HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: Hac izlenimleri Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Forumdaki bu müzakere bölümünün adı Kuran'da/Dinde Olanlar Olmayanlar. Şimdi "tavaf"a bir de bu açıdan bakalım.

Din görevlilerine göre Kabe'yi tavaf edenlere her an 60 000 (altmışbin) sevap iniyor. Doğru olabilir mi bu? Yüce Allah kitabında ne diyor?

Hac, Allah’ın emri.

Gücü yetenlerin o Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır.
Ve lillahi ale’n nasi hıccü’l beyti men istetâ’a ileyhi sebîla (3:97)

İnsanlara haccı duyur. Uzak yerlerden yaya olarak ya da yorgun develerin sırtında sana gelsinler. (22:27).

Ki kendileri için bir takım yararlara tanık olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık kıldığı hayvanlar üzerine belli günlerde O’nu ansınlar. "Onlardan yiyin; sıkıntı içindeki yoksullara yedirin." (22:28).

Buradan anlaşıldığı üzere hac "Allah’ın insanlar üzerindeki hakkı"dır; farzdır. O farz "insanlara duyur"ulacak; eda edilecek. Kesin.

***

leyse...cünahün ve tavaf

Nur 58:

Üç avret vaktinizde çocuklarınız odanıza izinle girsinler. Bunların dışında size de onlara da günah yoktur -leyse aleyküm ve aleyhim cünahün ba’d ehünne. çevrenizde dolanırlar; bir arada bulunursunuz -tavvafûne aleyküm ba’d üküm alâ ba’din.

Bu ayetteki leyse... cünahün serbestlik bildiren bir anlatı. Yani üç avret vaktinin dışında çocuklarınız ve siz özgürsünüz. Odanıza ister girerler ister girmezler. İster bir arada bulunursunuz ister bulunmazsınız.

Burada "tavaf"ın ziyaret ve bir arada bulunmak anlamına geldiği ise açık. Tavaf, lafzen dolaşmak anlamına geliyor olsa bile sizin odanızdaki amaç, tören değil birlikteliktir.

Özetle "la cünahe"nin dile getirdiği anlam farziyet değil, serbestiyettir.

***

Safa ile Merve’yi tavaf etme özgürlüğü

Bakara 158:

Safa ve Merve Allah’ın işaretleridir -İnne’s safa vel mervete min şeair illah

Allah’ın neyi gösteren işaretleridir? Elbette var olduğunu. Bunun dışında o iki tepeciğin hiçbir ayrıcalığı yok; kendilerine kutsallık yüklenemez çünkü kutsal aslında ilahî demek. İlahî olan tek varlık ilahımız olan Allah'tır. Allah'tan başka ilah yok -La ilahe illa Allah.

Safa ve Merve evren kitabının tıpkı öteki sayfaları gibi okunmaları gereken tepeciklerdir.

Zaten onların tavafı İslam öncesinden devralınan bir gelenektir. Yani onları müşrikler tavaf edermiş. Ki ilk müslümanlar "Müşriklerin yaptığını biz de yaparsak günaha girer miyiz?" diye kuşkuya kapılmışlar.

Yüce Allah 2:158’in devamında "Günah değildir," diyor -la cünahe:

Hac ya da umre için o Ev’e varanların onları tavaf etmesi günah değildir... -Fe men haccel beyte ev i’tamare fe la cünahe aleyhi en yettavvafe bihima...

Demek ki say denen o tavaf yapılmayabilir.
Allah’ın sözü bu. Ama bir de şu tefsire bakın:

"Safa ile Merve arasında koşmak Malikî ve Şafiî mezheplerine göre vâcibdir. Çünkü günah yoktur ifadesi mendub bildirir. Ancak bu koşmanın farz olduğunu bildiren hadisler de mevcud olduğundan Hanefîler say’i vâcib kabul etmişlerdir. Fakat Abdullah ibn Mesud’un ve Enes ibn Mâlik’in kıraatine göre bu ifade hac ve umre yapanların bunları tavaf etmemesinde bir günah yoktur anlamına gelmektedir." (Süleyman Ateş, KUR’ÂN-I KERîM TEFSîRİ)

Bakın, Yüce Allah günah yoktur demiş. Artık bu mezhebî lafazanlığın lüzumu yok. Allah ne diyorsa o!

O Ev’in tavaf edilmesine gelince

İnsanlara haccı duyur... (22:27).
Ondaki yararları görsünler ve adaklarını yerine getirirken Allah’ı ansınlar... (22:28).

Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirip Eski Ev’i tavaf etsinler. -Sümme’l yakdû tefesehüm vel yûfû nuzûr ehüm vel yettavvafû bi’l beyti’l atîk (22:29).

Bu ayetin 2:158 ile birlikte okunması gerekiyor. Çünkü ikisi de belli bazı yerlerin tavafıyla ilgili. 2:158 Safa ile Merve’nin tavafından söz ediyor; 22:29 ise o Ev’in tavafından.

Tavafın 2:158’e göre ihtiyarî, 22:29’a göre zorunlu olması ise Yüce Allah'ın "İşletin!" buyurduğu akla yatmıyor. Her halde o Ev’i tavaf ta ihtiyarîdir.

Bir dolaptır dönüyor ama...

O Ev’in tavaf edilmesini anlaşılmaz bir hırsla isteyen ulemaya ise
22:29 güven vermemiş görünüyor. Her halde o yüzden, başka destekler arayıp 2:125 ve 22:26’daki taife kelimesini tavaf diye çarpıtmışlar.

Yazdıkları meallerde diyorlar ki tahhire beytiye li’t taifîne ve’l âkifîne ve’r rukkai’s sücûd, "Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için evimi temizleyin!" demektir.

Oysa taife Türkçemize tayfa olarak geçmiş olan kelimedir. Çoğulu taifîn, insan kümeleri demek. Anılan ayetlerde ise o Ev’i ziyaret eden kalabalıklar anlamına geliyor:

Bakara 125:

Kabe’yi halk için bir odak noktası ve bir güven yeri kıldık.
İbrahim’in makamını bir namaz yeri olarak kullanın.
"Ziyaretçiler, kendini ibadete verenler ve eğilip secde edenler için
Evimi temiz tutun," diye İbrahim ve İsmail’i görevlendirdik. (E Yüksel, Mesaj)

O Ev’in "tavaf"ı konusunda ulemanın Kuran ile sorunu var. Bir dolap çevirdikleri ortada.

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Sinan_25
Ozel Grup
Ozel Grup


Katılma Tarihi: 24 eylul 2005
Yer: Almanya
Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_25


Selam.

Hasan abi, Allah kabul etsin, sevdiklerine bagislasin.
Hacc da ki eziyet ve rezaletlerden malesef haberdariz ve senin anlattiklarinla bir yenisi eklendi diyebilirim.

Hacc ne anlama geliyor, bu konuda neyi okusam kafam karisiyor. Hacc bir fiil'i eylem ise ben bunu ne sekilde yapacagim, sözlü eylem ise ne sekilde yapacagim?

Hacc yalnizca bir yapiti ziyaret etmek midir? Yani birakin etrafinda dolanmayi, mevzunun temel icerigi nedir? Bir yapiti ziyaret etmek mi?

Peygamber efendimiz'e diger beldedeki insanlara cagrida bulunup davet etmesi emri neye dayaniyor? Peygamber efendimiz insanlari neden cagirmistir? Insanlar toplaninca ne yapmislardir? Hacc nedir?

Allah'in emri, amenna, ama emir edilen nedir?

Bencede bir dolap dönüyor ama, neyin(?) etrafinda dönmemiz gerektigi konusunda ben emin degilim.

Saygilar.
Yukarı dön Göster Sinan_25's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_25
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Sevgili Sinan, senin soruların aslında benim de sorularım. Hayrunnisa'ya verdiğim cevaplar bir yere kadar onları da karşılıyor ama daha ayrıntılı cevap vermeye çalışacağım. Sonra. Allah isterse.

--------------------------------------

Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin... (5:21)

Kadınların hayırlısı olan kardeşim,

O toprak Yüce Allah'ın İsrailoğullarına "Size yazdım..." dediği anda kutsaldı. Yani önemli ve değerli. Değerliydi çünkü tek Kutsal Olan İlah'ın İsrailoğullarına bir armağanıydı.

Siz çok değer verdiğiniz birisinden aldığınız armağanı kutsal bilip "Evimin en seçkin köşesinde ömrümün sonuna kadar saklıyacağım," demez misiniz?

Ama kutsal asıl ilahî demek. Ve yalnızca İlah, ilahîdir. Toprak ilahî olmaz. Olsaydı ezelden ebede ilahî olmayı sürdürürdü.

Nerde İsrailoğullarına yazılan o toprak şimdi? Kimin elinde? Hâlâ kutsal mı?

Arz-ı mev'ud yani vadedilen toprak diye geçer Kuran'da. Ama tam olarak neredir, ben bilmiyorum.

Şimdiki İsrailliler ise o zamanın İsrailoğulları değil artık. O zamankiler Yüce Allah'ın âlemlere üstün kıldığı bir topluluktu (2:122). Şimdikiler ise dalalet içindedir; sapmıştır.

Allah o İsrailoğullarını âlemlere üstün kıldı diye bugünün sapkınları da mı üstün olacak? Arz-ı mev'ud hâlâ İsraillilerin mi olacak? Allah'ın armağanı mı olacak? Kutsal mı olacak?

Allah İbrahim'e, "Ben seni insanlara önder yapacağım," dedi. İbrahim, "Soyumdan da..." (dedi.) Rabbi, "Verdiğim söz sapkınlara ulaşmaz," dedi. (2:124)

***

Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin KUTSAL evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim... (14:37)

Burada KUTSAL diye tercüme edilen kelimenin Arapça metindeki karşılığı "muharrem"dir: beytike'l muharrem. MUHARREM, "saygın"dır, "hürmet edilen"dir, kutsal anlamına gelmez.

Kabe benim için de saygındır; önemlidir çünkü tevhidi temsil eder. İslamdan önce müşriklerin tapınağıydı. Tevhidin yüz karası bir mel'anetin yuvasıydı. İlk müslümanlar orayı ele geçirince şirk sona erdi. Önemli olan o tarihî geçiş olayıdır.

Ben Kabe'yi tavaf ederken Kabe'nin tarihindeki şirkten tevhide o geçişi tefekkür ettim. O yüzden onu daha bir içten sevdim; saydım. Yıkılıp bir daha yapılan, bir daha yıkılıp bir daha yapılan çatısını önemsemedim; taşlarını yücelemedim; işlevi tavafın başladığı yeri belli etmek olan o kara taşa tapınmadım.

Hiç bir şey kutsal yani ilahî değil, tek olan İlah'ımızdan başka. Allah'tan başka ilah yok.

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Kabe'de namaz... ve polis

düzeni sağlamakla görevli hadimül harameyn arap din kardeşinizin elinde -ki defalarca kıvrılarak sanki bir jop haline getirilmiş- havlu parçasını her üç saniyede bir kafanıza patlatmasını sadece seyredebiliyorsunuz... (Randevu)

Sevgili Randevu,

Bazı polislerin gestapo gibi davrandığını ben de gördüm. Mescid-i Haram’da kadın erkek bir arada namaz kılmaya hazırlanan kadınları erkeklerden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. "Türkiye yallah! Malezya yallah!" diyerek.

Bir tanesi "Türkiye yallah!" derken cop gibi kullandığı havlusunu kendi kucağına çarpıyordu. Bana kadınlara vuruyormuş gibi geldi. Sinirlerime dokundu.

"Şu adama sille tokat giricem!" dedim. Eşim ciddiye almadı. Çünkü polisin bazı insanları tekme tokat götürdüğünü çok gördük; cesaret edemiyeceğimi biliyordu.

İyi ama insanların nasıl namaz kılacağı polisin işi mi? Polise ne?

Saudi Gazette'de okuduğum bir habere göre bazı polisler siyasî İslamcı imiş; ideolojik davranıyorlar. Kadın erkek bir arada namaz kılınmasına ideolojik olarak karşılar. Aslında kendilerine öyle bir görev verilmiş değil.

Polisin asıl görevi orda düzeni sağlamak, insanlara güven duygusu vermek değil mi?

Ama güven sıfır. Eşler birbirinden kopuverme ürküsü içindeler. Yaban ellerde başlarına gelecekten ödleri kopuyor.

Acayip söylentiler var:

Bir kadını tuvalette parası için öldürmüşler... Başka bir kadın kaybolmuş; üç gün sonra geri gelmiş; kocası kadını reddetmiş... Kabe’nin önünde kendinden geçip "Ben seni nasıl bırakıp giderim!" diye üstünü başını yolan başka bir kadın hâlâ kayıp.

Yine o gazetede okudum: Medine’de bazı gençler kadınları kaçırıyormuş. Hani bizdeki kapkaççılar gibi. Ama bizdekiler çanta kapar; onlar kadın kaçırıyor. Neyse, yakayı ele vermişler. Gazetede bir de fotoğraf vardı. Gençlerin babaları tutukevinde bekleşiyor. Altyazı: Our sons are innocent - oğullarımız masum.

Sabah namazı kılacağız. Ezan yakın. Eşim iki kadının arasında önümde oturuyor.

Seninki geldi. Cop-havlusunu eşimin önünde kendi dizine şırak diye vurdu. "Türkiye yallah!"

Başımı salladım. "No!"

İrkildi. Yüzüme baktı. Badır badır Arapça bir şeyler söyledi. Sonra, "Türkiye yallah!"

"She will stay here!" (O burda kalacak!)

Kendini topladı. Eğitilmişti her halde. Sakindi. Türkçe "Allah razı olsun," dedi.

"God will not be pleased with you!" diye bağırdım. (Allah senden razı olamaz!)

O sakinleştikçe benim ayranım mı kabarıyordu? "Sen kafirsin!" dedim Türkçe. Haydaaa. Eşim müdahale etti. "Hasan yapma! Kafir deme! Günah."

Ama ben Nur 61’i kastediyordum. Yüce Allah orda Müslümanların kadın erkek bir arada yemek yiyebileceğini duyuruyor ya. Arap polis o ayeti yok saymak suretiyle kafirlik ediyordu.

Kabe’yi gösterdim. "Ordaki kadınları ayır gücün yetiyorsa!"

"Allah razı olsun."

Gitti. Şişman bir adamla geri geldi. Üstüydü her halde.

"Sen Türk müsün?"

"Evet. Ve eşimin burda kalmasını istiyorum."

"Halas. Türkiye halas." (Tamam. Türkiye tamam.) İşaretle "Eşin burda kalabilir," dedi.

Gittiler. Ama eşimin de sinirleri boşalmıştı. Ağlamaya başladı.

Yakınımızdaki bir Hintli ayağa kalktı. On metre kadar önümüzdeki kadınları gösterdi. "Eşiniz şuraya gidebilir." dedi.

"Ama bu polise birinin hayır demesi lazım."

"Siz haklısınız," dedi Hintli.

Eşim kadınların yanına gitti.

Kamet okundu. Saflar benim olduğum yerde bir daha oluştu. Bu kez kadın erkek ayrı.

Soldan benim safın önünde sümbül gibi kara bir kadın yürüyor. Tık nefes. Çünkü abildiğine şişman. Erkeklerin arasında yer arıyor. Ama kimsenin yer açmaya niyeti yok. Elimle gel işareti yaptım. İyice sağa yanaşıp yer açtım. Orda namaza durdu. Namazını oturarak kıldı.

Namaz bitti. Sağımdaki zenci delikanlı ileriyi göstererek kadına bir şeyler söyledi. Kadın kalktı. Ayrıldı. Giderken bana bir şeyler söyledi. Her halde teşekkür etti.

Allah senden razı olsun, bacım.

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Nerdeyse herkeste bir sünnet aşkı. Ama işimize geliyorsa. Tıpkı demokrasi gibi. Hani demişler ya: "Biz demokrasiyi severiz, bizim parti kazanırsa..."

Elle tavuk yemek sünnet.
Erkeklerin başını örtmesi sünnet.
Mezar gezmek sünnet.

Bunların hepsi işimize geliyor. Ama bi gıdım ötesi ı-ıh. Orası işimize gelmiyor.

Mekke'de bir KFC'ye girdim. Garson kızarmış tavuğu önüme sürdü.

-Çatal lütfen?

"Fork? No fork. You'll eat with your hands." (Çatal? Çatal vermiyoruz. Ellerinle yiyeceksin.)

-Ama ben hayatta ellerimle yiyemem.

"Eat with your hands. It is sunnah." (Ellerinle ye. Sünnettir.)

-"Burda herkes eliyle yer. Onun için çatal bulundurmayız," desene be adam. Sünnete sığınmasana.

Kağıt ambalajın kenarından bir parça kopardım. Onu kullanarak ellerimi yağa bulamadan yemeye çalıştım.

Karşımda orta yaşlı zenci bir beyefendi. Başı açık. Gözlerini belerte belerte başımın üstünden tavana dikerek tavuğunu öyle bir mıncıklıyor ki.

Sonra napıcak o vıcık vıcık elleri? Nazar değmesin, iştahlı da hani. Tepsisindeki her şeyi silip süpürdü. Ama ellerini silmek aklının ucundan bile geçmedi. Vıcık vıcık elleriyle çıkıp gitti. Yalanarak.

İngilizce de biliyordur her halde. Selam versem tokalaşır mıyız?

***

O zenci beyefendinin başı açıktı. Ama Suudi erkeklerin çoğu başörtülü. Her halde Hz Muhammed de başörtülüydü. Çünkü çölün kum fırtınasında insan başını örtmek zorunda. Ağzı burnu dahil.

Yani erkek başörtüsü de sünnet.

O örtünün Arapça adını öğrenmek istedim. Bir kaç kişiye sordum. Tepedeki o iki çembere egal diyorlar. Örtüye ise biri ıtra dedi, bir başkası mişbah.

"Ne yani, ıtra mı mişbah mı?" Galiba kalıncası ıtra, ince olanı mişbah imiş.

*

Peki, Türkiye'de erkekler bu sünnete niye uymaz? Sakal bırakır da başlarını niye örtmezler? O da sünnet bu da sünnet.

Geldik mi o cinliğe ya da hinliğe şimdi: biz sünneti severiz, işimize geliyorsa.

Oda arkadaşlarımdan biri cami imamı. Sünnete uymayan dinden çıkar, diye kestirip atıyor. "Hz Peygamber ne yaptıysa yapmalı, ne yapmadıysa yapmamalıyız."

"Peki," dedim. "Ahzab 52 nazil olup karı üstüne karı almak haram kılındıktan sonra Hz Peygamber bi da hiç evlenmemiş; ve mevcut hiçbir eşini hoşuna giden başka bir kadınla değiştirmemiş. Yani karı üstüne karı almamış. Müslümanlar niye çatır çatır karı üstüne karı alıyor?"

Sessuzluk. Sessuzluk.

***

Mezar gezmeyi ve kabirlerin üstüne kubbe yapmayı ayrıca anlatayım. Orda vahhabilerin öyle bir çıkmazı var ki...

Sevgiyle,
Hasan Akçay
Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Hasan

Biz Müslümanların erkekleri kıyafet hususunda evrim geçirmişler. Fakat erkekler kadınların da kendileri gibi evrim geçirmesine asla müsade etmemişler.

Senin de değindiğin gibi Peygamberimizin başı iklim şartları ve örfünden dolayı oradaki her Arap erkek gibi örtülüydü. Yani birilerinin tariflediği sünnete göre Müslüman Erkeklerin başını örtmesi sünnet. Sünnet dediğime bakmayın, her sünnet gibi farzdan ileri.

O gün Arap erkeklerinin tamamının başı örtülü iken kadınların tamamının başı açık mıydı? Tabiki hayır. Müşrik, mümin tüm kadınların da başı örtülüydü. Güneş çarpmasın diye ve kum fırtınalarından korunma amacıyla her insan kafasında örtü taşıyordu.

Fakat cariyeler hariç. Onlar hür olanlarla karışmasın diye başlarını hür kadınlar gibi örtemezlerdi. Tabiki bunun dinle alakası yok, kadına ve insana bakışla alakalı Arap Örfüyle alakası var.

Bu ilkel örf, bildiğimiz gibi dinleştirildi ve bir fıkıh kuralı olarak dinimizin içine sokuldu. Halen fıkıh kitaplarımızda namaz kılacak olan cariyelerin(!) başlarını ve hatta göğüslerini örtmeleri yasak.

Neyse şu evrim konusuna tekrar döneyim. Müslüman erkekler nasıl evrim geçirdiler? Adam ileri düzeyde İslamcı ama başı açık, suratı parlak. Şık tşörtler ve kot pantolonlar. Bu vatandaşları "başörtüsüne özgürlük" eylemlerinde en önde görebilirsiniz.

Çarşafı savunan tipler bile sinekkaydı traşlı. Gel de anla...

Fakat kadınlar... Onlar erkeklerin zoruyla ve kaprisleriyle hala evrilememişler.

Birçok Arap turist gördüm Bursa'da. Kendisi kısa kollu bir tşört giymiş, siyah gözlükler ve kısa paçalı bir pantolon. Ayağında da fiyakalı bir spor ayakkabı. Fakat o da ne, yanında pardon arkasında kapkara bir çarşafın içinde eşi ve kızları.

Başörtüsünü ve hele çarşafı-peçeyi savunan tipleri 1400 yıl önceki Araplar gibi giyinmeye davet ediyorum.

Saygılar

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Selam, sevgili Alperen.

33:59'a göre cilbab giymesi yasak olanlar, benim Kuran'dan anladığıma göre, yalnızca cariyeler değil. Ailesi halen kafir olduğu halde kendisi İslamı seçip kurulmakta olan İslam devletine kaçan ve bir müminle henüz evlenmemiş olan kadınlar (60:10) da var. Yani özgür onlar. 

Kaldı ki cilbab, bayan subayların üniforması gibi, bir tanıtma racıdır; tesettür olamaz. Üniforma nasıl bayan subayların iffetli olduğunu değil yalnızca subay olduğunu gösterirse cilbab da cilbab giyenlerin Peygamber'in eşleri, kızları ve inananların kadınları olduğunu gösterir; belli sayıdaki o saygın kadınların iffetli olduğunu göstermez ve cilbabsız öteki özgür kadınların iffetsiz olduğunu göstermez.  

***

İbrahim’in makamı , Kabe’nin aşağı yukarı 10 (on) metre yakınında bir yer. İçinde bir ayak izi var; ki Hz İbrahim’e ait olduğu öne sürülüyor. Hz İbrahim gûya Kabe’yi yaparken bırakmış o izi.

İlk şaşılık, bu iddiayı ciddiye alışta kendini gösteriyor.

Düşünün. Ayağın kemikleri yok ama izi var; daha dayanıklı ve kalıcı olan kemiklere inat çölün en hafif bir esintisiyle siliniveren bir iz var olmayı sürdürebilmiş.

Tabii İbrahim, "Aman izim kaybolmasın!" diye onu bir kavanoza koyup miras bırakmış ta olabilir. İnanırsanız.

Araplar insanmış ve o izi bakır bir kafesin içinde Kabe’nin dibine koymuşlar.

Halk, ulaşabilmek için "makam"a saldırıyor. Alnını kafese dayayıp izi görmeye çalışanlar; kafesi sıvazlıyanlar, öpenler, hazır bir yatır bulmuşken oracığa bez bağlamaya çalışanlar...

Suudiler bir yandan "Mezarların üstüne kubbe yapılması bid'attır, sapık bir uygulamadır," diyor, bir yandan da bırakın mezarı mezardaki insana ait ayak izinin üstüne kubbe yapmışlar.

Kafesin başına bir polis koymuşlar. İşaret parmağını havaya kaldırıp "La fayda! La fayda!" diye yırtınıyor. "Fayda Allah!"

Aç kedinin önüne ciğer atmak gibi bir şey. Sonra da "Pistir o! Sakın yeme!" diyorlar. Muhteremler! Amacınız işkence etmek mi, dalga geçmek mi?

İkinci şaşılık Bakara 125 okunurken kendini gösteriyor:

Kabe’yi halk için bir odak noktası ve bir güven yeri kıldık. İbrahim’in makamını bir namaz yeri olarak kullanın ... (Edip Yüksel, Mesaj).

Bu meale inanan halk, "makam"ın yanında iki rekat namaz kılabilmek için birbirini eziyor. Ama mümkün değil. Tavafta 200 000 (ikiyüzbin) kişi var, diyelim. Bunun 5 000 (beşbin)i tavaf namazı kılmak istese, bir o kadar insan da dışardan namaza gelse onca insan bir anda namaz kılabilir mi orda?

Bir itiş kakıştır gidiyor. Ölümüne. Ve tavaf o noktada tıkanıyor. Zınk diye duruyor. İnsanların gerginliği doruğa çıkıyor. Barut gibi patlamaya hazır.

"Makam"ın bitişiğinde bir kadın namaza durmuş. Bir erkek kollarını, uçan bir kartal gibi açmış; kadını çiğnenip ezilmekten koruyor.

Bağırış çağırış.

-Yahu, burası namaz yeri değil, tavaf yeri!
-Tavafa engel olmaya hakkın yok! Namaz her yerde kılınır ama tavaf bi tek burda yapılıyor...
-Tavafa engel olmayalıııım!
-Yahu, burda namaz kılınır mı?

Ama Araplar ve ulema ayette öyle dendiğini öne sürüyor: İbrahim’in makamını bir namaz yeri olarak kullanın ...

Hadi kullanın bakalım gücünüz yetiyorsa! Hani Allah kullarına güçlerinin üstünde yük yüklemezdi?

Ayetteki MAKAM-I İBRAHİM, İbrahim'in ilahî sistemdeki muvahhid konumu olamaz mı?

Yaşar Üstün Hoca’nın önerisi: makam-ı ibrahim tavaf alanının dışına çıkarılsın.

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

ADAMLAR ŞİRKİ BÜYÜK ÖLÇÜDE KALDIRDILAR. PUTPERESTLİĞİN YENİ ŞEKLİ OLAN TÜRBE PERESTLİĞİ YOK ETTİLER. (emre koc)

Vahhabiler tarihe ve insana şaşı bakıyor. İnsana güvenmiyorlar. O yüzden onlara göre tarihe tanıklık etmiş hiçbir yapı yok, yalnızca türbe var. Vur beline kazmayı!

Örneğin, Hz Muhammed'in doğduğu ev potansiyel bir türbedir. İnsanlar iradesizdir; ona tapıverirler. O halde şirktir. İnsanları o yapıdan iğrendirmek gerekir.

O yüzden mi pis tutuyorlar orayı?

Oysa tarihe bir gıdım saygıları olsaydı müze yaparlardı o paha biçilmez yapıyı. Bizdeki Topkapı Sarayı gibi.

Bir duvarına pırıl pırıl bir harita asarlardı. Hz Muhammed'in ticaret kervanlarıyla uğradığı yerleri gösteren. Bir duvarına yağlı boya bir ticaret kervanı resmi asarlardı. Hacılar izleyip tefekkür etsin diye.

Nur Dağı'nı açık hava müzesi yaparlardı. Bizim Çanakkale açık hava müzemiz gibi. Hira mağarasına bir dürbün korlardı. Mağaradan Kabe'nin görünüşünü vurgulamak için.

Hacılar, şimdiki gibi yamaçtaki o kuru ağaca bezler bağlayıp şirke bulaşacağına dürbünün başında tefekkür ederlerdi. Hz Muhammed o mağaradan Kabe'ye bakarken acaba neler düşünmüştü? Hani duygular içindeydi?

Ve hacılar cevap için Kuran'a bakardı:

"Diri diri kuma gömülen kız çocuğuna hangi suçtan o cezaya çarpıldığı sorulduğunda..." (81:8-9)

Vahhabiler de eğer izanları varsa "Peki, kızlarımıza kadınlarımıza biz ne yapıyoruz?" diye sorup tefekkür ederlerdi: Diri diri çarşaf zindanına hapsedilen kız çocuğuna hangi suçtan bu cezaya çarpıldığı sorulduğunda...

Mescid-i Haram'da düzeni sağlamakla görevli kadın polisler var. Sımsıkı çarşaflar içinde. Yüzleri peçeli. Diri diri kuma gömülen kız çocuğuna...

Beldiye seçimleri oldu bir kaç ay önce. Kadınların oy hakkı yoktu.

Kadınların araba sürme hakkı yok. Kadınların şahsî kimlik kartı yok. Kadınların tıp ve eğitim dışında meslek edinme hakkı yok. Kadınların bölünmemiş koca sevgisine hakkı yok; o sevgiyi kumalarla bölüşmek zorundalar.

Allah'ın dini nerde, toplumun yarısına ve tarihe böylesine düşman vahhabilik nerde?

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Hz Peygamber’in, hac yaparken izlediği yol:

Kurban bayramının arefesinden bir gün önce Mekke’den yola çıkmış. Mina’da öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekat olarak cem etmiş. Arefe günü Arafat’a varmış. Orada veda hutbesini verip akşam ve yatsı namazlarını ikişer rekat olarak cem etmiş.

Arafat uç nokta. Rivayete göre Hz Peygamber, "Hac Arafat’tır," demiş. Onun için Arafat haccın olmazsa olmazı. Tövbelerin kabul edildiği yer. Oradan ayrılırken ananızdan yeni doğmuş gibi günahsız bir hacısınız.

Hz Peygamber gece Arafat’tan çıkıp Müzdelife’ye varmış. Orada sabah namazını kılmış; dua etmiş. Buna Müzdelife "vakfe"si deniyor.

Gün doğduktan sonra Müzdelife’den hareketle Mina’ya geri gelmiş. Orada cemerat denen şeytan taşlama yeri var. Bayramın birinci günü öğleyin güneş sarktıktan sonra Büyük Şeytan’a yedi taş atmış.

Cemerat, Mina ile Mekke arasındaki sınır. Oradan Mekke’ye girip kurbanını kesmiş. Traş olup ihramdan çıkmış. Sonra tavaf ve say.

Hac bu. Hacda izlenen yol bu.

*

Biz doğruca Arafat’a gittik. Mina’da durmadık. Çünkü kalabalık yüzünden Mina tehlikeliydi.

Ama asıl tehlike "cemerat"ta. Şeytanın taşlandığı o yerde mahşerî bir yığılışma oluyor; insanlar ezilip ölüyor. Aşağı yukarı her yıl.

Bu yıl 367 hacı öldü. Her yılki gibi. O yüzden Kabe imamına göre olağan bir şey bu.

HÜRRİYET gazetesinden:

Kábe imamı (şeyhi), cuma namazı öncesi verdiği hutbede izdihamdaki ölümlere değindi. Şeytan taşlamada ölen hacılarla ilgili yaptığı konuşmada "bu hac sezonunda ölü sayısının normal sınırlar içinde olduğunu" söyledi. Kábe imamı, "3 milyon hacı var, yüzde 14 kayıp normal" dedi. Ölen hacılar için yakınlarından özür de dileyen Kabe imamı, "Elde olmayan sıkıntılardan kaynaklanan ölümler oldu. Ölen hacıların yakınlarından özür diliyoruz. İstatistiklere göre hac farizasında ölüm oranı yüzde 14'dür. Bu yıl da öyle oldu. Yaklaşık sayı tutuyor. Ölümler normal sınırlar içerisinde" diye konuştu.

Bir de duygusal tepki verenler olmuş. Örneğin Ahmet Hakan. Bu Müslüman yazar, 2001 yılında kendi yaşadığı şeytan taşlamayı, daha doğrusu nasıl taşlamadığını 16 ocak 2006 tarihli "Hürriyet"teki yazısında anlatıyor:

Uzun yürüyüşün ardından taşlama alanına geldik.

Birinci şeytan taşlama kulesine yaklaştığımda gördüğüm manzara şuydu: İri yarı adamlar kendilerinden geçmiş bir şekilde önüne gelene çarparak ellerindeki taşları kuyuya atmaya çalışıyorlardı. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Kimsenin kimseye dikkat ettiği yoktu. Taşlama bölümüne biraz yaklaşınca bir terlik yığınıyla karşılaştım. Taşlama anında yaşanan büyük kargaşa nedeniyle ayaklardan çıkan terliklerdi bunlar. Terlik yığınını aşıp dengeyi bozmadan kuyuya yaklaşmak imkánsızdı.

Buna rağmen bütün cesaretimi toplayıp kalabalığın içine dalmaya çalıştım. Olmadı. Kendinden geçmiş adamlar geçit vermedi. Bir iki sıyrık ve iki kritik sendeleme sonucu kendimi dışarı zor attım.

Sonra da kendi kendime şunu söyledim:

Eğer bu gayri medeni ortamda Müslüman insanların ayaklarının altında can vermek ibadetse ben bu ibadeti yapmıyorum.


Ben bu ibadeti yapmıyorum... Yani ölmeyi reddediyorum.

*

Biz o can pazarına girmedik. Diyanetin talimatı gereğince şeytanı güneş doğmadan önce taşlayıp iki üç kilometre ötedeki otelimize çekildik.

Azrail öğle namazından sonra gelmiş.

Cemerat'ta bir cami var. Bir bölük insan namazını orda kılmış ki camiden doğruca şeytana gidecekler. Bu birinci kol.

Yolun kenarına taşınır çadırlar kurup geceyi orda geçirenler var. Güneş sarkar sarkmaz onlar da şeytana yürümüş. İkinci kol.

Bir de bizim yaptığımız gibi Müzdelife’den yürüyerek gelenler var. Üçüncü kol.

İnsanlar o üç koldan şeytana yürümüş ve inatçı keçiler gibi aynı noktada göğüs güğüse gelmişler. Sonrası...

*

Arafat "vakfe"mizi dua ile geçirmiştik. Çadırımızdaki imam "Rabbimiz!" diye başlamıştı. "Bütün günahlarımızı bağışla. Pişmanız."

Nerdeyse 45 dakika sürdü. İmam bir bir saydı günahlarımızı. O, "Rabbim, bağışla!" dedikçe biz "Amiiiin!" diye bağırdık. Ciğerlerimizi yırtarcasına. Ve ağladık. Ağladık.

"Rabbim! Biz beşeriz, şaşarız. Bağışla bizi! İnsanları arkadan çekiştirdik. Başkasının malını izinsiz aldık. Doğru olmayan sözler ettik. Gönül kırdık... Bağışla!"

"Amiiiin!"

"Amin"le birlikte içimizden her halde şöyle diyorduk: "Bir daha yapmıycam. Valla billa iyi müslüman olucam. Yeter ki anamdan yeni doğmuş gibi günahsız sayılayım. Haccım kabul edilsin. "

Bunları neden anlatıyorum? Çünkü bir çoğumuz Allah’a verdiğimiz sözden ilk sınavımızda döndük. Cemerat'taki can pazarında insan öldürdük.

Olayı yaşayanlardan dinledim:

"Kalabalık yükleniyor. Soluğun kesildi kesilecek; kaburgaların kırıldı kırılacak. Önündeki kadını, omuzlarından tutup belini ayaklarınla bastırmak suretiyle, diz çöktürüyorsun. Kendine soluk alacak yer açıyorsun. Kadın ayaklar altında... Ama sen ayaktasın. Cana kıydığını düşünme lüksün yok... "

Şimdi önümde Arab News gazetsesinden aldığım dört fotoğraf var..

Birinci fottoğrafta insanlar güle oynaya Mina’ya giriyorlar.

İkinci fotoğraf hacıları Arafat’taki Rahmet Dağı’nda gösteriyor. İhram denen beyaz giysiler içinde.

Üçüncü fotoğraf bayramın birinci günü sabah çekilmiş olmalı. Hacılar Büyük Şeytanın çevresinde. Olay yok.

Dördüncü fotoğraf... Offf. Şeytanın önünde hacı cesetleri... Yan yana dizilmişler. Ölülerin başında sakallı Suudi polisler. Daha önce nerdeydiniz?

Rabbim, bağışla bizi.
Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Şu paragrafı düzeltiyorum:

Kurban bayramının arefesinden bir gün önce Mekke’den yola çıkmış. Mina’da öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekat olarak cem etmiş. Arefe günü Arafat’a varmış. Orada veda hutbesini verip akşam ve yatsı namazlarını ikişer rekat olarak cem etmiş.

Doğrusu:


Kurban bayramının arefesinden bir gün önce Mekke’den yola çıkmış. Mina’da sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmış. Arefe günü sabah namazını da Mina'da kıldıktan sonra öğleye doğru Arafat'a varmış. Öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekat olarak orada cem etmiş ve veda konuşmasını yapmış. Akşama doğru Arafat'tan ayrılmış. Akşam ve yatsı namazlarını ikişer rekat olarak Müzdelife'de cem etmiş.

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats