HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: İNSANda ve CİNde ruh var mı? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Dostlar

 

“Melekler ve Ruh” denilerek birbirinden farklı yapıdaki iki varlığa mı  işaret ediliyor?

 

Hayır. Meleklerin hepsi salt RUH tabanlı varlıklardır.

 

Mearic 4. Melekler ve Rûh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O'na.

 

Nebe 38. O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.

 

Kadir 4. Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner!

 

Bakın bazı ayetlerde Melekler ve Ruh deniliyor. Bazılarında ise Ruh ve Melekler deniliyor. Bu Ruh’un (Ruhul Kudüs=Cebrail) meleklerden ayrı olduğunu göstermez. Ama AYRICALIKLI olduğunu gösterir.

 

Bakara 98’de Melekler dendikten sonra Allah neden bir daha ayrıca Cebrail’i ve Mikail’i sayıyor? Bu Cebraili ve Mikali Meleklerden ayrı kılar mı? Kılmaz ama AYRICALIKLI kılar. Bir daha ayrıca zikredilmeleri onların daha fazla öneme haiz olduğunu gösterir.

 

Bakara 98. Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikail'e düşman kesilirse, Allah'ta bu tür inkarcılara düşman kesilir.

 

Basit bir örnekle; Ali ve herkes dediğimizde bu Ali’nin herkesden ayrı olduğunu göstermez ama AYRICALIKLI olduğunu, özel olduğunu gösterir.

 

Ayrıca yeri gelmişken şunu da belirteyim. Arapçada “ve” sadece bağlaç olarak kullanılmaz. Kasem(yemin), bağlaç, virgül özellikli olarak kullanılabilir. Malumunuz Arapça’da noktalama işareti yok.

 

Bir örnek;

Nitekim biz size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi 151)

Hikmet ve Kur’an arasında “ve” bağlacı kullanılmıştır ama aslında Hikmet ve Kuran birbirinden ayrı kavramlar değildir. Hikmet Kur’andadır. Kur’anın bir özelliği de Hikmetin kaynağı olmasıdır.

Elif, Lam, Ra; Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir. (Yunus Suresi 1)

And olsun hikmetli Kuran’a (Yasin Suresi 2)

Şüphesiz o (Kuran ) bizim katımızda olan ana kitapta mevcuttur. Yüce ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi 4)

Bunlar sana Rabbinin hikmet olarak vahyettikleridir. (İsra Suresi 39)

Görüldüğü gibi Bakara 151’de kullanılan “ve” Kur’anın ve Hikmetin iki ayrı şey olduğunu göstermiyor.

En doğrusunu Allah bilir

Saygılar

Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Ben Ruh ve Nefs konularında hanif dostumun görüşlerine katılmıyorum.

Ruh ne vahiy demektir. Ne de Cebrail. Ruhul Kudüs (kutsal ruh) Cebrail’in bir sıfatıdır. Zira Cebrail ve diğer tüm melekler salt Ruh sahibi varlıklardır. Vahiy taşıyıcı Melek=Salt Ruh Cebrail olduğu için bu özellik onu ayrıcalıklı kılıyor ve bu yüzden Kutsal Ruh olarak anılıyor.

 

Selam alperen kardeş.Elbetteki benim görüşlerime katılmak zorunda değilsin. Ancak şu ayetleri nasıl açıklayacaksın merak ediyorum

 

Mümin..15- O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden Ruh indiriyor.

İnsanların zaten ruhları var sana göre. Peki bu indirilen ruh ne? takviyemi

 

Nahl 2- Kendi emrinden Ruh ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.

Aynı soru burdada geçerli. Peygamberlere indirilen vahiy değilse burdaki ruh nedir?

Nahl 102 Onlara de ki: ", iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbin Ruhu katından hak olarak indirdi.

Müslümanların yaratışılışında zaten ruhları var.burda müslümanlara müjde için inen ruh ne ? sana göre vahiy değil melek değil

Mücadele 22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları bir Ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir.

burdaki ruh ne ?

 

Meyem 17- Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona ruhumuzu gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.

Burda insan şekline bürünen ruh kim ? Sana göre melek değil

Benim bilgime göre; Ruh Allah’ın Hayy isminin bizdeki yansımasıdır. Hayy demek hayat sahibi demek, canlı demek malum. Maddedeki canlılık Allah’ın bu Hayy isminden geliyor.

 

Ruh  Allahın hay isminin bize yansıması ise yukarıda ki ayette Allah haşa insan şekline mi giriyor.Yansıma ne demek?

 

Bunlar çok tehlikeli sözler dostum.Yansıma dediğimiz olayda ne şekilde olursa olsun yansıyan ile yansınan şeyin arasında bir benzerlik vardır.Örneğin bir insanın gölgesi,insanın yansımasıdır.Her nekadar gölge ile insan arasında motamot benzerlik olmasa bile yinede,şekil itibarıyla bir benzerlik vardır. Buda bizi antromopoformist,insanbiçimci bir ilah anlayışına götürürki o takdirde ne tevhid kalır nede iman.Ayrıca İsayi Allahın oğlu kabul eden hıristiyanlara hak vermiş olmazmıyız?

 

Nahl 74..Allah'a birtakım benzerler icat etmeyin. Çünkü Allah (her şeyi) bilir, siz ise bilemezsiniz.  

 

Şura 11.O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir

 

İhlas 4-O 'na bir denk de olmadı.

 

 

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 
HanifUlus
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 29 nisan 2005
Yer: Antarctica
Gönderilenler: 357
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HanifUlus

Selamun Aleykum Dostlar

EuzûBillahi min eşşeytanir racim! ve BismillahirRahmanirRahiym!

Allah C.C; Bilen-Emreden-Emredici ZAT-I İLAHİdir!.

[017.085] [DI] Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki: «Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir!» *Dikkat! müteşabihattandır*. "Ruh" kelimesinin geçtiği bütün ifadeler için; nedenselliğe(bize) bir tenezzül&inzal lütfunun olduğunun farkında olmalıyız. Nedenselliğe tabi olan bizler için "illaki" bir "OL" denmesi gerektiği için böyle ifade kullanıldığını görüyoruz. Aslında, Allah C.C'ün "OL" demesine bile gerek yoktur!!! yani, yaratmak için bir konuşma yapmaya da ihtiyacı yoktur!!! OL EMRİ bile müteşabihtir! biz nedenselliğe ihtiyaç duyan bilinçler için böyle bir başlangıca ihtiyacımız bulunduğundan! elbette ki bizleri yaratan da bizim algımıza yönelik bir üslubu tercih etmekte!.

[002.186] [IK] Kullarım, sana Beni sorarsa; şüphesiz ki Ben, çok yakınım. Bana dua edince Ben, o dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da Benim da'vetime icabet etsinler. Bana iman etsinler ki, doğru yola varmış olalar.

[050.016] [TK] Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz, ona şahdamarından daha yakınız!

18/65-derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

18/66-Musa ona: Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen şartıyla sana tabi olabilir miyim dedi.

18/67-O; Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin.

18/68-Havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin! dedi.

18/69-Musa: İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem. dedi.

18/70-O; 0 halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana ondan söz açıncaya kadar.

18/71-Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı. Musa:A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu? Doğrusu kötü bir şey yaptın! dedi.

18/72-O; Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin? dedi.

18/73-Musa: Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük çıkarma! dedi.

18/74-Yine gittiler nihayet bir oğlana rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi. Musa: Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü birşey yaptın! dedi.

18/75-Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana? dedi.

18/76-Musa: Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.

18/77-Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek istediler. Ancak onlar, kendilerini mİsafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa: İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın dedi.

18/78-O; İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereyim.

18/79-Önce gemi, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri gaspedip alan bir hükümdar vardı.

18/80-Oğlana gelince; anne-babası mümin kimselerdi. Onun, bunları azgınlık ve küfür ile sarmasından çekinmemizdendir!

18/81-İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve merhamet bakımından daha yakınını versin.

18/82-Gelelim duvara; o,şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bütün bunlar, Rabbinden bir rahmet olmak üzeredir ve ben hiçbirini kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması! dedi!!!

[007.053] [IK] Onlar, onun te'vilinden başkasını mı bekliyorlar? Onun te'vilinin geldiği gün; daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: Gerçekten Rabbımızın elçileri, bize hakkı getirmiştir. Şimdi bize şefaat edecek var mı ki; şefaat etsin. Yahut geriye çevrilir miyiz ki, yapmış olduğumuzdan başkasını yapalım? Onlar gerçekten kendilerini hüsrana uğratmışlardır. Ve uydurageldikleri şeyler, kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur!

[010.039] [E0] Hayır onlar, ılmini ihata etmedikleri ve te'vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şey'i tekzib ettiler, bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zâlimlerin akıbeti nasıl oldu?

[003.007] [E0] Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmülkitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez!

[004.059] [TK] Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.

[017.035] [IK] Ölçtüğünüz zaman da; ölçüyü tam tutun. Ve dosdoğru ölçekle tartın. Bu, daha hayırlı ve netice itibariyle daha güzeldir.

[005.068] [ON] De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı(!?) ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» Ve kasem olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan, onlardan birçoğu için tuğyanı ve küfrü arttıracaktır. Artık o kâfirler olan kavim üzerine teessürde bulunma!

Ve hep şudur(müstenid) ;

OL EMRİ!

OL EMRİ!

OL EMRİ!

OL EMRİ!

ZAT-I İLAHİden!

EL HAYY'dan!.

 

OL EMRİNİ; O TE'VİL EDİYOR! TENEZZÜL BUYURUYOR! İNZAL BUYURUYOR! VE BİZLERE KÜLLİ MİSAL İLE TE'VİL ETMEKTE! MÜKEMMEL TEFSİR ETMEKTE! LİSAN-I MUTLAK!ın tenzil ile biz nedenselliğe tabi olanlara, anlayacağımız dilden tenezzülü ile OL EMRİnin TE'VİLini biz karşıt bilinçlere(nefs)inzal etmesi vardır! Qur'an'ın kıymeti işte buradan haqq ile idrak edilmelidir... Ve, bizler de ebediyyen bir OL EMRİni! konuşmakla asla ve asla bitiremeyeceğiz dostlar...

Not: OL EMRİ ile ilgili bir çalışmamıza ait linki geçenki yazılarımızda sunmuş idik. Elbette ki, en doğru olan Allah'ın(C.C) kelamıdır! bizlerin de algı-idrak seviyelerimiz kadar hududumuz. Allah'ın hudutlarına bağlı kalmak azmi ve niyazı ile inşaAllah..

RZi,,, Amin

   

 


 



__________________
EûzûBillahimineşşeytanirracim&BismillahirRahmanirRahiym..
Yukarı dön Göster HanifUlus's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HanifUlus
 
xavier
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 28 nisan 2005
Gönderilenler: 81
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı xavier

Selam,

Öncelikle bakmak gerekirki, ruh kelimesi Kuranda nasıl ve ne şekilde geçmiş, böylelikle göreceğiz ki, Allah'ın ayetleri yine ayetleri açıklamış, herhangi bir yoruma mahal bırakmadan;

Euzübillahimineşşeytanirracim,

Önce el ruh geçen ayetleri gösterelim;

al-Ruh

26:193 Nazala bihi alrroohu alameenu

26:193 Onu Ruhu'l-emin indirdi.

(Bu ayetin öncesindeki ve sonrasındaki ayetlere bakalım ve Ruhu'l-emin neyi indirmiş görelim;

26:192 Wainnahu latanzeelu rabbi alAAalameena

26:192 Gerçekten o, alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.

26:194 AAala qalbika litakoona mina almunthireena

26:194 Uyaricilardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmistir).

26:195 Bilisanin AAarabiyyin mubeenin

26:195 Apaçik Arapça bir lisanla.

Burada görüyoruz ki "26:193 Onu Ruhu'l-emin indirdi." ayetinde indilirilen şey Kuran'dır.Ve Kuran'ı Ruhu'l-emin indirmiştir.

Ruhu'l-emin'in Cibril olduğunu nasıl söyleyebiliyoruz, bu durumda?

Şu ayete göre söylüyoruz;

2:97 Qul man kana AAaduwwan lijibreela fainnahu nazzalahu AAala qalbika biithni Allahi musaddiqan lima bayna yadayhi wahudan wabushra lilmumineena

2:97 De ki: "Cibril'e kim düsman ise, (bilsin ki) gerçekten onu, Allah'in izniyle kendinden öncekileri dogrulayici ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur.

- Kalbe indirilenin ne olduğunu önceki ayetlerde gösterdik ki Kurandır -

O halde Ruhu'l-emin Cibrildir.


17:85 Wayasaloonaka AAani alrroohi quli alrroohu min amri rabbee wama ooteetum mina alAAilmi illa qaleelan

17:85 Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnizca kalil bir sey verilmistir."

(Ruh Rabbin emirindendir deniyor ayette)


16:2 Yunazzilu almalaikata bialrroohi min amrihi AAala man yashao min AAibadihi an anthiroo annahu la ilaha illa ana faittaqooni

16:2 Kullarindan dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden baska ilah yoktur, su halde benden korkup-sakinin, diye uyarin."

(Yine Rabbin emrinden olan ruhtan bahsediliyor)

(Dikkat edin melekler Rabbin emri olan ruh ile iniyorlar, Allah'ın dilediği kuluna)


40:15 RafeeAAu alddarajati thoo alAAarshi yulqee alrrooha min amrihi AAala man yashao min AAibadihi liyunthira yawma alttalaqi

40:15 Dereceleri yükselten Ars'in sahibi (Allah), 'toplanma ve bulusma' günü ile uyarip-korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarindan diledigine indirir.

(Yine Rabbin emrinden olan ruhtan bahsediliyor)

(O halde burada görüyoruz ki; Muhammed (sav) a indirilen Kuran'ı Ruhu'l-emin indirmiştir ve bu Cibril'dir.Rabbin kendi emrinden olan Ruh'ta bu durumda Cibrildir, nitekim Allah, Muhammed (sav) ' e kendi emrinden olan Ruhu içinde uyarılar ve korkutmalar bulunan Kuran için indirmiştir.)

Ruhu'l-emin Cibrildir.

alrrooha min amrihi (Rabbin emrinden olan Ruh), Cibrildir.

70:4 TaAAruju almalaikatu waalrroohu ilayhi fee yawmin kana miqdaruhu khamseena alfa sanatin

70:4 Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yil olan bir günde çikabilmektedir.


78:38 Yawma yaqoomu alrroohu waalmalaikatu saffan la yatakallamoona illa man athina lahu alrrahmanu waqala sawaban

78:38 Ruh ve meleklerin saflar halinde duracaklari gün; Rahman'in kendilerine izin verdikleri disinda olanlar konusmazlar. (Konusacak olan da,) Dogruyu söyleyecektir.

( Dikkat edin ayette konuşacak olan ruh doğruyu söyleyecektir diyor, biraz önce de Ruhu'l-emin ' in Cibril olduğunu göstermiştik. )


97:4 Tanazzalu almalaikatu waalrroohu feeha biithni rabbihim min kulli amrin

97:4 Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir is için inerler.

------------------------------------

min ruh

15:29 Faitha sawwaytuhu wanafakhtu feehi min roohee faqaAAoo lahu sajideena

15:29 "Ona bir biçim verdigimde ve ona ruhumdan üfürdügümde hemen ona secde ederek (yere) kapanin."

(Biçim verilen ne, insan, ne işlemi yapılıyor, üfürülme, kimin ruhu, Rabb'in, dikkat edelim Rab kendi ruhundan üfürüyor.)


21:91 Waallatee ahsanat farjaha fanafakhna feeha min roohina wajaAAalnaha waibnaha ayatan lilAAalameena

21:91 Irzini koruyan (Meryem); biz ona kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocugunu insanliga bir ayet kildik.

(Yine dikkat edeilm ayete, ırzını koruyan meryeme ruh üfürülüyor, ademin ilk yaratılışı gibi, yeni bir yaratım söz konusu, yapılan işlem yine aynı ruhun üfürülmesi.)


32:9 Thumma sawwahu wanafakha feehi min roohihi wajaAAala lakumu alssamAAa waalabsara waalafidata qaleelan ma tashkuroona

32:9 Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az sükrediyorsunuz?


38:72 Faitha sawwaytuhu wanafakhtu feehi min roohee faqaAAoo lahu sajideena

38:72 "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üfledigim zaman siz onun için hemen secdeye kapanin."


66:12 Wamaryama ibnata AAimrana allatee ahsanat farjaha fanafakhna feehi min roohina wasaddaqat bikalimati rabbiha wakutubihi wakanat mina alqaniteena

66:12 Imran'in kizi Meryem'i de. Ki o kendi irzini korumustu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarini tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bagli olanlardandi.

(Şu farkla ki, insanın yaratılışında Allah, ruhumdan üfledim derken, isanın yaratılışında ruhumuzdan üfledik diyor ayetlerinde. "wanafakha" ve "fanafakhna" farkına dikkat edin.)

Buradan da görüyoruz ki, el-Ruh (hafi tarif var) ve min ruh farklıdır.İsa yaratılmasındaki biz farkını Allah açarsa inşallah açıklarım.

20:114 FataAAala Allahu almaliku alhaqqu wala taAAjal bialqurani min qabli an yuqda ilayka wahyuhu waqul rabbi zidnee AAilman

20:114 Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'i (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttir."

Yukarı dön Göster xavier's Profil Diğer Mesajlarını Ara: xavier
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Dostlar

 

Sevgili Hanif dostum. Algılayabildiğim kadarıyla;  Melekler salt RUH tabanlı varlıklardır. Sadece Cebrail’e RUH denmesi yalnız O’nu RUH yada RUH TABANLI yapmıyor. “Melekler ve Ruh” yada “Ruh ve Melekler” denilerek Meleklerin de RUH tabanlı olduğu vurgulanıyor. Zira Cebrail de bir Melek.

 

RUH kavramını sadece bir yada iki şeyle sınırlamak bence hatalı. Evet Cebrail yada Melekler RUH denilerek anılmış olabilir. Ama bu sadece O’nun veya onların RUH olduğunu göstermez.

 

Eğer sadece Cebrail RUH’tur dersek, kavramı daraltırsak, Allah Adem’in içine ne üflüyor? Cebraili yada melekleri mi? Yada Vahiy mi üflüyor? Adem ile ilgili ayetlerden net bir şekilde anlaşılıyor ki Allah RUHundan üfleyerek Cansız maddeye Can, bilinç veriyor. Bu verdiği bilinç, şuur mikrodan-makroya her varlıkta farklı sünnetullah yasaları olarak işliyor. Atomda bu bilinç farklı tezahür ederken, bir papatya da daha farklı tezahür ediyor.

 

Ama sonuçta RUH ile bilinç, şuur verildiği gerçeği değişmiyor. Allah’ın tabir caizse eli kolu Meleklerdir. Yani Meleklerle iş görür. Sünnetullah budur. Dolayısıyla Allah’tan olan RUH ile Melekler arasında dolaysız bir bağlantı vardır. “Salt Ruh tabanlı” diyerek bunu kastediyorum. Bu dolaysız bağlantı için Meleklerden olan Cebrail’e Ruhul Kudüs deniliyor.

 

Allah kullarını yada Resullerini destekler. Bunu da bazen Melekleri ile yapar. Galiba bu konuda senin bir çalışman vardı. Allah’ın ve meleklerin Resulüne SALAT etmesi O’nu desteklemesi olarak anlaşılmalıdır çerçevesindeydi bu çalışma.

 

Nitekim Ali İmran Suresi 124. ve 125. ayetlerde Allah mümin kullarını 3000 ve 5000 melekle desteklediğini/ destekleyeceğini söylüyor. Allah’ın müminlere desteği Melekleriyle oluyor yani Salt Ruh tabanlı varlıklarla. Çünkü Allah onlarla iş görüyor. Onlarsız göremez miydi? Görebilirdi ama sünnetullah böyle. Örneğin Yağmur yağdırması için Mikail’e niye gerek duydu? Canları alması için Azrail’e niye gerek duydu? Vahiy indirmesi için Cebrail’e niye gerek duydu? Yada Kıyameti Sur Mekanizmasını çalıştırarak kendisi koparamaz mıydı? Olabilirdi ama Allah’ın sünneti böyle. Allah işlerini Melekler eliyle yapıyor. Melekler Allah’tan özerk ama Allah’a tam bağımlı varlıklar.  Melekler Akıl sahibi varlıklardır, öneri getirebiliyorlar ama Mutlak İtaatkar, Mutlak Bağımlılardır. Robot değillerdir ama Allah’ın emri dışında hiçbir şey yapmazlar, yapamazlar. Bu özellikleri onların sadece RUH sahibi olmalarından kaynaklanıyor. Onlar dolaysız RUH sahibi, bizlerden yada cinlerden farkları bu.

 

Meleklerle Allah’ın arasındaki durum, bu dolaysızlıkla alakalı olduğu için bazen Allah BEN yerine BİZ diyor.

 

///////////////////////////////

Bu açıklamlardan sonra şimdi ayetlere bakalım.

 

Ali Bulaç

15- Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.

Diyanet Vakfı

15. Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir.

Yaşar Nuri Öztürk

15 O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.

 

Burada RUH olarak kastedilen Cebrail’dir. Kastedilenin Cebrail olması SADECE Cebrail’in RUH olduğunu göstermiyor. Evet kastedilen Vahiy değil Cebrail’dir. Cebrail ve Melekler konusunu da önceden işlemiştik. Sadece bu yazıyı okuyanlar lüften önceki iki yazıma da baksınlar.

 

Ali Bulaç

102- De ki: 'İman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir.'

Diyanet Vakfı

102. De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.

Yaşar Nuri Öztürk

102 De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.

 

Burada RUH ile kastedilen de Vahiy değildir. Kastedilen Cebrail’dir. Zaten Cebrail’in bir sıfatı da Ruh-ül Kudüs’tür.Ama kastedilenin Cebrail olması konunun sadece Cebraille kısıtlı olduğunu göstermez. Hz. Adem’e Allah Ruhundan üfledi ise ve Ruh Cebarille kısıtlı bir kavramsa mesele nasıl bir hal alacak?

 

Mücadele 22 ve Meryem 17’de de RUH ile Cebrail kastedilmiştir. Cebrail’in kastedilmesi yada Meleklerin kastedilmesi RUH kavramını kısıtlamıyor. Üstte yazdığım ve bundan önce yazdığım hususlardan dolayı.

 

///////////////////////////////

Ruh  Allahın hay isminin bize yansıması ise yukarıda ki ayette Allah haşa insan şekline mi giriyor.Yansıma ne demek? Bunlar çok tehlikeli sözler dostum.Yansıma dediğimiz olayda ne şekilde olursa olsun yansıyan ile yansınan şeyin arasında bir benzerlik vardır. Buda bizi antromopoformist,insanbiçimci bir ilah anlayışına götürürki o takdirde ne tevhid kalır nede iman.Ayrıca İsayi Allahın oğlu kabul eden hıristiyanlara hak vermiş olmazmıyız? (HANİF)

Aynı görüşümde ısrar ediyorum. Rabbimizin bazı sıfatları vardır. Bu sıfatlar bizde de vardır. Örneğin Rabbimiz Hayat sahibidir, biz de hayat sahibiyiz. Rabbimiz İşitir, biz de işitiriz. Rabbimiz görür, biz de görürüz. Ama Rabbimizin bu sıfatlarına göre bizim sıfatlarımız kısıtlıdır, sınırlıdır. Bu izahın mücessime’yle yada insanbiçimcilikle bir alakası yok.

Hayy olan, hayat sahibi olan Allah’ımız bizi de hayat sahibi kılmıştır. Hayat sahibi oluşumuzun kaynağı Allah’tır, O’nun sıfatlarıdır.

Bizdeki tüm sıfatlar, özellikler Allah’ın sıfatlarının bir yansımasıdır. Kainattaki her türlü durum Rabbimizin sıfatlarının bir tezahürüdür. Her şeyin, her durumun, her olgunun kaynağı Allah’tır. Allah’tır çünkü ikinci bir kaynak noktası yok. Kesretin temelinde böyle bir vahdet vardır. Sözün özü bizim hayat sahibi oluşumuz da Allah’a ve O’nun sıfatlarına dayanmak zorunda. O bize RUHu ile Hayat verdi. Hayat sahibi oldurulmamız HAYY sıfatının bir tecellisidir. Ben bunda bir yanlışlık göremiyorum.

Yine de yanlışlarım olabilir. Belki sen haklı olabilirsin. Ama ben şimdilik böyle düşünüyorum. Farklı düşünmemiz gayet doğal. Amacımız Allah rızası olduktan sonra zaten bir mahsuru da yok.

Saygılarımla.

Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Xavier

 

Buradan da görüyoruz ki, el-Ruh (hafi tarif var) ve min ruh farklıdır. (Xavier)

 

Sevgili dostum, çok güzel bir nokta yakalamışsın. Çok önemli ve kritik bir nokta bu bence de.

 

Bilmeyenler için harfi tarif (el takısı) ingilizcedeki “the” gibidir. Belirteçdir, yada belirli bir nesneyi işaret eder. “A book” dediğimizde herhangi bir kitap kastedilir ama “the book” dediğimizde belli, belirli bir kitabı kastederiz. Bunun gibi El-Ruh belli, belirli, bir tek şeyi işaret eder. Ve Xavier’in gösterdiği gibi El-Ruh ile kastedilen de Cebrail’den başkası değildir.

 

Bu konu üzerinde ben de düşüneceğim. Bir neticeye varabilirsem, bulgularımı da inşaAllah sizlerle paylaşacağım.

 

Saygılar.

 

Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Sinan_B
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 24 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_B



Selam Arkadaslar.

Aslinda (yanlis anlamiyorsam), Hanif ve Alperen, bir noktada görüs birligindesiniz (gibi). Hanif, insanin icine girip daha sonra geri cikan insandan ayri bir varlik yok, beden + benlik oldugu yerde yaratiliyor diyor.
Alperen, Ruh olmadan canli olmaz, suursuz madde de canlidir, dolayisi ile her canli Allah'in Ruh vermesiyle diridir. Dostum yanlis anliyorsam düzeltebilirsin.

Bana göre söyle bir sonuc cikiyor, bir canli vahyedilerek canlanmis, yok ruh verilerek canlanmis, ben arada bir fark göremiyorum ki. Tartismanin sebebi sirf bu farkli tanimlamadan kaynaklaniyor gibi.

Kafam karismadi desem yalan olur.

Acaba söyle özetleyebilirmiyiz arkadaslar: Bir bilgisayarin kullanilir hale gelebilmesi icin herseyden önce elektrik sart! Sonra, donanim (hardware) gerekli, ki bir ise yarasin. Hardware ile birseyler yapabilmemiz icin yazilim (software) gerekiyor.

Peki söyle birsey desem ne kadar yanlis olur: Benzetmeden yola cikarak, suurlu suursuz her canli elektirige, hayat kaynagina muhtac, biz buna vahiy eseri diyelim yada Alperenin yorumuna göre Ruh adini verelim. Bu kaynak kesildigi an is biter! Kisacasi önümüzdeki masa bile (suursuz) bir canli: icinde hareket var?
Ikincisi, hardware, donanim canlidan canliya farkli olabiliyor, fazla ayrintilara girmeksizin, insanin donanimi (örnegin organlar ve islevi, insanin yürüyüp kosabilmesi) bir ciceginkinden cok farkli.
Insandaki software(yazilim) yani bilinc bir hayvanin yazilimindan farkli desem? Allah bir ariya vahyediyor ne yapacagini, nerelere gidecegini.  Yani onlardaki software, yazilim programi sadece emirden ibaret desem ne kadar yanlis olur bilmem. Hayvanlarda vahiy sonucu insanlara hizmet ettigini düsünürsem, bizlerde ki (benlik) software daha bir farkli, varligimizin bilincindeyiz, düsünebiliyoruz, gelisiyoruz, hatta bilincli sekilde kendi sonumuzu bile getirebiliyoruz!?

Düsüncelerimde yanlis bir yoldamiyim bilemiyorum, ama konuyu bu sekilde yorumladigimda daha kolay anlayabiliyorum.

Saygilar.

Yukarı dön Göster Sinan_B's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_B
 
Sinan_B
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 24 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_B

Benzetmeye ek olarak: Kisi öldügünde bazi donanimlari cöküntüye ugrar, dolayisi ile yazilimda bunun sonucunda zarar görür, ölümle birlikte silinir.
Olayin daha da inceligine gidersek, zerreciklerin temelinde bir tertiplilik meydana geliyor, ortada bir emir varki bir sekil aliyorlar, yani daha alt kademede ayri bir yazilim var gibi. Kansere yakalanan kisi, hücrelerin kontrolsüz bölünmesiyle bu hastaliga maruz kaliyor, hücrelerdeki bu Emrin sahibi Allah'imiz, vahiy ediyor olabilirmi? Bir Ana program mevcut olabilir.

(bizdeki softwarelere seytan virüsü, yazilimi dagitmaya calisiyor, virüslere gelisen bir iman programi karsi durabilir :))

Yukarı dön Göster Sinan_B's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_B
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Sinan

Soyut bir olguyu somut örneklerle izah etmek elbetteki zordur. Hele bu soyut olgunun bizim dünyamızla hiçbir ilgisi yoksa bu imkansızdır. Ama açıklama yapmaya yada açıklamalardan faydalanmaya zorunlu oluruz bazen. Anlamak adına… Sonuçta zorlamalarımızla anladığımız o şey gerçek olanın çok ötesinde olsa da.

Algı dünyamızın sınırlarının dışındaki olguları anlamaya gayret ederken onları gerçekliğinden kopardığımızın farkına bile varamayız bazen. Bizimle, bizim dünyamızla alakalı olmayan gerçekleri bizcilleştirerek anlama gayreti çoğu zaman yanlış sonuçlar verir.

Bu konularda bizim terimlerimizle/kavramlarımızla izahlar yapılması da anlayabilmemiz adına kaçınılmaz zorunluluktur. Ama bu açıklamaların hepsi örneksemedir, sembollemedir. Kullanılan dil simge dilidir. Simge diliyle anlatılan konularla bize ne anlatılmak istendiğini es geçip oradaki sembolleri gerçek sanmak ve böylece tezler üretmek en büyük safdillik olsa gerek.

Cennet, cehennem, ruh ve diğer konularda indirgenemezlik var. Bu indirgenemezlik o gerçekliklerin farklı boyutlarda, farklı fizik koşullarda olmasından kaynaklanıyor. Bambaşka iki boyut sözkonusu. Söyleyeceğimiz her şey sadece o gerçekliklere burasının gözüyle bir yaklaşım mertebesinde kalacaktır. (Örneğin Necm Suresi 5-18 arasındaki ayetler için kim ne söyleyebilir. Bilmek için kavramak lazım, belki bizzat şahit olmak lazım. Oradaki gerçeklere şahit olan Sevgili Peygamberimiz  buradaki bizlere bizim terimlerimizle neyi ne kadar anlatabilirdi? Bilsen de anlatamazsın, anlatsan da bildiremezsin)

Bu gibi konularda ortak bir görüş etrafında birleşebilmemiz belki de asla mümkün olmayacaktır. Hiç kimsenin söylediği %100 doğru olamayacaktır.

 

Ama tüm yaklaşımları almak,değerlendirmek gerekir kanaatindeyim.

 

Bu konuda farklı görüş sahiplerinden birisi de Ahmet Hulusi. Az önce izledim. Sky Türk’te yapılmış bir röportaj. Görüşlerine katılıp katılmamanız önemli değil, bilgi toplama adına dinlemenizi öneririm. Zihnimizden soru işaretleri eksik olmasın:)

 

Ruhumuzu beynimiz mi üretiyor? http://www.ahmedhulusi.org/highbandwith_video.htm

 

 

Necm Suresi http://www.kurandakidin.net/kuranasp/sureler.asp?cid=53

 

Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Ne yazık ki günümüzde "ÖLÜM" olayı gerçeğine uygun bir biçimde bilinmemekte, genelde ÖLÜM'ün bir "son" olduğu zannedilmektedir!..

Oysa, "ÖLÜM, bir son" olmayıp; madde âlemden, maddeötesi âleme geçişten başka bir şey değildir!.. Yani bir dönüşümdür!..

İnsan, ÖLÜM denen olayla, madde bedeni terkederek, "RUH" denilen "halogramik dalga" yapılı bedeniyle ya mezarda, ya da mezar dışında yaşamına devam eder!

Kuranın neresinde yazıyor ruhun halogramık dalga olduğu. Salla gitsin.

Yani ÖLÜM, Madde bedenle yaşamın sona erip, RUH bedenle devam etmesidir.

Yunan mitolojisinin pepegen gibi tekrarı.Yani bedn ve ruh ayrımı

İslâm Dininin esaslarını bildiren KUR'AN-I KERİM, ölüm olayına şöyle açıklama getirir:"Her NEFS ölümü TADACAKTIR!.."

Haydaaa.O ayette her nefıs deniliyor ruh değilki

ÖLÜM denen olay, biyolojik madde bedenin terkedilerek, RUH bedenle dalga alem yaşamına geçilmesidir...

Beynin durmasıyla birlikte, vücuda yayılan bioelektrik enerji kesildiği için; beden, ruhu kendisine bağlı tutan elektromağnetizmasını yitirir ve böylece, RUH, bedende bağımsız yaşam biçimine geçer. İşte bu olay ÖLÜM kelimesiyle anlatılır.

Yaşam boyunca kişinin beyninden geçen tüm faâliyetler, ses ve görüntü dalgalarıyla yüklenmiş televizyon dalgaları gibi, RUH'a, yani halogramik dalga bedene yüklenmiş olduğu için, kendisinde hiç bir değişiklik hissetmeden, ruh boyutunda yaşama geçiliverir... Ve kişi, RUH olarak, aynen bedende olduğu gibi yaşamına devam eder!..

Ancak bir farkla... O bedende, tamamiyle canlı ve şuurlu olmasına karşın, madde bedenini kullanamaz!. Sanki bitkisel hayata girmiş, canlı, şuurlu bir kişi gibi!..

Adam sanki insanları kendi yaratmış gibi en ince detayları veriyor.Gören bakanda vay canınna bee bu adamda ne kadar bilgiliymiş desinler

Dışarıda olup- biten herşeyi görür, duyar, algılar fakat kendisinden dışarıdakilere hiç bir mesaj ulaştıramaz!.

Nitekim büyük İslâm Âlimi Erzurumlu İbrahim Hakkı, "Marifetnâme" isimli eserinde, Hazreti Muhammedin ağzından ölüm olayını şöyle nakleder:

"Meyyit (ölümü tadmış kişi), bedenini kimin yıkadığını, kimin kefenlediğini, namazını kimlerin kıldığını, ardından kimlerin geldiğini, lahde kimlerin indirdiğini ve kimlerin telkin verdiğini bilir."

Kuranın neresinde yazıyor bu.Önemlimi koskoca alim böyle demiş kim takar kuranı

*  *  *

"Meyyitin yanında haykırıp, saçınızı başınızı yolmayın, ona eziyet edersiniz" uyarısı da, gene meyyitin sizi görüp hâlinizden üzüntü duymasından ileri gelir.

Ölüm denen madde bedeni kullanamama hâlini tadmış kişinin mezarda "ruh olarak" diri, aklı şuuru yerinde ve dışardan gelen hitapları algılar bir halde olduğunu bize en iyi idrak ettirecek olan BUHARİ isimli hadis kitabında mevcut olan şu hadisi Rasûlullaha dikkat edelim:

"Talha radıyALLAHu anh şöyle anlatmıştır:

Bedir savaşı günü Nebi (salla'llâhu aleyhi ve sellem) Kureyş eşrâfından 24 kişinin cesedlerinin biraraya kaldırılmasını emretti de bunlar Bedr kuyularından pis bir kuyuya atıldılar. Bu suretle pis kuyu yeni pislikleri toplamış oldu.

Rasûlullah düşman bir kavme galip gelince onun açık sahasında üç gün konaklamak âdeti idi.

Bedr savaşının üçüncü günü olunca da Rasûlullah devesinin getirilmesini emretti. Yol ağırlığı deveye yüklenip bağlandı.

Sonra Rasûlullah yürüdü. Ashab da peşinden yürüdüler...

Bu arada birbirlerine, herhalde Rasûlullah bir hâcet için gidiyor, diye konuştular.

Nihayet, Rasûlullah Efendimiz maktûllerin atıldığı kuyunun bir tarafında durdu ve onlara kendi ve babalarının adlarıyla seslendi:

-Ya filân ibn-i filân, Ya Ebâ Cehil İbn-i Hişam, Ya Utbe İbn-i Rebîâ... Siz ALLAH'a ve Rasûlüne inanıp itaat etseydiniz şimdi sevinir miydiniz?.. Ey maktûller!.. Biz, Rabb'imizin vaad etmiş olduğu zaferi gerçekten bulduk. Siz de rabbinizin vaad ettiği zaferi gerçek üzere buldunuz mu?..

Bu hitap üzere Ömer r.a. sordu:

-Ya Rasûlullah... Hayatı olmayan cesedlere ne diye konuşursun?.

Rasûlullah aleyhisselâm şöyle cevab verdi:

-Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki, söylediklerimi siz onlardan daha iyi işitmezsiniz!.."

Hadisler hadisler.Peki Allah ne buyuruyor bu konuda.

Fatır 22 Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin

 

Görüldüğü gibi, Buharî'de nakledilen bu olayda, Hz. Rasulullah aleyhisselâm büyük bir yanlış anlamayı tashih etmekte..

"İnsanlar, mezara ölmüş olarak konur ve sonra da onlar kıyâmette dirilirler" şeklindeki gerçek dışı inanışı, bundan daha iyi düzeltecek bir hadis olamaz.

İnsanlar, aynen şu andaki kadar aklı şuuru yerinde olarak mezarlara konurlar ve dışarıdan kendilerine yapılan hitapları dışardaymışçasına rahatça işitirler.

Üçüncü halife Osman bin Affan r.a. bir mezar başında durduğu zaman, sakalını ıslatıncaya kadar ağlardı. Bu sebeple kendisine;

-Sen cenneti ve cehennemi anıyorsun, ağlamıyorsun da; bundan, yani kâbir korkusundan dolayı ağlıyorsun, denildi..

Osman cevab verdi:

- Resûlullah'dan duydum ki..:

"Muhakkak mezar, âhıret konaklarının ilkidir!.. Eğer kişi ondan kurtulursa, ondan sonrakilerden de kolay kurtulur. Şayet kişi ondan kurtulamazsa, ondan sonrakiler ondan şiddetli olur!.."

Sonra Osman r.a. şöyle devam etti: Resûlullah şöyle buyurdu:

"Mezar kadar KORKUNÇ hiç bir fecî manzara görmedim!!.."

İslâmın en önde gelen şehîdlerinden olup, Hz. Rasûlullah (salla'llâhu aleyhi ve sellem) tarafından cesedi toprağa verilen Sa'd bin Muâz'ın kabri başında ise Peygamberimiz şöyle buyuruyordu:

-Şu seçkin kul ki, arş O'nun için titremiş, gök kapıları açılmış ve binlerce melek yeryüzüne inmiştir. O bile mezarında öylesine sıkıldı ki, az kaldı kemikleri çatırdıyacaktı!!.. Eğer kâbir azabından ve ölüm sonrası sıkıntılarından kurtuluş olsaydı, bu önce Sa'de nasib olurdu!.. O, ulaştığı mertebe itibariyle bu sıkıntılardan hemen çıkartıldı; hepsi o kadar!.."

Şimdi düşünelim... Kişi, mezârda "diri" yani "şuuru yerinde" olarak mevcut olmasa, böyle bir azab söz konusu olur mu hiç?..

Soruluyor Hz. Peygamber'e...

"Ya Rasûlullah, müminlerin hangisi daha akıllı, şuurludur?..

-Ölümle başına geleceği en çok hatırlayan ve ölümötesi hayatı için en güzel şekilde hazırlananı... İşte onlar en akıllı- şuurlu olandır..."

Gene bir başka ifadesinde şöyle buyuruyor:

"-En şuurlu, ileri görüşlü insan odur ki, nefsini ilâhî hükümlere tâbi kılar ölümden sonra yararını göreceği fiîlleri yapar... Aciz de nefsinin arzularına tâbi olur, sonra da bir şeyler umar, ALLAH'dan!.."

Gene Rasulullah'ın ashabından ibni Mes'ud, kâbirde görülen azab hakkında:

-Mutlaka günahkâr olanlar, kâbirlerinde azab olunurlar. Hatta hayvanlar onların seslerini işitir... dediğini Resûlullah (salla'llâhu aleyhi ve sellem)'den işittim.

Ebu Said el Hudrî anlatıyor: Rasûlullah (salla'llâhu aleyhi ve sellem) buyurdu:

"İnkârcıya mezarında kendisini kıyamet gününe kadar sokup ısıran 99 ejderha musallat edilir. Eğer bunlardan bir tanesi yeryüzüne üflemiş olsa, hiç bir yeşil ot yeşermez!.."

Kabir azabı varmı kuranda yok.Kim takar ki kuranı

İbn-i Ömer radıyALLAHu anh anlatıyor... Rasûlullah buyurdu:

"Sizden birisi ölünce, cennetlik olsun, cehennemlik olsun akşam sabah kendisine makamı gösterilir. Burası yerindir. Kıyâmetteki ba'sıne kadar buradasın."

Burada bir de şu hususa dikkat çekelim. Amentü'de okunan şu cümleye bir bakın...

"Vel ba'sü ba'del M E V T"...

Dikkat ediniz!..

"Vel ba'sü ba'del KIYÂMET" denmiyor!..

Bu tarif edilen amentu kuranda varmı yoooook.

Yani, "bâ's" kelimesiyle anlatılan olay, KIYAMET'ten sonraki değil, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonrakidir!..

Adam resmen kuranı inkar ediyor.

Yasin

48- Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.

49- Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

50- O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.

51- Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

52- Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.

53- Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

54- Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez.

Bu ayetlerda allah kıyamet sonrasından mı bahsediyor yoksa bu iftiracı gibi kabir hayatından mı ?

Dünyada, bildiğimiz madde bedenle ve bu arada bu madde beynin ürettiği ruh bedenle yaşarız.

Nitekim büyük İslam Âlimi ve mutasavvıfı İMAM GAZALİ, "Esmâ'ül hüsna şerhi" isimli eserinde "El BÂİS" ismini açıklarken bakın ne diyor:

"İnsanlardan birçokları bu hususta yanlış vehimlere kapılırlar.. Bunu da çeşitli şekillerde izaha çalışırlar, derler ki; ölüm yokluktur, baas yok olduktan sonra yeniden dirilmektir, aynen birinci dirilme ve canlandırma gibi...

Şimdide gazaliye sıgınıyor ama nafile.Bunun böyle olduğunu Allah söylüyor

Bakara ..28- Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz

 

 

Bir kere onların ölümün yokluk olduğunu zan etmeleri yanlıştır!. İkinci diriltmenin de birinci gibi olduğunu sanmaları dahi yanlıştır.

Ölümün yokluk olduğunu sanmak bâtıldır!.. Çünkü, kabir, ya ateş çukurlarından bir çukurdur, ya da cennet bahçelerinden bir bahçe..

O yanlış bu yanlış salla gitsin.Kuranın nersinde yazıyor kabirin bunlar

İşin içyüzüne vâkıf olan Erbab-ı Basiret, insan varlığının ebediyet için halk olduğunu bilir ve anlar.. ona yokluk arız olmaz..

Evet, bazen cesedle ilgisi kesilir de kendisi hakkında öldü derler.. Bazen cesede iade edilir de hakkında diriltildi derler..

Dirilmenin ilk yaradılış gibi ikinci bir yaratılış olduğunu sananlar da bu zanlarında yanılmışlardır!.. Çünki diriltmek ilk canlandırılışlarına uymayan yepyeni bir yaratma fiilinden ibarettir..

Aslında insanoğlunun bir çok dirilmesi vardır; onun dirilmesi iki defadan ibaret değildir..."

*  *  *

Ölümü tadınca, Madde beden çözülür; ve RUH bedenle ba's olmuş olarak kâbirde kıyâmete kadar yaşamımız devam eder.

Sonra "Kıyâmet" denen, dünyanın Güneş ısısında bozunumu devresinde, bugünkü karakteristiği istikâmetinde yeniden bâ's olur!..

Ve nihayet, son defa bu bedenler de gittiği ortama göre yeniden bir bâ's ile oluşurlar...

Kâbirde, şu andaki mevcut aklımızla, algılama- değerlendirme mekanizmamızla mı olacağız?..

Bu konuda Abdullah bin Ömer anlatıyor...

Allah ne diyor herifcioğlunun umurunda değilki varsa yoksa hadisler

Hz. Ömer münkir ve Nekir adlı iki meleğin kâbirde gelip sual sorması hususunu Hz. Peygamber ile konuşurken sordu:

- (Kabirde) aklımız başımızda olacak mı Ya Rasûlullah?..

- Evet!.. Aynen bugünkü gibi!..

Evet, ölümü tatmış, aklı şuuru yerinde, fakat bedeni kullanım dışı kalmış diri kişi mezara konulunca ne olur.

Bunu da Enes Radıyallahu anh'ın ağzından dinliyelim:

Rasûlullah (salla'llâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

-Kul kabre konulduğunda, kabirden uzaklaşanların ayak seslerini işitir... Onlar uzaklaşırken iki melek gelir ve onu oturtup şöyle sorarlar:

-Muhammed denen adam hakkında ne dersin?..

Eğer mü'minse...

-Şehadet ederim Muhammed ALLAH'ın kulu ve resûlüdür... Bunun üzerine.

-Şu cehennemdeki yerine bak!.. ALLAH onu cennettekine tebdil etti...

O, artık hem cehennemdeki yerini, hem de cennette gideceği yeri görür...

İnkârcı veya gösterişte müslüman ise şöyle der:

- Bu konuda kesin bir düşüncem yok. İnsanların konuştuklarından başka!..

Ve ona şöyle denilir:

- Onu tanıyamadın ve bilemedin!..

Sonra ona öyle bir tokmakla vurulur ki, feryadını insanlar ve cinler dışındaki her şey işitir!.. Nihayet şu hadîs ile konuya son verelim...

"Ölümü tadmış kişi, yakınlarının ağlaması sebebiyle azab görür."

Bu konuda daha pek çok Rasûlullah uyarısı vardır, ilgili hadis kitaplarında okunabilir.

Netice şudur ki:

KİŞİ ÖLMEZ, "ÖLÜM"Ü TADAR!.. Yaşam boyutunu değiştirir!...

Ölümü tatmak, denilen olay, kişinin madde bedenin kumandasını yitirip, "ruh" adı verilen halogramik dalga bedenle yaşamına kaldığı yerden devam etmesidir.

Bu hâl dolayısıyla, kabre konan her kişinin şuûru yerinde aklı başındadır!.

Şeytanın işi gücü allaha iftira etmek.

16/20- ALLAHIN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER ise, hiçbir sey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratilmislardir.

16/21- Onlar ölüdürler, diri degil ve ne zaman dirileceklerinin şuurunda da değillerdir (la yeş,urun)

Allah kabir deki insanlar için onlar ölüdür diri değil ve kıyamet günününe kadar şuurları yok buyuruyor.Ama yine takan kim

 

Kıyâmete kadar da şuurlu olarak yaşamına devam eder.

Kıyâmette de o günün şartlarına göre, yeni bedene kavuşur.

*  *  *

ÖLÜM tadıldıktan sonra neler olup bitiyor?...

Şimdi de kısaca bunu anlatalım...

ÖLÜM tadıldıgı anda kişi bir süre çevresindeki dünyayı algılamaya devam eder... Çevresinde olup bitenleri, yapılan konuşmaları, üzüntü ve feryatları aynen biyolojik bedenle yaşıyormuşçasına algılar...

Bu devrede adeta bitkisel hayattaki bir insan gibidir.. Dışarıda tüm olup bitenleri algılıyor, fakat dışarıya hiç bir mesaj veremiyor..

İşte bu anda sıra cenazenin yıkanmasına gelir...

Cenaze niçin yıkanıyor?...

Cenazenin yıkanmasının bilebildigimiz kadarıyla hikmeti, henüz hücresel canlılığı devam eden biyolojik bedenin sudan ozmos yoluyla biyoelektriksel takviye almasıdır... Böylece kişi, kısa bir süre daha beden aracılığıyla yaşamış olduğu dünya ile iletişimini tek yanlı da olsa sürdürebilecektir.

ÖLÜMÜN TADILDIĞI andan itibaren başlayıp, mahşere kadar devam edecek olan yaşam boyutuna BERZAH alemi denilir...

Ölümle başlayan hayat üçe ayrılır;

A- KÂBİR yaşamı..

B- KÂBİR âlemi yaşamı...

C- BERZAH âlemi yaşamı...

*  *  *

A- KÂBİR yaşamı... Bu devre kişinin ölümü tadıp, ruh yani halogramik dalga bedenle bâ's olmasından sonra başlayıp, kabir içinde maddeyi algılar biçimde yaşamı devam ettikçe sürer...

Gerek kabire konmadan ve gerekse kabre konduktan sonra çevresinde olup biten herşeyi bu süre içinde algılamaya devam eder...

Bu hâlin misâli şu dünya yaşamımızdaki henüz uyumadan evvel yataktaki hâlimize benzer ...

Yatağa yatan kişi nasıl henüz uyanıktır ve çevresinde olup bitenleri farketmektedir; yatağın sert veya yumuşaklığını hissetmektedir; işte aynı şekilde mezara konan kişi de ilk aşamada çevresinde ve mezar icinde olup biten her şeyi seyretmektedir...

Yatağa girmiş uyumaya hazırlanan kişi nasıl yarı uyur vaziyette hem dışarıda olup bitenleri farkeder hem de rüya türünden şeyleri görmeye başlarsa, kabirdeki kişi de aynı şekilde hem madde mezarın dışınde ve içinde olanları algılamaktadır; hem de yavaş yavaş KENDİ KABİR ALEMİNE girmeye hazırlanmaktadır...

İşte bu süreç içinde, İslâm Dininde bahsedilen iki sorgu meleği gelir ve RABBIN KİM, NEBİN KİM, KİTABIN NE diye sorarlar...

DİKKAT!...

KÂBİRDE asla, kişiye, sen hangi mezheptensin ya da hangi tarikattansın diye sorulmaz!.. Burada, asla, kişinin mezheb veya tarikat imamından sözedilmez!..

BUNLARIN kabirde SORULACAĞINDAN SÖZEDENLER, DİNİ BİLMEYENLERDİR!. Ne KUR'ÂN'da ne de PEYGAMBERİMİZİN açıklamalarında, mezheb ya da tarikatın ne, diye sual SORULACAĞINA DAİR hüküm vardır!.

MEZHEB ve TARİKATLAR Hz.Muhammed aleyhisselamın berzaha intikâlinden sonra oluşturulmuş kurumlardır; ki, berzah âleminde bunların yeri yoktur!..

Evet, bu sorgulamanın ertesinde kişi ya KÂBİR ÂLEMİNE intikal eder, ya da BERZAH ÂLEMİNE..

"KABİR ALEMİ" ile "BERZAH ALEMİ" arasındaki fark nedir? ...

B- "KABİR Alemi yaşamı" ... Bu âlem, aynen rüya âlemine benzer; ne var ki, kişi rüya gördüğünün farkında değildir ve yaşamını aynen dünyada yaşıyormuşçasına değerlendirir..

Nasıl dünya yaşamını gerçek yaşammış gibi algılarsa kişi dünyada yaşarken; aynı şekilde, kendi kabir alemine geçen kişi de o boyutu gerçek yaşam gibi hisseder... Bu ya "kabir cenneti" denilen şekilde son derece huzur ve zevk verici rüyalar şeklinde devam eder; ya da "kabir cehennemi" denilen biçimde kabus türünden son derece korkunç, ızdırap verici görüntüler içinde sürer..

Bu devre kıyâmete kadar böylece devam eder...

Bu, kabir içindeki kişinin, kabir âleminin yaşantısıdır..

"Kişinin kabri ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur" hadisi şerifiyle Peygamberimiz bu duruma işaret eder...

Bununla beraber bir de "BERZAH âlemi yaşamı" vardır...

C- "BERZAH âlemi yaşamı", "FİYSEBİLİLLAH" ALLAH yolunda ŞEHİD olmuş kimseler ile, "ölmeden ölmüş" diye tarif edilen evliyaullah ve nebilerin, kabir âlemi kısıtlamalarından kurtulmuş olarak, "RUH BEDENLERİYLE" serbest dolaşım şeklinde süren yaşam şeklidir..

BERZAH YAŞAMINDA...

ŞEHİDLER, EVLİYAULLAH ve NEBİLER Berzah alemi içinde serbestçe gezerler dolaşırlar ve mertebelerine göre de birbirleriyle iletişim kurarlar...

Ayrıca, berzah âlemi içinde dahi bir hiyerarşi vardır; ve bu hiyerarşi içinde oradakilerin idaresi sözkonusudur...

"İNSAN ve SIRLARI" isimli kitabımızın "RİCALİ GAYB-GAYB ERLERİ" bahsinde bu konuda geniş bilgi vardır...

BERZAH alemindeki velilerden dünyada iken "FETİH" sahibi olmuş olanlar, dünyadakilerle iletişim kurabilirler.. Buna karşın, dünyada "KEŞİF" sahibi olmuş fakat "FETİH" elde edememiş evliyaullah ise, o alemdeki tüm serbestilerine karşın, dünyadakiler ile direkt iletişim kuramazlar..

"FETİH" ve "KEŞİF" konularında daha geniş bilgiyi "DUA ve ZİKİR" isimli kitabımızda yazdık... Arzu edenler oradan daha geniş bilgiyi elde edebilirler..

Kişi, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonra ya kendi kabir aleminde ya da mertebesine göre berzah aleminde yaşamına devam eder.

İşte, herkesi, böyle bir yaşam bekliyor!..

Dileyen, bu konuyu, ilgili yerlerden araştırarak söylediklerimizin doğruluğunu teyid edebilir

http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/kitapciklar/booklet _tur_02.htm

 

Alperen kardeş.Bu şeytan ayrıca panteisttir yani vahdeti vücutcu

Bu inancını kitaplarından açık bir şekilde okuyabilrsin

Vahdeti vücud;kainattaki tüm varlığın Allahın bir parçası olduğu seklindeki bir inançtır.Ama onlar bunu açıkca söyleme cesaretti gösteremediklerinden Allahın yansıması diye yumuşatmaya çalışırlar

Kurana göre bu tür bir inanç putperestliktir.Seni bilmem ama bana göre putpersetlerin islam adına söyledikleri şeylerin hiçbir kıymeti harbiyesi olamaz. Dolayısıylada onladan alıntı yapmayı kendi adıma abes görürüm

 

 

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats