HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: ZİKİR NEDİR? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

MESELE 3 KERE, 5 KERE YADA 15 KERE ALLAH’IN ADINI TEKRARLAMAK DEĞİL.

 

İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar. (Enfal 2)

 

Namazı dosdoğru kılarlar onlar. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar. (Enfal 3)

Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.(Enfal 4)

 

 

İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki;

-         Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer,

-         Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır,

-         Yalnız Rablerine güvenip dayanırlar,

-         Namazı dosdoğru kılarlar,

-         kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar,

 

 

 

Rabbimizi nasıl analım?

 

Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin! (Bakara 152)

 

Şükrederek=nankörlük etmeyerek.

 

Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: “Ey Rabbimiz!Sen bunu boşuna yaratmadın.Şanın yücedir senin.Ateş azabından koru bizi.”(Ali İmran 191)

 

Derin derin düşünerek ve bu düşünce sonucu Kudret, Yücelik ve İhtişamı sezerek. Evrenin ve kendisinin yaratılışındaki güzelliği ve amacı sezerek ve bu yüzden dua ve hamd ederek.

 

Zikretmek kolay değil. Bedavacılık yok. Aklı işletmeden yapılan yada aklı işletmeye yaramayan zikir zikir değil. Boncuk saymak maharet değil.

 

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
NiLüFeR
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 02 agustos 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 12
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı NiLüFeR

Ya kişi eline tesbihi aldığında Yahudileşmek içinmi okuyor.Yahudilikte Allahın dilediği bir peygambere gelmişti ve onların şu an yaptıkları örneğin tesbih çekmek o günlerden kalma. Ben ne kadar okuduğumu tesbit etmek için taşmı sayayım.

 

Zikirde rakamların öneminede inanmış olabilirim veya öyle motive etmişimdir kendimi çekmesem bile tesbihi beynim onu ayarlıyor , 10 dakikada aynı miktarı çektiriyor bana. Ben sonra başkasına başlıyorum bunun nesi sakıncalı, banane yahudiden. Ayrica kişiler muskada takabilir, sonuçta muskada dualardan oluşuyor ve koruyor kişiyi. O muskanın varlığıyla psikolojikman iyileşenler var.

 

Kur an tesbih çek dememiş ama çekmede dememiş. Peygamberin söylemleriyle yapıyoruz çoğu şeyi, Kur anda tam açılımı yoksa.Örneğin namaz ve vakitleri, şartları. Ayrıca Allah a samimiyetle yönelen niçin firavun olsun, Yahudi olsun, Brahman rahibi olsun.Allah kendine yöneleni sapıtmaz, doğruları her an onun kalbine akıtır.Tesbih çekmesi gerekiyorsa çektirir , çekmesini istemiyorsa ondan el çektirir, adının anılmasına bile izin vermez, her şey öyle başıboş değilki.

İnanmadanda olsa zikir yapılır. Yapan bir süre sonra Allah ın korumasıyla doğruları neyi çekip çekmemesi gerektiğini bilir. Hiç düşünmeden balıklama dalabilir ibadet denen olaya, ama bir süre sonra bunun gerçek anlamını kavrar ve ona özel kapılar açılabilir. Bence insanların ibadet biçimlerinden şüphelenip kafirlikle firavunlukla suçlamak saçma..

Tanıdığım bir avukat var. İçki kumar kadın dalmış kendi alemine, ama tesadüfen zikir denen olayın faydalarını duymuş, başlamış. Şimdi kalbi titremeden, hiç bilgisi olmadan önce kötü alışkanlıklarını bırakması, sonra yavaş yavaş dinin diğer çalışmalarına meyletnmesini nasıl açıklarsınız. Bu adam Yahudi bile deil ateistin tekiydi.

Yani kendi halinde bişeyler yapmaya çalışan kişilere yok firavun, yok Yahudi, Brahman bilmem ne çok saçma bunlar, bence halisane kim ne yapıyorsa  o iyidir ve onun yol göstericisi Allahtır.Allah a inan kimse , Allah ın izni olmadan hiç bişeyin yapılamayacağını bilmesi gerekir.

Peygamberimiz içkici ve zina eden birine bile kötü alışkanlıklarından sırayla kurtarırken ona çok anlayışlıydı.

Yukarı dön Göster NiLüFeR's Profil Diğer Mesajlarını Ara: NiLüFeR
 
sailamasr
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 23 nisan 2005
Gönderilenler: 543
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sailamasr

selam selam

Zikirde rakamların öneminede inanmış olabilirim veya öyle motive etmişimdir kendimi çekmesem bile tesbihi beynim onu ayarlıyor , 10 dakikada aynı miktarı çektiriyor bana. Ben sonra başkasına başlıyorum bunun nesi sakıncalı, banane yahudiden.

yahudi inanıyor,sende bunu öğrendin. hatada ısrar etme. müslüman inanmaz

selam selam

 

Yukarı dön Göster sailamasr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sailamasr
 
hanif72
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 23 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif72

yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?
Yukarı dön Göster hanif72's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif72
 
orkunn
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 15 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 29
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orkunn

hanif72 Yazdı:
yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Ey Muhammed! inananlara en şiddetli düşman olarak, insanlar arasında Yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun..." (Mâide suresi, âyet: 82).
İslâm dini ve müslümanlar, ilk günden başlayarak gönümüze kadar daima yahudilerin hile, fitne, desise ve bozgunculuklarına maruz kalmış ve bundan pek çok. zarar görmüşlerdir. Ne yazık ki, müslüman olarak bunlardan gereken dersleri almış değiliz. Oysa Kur'an-ı Kerimde, yahudilerin tarih boyunca inananlara karşı takındıkları taktikler ve uyguladıkları plânlar birer birer anlatılmakta ve bu hususta bizleri uyarmaktadır. Kur'an-ı Kerimde, bu konuda şöyle buyurulmaktadır:
"Onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa, onlardan bir takım kimseler, Allah'ın kelâmım (sözünü) işitiyor ve ona akılları yattıktan sonrada bile bile tahrif edip değiştiriyorlar. Onlar, inananlarla karşılaştıkları zaman, biz de "inandık" derler. Birbirleriyle yalnız kaldıklarında: "Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu, hiç düşünmüyor musunuz?' derlerdi. Allah'ın onların gizlediklerini de ve açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlarmı?" (Bakara sûresi, ayet: 75-77.)
Eğer günümüzün müslümanları, bulundukları her yerde yahudilerin hile, desise, plân ve bozgunculuğuna karşı uyanık olmaz ve Medine'de Peygamber (S.A.V.) in yahudilere ve onların çevirdikleri dolaplara karşı aldığı tedbirlerin aynısını almaz ise, içinde bulundukları perişanlık ve dağınıklıktan kurtulamayacaklardır. Emperyalizmin ve siyonizmin kölesi olarak, kendi ülkelerinde esir kalmakta devam edeceklerdir.
Şayet akıllarını başlarına alır, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) in Medine'de İslâm'ın ilk olarak yayılmaya başladığı bir dönemde, yahudilerin hile ve desiseleri ile karşılaştığı zaman aldığı tavır ve tedbirlerinin aynısını alıp uygularlarsa, ülkelerini emperyalizmin ve siyonizmin dipçiği altında ezilmekten kurtaracaklardır. Yahudinin çevirdiği hile ve desise dolaplarından kurtulup, huzur ve güven içinde kalacaklardır...
Yahudilerin tarih boyunca, müslümanlar için baş, vurduğu taktik, hile ve desiselerden biri de şudur: Müslümanların ilham aldıkları kaynakları kurutmak, din ve Kur'an esaslarından uzaklaştırmaktır Şerefli geçmişinden koparmak ve manevi değerleriyle kendisi arasında engel duvarlarını örmek ve böylece inancından yoksun bırakmaktır. Bunun sonunda müslümanları her yönden zayıf düşürüp, rahatlıkla onları yönetmeye çalışmaktır. Yahudiler, her zaman bu taktiğe baş vurmuşlardır. Müslümanları, bu noktadan yenmeyi denemişlerdir.
Bu milleti, dininden ve Kur'an'dan uzaklaştırmaya çalışanlar bilseler veya bilmeseler, isteseler veya istemeseler yahudilerin dostu ve yardımcısıdır. Onlar, Yahudinin bu ülkede her türlü kötülüğünü ve bozgunculuğunu sürdürmeye fırsat veriyorlar.
Bu millet, din ve Kur'an'ından uzaklaşmış, olarak bulunduğu sürece, yahudi bu ülkede huzur ve güven içinde at koşturacak ve istediği oyunu oynatabilecektir. Yahudinin, bu ülkede olmasını istediği ortam budur. Çünkü o, böyle bir ortamda ellerini, kollarını sallayarak yürüyecek ve istediği gibi her şeyi yapabilecektir. Zaten yahudinin bütün çabası, böyle bir ortamı oluşturmaktır.
Yahudinin hayatta tek korktuğu nokta ise, bu ülkede din ve inancın yeniden yaşanması ve müslüman halkın yeniden Kur'an'ın etrafında toplanmasıdır. Yahudinin, bundan korktuğu kadar dünyada başka hiç bir şeyden korktuğu görülmemiştir. Çünkü yahudi, tarih boyunca bu dinî inancın ve uyanışın daima karşısında yenilmiş ve zarar görmüştür...
İşte, bu yüzden yahudi, bu ülkede dini uyanışı istemez ve bütün gücü ile böyle bir uyanışın karşısında dikilmeye çalışır. Ne zaman islâm adına bu ülkede bir uyanış ve diriliş olmuş ise, hemen yan kuruluşlarını harekete geçirir ve bu uyanışın önüne geçmeye ve bunu anında söndürmeye çalışır. Bu, yahudinin tarih boyunca değişmeyen ve İslâmî uyanışlara karşı uyguladığı birinci taktiğidir.
Yahudinin bu oyununu bozmanın tek yolu, yeniden İslâm'a ve Kur'an'a dönmek ve onların esaslarına sımsıkı sarılmaktır. Bu, yahudinin sonu demektir. Müslümanlar için ise bu, zaferin başlangıcı, hürriyet ve bağımsızlığın tam olarak sağlanması ve düşmana karsı üstün gelmenin sevincidir. İşte, kurtuluşumuzun tek yolu budur. Bu yolda uyulacak işaretler ise, iman ve cesarettir...
Yahudiler, Medine'de ekonomik yönden çok güçlü idiler. Bu yüzden, Medine halkı ile çok sıkı bağlantı kurmuşlar ve her alanda onlarla ekonomik ilişkiler içinde bulunmuşlardır. Medine halkı ile çelişen ve onların çıkarlarına dokunacak her hangi bir problemleri yoktu. Ancak, müslümanlar Medine'ye geldikleri zaman, yahudiler huzursuz olmuş ve bundan sonra hile ve desiselere baş vurmuşlardır. Çünkü müslümanlar, inançlarının yayıldığı her yeri, kendileri için vatan kabul ediyorlar ve inançların yayılmadığı yerde ise, orada sonsuz kalmanın mümkün olamayacağına inanıyorlardı.
İşte, Yahudiler, bu noktadan şüphe ve fitne ateşini yakmayı başardılar. Müslümanlar arasında, onları dinleyen ve söylediklerine inanan kimseler de vardı. Yahudiler, bunları kendi çıkarları için kullanıyor, söylemek ve yapmak istedikleri bir çok şeyleri de onlara söyletip yaptırıyorlardı. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) in, (Hicretin ikinci yılı, Şevval ayında. Peygamber (SAV.)'in yaptığı bu savaşa İslâm tarihinde: "Beni Kaynukâ" Savaşı adı verilir. Beni Kavnukâ Savaşı. Hazreti peygarnberin Medine yahudileriyle yaptığı ilk savaştı. Resul-i Ekremle yaptıkları ilk antlaşmayı, yahudilerden ilk bozan Beni Kaynukâ yahudilerl oldu: Beni Kaynukâ savaşı, büyük Bedir savaşı ve Uhud savaşı arasındaydı.
Müslümanlar Bedir savaşını kazanmış olması, yahudilerin hoşuna gitmedi. Esasen yahudilerle münafıklar. müslümanların aleyhinde gizli qizli çalışıyorlardı. Bedir'den önce Kureyşliler,müslümanlar aleyhinde münafıkları nasıl teşvik etmişlerse, yahudileri de tehdide kalkışmışlardı. Yahudilerin müslümanlara karşı siyasi durumu hiç de yahudiler için aldığı bir çok kararlar hususunda bunlar, onları savunup ve alınan bu kararlardan vaz geçirmeye çalışırdı. Meselâ: Münafıkların başkam Abdullah İbm. Übeyy, Beni Kaynukâ savaşında iyi değildi. Hatta Resul-i Ekremin hayatı bile tehlikedeydi. Yahudiler müşriklerle birlikte peygamber (SAV)'i ortadan kaldırmayı tasarlıyorlardı.
Bedir savaşı üzerinden henüz bir ay geçmişti. Yahudilerin en yüreklisi sayılan Beni Kaynukâ yahudileri ilk defa, Ensârla yapılan vatandaşlık sözleşmesini bozarak savaşa karar verdiler. Kendilerinin, Kureyşliler gibi olmadıklarını da ileri sürdüler.
Beni Kaynukâ savaşına, bir müslümanla bir yahudi arasında çıkan kavga sebep olmuştur. Ensar'dan bir müslüman kadını, bir kuyumcu dükkânında Yahudiler tarafından hakarete uğruyor. Kadını kurtarmaya kalkışan bir müslüman, yahudilerin hücumuna uğruyor, Bu hareketi yapan yahudi de kadına taraftarlık eden müslümanda öldürülüyor. Bu sebepten müslümanlarla Beni Kaynukâ yahudilerinin arası açıldı.
Resulüllah, yahudilerin başkanlarıyla görüştü: Yahudilere: "Allah'tan korkunuz! Yoksa, müşriklerin Bedir'de uğradıkları felâkete sizde uğrarsınız" dedi. Bunları hem tehdit etti hem de sulhu bozmak istemiyordu. Kendilerine, sözleşmenin yenilenmesini teklif etti. Yahudiler, peygamberimizin fikrine yanaşmadıkları gibi: "Ey Muhammed! Sen bizi, savaşın ne olduğunu bilmeyen Kureyşliler mi sanıyorsun? Bizimle bir defa harp edersen, o zaman savaşın tadını anlarsın!" diyecek kadar cüretlerini artırmışlardı. Esasen yahudiler, sözleşmeyi bozmuş oldukları için, müslümanlara karşı savaş açmışlar, peygamber (S.A.V.) de bu savaşa katılmışlardı...
Yahudiler, kalelerine kapandı. Kendilerini müdafaya başladı. Diğer yahudi kabileleriyle münafıklardan yardım geleceğini umuyorlardı. Müslümanlarda bunların mahallelerini kuşattı. Çarpışma onbeş gün sürdü. Beni Kaynukâ, beklediği imdadı göremedi. Dara düştü. Teslime karar verdi. Sözlerinde durmayarak, sözleşmeyi bozdukları için Peygamber Efendimiz (S.A.V.)in vereceği cezaya boyun eğdiler. O zamanın örf ve adeti gereğince, teslim olanlar öldürülüyorlardı. Fakat. Beni Kaynukâ yahudileri Hazrec kabilesinin himayesinde bulunuyorlardı. Münafıkların reisi Ahdullah İbn. Übeyy, Hazrec eşrafındandı. Yahudilerin affını Hz. Peygamberden diledi. Bu sebepten, yediyüz kişiden ibaret olan yahudilerln affını Hz. Peygamberden diledi. Bu sebepten, yediyüz kişiden ibaret olan yahudilerin hayatı kurtuldu. Medine'den çıkıp gitmeleri sağlandı. Suriye'ye sürüldü. Ele geçen ganimet malının beşte biri, hâzine için ayrıldı. Geri kalanı gazilere teslim edildi. Topraklarıda topraksız müslümanlara verildi. Beni Kaynukâ kabilesinden sonra. Hz. Peygamber artık yahudl katibi kullanmamaya karar verdi. Neccaroğullarından Zeyd İbn. Sâbit'I yanına katip aldı. Suriye. Irak, Mısır'ın resml dili olan "Aramiceyi" öğrenmesini Zeyd'e tembih etti. Medine yahudilerlnden, vatandaslık sözleşmesini ilk bozan, Beni Kaynukâ kabilesiydi. Medine'den sürülen ilk kabile de Beni Kaynukâ kabilesi oldu.) Yahudilere şefaatçi olmaya kalkışmış ve bu hususta Peygamber (S.A.V.) ile konuşmuş ve sözünün dinlenmediğini görünce de öfkelenmiştir. En sonunda Beni Kaynukâ yahudilerinin sürgün edilmesi şartı ile münafıkların başkanı Abdullah İbn. Übeyy'in koruyuculuğu kabul edilir.

İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz. (2/65)



__________________
slm
Yukarı dön Göster orkunn's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orkunn
 
orkunn
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 15 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 29
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orkunn

hanif72 Yazdı:
yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?

 

Şüphesiz, bu gün müslüman topluluğunun düşmanları, artık onlarla savaş meydanlarında kılıç, ok, silâhla savaşmıyorlar. Müslümanların düşmanları, sadece onların inançlarıyla savaşıyorlar. Ellerindeki bütün imkânları ile onları inançlarından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Müslümanların kalbine dinlerine karşı şüphe, tereddüt ve inkâr tohumlarını ekiyorlar...
Çünkü, müslüman topluluğunun düşmanları, müslümanlan ayakta tutan, güçlü kılan, onları cihâd meydanlarına koşturan, hürriyet ve bağımsızlıklarını elde etmek için emperyalizme karşı savaşmayı telkin edenin din ve inanç duygulan olduğunu çok iyi biliyorlardı, İslâm dininin temelinde, haksızlığa ve düşmanlarına karşı cihâd için son nefesine kadar mücadele etme ruhunun var olduğunu da çok iyi anlamışlardı, İşte bu yüzden, önce müslümanları içten yıkmayı, inançlarını ellerinden almayı ve cihâd ruhunu söndürmeyi plânladılar. Yüce Allah'a, Peygamber (S.A.V.) e, Kur'an ve İslâm dininin temel esaslarına karşı iftira etmeye, şüpheler saçmaya ve aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Müslümanları, dinî inançlarından uzaklaştırmak için ne gerekli ise onu yaptılar. İslâm ve Kur'an'a karşı korkunç propagandalarda bulundular. Gazete, kitap, dergi, radyo, okul, eğitim ve açıktan verilen konferans'ar la bu fitne ve bozgunculuklarını körüklemeye çalıştılar. (Siyonizm ve emperyalizm, bu noktadan başlayarak çok şeyler elde etmiş ve büyük işler başarmıştır. 1967 yılı savasından önce, Mısır askerleri arasında inançsızlık propagandasını yapmış ve onu manen yenmeyi başarmıştı. Bu ruhî çöküntü ve manevî yenilgiden bir kaç hafta sonra da savaşı başlatmış ve Mısır ordusunu rahatlıkla hezimete uğratmıştı. Bu günde aynı metotlarla müslümanları, Filistin'den uzaklaştırmaya çalışmaktadır...)
Anlaşıldığı gibi, dün emperyalistlerin yaptığı gibi bugün de Siyonistler müslümanları içten yenmeyi deniyorlar. Bütün saldırılarını, sadece dini inançlarına yöneltiyorlar. Gerek yakın ve gerekse uzak hedeflerine ulaşmak için aynı metodu kullanıyorlar.
Bugün, müslüman topluluğunun gerek yer altı ve gerekse yer üstü bütün hammaddeleri ve ekonomik ürünleri, onlara düşmanlık yapanların ellerinde bulunmaktadır. Müslümanlar, kendi elleriyle bunları onlara vermekte ve daha sonra verdiklerinin aleyhlerine kullandığını da görmektedirler. Fakat, bütün bunlara rağmen müslüman topluluğunun düşmanları, durmadan ve usanmadan İslâm dini hakkında başlattıkları propagandalara devam etmekte, inkâr ve şüphe tohumlarını ekmeye çalışmaktadırlar. Çünkü onlar, bu ülkede emperyalist emellerini sürdürmeleri ve istedikleri her şeyi gerçekleştirmeleri için en uygun ortamın, müslümanlan dinî inançlarından uzaklaştırmak ve ruhen çökertmek olduğunu çok iyi biliyorlar. Elde ettikleri yüzlerce deneyler de bunu ispat etmiş, müslumanları yenmenin ve ülkelerinde tutsak olarak tutmanın, onları kul ve köle olarak kendi yararlarına çalıştırmanın tek yolunun bu olduğunu da çok iyi anlamışlardır.
Onun için durmadan bütün güçleriyle, müslümanların inancına yükleniyorlar. Yeni yeni vasıta ve metotlarla müslüman topluluğun inancına saldırıyorlar. Yüce Allah'ın varlığı ve İslâm dininin hak olması yönünden müslümanlar arasında oluşan birliği ve bütünlüğü bozmaya ve böylece onları parçalamaya çalışıyorlar. Böylece, müslüman topluluğunun düşmanları, her gün yeni şüpheler ortaya atarak müslümanları inanç yönünden sarsıyorlar, parçalıyorlar ve parçaladıklarını da kolayca yutabiliyorlar...
Müslüman topluluğuna karşı yürütülen bu düşmanlık şekli (inançlarıyla savaşma şekli), yeni değildir. Eskiden de bu yola baş vurulmuştur. Ancak, Kur'an-ı Kerim müslüman topluluğunu uyarmış, bu düşmanlık şekline karşı uyanık olmalarını ve düşmanlarının bu hususta yaptıkları propagandalara kanmamalarını istemiştir. Kur'an-ı Kerimde bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Kendilerine kitap verilenlerden bir takım kimseler, sizi sapıtmak isterler..." (Al-i İmrân suresi. âyet: 69.)
Hak ve doğru yoldan sapıtmak, her çağda geçerli olan bir düşmanlık şeklidir. Kur'an-ı Kerim, bu yüzden müslümanları uyarmakta ve onlara çevrilen bu zehirli silâhı geri tepmektedir. Düşmanların sinsi plânlarını da böylece açığa vurmaktadır...

Kur'an-ı Kerim, müslüman topluluğunun üzerinde bulunduğu hak dinin temel esaslarım birer birer tesbit ederken, diğer yanda "Kendilerine kitap verilenlerden bir takım kimselerin inkâr ve şüphe propagandalarıyla onları saptırmak istediklerini" haber vermekte, yeryüzünde büyük emaneti omuzlarında taşıyıp, insanlık tarihinde yeni bir devir açabilmeleri için bu hususta uyanık olmaları gerektiğini buyurmaktadır. Böylece, açık ve kesin olarak müslüman topluluğunun önünde kurulan tuzakları bildirmekte, düşmanın pis ve çirkin emellerine ulaşmak için hangi tehlikeli plânlara baş vurduğunu öğretmektedir. İslâm ye müslüman topluluğunun düşmanları, onlarla savaşmak için önce bu hilelere baş vuruyor, inkâr ve şüphe yolu ile onları hak dinlerinden uzaklaştırmayı plânlıyorlar...
Daha sonra Kur'an-ı Kerim, bunların (yahudile-rin) bu iftira ve şüpheleri yaymak hususunda yaptıkları propagandayı derinleştiriyor, inceliyor, iç yüzünü açığa vuruyor, akıl ve vicdan ölçüleriyle bu iftira ve şüphelerin karşılaştırılmasını istiyor. Yahudilerin, tarih boyunca Allah'a, Allah'ın peygamberlerine ve buyruklarına karşı geldiklerini, hakkı dinlemedikleri için de Allah'ın lanetine uzadıklarını haber vermektedir. Allah'ın hükmünü ve hak dinin temel esaslarını inkâr edip değiştirmeleri ve kendilerine gönderilen hak peygamberleri öldürmeleri dolayısıyla da bu lanet ve azabın kendileri üzerinde daha da güçlendiğini açıklayıp bildirmektedir.
Bütün bu kesin bilgi ve açıklamalardan sonra yüce Allah müslümanlara, yahudilerden korkup sinmemelerini, üstün gücün sahibi, yer ve göklerin tek egemeni yüce Allah'ın yardım ve desteğinin onlarla beraber olduğunu buyurmaktadır. Her şeye gücü yeten, ortağı ve eşi bulunmayan yüce Allah'ın, daha önce müşrikleri yenilgiye uğrattığı gibi yahudileri de müslümanların eliyle yenilgiye uğratacağını, dünyâ ve âhirette azabın en şiddetlisini tatdıracagını bildirmektedir...
Bildirilen bu âyetlerden sonra Müslüman topluluğu, yahudiden hile ve desisenin her türlüsünü öğrenmiş, artık söylediklerine inanmamaya başlamış ve yüzlerine karşı Peygamber (S.A.V.) e gelen şu emirle şöylece haykırmaya başlamışlardır:
"Ey kitap ehli! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz." (Ali- İmrân sûresi. âyet: 71)
. Hakkı bâtıla karıştırmak, yahudilerin her zaman baş vurdukları bir taktiktir. Müslümanların bu taktiğe karşı da uyanık olmaları gerekir.

Yahudilerin Tarih Boyunca Başvurdukları Hile Ve Desiseler :

Kur'an-ı Kerimin inmeye başladığı günlerden itibaren yahudiler, müslümanlara karşı amansız bir savaşa girişmişler, her türlü hile ve desiselere baş vurmuşlardır. Yahudiler, daima perde arkasında döğüşmeyi hile ve dolap çevirmeyi isterler. Tarih boyunca izledikleri yol budur.
Müslümanları sapıtmak, doğru yoldan ayırmak, aralarında fitne ve bozgunculuk çıkarmak, müslümanları bölmek, parçalamak ve daha sonra birbirine düşman yapmak gibi hile ve desiselere ilk baş vuranlar, yahudiler ve onların gizli emellerini gerçekleştirmeye çalışan dünya Siyonist birliğidir. Daha sonra misyonerlerin faaliyetleri de gelir. Esasen misyonerler, siyonizmin birer maşası olarak islâm dünyasında faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
Islama ve müslümanlara karşı bu iki azgın düşman, elele vererek amansız bir mücadeleye girişmişlerdir, İslâm kültürünü, müslümanlar arasında yok etmek veya bu kültürün etkisini azaltmak için ne gerekli ise onu yaptılar. Hakkı batıla karıştırdılar ve müslümanları, kendi ülkelerinde şaşkına çevirdiler. Ancak, yüce Allah'ın korumasını üzerine aldığı Kur'an-ı Kerime el uzatamadılar. Yüce Allah'a, binlerce kere şükürler olsun ki, Kur'an-ı Kerim sonsuza dek, elimizde bâki kalacak ve daima bize doğru yolu, sönmez aydınlığı ile gösterecektir. Bu, yüce Allah'ın bize olan nimet, fazilet ve kereminin en büyüğüdür.
Yahudiler, İslâm tarihini karıştırdılar. Haktan ve doğruluktan ayırdılar. Bu hususta akıl almaz hikâyeler ve yalanlar uydurdular. Gerçeği örtbas etmeye çalıştılar. İslâm'ın, tarih! olaylarıyla ve tarihî kahramanlıklarıyla alay etmeye ve onları küçük düşürmeye kalkıştılar.
Peygamber Efendimi" (S.A.V.) in hadislerini de karıştırdılar. Müslümanları aldatmak için yalandan hadisler uydurdular. Fakat, Yüce Allah bu ümmete büyük hadis âlimlerini ihsan buyurdu. Yahudilerin açtığı hadis uydurma gediğini, yazdıkları ve içine sadece, sahih ve makbul hadisleri topladıkları değerli hadis kitapları ile kapattılar. Bu hususta, insan üstü bir çalışma gösterdiler.
Kur'an-ı Kerimin tefsiri hakkında da çok ileri derecede karıştırmalarda bulundular. Tefsir kitaplarını, gerçekle hiç bir ilgisi olmayan safsatalarla doldurdular...
İslâm'la ve Müslümanlıkla hiç bir ilgisi bulunmayan bir çok kimseleri de birer İslâm bilgini ve kahramanı olarak tanıttılar. Kendi yararlarına kullandıkları bazı sahte kişileri de birer önder olarak takdim ettiler. Bu sahte ve yalanlarını da birer gerçekmiş gibi göstermeye çalıştılar...
Bugün, İslâm dünyasında Siyonizm ve misyonerlerin iş birliği ile yapılan yüzlerce ve binlerce İslâm dini aleyhindeki propagandalar sonucu, müslüman ülkelerde yeni yetişen nesil arasında islâm düşüncesi ve ideali zayıflamaya başlamıştır. Bu propagandalar, o kadar ileri gitmiştir ki, bu ülkelerde artık gerçek bir İslâm düşüncesinden söz edilemez olmuştur.



__________________
slm
Yukarı dön Göster orkunn's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orkunn
 
orkunn
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 15 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 29
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orkunn

hanif72 Yazdı:
yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?

Bu islâm ülkelerinde, siyonizmin dostu ve söz birlikcisi binlerce kişi lider, önder, düşünür, yazar, kumandan ve kahraman olarak ilân edilmiş ve en önemli işlerin başına getirilmiştir. Geçmişleri kirli ve karanlık olan bu kişilere ( Siyonizmin onuncu protokolünde aynen şöyle denilmektedir: Pek yakın bir zamanda devletin en kilit noktalarına ve devlet başkanlığına kendi taraftarımız olanları getirmeliyiz. Başkanlığa getireceğimiz, içişinin, geçmişi kiril ve karanlık olmalıdır, çünkü böyle kişiler, kiril geçmişlerinin bilinmesini istemezler. Bu yüzden de daima bize boyun eğer ve dediğimiz her şeyi yerine getirirler...") devletin yönetimini teslim etmişler ve istedikleri her şeyi bunlara yaptırmışlardır. İslâm'ın bu düşmanları, açık olarak yapamadıkları bir çok işleri ve görevleri de bunlar vasıtası ile gizli olarak yaptırmış ve başarmışlardır. (Yüce Allah'ın izni ile, pek yakın bir zamanda müslümanların eliyle bu başarılan kırılacaktır. O günlerin ümidi içinde bütün müs-lümanlar için kurtuluş bekliyoruz.)
Yahudinin ve diğer İslâm düşmanlarının (ki bunların hepsi, yahudinin yan kuruluşlarıdır) müslümanlann aleyhinde başlattıkları yalan ve iftira propagandaları, hâlâ bütün İslâm ülkelerinde aynı hız ve aynı tempo ile devam etmektedir. Bizim için ve yer yüzünde yasayan bütün insanlık için tek kurtuluş ve huzur yolu, Kur'an ve İslâm esaslarına sımsıkı sarılmak ve gereğince amel etmektir. Çağımızın buhran ve huzursuzluğunun kaynağı, hiç şüphesiz siyonizmdir. İnsanlığın ve huzurun düşmanı Siyonizm, bulunduğu her yerde huzursuzluk ve anarşi çıkarmakta, dünyanın dengesini bozmakta ve barış çabalarını engellemektedir. İnsanlık bu büyük düşmanından kurtulduğu gün, huzur ve barışa tamamı ile kavuşabilir...
İslâm ümmeti arasında şek ve şüpheleri yaymak ve onları şaşırtmak hususunda yahudilerin baş vurdukları taktikler hakkında, Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır:
"Kendilerine kitap verilenlerden bir takım kimseler şöyle dedi: İnananlara indirilene, günün hasında inanın, fakat günün sonunda bunu inkâr edin ki. belki dinlerinden dönerler. Dininize uymayanlardan başkasına inanmayın." ( Al-İ İmrân sûresi, ayet: 72.)
Evet, yahudilerin baş vurdukları bu taktik ve hile yolu, gerçekten çok korkunç ve çirkindir. Bu taktik, zayıf imanlılar üzerinde büyük tesirler meydana getirir. Çünkü onların, günün başlangıcında inandıklarını ve İslama girdiklerini söylemeleri ve daha sonra da dinden çıktıklarını söylemeleri, inancı zayıf olan, İslâm inancı hususunda kesin ve derin bir bilgisi olmayanlar üzerinde büyük bir yan etki yapar. Onların ruhen, sarsılmasına sebep olur.
Meselâ: Bu devirde zayıf imanlılar, yahudilerin önce iman ettiklerini ve daha sonra dinden çıktıklarını görünce şüpheye düşüyor ve kendi kendine şöyle düşünüyor: İslâma giren ve onun temel esaslarını kabul eden bu kişiler, acaba onda bir eksiklik ve saçmalık mı gördüler ki, daha sonra ondan döndüler? Eğer onlar, bu dini tam, doğru ve hak olarak bulmuş olsalardı, ondan asla çıkmazlardı...
Bu hile ve taktik yolu, yahudiler tarafından günümüze kadar uygulana gelmiştir. Her çağa uygun bir biçimde düzenlenmiş fakat, prensip olarak bu taktik ve hile yolu devamlı olarak uygulanmıştır. Yahudilerin bu eski hile ve taktik yolu, İslâma karşı olan diğer düşmanları tarafından da bazen baş vurulmuş ve aynı şekilde uygulanmıştır.
Çağımızda bu taktik ve hileler, profesör, doktor, araştırmacı, bilgin, şair, yazar, gazeteci ve sanatçılar tarafından daha güzel ve daha ustaca kullanılmaktadır. Bunlar, sözde müslüman geçinirler ve her fırsatta müslüman olduklarını ileri sürerler. Fakat bunlar, İslâmla ve müslümanlıkla hiç bir ilgisi olmayan iş ve faaliyetlerde bulunurlar. Kendilerinin iş ve davranışları, asla Islama uymaz. Konuşmalarında, araştırmalarında, şiir ve yazılarında islâm dışı yorum ve açıklamalarda bulunur ve müslümanları böylece doğru yoldan şaşırtırlar. Bu yanıltma ve şaşırtmalar öyle bir dereceye geliyor ki, bunlar arasından doğru yolu ve gerçeği bulabilmek son derece zorlaşıyor.
Siyonizm tarafından kiralanan bu satılmış kalemler, müslümanların kalbinde inanç birliğini bozdular, felsefi ve ebedi ekoller halinde. saldırılarda bulunarak İslâm dünyasının birlik ve beraberliğini parçaladılar. (Siyonizmin on dördüncü protokolünde bu hususta aynen şöyle denilmektedir: "Bulunduğunuz her yerde, sadece dininizin (yahudiliğin) temel esaslarını uygulamaya çalışın. Açık veya gizli bu görevi, mutlaka yerine getirin. Başka dinlerle savaşın, insanları. dinsiz ve inançsız bırakmak için ne gerekli ise yapın. Çünkü dinsiz ve inançsız bir topluluğa, istediğiniz her şeyi yaptırmanız kolay olur. Böyle kişiler, en küçük bir maddi çıkarla satın .alınabilir. İyi bilin ki, kendi dininizin inanç esaslarından başka, her hangi bir ideolojiye bağlanmak asla doğru olmaz...")
Bu satılmış kimseler, yahudiden aldıkları talimat üzerine dinde, anlam ve anlayış yönünden değiştirmelere başladılar. Dinin ayrıntılarına .daldılar ve temel esaslarını unutturmaya çalıştılar. Müslümanları, kendilerinden uzaklaştırmak için akıl ve mantığın kabul edemeyeceği yalan ve yanlış açıklamalarda bulundular. Dini zorlaştırmaya kalkıştılar. İslâmın temel esaslarını, sosyal hayatın gerçeklerini göz önünde bulundurmayarak, Kur'an ve Sünnetin esasları kaynak kabul edilmeyerek sadece, kendi kişisel düşüncelerine dayanarak anlatmaya çalıştılar.
Bütün bu yorum ve açıklamaların sonunda sosyal hayattan uzak, akıl ve mantık ölçülerine uymayan çok tuhaf bir dini inanış kavramı ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu cimi anlayış kavramını da kendilerine yanaşılmaz bir biçimde tasvir edildi.
Böylece bunlar, İslâmın temel esaslarını, tarihini ve kaynaklarını, anlayış ve uygulama yönünden değiştirmeyi - bir dereceye kadar - başardılar. Bunu yapanlar, bunu İslâm ve müslümanlık adına yaptıklarını söylediler. Bunlar, eski yahudilerin "günün başlangıcında müslümanlığını ilân edip, günün sonunda ise ondan döndüklerini söylemeleri" gibi taktik ve hilelere baş vurarak aynı metodu, başarı ile yürütmüş oldular. Bunu, gizli protokollerinde karara bağlayıp öylece uyguladılar, işin gerçek yüzünü, müslümanlardan gizli tuttular. Kur'an-ı Kerimde buyurulan: "Dininize uymayanlardan başkasına inanmayın..." (Al-i İmrân sûresi, âyet: 73.) ilkesine bağlı kaldılar. Sadece dinlerinin inanç esaslarını, bütün dünyada uygulamaya çalıştılar.
Bu gün, dünyada Siyonizm adına çalışanların hepsi, aynı inanç ve aynı gayretle çalışmakta ve belirtilen hedefler doğrultusunda faaliyetlerim sürdürmektedirler. Bunların çalışma ve faaliyetleri, son derece gizli tutulmaktadır. Açıklamasında hiç bir yaran olmayan herhangi bir faaliyeti, açıklamaya kalkışmazlar. Bütün çalışmalarını, karar ve toplantılarını gizlilik içinde yürütürler. (Siyonizmin on üçüncü protokolünde aynen şöyle denilmektedir: "Üyelerimizden hiç kimse, karar vs faaliyetlerimizi açıklayamaz ve başkasına bu hususta bilgi veremez. Bu hususta yeteri derecede güvenme duyusunu vermeyenler, saflarımızda yükselmesine imkân verilmez... ")
Siyonistler, sadece kendi localarının üyelerine açılırlar. Yapacakları işler hakkında, kendi aralarında gizlice danışır ve bunu gene gizlice karara bağlarlar. Kararlaştırdıkları her işi, zamanında yapmaya çalışırlar. Bu hususta, birbirlerinden yardım ve destek görürler.
Ortamı müsait buldukları zaman, hemen plân ve taktiklerini uygulamaya çalışırlar. Bu hususta, ellerine geçen herhangi bir fırsatı asla kaçılmazlar. İnsanları yanıltmak için ellerinde bulunan modern araçlarla hemen harekete geçerler. Gerçeğin bilinmesi hususunda, ortada var olan bütün delilleri kaldırıp yok ederler. Gerçeği bilen kimseleri ise, ya zararsız hale getirir veyahut da ortadan silerler...
Kur'an-ı Kerimin bir çok sure ve âyetlerinde, yahudilerin tarih boyunca baş vurduğu her çağda uygulaya geldiği hile ve desiselerden söz edilmektedir. Bunlara aldanmamak ve bunlardan öğüt almak için birer birer açıklanıp anlatılmaktadır. Kur'an-ı Kerimde bu hile ve desiselerin anlatılması, hiç şüphesiz boşuna değildir. Bütün insanlık için ve inananlar için büyük bir önem taşımamış olsaydı, bu hile ve desiseler Kur'an-ı Kerimde, bu kadar büyük bir önemle açıklanıp anlatılmazlardı.
Dünya tarihinde hiç bir millet, İsrail Oğulları gibi zulüm yapmamış, fitne ve bozgunculuk çıkarmamış, hile ve desiselere baş vurmamış, hakka ve doğru yola çağıranlara işkence yapmamış ve peygamberlerini öldürmemiştir. Yeryüzünde, inkâr ve isyan bakımından da İsrail Oğullan gibi hiç bir millet, yaşamış değildir. Tarihi vesikalar, bunun birer şahidi olarak durmaktadır.
İsrailoğulları, çıkardıkları bu fitne ve bozgunculuk hareketleriyle daima yer yüzünü kana bulamışlardır. Kur'an-ı Kerimde, yahudilerin bu çirkin davranışlarından söz edilirken, onların iyi, güzel, yararlı ve hayırlı olan her şeye düşmanlıkları şu tuhaf tutumlarıyla anlatılıyor:
"Ey Muhammed! Onlara de ki: "Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşman olur. Çünkü o, Allah'ın izniyle Kur'an-ı, kendinden önce gelen kitapları tastik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir. Hiç şüphesiz Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olan kimse inkâ etmiş olur. Doğrusu Allah, inkâr edenlerin düşmanıdır." (Bakara sûresi, ayet: 97-98.)
Kur'an-ı Kerimin anlattığı bu ayetteki mesele, yahudilerin inkâr hususunda ortaya koydukları hile ve desiselerin başka bir taktiğidir. Yahudiler, Yüce Allah'ın kendi bağışından ve kereminden peygamberliği ve vahyi, kendi kullarından dilediği kimselere vermesinden dolayı çılgına döndüler. Buna karşı çıkmak için akıl almaz yollara baş vurdular. Bir çok hile ve desise yollarını uydurdular, bununla inananları şaşırtmaya çalıştılar. İnananlara ve hak peygamberlere karşı içlerinde gizledikleri kin ve düşmanlığı kustular. Hak peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) in, yüce Allah'tan vahyi getirdiğini işitince şu akıl almaz hikâyeyi uydurdular:
"Cebrail, İsrâiloğullarının düşmanıdır. Çünkü, Cebrail İsrailoğullarını helak etmek için daima Allah'tan azap ve felâket getirmiştir. Eğer, Hz. Muhammed'e vahyi Mikâil getirmiş olsaydı, biz de inanırdık. Çünkü Mikâil, bolluk, yağmur, rahmet, bereket ve bağış meleğidir. Cebrail ise, azap ve felâketi getirmekle görevli bir melektir. Ve İsrailoğullarına düşmandır. Bu yüzden de O'nun getirdiklerine, inanmayacaklarını ileri sürdüler..."
Bu gülünç iddia, ahmaklıktan başka bir şey değil. di. inkâr ve inadın son derecesine varmış bir hile şekliydi. Ordan bu ahmaklığa iten sebep, onların içine yerleşen kül ve düşmanlık duygusudur. Çünkü yahudiler, bütün insanlığa karşı acımasız davranan bir millettir. Yüreklerinde kin ve düşmanlık olduğu için Cebrail (A.S.) a bile düşmanlık yapmakta ve içindeki kötü niyeti açığa vurmaktadırlar. Yoksa, Cebrail onların ticaretlerini ellerinden alan ve onların çıkarlarına karşı gelen bir beşer değildir. O, Allah'ın meleğidir. Sadece, Yüce Allah'ın buyruğunu yerine getirmekle görevlidir. Yüce Allah'ın buyruğuna karşı gelemez.
Kara vicdanlı yahudilerin Cebrail (A.S.) a olan düşmanlığı, Hz. Peygamber (S.A.V.) e kadar uzanmaktadır. Çünkü yahudiler, Yüce Allah'ın Hz. Muhammed (S.A.V.) i peygamber olarak göndermesini kıskandılar ve bu kıskançlıklarını Cebrail (A.S.) a düşmanlık sekime - hile yolu ile- dönüştürdüler.
Evet, kin, düşmanlık, çekememezlik, kıskançlık. fitne ve bozgunculuk yahudi ruhunun değişmeyen birer özelliğidir. Ruhuna yerleşen bu çirkin özelliklerinden dolayı, bütün insanlığın başına belâ olmakta, huzur ve barış imkânlarını ortadan kaldırmaktadır. Kendisinden başka hiç kimseye yaşama hakkı tanımamaktadır.
İşte, bu yüzden yahudiler, bütün insanlıktan tecrit edilmiş (soyutlanmış) olarak tek başına yaşamaya zorunlu kalmışlardır. Kendilerini, diğer insanlardan üstün olarak kabul ettikleri için daima insanlara tepeden bakmış, onları hor görmüş ve bu yüzden de onların nefretini kazanmıştır.
Yahudiler, en küçük bir çıkan için dahi olsa, binlerce ve hatta milyonlarca insanın ölümü pahasına olsa bile gözünü kırpmadan ve kalbini sızlatmadan savaş çıkarır ve yeryüzünü kana bulaştırır. İnsanların rahat, huzur ve barış içinde yaşamalarından huzursuz olur. Başkasına, iyiliğin dokunmasını istemezler. Kur'an-ı Kerimde, bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Allah, kullarından dilediğine, bol ihsanından indirmesini çekemeyerek, Allah'ın indirdiğini inkâr etmekle, kendilerini çok kötü bir şey karşılığında sattılar." (Bakara sûresi, ayet: 90.)
Kara vicdanlı yahudinin, peygamber (S.A.V.) e ve ona gelen kutsal kitap Kur'an-ı Kerime karşı kin ve düşmanlıkları, bu noktadan kaynaklanmaktadır. Onlar, her şeyin sadece onlara gelmesini ve yalnız her şeyin onların olmasını isterler. Hatta bu istek ve arzularında o kadar ileri gitmişlerdir ki, Yüce Allah'a eş koşmuşlar ve O'nun gönderdiği hak peygamberleri bile inkâr etmişlerdir.
İslama ve hak dine olan düşmanlıklarından dolayı her türlü hile ve desise yolunu mubah görürler. Onlar için her hangi belli bir sosyal veya siyasi düzen önemli değildir. Onlar, sadece kendilerinden ve çıkarlarından yana olan düzenleri destekler. Meselâ: Bugün, islâm ülkelerinde İslâmdan yana bir uyanma hareketini gördüğü için komünizmi yaymaya ve onu desteklemeye çalışmaktadır. İslâm dini ile savaşmak için her türlü sapık felsefî ekolleri yaymaya çabalamakta ve müslümanların arasına ayrılık tohumlarını ekmektedir. (Siyonizmin ikinci ve üçüncü protokolünde aynen şöyle denilmektedir: "Bizim ilke ve çabalarımızın boşuna olduğunu sanmayın. Yaptığımız her şeyi, planlı yaparız. Şimdiye kadar planladığımız her şeyi de basarı ile sona erdirmişiz. Uyguladığımız her ilke ve plânın boşa çıkacağına. sakın inanmayın. Marksizmi biz planladık ve başarı ile uygulama safhasına getirdik. Komünizmi; eşitlik, hürriyet ve kardeşlik prensipleri altında daima kanatlarımızın altında koruyup yaşatmalıyız. Mason localarında bu prensipler kabul edilip uygulanmalıdır.. ")
Hendek savaşı hakkında Muhanımed İbn. İshâk şöyle rivayette bulunmuştur: "Hendek savaşından önce yahudilerden bir heyet Mekke'ye gidip Hz. Peygamber (S.A.V.) in aleyhinde muhbirlik ve casusluk yapmış ve Kureyş kabilesine bilgi vermişler ve Medine'ye yapacakları bir sefer ve savaş hazırlığı hususunda yardımcı olacaklarına dair söz vermişlerdir." İbn. İshâk, daha sonra bu olayı, şu şekilde rivayet etmektedir: "Beni Vâil ve Beni Nudayr kabilesinden Selâm İbn. Ebi Hakik Nudari, Hayy İbn. Ahteb Nudarî, Kenâne İbn. Ebî Hakik Nudari, Havza İbn. Kars Vâilî ve Ebu Ammâr Vâiliden meydana gelen bir heyet, Medine'den yola çıkarak Mekke'ye gittiler. Mekke'de Kureyş kabilesinin ileri gelenleri ile görüştüler. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) e ve müslümanlara karşı savaşmak için yeni bir sefer yapmaya ikna ettiler. Karşılaştıkları her kese, Peygamber (S.A.V.) in aleyhinde konuştular. İslâm ve müslümanlar hakkında iftira ve yalan beyânlarda bulundular.
Bu konuşma ve görüşmeler esnasında Kureyşliler, Medine'den gelen bu yahudi heyetine şöyle dediler: "Ey yahudiler topluluğu! Sizler, kendilerine kitap verilenlerin ilkisiniz. Bu din hakkında ihtilâfa düştük. Siz bizden, kitap ve din hakkında daha bilgilisiniz. Söyleyin bakalım, bize: Acaba bizim atalarımızın dini mi, yoksa Muhammed'in getirdiği din mi daha iyidir?" Kureyşlilerin bu sorusuna yahudiler, şu cevabı verdiler: "Sizin dininiz, Muhammed'in dininden daha üstündür. Sizin dininiz uyulmaya daha lâyıktır."
İşte, yüce Allah bu yahudi heyetinin söyledikleri yalan ve iftiralar hakkında, Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:
"Kendilerine kitap verilmiş olanların, puta ve şeytana inanıp, inkâr edenlere: "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar" dediklerini "görmedin mi? İşte, Allah'ın lanetledikleri onlardır. Ey Muhammed! Sen, Allah'ın lanetlediği kimseye yardımcı bulamazsın. Yoksa (sandıkları gibi) onların hükümranlıktan bir payı mı var? O zaman insanlara bir çekirdek parçası bile vermezler. Yoksa onlar, Allah'ın bol nimetlerinden ihsan buyurduğu kimseleri mi çekemiyorlar?" (Nisâ sûresi, âyet: 51-54.). Bu yahudi heyeti, Kureyşlilere bu iftira ve yalanda bulunduktan sonra, Kureyşliler savaş için hazırlıkta bulundular. Mekke'nin etrafındaki kabilelere, Yahudi heyetinin verdiği gizli bilgileri yaymaya başladılar..." (Bu hadiseyi, Muhammed İbn. İshâk'tan Sahih bir senetle "el-Cemâ'a" rlvayert etmiştir...)
Yüce Allah bu hususta, ezeli kelâmı Kur'an-ı Kerimde, doğru ve kesin olarak şöyle buyurmuştur: "Ey Muhammed! İnsanlar arasında inananlara, en şiddetli düşman olarak yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun..." (Mâide sûresi, âyet: 82.)
Bu hitap, Peygamber (S.A.V.) in şahsında bütün insanlığa yapılan bir hitaptır. Yüce Allah'ın hitabı umumî, ezeli ve ebedidir. Bütün insanlar ve çağlar için geçerlidir. Her çağda inananlara, insanlar arasından en çok düşmanlık yapanın yahudi olduğu kesindir. Bu düşmanlık tarihî belgelerle de tesbit edilmiştir.



__________________
slm
Yukarı dön Göster orkunn's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orkunn
 
orkunn
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 15 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 29
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orkunn

hanif72 Yazdı:
yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?

 

Gene bu ayette açık olarak anlatıldığı gibi, inananlara düşmanlık hususunda yahudiler, Allah'a eş koşan müşriklerden daha önce gelir. Ayette bu yüzden, önce yahudilerin düşmanlığı ve sonra da müşriklerin (Allah'a eş koşanların) düşmanlığı anlatılmıştır. Gerek günümüzde ve gerekse tarihimizde yahudiler, müşriklerden daha çok bize düşmanlık yapmış ve zarar vermişlerdir. Düşünen ve gerçeği görmeye çalışanlar, bunu açık ve kesin olarak görüp anlayacaklardır...
Burada, yahudilerin kitap ehlinden olmalarına rağmen, inananlara karşı düşmanlık noktasından, müşrikleri geçmesi bakımından da önemli bir gerçeğe işaret buyurmaktadır. İnananlara karşı düşmanlık hususunda yahudiler, müşriklerden (Allah'a eş koşanlardan) farksız davranır ve hatta onların yapmadıklarını yaparlar. Onların, kitap ehlinden olmaları, yaptıkları hususlar için hiç bir şeyi değiştirmez...
Eğer, İslâmın doğuşundan itibaren müslümanlar için yapılan düşmanlıkları incelemiş olursak, en şiddetli düşmanlığın yahudilerden geldiğini görürüz... Dün olduğu gibi, bugün de aynı ölçüde ve şiddette yahudilerin müslümanlara karşı olan düşmanlıkları sürmektedir. Medine'de bağlayan bu düşmanlık savaşı, tam on dört yüz yıldır devam edip gelmektedir. İslâm'a, İslâm Peygamberine, Kur'an'a ve İslâm ümmetine en büyük iftirayı yahudiler yapmıştır. Bugün de yahudiler, İslâm ve müslümanlara karsı acık ve kesin olarak bu düşmanlıklarını ilân etmiş bulunmaktadır. Bugün, yeryüzünde yahudinin en büyük düşmanı müslümanlardır. Müslümanın da en büyük düşmanı yahudidir. Yahudi, her fırsatta bu düşmanlığını açığa vurmakta ve müslümanlara karşı açıkça meydan okumaktadır. (İsrail askerleri 1967 tarihinde Kudüs'e girdikleri zaman, zafer sarhoşluğu ile İslâm'a, islâm peygamberine ve bütün müslümanlara olan kin ve düşmanlıklarını kusarak şöyle bağırdılar: "Muhammed, şimdi öldü ve bize geride müslüman kızlarını bıraktı...")
Bilindiği gibi, İslâm dini daima barıştan yanadır. Barışı sever. Gerekli kalmadıkça savaşa razı olmaz. İslâm dininde, çözüm için önce barış yolu aranır. İslâm dininin temel esasları, bu barış ortamında yayılmaya başlanır. Kur'an-ı Kerimde de bu usul ve esas emredilmiştir. Bu yüzden peygamber efendimiz (S.A.V.) Medine'ye göç ettikleri zaman, ilk olarak yahudiler ile bir antlaşma imzaladı, Yahudilerle birlikte Medine'de barış içinde yaşayacaklarına dair karşılıklı olarak birbirlerine söz verdiler. Bu antlaşma ve sözleşmeden sonra Peygamber efendimiz (S.A.V.) yahudileri İslama çağırdı. İslâm'ın ve Kur'an'ın, Hz. Musa'ya Yüce Allah'tan hak kitap olarak indirilen Tevrat'ı kabul ettiğini ve onun doğruluğunu tastık ettiğini söyledi. Hz. Musa ve Hz. İsa'nın geleceğini haber verip müjdeledikleri son peygamberin, kendisi olduğunu ve bu yüzden de kendisine iman etmeleri gerektiğini buyurdu.
Fakat Yahudiler, geçmişte bütün hak peygamberlere karşı yaptıkları isyan ve azgınlığın aynısını, Peygamber (S.A.V.) in bu çağrısına karşı da gösterdiler. Yalan beyân ve iftiralarda bulundular. Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Ey Muhammed! And olsun ki, sana apaçık âyetler indirdik. Onlan ancak, doğru yoldan çıkmış olanlar inkâr eder. Onlar, her zaman bir antlaşmada bulunmuşlarsa, içlerinden bir takımı onu bozmamış mıdır? Fakat, onların çoğu zaten inanmazlar. Ellerinde olanı (Tevrat ve incil'i) doğrulayan bir peygamber, Allah katından onlara gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına attılar..." (Bakara sûresi, âyet: 99-101.)
Yahudiler, İslâm'a ve İslâm peygamberine karşı düşmanlık ilân ettiler. İslâm'ı ve İslâm peygamberini ortadan kaldırmak için her türlü çareyi baş vurdular. Müşrikleri kışkırttılar ve onlara her türlü yardım ve desteği sağladılar. Fakat, Yüce Allah Evs ve Hazrec kabilelerinden büyük bir İslâm kitlesini ihsan buyurarak, yahudilerin bütün saldırılarını ve hilelerini etkisiz hale getirdi. Yahudiler, bu iman ve islâm ordusundan oluşan yüce safı, bir türlü yarıp hedeflerine ulaşamadılar. Hak peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) in ümmeti ve önderliği karşısında daima yenildiler. Bir türlü, gaye ve emellerini gerçekleştirme fırsatını bulamadılar...
Yahudiler, gerek Babil (Yahudiler. milattan önce yaklaşık 2000 yılları arasında tarih sahnesinde görünmüş ve daha sonraları Babil'e sürgün edilmişlerdir. Mısır'da köle olarak bulundukları tarih ise milattan önce 1600 yıllarıdır. Yahudinin tarihi için kitabın başında verdiğimiz bölüme bakınız.
) sürgününde ve gerekse Mısır ve Roma'da bulundukları kölelik devirlerinde, her türlü hile ve desise yollarına alıştılar. Bu devirde, nesilden nesile anlatılan hileleri metotlaştırıp, siyasî hayatlarında sistem haline getirdiler. Öğrenmiş oldukları hile ve desise yollarını, böylece, çağlar boyu birbirlerine aktara geldiler...
İslâm'a karşı yahudiler, ilk günde yenilgiye uğradılar. Fakat, İslâm dini, zamanla bütün dünyaya yayıldı. Devletinin sınırlan genişledi. Bütün dünyada sadece, ondan söz edilmeye başlandı. Bu yayılma ve genişleme tarihi boyunca, bir çok millet ve devlet onu tanımaya ve kabul etmeye başladı. Yahudiler, bunu çekemediler. Tarih boyunca, bir çok deneylerle öğrenmiş oldukları bütün hile ve desiseleri, islâm'a karşı kullandılar. Bu savaş için maddi ve manevi bütün güçleri seferber kıldılar. En sonunda Hıristiyan Devletlerini, haçlı ordular hazırlayarak islâm dünyası üzerine saldırmaları için ikna ettiler. Onlara maddi imkânlar sağladılar. İsrail Devletini, yeniden kurmak için uzun plânlar peşinde koştular...
İslâmın ilk doğuş günlerinde de yahudiler, Arap yarımadasının müşriklerini, kabile kabile gezip islâm aleyhinde kışkırttılar. Müslümanların aleyhinde akıl almaz iftiralarda bulundular, onlarla alay ettiler ve müşriklerin onlara saldırıda bulunmasını sağladılar. Kur'an-ı Kerimde, buna işaret edilerek şöyle buyurulmaktadır:
"Kendilerine kitap verilmiş olanların, puta ve şeytana inanıp, inkâr edenlere: "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar" dediklerini görmedin mi?" ( Nisa sûresi, âyet: 21.)
Hakkın ve islâm'ın üstün gelmesi ile yahudiler, mücadele ve savaşma alanlarının yönünü değiştirdiler. Direk olarak islâm ile baş edemeyeceklerini anlayınca, bu sefer de yeni müslüman olanların kalbini çelmeye, onlara yanlış bilgiler öğretmeye, müslümanların saflarını içten bölüp parçalamaya başladılar. Müslümanları, birbirine düşürdüler, İslâm toplumunun arasına fitne soktular. Daha sonraki tarihlerde Hıristiyan Misyonerleri'nin gösterdiği faaliyetleri de kendi emelleri doğrultusunda kullandılar. Yukarda da işaret ettiğimiz gibi, Haçlı Ordularını, İslâm dünyasına saldırmalarını sağladılar, İslâm dünyasında, kendilerine bir sürü hizmetçi yetiştirdiler. Bunlar vasıtası ile bir çok isler başardılar. Sahte ve hain kahramanlar türettiler. Böylece, Misyonerler ve Siyonistler elele vererek İslâm dünyasını yıkmaya, bölüp parçalamaya çalıştılar. İslâm dininin temel esaslarını, bir daha dirilmemek ve anılmamak üzere kökünden söküp atmaya çabaladılar.
Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, İslâm tarihinin ilk gününden başlayarak günümüze gelinceye kadar Kur'an-ı Kerimin şu ayeti: "Ey Muhammed! İnsanlar arasında inananlara, en şiddetli düşman olarak yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun..." (Mâide sûresi, âyet: 82.) her zaman geçerliliğini korumuştur.
Eğer söylediklerimizi özetleyecek olursak, yahudinin İslam ve müslümanlara karşı olan düşmanlığını şöylece sıralamamız gerekecektir: Medine'de, yeni doğmakta olan İslâm devletine karşı, putperest Arap kabilelerini ve Mekke'li müşrikleri kışkırtan yahudilerdir. Beni Kaynukâ, Beni Kureyza ve Beni Nudayr kabilelerini (Beni Kaynukâ. Beni Kureyza ve Beni Nudayr adlı kabileler, Medine'de bulunan Yahudi kabileleridir. Müslümanlar bu üç kabile ile ayrı ayrı savaşmışlardır.) bir araya toplayıp İslama karşı bir güç meydana getirmeye çalışan yahudidir.
Müslümanlar arasında fitne ve bozgunculuk hareketini çıkaran, dedi kodularla müslümanları birbirine düşüren ve Hz. Osman (R.A.) ın şehit edilmesine sebep olan Yahudidir.
Peygamber (S.A.V.) in siyer ve hadislerinde yalan ve iftiralı rivayetler uyduran Yahudidir.
Koca Osmanlı Devletini parçalayan, milliyetçi ve ırkçı hareketlerin ardında sinsi emellerini gerçekleştirmeye çalışan. Sultan Abdülhamit Han hazretlerini tahttan indiren ve İslâm halifeliğini sona, erdiren Yahudidir.
Yeryüzünün her bölge ve ülkesinde, İslâm'a karşı savaşan güçlerin arkasında yahudi vardır. Müslümanlara karşı başlatılan savaşları her yerde destekleyen, para .ve silâh yardımında bulunan Yahudidir.
Materyalizm felsefesini kuran, maddeyi ilâhlaştıran Yahudidir. Cinsi arzuların serbest olmasını isteyen, seksi teşvik eden ve cinsi arzunun hayatın temeli olduğunu savunan Yahudidir. Aile hayatını yıkan ve sosyal ilişkileri bozan Yahudidir... (Bu üç ayrı felsefe ekolünü kuran, yahudi asıllı kimselerdir. Bu üç yahudinin isimleri sırayla şöyledir:
1 - Karl Marks.
2 - Fruit.
3 - Dricham,
Daha sonraki çağda ise. din ve ahlâk kurallarını bozmaya çalışan yahudi asıllı Can Pul Clarther'dir.)
Müşriklerin, putperestlerin ve ateşperestlerin İslâm ile olan savaşları pek uzun sürmedi. Bu savaşların hepsi, toplu olarak yirmi yılı geçmez. Bu savaşlar müslümanlar için yahudilerle yapılan savaşlar kadar pek fazla zararlı da olmamıştır. Hindistan'da ineğe tapanların müslümanlara yaptıkları zulüm ve haksızlık, Dünya Siyonizminin müslümanların başına ördüğü zulüm ve haksızlık ağının yanında hiç denilecek kadar azdır. İslâm ülkelerinde müslümanların başına Marksizmi musallat kılan da Yahudi değil midir?
Kur'an-ı Kerimde, İsrail Oğulları ile ilgili olarak verilen ayrıntılı bilgilerin bir çok hikmetleri vardır. Boş yere Kur'an-ı Kerim, bu kadar uzun ve geniş olarak İsrail Oğullarından söz etmemektedir. Kur'an-ı Kerimde, İsrail Oğullan ile ilgili verilen ayrıntılı ve geniş bilginin hikmetlerini, şöylece sıralayabiliriz:
1 - Medine'de ve Arap Yarımadasında, İslâmın çağırısına karşı çıkanların, fitne ve bozgunculuk hareketiyle İslâmın yayılmasına engel olmaya çalışanların, münafıktan koruyan ve kullananların Yahudi olması.
Bu yüzden yüce Allah, Kur'an-ı Kerimde, israil Oğullarından, tarihlerinden, çektikleri çileden, başlarına gelen olaylardan ve bunlardan ders almadan daima hak peygamberlere karşı yaptıkları isyandan uzun uzun söz etmekte ve müslümanlarla savaşanların kimlikleri hakkında geniş ayrıntılı bilgi vermektedir. Bunların, daha önce hak peygamberlere karşı takındıkları tavırları, haksızlıkları, hile ve desiseleri de bu gaye ile birer birer açıklamaktadır.
Yüce Allah'ın bildirdiği hak dini inkâr eden ve gönderdiği bütün hak peygamberlere karşı savaşan bu milletin, müslüman topluluğu tarafından da iyi tanınması ve ona göre tedbirli davranmaları için her şey Kur'an-ı Kerimde, açık açık bildirilmiştir.
2 - İsrail Oğullan, son din olan Islâmdan önce, kendilerine kitap verilen hak dinin mensubu olanlardan olması dolayısıyla Kur'an-ı Kerimde, onlardan söz edilmiş ve onların dinlerinin esaslarını kendi elleriyle nasıl değiştirdiklerini anlatmış ve müslümanların da böyle yanlış bir yola sapmamaları için uyanda bulunmuştur. Hak ve doğru yoldan ayrılmakla, din ve ahlâk esaslarından uzaklaşmakla Yahudilerin başına gelen uzun yıllardaki felâketlerden ders alınması konusunda,
İsrail oğullarının başına gelen olaylar, Kur'an-ı Kerimin bir çok sûrelerinde, birer birer açıklanmıştır.
3 - İslâm dini son dindir. Ondan sonra hiç bir din gelecek değildir. Hak din olarak kıyamet gününe kadar sadece, onun hükmü geçerli olacaktır, insanlık, bu zaman zarfında onu yaşamak ve ona yürekten inanmak zorundadır. Onu, her devirde yaşamak ve inkarcılara karşı savunmak için Hz. Musa'nın, Hz. isa'nın ve diğer hak peygamberin mucize ve mücadelelerinden Kur'ân-ı Kerimde, uzun uzun söz edilmiştir. Bilindiği gibi İsrail oğullarının tarihi, hayli eskidir.Bunların tarihinde, geçen olaylardan kazanılan bir çok tecrübeler vardır. Bunların bilinmesinde hiç şüphesiz, sayılamayacak kadar pek çok faydalar vardır...
Kur'an-ı Kerimin ve tarihin ışığında yaptığımız bu açıklamalardan sonra, siz değerli okuyucularımıza diyoruz ki; yahudi ile olan savaşımız dün olduğu gibi bugün de bütün şiddetiyle devam etmektedir. Yarın da aynı şiddetle devam edecektir. Çünkü yahudiler, İslâm dinini yeryüzünden silmedikçe, bu savaşlarına aralıksız olarak devam edeceklerdir. Onlar, her yerde müslümanlan yenilgiye uğrattıkları ve dinlerinde- uzaklaştırmayı başardıkları halde, gene de İslâm'a karşı olan savaşlarını bütün güçleriyle sürdürmektedirler. Bu hususta, milletler arası hile ve desiselere başvurmakta ve müslümanların aleyhinde kararlar çıkarmaktadır. ( Yahudinln, tek korkusu İslâmdır. İslâm'ın yeniden dirilmesidir. Yahudinin, gece ve gündüz olarak savaştığı tek düşman İslâmdır. Yahudi için komünizm ve başka batıl inançların yayılması hiç bir anlam taşımaz ve önemli bir tehlike teşkil etmez. Onun için tek tehlike, İslâm'ın uyanmasıdır. Bu yüzden yahudi, İslam'ın uyanmaması için ne gerekli ise yapmaktadır...)
İsrail, kendi devletini kurduklarım ilân ettikten sonra, İslama ve İslâm ülkelerine saldırı ve düşmanlıklarını daha da hızlandırmaktadır. Devletinin sınırlarını genişletmek için yeni plânlar peşinde koşmaktadır. Onun bu emel ve ihtiraslarının sonu gelmez...
Ancak, müslüman olarak şuna inanıyoruz ki, yahudi devletinin sonu mutlaka gelecektir. Onun kurduğu devlet, zulüm ve diktatörlük üzere düzenlemeye çalıştığı egemenlik, pek yakında yıkılacaktır. Kur'an-ı Kerimin İsrâ sûrsinde, bu hususta inananlara müjdeler vardır...
Yahudiler, Filistin toprakları üzerinde, tarih boyunca bir çok devlet kurmuştur. Yeryüzünün egemenliğini ellerine geçirmeye çalışmış, hile, fitne ve bozgunculuk hareketleriyle de bütün dünyanın huzurunu kaçırmış ve bu yüzden de yüce Allah'ın gönderdiği güçlü kullan vasıtası ile de yenilgiye uğramıştır. Kurdukları devlet ve egemenliği yıkılmış, Filistin'in temiz topraklan üzerinden uzaklaştırılmışlardır. Bütün dünya insanları içki yaktıkları kin, düşmanlık ve savaş ateşi böylece söndürülmüştür. Tarihin akışı içinde bu olay ve bu sonuç, daima bu şekilde devam edip günümüze kadar gelmiştir. Yahudiler için bu azap ve yıkılış, yüce Allah'ın değişmeyen bir kanunu haline gelmiştir. Ezelî kanunun hikmeti, daima bu şekilde tecelli etmiştir.
Bugün yahudi, gene Filistin topraklan üzerinde yeni bir devlet kurduğunu ilân etmiştir. Dünyanın bir çok ülke ve bölgesinde bulunan yahudiler, bu devlete güç katmak için Filistin topraklarına göç etmekte ve burada yerleşme merkezleri yapmaktadırlar. Bütün dünya insanlarının gözleri önünde, bu topraklar üzerinde çağlar boyu yaşayan ve bu toprakların asıl sahibi olan Filistin müslüman halkını, haksız olarak bu topraklardan çıkarıp sürmektedir. Böylece bugün, bilfiil olarak yahudi ile müslümanın savaşı başlamış bulunmaktadır. Eğer müslümanlar, bu savaşta bir an önce üstün çıkmak istiyorlarsa, Kur'an-ı Kerimde İsrail oğulları ile ilgili verileri bilgileri çok iyi anlamaları gerekir. Bu bilgilerin ışığında hareket ettikleri zaman, üstün gelmelerinin an ve saatinin pek yakın olduğunu bilsinler.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) in Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya Miraç gecesinde hareket etmesi ve bu olayın Kur'an-ı Kerimde müstakil bir sûrede (İsrâ sûresinde) anlatılması, hikmetsiz ve anlamsız değildir. Peygamber efendimiz (S.A.V.) in bu yolculuğu, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in dinleri ile İslâmın temel inançları arasını, Kâ'be ile Kudüs'ün arasını birleştirmek içindi. Müslümanların bu mukaddes emanetlerinin sahibi olduğunu ilân etmek içindi.
Ne yazık ki, bu mukaddes tcprakların sahibi ve vârisi olan müslümanlar, bu gün yahudinin zâlim elleriyle Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı ellerine geçirmek ve burada yeniden egemenlik sürdürmek için çaba sarf etmekte ve müslümanlara karşı savaş ilân etmektedir. Bu savaş, devam edecektir. Akıl almaz siyasî dolaplarını tekrar çevirecek, hile ve desiselere baş vuracak ve yer yüzünü yeniden bozgunluğa döndürecektir. En sonunda yahudinin bu yeni devleti, güçlü ve inançlı bir ordu vasıtası ile yıkılıp gidecektir...
Bakınız, bu hususta Kur'an-ı Kerimde neler buyurulmaktadır:
"Kitapta İsrailoğullarına: "Doğrusu, yeryüzünde iki kere bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz" diye bildirdik. Bu ikisinden birincisinin vakti gelince, üzerinize kullarımızdan pek güçlü olan kimseleri salacağız. Bu güçlü kullarımız, ülkenizde her köşeyi kontrolüne alacaklardır. Bu, mutlaka yerine gelecek bir vaaddir. Bunun ardından tekrar sizi, onlara üstün kılacağız. Mal ve evlâtlarla size yardım edecek ve sizin sayınızı çoğaltıp artıracağız. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük yaparsanız, o da gene kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzlerinizi karartarak kötülük yapmaları, önceden Mescid'e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri yıkmaları için onları tekrar üzerinize göndereceğiz." (İsrâ sûresi, âyet: 4-7.)
Yahudiler, tarihlerinde çok kere denemiş olarak Filistin'e girip yerleşmiş, fitne ve bozgunculukları dolayısı ile de çıkarılmışlardır. Onlara iki vaad verilmiştir. Birincisini; tarihin sayfalan arasında bir çok kere deneyerek kapatmışlardır. Allah'ın vaadi haktır. Onda, zerre kadar yalan ve şüphe yoktur. İkinci vaadi ise; - Allah'ın izni ile - müslümanların elleriyle gerçekleşecektir. Yahudilerin kurdukları her devlet ve egemenlik, fitne ve bozgunculuklarından dolayı mutlaka yıkılacaktır. Kur'an-ı Kerimde bu hususta "Bu, mutlaka yerine gelecek bir vaaddir." (İsra sûresi, âyet: 5.) diye işaret edilmiştir.
İsrailoğulları, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya başladıkları zaman, hemen başlarına yüce Allah, vaad ettiği kullarını saldırmış ve onların bozgunculuklarına son vermiştir. Kur'an-ı Kerimde, buna da şu şekilde işaret edilmiştir: "Umulur ki, Rabbiniz size acır. Fakat, siz (bozgunculuğa) dönerseniz, biz de döneriz. Cehennemi inkarcılara bir zindan kılmışızdır." (İsra süresi, ayet: 8.)
Hz. Peygamber (S.A.V.) in devrinde bozgunculuk yaptılar, yüce Allah'tan ceza görüp Arap yarımadasından kovuldular. Son çağda tekrar bozgunculuk yapmaya başladılar, Hitler'in gazabına uğradılar ve gerekli cezalarını gördüler. Bugün, gene bozgunculuk hareketlerini yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Filistin toprakları üzerinde yerli müslüman halka, akıl almaz işkenceler yapmakta ve topluca soy kırımına yönelmektedirler. Hile ve desise plânlarını yeniden uygulamakta ve yeryüzünü bozguna çevirmektedirler. Yüce Allah, yakın bir zamanda, onların bu zulüm ve baskılarına son verecek, devlet ve egemenliklerini yıkacak olan kullarını, onların üzerine gönderecektir. Yüce Allah'ın vaadi haktır. Kur'an-ı Kerimde buyurulan vaadin vakti, mutlaka bir gün gelecektir. Bekleyenler, vaad edilen vaktin, pek yakın olduğunu göreceklerdir.
Yahudinin devleti, egemenliği, dünyada oluşturduğu güç, maddi üstünlüğü ve bu üstünlüğüne güvenerek savurduğu tehditler müslümanları asla korkutmamalıdır.. Yüce Allah'ın vaadına ve Kur'an-ı Kerimin âyetlerine samimi olarak inananlar, yahudinin savurduğu tehditlerden ürküp sinmezler. Cihâd emrini bırakıp köleliğe razı olmazlar. Bakınız yüce Allah, Kur'an-ı Kerimde yahudilere karşı yapılan savaş hakkında, müminlere cesaret yönünden nasıl müjde vermektedir:
"Ey Müminler! Onların (yahudilerin) yüreklerine korku salan Allah'tan çok sizlersiniz. (Yani; Yahudiler sizden korktuğu kadar Allah'tan korkmazlar.) Çünkü onlar, anlayışsız kimselerdir. Onlar, sizinle toplu olarak, ancak surlarla çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasında savaşmayı kabul ederler. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise şiddetlidir. Sen, onları birlik içinde olduklarını sanırsın. Oysa onların kalpleri, birbirlerinden ayrıdır." (Haşr sûresi, âyet: 13-14.)
Bazen dış görünüşler bizi aldatır. Yahudilerin ve münafıkların birbirlerine karşı gösterdikleri sadakat ve sevgiyi, onlar arasında bir büyük birlik ve beraberliğin meydanda oluştuğuna bakar ve yanılırız. Bu güce karşı koymanın ve bu birliği bozmanın zor olduğuna inanır ve böylece ümitsizliğe kapılırız, Oysa, yüce Allah Kur'an-ı Kerimde bize, onların bu dış görünüşlerine bakıp, onların birlik içinde olduğunu sanıp kanmamamızı istemekte ve onların kendi aralarında çıkar çekişmeleri dolayısı ile ayrılık içinde olduğunu haber vermektedir. Yüce Allah'ın verdiği bilgi ve haberler kesindir. Onlar ancak, perde arkasında müslümanlarla savaşmayı göze alabilirler. İslâm kitlesine karşı, göğüs göğüse çarpışacak yürekleri yoktur.
Onların, dıştan görünen üstünlüğü, dünyanın onları desteklemiş olarak görünmesi, onların bütün dünya insanlarıyla birlik, beraberlik, dostluk ve destek içinde olduğunu göstermez. Bu dış görünüş, sadece bir aldatmacadır. Bu sahte yüzün üzerinden çıkar perdesini attığınız zaman, işin iç yüzü ortaya çıkacak ve Siyonist dünyanın kendi aralarında çıkar ayrılığı içinde bulunduğunu açık ve kesin olarak göreceksiniz.
Müminler, bir daha dinlerinin temel esaslarına yeniden sarılıp, yüce Allah'ın vaadına kulak verdikleri vakit, zaferin kapıları onlar için yeniden açılacak ve düşmanlarına karşı - Allah'ın izniyle - üstün geleceklerdir. Çekişme ve didişme içinde bulunan yahudiye karşı, yüce Allah'ın yardım ve desteğine mazhar olacaklardır. Müslümanların iman cesaret, şabır ve sebat ile dünyada yenemeyeceği hiç bir zorluk yoktur. Allah'ın yardım ve desteği ile her zaman ve her yerde üstün olacaklar ve düşmanlarını yenilgiye uğratacaklardır...
Filistin'in mukaddes toprakları üzerinde bu son günlerde "Müslüman Kardeşler" topluluğunun fedaileri ile yahudilerin çarpışmalarında, bu ayetin verdiği haberin aynısı tecelli etmiştir. Edindiğimiz bilgilere göre, yahudiler bu fedailer topluluğu ile göğüs göğüse çarpışmaktan çekinmişlerdir. Ancak evlerinde, siperlerin arkasında ve duvarların ardında savaşabilmişlerdir. ("Müslüman Kardeşler"den bir topluluk, büyük şehit Hasan El-Bennâ'nın emriyle Filistin topraklarında 1948 yılında yahudiyle savaşmıştır. Bu konuda geniş bilgi için Prof. Kâmil Es-Şerif'in yazdığı "Filistin Savaşında Müslüman Kardeşler" adlı eserine bakınız.) En küçük bir saldırıya karşı bile dayanamayıp kaçmışlardır. Ancak, fedailer topluluğuna, Mısır'dan ve başka yerlerden yardım ve destek gelmediği için gereken, sonuç ve basarı - bütün olarak - elde edilememiştir. Müslüman kardeşlerin bu savaşta gösterdiği basarı, cesaret ve kahramanlık bütün dillerde destan olmuştur. Yüce Allah'ın Yahudiler hakkında buyurduğu bu âyetin hükmü, bir daha böylece ortaya çıkmış ve doğruluğu kesinleşmiştir



__________________
slm
Yukarı dön Göster orkunn's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orkunn
 
hanif72
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 23 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif72

PEKİ DOSTUM PEYGAMBERİMİZİN S.A.S İN ÖZ AMCASINDAN TUTUN DA TÜM ÇEVRESİ 12 KİŞİ HARİÇ 10 SENE BOYUNCA TÜRLÜ HAKARET ALAY EDERLERKEN KALP GÖZÜ AÇIK TABİİYETTEN GELEN MUSEVİ VE HIRISTİYANLAR AYETLERİ GÖZYAŞLARI İLE DİNLİYORLARDI BUNA NE DİYECEKSİN BİR KISIM SAMİMİ MUSEVİ İSLAM OLMA ŞEREFİNE KAVUŞTU ONLARA DA MI DÜŞMANLIK BESLEYELİM ALLAH DÜŞMANI KİM OLURSA OLSUN BİZİM DÜŞMANIMIZDIR BENCE BU BÖYLE KÜFÜR TEK MİLLETDİR DİNİ BAYRAĞI YOKTUR
Yukarı dön Göster hanif72's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif72
 
orkunn
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 15 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 29
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orkunn

hanif72 Yazdı:
yahudiyi Allah yaratamadımı? hepimiz Adem A.S çocukları değilmiyiz bu kin düşmanlık niye?

EVET İSKENDERİN MURİDİ EVET MEHDİ HALİFE İŞTE OMLARDA İNSAN AMA BUNLARDA İNSAN İSKENDERİN ANLATIĞI MUTLULUK İSKENDER KAVMİNE VE YAHUDİ KAVMİ İÇİNMİ

EY YAHUDİLERİN MEHDİSİ İŞTE BUDA İNSAN SENİN YAHUDİDE İNSAN VE SENDE İNSANSIN EY İSKENDER EY YAHUDİLERİN MUTLULUK MEHDİSİ BUNLARIN HESABINI SEN VE SENİN ZİHNİYETİNE SAHİP İNSANLAR  OLANLAR BİRGUN RABİMİN HUZURUNDA BUNLARIN HESABINI VERECEK

 

 

 

BU İNSANLAR YILARCA MEHDİ KURTARICI BEKLİYECEK MEHDİ GELECEK BU ZULUMU GÖRECEK BUDA İNSAN DİYECEK EVET AMA BUDA İNSAN SEN YOKSA YAHUDİLERİN MEHDİSİMİSİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



__________________
slm
Yukarı dön Göster orkunn's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orkunn
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats