HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: "HARAMDIR" Demenin Tehlike Boyutu Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Hakka Engel Olma:

 

Muhammed  1:” Allah, nankörlük edip kendisinin yoluna engel olanların işlerini boşa çıkarmıştır.”

Muhammed 2:” İnanıp iyi işler yapanların, Rableri tarafından Muhammed'e indirilen gerçeğe inananların da günâhlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.”

Muhammed 3:” Bu, böyledir: Çünkü inkâr edenler bâtıla uymuşlar; inananlar ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır.”

 

Bu âyetlerde, Allah'ın, nankörlük edip Allah yoluna engel olanların güzel eylemlerini de boşa çıkaracağı; inanıp güzel işler yapan, Muhammed'e rabbinden gelen hakka inanan kimselerin de kötülüklerinden geçeceği, gönüllerini düzelteceği; inançsızların bâtıla; inananların da Rablerinden gelen hakka uyacakları belirtiliyor ve bâtıla uyanların durumlarının kötüleşeceğine, ma'nen düşeceklerine, huzursuzluklar, bunalımlar içine girecek­lerine; hakka uyanların da huzurlu, mutlu olacaklarına işaret ediliyor.

 

Hakkın Üstün Geleceği

 

İsrâ ;81:”De ki: "Hak geldi, bâtıl gitti; zaten bâtıl yok olmağa mahkûmdur.”

 

Enbiyâ;18:” Hayır biz hakkı bâtılın üstüne atarız da o onun beynini parçalar, derhal (bâtılın) canı çıkar. Allah'a yakıştırdığınız niteliklerden ötürü de vay size!”

Âyetlerinde hak gelince bâtılın gideceği, Allah'ın, hakkı bâtılın üstüne atarak bâtılın beynini dağıtacağı; böylece canı çıkan bâtılın yok olup gideceği belirtilmektedir.

 

Burada gerçeği taşıyan hak, bâtılın üzerine atılınca boş olan bâtılı parçalayıp onun canını çıkarmaktadır. Bu ifâdede güçlü bir isti'âre/açıklama vardır.

 

Mücâdele 5: “Allah'a ve Elçisine karşı gelenler, kendilerinden öncekile­rin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir.”

 

Mücâdele 20: “Allah'a ve Elçisine karşı koyanlar, alçaklar arasında olacaklardır.”

 

Mücâdele 21:”Allah: "Elbette ben ve el­çilerim galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.”

 

Mücâdele 22: “Allah'a ve âhiret gününe inanan bir milletin babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Elçisine düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin. Allah onların kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, alt taraflarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbidir. Muhakkak ki başarıya ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir.”

 

Âyetleri de hakkın, bâtılı bastıracağını vurgulamaktadır. Gerçek, karşısında bâtıl yok olup gider.

 

Hakkı Savunma:

 

Nisa105:”Biz sana Kitâb'ı gerçek ile indirdik ki, insanlararasında Allah'ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; hainlerin savunucusu olma!”

 

Nisa 106:” Allah'a istiğfar et. Şüphesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir.”

 

Nisa 107:” Kendilerine hainlik edenleri savunma; zira Allah, daima hainlik yapıp günâh işleyen insanı sevmez!”

 

Nisa 108:” İnsanlardan gizleniyorlar da Allah'tan gizlenmiyorlar. Oysa geceleyin O'nun istemediği sözü söyler­lerken O, onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıkları herşeyi kuşatmıştır .

 

Nisa 109:”Haydi siz dünyâ hayatında onları savundunuz; ya Kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak, ya da kim onlara vekil olacak?”

 

Bu âyetlerde, Peygamber Efendimize, Allah'ın gösterdiği yolda hak ile hükmetmesi, hâinlere yan çıkmaması, onları savunmaması emrediliyor. Hâinlerin, haksızı savunmak için kendi aralarında, Allah'ın razı olmayacağı şeyler planladığı, haksızları savunmaya çaba harcadıkları, şu fânî dünyâda haksızları savunsalar bile Kıyamet gününde, Allah'ın huzurunda haksızı savunamayacakları vurgulanıyor.

 

Haksızlara Dayanmama ve Onlardan Yana Olmama

 

Hûd;113:” Sakın zulmedenlere yanaşmayın, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım edilmez.”

 

Bu âyette de inananlara, haksızlara eğilim duymamaları, onlara da­yanmamaları, sonra ateş azabına çarpılacakları, kendilerini o ateşten koru­yacak kimselerin bulunmayacağı bildiriliyor.

 

Bakara 190: “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın; fakat haksız yere saldırmayın, çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez.”

 

Bakara 191: “Onları nerde yakalarsanız öldürün, onların sizi çıkardıkları yer(Mekke)den siz de onları çıkarın!”

Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Harâm'da onlarla savaşmayın ki, onlar da sizinle orada savaşmasınlar. “

 

Bakara 192:” Fakat onlar sizinle savaşırlarsa, hemen onları öldürün; kâfirerin cezası böyledir. Eğer onlar vazgeçerlerse, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Bakara 193: Onlarla savaşın ki, fitne (baskı) ortadan kalksın, din yalnız Allah'ın dini olsun (yalnız O'na tapılsın). Eğer vazgeçerlerse artık zâlimlerden başkasına düşmanlık olmaz. “

 

Enfâl;39:” Onlarla savaşın,ta ki fitne kalmasın ve  din tamamen Allah'ın olsun. Eğer son verirlerse muhakkak ki Allah, ne yaptıklarını görmek­tedir.”

 

Âyetlerinde; Müslümanlara, haksızlara, saldırganlara karşı Allah yolunda savaşmaları, fakat haksızlık yapmamaları, saldırma­maları emredilmekte ve Allah'ın, haksız yere saldıranları sevmediği vurgu­lanmaktadır.

 

Bu ve benzeri âyetlerde emredilen savaş, başkasını din değiş­tirmeğe zorlamak için değil, saldırıları ve vicdanlar üzerindeki baskıları kaldırmak için savaştır. Yoksa dinde zorlama yoktur.

 

Hiç kimse dine girmek için zorlanmaz. Ancak din tebliğ edilir. Eğer zorlama olsaydı, Allah insanları herhangi bir inanca zorlardı ve insanlar da artık onun dışına çıkamazlardı. Böyle olunca da sorumluluk kalkar, sevap ve cezanın anlamı kalmazdı.

 

 

Yûnus;99:” "Rabbin dile şeydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. O halde sen mi inanmaları için insanları zorlayacaksın?"

 buyurulmuştur.

 

Haksız Yere Başkasının hakkını Yeme:

 

Bakara;188:” Mallarınızı, aranızda bâtıl (sebepler) ile yemeyin; bile bile insanların mallarından bir kısmını günâh bir biçimde yemeniz için onları hâkimlere atmayın.“

 

Âyetinde haksız yere kimsenin malının yenilmemesi, kimsenin hakkına tecâvüz edilmemesi; başkasının malını yemek için hileli yollara başvurulmaması, rüşvet vererek veya başka yollar bularak mahkemelerden hakkı gasbedecek kararlar çıkarıl­maması; hileli dâvalar açılmaması emredilmektedir.

 

 

 

 

Yoksulları Doyurma:

 

Fecr 17:” Hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz”.

Fecr 18:” Yoksula yedirmeğe teşvik etmiyorsunuz.”

Fecr 19:” Mirası hırsla yutuyorsunuz.”

Fecr 20:” Malı pek çok seviyorsunuz. “

 

 

İmân ile olgunlaşmayan insanlar, dünyâ varlıklarına düşkün olurlar. Çünkü onlar için ne varsa bu dünyâdır, ötesi yoktur. Onun için malı severler, helâl haram demeden mirasa konarlar, başkalarının miras hakkını dahi almak isterler.

 

İnsanın hep kendisini düşünmesi, mala düşkün olması çok çirkin bir şeydir. Elinde imkân varken fakiri düşünmeyen, yetîme ikram etmeyen insanın, Allah'tan ikram beklemeğe hakkı yoktur. Allah, verdiği nimetlerle kuJunu imtihan eder. Onun, Allah'ın verdiği nimetlerden başkasına da yardım edip etmediğine bakar.

 

İnsan düşünmelidir ki: yoksul iken kendisi nasıl sızlanır, Allah kendisine az nimet verince nasıl gücenir, üzülürse; zenginlik zamanında ihtiyaç sahiplerine yardim etmeyince o âcizler, yetîmler, yoksullar da kendisine gücenirler. Malının içinde onların gözleri kalır. O halde insan, Allah'ın âciz, yoksul kullarına ikram etmeli, Çünkü Allah, kullarının hareketlerini gözetlemektedir. Servet, nimet ve mevki bulunca başkalarını hiç düşünmeyen, hattâ onları ezen, köle gibi kullanmak isteyen insanlar, aynen o eski zalim kavimler gibi davranmış olurlar.

 

 

Zâriyât;19:"Onların malları içinde dilencinin ve yoksulun bir hakkı vardır"

Âyetinde bu husus, daha açık belirtilmiştir.

 

Beled 11:” Fakat o, sarp yokuşa atılamadı.”

Beled 12:”Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bile­ceksin? “

Beled 13:” Bir boynu çözmek,”

Beled 14:” Yahut açlık gününde doyurmaktır: “

Beled 15:”Akraba olan yetimi, “

Beled 16:” Yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu.”

Beled 17: “Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.”

Beled 18:” İşte onlar sağın adamlarıdır .”

 

Bu âyetlerde(11-12) insana, önceki âyette gösterilen iki tepecikten hangisine doğru koşması gerektiği anlatılmakta, insanın koşup ele geçirmesi gereken hedefin önemi vurgulanmaktadır.

Akabe: Bir vadiden yüksek dağa doğru çıkan yokuş, tepe anlamına gelir ki önce geçen necdeyn ile eş anlamlıdır. Burada iki tepecikten asıl sarp olan, fakat bütün iyiliklerin toplandığı hedefe gidilmesi öğütleniyor.

Bu âyetlerde(13-17) de o sarp yokuşlu tepeyi oluşturan güzel huylar sayılıyor. Bunlar: bir boynu kölelik zincirinden çözmek, yani bir köleyi özgürlüğe kavuşturmak; açlık, kıtlık gününde akraba olan bir yetîme, ya da toprağa belenmiş, yani yoksulluktan perişan olmuş bir fakire yemek yedirmek ve inanıp birbirine sabır, şefkat ve merhameti tavsiye edenlerden olmak.

"Zâ metrebeh": Bazılarına göre akrabalığı bulunan, bazılarına göre de yoksulluktan âdeta toprağa yapışmış, topraktan başka yatacağı yeri, sergisi olmayan fakir mânâsına gelir.

 

Bu ayetde(18): İşte bu güzel huylardan oluşan hedefe ulaşıp bu vasıflarla bezenenler, uğurlu kimselerdir. Onlar Yüce Mahkeme kararları, kendilerine sağ taraflarından verilecek mutlu insanlardır.

 

İnsan 7:” Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan bir günden korkarlar.”

İnsan 8:” Yoksula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler: “

İnsan 9: "Biz size sırf Allah rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.”

İnsan 10:” Çünkü biz suratsız, çok katı bir günden ötürü Rabbimizden korkarız"

 

7-10'ncu âyetlerde cennet nimetlerine erecek olan ebrârın/ iyi­lerin vasıfları anlatılır.

 Onlar adaklarını yerine getirirler. Adak anlamına gelen nezr, bir kişinin, üzerine vâcib olmayan bir şeyi vâcib kılması demektir. "Meselâ falan işim olursa bir gün oruç tutacağım veya fakirlere şu kadar sadaka vereceğim" diyen kimsenin, o işi olursa bir gün oruç tutması veya söylediği kadar sadaka vermesi gerekir. İşte iyi kimseler, Allah'a karşı verdikleri sözde dururlar, adaklarını yerine getirirler. Farz olmayan bir şeyi üstlerine alıp yapanlar, elbette farz olan işleri hiç ihmal etmezler. Onlar, şerri müstatîr yani kuş gibi her tarafa uçup yayılan, kötülüğü salgın bir günden ötürü Rablerinden korkarlar. O günün kötü­lüğünden, azabından korunmak için kötü işlerden uzak durur, yoksullara yardım ederler, yetime ve esîre yemek yedirirler.

90/8'nci âyette deki zamîr hakkında iki ihtimal vardır: Kuvvetli ihtimâle göre zamir, daha önce geçen "ta'âm"a gider. Yani "onlar, yemeği sevdikleri halde, yemeğe ihtiyaçları varken yoksula, yetîme ve tutsağa yemek yedirirler" demektir. Kişinin sevmediği, iğrendiği bir şeyi sadaka vermesi makbul değildir. Makbul sadaka, sevdiği, ihtiyacı, arzusu bulun­duğu şeyi sadaka vermektir.

Bakara:267"Ey inananlar, kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyilerinden Allah için verin. Kendiniz göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri sadaka vermeğe kalkmayın"

 

Âl-i İmrân:92"Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o kimsenin iyiliğidir ki Allah'a, âhiret gününe inandı, sevdiği malını yakın­lara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara verdi,”

 

 Bakara: 177."Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe asla iyiliğe eremezsiniz!"

 

Haşr: 9"Kendilerinin ihtiyâcı olsa dahi (göç eden yoksul kardeşlerini) kendi canlarına tercih ederler"

 

Bu âyetler, sadakanın, kişinin ihtiyâç duyduğu ve sevdiği maldan verilen sadaka olduğunu gösterir.

Dökülecek veya atılacak bir şeyi fakire vermek bir iyilik olsa da makbul bir sadaka değildir.

 

Âyette yemek yedirilecek üç sınıf insan sayılmıştır: Miskîn, yetîm ve esîr.

 

Miskin: Geçimini sağlayamayan yoksul;

 

Yetim: Kendisine bakacak babası ölmüş çocuk,

 

Esir: Tutsak demektir.

 

Müslüman olsun, olmasın bütün yoksullar, yetimler ve esirler âyetin kapsamına girer.

 

Çünkü âyette bunların Müslüman olacağı belirtilmemiştir.

 

Âyette kendini geçin­dirmekten âciz olanlara yardım edilmesi emredilmektedir.

 

Değerli Kardeşlerim Yukarıda Kur’an’da geçen Hak sözcüğünün anlamları ile ilgili ayetleri tevbe sözcüğünün geçtiği ayetler ile birlikte değerlendirilmesinin Savana Kardeşimizin ABCDF Kardeşimize sorduğu sorunun yanıtının bulunmasına vesile olacaktır diye düşünüyorum.

 

İnşaAllah Tevbe ile ilgili açıklamaları da bilgilerinize sunarım.

 

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.

Şüphesiz en doğrusunu Allah Bilir.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
kamer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı kamer

Aleyküm Selam dost1 kardeşim!

Zariat/15-16-17-18-19:Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;Rablerinin kendilerine verdiğini almış kişiler olarak. Doğrusu, onlar bundan önce de iyilik ve güzellik sergilemekteydiler.Gecenin pek azında uyumaktaydılar.Seher vakitlerinde af dilemekteydi onlar.İhtiyaç sahibi için, yoksul için bir hak vardı mallarında onların.

Hucurat/12:Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır.

Müslümanların bildiği ve hayatına geçirmede en çok zorlandığı iki konu.

1.Zenginlerin kazancında fakirlerin HAKlarının olduğunu bilip yerine ulaştıramamak.(BU BİR SADAKA DEĞİL HAKKI OLANIN HAKKINI VERMEK)

2.Müminlere zan ve gıybet yasaklanmışken bu hataya düşmek.

Her iki konudada Yüce Allah tövbe edenleri af edeceğini vaad ediyor.Fakat hem hakkını vermediğimiz ihtiyaç sahipleri , hem de zanda bulunduğumuz , gıybetini ettiğimiz kişilerin hakları doğuyor.tövbe ettiğimizde , pişmanlığımızı ifade ettiğimizde Allah c.c. af edeceğini pek çok ayette bildiriyor.Bu af kullarında hakkını affetmekmidir.Yoksa bizler Hakkı olanlara durumu izah edip bizden kaynaklanan mağduriyetlerini giderip kendimizi onlara da af ettirmemiz mi gerekiyor?

Hoş görünüze sığınarak bir örnek vermek istiyorum.Devlet kendisine karşı işlenmiş suçları af etmiyor ama vatandaşın bir birlerine karşı işlemiş olduğu suçları af ediyor.Af ederken vatandaşına ; bu insan sana karşı suç işledi cezasını çekmesi gerekiyor ama ben onu af ediyorum.Elini kolunu sallaya sallaya senin karşında gezecek sen bunu af ediyormusun diye sormuyor.

Değerli dost1;Tevbe ile ilgili yazınızın da düşüncelerimize ışık tutacağı kanaatindeyim .Allah razı olsun.

En doğrusunu Allah bilir.

Mutlu ve esen kalın.

 



__________________
Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Yukarı dön Göster kamer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kamer
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

 

“Kulun, kula hakkını helal  etmesi” ile ilgili olarak ABCDF Kardeşimin yazdığı yazıya ek olarak Kur’ân’da “hak” sözcüğüne bakmanın yararlı olacağını söylemiştim. Bu “hak” sözcüğünü de tevbe olayı ile birlikte değerlendirirsek Savana Kardeşimizin sorusuna  yanıt bulabileceğimizi belirtmiştim.

 

Tevbe konusu ile ilgili bir değerlendirmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum.

Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.

BismillahirRahmanirRahim.

Hûd ; 3:”Ve Rabbiniz.den mağfiret dileyesiniz, sonra O'na tevbe edesiniz ki,sizi belirtilmiş bir süreye kadar güzelce yaşatsın ve her lütuf sahibine lütfetsin. Ve eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.”

Hûd ;52:”Ey kavmim,Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin ki gökten üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suç işleyerek yüz çevirmeyin!”

Hûd ;61:”SEmud’a da kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey kavmim,Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşa eden ve orada yaşatan O’dur; O’ndan mağfiret dileyin,sonra O’na tevbe edin! Çünkü Rabb’im yakındır, kabul edendir.”

Hûd ;90:”Rabbinizden mağfiret dileyin sonra O’na tevbe edin! Doğrusu Rabbim çok esirgeyen, çok sevendir.”

 

Tevbe; günâhtan vazgeçip Allah'a yönelmek demektir. Bir adı da Tevvâb /tevbeyi çok kabul eden olan yüce Allah, peygamberleri aracılığı ile kullarını tevbe ile kendisine yönelmeğe çağırmış ve tevbe edenin günâ­hının silineceğini müjdelemiştir. Anlamını verdiğimiz âyetlerde de Allah elçilerinin, insanları tevbeye çağırdıkları vurgulanmaktadır.

 

Tahrîm;8: “Ey inananlar, Allah'a yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter; Allah'ın, peygamberi ve onunla beraber inanmış olanları utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nuru, önlerinden ve sağ yanlarından koşar. Derler ki: "Rabbimiz, nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Doğrusu, senin her şeye gücün yeter!”

 

Bu âyette mü'minlere, nasûh tevbesiyle tevbe etmeleri buyurulmaktadır. Allah'ın, Peygamber'i ve inananları perişan etmeyeceği o âhiret gününde inananların nurlarının Önlerinden ve sağlarından koşacağı; mü'minlerin, Allah'tan nurlarını tamamlamasını dileyecekleri anlatılmaktadır.

 

Nasûh” sözcüğü ya nush kökünden mübalağa/ abartma kipidir. Ya da gafur vezninde mübalağa sığasıdır.

Bu sözcük abartma kipi olarak düşünüldüğünde nushun anlamı, yapanın hayrına olan bir eylemi veya sözü araştırmak anlamına geldiği gibi samimiyet, içtenlik anlamına da gelir.

Âyetteki nasûh,  ihlâs/ içtenlik , ihkâm/muhkem, sağlam yapmak anlamındadır. Yani âyette Allah'a gönülden, içtenlikle veya sağlam biçimde tevbe edilmesi, içtenlikle günâh­ları bırakıp Allah'a yönelinmesi emredilmektedir.

 

"Nasûh” sözcüğü ğafûr vezninde mübalâğa sığası olarak düşünüldüğünde nush, nesâhet, nasihat anlamına gelir.

 

 

 

Yani öyle bir tevbe etmelidir ki kişi o tevbe ile önce kendi nefsine öğüt versin, onu düzeltsin, iyi hal ve davranışlarıyla de başkalarına örnek olup öğüt versin.

 

Bu da ancak İnsanın bütün pişman!ığıyla günâhtan dönüp bütün içtenliğiyle Allah'tan af dilemesi, bir daha günâh işlememeğe kesin karar verip O'na itaate sarılmasıdır.

Bir A'râbî'nin: "Allahım, ben senden mağfiret dilerim, sana tevbe ederim" dediğini duyan Hazreti Alî:

" Ey adam demiş, öyle çabuk çabuk 'tevbe ettim' demek, yalancıların tevbesidir. Tevbe altı şeyi içinde bulundurur. Bunlar:

  1. Geçmiş günâhlara pişman olmak,
  2. Farzları iade etmek,
  3. Başkalarının hakkını geri vermek,
  4. Ha­sımlarla helâllaşmak,
  5. Bir daha günâh işlememeğe karar vermek,
  6.  Nefsini isyanda büyüttüğün gibi Allah'a itaatte de eritmek ve ona, günâhların tadını tattırdığın gibi ibâdetlerin acısını da tattırmandır."

 

Mâide ;74:”Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Tevbe Günâhların İzini Siler mi?

 

Araf ;153:”Ama kötülükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip inananlar, mu­hakkak ki Rabbin, ondan sonra, elbette bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Furkân; 70:” Ancak tevbe edip inanan ve faydalı bir iş yapanlar, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere değiştirecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”

 

Furkân; 71:”Kim tevbe eder ve faydalı iş yaparsa o, makbul bir kimse olarak Allah'a döner.”

 

Hud;114:” Gündüzün İki tarafında/ sabah, akşam ve geceye yakın saatle­rinde namaz kıl; çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öğüttür.”

 

Allah, tevbe edenlerin, eskiden işledikleri günâhları sevaba döndürür, iyi iş yapmışlar gibi onlara sevap verir. Bu, tıpkı kirlenmiş olan kimsenin, su ve sabun İle bedenini temizlemesi gibidir.

 

Nasıl su ve temizlik maddeleri, dış kiri giderirse, ibâdet, güzel ameller, tevbe ve istiğfar da kötü eylemlerin ruh üzerinde bıraktığı günâh kirlerini giderir.

 

Bu ve benzeri âyetler, umutsuz insanlara umut sunmakta, insanları karamsarlıktan, günâhta ısrardan kurtarmaktadır.

 

Kur'ân-ı Kerîm'in her yerinde insanlara bu umut aşılanmaktadır. Bütün bunların amacı, insanlara zorluk değil, kolaylık ve umut sunarak onları günâh vadisinden çekip Allah'a yöneltmektir.

 

Yüce Allah, kendisine yönelen kulunu büyük lütfuyla affeder. Rabbimiz;

 

Zümer; 53:” De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden umud kesmeyin. Allah bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

 

Zümer;54:” Size azâb ansızın gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez."

 

diye buyurmuştur.

 Devam edecek. İnşaAllah

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Tevbe Cezaları Savar mı?

 

 

Enfâl;33:” Oysa sen onların içinde bulundukça Allah, onlara azâb edecek değildi ve onlar istiğfar ederlerken de Allah, onlara azâb edecek değildi.”

 

Bu âyetde, Peygamber'i yalanlamalarından ötürü başlarına azâb gelmesini isteyen, böylece Peygamber'le alay eden kimseler hakkında; Peygamber onların arasında bulundukça ve onlar istiğfar ettikçe Allah'ın onlara azâb etmeyeceği belirtilmektedir.

 

Fetih;25:"Eğer orada, kendilerini bilmediğiniz için tepe­leyeceğiniz ve bilmeyerek tepelemenizden ötürü kınanacağınız inanmış erkekler ve inanmış kadınlar olmasaydı..."

 

Bu âyetde mü'minlere işaret edilir. Mü'minlerin korunması için Allah kâfirlere hemen azap indirmemiştir.

 

Şûra 25:” O'dur ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklerden geçer ve yap­tıklarınızı bilir.”

                                                                                                                            

Şûra 26:” İnanan ve iyi işler yapanların dileklerini kabul eder; lütuf ve kereminden onlara, daha fazlasını da verir. Kâfirlere gelince: onlara da çetin bir azâb vardır.”

 

Bu âyetlerde  Allah'ın, kullarının tevbesini kabul bu­yuracağı, kötülüklerinden geçeceği belirtilerek kullara umut verilmekte, onlar tevbeye yöneltilmektedir.

Hiçbir işin Allah'tan gizli kalmadığı ve kalamayacağı bildirilerek kullar, kötü işler yapmaktan kaçındırılmaktadır.

İnanıp iyi işler yapanların dua ve dileklerinin kabul edileceği belirtilmektedir.

Allah’ın, lütuf ve keremiyle onlara istediklerinden daha fazlasını da vereceği, ama inkarcıları da şiddetle cezalandıracağı vurgulanmaktadır.

 

Allah tevbe edenlerin tevbesini kabul buyurur ve onların günâhlarını affeder.

Hiç kimse umutsuzluğa düşmesin. Herkes hemen tevbe etsin.

O öyle kerîmdir ki her tevbe edenin tevbesini kabul edip günâhlarını bağışlar.

Allah kerîm ve rahîmdir. Kullarının tevbe ve istiğfar ile günâhlardan arınmalarını ve ibâdetle yücelmelerini ister.

 

Nahl ;119:” Sonra Rabbin şunlardan yanadır ki, cehaletle kötülük işlediler,sonra onun ardından tevbe ettiler, uslandılar. Bütün bunlardan sonra Rabbin, elbette bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

Bu âyette cehaletle kötülük yaptıktan sonra ondan dönüp uslananları Allah'ın affedeceği bildirilmektedir.Uygun olmayan her şeye kötülük denilir.

 

Bu âyette kullanılan cehalet kelimesi, bilmezlik anlamına geldiği gibi, şehvanî hislerine kapılarak düşünmeden hareket etmek anla­mına da gelir. 

 

Nisa; 17:” Allah'a göre, şu kimselerin tevbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

 

Burada cehaletle günâh işlemek, bir şeyin günâh olduğunu bilmeden onu yapmak anlamında değildir. Cehalet kelimesi, Arapçada sadece basit bilgisizlik anlamı taşımaz. Cehalet, duyuların, şehvetin akıl gücünü örtmesi, kabaran şehvet duygularının dürtüsüyle hareket etmek demektir.

Câhiliyye döneminde bu kelime, ilmin değil, hilmin karşıtıdır.

 

 

 

Cehl, en ufak bir kızgınlık anında irâdesini kaybedip parlayan, kontrolsüz bîr ihtirasla öfkesine kapılıp sonucu düşünmeden hemen körü körüne atılan, ateşli, sabırsız kişinin sorumsuz davranışıdır. Bu, duygularına hırslarına hakim olamayan aşırı bir insanın davranışıdır. Bu insan, doğruyu yanlışı düşünme ölçüsünü kaybedip kendisini öfkenin peşine kaptırmıştır.

 

Kur'ân-ı Kerîm'e göre Allah'a isyan eden herkes câhil sayılır. Çünkü yaptığı işin sonucunu, sonunda kendisine neler getireceğini hesaplamadan yapar. Sâf aklına uymaz, kabaran şehvet duygularının, basit düşüncelerinin akımına kapılır. İşte bu duygulara kapılarak hareket etmek cehalettir. Bizim halkımız arasında da câhil kelimesi, bu mânâya yakın bir anlamda kullanılır. Câhil deyince duygularına kapılarak hareket eden genç delikanlı kastedilir. "O cahildir, kusuruna bakma" sözü, o delikanlının kusuruna bakma, düşünmeden böyle yapmıştır anlamına gelir.

 

Günâh işleyenler, basit hislerine, şehvet duygularına kapılarak hareket ettiklerinden Kurân'da onlara câhil denmiştir.

Yüce Allah;Yûsuf Aleyhısselâmın, günâh işlediği takdirde câhillerden olacağını söylüyor.

 

Yûsuf;33: " O kadınlara meylederim ve câhillerden olurum."

 

Kendisini kuyuya atarak günâh işlemiş olan kardeşlerinin durumunu da cehaletle niteliyor.

 

Yûsuf;89:” Dedi: Sizler câhil iken Yûsuf'a ve kardeşlerine yaptığımızı bildiniz mi?”

 

Bütün bunlar, buradaki "cehaletle günâh işlemek" sözüyle neyin kastedildiğini ortaya koyar.

 

Âyetin kasdı, günâh işleyen kimsenin, yaptığı işin günah olduğunu bilmeyerek yapması değil, neticesini düşünmeden, nefsânî duygularına kapılarak Allah'ın yasakladığı bir şeyi, yasak olduğunu bile bile yapmasıdır.

 

Böyle kimseler, tevbe ettikleri takdirde tevbeleri kabul edilir.

Bir işin günâh olduğunu bilmeden onu işlemek hatâdır. Hatâ ile yapılan günâhlar affedilmiştir.

Basit duygularına, şehvetlerine kapılarak her nasılsa günâh işlemiş olan kimseler, bu yaptıkları işlerden pişman olur, bir daha yapmamaya karar vererek Allah'tan af dilerlerse şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, merhametlidir, onları affeder. Hayatın hangi çağında olursa olsun, yapılan tevbe makbuldür.

 

Zümer 53:” De ki Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz!”

âyeti gereğince fâsık mü'minin son nefesindeki tevbesi de makbul olabilir.

 

Âl-i İmrân;135:”Ve onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günâhlarının bağışlanmasını dilerler."

 

 

Nisa 18:” Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet kendilerine ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur. Onlar için acı bir azâb hazırlamışızdır.”

 

Bu âyetler ise hangi tevbenin makbul olacağını anlatıyor.

 

Günâh işleyip de ölüm gelip çattıktan, yaşama ümidi hiç kalmadıktan, gözlerden perdeler kalkıp âhiret halleri göründükten sonra "Tevbe ettim" diyenlerin, ya da hayatlarının sonuna kadar inkâr içinde olanların tevbeleri geçerli değildir.

 

Nisa;18:” Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim “ diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur…”

 

 

Nisa;48:”Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındaki her günâhı dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük günah işlemiştir.

 

âyetini indirmek suretiyle kâfir olarak ölene mağfireti haram kılmış, tevhîd ehlini de meşîetine/ dilemesine bırakmış, onları ümitsizlikten kurtarmıştır.

 

Mü'min;85:”Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı... “

Âyet-i kerîmesi, azabı gördükten sonra inanmanın bir faydası olmadığını haber vermektedir.

 

Değerli Kardeşlerim!

Hepsini birlikte görebilmek ve daha sağlıklı değerlendirebilmek için, yukarıda geçen ayetlerin bazılarını aşağıda yeniden yazdım .

Tevbe 117:” Andolsun Allah, Peygamberi ve o güçlük saatinde ona uyan Muhacirleri ve Ensârı affetti. O zaman içlerinden bir kısmının kalbleri kaymağa yüz tutmuş iken yine de onların tevbesini kabul buyurdu. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.”

 

Tevbe 118:” Ve geri bırakılan o üç kişinin de tevbesini kabul buyurdu. Bütün genişliğiyle beraber dünyâ başlarına dar gelmiş ve canları sıkıldıkça sıkılmıştı ve Allah 'tan, yine kendisine sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Allah onların tevbesini kabul buyurdu ki tevbe etsinler. Çünkü Allah, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.”

 

Tevbe 119:” Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.”

 

Yüce Allah, Peygamber'i ve ona tâbi olan Muhacirleri ve Ensârı da o güçlük saatinde affettiğini buyuruyor.

Güçlük saatinde istemeyerek insanın içinden bazı olumsuz düşünceler geçebilir. Buna, kişinin içinden kendi kendine konuşması denir. Hattâ insanlar bu yol­culuğun bunalımı ve sinir bozukluğuyla birbirlerine kırıcı sözler de söy­leyebilirler, istemeden hatâlar işleyebilirler. İşte Allah, onların bu gibi hatâlarını affettiğini bildiriyor.

 

Furkân; 70:” Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel yapan müstesna. işte Allah, onların kötülüklerini hasenata tebdil eder. Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir

Furkân;71: “Kim tevbe edip salih amel işlerse, muhakkak ki o tevbesi gerçekleşmiş olarak Allah’a döner.”

Meryem;60: “Tevbe eden, iman eden ve salih amel yapan müstesna... İşte onlar cennete dahil olurlar ve hiç bir şekilde zulme uğratılmazlar.”

Tâhâ 82:” Muhakkak ki ben, tevbe eden, iman eden salih amel yapan, sonra da doğru yolu bulan kimseye elbette Ğaffar’ım.

Tâhâ 122:” Sonra Rabbi onu ictiba etti onun tevbesini gerçekleştirdi ve hidayet etti.

Kasas: 67” Amma kim tevbe etmiş, iman edip salih amel yapmış ise, (işte o kimsenin) iflah edenlerden olması umulur.”

Bakara 37: ” Derken Adem Rabbinden bir takım kelimeler telakkı etti de bunun üzerine O da tevbesini kabul etti. Gerçek ki O Tevvab, Rahıym’dir.

Bakara 54: “Ve hani Musa kavmine demişti ki “Ey kavmim, muhakkak ki siz buzağıyı edinmenizle nefslerinize/kendinize zulmettiniz. Bu sebeple Bari’nize tevbe edin ve hemen nefslerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bari’niz indinde sizin için daha hayırlıdır. tevbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, evet O, Tevvab’dır, Rahiym’dir”.

 

Bakara 128: Rabbimiz, bizi sana teslim olmuş iki müslim kıl; ve zürriyyetimizden de sana teslim olmuş müslim bir ümmet. Bize menasikimizi göster ve tevbemizi kabul buyur. Kesinlikle sen, evet sensin Tevvab, Rahıym.

Âl i İmrân 90: İmanlarından sonra kafir olup, sonra küfürlerinde daha da ileri gidenlerin  asla tevbeleri kabul edilmez. İşte onlar sapanların ta kendileridir.”

Nisa; 17: Allah’ın kabulünü üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet ile kötülük yapıp, sonra da çok geçmeden/hemen yakından tevbe edenler içindir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Ve Allah Aliym’dir, Hakiym’dir.

Nisa 18: “Yoksa kötülükleri yapıp duran, nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında “İşte şimdi tevbe ettim diyenlerinki değildir tevbe. Kafir olarak ölenlere de tevbe yoktur. İşte onlar için elim azab hazırladık.

Nisa:146” Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah’a sımsıkı tutunanlar ve dinlerini Allah için halis kılanlar müstesna.Onlar mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere aziym bir ecir verecektir.

En'âm: 54 Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: “Selamun aleyküm Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır. sizden her kim cehaletle bir kötülük işler de, sonra arkasından tevbe eder ve ıslah eder ise, muhakkak ki O Ğafur’dur, Rahıym’dir.

 

Mâide:34” Ancak, onlara gücünüzün yetmesinden önce tevbe edenler müstesna. İyi bilin ki Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.”

 

Mâide: 39 Ama kim zulmünden sonra tevbe eder ve ıslah ederse, muhakkak ki Allah onun üzerine tevbe gerçekleştirir/onun tevbesini kabul eder. Kesinlikle Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.

Mâide:71” Bir fitne olmayacak sandılar da kör oldular, sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbelerini kabul etti. Sonra onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah onların yapmakta olduklarını Basıyr’dir.

Mâide: 74 “Hala Allah’a tevbe etmeyecek ve O’nun mağfiretini dilemeyecekler mi? Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.”

A'râf: 153 “O kimseler ki, kötülükler işlediler, sonra onun ardından tevbe yaptılar ve iman ettiler. Muhakkak ki senin Rabbin ondan sonra elbette Ğafur’dur, Rahıym’dir.

Tevbe: 5 “Haram aylar çıkınca, kendilerini nerede bulursanız müşrikleri öldürün; onları yakalayın, hasr edin onları ve her gözetleme/geçit yerinde onlar için oturun Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise o vakit yollarını açın onların. Muhakkak ki Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.

Tevbe 11 “Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise, artık Diyn’de kardeşlerinizdirler. Bilen bir kavim için ayetleri tafsil ediyoruz.

Tevbe 104 : “Onlar bilmediler mi ki Allah’dır kullarından tevbeyi kabul eden ve sadakaları alan. Ve Allah Tevvab Rahıym’dir.

 

Mü'min 3: “ Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin olan,lütuf sahibi O’ndan başka tanrı yoktur, dönüş O’nadır.”  

Mü'min: 7 ” Arş’ı taşıyanlar ve onun havlinde bulunan kimseler Rabblerinin Hamdı ile tesbih ederler, O’na iman ederler ve iman edenler için mağfiret isterler. Rabbimiz, rahmet ve ilim itibarıyla herşeyi kapsamışsın. O halde tevbe edenleri ve senin yoluna tabi olanları mağfiret et ve onları cahıym’in azabından koru.

Nahl: 119 “  Sonra, muhakkak ki Rabbin, cehalet ile kötülük yapanlar, sonra bunun arkasından tevbe edip ıslah edenlerin lehinedir Muhakkak ki Rabbin, onlardan sonra Ğafur’dur, Rahıym’dir.

Hûd ; 3:”Ve Rabbiniz.den mağfiret dileyesiniz, sonra O'na tevbe edesiniz ki,sizi belirtilmiş bir süreye kadar güzelce yaşatsın ve her lütuf sahibine lütfetsin. Ve eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.”

 

Hûd ;52:”Ey kavmim,Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin ki gökten üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suç işleyerek yüz çevirmeyin!”

 

Hûd ;61:”SEmud’a da kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey kavmim,Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşa eden ve orada yaşatan O’dur; O’ndan mağfiret dileyin,sonra O’na tevbe edin! Çünkü Rabb’im yakındır, kabul edendir.”

 

Hûd ;90:”Rabbinizden mağfiret dileyin sonra O’na tevbe edin! Doğrusu Rabbim çok esirgeyen, çok sevendir.”

Hûd:112 “O halde sen emrolunduğun gibi müstakım ol, seninle beraber tevbe edenler de. Sakın tuğyan etmeyin. Çünkü O, yapmakta olduklarınızı Basıyr’dir.

Nûr: 31”… Ey o mü’minler hepiniz  cemi’an Allah’a tevbe edin ki iflah edesiniz.”

Tahrîm: 8 ““Ey inananlar, Allah'a yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter; Allah'ın, peygamberi ve onunla beraber inanmış olanları utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nuru, önlerinden ve sağ yanlarından koşar. Derler ki: "Rabbimiz, nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Doğrusu, senin her şeye gücün yeter!”

 

Şûra: 25 :” O'dur ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklerden geçer ve yap­tıklarınızı bilir.”

 

 

Değerli Kardeşlerim!

Lütfen ayetleri Rabbimizin bizlere emrettiği gibi ağır ağır,düşüne düşüne ,tekrar tekrar okuyalım. “Hak” ne imiş? Bilelim! Niçin tevbe edilirmiş? Bilelim!

Eminim ki bunları bildiğimizde;

“kulun, kula hakkını helal edip etmemesi”,

“insanların birbiriyle helalleşmesi”

Gerekir mi gerekmez mi? Sorusunun yanıtını bulacağız ve yaşantımızı da buna göre düzenleyeceğiz. İnşaAllah.

 

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

    

      Efrayim

      Değerli dostlar...

      'Harama helal helale haram demeyin' diyorsunuz amenna ama; Ayetlerde içki ve şarap için haram kelimesi olmadığı halde neden içki ve şaraba haram diyoruz. 

      Ayetlerde,teyze ile evlilik, leş yemek ve faizden  haram diye bahsedilirken, içki ve şaraptan günah diye bahsedilmesinin hikmetini neden düşünmüyoruzda 'içki de haramdır' deyip işin kolaycılığına kaçıyoruz.

      Bu da bir nevi Allah'a iftira değilmidir?

      Süt kardeşle evlenmeyi ayette haram kılan yaradan ,içki ve şaraba da haram derdi. Akıl sahipleri bu konuda neden düşünmüyorlar.

       Sevgi ile,     

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
kamer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı kamer

efrayim Yazdı:

    

      Efrayim

      Değerli dostlar...

      'Harama helal helale haram demeyin' diyorsunuz amenna ama; Ayetlerde içki ve şarap için haram kelimesi olmadığı halde neden içki ve şaraba haram diyoruz. 

      Ayetlerde,teyze ile evlilik, leş yemek ve faizden  haram diye bahsedilirken, içki ve şaraptan günah diye bahsedilmesinin hikmetini neden düşünmüyoruzda 'içki de haramdır' deyip işin kolaycılığına kaçıyoruz.

      Bu da bir nevi Allah'a iftira değilmidir?

      Süt kardeşle evlenmeyi ayette haram kılan yaradan ,içki ve şaraba da haram derdi. Akıl sahipleri bu konuda neden düşünmüyorlar.

       Sevgi ile,     

Merhaba Efrayim

Bu tür konularda ayetlerle cevap vermek daha uygundur diye düşünüyorum.

Mutlu ve esen kalın



__________________
Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Yukarı dön Göster kamer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kamer
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

67.
Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır.nahl

 

Sana sarhoşluk veren şeyleri ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." / Bakara-219

Ey iman edenler! sarhoşluk veren şeyler, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, namazdan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi? / Maide-90-91

Selam

yukarıdaki ayetlerdeki yasaklama yeterince açık değilmi?



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

Sana sarhoşluk veren şeyleri ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." / Bakara-219

sarhoşluk veren şeylerde ve kumarda insanlar için çıkarlar nelerdir?

kumardaki çıkarı oynayan ve oynatan tarafın elde ettiği kazanç serhoşluk veren şeylerdeki çıkar onları üretenlerin satanların elde ettikleri kazançtır.Bunlardan elde edilen kazancın sağlayacağı yararın ,bunların sebep olduğu kötülükten daha fazla olmadığı belirtiliyor.

Ben bu ayetteki anlatımdan ;serhoş edici maddeler satmayı ve kumar oynatarak gelir elde etmeninde yasaklanmış olduğunu anlıyorum.

 



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

         Efrayim

         Sevgili SAVANA,,,

         "Ayetlerde,teyze ile evlilik, leş yemek ve faizden  haram diye bahsedilirken, içki ve şaraptan günah diye bahsedilmesinin hikmetini neden düşünmüyoruzda 'içki de haramdır' deyip işin kolaycılığına kaçıyoruz.

      Bu da bir nevi Allah'a iftira değilmidir?

      Süt kardeşle evlenmeyi ayette haram kılan yaradan ,içki ve şaraba da haram derdi. Akıl sahipleri bu konuda neden düşünmüyorlar" diyorum

     

        "Ben bu ayetteki anlatımdan ;serhoş edici maddeler satmayı ve kumar oynatarak gelir elde etmeninde yasaklanmış olduğunu anlıyorum." diyorsun

         Tekrar irdelenmesi dileğimdir.       

         Sevgi ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

        Efrayim

       Sevgili KAMER...

       Bu tür konularda ayetlerle cevap vermek daha uygundur diye düşünüyorum. Dediniz amenna...

       
Bakara(*) Sûresinin 173 . Ayetinde
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.39

        
Bakara(*) Sûresinin 275 . Ayetinde
Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.

    
Mâide(*) Sûresinin 3 . Ayetinde
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar6 üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız7 size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.8 Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

      
En’âm  Sûresinin 151 . Ayetinde
(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.36 Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.37İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”

      
Nisâ(*) Sûresinin 23 . Ayetinde
Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka.10 Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

       
Bakara(*) Sûresinin 219 . Ayetinde
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.56

  Mâide(*) Sûresinin 90 . Ayetinde
Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.22

  Mâide(*) Sûresinin 91 . Ayetinde
Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?

  Yûnus Sûresinin 4 . Ayetinde

Hepinizin dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir. Şüphesiz o başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükafatlandırmak için onu (yaratmayı) tekrar eder. Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır.

  Nahl Sûresinin 67 . Ayetinde
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.

       
 Yûsuf  Sûresinin 36 . Ayetinde
Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi.

  Yûsuf  Sûresinin 41 . Ayetinde
“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”

     Muhammed(*) Sûresinin 15 . Ayetinde
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

          Taktirlerinize sunulur.

           Sevgi ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats