7
 (7) Krş. tbn Hişa.m, Sire, s. 116-7.
 (8) Krş. eScSOOeyli, er-Ravdu1-Unuf, II, 253.
 328
 aelemek. için biz, dağınık verileri (mu'taları) bir araya
 getiırmeyi
 deneyeceğiz.
 ı. Çocukluğundaki Seyahatler:
 Ülıkenin adetine gö're, doğumunun ilk günderinden
 itibaren Hz.
 Muıhammed bir sütanneye emanet edi:ldi. BUTaJda
 sözkıOTIl.l'SU ola:n,
 kabilesi Taif'dTh yanında, çölde göçebe hayatı yaşayan
 Havazin
 oymağından HaHme es-Sa'diye'dir. Çocuk orada aşağı yukarı
 5 yıl
 geçiııdi (9). Şüphesiz O, Zaman: zaman sütannesiyle,
 Mekke'ye annesini
 görmeye geliyor~u. Fakat O, sütannesinin ailesini" bütün
 yer değiştirmelerinde takip etmek zorundaydı. En azından
 bir defa
 O, büyük Dkaz panayırınıda göru1ür. Kayiıaklara göre (lO)
 oraya,
 kendilerininkinden baş'ka heI1kesin istikiba1İJni
 bildiklerini iddia
 eden fakılar geliyor ve kehanetleri, saf insanların
 yamnda onlann
 eIcrnek parasıJill oh1ş,turuyondu. Bu vesileyle
 Halime'nin,
 sütbebeğiyle bir macerası zikredilir.
 2. Medlne Seyahatı:
 Sıütanne, çocuk Muıhaımmedi kesin olarak annesi Amine'ye
 verince
 Amine, kocasının mezarını ziyaret etmek için hemen
 Medine'ye
 bir gezi yapmaya teşebbüs etti. O':nun :kocaısı oraya
 ticari
 maksatlarla gitmiş, bazılarına göre Hz. Muh~mrrned'in
 doğumundan
 biI'kaç haıfta önce, diğer bazılarına göre ise
 dıoğumundan birkaç
 hafta sonra ansızın vefat etmişti. Dul hamm tek çocuğunun
 babasının
 üzücü vefatındanberi Medine'ye gi,tmişe benzemiyor. O'nun
 Medine'de (Peygamberin dedesi
 Abdu:In:ıut:tahb'inannesinin kabilesi
 olan) Benu'n-Neccar oymağında yalanları var1dı. Medine'de
 kalma
 siiresi bilinmemektedir, fakat bucrnm birkaç aydan aşağı
 ol·.
 maması lazım. Bir akTaba olan en-Nabiga'nın evinde
 kaldılar. Bu
 vahaıda geniş su kuıyuları vardır. Daha sonraları Hz.
 Muhammed,
 Y1ÜZIneyi orada öğrenmiş olduğunu. anılatmliştı (11). O,
 beraber
 oynadıklan çoc1.ıık grubunun bir üyesi olan Dneyse isimli
 bir kızı
 da hatırılıyordu. Eğlencelerinden birinin de, ailenin
 muhkem ku·
 tesirnn (utum) üzerine bir kuş tüneJ1se onu uçuı'tmak
 olJduğunu
 söyıler. '
 (9) Krş. el..Beıazuri, Enısabu'l-Eşraf, I, Para'graf:
 163.
 (lO) İbn Sa'd, LLL, s. 98.
 (tl) Krş. thn Sa'd, lll, s. 73. i
 - 329
 ,
 Dönüş seyaınati esnasında, aruıe (Buhari şarihi
 el·Kastallfıni'
 ye göre Medine'nin gii;neyinde 23 mil kadar bir mesafede
 olan)
 Aıbvfı'ıda hasta düştü v~. son nefesini ansızın ver.di.
 Oraya gömüı.
 dü. Küçük hizmetci Umm Eymen de' ,çocuğu M-ekke'ye
 götürdü.
 3. Taıf'e Seyahat:
 Annesinin vefatından ."onra, dedesinin himayeısİnde
 bulunduğu
 mütea'kib üç yıl esnasında küıçük bir seyaıhate işaret
 edilir. Hz.
 Muhamrn.ed gözlerindeki ağrıdan bi.raz raıha1isııJdı.
 Mekıke'deiki hekimler..
 tedavi'sinde başaruı oIaımayınça ihtiyar dede O'nu, bir
 ke-
 şişin (-Su keşiş eıfsanevı Nitelsi, Nistas, Anaıstase
 mıdı,!:"?) oturduğu,'
 TaH yakınlaınındaki bir manast1'ra ıgötiiırdli ve O'nun
 öğü·
 dünün arzu edilen, etkisi oldu (l2). Bu hususta başka
 tMsEata
 saıhip değiliz.
 4. Suriye'ye Seyahat:
 Yeni vasisi ve amca'sı Bbu Taıib, Suriye'ye bir kervan
 seıyah
 artı ile talihini denemeye karar vetıdi~i zaman Hz.
 Muhammed
 henüz on yaşındaydL. Sevgili aımcasına ş.imdi çok bağlı
 cıIan Ha:.
 Mumaımrned, evıde kalma düşüncesini kıolayca :ho~rü ile
 kaI'Şılayarn.aıdı.
 O'rrıun iizünıti.isü o kadar kuvvetle kendini gösterdi ki
 .sonund" Ebu TaIib ((nu kendisiyle beraber almaya karar
 verdi.
 Hiç şüphe 5;iz o böylece; eşyalan bekleyecek, her işe
 koşacak gü.
 veniilir bir 'arkadaş, edıinmiş olma~ 'pişman
 o1maımı.ş.tır.· Ş~
 yakınlarındaki Busra'ya kadar gidildi. Bir r!,ııhiıb olan
 Bahira'mn,
 şÜJphesiz dindarlıktan kaynaklanan kendi inancını yayıma
 maiksadı
 i:le bu uslu kervancı1ann küçük 'gruıbunu birıgün yemeğe
 da'veti
 burada oMu ·(MeşhUr hir yazarm «"Km'an'm MüeHifi
 Baıh1ra-»
 i.sim1i yeni bir eseri gösteriyor ki insan hayalinin
 erişebileceği
 yülksekliğin hududu yoktur (!). Kaynaklanınıza göre ,Bbu
 Ta:lib
 daiha uzağa gidip daıha: uzun zaman eğleşuı.eyi
 düşünüyordu. Fakat
 Bizans - İran savaşı; kararsız ve t€ıhlikeli bir
 ç3;ılşmazemini
 ortaya çıkarımışa benziyor ve -ıdeniyor ki- merhametli
 Ba:hira'·
 nın öğüdü üzerine Ebu TaHb, daiha önce sağlanan kadarla
 yetinıdıi
 ve çabucak Meıkfke'ye döındü.
 . (12) Krş.. el-Halebı, İnsan, I, 49.
 330
 "-
 5. Suriye'ye ikinci Seyahat :
 \
 .Yukarıda zilkredilen Suriye seyahatı esna!Sı:nda Hız.
 Muhammed'·
 tn yapmış oLduğu ticaret «'staj»ı, bir tüccar ailesinin
 gençleri için
 faydasız olmamalıyclı. Hz. Muhammed'in 24 yaışına kadarki
 dliğer
 seıyaıhatleri zikredilIniyor. Fakat O'nun, kumaş vs.
 satarak, Mek·
 ke'deki d~fıınull yönetımiş gıörü:ndüğü amcası ile
 birlikte veya
 yalnız başına, bölgenin yıllık panayırtlan~, Zu'l-Mecaz,
 Mecenne,
 ve Ukaz'a gitmiş olması mümkündür. Şehil1de Tacire (Kadın
 Tadr)
 lalk:aibi:yle bilinen, zengin ve genç bir dul O'lan Hz.
 Hadice vardı.
 Öyle sanıh.yıor ki O bu esnada (kocaısının ölümü
 sebebiyıle?),
 Suriye'ye bir ticaret kmanı götümıesİ için, becer~i ve
 girişken
 bir tacir arıyıofldu. Ebu TaUb'in taMsiyesi üzerine, Hz.
 Muhammed
 O'nun yanına gitti ve iş tekli.f etti. KiÜçü'k şehirlerde
 herkes hir·
 birini tanır. Şüphesiz Hz. Muhammed'in ,dtürüstHik ve
 doğruluğu·
 nun şöhreti, Hz. Hadiee'ndn mechfı.lü kalmı:ş değilldL
 Sadece O'na
 çok saYl'da tiqlret malı emanet etmeğe muvaffakatla
 yetirnneyere'k
 kölelerinden birini, Meysere'yi de bir hizmetci ve
 seyahat arkadaşı
 olarak v-erdi. Bazı rivayetler a)mı kerıvanda Hz.
 Hadiee'nin bir
 yeğeninden de bahsederler kii bu, hiçbir zaıman bizi
 şaışırtımarhabdır.
 Onlar Busra'ya kaıdar bir defa daha gittiler. Bu sefer
 diğer
 bir raJıibin, NastCıra'nın gönül aılıcı
 konukseverliğinden bahsedi·
 lir. Birinci seyaıhatte rastlanan B~hira daha' önce ölmüş
 mü idi?
 Bu tecrübeler sebebiyle, daha sonra Kur'an O'na şu
 te'minatl
 verdiği zaman, şoke olmak şöyle dur.sun, bk süprizle bile
 kar-
 şmaşmaımış olmalı: « ... ve sen muıhaıkkak 'Gerçekten biz
 Nasa·
 rayız.' diyenler arasında mü'min1erin en yakın dostlarını
 huJ1acaksm.
 Bu, onların arasında papazlann ve raıhipleriın ()ılınası
 ve onların
 kihirlenmerneleri sebebiyledir.)} (13) Şu hailele biz,
 İslami daweti"
 boyUnca biırzM Hz. Muhammed, gi.imtükıçillerin (aşşar)
 cehennemin
 en derin taıbakalan:r:ıda olacağım haıber verirse hayret
 etmeyelim
 (14). Arap bedevilere karşı Bizans ,poiHs ve
 gümrükçülerinin
 sertliği bilinir (13).
 (13)
 (14)
 , (ıS)
 Journal of 'Pakistan Histaric,a;! Society, If1,
 :l953'deki ş.u makaleme
 de bkz.: «Friendly Relatiom of Islam witlh Chıistia'ni<ty
 and How they
 Deteriorated (lslam'ın Hıristiyanlarla Dostca
 Münaısebetle1"i ve Onlar
 Nasıl Bozuldu)". Ayet Maide 182.
 Krş. Ebu Ubeyd, Emval, paragraf; 1624-6, 1630, vs.
 Krş. Güterbook,. Code de L'empereur Justinien, IV: 41,
 paragraf:
 1,2. Lammens tarafından şu eserinde zilkrediJmiş; La
 Mecque a la
 veille de l'Hegire, s. 129-13Q.
 331
 Hz. Muhanuned'in dönüşünde, Hanım patronu, fevkala,de ka·
 zançlal1dan memnun ol,du ve, aynı zamanda genç ve
 güzeloları bu
 görevliyi cömertçe mükafatlandırdı. Dostluk ve samimiyet
 büyü·
 yerek, mutluluğu dillere destan olan bir evIiliIcle
 bitti. Hz. Peygarrnber'in
 en sevgili hammı Hz. Ayışe, Hz. Peygaa:nıbet'in Hz.
 Haldke'·
 yi sitayişlerle devamlı andığını görünce, sadece, (uzun
 zamandır
 veht etmiş olan bu ihtiyar kadın»a kanşı kıS'kançltk
 duyacakth Bu·
 gün bile bir müslümanın evlenmesi esnasında verilen
 nasihatlarda
 merrusİ;m başkanı şöy.le dua eder: «Ya Raıht Bu çift
 ara'sına; Hz.
 Adem'le Havva, Hz. İbralhim'le Hacer, Hz. Yusuf'la
 Zellha, Hız. SÜ-
 ,leyman'la Belıkıs, ve Hz. Muhammed'le Hadice arasına
 koyduğuın
 seVlgi gibi sevgi koy... »
 6. Yemen'e Seyahat:
 Hubaşa'nınYemen'de bulunduğubelirtilereK Hz. Muhammed'in
 bir veya iki defa burada (16) görüldüğüne işaret edilir.
 Ne zama·
 nı, ne de bu yerin doğru coğrafi durumu hakkında
 tafsiL.it varoır.
 1946'da Aden, Taizz, San'a, Hudey.de, Beytu 'l:Fakiıh,
 I!bıb vs. de
 birçok haftalar süren ikametim esnaı;mda faI1kına vardım
 ki artık
 Hubaşa'nın bu adını hiçbior yerde hiçbir kimse
 bilmiyordu.
 Belki O'nu Kızıl Denİz kıyısında Hudeyde'ye yakın bir
 yerde aramak
 gerekir.. Görünüşe göre O'nun Hz. Hadice ile
 evlenmesinden
 sonraki zaman sözkıonusudur. O zamanki! Mekıkeliler,
 zevcenin
 milikılerini kendiliğinden zevcin tasarruf ve yed-i
 ihtiyarında pla- .
 rak henüz kabul e1:miyıorlaI1dı. ihtiyar siltannesi zaman
 zaman
 kendisini' görrneğe geldiği'!J:de Hz. Muhammed'i, kendi
 mallanndan
 O'na veTecek hiçbir şeyi oılmadığı bir durumda görürüz.
 FaJkat
 O'nu, daima alicenaıb olan hanımına taVlsiye ediyıoı.ıdu
 j (17). Bu
 durumda düşünmek lazundır 19i Hz. Muhammed" yokulu1dannı,
 hammının bir memuru olarak, O'nuın mallarına kar sağlamak
 için
 yapıyordu.
 7. Doğu Arabistan'daki Seyahatler:
 Aşağ1daki rivayetler Hz. Muhammed'in en azmdan bir defa
 Hacer. ile el.Muşakkar (el-Ahza:'dalçi bUlgünro
 el.Huffif) şehirılerini
 (16) Krş. Taberl, Ta'nh, I, 1129.
 (17) Krş· Bir olay İçin: Süheyli, Ravıd, I, 111; bir
 dilı;eri için: Taberi,
 Ta'nh, I, 1163-4.
 332
 ve (el-Katlf'daki Zahran limanı yanındaki) Aynu'ı-Za-
 re,'yi ziyaret
 ettiğini açık bir $ekilde belirltrler. İşte önce, büyük
 mulıaddis tbn
 Hanbel tarafınıdan zikredilen temel iki metnin tam
 tercümesi:
 a) Abdullah dedi: Babam İbn HÇ:nlbel bana anlatdı: İsmail
 İbn İbrahim bi~e anlatdı: Avf bize anlatdı: Bbu'I-KurIDUS
 Zeyd ./
 t.bn Ali bize anlatdı: Peygamberin yanına gelen A:bdu'l-
 Kayslar'ın
 heyetinin bir üyesi bana anlatdı, bu temsilci şöyle dedi:
 «Biz
 O'na (Peygambere) hediye olarak !bir twum dolusu ta'dud
 veya
 bami hurması taikdmı ettik. O da şöyle buyundu: «Bu
 nedir?» Biz
 «Bu bir hediyediL» dedik. Ravi dedi ki Peygamberin bakmak
 için
 bir hurma aldığını, 'Sonra şöyle diyerek lOnu yerine
 koyduğunu
 hatırladığımı sanıyorum: "Onları Hz. Mu!hatmmed'im
 ailesine (evime)
 ulaştınnız,» Sonra bu insanlar O'na mu1htellif sorular
 soııdular.
 İçeceklere sıra gelinoe O şöyle buyurdu: «Su kabaklannın
 (,dubM:),
 J2~raktan yapılmış kaplann (hantem) oyularm yapılan odun
 vazoların
 (nakir) ve ziftlenımiş testilerin , (muızaffat,' diğer
 yerlenie
 mukayyar) içinde içmeyin. İyisi mi, ağzı kapalı
 tulumlarda 'içiniz.»
 SözCÜIDÜZ O'na dedi ki; «Ya Resulellerlı Dubba., hantem
 denilen
 kaplan, oyulmuş odun ve ziftli testi kaplarını sana kim
 öğ-
 retti? O şöyle buyurdu: «,Ben onları çok iyi biliriım.
 Fakat söyleyin
 bana, Hacer bölgesinin hangi klJSmı en nüfuzludur?» Biz
 «EI-Mu-
 şakkar» dedik. Bunun üzıerine O, «Valılam ben oraya
 giroim ve
 oranın anahtarını a:1dun.» Ra,vi ilave eder: O'nun
 sözler1nden;
 Aibdullah İbn Ebi Cerva'nın, Peygaım:berin şöyle buyurmuş
 olduğunu
 belirterek bana hatırlattığı bir şey unutmuş idim: «Ve
 ben ezZare
 kaynağı önünde durmuş idim.» Sonra Peygamber ilave etti:
 «A:llah'ım, Aibdul:kaysları affet. ç.ünkü onlar, kendi
 arı:ulariyle, hiç-
 bir zorlama ne de belayaduşme olmakisıZilFl, (içlerinde
 bir) garaz
 saıklamaksızın İslam'ı kabul ettiler. Oysa kendi halkımız
 içinde
 öyleleri vardı ki bunlar belaya düştükten sonra ve
 içlerinde de
 bir hınc;. saklayarak İslam'ı kabul ettiler.)} O zaırrian
 O, Abdulkays-
 ~ar için dua ederek yüZlünü kı:bleye çevir.di, sonra da
 şöyle buıyurdu:
 «Doğu ahalisinin en ıyileri Abdu1ka'Y'slal'dm) (l8).
 b) Aibdullah deıdi: Babam İbn Hanbel bana anlattı: Yunus
 İbn Muhammed bize anlattı: Yahya İbn Abdirraıhman el-
 'Asrı bize
 anlaıttı: Şihab İhn 'AJbha,d, Abdulkayıs heyetinden bir
 üyenin şöyle
 (18) tbn Hanbel, Musned, IV, 206.
 333
 dediğini iş.itmiş olduğunu bize anlattı: «Resultillah'm
 huzuruna
 vardille. O bundandolayı çoksevinıınişti. Bi~
 (O'nunetrafında
 bulunan) insanlann yanıına gittiğiım.iııde, bizim için
 yer açtılar, biz
 de oturduk. Peygamber bize hoşıgeLdiniz -deyip dua etti.
 Sonra bize
 balkaraık; «Reisiniz -ve oorum1unuz 'kimdir?» diye sordu.
 Hepimiz
 el-Munzir trbn 'A~z'i işaret eıttiık. O zannan
 PeyıgarnJber, «Şu -yüzü
 çizik mi? (Bşecc mi?)>> bUyur1du. Bu, bir eşek toynağının
 selbep
 ölıduğu yüzünıdeki yara izinden ddlayı ilk olarak bu
 lakabın kendisine
 veriMiği gün oldu. Biz «Evet» diye cevaıb verdik. O,
 toplu-_
 luğun develerlinin bacaklanm bağlamak ve yüklerini
 çözmtek için
 halkıın gerisinde kalmı:ş idi. Sonra çantaısınl
 çıka,I1dı, Y'dlou1uk. el-_
 bisderim atıtı ve daiha oorura, Peyıgamberin yanına
 ge1ımek için' en
 iyi eLbiselıerini giycli. Bu esnada Peygamber bacağmı
 matmış ve
 bir şeye dayanmış dIarak sırbını eğrn±ş.tiı. YÜZÜ Çizik
 Adam (Eşece)
 ya:klaştığmda bae.ıları yer açıp, «Eşecc, buraya!»
 dediler. Faikaıt
 Pey;gaırrııber -doğrularak ve bacağını çekerek; <~Buraya,
 Eşecc!» buyurdu.
 O zaman Peygamıberin sağ ta-raı:fına: omıdu. Do~unlren
 PeygaımJber O'na merhaıba edipiltifaıt etti. Sonra O'iıa
 memleketi
 haıkıkmda ve ad beliroterek es-s'am, elr'Muşakıkar ve
 Hacer bölgeısinin
 diğer köyleri ha.kkında sorular sOr1du. Bunun üzerine
 Eşecc şöyle
 dedi: «Anam~baıbam saına feda ölsun, ya Resfıle1il:ah!
 Gerçekıten
 sen, kÖYlerim1zi bizden ıdaiha iyi -biliıyorsun»
 Peygam\ber cevab
 verdi: «Memleketinize ayak hastıpı ve orada uzun zaman
 kalma
 imkarurn o1du». Daha sonra Peyıgamber Ensara (Medine'li
 Müslümanlara)
 do.ğru döndü ve şöyle buyuI1<lu: «By Ensarl
 Kattl.eşlerinize
 ikram ediniz. çünkü Müslüman oh:n-ada size en çdk
 benzeyen
 onlardır. Vücutta (}1duğu c gibi ruhta da size en çOk
 onlar
 benziyor. Çünkü c onlar kendi is1tekleriyle, hiçbir
 2Jorlama oinıaksızın,
 ve (içlerinde de bir) garaz saklamalesJZm hıam'a ~~diler.
 Ki bu esnalda diğer baliıları ka-tl~dilmeyi görmeden önce
 İslanı'a
 giırnneyi reddetmişılerdi». Sonra PeylgaIDber onlara
 (ertesi gün
 Aibdulka)'51ara) «Karıdeşleriniz size· ~ıl muamele
 etıti'ler ve -konuk1sevetilik
 gösterililer :mi?» diye 'soI1duğunda onlar şöyle -
 dediler:
 «,Bunlar kandeşı1erin -en iyıileriıdir. Onlar bize
 yutm/U!şalk yaıta:k.
 ~aır, nefts yemekler ve~diler. Sabahleyin de Raibıbimizin
 Kitabını,
 Pey;gamberinin Sünnetini bize öğrettil,er.» Bu
 Peıygaımberin hoşuna
 --gitti ve bundan dolayı sevindi. SonTa! öğreİrip bilmiş
 olduğumuz
 şeyleDden haberoar oJmak için henbirimiız1e ayrı ayrı
 konuş-
 334
 tu. Bunlardan.; Namazda iiahi va;rhkdan yardım dilerne
 duasını
 (tahiyıyat), Filmha suresini, ayrıca diğer bir iki sumeyi
 keza Peygamberin
 bir veya iki"tatbiıkatını (sünnetini) bilenler vardı.
 Sema
 O, hepimize doğru dönüp sordu: «Azıklarımzıdan hemangi
 bir şey
 var mı?» Topluıluk buna sevindi ve -yillilerine
 dloğru'koş.tular. Her
 biri biT miktar hurma getirdi ve onları bir deri yayıgı
 üzerinde
 O'nıun önüne yağdı. Peygarnlberin elinde, bir arışından
 uzun, iki
 arşıından kısa bir değnek vaırdı. 'Bununla :işaret ederek
 «Bu huıma
 çeşidine ta'dM mu diyorsunuz?» buyUııdu. «E~t~) dedik.
 Bir diğel"
 yığın için (,Ya bu Sırfm mı?» buyurdu. «Evet» dedik. «Ya
 buna
 Bami mi diyıoIisunuz?» Biz «Evet» dedik. O zaman O;
 «Gerçekten
 bu hurımalaınnızın en i'Yisi ve en faydalısıdır.»
 buyutdu. Ravi-dedi
 ki «Seya:ha:timizden döndüğümüzde bu cinsten mümkün
 olduğu
 kadar Çlok diktidc ve en fazla onu sevıd'ik. Öy:leki
 humıa dtkimlerimizin
 en büyıük kısmını teşkil etti ve hurmaılanmız bami oldu.
 O zaman başkan"ı.inı:z Eşecc şöyle dıiyerek'söz. aklı:
 «Ya ReswaUa'h!
 Toprağımız ağir ve ağ<l1çsızıdır. Biz. içecekleriımizi
 içtiğimizde renklerirniz
 kuruyıor, karınıarınız büyüyor.» O zaman Pey;gamber şqy-
 . le buyurdu: «Sukaıbağı denilen kaplarıda, ne de
 topraKtan yapıl.
 mış kaplarla oyularak yapılan odun kaplarda içmeyiniz.
 İyisi mi,
 ağzı kapah tulumlarda içiniv) Sonra el-Bşecc ~ik.i
 avucunu birleştirer~k-
 «Ya ResulaN.3'h, bimz (,şaraib) .iç.rnemiıze izin ver»
 dedi.
 Peygamber :bu~ııdu ki : «By Eşecc, -ıb~tiş.ik
 av-..ıçlannı göstererek-
 size bu kadar verirsem ~«çob demek isteyerek ellerini
 bir" .
 ıbiırıi~den ayınp- :00 kaıdar içeceksılliİz. O derecede
 ki sizden biri·
 niz saI1hoş olursa, kılıcıyla bacağıııı kesmelk için
 yeğenine dioğ,ru
 gi!der.» GeT'Çe.k1den heyette Benu 'Useyı" kaıbiJes>İooen
 el-Haris isiJllr
 li biTi vardı ki bir içki gecesinde gittiği eVideki bir
 kadına karşı
 konuşırımş, davet eden evin fer-dIlerinıden biri de ayağa
 kalkaraık.
 bacağını loosmişti. Söz sırası ,kerrdisirr:ıegelen el-
 ıHarts şöyle dedi:
 «Allah'ın mucize olarak Peygamberine gösterdiği bu şeyi
 Peygamberin
 söyledi@ni i~ittiğimrle bir dbise parças~y:la baca'ğımı
 örtü-
 yordam» (19).
 Bu belgeler vazilitırlar ve Peygamberin uzun zaıman DQğu
 Ara·
 bi'8!tan'da kall:dığını keSlinQikJle ifade ederler.
 (L9..} t'bn Hanbel, IV. 206-7. .
 ;
 335
 -1974 Ekiminde (Şevıva! 1394), Suudı Ara1biıstan'ın doğu
 taraflarının
 petrol kaynağı olan bu bölgesinde seyahat etme şansına
 sahip oldum ve bazıları isim değiş,tiren sıözlronUlsu
 yerleri ziyar'et
 edebiJdim..B,uralarda petrol işletmesi manidarıdı'r:
 Biraz önce 'zikredilen
 rivayette, zifmenmiş küp ve kapların bu bölgede 14 asır
 önce kullanıldığı anlaşılıyıor (20).
 . Hz. Muhammed'in bu böLgeye seyaihat etme gayesini. izah
 için
 İbnu'l-Kelbi'ntn meşhur Risale Fi Esıvaq e1-'Araıb'ına
 başvuralım:
 İşte İbn Hablb'in el-Muhaıbber'ine güııe (21) uzun bir
 rivayetten
 bazı iktibaSllar (22). '
 «Oradan (I:ıumet el-Cendel'den) Hacer'deki el-Muşakkar'a
 gidiHyor,du.
 O'nun panayın cumade'l-ahirıe'ninbirinden ayın sonuna
 kadar
 si.i.riiyordu. İranlı.lar denizi geçerek mallarıyla araya
 geliyorlardı.
 Sonra bu fuar, miilteakip senenin aynı dönemine kadar
 kapa-
 :nıyordu. Abdulkays ve Temim kabileleri buraya ~omşu
 i,diıler. Fakat
 bu fuarın başkanları yalnız Temimderıdıen, Mumzir İbn
 Sava'·
 mn oymağı olan AJbdullah İbn Zeydoğulları kolundan
 çıkıyordu.
 Onları tayin eden İran krallarıdır: Yanİ' Hfre.deki
 NasroğUllları
 ve Uman'daki el--Mustekbiroğulları hanedanı. e1"Muşakkar
 panayırının
 başkanları oraıda Dılmetu'l-Cenıdel kralları gibi
 davranıyor
 ve onıları vergiye (öşre) bağlıyorlardI. Tacirıler
 arasından kim oraya
 gitmek isterdiyse Kurey:şlilerıden refakatcı arardI.
 çünkü oraya
 Mudarların arazİıSirri ''geçmeden' ciaşı1mıyıorıdu.
 (Kureyşiiler de Mudar'in
 bir 'kıolunu teş,ktl ederdi). Ticaretlerine gelana; bu,
 orada
 mülamese (biri diğerine dokunmak.) ve hia:mhama
 (homurdanmak,
 göğüsten bir gürüd.tü çıkarmak) vasıtasıyla oluYDrclu. ])
 ().
 (20) Şu makaleme de bkz.: «La connaissance mU!slum~ne du
 petrole au
 moyen age (Ortaçağda petrol ~JTIdaki müslüman bilgisi)",
 franee
 Islam, Paris, No: 96-97 ve 98-99, 1975. (Türkçe
 tercümesi: '«Orta-
 çağda Müslümanlann Petrol Hakkındaki Bilgileri», Prof.
 Dr. Muhammed
 Hamidullah, Tercüme: Dr. İhsan Süreyya Sırrna, Diyanet
 Gazet&si,
 1 Ağustos 1.<J7Ş, s. 1, 15); Fotoğraflı aynı makale
 hakkında: "Sur
 les traces du Saint Prophete dans son vayage en Arabie de
 rEst
 (Doğu seyaha1.'inde .Hz. Peygamberin izleri üzerinde)>>,
 France-Islam.
 No: 93-95, 1975.
 (21) s. 263-8. .
 (22) Tam tercümesi için şu kitabuna bkz.: Le PropMte de
 I1slam, sa vie
 ,et son oeure, 2. baskı, paragraf: 1593 (Türkçe
 terciimesi: İslam Peygamberi
 Hayartı ve Eseri, Türkçesi: M. Said Mutlu, Doç. Dr. Salih
 Tuğ,
 İstanbul, 1969-1388, A. Sait Matbaası, II, 202-4).
 336
 · kunmak, hareketle .gösterm:ekıti: Alış.-veriş anlaşması
 için biIıbirine
 parımaJlciarını göstermek1e yetiniliyar ve iki, taraf
 fiille uyu-
 şunıcaya kadar tek keliıme sÖylenmiyıordu. Homurdanmaya
 gelin.
 ce bu, şayet alıcı aldatıldığını iddia ederdiyıse yalan
 üzere -yemin
 yaprlmaması içindi. (Metin burada biraz anlaşılınıyar).
 Sonra
 Uman'da: Surbar panayın. Ayın 20'sinıde SUJhar'a ulaşmak
 için Recebin
 birinci güınü el-Muşakkar tenkediliyor,du. Panayır orada
 beş
 WÜn sÜciiyQrdu. el~Culanıdi İbn el-MUlstek!bir de orada
 vergiler toplaııdı.
 Daıha sonra, Ar:aıbistan'ıa::ı. en büyük iki liman
 şehrinden biri
 olan Daiba panayın. Tacirler batıdan olduğu gibi doğudan
 da, Sinid'·
 den, Hinıd~den, Çin'den oraya geliyonlardı. 'O'nun
 panayın recelb
 ayının son günü oluyoııdu.
 - ontarın ticari muameleleri orada arz ve kabul' yoluyla
 (pazar,lık)
 oluyordu. el-Cu:lindi tbn el-MusteldJi-r, tamamen Suihtır
 panayırınıda
 olduğu gilbi orada da onları veııgiye ba~ıyorıdu. O
 orada,
 diğer yerilerıdekıi krallar 'gibi da:vıranıyordu. ıı
 :Biraz önce görüLdü ki, Hz. Muhaımmed'in el~\1uşakkar'da
 bulunması,
 tam A'Ynu'z-Z~e'ıde olduğu gibi İ(bn Hanbel tarafından
 kesin olarak doğrulanmıştır. Hasılatı 30 bin dirhem
 değerinde olan
 Zara'nın valisi (marzuıban), haı1ife Hz. ömer devri İslam
 tarihinde meşhurdur. Bugün Zara'mn buhmduğu bu müref·
 feh vahada, belki Suhar ve Daba'.ya kadar gelmeden önce
 ~ey;gamberi
 ceZlbeden bir panayır oLması gerekir ki bu sonuncu Daba
 fuan
 bölge panaylıllarının en büyüğü idi. Diğer k'\)'IIla:klaT
 arasında ayrıca
 el~Mes'ft,dt tarafından doğnılanan bu panayıırda Çinmerin
 bulunması,
 Peygamberin meşhUr hadisinina:sh hakkıında şüphe bı
 rakmaz: «İlim aramak için Çin'e kadar gidiniz.» Bölge
 İslam'a girdiği
 zaman P.eygamberin Daba içip 'hususi bLr idareci tayin
 ı;ıtmesi
 olayım izah için, beLki Peygamberin Daıba ile ilgili
 şahsi mal&n:a·
 tmda sebep aramak ıazımdır.
 8. Habeş!sf.an'a Seyahat:
 O'nun Habeşiistan seyahati daıha az kesin ve, büyü:k
 öIçiide
 tahırnine dayahdır. Mekkeliler Haheşistan'ı zıiyaret
 ettiği gibi (22/
 A) Habeşliler de siiJııelcii olarak ticaoret için
 Mekke'ye gidiyorlardı.
 Tam bir niza:m ve adalet sebebiyle bu işler Neeaşi
 kraIlığıİlda çok
 (22a) Bkz. Yukanda zi'kredilen «~-tıılf» makaleme.
 337
 lütufkar bir şöhret bırakmııştl. Şu halde İslla!ııı'ın
 biıdayetiınde,
 Mekkeli hemşehrileri tarafından zulme marfız kalan
 mümi:rıler için
 Peyıgamberin, bir melce aradığında yalnu Habeşistan'ı
 düşünmesinden
 ve İbn Hişaım'a göre (s. 209) onlara Habeşi:stan'a
 gitmele.
 rini tavsiye etmesinden dolayı !,ıayret etımemeliıyiz.
 «Çünkü orada,
 hiç kimsenin zulmedilmediği bölgede bir kraıl
 hükımediyıor, der.
 Bu bir hakikat illkesidir. Allah işleri
 kdlayılaşt:ı:.rmcaya kadatl
 orada k,alınız.» -
 Habeşistan'a hareket eden iJk. Mekkeli müslüman
 gruplaI1ôan
 birinde, başkan olaraik, Peygamberin yeğenIerinden biri
 oIl.an Ca'-
 fer tbn Ebi TaJ.ib buİunuyor.du. Necaş.i'ye gönderilen
 Peygami~rin
 mektuplarından birinde çok mam·dar olan şu cümleyi okuruz
 :
 ,«Sa:na, amcarmn oğlu Ca'fer'i gönderiyorum. O yanına
 geldiğinde
 onları (çoğulolarak) misafi.rliğine kabul et ... » (23).
 Kaynakların bu konuda susmasına ra~.en, bu mektubun
 Habeşistan'a
 hicret zamanına ait ve Ca'fer'in, bu takıdim ve tavsiye
 mektubunun taşıyıcısı olduğu kaçmıJımaz oor sonuç-
 oluyor.
 Bundan, Peygamberin, Nedıışi'yi şahsen ıtanıdığı sonw::u
 çı
 karılamaz mı? İşte bunun için, tanınmayan birine bir
 diletkçe ve
 insani bir maksatla bir -rica yerine, mezkfır mekrubun
 oldukça
 içten ifadelerini d4şünelim.
 Peygamberin; bazan Arapça eşa'nlamhsının ymue, (geminin
 kira parası) «nolis; navlun» hakkında yabancı denizcililk
 kelimelerini
 kullanmış olması durumu, daha az güvenillen, bunurJa
 birlikte
 takviye edici ve tamamlayıcı muayyen bir değeri olan bir
 delildir (24). Ben şahsen, Peygamberin bu seyahat
 esnasında Bizans
 gemisiyle Bab e1-Mendeb boğazıhı geçmiş olabileceğini dü.
 şünüyorum. Buna tekrar döneceğiz.
 ı,şte, 40 yaşında İslam'ı teıbliğe baışlamadan önce Hz.
 Muhammed
 hesabına işaret edi1en seyahatlar. Belki zaman
 sınırlandınlabilir
 ve burJar; maddi hayatıtan soğumaya, beş yıl sonra da
 ila.h!
 vaıhiylere yol açan murakabe için dini inzivaya kendıini
 venneye
 başladığı zaman olan 35 yaşına kadar ki döneme
 yerleştirilebilir.
 (23) Bu mektupla.şma haıkkıncla daha faz.la tafsllat için
 «Le Prophete de
 l'Islam 2. baskı,paragraf: 496497, kitaıbıma bkz.
 (24) Krş. Sah1hu'l-Buııari, 3/44, vs..
 338
 Bu Seyahatlerin Bazı 'Sonuçlan:
 Biraz önce gördük ki Hz. Muhammed iki defa Bizans
 ülkesine
 (FiHstıin'e) gitti. Şayet daha önce bahsettiğimiz naul
 (gemi
 kirası.. yük ücreti) kelimesinin bir deniz seyabatinden
 kaTmış olması
 gerekirse, sıcaik banyto manasmda diımas kelimesinin (25)
 hU: kara yolculuğu ile ilgili olması gerekir. Deve
 sırtında u:tun ve
 yprucu bir seyahatten sonra, Suriye-FiJiSıtin'de bir
 hamamda duş
 yapmak ne zevklidir!
 Hayat hikayesiniın O'nun ağzına koyduğu bazı Farsça
 kelimeler,
 Doğu Arabistan'ın, ~hatta Yemen'in- İran kolonilerındf'ki
 s'eyahatinden ikalmış olabilir. tbn Mace'ye göre (26) bir
 gün öğle
 namazından sonra Peygamber, sahabisi Bbfı Hureyre'nin
 gayr-ı '
 tabiı bir şekilde otuımuş olduğunu görıdü. Peygamber O'na
 sordu:
 ( .JJ.J~~') (Fars:ça: Kanım mı ağınyor?). BuM.ri'nin
 kendisi de (27) naklediyor ki 5. yılda, hendek muharebesi
 esnasında
 ashabınrlan biri Peygamberi yemeğe davet ettiğinde O
 yüksek
 sesle herkese şöyle ilan etmişti: i~......
 ,.sJJ..a..:>o.li ,~,~ w'
 (Cabirr sizin için bir su·r yani bir ziyafet hazırladı).
 Oysa ziyafet
 manasında burada kullanılan «sur» kelimesi Pahlevı bir
 ke1limemr.
 Biz «Jı!J>..4 J t. 1.>......);1 L..Jbj) sözlüğünde (
 maddesinde şunlan okuruz :
 )
 .. sur,
 ~~4...:;..i~~_,
 ljwlo- 'f-t
 u.J}..:4~·v~I.J.f~:U.J'.JJ'- • U'),-...~-,.
 . u~) J ,_ı ~) \..~: \OJ~) J J-
 (25) Krş. eı-Buhiirl, 60/2'4, vs. Şarihler ittifakla b'u
 kelimenin rfuni, grek;
 çe oldu~u belirtirler, belki mennos'un arapçalaşmışı.
 (26) Sunen, T~bb Bölümü, paragraf: 10, No: 3458.
 (27) 56/1.88.
 339
 Aynı şekilde, PeıygamJber tarafından telaEfuı. edilmiş
 taklıdi
 bir kelime olan ( i:§ i:!- )(Kal]: kab<) el.,Burharl (28)
 tarafından
 Farsça .kabul edilir.
 Daha önce bahsetmiş o~duğumuz ( .J~' ) (11IauJ, nol~s)
 kel'ia:rı.esinin
 mıenşei, O'nun Haıbeşistanseya:hıaıtine bağlı olmuş
 olahiiıir.
 Şu .rivayet daha erııteras'andli- (29):
 Ha'beşiistan~ai:1~ eden MekkeH
 müıslümanlar, bir 15 senclilk zaman sonuınida, Memne'ye
 varmak
 için geTi -döndükıleııin!de, aI1a1annıda HalbeşİiSltan'da
 doğmuş çocuklar
 vardı. Bu gruptanbir küçük kıııa Pey,gaınılber süslü ,bir
 eIbilse
 gösterdi ve O'n.a şöyle dedi: ( \;..- ~...... ) (Saıml
 sana. el..Bu~
 hari bunun Ibbeşoe'de «güzel gıiizel» manasıila
 geldiğini: ila.·
 ve edıeır). (30) Kıas.ik a1imler, Kur'an',da birçok Ifu~
 kelime buldular.
 Burada tafsi1ata dalmaksızın, hatlıdatırnak makısadıyla,
 Zebaniye
 (31) kelimesinin Mla Amarik dilinide «muhafız» manasına
 kullamldığını söyleyelim. Halbeşiıs1ıan halkından diğer
 bir çeşIt ma~
 lumeM şu ri'Vayette bulunuyor (32) : Peyıgamber belki
 şaıhsi tecru·
 besiylle «... Tırmiklar Habeş bıçağınm işini görürler.»
 buyurdu.
 (23) 56/188
 (29) Krş. el.Huh€ni, 56/188.
 (30) Hatırlatmak için ilave edeyim ki Peygamberin
 hayatını yazan bazı
 yazarlar (1:bp. Hişam gibi, s. 221) başka Habeşçe
 kelimeler de zikrederler,
 fa'kat Hz. Muhammed'in ağ.ıından değiL. Gerçekten onlar
 di·
 yorlar ki Me1cll:e Müşriklerinden bir heyet, kendisine
 sığınan Mek:k:eli
 müslümanlann geri, verilmesini Neeaşi'denı isternek için
 Habeşi'Sıan'a
 gktiklerinde kıral bunu reddetti ve müıtecilere şöyle
 hitab ederek
 te:mınat verdi: Siz benim yanımda şüyfı.m (hiÜr)sünüz.
 Bana, sizi
 onlara teslim etmem için bir daıbr (da~) altın dahi
 verseler ben bunu
 is~ernem.
 r,....:J' ,. U-J~ r~,.....lı , j\)
 ,:"./b i ...,. '."ı j ~I,,) \ 1......~J t. U ,:aa ~,
 ( . ~'J5: : " U~
 (31) Kur'an, 96/18.
 . (32) Krş. el-BuhArl, 72/1S/3.
 340 .
 «Efsaneler ve Dogmalar», «İbadet», «jBayramlıar», «Hac
 Ziyaretleri»,
 «nini Binalar», «Yeni Moderni:zım» gibi bölümJeri içine
 alan
 bu el kitabı, sonunda her bölüm için ayn bir
 bibliyografyayı da
 içine aLmakıtadır ki orada, öteki dinleaıe ayrıLmış
 bulunan bibHyogtafyanın
 zenginliği yanında İslama ayrılan. kısım Batılı birkaç
 ,hslalDOlog -ki onların en önemlileninıden çoğu dahi
 zikredilmemiş-
 un adından başkasını ihtiva etmeınıekle oldukça cılız
 olarak
 dikkati çekmektedir. -
 Her 'şeye rağmen, A. Cuillier'nin Manuel de
 Sooiolige'sine ek:
 olarak yayınladığı 84 sahifelik bu kitapçık, pek çok
 Jayıdalı malumat
 ve bibliyıüğra.fyayı içine alan ve bu balkımdan da Din
 Sosyıolojisi
 ile uğraşanların kütüphanelerinde bulundurm<!ıdan
 yapamayacakları
 önemli bir eserdir
 Bu mesaj çok uzun. Gönderilmedi.
 Mustafa Şallı
 19:29
 Mustafa Şallı
 dergipark.ulakbim.gov.tr/atauniilah/article/viewFile/.../
 1020004427
 Mustafa Şallı
 19:32
 Mustafa Şallı
 T.C.
 ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
 İLÂHİYAT FAKÜLTESİ
 Sayı: 9, Cilt: 9, 2000
 HICRI TAKVIM VE TARIHI ARKAPLANI
 Prof. MUHAMMED HAMIDULLAH*
 Çev. Dr. Kasım ŞULUL
 1 Hicri takvim1
 , nesî’in uygulanması sonucu elde edilmiş olan Mekkî
 Kamerî-Şemsî takvimin doğrudan
 halefidir. 1931’de Axel Mober’in2
 nesî’ konusunda yaptığı araştırmalardan sonra şüphesiz
 yeni kaynaklar daha
 kullanışlı hale gelmiştir. Son üç ay hariç3
 Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatının tamamı takvim hususunda
 eski usûle
 *
 Makalenin orjinal ismi: The Islamic Calender and its
 Historical Background, “al-Ilm”, Universty of Durban-
 Westeville, Cemaziyelevvel
 1406/Ocak 1986, VI, 10-25.
 Bu makalenin aslı, A.B.D Michigan Üniversitesinde Ağustos
 1967’de 27. Oryantalistler kongresinin “Yakın Doğu ve
 Islem” konulu II.
 oturumunda tebliğ olarak sunulmuştur. Kongrede münazara
 devam ederken Prof. Hans Kruse’un önerisiyle, Hicri
 tarihleri Miladi
 takvime çevirmek için yeni bir cetvelin hazırlanması
 teklifi kabul edildi. Ve bu tarihleri çevirme işleminin
 Prof. M. Hamidullah’ın
 makalesinde belirtilen prensiplere göre elektronik
 makinalarla ve astronomik verilere uygun olarak yapılması
 gerektiği önerildi. Daha
 sonra aynı öneri Prof. Grunibaum tarafından açılış
 oturumuna sunuldu ve oy birliği ile kabul edildi.
 1
 Ilerde göreceğimiz gibi hicri takvim, Hz. Peygamber’in
 (s.a.v.) vefatından sadece altı yıl sonra benimsenirken,
 miladî takvim Hristiyanlar
 araasında Isa Mesih’in doğumundan tam 900 yol sonra
 kullanılmaya başlanmıştır (bkz. Grosse Brockhaus, s.v.
 Aera; Caetani, Anali dell
 Islam, I, 348-349).
 2
 In German, an-Nasi, Lund, 1931, Taberî (I, 1250); Sahavî
 (el-Ilan bi’t-Tevbih, s. 138-139) ve diğerlerine göre
 “hicreti esas olarak
 tarihlendirme”, Beyhakî’nin geniş açıklamalarının tersine
 Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında hicretten hemen sonra
 kullanılmaya
 başlandı. Tamamen bu konuyla ilgili olarak nesî hakkında
 yapılan yeni çalışmalar ve kaynaklar için şu makeleme
 bkz. RSO, Roma, XL,
 1965, s. 57-69: “Original de lettre du Prophete Kisra.”
 3
 Nesî’ tatbik edilen sene ile, nesî’siz aylar birbiri
 üzerine çakışınca, diğer bir ifadeyle Kamerî takvim, hiç
 bir nesî’ ameliyesine ihtiyaç
 göstermeksizin güneş takvimindeki aylar üzerine intibak
 edince Hz. Pepygamber hicretten 10 yıl sonra Zilhicce
 ayında (631) veda
 haccında nesî’e ve “artık yıl” uygulamasına son verdi.
 Hz. Peygamber (s.a.v.) veda hutbesinde konuyla ilgili
 olarak şöyle diyordu: “Ey
 insanlar! Nesî usûlünü tatbik etmek küfürde aşırı
 gitmektir. Kafirler bununla sapıtmışlardır. Onlar bu bir
 aylık (zamanı) bir sene
 kutsiyetsiz (yani eşhuru’l-hurum dışında alelade bir ay)
 sayarlar; gayeleri, Allah’ın eşhurü’l-hurum’dan saydığı
 (ayların) birbiri arkasına
 akışını zahiren muhafaza etmek ve Allah’ın eşhurü’l-hurum
 dışı saydığı ayları bunun içinde (yani mukaddes gibi)
 göstermektir’ (Tevbe
 suresi, 9/37). Şimdi zaman (takvim), Allah’ın yeri ve
 gökleri yarattığı durumuna dönmüş bulunuyor (yani nesî
 uygulanan sene ile,
 nesî’siz aylar birbiri üzerine çakışmış, diğer bir
 ifadeyle Kamerî takvim, hiç bir nesî ameliyesine ihtiyaç
 göstermeksizin o yıl tam güneş
 takvimindeki aylar üzerine intibak etmişti).
 “Gerçek şu ki; Allah, yeri ve semavatı yarattığı zaman
 ayların sayısını 12 olarak takdir etmiştir.” “(Tevbe
 Suresi 9/36). Bu dört aydan üçü
 peşpeşe gelir: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, Ayrı ve tek
 olan öteki ay ise, Mukadar kabilesinin Recep ayıdır ki
 bu, Cemaziyelahir ile
 Şaban ayı arasında bulunur. Dikkat edin! Tebliğ ettim
 mi?.. Ey Allah’ım sen şahit ol! (Ibn Hişam, es-Siretü’n-
 Nebeviyye, Mısır 1936,
 IV, 251).
 Diğer kaynaklar için bkz. el-Vesâikü”s-Siyasiyye (no:
 287/a) adlı çalışmama yina bkz. Blachere in Melanges
 Massignon, I, 223-249.
 Vâkıdî el-Megâzî’sinde ve Müslim Sahih’inde veda
 hutbesini nakleder. Metinde dikkat çeken “Mudar
 kabilesinin Recep ayı” ifadesi
 Süheylî’nin, er-Ravdu’l-Unûf, II, 351’de açıklanmıştır.
 Süheylî, Rabia kabilesinde Recep ayının Ramazan ayandan
 iki ay sonra
 olduğunu ifade eder. Bu, umre zamanına veya Mekke’ye
 yapılan haccü’l-asgarla işaret olabilir.
 göre geçirdi4
 . Bu sebeple, yeni bilgiler gün ışığına çıktıkça veya
 yeni yöntemler bulundukça iki takvim
 arasındaki münasebet noktaları araştırılmalıdır.
 2. Azrakî gibi bir çok eski kaynak5
 takvimde nesî’ uygulamasının başlangıçta Yemen
 kabilelerinden
 Kinde’nin elinde bulunduğunu, bu vazifenin daha sonra
 Kinane kabilesinin Kalammas ailesine geçtiğini iddia
 eder. Fakat kaynaklarımız bu konuyla ilgili tarih
 vermezler. Birûnî’ye göre6
 nesî’, takriben Islâm’dan 200 sene
 önce Mekke’de Yahudi’lerden alınarak uygulanmaya
 başlanmıştır. Fakat maalesef Birûnî, verdiği bilgiler
 için
 kaynak belirtmez. Ben, ileri sürülen bu tesbitin yanlış
 olduğunu düşünüyorum. Aşağıda açıklandığı gibi nesî’,
 Islâm’dan 400 sene önce başlamış olabilir. Diğer taraftan
 şunu gayet iyi biliyoruz ki; Yahudi metodu kendine has
 değişik ve karmaşık unsurlarıyla, son derece sade olan
 Arap metodunu hiç etkilememiştir ve aslında Arap
 metodu ile Hammurabi formülü arasında çok daha fazla
 yakın benzerlikler sözkonusudur.
 3. Nesî’ vazifesinin başlangıçta Kinde’nin elinde olması
 bizi şaşırtmamalıdır. Olinder’in7
 “Akil el-Murar
 ailesinin Kinde krallığı” üzerine yaptığı incelemeler
 genişleme aşamasında Kindelilerin Bizanslılara ve
 Perslere
 rağmen Suriye ve Irak’ın bazı topraklarını ele
 geçirdiklerini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Ibn
 Ishak’ın elMegâzî’sinin
 Fas yazması8
 Tubba’nın Mekke’ye girişini ayrıntılarıyla tesvir eder.
 Azrakî, nesî’ görevinin Kinde
 kabilesine geçmesindeki asıl sebebin Malik b. Kinane’nin
 Muaviye b. Sevr el-Kindi’niin kızı ile evlenmesi
 hadîssesi olduğunu inandırıcı bir şekilde açıklamıştır.9
 4. Yine de biz. Kinde’nin nesî’ vazifesinin Akıl el-Murar
 sülalesi zamanında ortaya çıktığından emin
 olamayız. Çünkü Wustenfeld’in “Genelogische Tabellan” ine
 göre, Malik b. Kinane ile Islâm’ın doğuşu arasında
 13 kuşak ve Muaviye el-Kindi ile Islâm’ın doğuşu arasında
 17 kuşak bulunmaktadır. Bir kuşak 30 yıla tekabül
 ederse 13 kuşak 390 ve 17 kuşak 510 yıla eşit demkektir.
 Iki tarihin aritmetik ortalaması 450 yıl yapar. Bu tarih
 olsa olsa Kalammas ailesine işaret eder. ve biz nesî’
 vazifesinin Mekke’de Kinane’ye geçmeden önce
 Kindelilerin aynı vazifeyi ne kadar süre icra ettiklerine
 bulmuyoruz.
 5. Winckler10 ve Beeston’un11 Güney Arabistan takvimi
 üzerindeki çalışmalarına rağmen, Yemenlilerin
 takvime gün veya ay ilave etme (nesî’) işlemini nasıl
 yaptıkmlarına dair bilgilerimiz oldukça yetersizdir.
 Mekke’de Kalammas’ın uyguladığı formüle gelince, yıla
 ilave edilen 13. ayın zamanı hususunda farklı bilgiler
 bulunmaktadır. Bazıları,12 nesî’in (yani ay takvimine bir
 Kamerî ay ilave etme ameliyesinin) her yıl tatbik
 edildiğinden bahsederler; bu, nesî’in ileri sürülen
 Kamerî yılı Şemsî yıla eşitleme amacını ve mevsimlerin
 4
 Her ne kadar bu Kamerî-şemsî takvim uzun bir süreden
 beri kullanılmakta ise de takvimin başlangıç noktası
 milli önemi sahip her yeni
 olayla değişiyordu. Habeşistanlıların Mekke’ye
 saldırdıkları yıl (senetü’l-fil = fil yılı) Hz. Peygamber
 (s.a.v.) zamanında tarih başlangıcı
 olarak kullanılırdı. Aslında bu ifade doğrudan Hz.
 Peygamber’ın (s.a.v.) doğum yılı nı ifade eder. Hadîse
 göre, Abdulmüttalib’in vefatı
 (Belazûrî, Ensabu’l-Eşraf, I. 41), Ficar savaşı, Hişam b.
 el-Muğire’nin vefatı, Kabe’nin yeniden inşası (Ibn
 Asakir, Tarih Dimeşk, I, 20),
 Hilfu’l-Füdul cemiyetinin faaliyete başlama tarihinin (el
 Mes’udî Tenbih ve’l-Işraf, s.186. Mısır bsk.) tarih
 başlangıcı olarak
 kullanıldığına işaretler bulunmaktadır. Yine Taberî (I,
 1253), Sahavî (s. 146-149) ve Ibnü’l-Cevzî’nin Telkih’i
 (vr. 3/ab-, Paris yazması,
 iktibas eden Ibn Ebi Hayseme), Mekke’de Islâm öncesi
 takvimler bazen Hz. Adem’in cennetten yeryüzüne
 indirildiği tarihine kadar geri
 gittiğine dair nakiller yaparlar. Mekke’de Ismail’in
 torunlarına kadar olan zamanla ilgilenildiğine göre
 Hammurabi’den beri nesî’in
 takvime uygulandığı tezi ileri sürülebilir ve bu
 isabetsiz de değildir. Çünkü Hz. Ibrahim Hammurabi’nin
 hemşehrisidir ve Hz. Ibrahim’in
 torunları nesî’nin sağladığı avantajları bilmiyor
 değillerdi.
 5
 Azrakî, Ahbar-u Mekke, I. 188 (Avrupa bsk).
 6
 Birunî, el-Asârû-l-Bâkiye, s. 12.62.
 7
 Olunder, The Kings of Kindah of the family of Akil al-
 Murar, Lund.
 8
 Ibn Ishak, el-Megâzî, Rabat 1976, s.29-33.
 9
 Azrakî, Ahbâru Mekke, I, 125. 10 Hugo Winckler,
 Arabisch-Semitisçh-Orien Talisch in Miteilung der
 vorderasiatischen Gesellschaft, VI, 1901-1904, s. 231-
 240;
 Altorientalische Forschungen, zweite Reihe, 1898-1900,
 Leipzig 1901, s. 324-395, özellikle bkz. s. 351-353: “Der
 interrex bei den
 Sabaern”, Winckler’in, nesî devralan kimseye yani
 nasi’den sorumlu şahsa “Musahhir” denildiğini açıklayan
 makalesi, (oysa daha sonraki
 dönemde Mekke’de takvime ay ilave eden kişi için iki ayrı
 isim (Kalammas ve Nâsî) kullanılmıştır.
 11 A F L Beeston Epigraophic South Arabian Calendars and
 Dating, London 1956.
 12 Ibn Ishak’a göre her yıl takvime artı bir ay ( 13.ay)
 ilave edilird, bkz. el-Megazi s. 79 (pr.99)
 devamlı aynı aylara denk gelmesini engeller. Diğer
 bazıları13 ise, nesî’in her iki yılda bir tatbik
 edildiğinden söz
 ederler.
 Bir diğer zümre14nesî’in her üç yılda bir tatbik
 edildiğini, bununla beraber başka bir zümre15 daha kesin
 bir
 ifadeyle nesî’in (arasıra yalnız iki yıllık fasıladan
 sonra bir ay ilavesi yapılsa da) genillekle her üç yılda
 bir
 uygulandığını belirtirler. Son iki grubun görüşleri
 teknik veya astronomik açıdan ele alındığında isabetli
 görünmektedir. Çünkü 30 yıllık bir devre ile 8 artık yıl
 (dört yılda bir gelen 366 günlük yıl) Güneş takviminde
 (365x30=10950+8) 10958 gün eder.
 Aynı devrede, tamamen Kamerî olan bir takvimin1611
 yılının 355 günü ile 19 yılının 354 günü
 (355x11=3905; 354x19=6726; 3905+6726) 10631 gün
 etmelidir. Bu sebeple 30 yıl esnasında Kamerî yıl Şemsî
 yıldan 327 gün daha kısa olur. nesî’ her üç yılda bir
 defa uygulanırsa, bir ilave yapılmış 10 Kamerî ay eklemek
 durumunda olacağız; mesela, 4x29 ve 6x30 gün istenilen
 327 gün yerine ancak 296 gün eder. Başka bir ifadeyle
 30 yılın her üç yılında bir defa nesî’ uygulanmasına
 ramen, 31 günlük bir fark olacaktır (Modern astronomlara
 göre hesaba katılan dakika, saniye ve saniyelerin
 kesirlerinin meydana getirdiği farkı bin hesaba
 katmıyorum).
 31 Günlük fark o kadar büyük bir farktır ki, kendilerini
 tabiatın keskin gözlemcileri olarak niteleyebileceğimiz
 13 Takvime her iki yılda bir ay ilave edilmesi konusunda
 bkz. Ibn Habib, Munammak, s. 274; Azrakî, Ahbaru Mekke,
 s. 125 (Azrakî,
 Muharrem ayının 24 yıllık zaman dilimi içinde bütün
 mevsimleri dolaştığını çok açık bir biçimde ifade eder.
 Ebu Ubeyde, Garibu’l-Hadis
 (Köprülü yazması, 378) vr. 167/a-b.
 14 Her üç yılda bir, fazladan bir ay ilavesi (13. ay)
 yapılırdı, bkz. Mes’udî, Tenbih, s. 218; Kur’an-ı
 Kerim’in Kahf suresi XVIII./25. ayeti
 şöyledir: “Onlar mağaralarında 300 yıl ve buna ilaveten 9
 yıl kalmışlardır.” Ashab-ı Kehf’in mağarada 300 yıl
 kaldığını anlatan ifadenin
 akışına 9 yıl ilavesiyle, mağarada kalınan süre izah
 edilmiştir. Verilen rakamların açılımı şöyledir: 300
 Güneş yılı 109572 ve 309 tam Ay
 yılı 109499 güne tekabül eder. Böylece arada 73 günlük
 bir fark bulunsa da bu fark bir yıl etmemektedir. (Bazı
 tefsirlerde ayette verilen
 sayının zaten kamerî takvime göre olduğu belirtilir ki
 müellif bunun miladî üç asra tekabül ettiğini açıklamaya
 çalışmakta ve nesî’e işaret
 edildiğini ileri sürmektedir. mütercim.)
 15 Zaruretlere göre zaman hesaplanırken 13. ay bazen her
 iki yılda, bazende her üç yılda bir defa takvime ilave
 edilirdi, bkz. Birunî, elAsâru’l-Bakiye,
 s.62; Makrizî, Imtâü’l-Esma, (Köprülü yazması, 1004)
 üs.1727 Makrizî’nin çalışmasının bu parçası henüz
 basılmamıştır.
 Saded dahilinde olduğu için bu metni çevirisiyle birlikte
 buraya alıyorum: ”en-Nesâ’e (çoğulu: Nesî’: Takvime gün
 veya ay ilave etme
 yöntemi) vazifesini Araplar için Beni Kinane’den Kalamise
 (tekili: Kalammas) ailesi üstlenmişti. Hac ibadeti eda
 edildikten sonra
 (Kalamise’ye mensup şahıs) kalkar, halka hitab eder,
 (nesî’le) ayları tehir eder (nesî’ vazifesini icra eder),
 böylece her ay (genellikle) onu
 izleyen ayın ismiyle adlandırılırdı. Herkes, Kalammas’ın
 bu ilamını kabul ederdi. Bu uygulamanın ismi nesî’ (tehir
 etme) idi. Çünkü her
 iki veya üç yılda bir yılın başlangıcına bir ay ilave
 etmekle tehir yapılıyordu (yani nesî’ yöntemi
 uygulanıyordu). Bu da arada bulunan
 zaman farkı oranında yapılıyordu. Ilk ilave (Nesî’)
 Muharrem ayına yapıldı, böylece gerçek Safer ayına
 Muharrem, Rebiülevvel ayına
 Safer v.s. denilmek suretiyle silsile halinde yılın diğer
 bütün aylarının kendi adları yerine onu takip eden
 ayların ismi verildi. Sonra ayların
 isimleri arasına eklemeler yaptılar. Safer ayına yapılan
 ikinci nesî’ uygulamasında onu izleyen aya yine Safer
 ismini verdiler (nesî’in ilk
 uygulamasında meydana gelen sıralamada bu ay
 Rebiülevvel’dir). Tek tek yılın her bir ayına
 uygulanıncaya kadar nesî’ ameliyesine
 devam edilir. Tekrar 1. ay olan Muharrem ayına dönülür.
 Bu uygulamayla ilk yaptıklarına dönmüş olurlar. Onlar, bu
 uygulamayı takvemde
 gözlemledikleri ilaveyi ve mevsimleri belirlemek için
 kullanıyor ve şöyle diyorlardı: “Falan olaydan sonra şu
 kadar zaman geçti”. Onlar bu
 gibi ifadelerle zamanı tarihlendirip belirlemeye
 çalışıyorlardı. Bütün bunlardan sonra onlar, dört
 mevsimden birinin tam bir ay önce
 geldiğini gözlemlediklerinde Güneş yılının kesirlerinin
 toplamını, ayrıca güneş yılına eşitlemeye çalıştıkları
 kamerî yıl ile bu ikisi arasında
 kalan farkıgidermek için ek bir nesî’ uygulaması
 yapıyorlardı.”
 Bu iktibasın bilhassa son cümlesi dikkate değer
 görünmektedir. Her üç yılda bir yapılan mutad nesî’
 uygulamasına ilaveten, nesî’
 uygulamasından sorumlu olanlar ek bir nesî’ uygulamasına
 baş vurma mecburiyetinde kalıyorlar ve her ne zaman
 belirli bir ayın muayyeen
 bir devresinde nesî’ uygulamasına ihtiyaç duyulsa bu
 ilave, tam bir ayın eklenmesi şeklinde icra ediliyordu.
 Doğal olarak bu her 30 yılda
 bir kere olabilir. Çünkü 3 Güneş yılı 1095 gün eder.
 Fakat 3 Ay yılı bir ilave ay ile birlikte 1092 gün eder.
 Yani arada her üç yılda bir nasıl
 üç günlük bir eksiklik kalıyorsa 30 yıllık bir süre
 içerisinde 30 günlük bir eksiklik kalacak demektir.
 Çevirisini sunduğumuz metnin
 orjinali şöyledir:
 16 Şimdi yapılan hesap tamamen kamerî olan bir yılın 354
 gün olmasına göredir. 367.5 rakamı ise 12 aya bölündü.
 Iki yeni ay arasındaki 29
 1/2 günlük devre aydan aya 29 gün 6 saat ile 29 gün 20
 saat arasında değişir, ortalama olan 29 gün 12 saat 44
 dakika 2.8 saniye
 (29.530588) dir. Bkz. Paul Couderc, Le Calendrier, Paris
 1961, s. 14.
 ve ay menzillerini (veya yağmur yıldızlarını) hesaplama
 usûlünü çok iyi bilen Arapların gözünden bu farkın
 kaçmış olması düşünülemez (Bkz. Ibn Kuteybe, Kitabü’l-
 Enva).
 Kaynaklarımız, üç yıldan sonra nesî’in ne zaman
 yapıldığından ve ancak iki yıldan sonra yapılan nesî’in
 ne zaman tatbik edildiğinden bahsetmez. Yukarıda verilen
 hesaplamala neticesinde bizim, 10 değil 11 nesî’
 uygulamasına gerek duyduğumuz tespit ettik. Nesî’
 uygulaması, 30 yıllık devrin sonunda mı veya 30 yıllık
 devrenin içine karıştırılarak mı yapılıyordu?
 Mesela, ay ilave etme (nesî’) ameliyesinin icra edildiği
 yolları rakam ile ifade etmek gerekirse şöyle mi
 olur?: 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28. ve
 nihayet 30 yılda nesî’in tatbik edildiği görülecektir.17
 Diğer
 taraftan 11. nesî’ ameliyesi sadece 30 yıllık devrin
 sonunda meydana gelirse, bizim 30 yılda 10. normal ay
 ilave
 etme işlemini 11. Nesî’i 31. yılda ve ikinci devrenin
 birinci nesî’ini 33. yılda yapmamız gerekecektir.
 Zira 30. ve 31. yılda nesî’ yönteminin uygulanması yani
 iki ardıl yıllar esnasında ay ilave etme
 uygulaması Hammurabi 18 zamanında bilinuyordu. 31. Yılda
 uygulanan nesî’den sonra diğer bir nesî’ tatbikatı
 33. yılda yani sadece 2 yıllık bir fasıla içinde tatbik
 edilir. Bundan sonra 30 yıllık devrenin geri kalan
 kısmında
 nesî’ uygulaması üç yıllık düzenli fasıllarda meydana
 gelir.
 6. Eğer durum böyleyse bu, başka bir problemi açıklar.
 Yani müslüman tarihçilerin sıkıcı ihtilafını telif
 eder. Bazıları nesî’in yeni “Ay Takvimi”ne bir ay ilavesi
 ameliyesinin her yıl tatbik edildiğinden bahsederler;
 diğer bazıları her iki yılda bir v.b. tatbik edildiğinden
 sözederler. Yukarıdaki açıklama, gerçeğin tümünü ihata
 etmemiş olsalar da, müslüman tarihçilerin hepsinin haklı
 olduğunu gösterebilir. Şöyleki; tarihçilerin her birisi
 uygulamanın birini dikkate aldı, onu genelleştirdi ve
 nesî’, sisteminin çok daha karmaşık bir sistem olduğunu
 bilemedi . Yeri gelmişken ben burada şunu ilave ederim:
 Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatının çeşitli olaylarıyla
 ilgilenen müslüman tarihçiler tarafından verilen önemli
 tarihler Mekke’de her 30 yılda 11 defa nesî’
 uygulamasının yapıldığını teyid eder. Mevcut cetvellerde
 verilen tarihler birbiriyle uyuşmaz, çünkü onların hiç
 biri, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaşadığı ve faaliyet
 halinde olduğu hicrî çağın ilk 10 yılını nesî’ usulünü
 önemsiyerek ele almadı.
 17 Aşağıdaki tablo ay ilave etme (nesî’) ameliyesini yıl
 rakamlarıyla gösterir:
 Yıl Güneş Yılındaki Kameri Yıldaki Güneş ve Kameri Güneş
 ve Kameri
 Sayısı Gün Sayısı Gün Sayısı Yıllar Arasındaki Yıllar
 Arasındaki
 Itibari Ay Farkı Hakiki Fark
 1 365.2422 354.36705 ----
 2 730.4844 708.73410 ----
 3 1095.7266 1063.10115 1 ay (32 gün)
 4 1460.9688 1417.46820 -----
 5 1826.2110 1771.83525 -----
 6 2191.4532 2126.20230 2 ay (65 gün)
 7 2556.6954 2480.56935 -----
 8 2921.9376 2834.93640 -----
 9 3287.1798 3189.30345 3 ay (98 gün)
 10 3652.4220 3543.67050 ----
 11 4017.6642 3898.03755 4 ay (119 gün)
 12 4382.9064 4252.40460 -----
 13 4748.1486 4606.77165 -----
 14 5113.3908 4961.13870 5 ay (152 gün)
 15 5478.6330 5315.50575 -----
 16 5843.8752 5669.87280 -----
 17 6209.1174 6024.23985 6 ay (185 gün)
 18 6547.3596 6378.60690 -----
 19 6939.6018 6732.97395 -----
 20 7304.8440 7087.34100 7 ay (217 gün)
 21 7670.0826 7441.70805 -----
 22 8035.3284 7796.07510 8 ay (239 gün)
 23 8400.5706 8150.44215 ----
 24 8765.8128 8504.80920 ----
 25 9131.0550 8859.17625 9 ay (272 gün)
 26 9496.2972 9213.54330 ----
 27 9861.5394 9567.91035 ----
 28 10266.7816 9922.27740 10 ay (304 gün)
 29 10592.0238 10276.64445 ------
 30 10957.2660 10631.011150 11 ay (326 gün)
 18 Paul Couderc, Le Calendrier, Paris 1961, s. 57’de
 şöyle bir iddia ileri sürmektedir: Hammurabi zamanında “
 13 aylık iki ardıl yıl bulmak
 nadir değildir” ve Couderc bu tezini temellendirmek için
 yapılan kazılarda bulunan kil levhalara yazılmış
 metinlerden nakiller yapar.
 Mesela, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu, Kur’an-ı
 Kerim’in ona ilk inişi, hicret sonucu Medine’ye
 varışı, Bedir, Uhud ve Hendek savaşları gibi hadîselerin
 yalnız tarihlerinden değil o hadîselerin olduğu günden
 de bahsedilir. Biz ileride hicreti esas alan hesaba göre
 hadîs ve siyer kitaplarında verilen tarihleri gösteren
 bir
 tablo ve nesî’ uygulaması hesaba katılmamış mevcut
 cetvellere göre o tarihlerin karşılıklarını vereceğiz.
 Mütevazi hesaplarımıza göre, Güneş yılı ne zaman tam bir
 Kamerî ayın önünde olursa, 13. ayın ilave
 edilmesi o zaman söz konusu olur. Bizim, hadîsler de yer
 alan tarihler için yaptığımız hesaplama, Babil
 metodunda kullanılan formülü izlersek, bu tarihlerle
 uyuşur. Bu durum, yukarda bahsedilen muhtelif bütün
 rivayetleri uzlaştırır.
 7. Islâm’dan önce Arabistan’ın siyasi birliği yoktu.
 Arabistan’da ortak tarihde yoktu ve her bir bölgenin
 tarih başlangıcı olarak benimsediği kendine has önemli
 olayları bulunuyordu (Taberî ve diğer kaynaklarda yer
 alan pek çok malumata göre) Resûlullah Muhammed (s.a.v.)
 zamanında Mekkeliler Habeşistanlıların Mekke’ye
 saldırdığı yıl olan “Fil yılı’nı” olayları tarihlendirmek
 için kullanıyorlardı. Arabistan’da aynı zaman içinde
 muhtelif tarih başlangıçları bulunabiliyordu.
 Kaynaklarımız tarih başlangıcı hususundaki bu çeşitliliğe
 rağmen
 herkesin Muharrem ayını yılın ilk ayı kabul eder
 göründüğünü açık bir şekilde belirtirler.19
 8. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye hicreti komplike
 bir durumdur. Müslümanlar Mekke’den
 ayrılmak zorunda kaldıkları ve engellendikleri için hac
 ibadetini yerine getiremiyorlardı. Haliyle müslüman
 kitleler nesî’ yöntemi uyfulandığında bunu
 izliyemiyorlardı. Bu hususta açık referanslara sahibiz.
 Hudeybiye
 barışının hicretten sonra 6. yılın 11. ayında (Zilkade)
 miladî 627 yılında yapıldığını biliyoruz.20. Lakin Ebu
 Yusuf 21 Hz. Peygamber’in Medineden Hudeybiye’ye 9. ay
 olan Ramazan’da harekete geçtiğini ifade eder. Ibn
 Kesir,22 Hudeybiye anlaşmasının Zilkade (yılın 11.)
 ayında, ancak Urve b. Zübeyr’e göre 10. ay olan Sevval’de
 yapıldığını (ki bu görüş Urve’den gelen şaz bir
 rivayettir) nakleder. Fakat şu husus dikkate alındığında
 Urve’nin
 görüşü çok garip olmaz: Mutat nesî’ uygulaması sonucu
 Mekkelilerin 11. ayı gerçekde Hudeybiye barışının
 yapıldığı H.S. 6/627, yılın 9. ayıdır. Bir nesî’
 uygulaması H.S. 6. yılın sonunda yapıldığı ve başka bir
 ay ilavesi
 (nesî’) ise H.S. 9. yılda tatbik edildi. Böylece Hz.
 Peygamber (s.a.v.) H.S. 10/631. yılda hacca gittiğinde,
 aylar
 orjinal pozisyonlarına döndü ve H.S.6/627 yılda meydana
 gelen 2 aylık fark zail oldu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)
 en ufak bir engelle karşılamadan, veda haccında irad
 ettiği hitabesinde nesî’i ilga edebildi.23 “Şimdi zaman
 (takvim), Allah’ın yeri ve gökleri yarattığı gündeki
 durumuna dönmüş bulunuyor (yani nesî’ tatbik edilen sene
 ile, nesî’siz aylar birbiri üzerine çakışmış, diğer bir
 ifadeyle Kamerî takvim, hiç bir nesî’ ameliyesine ihtiyaç
 göstermeksizin o yıl tam güneş takvimindaki aylar üzerine
 intibak etmişti). Gerçek şu ki; Allah, yeri ve semavâtı
 yarattığı zaman ayların sayısını 12 olarak takdir
 etmiştir” (Tevbe sûresi, 9/36).
 9. Zaten Mekke H.S. 8/629’da fethedildi, fakat Hz.
 Peygamber (s.a.v.) H.S. 9/630’da nesî’e müdahele
 etmedi, bekledi24 ve ancak H.S. 10/631’de hem nasi
 uygulanmış aylar hem de nesî’ tatbik edilmemiş ayların
 hesapları bir birine denk gelip uyuştuğunda, nesî’i ilga
 etti. Kamerî takvimin ıslahı onun (s.a.v.) için güç
 olduğu
 gibi, miladî takvimdeki reform da Batı için zor
 olmuştur.25 Insanlar, Papa’yı ömürlerinin 10 gününü
 çalmakla
 19 Taberî, Tarih, I, 1252-1253, 1256 ; Ibnü’l-Cevzi,
 Telkih Fuhûm Ehli’l-Asâr (Paris yazması, arabe 734) vr.
 3/b, Azrakî, s. 127; Birunî, el
 Asâru’l-Bakiye, s. 60, 62; Ibn Asakir, Tarih Dimeşk, I,
 37; Sahavî, el-I’lan bi’t-Tevbih, s. 143; Mes’udî,
 Murucu’z-Zeheb. III, 417; v.d.
 20 Bkz. Ibn Hişam ve diğerleri
 21 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Haraç (Bulak bsk.) s. 128.
 22 Ibn Kesir, el-Bidaya ve’n-Nihaye, IV, 164.
 23 Ibn Hişam, I. 968 (Wüstenfeld bsk.).
 24 “Ve bekledi”, ifadesi Birunî tarafından
 kullanılmıştır, bkz. el-Asâru’l-Bakiye, s. 63.
 25 Coudrec’e (s. 34-35, 54-55) ve H. Dilgan’a göre (Hamid
 Dilgan, Takvimler, s. 11-12) Miladâ takvim reformu
 aşağıdaki ülkelerde şu
 tarihlerde banimsenmiştir:
 Roma, Ispanya ve Portekizde 4 Ekim 1582
 Fransa’da Aralık 1582
 Almanya ve Isviçre’de 1584
 Polanya’da 1586
 Macaristan 1587
 Hollanda 1700
 Ingiltere, Isveç ve A.B.D.’de 1752
 Bulgaristan’da 1916
 Yogoslavya ve Romanya’da 1919
 Yunanistan’da 1923
 Rusya (S.S.C.B.)’da 1936
 suçladılar. Protestan ve ortadoks ülkeler: Ingiltere,
 Fransa, Almanya, Rusya v.b. memleketlerde, yazılan
 tarihlerde, aynı olayların tarihleri farklılık arzetmesi
 sonucuna rağmen, miladî takvim reformunu kabul
 etmediler.
 Nesî’in ilgası ve saf Kamerî takvimin düzeltilip eski
 haline getirilmesi Islâm’a bir çok avantajlar
 sağlamıştır. Mesela, maliye uzmanlarına aleni ilan
 yapmadan 33 yılda bir ilave yılın vergilerini toplama
 imkanı
 verir.26 (Keşke A.B.D. ve S.S.C.B. maliye bakanları bunu
 bilebilse!) Ayrıca, Ramazan ayının büttün mevsimleri
 devretmesini sonuç verdiği için, müslüman bir ordunun
 Ramazan ayında oruç tutması neticesinde her mevsimde
 yiyecek ve su mahrumiyetine dayanma alışkanlığını
 kolaylaştırır. Bütün bunlardan başka nesî’in ilgası ve
 Kamerî takvimin düzeltilmesi, müşterek sorumlulukları
 kolaylaştırır; müslüman bireyin, medenî dünyadan uzak
 ve sahrada yaşasa bile zamanı hesaplamasını, Ramazan
 ayını izlemesini ve emredilen vakitte hac ibadetini eda
 etmesini sağlar ve kolaylaştırır. Nesî’in ilgası Kamerî
 takvimin düzeltilmesi, hesaplama hatalarını düzeltmek
 için
 tarihleri değiştirme ihtiyacını ortadan kaldırır.
 11. Takvim reformu Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında
 yapıldı, ancak Islâm tarihinin başlangıcı olarak
 hicret hadîsesinin esas alınması Hz. Peygamber’in
 (s.a.v.) vefatından altı yıl sonra Hz. Ömer’in (r.a.)
 hilafeti
 zamanında benimsendi. Kaynaklarımıza göre27 devletin
 brokratik işlemlerinde resmi bir takvim benimseme
 ihtiyacını ilk olarak hisseden şahıs Basra valisi Ebu
 Musa el-Eşarî’dir. Yemenli birisi ülkesindeki uygulamayı
 anlattı; Hz. Ali (r.a.) takvime başlangıç noktası olarak
 (Iskenderiye ve Fars çağları yerine) hicreti veya Hz.
 Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye hicretini veya Hz.
 Peygamber’e (s.a.v.) vahyin ilk iniş tarihini veya onun
 vefat
 tarihini teklif etti; ve son olarak Hz. Osman’ın (r.a.)
 teklifi, Hz. Peygamber’in Medine’ye ulaştığı ay olan
 Rebiülevvel ayı değilde, Muharrem ayının ilk ay olarak
 kalmasında etkili oldu. Müslümanlar Çin’den Isparya’ya
 kadar takvimlerinde saf Kamerî yılı kullandıklarından
 beri, tabiki aynı takvimi tarihlerini yazarken de, hep
 kullandılar. Umumiyetle enternosyonal olan bir toplumun
 bir gereksinimi de, değişik takvimlerin karşılıklı
 muadillerini bilmektir. Hristiyan tarihin 17. yüzyılın28
 başlangıcından beri, Batı irfanı uluslararası tarihin
 yabancı
 kaynaklarına ne zaman daha çok ilgi duymaya başlamışsa,
 hicrî ve miladî tarihler için, hicrî ve miladî tarihleri
 birbirine çevirme cetvelleri işte o zaman hazırlanmaya
 başlanmıştır. Bildiğim kadarıyla bu cetvellerin en eskisi
 Latince olup 1609 tarihinde hazırlanmıştır.
 13. Açıklanamaz bazı sebeplerden ötürü29 başlangıçta
 Avrupa’da bir hata yapıldı sonraki müelliflerin
 hepsi bu hatayı yapanların beyanatlarını tetkik etmeden
 tekrarladılar ve böylece emek mahsulü takvim
 Bu Farklı ülkelerin klasik tarihî metinlerinin
 mukayesesi okura güçlük çıkarabilir.
 26 Hz. Peygamber (s.a.v.), ziraî vergilerin toplanması
 için fiilî hasat mevsimleri vasıtasıyla sabit olan şemsî
 yılı kabul etti; başka amaçlar için
 ise tamamen kamerî olan yılı kullandı. Böylece vergilerin
 toplanması hususunda ne çiftçiler ne de finans sektörü
 herhangi bir güçlükle
 karşılaşmıyordu. Bkz. M. Hamidullah’ın Le Prophete de l.’
 Islam, Paris 1959, I, 266. Diğer bir şekilde ifade etmek
 istersek, Şemsi takvim
 ile kamerî takvim arasındaki farkları, hususiyetleri
 mükemmel bilen Muhammed (s.a.v.), tabiat şartlarına, yani
 mevsimlere bağlı ürünlerle,
 san’atkarlar elinden çıkan imalat ürünlerini ve ticari
 kazançları birbirinden gayet açık bir şekilde ayırmış
 bulunuyordu. Üzerinde ziraat
 yapılan arazilerde yahut “zirai mahsullerde” o, vergi
 tahsiline esas olmak üzere şemsî takvim sistemini, buna
 mukabil devletin diğer vergi
 kaynakları için ise, Güneş takviminden 11 gün kadar daha
 kısa olan kamerî takvim’i tercihen kullanıyordu. Onun bu
 sistem yeniliği
 sayesindedir ki her 33 senede, bir mali yıllık fazla bir
 gelir mükelleflere hiç hissetirilmeden Devlet Bütçesine
 aktarılmış olmaktadır (zira
 Ay takvimine göre alınan yıllık vergiler her 355 günün
 sonunda tahsil edilir.) (M. Hamidullah, Islam Peygamberi,
 çev. S. Tuğ, Istanbul
 1990, I, 985.)
 27 Bkz. Taberî, I, 1250; Sahavî, s. 140-141, Ibnü’l-Cevzi
 a.g.e., Ebu Musa el-Eşari’nin teklifi için bkz. vr. 3/b;
 Taberî, I, 1252; Sahavî, s. 141;
 Ibn Asakir, I, 33, 35, Yemenli bir şahsın (Ya’la b.
 Munyah) teklifinden bahsedilir. Yemen valisinin bizzat
 kendisi bu teklifi uygulamaya
 başladı. Iskenderiye ve Fars takvimlerinin benimsenmesi
 teklifi Taberî tarafından keydedilir, I, s. 1251Sahavî,
 s.144, Muharem ayının yılın
 ilk ayı olarak benimsenmesi Hz. Osman’ın (r.a.) teklifine
 atfedilir. Bkz. Ibn Asakir I, 37, Kur’an-ı Kerim’in ilk
 inişi veya Hz.
 Peygamber’in (s.a.v.) vefat tarihi yerine hicret olayının
 takvime başlangıç noktası olarak benimsenmesi teklifi,
 Hz. Osman’a Hz. Ali’ye,
 hatta Hz. Ömer’ gibi farklı şahıslara atfedilir. Yukarda
 verilen kaynaklara bkz.
 28 “Tables de convesion” (Madrid-Grenada 1946) adlı
 eserinde Jiminez, P Juan de Mariana’nın De annis arabum
 cum annis nostris
 comparatis, tractum VIII, Colonia 1609 baskılı
 çalışmasına işaret eder.
 29 Hamid Dilgan (Takvimler, s. 13)tarafından verilen
 izahat problemi çözer görünmektedir. Müslümanlar
 umumiyetle Ay’ın hilal v.b.
 şekillerinin ve menzillerinin gözlemlenmesine dayalı
 “görsel ay” sistemini kullandılar fakat müslüman
 astronomiciler gözlemlerinde
 matematiksel amaçlar ve geçmiş ve gelecek zamanın takvim
 hesapları için “teknik ay” (sene ıstılahhiyye) sestemini
 kullandılar. Tarihçiler
 cetvellerini müteahhir müellifler değiştirdiler, onları
 ilmi muhtevadan yoksun bir tarzda Fransızca, Almanca,
 Infilizce, Ispanyolca, Italyanca, Romence ve Rusça‘ya -
 istisnasız- tercüme ettiler. Gerçek şudur:30
 14. Batılı müellifler, hicrî takvim’in 1.,3.,5.,7.,9., ve
 11. ayının her yıl 30 gün olduğunu; 2.,4.,6.,8., ve 10.
 ayının devamlı 29 gün çektiğini; genellikle 12. ayın 29
 gün olduğunu, artık yıllarda ise 30 gün olduğunu (Hz.
 Peygamber (s.a.v.) zamanından gelen Islâm’da fazla sayı
 da artık yıl olmamasına rağmen) iddia ettiler. Böylece
 Batılı bilim adamları, bir Kamerî yılda 354 veya 355 gün
 bulunduğunu ifade etmek isterler.
 15. Bereket versin ki yeryüzünde verilmiş bu basıt hüküm
 ilahiyatçılar tarafından gökyüzüne tatbik
 edilmez, tabiat kuvvetleri yine de yaratıldıkları gayeye
 uygun vazifeyi icra etmeye devam eder ve dünya
 müslümanları tabii olgulara bağlı kalırlar, teklif edilen
 basıt kurallara değil. Bundan daha garibi aynı Batılı
 yazarların Kamerî yalın 9. ayı olan Ramazan’ın devamlı 30
 gün olduğunu söylemeleridir ve onlar başka yerde iki
 manaya çekilebilecek surette kendilerinin yazdıklarını
 unuturlar (bazen birkaç satır sonra yazdıklarını
 unuturlar,
 mesela Couderc gibi s.74, satır 10 ve s. 75, satır 10).
 Oysa müslümanlar her yıl Ramazan orucunun ne zaman
 başlayıp ne zaman sona ereceğini bilmek için kafa
 yorarlar. Batılıların formülü doğruysa, şu halde
 müslamanların merakı neden?
 16. Gerçek, ayların 30 güne münhasır olmadığıdır;
 istisnasız her bir ay ya 29 yada 30 gün arasında
 devridaim yapar; Muharrem de böyledir. Islâm dünyasında
 1400 yıldan beri çocuklar dahi bunu bilir. Birileri
 takvime müracaat ederse takriben her yıl 29 günlük iki
 ardıl ay veya 30 günlük iki ardıl aya olabildiğini
 görülebilir; bazı senelerde 29 veya 30 günlük ardışık üç
 ay olabilmektedir.
 Istanbul rasathanesi, birkaç yıl önce, hatta 30 günlük
 dört ayın birbirini takip ettiğini kaydetti. Bu sebeple
 gerçek bir Kamerî ay ile Batı takvim cetvellerinde ona
 karşılık, gelen bir Kamerî ay arasındaki fark iki veya üç
 gün olabilir. Şu husus daha vahimdir: Bir şarkıyatçı, bir
 metinde hicrî yılın Şaban ayının 30 gün olduğunu
 belirten kesin bir ifade gördüğünde o, Wustenfeld veya
 Cattenoz’un cetvellerine müracaat eder; metinde gördüğü
 bilgi ile uyuşmadığını görünce hemen müslüman
 tarihçilerin tarihsel dikkat muhakemeleri yoktur ve bu
 meyanda
 itimada layık değillerdir demeye kalkışır. Halbuki o, ilk
 önce muhtemelen cetvellerin yanlış olduğunu
 düşünmelidir.
 17. Fiili öneme sahip daha büyük bir güçlük söz
 konusudur.Şöyleki: Yeni ayın şekil bakımından oluşumu
 ve doğuşu, yeryüzünün çevresinde kendi dönüşünde gündüz
 veya gece gerçekleşir. Iki yeni ay arasındaki 29 1/2
 (ki onlar için yalnız bizim cetvellerimiz uygundur)
 astronomicilerin teknik veya usûlî ay sistemlerini değil
 de “Görsel ay” sistemini
 kullandılar. Ibnü’l-Ecdabi (el-Ezmine ve’l-Eva) ve
 başkaları söz konusu olan aynı “teknik ay”a atıfta
 bulunurlar.
 30 Pek çok cetvel arasında şunları örnek verebilirim:
 Fransızca, (Cattenoz, Tables de concordance deseres
 chretienne et hegrienne, 3. bsk.
 Rabat 1961); Almanca (Wustenfeld-Mahler-Spuler,
 Vergleichung-Stobellen, 1961); Ispanyolca (Manuel Ocana
 Jiminez, Tablas’da
 Conversion , Madrid 1946); Italyanca (G. Gabrieli,
 Tabella Comparativa dell’era, Roma 1916); Romence (M
 Guboglu, Tabele Sincronece,
 Bucarest 1955) ve Rusça (VV Cybulski, Sovremenniye
 Kalendari stran Blizhneva I Sredneva Vostoka, Moscow
 1964) ve the Enflish
 Encylopedia Brittanica, “takvim” maddesi. Yeri gelmişken
 işaret edelim ki, bu cetveller Hicri Takvim’in ilk günün
 16 Temmuz 622’ye (bir
 kaç cetvel ise 15 Temmuz 622’ye) tekabül ettiğini
 belirtmektedir. Galiba onlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
 nesî’i ilga ettiği tarihten itibaren
 (H.S. 10. yılda veda haccında) geriye doğru olan kısmı
 hesapladılar. Araştırmalarında Mekke’de nesîin
 uygulandığını gözardı etmiyen
 birisine Hicri takvim’in ilk on yılını, özellikle de Hz.
 Peygamber’in (s.a.v.) Mekke’den henüz ayrıldığı Hicri
 takvimin ilk yılını
 incelemesini teklif ederim. Yaptığım hesaplamaya göre
 H.S. 1. yılın Muharrem ayının ilk günü 21 Mart 622
 tarihine denk gelir. Hz.
 Peygamber (s.a.v.) bu yılın 3 ayı olan Rebiülevvel ayında
 hicret etti, belki de bu tarih, 20 Mayıs 622 Perşembe
 gününe tekabül eder. Bu
 husus bir bilgiyi, yani Hz. Peygamber’in Medine’ye 12
 Rebiülevvel Pazartesi günü ulaştığı şeklindeki hadisi
 teyid eder. Kaynaklarımıza
 göre nesî’, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir’i
 (r.a.) hac emiri olarak gönderdiği H.S. 9. yılda (daha
 açık bir ifadeyle H.S. 9. yılın
 sonunda H.S. 10. yılın başlangıcında) son olarak
 uygulandı. Böylece nesî’ uygulanmış aylar ile nesî’siz
 aylar tekrar birbirine intibak edip
 oturdu. Buna göre şunu tahmin etmek tabiidir: Nesî’, H.S.
 6. yılın sonunda, H.S. 3 yılın sonunda ve H.S. 1. yılın
 başlangıcından hemen
 önce tatbik edildi. Bu dört tam kamerî aylık bir fark
 eder. Bundan dolayı ben, hicri tarihin başlangıcı olarak
 16 Temmuz 622 tarihini değil
 de, dört ay daha erken bir tarihi yani takriben 21 Mart
 622 tarihini teklif ediyorum. Zira 12 nesî’ uygulaması
 ayların orjinal pozisyonlarına
 yani sıralarına dönmeleri için gereklidir ve zira 12
 nesî’ uygulaması 33 yıllık bir sürede uygulanabilir
 (Kameri ve şemsî yılları birbirine
 eşit hale getirmek için, yani 33 Güneş yılının 12052 günü
 ancak 34 Ay yılının 12048 edebilir), Nesî’ uygulaması 33
 yılda bütün ayları
 dolaşıp tekrar Muharrem ayına geldiğine göre böyle iki
 devir 66 yılda gerçekleşebilir. Madem ki Hz. Peygamber
 (s.a.v.) 63 yaşında H.S.
 11 yılda vefat etti, nesî’in devir hareketi doğumundan
 iki yıl önce yeniden başlamış olmalıdır. Hz. Peygamber,
 H.Ö. 53 yılda dünyaya
 geldi. Kanaatimce bu tarih; 570 tarihine değil, 571
 tarihine hiç değil, olsa olsa 569 tarihine karşılık
 gelmektedir. Hatta ben, Hz.
 Peygamber’in (s.a.v.) doğum tarihi için makul bir tarih
 olarak 17 Haziran Pazartesi tarihini önerebilirim.
 günlük devrelerin süresi aydan aya 29 gün 6 saatten 29
 gün 20 satte kadar değişir.31 Ancak müslümanlar arasında
 hicrî ayın başlaması için yeni ayın çıplak gözle
 günbatımının yeterli derecede erken bir vaktinde batı
 ufkunda
 hilal şeklinde müşahede edilmesi kafidir. Binaenaleyh şu
 hususta bir dereceye kadar mümkündür: Yeni ay,
 Endonazya, Pakistan veya Mısır’da günbatımı vaktinde
 bizim uydumuz ufkumuzdan geçse bile görünmeyebilir,
 fakat yeni ay, Almanya, Fransa ve Batı’da kalan bütün
 ülkelerin üzerinden geçerken doğar ve görülebilir. Kış
 mevsiminde yeni ayın görülmesini engeleyen başka
 faktörler de bulunur; mesela, Kuzey yarımkürede gündüzün
 daha kısa ve güneşin daha erken batması, ekvator ve
 tropikal ülkelerde ise gündüzün çok daha uzun olması
 gibi.
 Kaçınılmaz olarak çoğunlukla şu hususla karşı karşıya
 kalırız: Kış aylarında Güneş Paris’te, Cezayir’den daha
 erken doğduğu için yeni ay Cezayir’de veya Lagos’ta
 görülebilir, fakat Paris’te görülmez. Sonuçta dikkatli
 müslüman tarihçilerin yazdıklarında bir günlük bir fark
 meydana gelecektir. Fakat onların hesaplarının
 doğruluğu ve kesinliğini tabiî olgunun kuralları teyid
 eder.
 18. Hatırı sayılır bir Alman profesör, “hicrî takvim
 takvim değildir” iddiasını ortaya attı32. Ben,
 ümitsizliğe kapılmaya neden olmadığı kanaatindeyim.
 Zamanımız zorlukları aşmak açısından büyük vasıtalara
 sahiptir. Ben, son Dünya savaşı esnasında söylenen su
 Ingiliz sloganını yani: “Bir iş zor ise biz onu hemen
 yaparız; eğer o iş imkansız ise yapılması biraz zaman
 alır” sözünü hatırlarım. Mesela, elektronik hesap
 makinalarından ve birkaç bilim dalının işbirliğinden de
 yararlanılabilir.
 19. Ben, yeryüzünün enlem ve boylam noktalarından
 hareketle ayın 29 veya 30 gün çektiği bölgeleri de
 dikkate alarak son 1400 yılın hatta 2000 yılın her ayının
 günlerini gösterecek şekildre hicrî ve miladî tarihleri
 birbirine çevirmek için kullanılacak yeni ve kapsamlı bir
 cetvel hazırlama vazifesini taahhüt etmemizi teklif
 ederim. Yeni ayın görülebilme lüzumu-yeryüzünün boylam ve
 enlem çizgilerinin bazı noktalarında bulut veya
 sis bulunmasından dolayı Ay görülmese de hazırlanacak
 yeni cetvelde her ayın günleri ayrıntılarıyla
 verilebilir.
 Bu hesaplama, bugünden başlar geçmiş yüzyıllara doğru
 uzar. Hazırlanan cetvel sayesinde farklı takvimlere göre
 verilmiş takvimlerin tarihleri daha güvenilir bir şekilde
 öğrenilir.
 20. Kongremiz kararlıkla bunu tavsiye ederse, eminim ki
 UNESCO Fransanın CNRS, Almanyanın
 Forschungsgemeinshaft v.b. bilimsel kurumlar cetvelin
 hazırlanması için gerekli araçları temin edecektir.
 Tarihçi
 ve Astronomicilerin işbirliği ile yapılacak böyle bir
 çalışma bütün dünya biliminin yararına olur.
 HZ. PEYGAMBER (s.a.v.) DEVRI KRONOLOJISI33
 Aynı meselenin başka bir yönünü halletmek için ben, Hz.
 Peygamber (s.a.v.) devri kronolojisinin daha
 çözülmeyi bekleyen bir çok problemi olduğunun kabul
 edilmesini ümit ederim. Bu problemler arasında biz iki
 grup zorlukla karşı karşıyayız:
 a. Biz, Mekke’lilerin Kamerî-Şemsî takvimde uyguladıkları
 nesî’ konusunda nasıl bir formül
 uyguladıklarını kesin olarak bilmiyoruz.
 b. Ister 29 veya isterse 30 günlük olsun her ayın
 başlangıcını gösteren yeni hilallerin doğduğu gerçek ve
 fiilî tarihlerinin tesbit edilmesi güçlüğü. Bu husus
 önceden belirlenmezse, farklı takvimlere göre verilen
 tarihlerin tam karşılıklarını bulmak imkansız olur.
 Ilk güçlüğün aşılması daha kolaydır. Çünkü nesî’
 hususunda sadece iki metod bilinmektedir. Birincisi: Hz
 Ibrahim (a.s.) devrinin Nemrud’u olan Hammurabi zamanında
 Babil’de muteber olduğu söylenen metod; ikincisi
 ise, büyük matematikçi Birunî tarafından teklif edilen
 metod. Her iki metod da 30 yıllık devrin bazı yıllarını
 etkiler (Hammurabi’ye göre, bunlar bir kameri ay ilave
 edilen 3., 6., 9., 12., 15., 18., 21., 24., 27., 30 ve
 31.
 yılların sonlarıdır. Birûnî’ye göre ise, nesî’in tatbik
 edildiği 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28. ve
 30. yılların
 sonlarıdır).
 Pratikte Mekke’de iki metodtan hangisinin uygulandığını
 kesin olarak bilmediğimize göre ikisini de esas
 kabul ederek hesaplanıp hazırlanan cetveller yapabiliriz.
 Cetveller uzun bir zamanı kapsamaz (nesî’ uygulanmış
 63 veya 65 yılı kapsar) ve iki rakam arasındaki farkın -
 en azından- ilk dört yılında çok az olay olmuştur.
 Kontrol
 vasıtalarının yetersiz olmasının yanında tarihe kesin
 olarak gün ilave edildiği noktada insan, nesî’in iki
 metodundan hangisinin Mekke’de daha fazla kullanıldığına
 karar verebilir. Diğer güçlüğün aşılması daha zordur.
 Sözkonusu güçlüğün kendi tabiatı farklılığı meydana
 getirdi. Yeryüzünün eğilimli ekseni yerküresi üzerinde
 farklı zaman dilimleri meydana getirir. Zaten Birûnî (el-
 Asâru’l-Bakiye, s. 65-66) yeni ayın görünebilmesinin
 31 Couderc, a.g.e., s. 14.
 32 B. Spuler, Der Islam, Bachelor of Divinity 38, 1962,
 s.155.
 33 Makalenin bu parçası Michian Kongresi’nde okunan
 tebliğde yoktu, bu kısım daha sonra tebliğe eklendi ve
 “Journal of Pakistan Historical
 Society” dergisinde yayınlandı. Bundan dolayı paragraflar
 numaralanmadı.
 düzensiz olduğunu biliyordu, zira Ay’ın hareketi bazen
 yavaş bazen daha hızlıdır, bazen yeryüzüne daha yakın
 bazen daha uzakta olur, sadece boylam değil, ayrıca
 insanın yeni ayı gözlediği noktada enlem derecesi v.b.
 hususlar da Ay’ın görülebilmesini etkiler.
 Bu tabiî güçlüğün aşılması için Mekke ve Medine’nin
 meridyen ve paralel daireleri üzerindeki konumuna
 göre hangi yılın hangi ayının 29 veya 30 gün çektiğini
 emin ber tarzda göstermek için uzun sürse bile,
 astronomik tabloların hazırlanması ve matematiksel
 hesaplamaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü
 Ay’ın hareketlerine göre bir aylık süre her zaman aynı
 değildir. Aslında, batı takvim cetvellerinde belirtilenin
 aksine ne aylar aynı sürelidir ne de ardışıktırlar. 29
 Günlük aylar bazen 2 hatta bazen 3 kez ardışık olarak bir
 birini takip edebilmektedir. Astronomi bilginlerine göre
 30 günlük ayların ardışık olarak 4 kez bile birbirlerini
 izleyebilmesi mümkündür. Birûnî’nin müsbet ifadesi modern
 Astronomi tarafından teyid edilir. Couderc, iki yeni
 ay arasındaki 29 1/2 günlük devrenin 29 gün 6 saat ile,
 29 gün 20 saat arasında değişen bir süre yaptığını kesin
 olarak ifade eder, bu da ortalama 29.530588 ederki bu
 hesapta sadece saatlere değil dakikalara saniyelere ve
 saniyelerin kesirlerine de itibar edilir. Istanbul
 Üniversitesi Astronoloji Bölümü’ndeki Türk
 meslektaşlarım, iki
 yeni ay arasındaki 29 1/2 günlük devrelerin ister 29 gün
 6 saatlik bir süre olsun ve hatta isterse 6 saat 10
 dakikalık bir süre olsun bunun periodik olmadığı, şu
 halde 29 1/2 günlük devrelerin her ayı için ayrı ayrı
 hesaplanması gerektiği konusunda beni ikna ettiler.
 Görülüyor ki astronomi bilginlerine pek çok iş
 düşmektedir. Ben ise bir astronomi uzmanı değilim
 Muayyen bir olayın tarihi hakkında birinin yaptığı
 ortalama hesabı esas almak üç günlük bir kayma süresi
 ortaya
 çıkarabilir. Fakat genelde Arabistan için özelde de Mekke
 ve Medine için meridyenleri gösteren sağlıklı tablolar
 hazırlanırsa halen kullanılmakta olan ve nesî’i dikkate
 almayan takvim cetvellerinin ayla ilgili hesaplama
 hataları
 düzeltilebilir.
 Bir başka güçlük ise kendi kaynaklarımızın belirli bir
 olaya kendisinden çok emin bir şekilde tarih verdiği
 bilgilerde bile çelişkiye düşmeleridir. Memnuniyet verici
 durum şudur ki, onlar bazen tarihle beraber gün de
 verirler. Netice itibariyle böyle bir ameliyye bize
 Kronolojicilerin verdiği alternatif tarihlerden birini
 tercih etme
 imkanı verir.
 ÇEVIRME TABLOSU
 Resûlullah Muhammed’in (s.a.v.) doğum günü olarak ehl-i
 sünnet arasında kabul gören 12 Rebiülevvel
 Pazartesi günü, verilen tek tarih değildir. Aynı ayın;
 2.,8.,10.,17. ve 22. günleri de doğum tarihi olarak
 verilmektedir. Bazen doğduğu ay olarak; Safer,
 Rebiülahir, Recep ve Ramazan ayları verilir. Ilk ve son
 defa
 nesî’in kaldırıldığı veda haccını 9 Zilhicce H.S. 10 Cuma
 gününden başlatırsak Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğum
 günü olarak 12 Rebiülevvel Pezertesi tarihinin isabetli
 bir tarih olduğu, ve bu bilginin Astronmi uzmanları
 tarafından da desteklendiğini görürüz. Gelinen bu noktada
 Hz. Peygamber’in vefat tarihi olarak ya rivayetlerde
 yer alan pazartesilerden birini ya da Rebiülevvel ayının
 12. gününü seçmek durumunda kalırız. Pazartesi günü ile
 12. günün çakışması mümkün değildir.
 Şimdi deneme mahiyetinde olan tablomu dikkatinize
 sunuyorum:
 OLAY Hicrî Ay Takvimine Göre Miladî Güneş Takvimine Göre
 Resûlullah’ın doğumu 2 Rebiülevvel 7 Haziran 569, Cuma
 8 Rebiülevvel 13 Haziran 569, Perşembe
 10 Rebiülevvel 15 Haziran 569, Cumartesi
 12 Rebiülevvel, Pazartesi 17 Haziran 569, Pazartesi
 (Hicret’ten Evvel 53. yıl)
 Ilk Vahyin Inişi 17 Ramazan 22 Aralık 609, Pazartesi
 27 Ramazan, Pazartesi 1 Ocak 610, Perşembe
 (Hicret’ten Evvel 13. yıl)
 Hicret Takviminin bşl. 1 Muharrem, Hicrî 1. yıl 21 Mart
 622, Pazar
 Resûlullah’ın Medine’ye
 Varışı 12 Rebiülevvel, Pazartesi 31 Mayıs 622, Pazar
 Hicret’ten sonra 1. yıl)
 Bedir Savaşı 17 Ramazan, Cuma 18 Kasım 623, Cuma
 (H.S.2. yıl)
 Hendek Savaşı’nın
 son buluşu 29 Şevval, Cumartesi 24 Ocak 627, Cumartesi
 (H.S.3. yıl)
 Vedâ Haccı 9 Zillhicce, Cuma 6 Mart 632, Cuma
 (H.S.10. yıl)
 Resûlullah’ın vefatı 2 Rebiülevvel, 25 Mayıs 632,
 Pazartesi
 8 Rebiülevvel, 31 Mayıs 632, Pazar
 12 Rebiülevvel, Pazartesi 4 Haziran 632, Perşembe
 (H.S. 11. Yıl)
 HESAPLAMA METODU
 Büyük biyografi alimi Süheylî, Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
 veda haccını Arafat’ta 9 Zilhicce H.S. 10 yılın
 Cuma günü eda ettiği konusunda açık bir ittifak olduğunu
 belirtir. Aynı veda haccında Hz. Peygamber (s.a.v.)
 nesî’ uygulamasını kaldırdı ve üç ay sonra da vefat etti.
 Nesi ilga edildiği için hadîselerin miladî takvime göre
 karşılıkları oldukça kesin ve güvenilir bir şekilde
 tesbit edilebilir. O halde veda haccının tarihini ölçü ve
 hareket
 noktası almak suretiyle daha önceki olayların tarihlerini
 hesaplayabiliriz:
 1. Vedâ haccından Hendek savaşının sonuna kadar (yani
 Cumartesi olması hasebiyle Yahudilerin
 çarpışmak istemedikleri gün olduğu nakledilen H.S.5.
 yılın Şevval ayının son gününe kadar) 5 yıl, 1 ay ve 9
 günlük bir zaman mesafesi vardır ki, bu zaman zarfında
 düzenli olarak 2 yılda bir nesî’ uygulamasından ibaret
 Hammurabi sistemine göre hareket edilirse, 2 ay eklemek
 gerekecektir. Bu işlem neticesinde 5 yıl, 3 ay, 9 gün
 gibi bir zaman dilimi ortaya çıkar ki bu da toplam 1868
 eder.
 2. Hendek savış ise, Bedir savaşından (17 Ramazan H.S.2)
 3 yıl, 1 ay ve 12 gün sonra nihayete ermiş ve
 bu süre içinde aynı sisteme göre iki nesî’ ameliyesi icra
 olunmuştur ki bu süre toplam olarak 1163 gün eder.
 3. Bedir savaşının son bulduğu günden Resûlullah’ın
 hicretten sonra Medine’ye girdiği tarih olan 12
 Rebiulevvel’e kadar 1 yıl, 6 ay ve 5 günlük bir zaman söz
 konusudur ki bu da 536 günü tekabül eder.
 4. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye varışından 2 ay,
 12 gün evvel ise Hicret Takvimi’nin başlangıç
 tarihi olan 1 Muharrem düşürülmüştür ki bu zaman aralığı
 da 71 gün eder.
 5. Ilk vahiy bundan 12 yıl, 3 ay, 13 gün önce (Süheylî ve
 diğer en iyi kaynakları izlersek 17 Ramazan’da)
 nazil oldu ve bu zaman zarfında dört nesî’ ameliyesi
 tatbik edildi. Böylece bu 12 yıl, 7 ay, 13 günlük devre
 toplam 4472 gün eder.
 6. Cebrail’in (a.s.) Hz. Peygamber’i (s.a.v.) ziyaret
 edip ilk vahiyleri getirdiği bu tarihten 40 yıl önce Hz.
 Peygamber (a.s.v.) doğdu. Daha ayrıntılı rakamlarla ifade
 edecek olursak 40 yıl, 6 ay ve 5 gün önce 12
 Rebiulevvel tarihinde doğdu. Bu sürede 15 nesî’
 uygulamasıyla 14798 gün eder. Bütün bu merhalelerin nihaî
 toplamı 22908 gündür. Toplam rakamı, haftada 7 gün olması
 hasebiyle 7’ye bölersek 4 gün kalır. (22908:7=3272
 hafta + 4 gün). Binaenaleyh Hz. Peygamber (s.a.v.)
 gerçekten Pazartesi günü dünyaya teşrif ettiğine göre,
 veda
 haccı da bir Cuma günü başlamış olacaktır.
 Buraya kadar her şey normal seyrinde görünür. En çok
 kabul gören rivayete göre, Hz. Peygamber H.S.
 11. yılın Rebiulevvel ayının Pazartesi günü vefat etti.
 Ancak Süheylî, bunun imkansız bir şey olduğunu bundan
 tam 800 yıl önce farketti: Ya Veda haccı cuma günü oldu,
 ya da vefat Pazartesi 12 Rebiulevvel’de gerçekleşti;
 kombinasyon ne olursa olsun ikisinden birisi doğru
 değildir. Üç aylık süre, veda haccını ve vefatı
 birbirinden
 ayırır; Zilhicce, Muharrem ve Safer ayları her biri ister
 29, ister 30 gün veya biri 29, diğeri 30 gün münavebe ile
 çeksin hesaplanacak olursa, bu ihtimallerden hiç biri, 9
 Zilhicce Cuma’dan itibaren 12 Rebiulevvel Pazartesi
 tarihini vermemektedir. Öyleyse bu iki tarihten birinin
 yanlış olması gerekir.
 Süheylî ve ondan daha eski diğer bazı kaynaklara göre
 Rebiulevvel ayının biri, sekizi vs. şeklinde başka
 başka tarihler rivayet edilmiş olsa bile, Hz.
 Peygamber’in (s.a.v.) vefat tarihi olarak 2 Rebiulevvel
 Pazartesi günü
 daha güvenilir bir tarihtir. Bütün bu tarihler arasında
 yanlız 2 Rebiulevvel ve daha sonraki bir tarih olan 9
 Rebiulevvel tarihleri Pazartesi gününe denk gelir, şu
 şartla ki o yılın bütün üç ara ayları birbirini takiben
 yani
 ardışık olarak 29 gün çekmiş olmalıdır. Böyle bir durum
 ise arasıra meydana gelir. O hüzün veren vefat olayı
 Veda Haccı’ndan 80 gün sonra bir Pazartesi günü
 gerçekleşti. Fakat birisi çıkar da 12 Rebiulevvel
 tarihini kabul
 etmeme hususunda direnirse geriye vefat olayının Perşembe
 olduğunu kabul etmek durumunda kalırız.
 SONUÇ
 Hem bir tarihçi hem de hakikati arayan tarafsız birisi
 olarak herhangi bir hadîsenin Pazartesi veya bir
 başka günde meydana gelmesi benim için aynıdır. Zira
 bütün günleri Kadir-i Mutlak olan Allah yaratmıştır. Bir
 astronomun bu meseleye eğilmesini ümit etmekle birlikte
 bizim mütevazi hesaplarımız ilk dönem Islâm
 kaynaklarının verdiği tarihleri teyid eder.
 Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaşadığı devir hususunda elde
 bulunan Batı takvim cetvellerine güvenilmez.
 Zira onlar Mekke’de, ayrıca bütün Arabistan’da bilinen ve
 hac’da nesî’i ve Kamerî-Şemsî takvimi dikkate
 almamışlardır.
 Özetliyecek olursak:
 OLAYLAR
 HICRÎ AY TAKVIMINE MILADÎ GÜNEŞ TAKVIMINE
 GÖRE
 GÖRE Benim yaptığım hesaba göre Batıya ait
 konkerdanslara
 göre
 Resûlullah’ın doğumu
 2 Rebiulevvel H.Ö.53 Pazartesi 17 Haziran 569 Pazartesi
 569 veya 570
 veya 571
 Ilk vahyin inişi
 17 Ramazan H.Ö.13 Pazartesi
 22 Aralık 609 Pazartesi ?
 Hicret takviminin
 başlangıcı
 1 Muharrem Hicrî 1. Yıl
 21 Mart 622 Pazar
 15/16 Temmuz
 622
 Perşembe/Cuma
 Resûlullah’ın
 Medine’ye varışı
 12 Rebiulevvel H.S.1. Pazartesi
 31 Mayıs 622 Pazartesi 24 Eylül 622
 Cuma
 Bedir Savaşı 17 Ramazan H.S. 2 Cuma 18 Kasım 623 Cuma 13
 Mart 624 Salı
 Hendek savaşının son
 buluşu
 Şevval’in sonu H.S.5 Cumartesi 24 Ocak 627 Cumartesi (29
 Şevval’e göre) 23 Mart 627
 Pazartesi
 Vedâ Haccı 9 Zilhicce H.S.10 Cuma 6 Mart 632 Cuma 7 Mart
 632
 Cumartesi
 Resûlullah’ın vefatı 2 Rebiulevvel H.S.11 Pazartesi
 25 Mayıs 632 Pazartesi
 28 Mayıs 632
 Perşembe
 Cetveller, tabloda verilen son tarihin sorumlusu
 değildir. Biraz önce belirttiğimiz gibi biz, o yılların
 Medine’sinin meridyenleri için sağlıklı tabloların
 hazırlanması beklentisiyle, 29 günlük nadiren vuku bulan
 üç
 ardışık ay olgusunu istemediğimiz halde gerçekleşmiş gibi
 kabul ettik.
 http://dergipark.ulakbim.gov.tr/uluifd/article/viewFile/5
 000018113/5000018403
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          KUTLU DOĞUM / PEYGAMBER a.s. IN NEBEVÎ TEVELLUDÜ
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  HAKKINDAKİ TÜM GÖRÜŞLER :
 Miladın 569uncu senesi
 569 rakamı Ahmed Cevdet Paşanın Qısas-ı Enbiya vet
 Tevarihil Hulefa adlı kitabında geçer. Aynı ismli kitapta
 bu rakamın 571e çevrildiğini hayretle görmüştüm.
 610- miladi 40 yıl denerek= Güz 570
 20 Nisan / 12 rebiu evvel
 20 Nisan 571 Pazartesi= 12 / 9 rebiu evvel rabia ula
 civarı /kadær hilal orijinal kameri - 53
 bunu -51 yazmak nedir.
 Menzil Menazil KONAKLAR Takvimine göre 20 Nisan , Ağustos
 ayı imiş. Canopus / Kutlu Doğum / Suheyl yıldızı
 27 Temmuz 571 Pazartesi_19 Ocak 572 Salı tarihınde
 geçmiş.
 Muharrem ayında doğdu
 10 Muharrem aşura gününde doğdu.
 Safer ayında doğdu.
 28 Saferde doğdu denmedi.
 2 / 3/ 8 / 10 / 12 / 17 cumua / 22 rebiu evvelde doğdu.
 Rebiu evvelin son 10 gününden 1inde doğdu.
 Fil Olayından yaklaşık 50 gün veya 50 ila 55 gün
 sonra ya`ni babası öldükten 2 ay kadar sonra veya Fil
 Olayından 3 ay sonra doğdu.
 Fil Olayı , Muharremin bitmesine 13 gün kala pazar günü
 olmuş.
 Pazarı 17 Muharrem olarak yazıyorlar ki bu bile net
 değil.
 LAMNENS miladi 580 demiş.
 Diyanet İşleri Başkanlığı = D.İ.B. önce 20 Nisan sonra 17
 Nisan ya`ni önce Pazartesi sonra cuma demiş.
 Rebiu ahir / rabia sani ayında doğdu.
 Recep veya Recep-i Mudarr=RameZandan 2 ay sonra 11inci
 Zulkı`de ayında doğdu.
 MUHAMMED HAMİDULLAH 17 haziran 569 Pazartesiye ma`qul
 tarih olarak önerebilirim demiş.
 Fil Olayı üç yüz kırk yedi veya 552 veya (555ler) 570
 veya Halid bin Velidin dedesi MuğiraNİN ölüm yılı olan
 -53 (hilale ve orijinale göre / nesi'-ekleme-erteleme
 olmaksızın 571-572dir).
 Fil Olayından sonra geçen 12 ila 40 yıl arasında doğdu.
 Fil Olayı 540+40=580.
 İSA MESİH
 25 Aralık = 1582den 1900e 10+1+1+1=13 gün farq= 07 Ocak
 veya 19 Nisan / Pesah veya 20 Mayıs veya 14 Nisan /
 Fısıh+ 6 ay
 1 Ocak 1 pazartesi tarihı değil cumartesi olmalıdır ve 1
 Ocak 0 Perşembe ve 1 Ocak -1 Çarşamba olmalıdır.
 MİLADİ denen TAKVİMDE sıfır yok !?
 Ademin yaratılışından !? 2242+1626=3868+1716=5584 yıl
 sonra (veya 5583 sene sonra 5584üncü senede) doğdu.
 +1inci yılı milad alırsak takvim 5 yıl faZLe ya`ni
 miladtan sonra +6ncı yılda doğdu.
 -4te doğdu.
 Zodyak Kuşağı=miladtan önce -8 / -7de doğdu.
 m.ö.334+7 ay-65 /
 Miladtan sonra Asr-ı Saadetten önce
 Ashab-ı Kehf [309] yıl mağarada yattı.
 10 Tışri -3761+1656 (657/istinsah 1657)=Tufan
 Tufan 6ıncı veya 7inci ayın 17sinde bitti. 7inci Recep
 ayının 10unda başlayıp 155 ? gün sonra 18 Zilhiccede gemi
 durdu / 10 Muharrem aşura gününde gemiden çıkıldı.
 İsaya benzer denen 1i m.ö.150 civarında / miladtan 1
 buçuk asr kadar önce yaşamış.
 m.ö.21 (0ı yıl alırsak) m.ö.20de İmparateur Oktavyusun
 41inci yaşında Roma Olimpiyatlarının 194üncüsünde (her 4
 yılda 1 yapıldıysa 193x4=772=İlk yarış m.ö.792 olur.
 -673lerde Romada 4ü 31 ve 6sı 30ar gün olan 10 aydan ve
 304 günden oluşan takvim ve 353 / 354 / 355 günden oluşan
 AY TAKVİMİ kullanılmış...)
 Romanın kuruluşu m.ö.750ler+753=m.s. 1
 İsa Mesih [30] yaşındayken Sam bin Nuh dirilip
 4 bin yıldır bu mezarda yatmaktayım ... demiş.
 miladı 0 dersek GÜNEŞ / şemsî hisâba göre 0+30=30dan
 4 bin yıl öncesi milatdan önce 3 bin 970 eder.
 TEVRATa göre Sam, Tufandan sonra 500 yıl yaşamış.
 m.ö.3970+500= miladtan önce 4 bin 470 eder.
 571 ? den 440 / 540 / 600 / 930 / 963 / ortalama bin yıl
 önce 30+3=33 veya 0+80=120 yıl yaşamış.
 Adem[in 200 ? yaşında peygamber olmasın]dan 6 bin yıl
 sonra KUTLU DOĞUM veya risalet (gönderildi).
 Tufan Ademden 1656 / 2242 / 2260 ( / 2252 / 2256) yıl
 sonra oldu.
 İbrahim m.ö. 1263 !?te doğdu. 5608-3337=5594-
 3323=m.ö.2271
 5584-2271= 3323 etmez.
 İbrahim , 160+3 / 175 / 200 yıl yaşadı.
 Nemrud , m.ö. 2 bin yüz lerde veya m.ö. 1630larda
 yaşamış.
 m.ö.[2286da] 38 yaşındaydı.
 HIDR İLE İLYAS 6 Mayısta arafatta buluştu.
 İSKENDER / ZULQARNEYN m.ö. 3114te yaşadı.
 Uc bin Unuk Tufanda 4 bin veya Musa döneminde 3 bin
 yaşındaydı.
 Fir`avnın 400 yıl başı bile ağrımadı.
 HANGİ FİRAVUN en az 4 yüz yıl yaşamış.
 Ramses IInin saltanatı m.ö.1304_1237 veya m.ö.1279_1213.
 İlyas , miladtan 9 asr önce yaşadı.
 Musa m.ö.1913 veya 9 Nisan 1495 veya 1447 veya 1346 veya
 1200lerde Muharremin 4ünde Kızıldenize girdi ve 10
 Muharremde Kızıldenizi geçti veya Rebiu evvelde geçti.
 Musa 5608 (622-2893-3337)den 3868 yıl sonra 120
 yaşındayken öldü.
 İbrahimden 7 yüzyıl sonra Musaya TEWRAT indirildi.
 622-2893-3323/3337=m.ö.5608 / 5594
 5608-2256=5594-2242=m.ö. 3342 değil 3352 eder.
 5608-5594=5584=0 değil m.ö. 24 / 10 eder.
 m.ö. 24 veya m.ö.10 +569uncu sene= m.s. 569 etmez.
 Fir`avna ilk tebliğınde Harun 83 ve Musa 80 yaşındaydı.
 40 yıl çölde durduğuna göre 80 veya 80+40=120 ifadesi
 yanlış olabilir.
 Adem 5584-1122de İdris+360 /365.
 Adem-4333=Davud
 Musa+493+11=İşmuil ve sonra Davud.
 Adem 930 / 936 / 940 / 960 (nin-40) / bin+bin=2bin.
 ADEM zaten 40 yaşındaki bir suret ile yaratılmış. O halde
 Cennete 40 yaşındayken girdi ifadesi yaratılışından 40
 yıl sonra değil yaratıldığı sene olmalı.
 
 
 
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          Adem , cinnlerden 22 bin yıl sonra yaratılmış.
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  İblis , uzun 1 müddet / 70 bin yıl ibadet edip sapmış.
 A.C.A.nın Cinnler Alemi adlı kitabında Cinnlerin Adem
 a.s.dan milyonlarca !? yıl önce yaratıldığı yazılı.
 
 
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          Suleyman , hicretten bin 400 yıl önce yaşamış.
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  HİCRÎ KAMERÎ olarak h.ö.1400= (0ı yıl alarak)
 m.ö.736_Mart 735tir. 622-1400=m.ö.778 eder. O kitapta 800
 etrafı olarak yazılı.
 ''Vedâ_Kemâl Haccında H.K.10da yaşı kadær= 63 ? kurban
 kesti , geri kalan 37 ? deveyi sonra kesilmeleri için
 emanet bıraktı.''
 İbrahim, Nuhun vefatından bin 143 yıl sonra doğmuş.
 Nuh , Tufandan sonra 60 / 350 /40+950=990-1781=791 yıl
 yaşamış.
 MAHMÛD FELEKÎ PAŞA
 H.K. 10dan 63ü çıkartıp h.ö. orijinal -53 ve 9 rebiu
 evvel ve 20.04.571 demiş. Saymaya 1den başlıyarak (başını
 da sonunu da sayarak) ya`ni parmak hesabı ile ise -53
 olur. Ancak saymaya 0dan başlıyarak ( ya başını ya sonunu
 hesaba dâhıl etmiyerek) ya`ni matematiksel hesap ile -10
 , Hicret senesi denen H.K.1den 9 yıl sonrası olduğu için
 63-9= hicretten önce -53 değil -54 olur.
 HAMİDULLAH ,
 27+7+27+27+ (6 ayda 1 hafta ekleme ile)...=365=354+11
 hesabına göre söylemiş olabilir.
 Ancak 28 veya 29_30 Safer veya 01_02 Rebiu Evvel
 H.K.11 olan tarihe 12nci ve 1inci ve 2inci ayların 3ünü
 de 29ar çektiyse 2si olur 1i 2si 8i ve 12si şeklinde
 başka başka ifadeler var. 9u cuma+80 gün demiş. AY
 aylarının 9u cuma+90_93 gün=12si pazartesi olmaz
 alıntısını yapmış. Bunu tespit eden Suheylînin RawZı Enf
 / Unuf adlı kitabında 20 Nisan / 12 rebiu evvel rivayeti
 var imiş. Bunu Feleki Paşa ile alâqalandırmak hatâ ve
 gereksiz.
 Ders kitabına 2yi ya`ni 25 Mayıs 632 Pazartesiyi 12 rebiu
 evvel olarak yazmışlar. 94 gün öncesi olan 21 Şubat 632
 Cumaya 7 zilhicce (12 rebiu evvel-94=5/6/7/8 zilhicce) 10
 ve HUTBE OKUDU 8inde ve 9unda Hacc yaptı ve 9unun cuma
 olduğuna dair hesap yanlış şeklinde ifade yazmışlar. 08
 Haziran 632 Pazartesi değil de neden 25 Mayıs
 yazdıklarını bilmiyordum. M.`Âsım K.ın Büyük İslam Tarihı
 adlı kitabında 13 Mayıs 632 Çarşamba ikindi vakti öldü
 yazılı olduğunu ve ''GÖKTE AY GÖRÜNMEZ. RAMAZAN VE
 BAYRAMLAR KARIŞIR'' rivayetini biliyordum. Ağustos
 1967=H.K.1387de 17 Haziran atıldıktan sonra 1979larda 4
 ay üst üste 30ar çektiği için 1 gün fark ma`lum ve
 coğrafî mecbûriyet !? 4er gün fark olmuş.
 İLK VAHY / KADR GECESİ : 27 Recep olarak da rivayet
 edilmiş. VAHYde RAMEZAN geçer. Güz Yağmurları=19 Eylül_27
 Kasım. 26_27 Ramezan -13 tarihı , 22_23 Ağustos 610
 Cumartesi_Pazar. Pazar+40 gün=Cuma. Pazartesiden 39 gün
 sonra ya`nî 40ıncı gün cuma.
 Salih SURUÇun ödüllü siyer kitabında H.K. Şevval 1de
 PEYGAMBERİN 53 değil 55 yaşında olduğu yazılı.
 Yine aynı kitapta 8 ve 15 ve 12 değil 4 rebiu evvel H.K.1
 pazartesi yazılı. HERKES ONU OKUYORda 26 Safer HQ 1e
 Pazartesi denirken 26 Saferden 11_12 gün sonrası olan 8
 Rebiu evvele Pazartesi !? yazılmış. H.Ö.13+11 o kitapta
 10 yıl sonra 3üncü yıl anlamında olmalıdır. İsra ve
 Mi`rac , h.ö.1de veya h.ö.3te (11inci senede) veya
 Hicretten 1 buçuk (18 ay yazan da var) yıl önce Recep
 ayında olmuş. Rebiu evvelden 18 ay öncesi orijinale ve
 hilale göre ramazan olur.H.K.8de Mekkenin fethınde TAKVİM
 1 / 2 ay gerideymiş. Yahud Tebuk seferinde 1 ay ileride
 imiş. Nesi' uygulamasında AYLARIN ORİJİNALİ , sahtelerine
 göre ba`Zan ileride ve ba`Zan geride mi oluyordu yoksa
 ORJİNAL AYLAR sâhtelerinden / ekleme AYLardan sürekli /
 hep / dâimâ ileride mi oluyordu. Hamidullah ,
 4 kebîse / nesi' yapıldı bahanesiyle 15/16 Temmuz 622
 Perşembe_Cuma-116/117 gün=21 Mart 622 Pazar+2 ayı 30ar
 dedğine göre o 4 ayı da 30ardan alsaydı 31 Mayısa 72nci
 gün ve 12 rebiu evvel demezdi. Zaten gah 116/117 gah 120
 demiş olur yaaaa. Aynı şey'i 3 AYı 29ar çekti derken de
 yapmış. Tüm hesap zaten baştan yanlış. Hesaplar şaşmış
 1967den sonra. Niçin. Uydurma iddia atıldığı için
 olmasın. 17 Haziran , günümüzde Çölleşmeye Karşı
 Mücadele. ÇÖLDE YEŞEREN FİLİZLENEN VE KÖKLENEN HAZRET_İ
 İSLAMA KARŞI A.B.D.nin oyunu olmasın. Hem 08 hazirana
 12si deseydi. Hem 2si rivayetinin pazartesiye ve 9unun
 cumaya denk geldiği kesin değil ki. Hem 2si rivayeti tek
 rivayet değil. Mâdâmki RamaZan dolayısıyla tüm aylar 24
 yılda bütün mevsimleri geziyordu. Nasıl olur da -53ün
 karşılığı olsa olsa 569 olsun. Zaten eklemesiz hilal
 sisteminde  mevsimleri 24 yılda dolaşmakta. Eklemesiz 27
 / 28 günlük menzilde bu daha da mümkin olmakta. Ya`ni 24
 yıl ifadesi , önemsizdir yaaaa. Ders kitabına 2 !? yi 12
 yazmışlar yaaaa. Hem 25 Mayıs 632den tamm 63=365x63
 öncesi 17 değil 10 Haziran ve 08 Haziran 632ye göre ve
 rebiu ahırin 4üncü pazartesi günü olur. Buna göre
 reğaibte ana rahmine düştü+283 gün=12 rebiu evvelde doğdu
 ifadesi ile rebiu ahirde doğdu veya teşrik
 tekbirleri=9_13 zilhicce+283 gün=ramazanın sonları kadar
 ifadesi ve rebiu evvelin son 10 günü ifadeleri `aynı
 anlamda olabilir. 24 Haziranı ister 71inci gün al ister
 27+7+27+ 12nci gün=ncı gün al , farq etmez.
 GÖKTEKİ AYDA 27 değil 28 menzil olduğuna göre TABÎ`ATIN
 KESKİN AVCILARI dediği `Araplar , neden 27şerli hesap
 kullanmış olsun yaaaaa. 28+7+...28+7 (Muharrem ve Recep
 ayları 35er ve diğer aylar 28er gün=28x13+2tane ekleme
 7=378=27x14.
 27x13=351
 351+14=365.
 1 yıl 52 hafta diyoruz ancak 1 GÜNEŞ yılı 365,2422dir
 ya`ni 365 gün 5 saat 46 dakika kadardır. 52 tamm hafta
 364 olduğuna göre ... 28x13=364+2 ekleme ay=378.
 Hicrette 53 yaşındaysa 1 yıl halal ve 1 yıl haram saymak
 vahyine göre 2 yılda ve sürekli ekledilerse h.ö.53ten
 h.ö.1e 27 ekleme ki 6 ayda 2 kez ekleme olduysa 27x2=54
 ki 54x7=378.
 Rivayetlerde ayın 34ü diye bir şey' yok yaaaa.
 Hamidullah ise sürekli 2 yılda 1 eklemek , aynı mevsilere
 denk gelmesini engeller demiş. VAHY NE DİYOR.
 ALLAHIN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU veya ilahÎ kelam kadær doğru
 ve gerçek OLAN SÖZ VAR MI diye ALLAH SORUYOR VAHYLE.
 Eğer 1inci sene ekleme yıl idiyse 2nci ay ekleme ay ise
 rebiu evvel ayı 4üncü ay olan 12nci Zİlhicce ayı olur.
 13 ? rebiu evvel=72 ?nci gün=05 Mayıs 570 tarihı hem
 Yahudi 20 Ab / 20 Nisanıdır hem 8 Haziran 632 72nci gün
 olarak 30x12=360ar gün üzerinden 12 rebiu evevl -53tür.
 378er gün 8 haziran üzerinden 28 Mart 567 Pazartesi=2 ?
 Muharrem ? orijinal -57 eder. FİL OLAYInı GÖRMEDİN mi EY
 PEYGAMBER diye ELEM TERA (elem tesma` / duymadın mı
 değil) VAHYİ var. PEYGAMBER 2+2=4 ysşına kadar Medînede
 kaldığına göre FİL OLAYI YILINDA veya FİL OLAYINDAN SONRA
 DOĞDU iddi`â`LARI nedir.
 '' `Alî r.`a. K.V. , Fil Olayından 30 / 33 yıl sonra 13
 Recep Cuma gününde Ka`beNİN içinde doğdu''.
 25 / 26 Ağustos 598 Pazartesi / Salı= h.ö. orijinal -25.
 Bu tarih , orijinal -24 13.7.h.ö.24=9 Ekim 599 olabilir.
 Zaten H.K.40-H.K.1=39. 63-39=h.ö.24tür. Sürekli 2 yılda 1
 eklendiyse hilale göre H.K.Zilhicce 10u Muharrem 11
 dersek Muharrem -53 , orijinal Cemazil Evvel Cumade Ula
 -56=Temmuz_Ağustos 568dir. Göktaşı=Meteor
 yağmuru=Şihab=Cinnlerin Gökten Haber Çalması Olayı her
 yıl 29_30_31 Temmuz=günümüzde 11_13 Ağustosta oluyorsa ve
 Menzile göre Nisan , Ağustos ayı imişse ...
 Son 5 ekleme =H.K.2 ila H.K.10da yapılmış mı bilmiyorum.
 Ancak VEDA HUTBESİnde HARAM AYALARI ERTELEMEK KONUSU DA
 =10 Zilhicce cumartesi ? tarihınde geçtiğine göre
 yapılmış olabilir. Ancak 10uncu veya 11inci ayın 12nci
 aya çevrildiği ifadesi doğru ise Zilhicce -1 , Muharrem
 veya Safer H.1 olur ki S.S.un kitabında Hicret+7
 ay=RameZan yazılı. Rebiu evvel+7 aY=orijinale ve hilale
 göre 10uncu Şewwal ayıdır.
 ''Cemazil Ahir H.K.3=Ekim 624'' yazılmış.
 orijinale ve hilaliu bedre göre Ekim değil Kasım_Aralık
 624tür.
 13_14 Temmuz 620 pazar_Pazartesi , Mi`raç değildir=07 ?
 Zilhicce -3tür.
 AişeNİN ölümü , takvime 676 yazılmış 13.7.678 ? olmalı
 değil mi. 11+47=ramazan H.58=679dur ...
 RİVAYETLERDEKİ AYLAR , ASR-ı SAADETTE ZATEN ORİJİNALE
 GÖRE SÖYLENMİŞSE NESİ' iLE UĞRAŞMAK NEYİN NESİDİR.
 Hamidullah , Mekke 629da feth edildi ve Veda Haccı 631de
 başladı demiş. Hacc Şewwalde başlasa 30 Aralık 631
 civarında RameZan bayramında başlamış olur.
 Ramazanın ilk günleri günlerden çarşamba H.K.8
 10 rameZan H.8 pazartesi/çarşamba
 2 ramezan H.8 pazartesi+11 gün=13 Ramezan H.8 cuma
 2 ramezan (ramazanın ilk 2 gecesi / ramazandan 2 gece
 geçince) H.2 cumartesi veya 8 ramezan H.2 pazaretsi veya
 17si cuma ve 18i Pazartesi.
 10uncu sene 11inci Zilkade ayının 20si Salı=H.ö.4.
 İlk hicret , 5inci yıl=h.ö.9da recep ayında.
 Mehtaplı gecede ŞAKKUL QAMER. Mehtap , Farsça ve AY IŞIĞI
 demek. AYIN 13ünü 14üne BAĞLIYAN DOLUNAYdan başkasına
 mehtap denmez mi.
 HEr cumartesi MEDİNEDEKİ TAKVA MESCİDİNE giderdi. Neden
 cumartesi. 25 Eylül=10 Tışri=13/14 rebiu evevl civarı h.1
 10 Tışri oruçu. Qubâda 1kaç gün veya 10 küsur / 14 gece
 kaldı.
 Hicretin 9uncu senesinde !? öldü.
 10 Ekim 680=10 Muharrem aşura cuma !? O tarih
 çarşambadır.
 10.01.aşura 61 ,9/10 Ekim Salı/Çarşamba 680dir. Cumartesi
 gününde balık avlamak yasağına Yahudiler gibi muhalefet,
 KERBELA OLAYInın cuamrtesi günü olduğu anlamına mı
 çekildi.
 ''13 RamezaN h.40 perşembe ? =21 Ocak 661de cevaben
 RameZanın bitmesine 17 gün kaldı.'' O devrde gökteki ay
 rasad=hilal hesabına-gözlemine göre değil de 29ar 30ar
 gün kuralına göre mi kaç gün kaldığı yanıtlanmış.
 ANLAMI HİÇ DÜŞÜNÜLMEYEN MEŞHÛR RİWÂYET HİCRETİN BİTİŞ
 TÂRÎHINİ ÇAĞRIŞTIRDI MI.
 TALE`AL BEDRU `ALEYNA ... BEDR , 13üncü gün ve 14üncü
 gece anlamında olduğuna göre ...
 
 BU BASKI YANILGILARINI KALDIRSAK ...
 
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          17 iddiaının orijinal metnine
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  http://www.tibbiyelihikmet.com/2015/04/19/islam-
 kaynaklarina-gore-hz-muhammedin-dogum-gunu/ sitesinden
 bakabilirsiniz.
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          Şimdi size PDF]ESKİ ÇAG-LARDAN BU YANA ZAMAN ÖLÇÜMÜ VE
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  TAKVİM
 dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/733/9344.pdf
 ADLI SİTEDEN ALINTI YAPAYIM DA SAYI SAYMAYI HESAP YAPMAYI
 ÖĞRENİN DE DERS KİTABININ BENİ YANILTMASINDAN `İBRET ALIN
 :
 TUfan takvimi:
 Astronomi bilginleri bu takvimi, Zuhal (Satürn) ile
 Müşterinin
 (jUpiter) bir burçta ilk birleşmelerine dayanarak
 saptamışlardır.
 Bu olay, "Nuh tufanı"ndan 229 yıl ve 108 gün önce olmuş.
 İkinci Babil (Yeni Babil) İmparatorluğu hükÜmdarlarından
 olup
 Kudüs şehrini ele geçirerek Yahudileri Babil şehrinde
 tutsak eden
 Nabukadnezer (saltanatı: M. Ö. 605-562), Tufandan 2604
 yıl sonra
 tahta çıkmış. Bu hesaba göre Nuh Tufanı M.Ö.2000
 yıllarında olmuş
 olur. Bu ise hayalidir. Nitekim Nabukadnezer I'in tahta
 çıkışı ile Makedonya
 kıralı büyük İskender'in tahta çıkışı arasında bu takvime
 göre
 436 yıllık bir süre olduğu söylenir. Oysa ki büyük
 İskender (M. Ö.
 356-323)tahta, M. Ö. 336 yılında çıkmıştır. Buna göre
 aradaki fark,
 Tufan takviminde bildirildiği gibi 436 yıl değil, 605-336
 = 269 yıldır.
 ALINTI YAZIYA YORUM ve NET TESPİT:
 m.ö.-605ten 2bin 604 çıkartmış m.ö.2 bin demiş.
 SAYI DOĞRUSUNA GÖRE miladtan önceki yıllar nasıl
 hesaplanıyor.
 m.ö.605ten 2bin604 yıl öncesi m.ö.2199 ya`ni m.ö.2 binler
 mi olur yoksa m.ö.3209 (0ı yıl alırsak 6ıncı ayın
 17si=18.12.h.ö.3950=4.3.3209) mu olur. NE DEMEK İSTEDİĞİ
 Mİ ANLADINIZ MI. KİM HAYALÎ. hepinize elvedâ`. ARTIK
 SİTENİZE HİÇ1  KONUDA MESAJ TUŞLAMIYACAĞIM. Böyle ucuz
 hatalar yüzünden ağır cürmlere girmeyin ÂMÎN. Her şeY'i ,
 her şey'i yaratan bilir.
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | ferdiayan Ozel Grup
 
  
 
 Katılma Tarihi: 28 subat 2007
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 80
 | 
          asr-ı saadette yıllar ya muharremden ya rebiu evvelden başlatılırmış. rebiu evvel ayında 12 tane pazartesi olamıyacağına göre rebiu evvelin 12nci pazartesi gününde doğdu demek nedir. Rebiu evvel , ilk bahar [hacc için ilk 4lü] anlamında olduğuna göre rebiu evvelin 12nci pazartesi,
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  mesela 12 Mayıs 4329 olan 27 Mayıs 569 Pazartesi olamaz mı.
 27 Safer Perşembe , 9 Eylül 622 değil de 27 Mayıs 622 Perşembe olamaz mı. 27 Mayıs Perşembe+18 gün=15 rebiu evvel 1=14 Haziran 622 Cumua.
 27+ekleme7+27+... veya 28+ekleme7+28+... ya`ni Muharrem aylarını ve Recep aylarını 34/35 ve diğer ayları 27/28er gün alarak aynı tarihe ulaşanilirsiniz. Zaten 08 Haziran 632 Pazartesiyi ister 29+30+12 (30+29+12)=71nci gün olarak ister 26 Mart 632 Perşembe+28+7+28+12nci gün ister 28 Mart 632 Cumartesi+27+7+27+12nci gün alarak 06 Mart 632 Cumua=05 ila 08 veya 09 Zilhicce orijinal (eklemesiz) 10 tarihınden 94 gün sonrası olan
 08 Haziran 632 Pazartesi=12 veya 13 ila 16 rebiu evvel orijinal 11e
 12 rebiu evvel diyebiliriz. Menzile göre [de] 6 marta 9 zilhicce dersek 25 Mart 632 Çarşambayı 27şer günlük takvimde H.K. menzil 11in başı diyebiliriz. AY ayları 353 ve 354 ve 355 gündür. 12 rebiu evvel , orijinal senelerin 70 / 71 / 72 nci günüdür.
 Zaten AY aylarına (KAMERÎ TAKWÎME) göre 08 Haziran zaten gerçekte AYın 12si idiyse 12nci Zilhicce AYının 9unun=arafe gününün  H.K. orijinal 10da cuma olmadığını söylerim. DErs kitabında ve SEMERKAND TAKVİMİNDE 25 Mayısa 12 rebiu evvel süsü verenler , yahut TÜRKİYE TAKVİMİNDE 29 Safer /1 rebiu evvel 1034=10.12.1624ü 12 rebiu evvel anlamında 23 Aralık olarak takvime yazanlar , 13.7.678=RameZan 58i takvime 676 yazanlar , yine 20 Eylül 2015 sayfasının ön yüzüne şemsî 1394üncü yılın başı yazıp da arkasına 1392nci yıl başlıyor yazanlar .... 29 haziran pazartesi 571 (16 Temmuz 622 Cumayı 18 yaparak !? 01 Temmuz 571) yazanlar ...
 622-2893-3323=622-6216= miladi şemsi hesapla m.ö.5594 veya 622-2893-3337=m.ö.5608
 5608 / 5594 -5584= m.ö.24 / m.ö. 10+569uncu sene=m.s.545 / m.s. 559 olduğuna göre KUTLU DOĞUM gerçekte kaçtır. H.K.Zilhicce 10da 63 yaşında idiyse H.K.10dan 63 sene önces,i matematiksel olarak -53 değil -54tür ki orijinale-hilale göre Şubat 570de başlar. 13 ? rebiu evvel -54=05 mayıs 570 pazartesi= 20 Ab 4330dan 55 gün öncesi=17 muharrem -54tür ki Fil Olayı 570de olduysa KUTLU DOĞUM  570 olmalıdır. 25.03.632yi baz alırsak 10-63=h.ö.54 ki menzile göre 27şer gün üzerinden 12.03.-54=11 Ağustos 570=22.06.-54 Pazartesi olur ki Meteor yağmuru=gökte mehtap şenliği ifadesine uygun olur. Göktaşı yağmuru=Julyen 29_31 Temmuz=günümüzde 11_13 Ağustos. Tabî` şihap / gökten cinnlerin haber uçurmaları , illa da Julyen Temmuzun son 3 gününde oluyorsa !? 08.06.632=72nci gün 30x12=360ar gün üzerinden 05.05.570in 12.03.-53 etmesi ...
 
 
 |  
        | Yukarı dön |     |  
        |  |  
        | mert25 Katilimci Uye
 
  
 
 Katılma Tarihi: 19 mart 2006
 Yer: Turkiye
 Gönderilenler: 15
 | 
          merhaba ferdiayan,
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |  yaptığın bu copy/paste ile ne amaçladığını anlayamadım
 inan. ayrıca merak ettim acaba buraya alıntıladığın şu
 yazıları bizzat satır satır okudun mu? Okumadıysan
 başkaları neden okusun ki?
 
 __________________
 http://www.oltuluyuz.net
 |  
        | Yukarı dön |       |  
        |  |  |  |