HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: İblis nedir? Kur`an`da İblis Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

İBLİS NEDİR YA DA KİMDİR?


          www.istekuran.com 'dan alıntılanmıştır.


İblis`i tanımanın yolu  şeytanı tanımaktan geçer. İblis`i tanıtmadan evvel şeytan sözcüğünü Kur`an`a göre tanıtmak gerekmektedir. 

            

شيطان  Şeytan”, sözlük anlamı olarak “Hakk`tan uzak olan” demektir. Kavram olarak ise, “hakka ve akla aykırı hareket eden her türlü kişi, güç ve kurumun ortak ve karakteristik adı”dır.

            

Şeytanın kimler ve neler olabileceği, bunların özellikleri, nitelikleri, alâmet-i farikaları (ayırt edilecek özellikleri) Kur`an`da detaylı olarak mevcuttur. Kur`an`a göre şeytan:

            

-Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren,

-Kötülük, hayâsızlık ve Allah`a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden,

-Bizi fakirlikle korkutan,

-Bizi kuruntulara düşüren,

-Allah`ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,

-Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan,

-Bize vesvese verip kışkırtan, kafa bulandıran,

-Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,

-Bizi azdıran,

-İçki (uyuşturucu) ve kumarla, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,

-Allah`ı anmaktan ve O`na kulluk etmekten bizi geri durdurmak isteyen, kişiler ve güçlerdir.

 

Bu tanımlamalara göre şeytan, yakınımızda yaşayan, gördüğümüz, bildiğimiz birileri olabileceği gibi göremediğimiz ama içimizde hissettiğimiz birşeyler de olabilir.

Zaten Rabbimiz şeytanın insanlar ve görünmez güçler (enerjiden yaratılanlar: Aşağıdaki okuyacağınız Şeytan-i Racim (İblis) gibi) olduğunu bildirmiyor mu?

 

En`am; 112:Böylece, Her peygamber için, insan ve cin şeytanlarından düşmanlar kıldık. ......

 

Kur`an`da, yukarıda sıralanmış olan şeytanî özellikleri taşıyan insanlara “شيطان  şeytan” denmiştir. Meselâ Enfal suresinin 48. ayetinde geçen “شيطان  Şeytan” sözcüğü, o gün için Mekkelileri kışkırtan Beni kenâne kabilesi, Müdlic oğullarından Sürâka bin Mâlik bin Cu`şum için kullanılmıştır.

 

Enfal; 48: O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bu gün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah`tan da korkmaktayım” dedi. Allah sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

 

Tarih ve siyer kitapları incelenerek Bedir savaşının ayrıntıları dikkate alındığında görülmektedir ki, bu kişi tıpkı ayette belirtildiği gibi önce müşriklere cesaret ve destek vermiş, sonra da onları yüzüstü bırakmıştır.

            

Eski tefsirciler, bu ayette geçen “şeytan” sözcüğü ile Sürâka`nın kastedildiğini ama Bedir savaşındaki Sürâka`nın gerçek Sürâka olmayıp, Süraka kılığına girmiş şeytan olduğunu, dolayısıyla da Kur`an`ın aslında Sürâka kılığına girmiş “şeytan”ı işaret ettiğini söylerler. İddialarını dayandırdıkları delil ve gerekçe ise; gerçek Sürâka`nın savaşa gitmediği, hatta savaştan haberi bile olmadığı yolunda kendisinin yapmış olduğu açıklamadır. Tabi ki ileri sürülen bu iddia, delil ve gerekçe hiç inandırıcı değildir. Çünkü askerî bir otorite olan Sürâka`nın, o günkü Mekke`nin 300-400 hanelik nüfusu içinde yaşayıp, mehter takımına benzer grupların çaldığı cenk havalarını, şair kadınların herkesi hem tahrik eden hem de savaş havasına sokan gösterilerini duymaması ve savaştan habersiz olması mantık dışıdır.

 

Şeytanî özellikleri olan insanları “şeytan” olarak isimlendiren Kur`an`dan bir diğer örnek de Bakara suresinin 14. ayetidir:

 

Bakara; 14:Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, “iman ettik” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarındaysa “Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.” derler.

 

Bu ayette söz konusu edilen şeytanlar da, münafıkların (ikiyüzlülerin) akıl hocaları olan insanlardır.

 

Bir diğer örnek de Âl-i Imran suresinin 175. Ayetinde geçen “şeytan” ifadesidir ki, klâsik tefsirlere(!) baktığınız zaman bunun Nuaym İbn Mes`ud adında bir kâfir olduğunu okursunuz.

 

            

Şeytan-ı Racim

 

            

Pek çok kimse “şeytan” ile “الشّيطان الرّجيم  şeytan-ı racim”i birbirine karıştırmakta ve ikisinin de aynı olduğunu düşünmektedir.

 

Bize göre ise “Şeytan-ı Racim”; genel olarak şeytan adı altında toplanan özelliklerden ayrı başka özellikler de gösteren özel bir şeytan (!) sıfatıdır.

 

Bu özelliği sebebiyle de Kur`an`ın kendisine verdiği özel isim; “ابليس  İblis”tir. Başka bir türlü ifadeyle İblis şeytanlık yaptığından ötürü Rabbimiz ona “Şeytan-ı Racim (kovulmuş şeytan)” adını takmıştır.

 

Hicr suresi ayet 34; Sad suresi ayet 77; Tekvir suresi ayet 25 ve Nahl suresi ayet 98`e bakabilirsiniz.

            

Kur`an nasıl ki şeytanî özellikler gösteren insanları “şeytan” diye nitelemişse, aynı şeytanî özellikleri gösterdiği için bazı ayetlerde (Bakara; 36,  A`râf; 14, 15, İsra; 64) İblis`i de “şeytan” olarak nitelemiş, fakat Bakara; 34,  A`râf; 11-27,  Hicr; 28-44,  İsra; 61-65,  Kehf; 50,  Ta Ha; 116-123, Sad; 71-85, Şuara; 94,95, Sebe; 15-21 gibi bir çok ayette de İblis`ten bahsederken özel ismi ile bahsetmiştir.

İblis boyun eğmeyişi, itaat etmeyişi ve inatçı oluşu nedeniyle de Saffat suresinin 7. Ayetinde “شيطان مارد  Şeytan-ı Marid” olarak nitelenmiştir.

 

            

Racim:

            

رجيم  Racim” sözcüğünün mastarı “رجم  recm” olup, bu sözcüğün ilk anlamı; “قتل  öldürmek” demektir. Öldürmeye “recm” denmesinin sebebi, Arapların öldürecekleri kimseyi taşlamak suretiyle öldürmeleridir. Sonradan her öldürme işine “recm” denilir olmuştur. Kur`an`da yeri olmamasına rağmen zina suçlularına verilen cezanın adı da buradan gelir.

            

“Recm” ve türevleri Kur`an`da 14 kez yer almasına rağmen hiçbir yerde bu anlamda kullanılmamıştır.

            

“Öldürmek” anlamı dışında “recm” sözcüğü şu anlamlarda da kullanılır olmuştur: “taş atmak”, “lânet etmek”, “sövmek, yermek”, “hicran”, “tart etmek, kovmak”, “zann ve zanna dayalı söz söylemek” (Lisan ül Arab Cilt 4 s.90).

            

Şeytan için bu anlamların hepsi uygun görülerek ism-i mef`ul anlamıyla “taşlanmış şeytan”, “lânetlenmiş şeytan”, “kovulmuş şeytan”, “sövülmüş şeytan” …” denilmiştir.

            

Bize göre ise, konumuz itibariyle şeytanı tanımlayan en uygun ifade; “zan ve zanna dayalı söz” anlamından hareketle, sözcüğün ism-i fail anlamıyla kullanılması sonucu ortaya çıkan; “katil şeytan, aslı astarı olmayan söz söyleyen şeytan, karanlığa taş atan şeytan, kafadan atan şeytan, palavracı şeytan” ifadeleridir.

 

            

Marid:
  

 “مارد  Marid” sözcüğü; “azgın, inat ve isyanda benzerlerinden çok ileri giden, karşı çıkan” demektir. Bu sözcüğün mübalâğa kalıbı olan “مريد  merid” sözcüğü, “şeytan-ı merid” olarak Hacc suresinin 3. ve Nisa suresinin 117. ayetlerinde, geçmiş zaman kipiyle de “ مردوا على النّفاق  mered-u alennifakı (münafıklık üzerine inatlarını sürdürdüler)” şeklinde Tövbe suresinin 101. ayetinde yer alır. “Marid” sözcüğünün mastarı olan “مرد  merd” sözcüğünün türevleri, sözcüğün öz anlamı ekseninde farklı kalıplarda bir çok değişik anlam kazanmıştır. Bunlardan en önemlisi, “معرّى  soymak, soyunmuşluk” anlamıdır. Araplar, yapraktan soyunmuş (yaprağı olmayan) ağaca  “شجر امرد  şecerün emred”, bitki bitmeyen kumluklara “رملة مرداء remletin merdai”, köseye (sakalı bitmeyen kimseye) de “امرد  emred” derler. Detay Lisan ül Arab cilt 8, s. 247-250`de mevcuttur.              

تمرّد  Temerrüt (uzun bir süre inat etme)” sözcüğü de aynı kökten türemedir.

 

“Marid” sözcüğü, “soymak, soyunmuşluk, çıplaklık” anlamıyla değerlendirildiğinde “şeytan-ı marid”; ism-i mef`ul anlamıyla “hayırlardan, güzelliklerden soyunmuş şeytan”; ism-i fail anlamıyla “hayırlardan, güzelliklerden soyan şeytan” demek olur. Bu anlam, A`râf suresinin 27. ayetinde farklı bir üslûp ile kullanılmıştır.

            

“Marid” sözcüğü ile İblis`e (düşünce yetisi) yakıştırılan “inat ve isyanda çok ileri gitme” sıfatı, Kur`an`da anlatılan olaylardaki İblis`in (Şeytan-ı Racim`in) davranışları ile birebir örtüşmektedir. “İblis`e, Âdem`e secde et (Âdem`e boyun eğ)” denildiğinde secde etmeyerek isyan etmiş, kendisine yapma denileni yapmış, yap denileni yapmamış, Âdem`i yaklaşılması yasaklanan ağaca yaklaştırmıştır.

 

ابليس  İblis” sözcüğünün anlamı; “hayırdan son derece ümitsiz olan, Allah`ın rahmetinden umudunu kesen” demektir. Araştırmacılar bu sözcüğün aynı “Âdem” sözcüğü gibi Arapça olmadığını, Arapça`ya başka dillerden geçtiğini belirtmişler ve Yunanca “Diabolos” sözcüğünün değişmiş hâli olduğunu ileri sürmüşlerdir.

            

“İblis nedir?” sorusuna eski düşünürlerin bir çoğu; İblis`in asıl adının Azâzil olduğu, meleklerin ileri gelenlerinden biri iken Âdem`e secde etmediği için Allah`ın rahmetinden uzaklaştırıldığı şeklinde bir açıklama getirmişlerdir.

            

Şimdi Kur`an ayetleri doğrultusunda İblis`i anlamaya çalışalım.

 

İblis`in özellikleri:

 

a) İblis cinlerdendir.

 

Kehf; 50:Hani biz meleklere, “Âdem`e secde edin” demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin

düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!”

 

الجنّ  Cinn” sözcüğü, “kapalı, gözükmez varlık ve güç” demektir.  

            

b) İblis, ateşten yaratılmıştır.

 

A`raf; 12:(Allah) Buyurdu ki: “Sana  emrettiğimde secde etmeni ne engelledi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım.. “Beni

ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın”.”

 

Ayetlerde İblis`in yaratıldığı “النّار  ateş” ise, günümüzde “enerji” olarak isimlendirilen “güç”e karşılık gelmektedir. Adem`in yaratıldığı تراب  toprak, طين balçık da “madde” diye adlandırılan varlığa karşılık gelmektedir. Bilindiği gibi “ateş” Pythagoras tarafından ortaya atılan kurama göre, evreni oluşturan dört ana maddeden (hava, su, toprak, ateş) birisidir ve günümüzdeki “enerji” kavramı ile örtüşmektedir. Bir başka ifade ile “ateş”, Kur`an`ın indiği dönemdeki insanlar için, bilinmezleri de temsil eden bir ilk maddedir. Çünkü insanlar havayı solumakta, suyu içmekte, toprağı işlemektedirler ama yıldırım ve şimşeğin ateşini yakından tanımamaktadırlar.

Dolayısıyla Kur`an`da İblis`in yaratıldığı “şey”in “ateş” olarak açıklanması, konuya bugünkü bilgiler ışığı altında bakanlar tarafından yadırganmamalıdır.

 

            

c) İblis, insanların sudûrundadır (göğüslerdedir; beyinlerindedir, zihinlerindedir).

 

Nass; 4, 5:Hannasın kötü fısıltılarının şerrinden,Ki o, insanların göğüslerinde vesvese verir.

 

            

d)  İblis vesvese verir.

 

Ta Ha; 120:Derken şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacı ve  eskimez/çökmez mülk/saltanat için rehberlik edeyim mi?

 

A`raf; 20:Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan çirkinliklerini ortaya çıkarmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi ki: “Rabbiniz sizi ancak, iki melek olmayasınız yahut sürekli kalmayasınız diye şu ağaçtan uzak tuttu.”

 

Kaf; 16: Ve hiç kuşkusuz, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne

vesvese verdiğini Biz biliriz. Ve Biz ona şah damarından

daha yakınız.”

 

وسوسة Vesvese: “Gizli bir sesle, fısıltı ile düşünce aşılamak, bir işe, eyleme yöneltmek” demektir.

 

İblis`in yani Şeytan-ı Racim`in neler fısıldayacağını, neleri gizlice telkin edeceğini ise konuya girerken belirttiğimiz şeytanî karakterleri göz önüne alarak öğrenebilmek mümkündür.

 

e) İblis bir melektir.


Bakara 34; Hıcr 31; Ta Ha 116; Kehf 50:


Hani meleklere, “Âdem`e secde edin” demiştik de İblis müstesna hepsi secde etmişti. İblis dayatmıştı.”

 

İblis`in Âdem`e secde etmeyişini anlatan ayetlerde İblis`in meleklerin içinden istisna edildiğini görüyoruz.

            

“İstisna” terim olarak “Bir ismi istisna edatlarından biriyle cümledeki yargıdan çıkarmak” demektir. Arapça dil bilgisine göre şekil olarak üç çeşidi olmasına rağmen, anlam olarak istisna iki çeşittir.

            

Birincisi. Muttasıl istisnadır (müstesnanın müstesna minh cinsinden olduğu istisna).

            

İkincisi: “Munkatı istisna`dır” (müstesnanın müstesna minh cinsinden olmadığı istisna).

            

Melek, cinn ve şeytan kavramlarını özümseyememiş yorumcular ayette yapılmış istisnayı, munkatı istisna kabul edip İblis`i yani Şeytan-ı Racim`i melekten saymamışlardır.

 

Halbuki İblis’i konu alan Ta ha 116; Sad 73; Hicr 31`de “meleklerin hepsi, toplu halde” ifadeleri yer almaktadır.

 

Bu vurgular ayetteki istisna cümlesinin kesinlikle “Muttasıl istisna” olduğunu gösterir.

 

Bunun anlamı şudur; İblis diğer hemcinsleri gibi Âdem`e secde etmemiştir.

İblis, melek grubundan secde yargısında istisna edilmiştir. 

 

Öyleyse İblis kesin olarak melektir.

            

Bu noktada bir sorun ortaya çıkmaktadır: İblis, melektir tamam ama melek nedir? Çünkü bu yargı klâsik melek anlayışı çerçevesinde kesinlikle kabul edilemez.

 

                          

Melek:   

       

Arap dil bilimi uzmanları “ملك  melek” sözcüğünün kökeni ile ilgili altı tane farklı tespitte bulunurlar. Bu tespitlerin izahı, sayfalar dolusu açıklamaları gerektirir. Biz bunların en isabetlisi olan iki tespiti dikkate alacağız. Olayın geniş açıklamasını arzu edenler, Kitab-ül-Ayn, Tehzib, Camî, Keşşaf, Mecma`, Garaib, Lübâb, Rûh, El-Bahr-ül Muhît, Müfredat gibi kaynaklara başvurabilirler.

            

Birincisi: Melâike ve bunun tekili olan melek sözcükleri “ؤلوك  ülûk” kökünden türemiştir. Bu sözcük “elçi göndermek” anlamını taşımaktadır. Kelimenin aslı “مألك  me`lek” dir. İsm-i zaman, ism-i mekân ve mastardır. Dolayısıyla başındaki “م  mim(m)” ektir. Sonra elifle lâm yer değiştirmiş “ملئك  mel`ek” yapılmıştır. Allah`tan elçi anlamında isim olarak kullanılmaya başlayınca hemze terk veya tahfif yoluyla kalkmış sözcük “ملك  Melek” şeklini almıştır.

            

İkincisi: Başındaki “م mim(m)” kelimenin aslındandır, ek değildir. Kuvvet/yönetim gücü anlamındaki “ ملك  melk” kökünden türemiştir. Mülk, milk, malik ve melik sözcükleri bu kökten türemedirler. Anlamları da bu kök anlamına göredir.

 

Genellikle eski tefsirciler  birinci şıkkı tercih etseler  bizim tespitlerimize göre her iki kökten de türemiş ve ayrı kök ve ayrı anlamlarda kullanılmıştır. Yani bazı yerlerdeki “melâike” sözcüğü birinci şıktaki anlam kapsamına bazı yerlerde geçenler de ikinci şıktaki anlam kapsamına girmektedir. Bunların ne anlamda kullanıldıklarını pasaj içerisindeki söz akışından kolayca ayırt edebiliriz.

            

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda anlaşılıyor ki “ ملك melek”, “Kuvvet, yönetim gücü, elçi ve haber verici” demektir.

 

Kur`an`ı iyi anlayıp dini doğru yaşayabilmek için bu kavramın Kur`an`daki anlamlarını iyi bilmemiz gerekmektedir.

 

            

Görüldüğü üzere melek sözcüğü iki farklı anlamlı kökten gelebilmektedir.

 

Buna göre “ülûk” kökünden anlamına göre “elçiler (haberciler)”;

“melk” kökünden anlamına göre ise “yönetim güçleri” anlamına gelmektedir.

 

Ne yazık ki bu ayırım yapılmadan Kur`an`daki “melek, melâike” sözcüklerinin hepsi aynı anlamda kabul edilmiştir.

 

Halbuki konu akışı çerçevesinde bu ayırım yapılabilir. Yapılmalıdır da. Zira konu içerisinde bunlar farklı farklı anlamlar içermektedir.

            

Bizim konumuzu ilgilendiren yani Âdem`e secde eden (boyun eğen) melekler ve secde etmeyen melek (İblis) konusundaki ayetlerde geçen “ملائكة  melâike” sözcüğü “melk” kökünden türemedir ve anlamı “güçler” demektir.

 

            

f) İblis, Âdem`e (insana) secde etmez (boyun eğmez, kontrole girmez).

 

İlgili ayetleri biliyorsunuz. Burada tekrarlama gereği duymuyoruz.

Ancak özellikle şu ayrıntılar gözden kaçırılmamalıdır.

 

İblis Rabbine boyun eğer, O`na yalvarır ondan dileklerde bulunur.

Konu ettiğimiz ayetlerin pasajlarını bütün olarak okursanız bunları görürsünüz.

 

            

g) İblis insan var oldukça vardır, insandan başka bir varlıkla ilişkisi yoktur..

 

Sad; 79-81:(İblis) Dedi ki: “Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver.”(Allah) Buyurdu ki: “Peki, süre verilenlerdensin.O bilinen vaktin gününe kadar.”

 

A`raf; 14, 15:   (İblis) Dedi ki: “İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver.”(Allah) Buyurdu ki: “Süre

verilenlerdensin.”

 

Ve benzeri ayetler.

 

Şimdi düşünelim bakalım Kur`an`a dayalı bu ipuçlarını değerlendirirsek hangi yargıya varırız?

            

Yani, Gözükmeyen, insanların içinde (beyinlerinde) bulunan, sürekli vesevese veren, kıyamete kadar da bu işlevini sürdürecek olan, insandan başka bir varlıkla ilişkisi bulunmayan, insana boyun eğmeyen ve  enerjiden yaratılmış olan bu güç nedir?

 

Bu soruya herkesin (özellikle de psikolojiden az da olsa anlayanların) verebileceği tek cevap vardır. Bu nitelikli tek güç, insanın DÜŞÜNME YETİSİDİR. (Buna mutlaka bir ad koyun; ne koyabilirseniz.)

            

“Düşünce”, “Beynin dolaylı yaptığı bir tepkidir.” diye tanımlanır Psikoloji biliminde. Bu yeti canlılardan sadece insanda vardır. Diğer canlılarda yoktur.

            

Yukarıda sıraladığımız Kur`an kaynaklı İblis`e ait özellikleri tek tek insandaki “düşünme yetisi”ne uygulayabiliriz. Yani düşünme yetisi:

            

- Göze gözükmez,

- İnsanın zihninde sürekli vesvese verir,

- Sadece insana özgüdür, varlığı onun varlığına bağlıdır,

- İnsana secde etmez (insana boyun eğmez, insanın kontrolüne girmez),

- Enerjiden ibarettir (ateşten yaratılmıştır, madde halinde varlığı yoktur),

- Bir güçtür (melektir).

 

Ana Britannica`da “düşünce” maddesinin karşısında yazan şu sözleri dikkate almakta yarar vardır:

            

“Psikanalize göre, `birincil süreç düşüncesi` bilinç dışı ve sözcük ötesi bir süreçtir. Yani sözcüklerle simgeselleşmemiştir. Örneğin bir isteğin bir insanı baskı altında bırakması sözcüklere dökülemez. Bu düşünce türünde karşıtlar bir arada bulunabilir; böyle düşünce mantık kurallarına uymaz, zaman ve yer tanımaz, neden-sonuç bağıntısı taşımaz ve bütünüyle haz ilkesi doğrultusunda gerçeklikle bağıntısı olmayan bir biçimde gelişebilir. Oysa `ikincil süreç düşüncesi` gerçeklik ilkesine bağlı olarak dış nesnelerin gerçekliğini gözetir, söze dökülür, dil ve mantık kurallarına uyum gösterir.” (Cilt: 11 s: 20)

 

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki insan, kendisinde var olan akıl, irade, bellek, dikkat, merak, korku, düşünce gibi zihinsel melekleri (güçleri) arasında, sadece düşünce meleği (melekesi de denilebilir) üzerinde tam kontrole sahip değildir. Yani `birincil süreç düşüncesi` adı verilen düşünme; bilinç dışı, insanın kontrol edemediği bir melektir.

            

İşte, iğvalarından (dürtülerinden) Allah`a sığınmamız gereken  Şeytan-ı Racim (İblis) budur.

 

Aşağıdaki ayetleri tetkik edersenizde göreceksiniz ki Şeytan-ı Racim, insanın (bu insan peygamber de olsa) kendi içindedir.

 

Tekvir; 19-25:  kuşkusuz bu, değerli bir elçi sözüdür;güçlü, Arş`ın Sahibi`nin yanında çok itibarlı,itaat edilir, güvenilir.Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.Andolsun o, O`nu açık ufukta gördü.O gayb hakkında cimri de değildir.Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

 

Necm; 3, 4:O, hevadan konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahydir.

 

Hakka; 38-47:  Artık yok, yemin ederim gördüklerinize ve görmediklerinize!O (Kur`an), hiç şüphesiz şanlı bir elçinin sözüdür.Ve o, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz! Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. O, Bizim adımıza bazı lâflar uydurmaya kalkışsaydı, elbette Biz onu, o yüzden yemin (sağ el) ile yakalardık (kuvvetle tutar hınç alırdık)Sonra da onun iliğini (can damarını) keser atardık.O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.”

 

“Düşünme Yetisi”, İslâm`ın üzerinde hassasiyetle durduğu “Tefekkür” ile karıştırılmamalıdır. İkisi farklı şeylerdir.

 

“Fikr (Düşünce Yetisi” İslam`da kınanırken (Müddessir 18-25), tefekkür emredilir, zorunlu görev haline getirilir.


Bu açıklamalarımızdan dolayı zihinlerde İblis`in sayısıyla ilgili ve İblis`in yaratıldığı boyut hakkında soru işaretleri oluşacaktır. Onların giderilmesine gelince:


İblis ve Şeytan-ı Racim`i konu alan ayetler incelendiğinde ikisinin aynı şey olduğunu görürürüz.


Hatta İblis`e, Şeytan-ı Racim`den başka Şeytan-ı Marid ve Hannas yaftalarının da vurulduğuna şahit oluruz.


Her insanın bir İblisi vardır ve herkesinki birbirinden farklıdır. İblis yukarıdaki yapılan açıklamalarda gördüğünüz gibi, tedbir alınmazsa, şerrinden Allah`a sığınılmazsa insanı dünyada ve ahirette felakete sürükler. Aşağıdaki ayete baktığınızda görüyoruz ki insanı felakete sürükleyen bu güç uzakta değil insanın kendi boynunda asılıdır.


İsra; 13: “Ve her insanın boynuna kendi kuşunu  (ona kötülük

ettirten gücünü) bağladık. …..”


Şu ayette de Şeytan-ı Racim “كلّ Küll” kelimesiyle birlikte kullanılmış böylece, İblis`in yani Şeytan-ı Racim`in tek bir tane olmadığı açıklanmıştır.


Hicr; 17:  “Ve biz onu Şeytan-ı Racim`in hepsinden koruduk.”


Bir tek İblis`in ilk insandan son insana kadar yeryüzüne gelmiş, geçmiş ve gelecek herkesi etkilediğini kabul etmek İblis`e Allah`a ait nitelikleri vermek olur. Ki bu, bazı eski dinlerde iyilik ve kötülük tanrısı olarak ortaya çıkmış olan batıl inançlar doğrultusunda bir kabul olur.

 

İblis bizim yaşadığımız evrenin bir parçasıdır. Yani üç boyutlu âlemdendir. İnsanın ayrılmaz bir parçasıdır.


Aksi bir durum Allah`ın adaletine uygun düşmezdi. Kimse hissedemeyeceği, tedbir alamayacağı, başka bir boyuttan bir yaratık ile başa çıkma imkanına sahip değildir.


Böyle bir yaratığın insanlara musallat edilmesi adil bir davranış olmazdı. Hem de bu Sünnetüllah`a aykırı olurdu. Çünkü “Allah hiç kimseye gücünün üstünde yükümlülük vermez (Bakara; 233, 286; En`am; 252,  A`raf; 42, Mü`minun; 62, Talak; 7).”


Kâfirler kendilerine peygamber olarak bir melek gönderilmesini istemişler Rabbimiz de onların beklentilerine şöyle cevap vermiştir.


İsra; 95:  “De ki: “Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı,  biz de elbette, onlara gökten elçi olarak bir melek

indirirdik.”


Evet peygamberler bile insanlığa kendileriyle aynı boyuttaki varlıklardan gönderilmiştir. Zira farklı bir boyutun yaratığı ile iletişim söz konusu edilemez.


İblis`in yaratılmasında ve İblis`e kıyamete kadar süre verilmesinde birçok hikmet ve yarar vardır. İblise süre verilmesini konu eden âyetlere dikkat ederseniz İblis: 


“Beni azdırmanın karşılığında yemin ederim ki,

onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım.


Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım.


Birçoklarını şükreder bulamayacaksın.

 

Rabbim! Beni azdırmana (saptırmana) karşılık, kesinlikle ben yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım.


Yemin olsun, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, hükmüm altına alacağım.” 

demektedir.


Yani İblis; insanlara dünyayı sevdirecektir; ihtiraslar, tutkular oluşturacaktır.


Bu tutkular sayesinde de mücadele, yarışma, bir ötekinden üstün olma gayret ve çabaları artacaktır.


Hayatın Allah`ın koyduğu ölçülere uygun sürmesi ve insanların sınanması için böyle alternatif bir gücün, enerjinin insanın içinde olması lâzımdır.


İnsan bu güç (enerji) sayesinde seçici olacaktır. Robotluktan kurtulacaktır. Yani bu güç sayesinde dilerse imanı ve taatı, dilerse küfür ve isyanı seçebilecektir.


Kişilerin İblis sayesindeki seçiciliği sonucunda Rabbimizin üstünlük ifade eden Kahhâr, Müntekîm, Adl, Dâll, Şedidü`l-ikâb, Serîul`-hisâb, Hâfid, Rafi`, Muizz, Müzill isim ve sıfatları, hıfz, afv, mağrifet, rahmet, günahları örtme ve bağışlama gibi yücelik sıfatları tecelli edecektir. Onun için İblis yaratılmış ve kendisine  böyle bir mehil verilmiştir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır

Sevgi,saygı ve muhabbetle. 

Allah'a emanet olunuz.

 

Kaynak: iste kuran


Yazının yer aldığı diğer link: http://www.hanifdostlar.com/forum_posts.asp?TID=3051&PN= 1&TPN=28



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

 Alıntı:

 "şeytanın istekleri;

-Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren,

-Kötülük, hayâsızlık ve Allah`a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden,

-Bizi fakirlikle korkutan,

-Bizi kuruntulara düşüren,

-Allah`ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,

-Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan,

-Bize vesvese verip kışkırtan, kafa bulandıran,

-Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,

-Bizi azdıran,

-İçki (uyuşturucu) ve kumarla, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,

-Allah`ı anmaktan ve O`na kulluk etmekten bizi geri durdurmak isteyen, kişiler ve güçlerdir."


“Düşünme Yetisi”, İslâm`ın üzerinde hassasiyetle durduğu “Tefekkür” ile karıştırılmamalıdır. İkisi farklı şeylerdir.???

 

“Fikr (Düşünce Yetisi” İslam`da kınanırken (Müddessir 18-25), tefekkür emredilir, zorunlu görev haline getirilir."?????
  
   Maalesef yukarıdaki düşünceye katılmıyorum.Düşünme ile tefekkür aynı şeylerdir ve insana mahsustur.Ancak akılcılık denilen şey ise karşı çıkılan o zaman eleştiri haklıdır.Çünkü akılcılık ilahi olanı dışlamak ve aklı tek otorite yapmak iken,selim akıl dediğimiz şey ise,vahiy olmadan hayatın anlamının kavranamayacağını benimseyen ve vahye teslim olan akıldır.




__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli İblissavar Kardeşim!

iblissavar Yazdı:

 Alıntı:

 

“Düşünme Yetisi”, İslâm`ın üzerinde hassasiyetle durduğu “Tefekkür” ile karıştırılmamalıdır. İkisi farklı şeylerdir.???

“Fikr (Düşünce Yetisi” İslam`da kınanırken (Müddessir 18-25), tefekkür emredilir, zorunlu görev haline getirilir."?????
  
   Maalesef yukarıdaki düşünceye katılmıyorum.Düşünme ile tefekkür aynı şeylerdir ve insana mahsustur.Ancak akılcılık denilen şey ise karşı çıkılan o zaman eleştiri haklıdır.Çünkü akılcılık ilahi olanı dışlamak ve aklı tek otorite yapmak iken,selim akıl dediğimiz şey ise,vahiy olmadan hayatın anlamının kavranamayacağını benimseyen ve vahye teslim olan akıldır.


Allah Razı olsun. Düşüncelerinizi bizlerle paylaştınız.

Konu dilden kaynaklanıyor diye düşünüyorum ki, bu ayrımı zaten yapmışşsınız:Ancak akılcılık denilen şey ise karşı çıkılan o zaman eleştiri haklıdır.Çünkü akılcılık ilahi olanı dışlamak ve aklı tek otorite yapmak iken,selim akıl dediğimiz şey ise,vahiy olmadan hayatın anlamının kavranamayacağını benimseyen ve vahye teslim olan akıldır.

fikr:Bilgiyi bilinene doğru sevk eden güç.

tefekkür:Bilgiyi bilinene doğru sevk eden gücün akli bakış açısına göre hareket etmesi.Allah'ın gönderdiklerinin denetiminde olması.

Örnekleyecek olursak; Atomun parçalanması ve bunun atom bombası olarak kullanılması gerçek bir düşüncenin ürünüdür. Ama asla birtefekkürün ürünü değildir. Çünkü insanlığın yokedilmesine yönelik bir düşüncedir.Çünkü akılcılık ilahi olanı dışlamak ve aklı tek otorite yapmak iken

Atomun parçalanmasının insanlığın hayrına yönelik işler için kullanılması ise yine gerçek bir düşünce ancak aynı zamanda bir tefekkürün ürünüdür.selim akıl dediğimiz şey ise,vahiy olmadan hayatın anlamının kavranamayacağını benimseyen ve vahye teslim olan akıldır.

Kusursuzluk sadece Allah'a özgüdür.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.


 

 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

selam dost1 abi inşallah iysindir,

 

Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. (MERYEM SURESİ / 68)

 

bu ayette onlar ve şeytanlar diye iki farklı bölükden bahsediliyor, insan ve şeytan ayrımı gibi,

 

iblis biizm can yönümüzde ise, cenente giren insaların bedenlerinde de olacaktır bu o zaman, peki iblis insanlarla birlikte cennete mi girecek ? Rabbimiz cennet ehlinin birbirlerine karşı duydukları bazı yanlış duyguları sökeceğini belirtiyor,

 

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (A'RAF SURESİ / 43)

 

ama aynı zamanda şeytanlarında insanlarla haşredeceğini de söylüyor,

aklımda bunlarla ilgili bir kaç düşünce var, iblis süre tanınanlardan ne zamana kadar,

Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı." (36)hicr,

o zaman tekrar dirilişten sonra insanların kalplerinde kin nasıl bulunuyor,?

ayrıca bu konu ile dolaylı yoldan alakalı bir konu ruh kavramı, bu konu ile ilgili çalışmanızı okudum, yalnız meryem validemize bir beşer kılığında beliren ruh ile ilgli düşüncenizi de paylaşımısınız,

 

bu arada bu güzel vesilenizden dolayı size teşekkür ederim, bu konu hakkında hamd olsun bir takım düşüncelere girdim fakat genel görüşümü yukada soduklarımı daha da netleştirince paylaşayım inşallah sizlerle, Allah'a emanet olun, tekrardan teşekkürler,

 

 

selam ile

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Aleyküm Selam! Değerli Malik bin nebi Kardeşim!

malik bin nebi Yazdı:

selam dost1 abi inşallah iysindir,

 

Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. (MERYEM SURESİ / 68)

 

bu ayette onlar ve şeytanlar diye iki farklı bölükden bahsediliyor, insan ve şeytan ayrımı gibi,

 

iblis biizm can yönümüzde ise, cenente giren insaların bedenlerinde de olacaktır bu o zaman, peki iblis insanlarla birlikte cennete mi girecek ? Rabbimiz cennet ehlinin birbirlerine karşı duydukları bazı yanlış duyguları sökeceğini belirtiyor,

 

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (A'RAF SURESİ / 43)

 

ama aynı zamanda şeytanlarında insanlarla haşredeceğini de söylüyor,

aklımda bunlarla ilgili bir kaç düşünce var, iblis süre tanınanlardan ne zamana kadar,

Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı." (36)hicr,

o zaman tekrar dirilişten sonra insanların kalplerinde kin nasıl bulunuyor,?

ayrıca bu konu ile dolaylı yoldan alakalı bir konu ruh kavramı, bu konu ile ilgili çalışmanızı okudum, yalnız meryem validemize bir beşer kılığında beliren ruh ile ilgli düşüncenizi de paylaşımısınız,

 

bu arada bu güzel vesilenizden dolayı size teşekkür ederim, bu konu hakkında hamd olsun bir takım düşüncelere girdim fakat genel görüşümü yukada soduklarımı daha da netleştirince paylaşayım inşallah sizlerle, Allah'a emanet olun, tekrardan teşekkürler,

selam ile

Allah Razı olsun. Sağolun. Düşüncelerinizi paylaştınız, oluşan soruları gidermek için soru sordunuz.

En`am; 112:Böylece, Her peygamber için, insan ve cin şeytanlarından düşmanlar kıldık. ......

 

Kur`an`da, yukarıda sıralanmış olan şeytanî özellikleri taşıyan insanlara “شيطان  şeytan” denmiştir. Meselâ Enfal suresinin 48. ayetinde geçen “شيطان  Şeytan” sözcüğü, o gün için Mekkelileri kışkırtan Beni kenâne kabilesi, Müdlic oğullarından Sürâka bin Mâlik bin Cu`şum için kullanılmıştır.

 

Enfal; 48: O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bu gün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah`tan da korkmaktayım” dedi. Allah sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

 

Tarih ve siyer kitapları incelenerek Bedir savaşının ayrıntıları dikkate alındığında görülmektedir ki, bu kişi tıpkı ayette belirtildiği gibi önce müşriklere cesaret ve destek vermiş, sonra da onları yüzüstü bırakmıştır.

            

Eski tefsirciler, bu ayette geçen “şeytan” sözcüğü ile Sürâka`nın kastedildiğini ama Bedir savaşındaki Sürâka`nın gerçek Sürâka olmayıp, Süraka kılığına girmiş şeytan olduğunu, dolayısıyla da Kur`an`ın aslında Sürâka kılığına girmiş “şeytan”ı işaret ettiğini söylerler. İddialarını dayandırdıkları delil ve gerekçe ise; gerçek Sürâka`nın savaşa gitmediği, hatta savaştan haberi bile olmadığı yolunda kendisinin yapmış olduğu açıklamadır. Tabi ki ileri sürülen bu iddia, delil ve gerekçe hiç inandırıcı değildir. Çünkü askerî bir otorite olan Sürâka`nın, o günkü Mekke`nin 300-400 hanelik nüfusu içinde yaşayıp, mehter takımına benzer grupların çaldığı cenk havalarını, şair kadınların herkesi hem tahrik eden hem de savaş havasına sokan gösterilerini duymaması ve savaştan habersiz olması mantık dışıdır.

 

Şeytanî özellikleri olan insanları “şeytan” olarak isimlendiren Kur`an`dan bir diğer örnek de Bakara suresinin 14. ayetidir:

 

Bakara; 14:Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, “iman ettik” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarındaysa “Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.” derler.

 

Bu ayette söz konusu edilen şeytanlar da, münafıkların (ikiyüzlülerin) akıl hocaları olan insanlardır.

 

Bir diğer örnek de Âl-i Imran suresinin 175. Ayetinde geçen “şeytan” ifadesidir ki, klâsik tefsirlere(!) baktığınız zaman bunun Nuaym İbn Mes`ud adında bir kâfir olduğunu okursunuz.

 

Ali İmran 175:"İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun."

 

Değerli Kardeşim Yukarıdaki bilgilerle birlikte aşağıdaki ayeti değerlendirdiğimizde sorun ortadan kalkar diye düşünüyorum.

 

Meryem ;68:"Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatiyne sümme le nuhdirannehüm havle cehenneme cisiyya

Rabbine andolsun ki biz onları  şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız .

 

Hicr;36:"Kale rabbi fe enzirni ila yevmi yüb'asun"

Rabbım! dedi, öyle ise bana onların ba's olunacakları güne kadar mühlet ver.

Her Şeytanı racim yani İblis Her İnsanın canlılığı ile birlikte vardır.

İnsanın ölümü ile ondaki olan da ölür.

 

Burada belirtilen, Kıyamet kopup ölen tüm insanların ba's edileceği güne kadar izin istendiğidir.

İnsanların dirilişi ile birlikte iradesi dışında bütün azaları yaptıklarını sergileyecek. Ya cennete ya da Cehenneme ebedi kalmak üzere gidecek.

 

Meryem validemize beşer kılığında gelinerek verilen bilgidir.

 

Meryem 17:"Fettehazet min dunihim hicaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya"

Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.

 

Bu konunun detaylıca ele alınarak işlenmesi gerekiyor.

Ali İmran 35-50 ve Meryem 17-33 birlikte tertil tertil okursanız Kafanızdaki soruları çözeceğinizi düşünüyorum.

Özellikle Ayetlerin orijinallerine bakarak ve lügatlardan yararlanarak yaparsanız daha iyi olur.

 

Daha sonra bu konuyu değerlendireceğiz inşaallah.

 

Rabbim cümlemizin de ilmini artırsın inşaAllah.

 

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

selam ile dost 1 abi, vesileniz için sizlere teşekkürler, özellikle küfür ile ilgili yoladığınız yazı tesbih etmeye yanlış yerden başladığımın farkına varmama vesile oldu, iblisi anlaya bilmek için ruh üfürülmeden önceki adamı anlamamız gerekiyor, ve bu adamın durumu ile adem'in (ruh üfürülmüş) adamı kıyaslamamız, ademden önceki adamı bizlere meleklerin seslenişi anlatıyor şöyleki,

Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. (BAKARA SURESİ / 30)

gaybı bilen sadece Allah ise ve melekler de

  Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (2/32)

Allah'ın onlara öğretmediğinden başkasını bilmiyorlarsa meleklerin burada tanımladığı adam, kan döken, bozgunculuk yapan bir varlık, yani kendisine henüz Ruh üfürülmemiş canlı bir varlık, istekuran.com, sitesinde bununla ilgil yazıları okurken aklıma öğrencilik yıllarımda öğrendiğim tanımlar geldi bu konuda bana vesile olacaklarını hiç düşünmemiştim ama,,,

 freudun şu tanımını paylaşayım, parantez açarak,

"EGO, Id ve süperegonun baskılarından dolayı bir o yana bir bu yana haz ve suçluluk hisleri arasında savrulanın, yani kendinin, kontrolünü ele alandır. Ego, farkı fark eden zihindir. Ego asıl kimliğimizdir. İd kişiliğin biyolojik bölümünü, ego psikolojik ve süperego toplumsal bölümlerini oluştururlar. Kişilik üç ayrı parça olarak değil bir bütün olarak işler, yönetici egodur, yani benliğindir. Yani sensindir. İç gücündür.

Salt hazza yönelik dürtülerimiz, tatmin edilmesini istediğimiz dürtülerimiz, ilkel olan yanımız(ID) ile Toplumun, yakın çevrenin içselleştirdiği öğretilerin baskıları(SÜPEREGO) arasında denge kuran şey, egomuzdur."


Ben bu tanımların içini biraz daa farklı dolduracağım inşallah ama aklımızda bunlar da bulunsun,kendisine ruh üfürülmemiş insan salt idleri ile hareket eden bir  varlık, meleklerin itirazından bunu anlıyoruz, sadece bir mahluk henüz eşref ile şereflenmemiş bir varlık, id nedir, bizlerin dizginliyemediğimiz dürtüleri, peki iblisin özellikleri nelerdir,

            

-Bizi fakirlikle korkutan, (sürekli aç olan doyumsuz, hayvanlar gibi yemek isteyen yönümüz)

            

- Bizi kuruntulara düşüren,( sürekli kendi menfaatini düşüren rahat sever yönümüz)

            

- Allah`ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden, ( güdülerini elde etmek için var olanı değiştiren)

            

- Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan,( güdülerin ve menfaatlerin çekiciliği ile egomuzu aldatan)

            

- Bize vesvese verip kışkırtan, kafa bulandıran, ( içimizde sürekli bizleri daha kolay ve karlı olanı dayatan maddeye arzu duyan, menfaatci )

            

- Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,( duyguların farklı bir versiyonu ile haz olmaya, tatminolamaya çalışan)

            

- Bizi azdıran,( bizleri kontrol altına alıp sadece bizleri madde için yaşatmaya, hayti tatminler için yaşatmaya çalışan)

            

- İçki (uyuşturucu) ve kumarla, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,( kan dökücü ve bozgunluk çıkartan varlık gelsin aklımıza,)

            

- Allah`ı anmaktan ve O`na kulluk etmekten bizi geri durdurmak isteyen, kişiler ve güçlerdir.( dünyevi olanı uhrevi olana tercih eden yanımız gelsin aklımıza,)

 

kırmızılar size ait siyalarda benim anladıklarım, Rabbimiz sadece -id-'leri ile hareket eden bu varlığa halifelik veriyor, bu varlığa ruh üflüyor bilgi veriyor, ve bu varlığa tüm melekelerin secde etmesini istiyor,

 

ibrahimim yazdı;

 

"Bu itaat etmeyen mahluk, bizim görünen tarafımızda değil, görünmeyen tarafımızda yer alır, vesvese verir. Bazen aklınıza öyle şeyler getirir ki, nasıl böyle düşünürüm diye siz bile utanırsınız, işte bu size itaat etmeyen melek iblistir"

 

 İbrahimim kardeşe de teşekkürler,

Rabbimizin kendisine secde emri verdiği melekler arasında da iblis var, yani, bu emir aynı zamanda kendi üzerinde atama yapılan bu varlığın –id-‘ine de veriliyor, fakat o kafirlerdendi zaten,

 

Dost 1 yazdı;

“كافر  kâfir” sözcüğünün ve buna bağlı olarak “كفر  küfür” sözcüğünün hem sözlük hem de terim manalarını açmakta yarar görüyoruz.

            

“ كفر  Küfür” sözcüğünün esas anlamı “örtmek” demektir. Arapça`da karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye “كافر  kâfir (örten)” dendiği gibi erişilen nimetlere teşekkür etmeyerek yapılan nankörlüğe de “küfür” denir.

            

 “كفر  Küfür” sözcüğü terim olarak ise, “iman”ın zıddıdır, imansızlıktır. Yani Allah`ın varlığını ve birliğini, peygamberlik kurumunu ve peygamberleri, din gününü ve ahireti … inkâr etmek, bütün bunlara inanmamaktır.

            

“كافر  Kâfir” sözcüğü, “كفر  Kefere” fiilinin ism-i faili olup, sözlük anlamı olarak, “nimeti; örten, inkâr eden, nimete; nankörlük eden, uzak kalan, nimetten; kaçınan kimse” demektir.

            

“Kâfir” sözcüğünün terim olarak anlamı ise; “imanı olmayan, inkâr eden kimse” demektir

            

Kısaca ve özetle “كافر  kâfir”; “küfür”ün failidir. Bu durumda asıl üzerinde durulması gereken sözcük, “ كفر  küfür” olmaktadır.

Ve kendisine ruh üfürülmemiş varlığa bakıyoruz, bu varlığı yöneten güce bakıyoruz, bu varlığın özellikleri ile iblisin özelliklerini kıyaslıyoruz, sonuç; İblis, bizim –id-  diye tarif edilen, bizlerin doymak bilmeyen, hayvani dürtülerimiz, ben buna düşünce yetisi demiyorum ama anlatmak istediğiniz kısmında bu olduğunu düşünüyorum,

 

İblis hem melek hem de cin,

İblis bir melek/meleke yani akletme, göreme melekesi gibi bir meleke, ki bu meleke kendisine ruh üfürülmemiş mahluk da bulunuyor zaten kendisi ateşten yaratılmış yani, cin ve gördük ki aynı zamanda cin, cin görünmeyen, hani bazen deriz bu adamdan güzel bir elektirk aldım, işte iblisin görünmemesi de bu aldığımız elektrik gibi görünmeyen, duygularını gören var mı, yok, iblis neden kibirleniyor, ben ateşten o topraktan, ben aynı zamanda iblisin bu kibrini şununla ilintilendiriyorum kendisine emanet verilmeyen varlığın yöneticisi olan makamdı iblis, yani o varlığı iblis(id) yönetiyordu, artık Rabbimiz bu varlığa emanet yükledi ve bu varlığa baka bir meleke daha kazandırdı, bu varlığa süper egosunu verdi, ve otamatik olarak bunların arasında ki dengeyi sağlayacak ego( akletme) güdüsü yerleşmiş oldu, artık Rabbimiz kontrolü egoya teslim etti verdiği emanetse süper egoydu ( hayra ve iyliğe çağıran yön) fakat, iblis bu görev değişikliğinden mutsuz oldu, o zaten kafirlerdendi, yani verilenlerin şükrünü ve hayrını gözetmeyen bir meleke, sadece kendini düşünen, sadece tatmini düşünen bir meleke, ve rabbimiz ona ayrı bir sıfatla sıfatlandırdı,

 

Şeytani racim,

Dost1 yazdı,

          

Bize göre ise, konumuz itibariyle şeytanı tanımlayan en uygun ifade; “zan ve zanna dayalı söz” anlamından hareketle, sözcüğün ism-i fail anlamıyla kullanılması sonucu ortaya çıkan; “katil şeytan, aslı astarı olmayan söz söyleyen şeytan, karanlığa taş atan şeytan, kafadan atan şeytan, palavracı şeytan” ifadeleridir.

 

Şeytani racim ayrı bir sıfat olarak değerlendirdiğimiz zaman öncesi ile birlikte düşünürsek rabbimiz iblis kendisinin bu aşağılanmasını kendisine sindiremiyor, ve mühlet istiyor ve bunu niçin mühlet veriliyor, ve iblis bizlerin benliğine hayvani menfi dürtüler olarak bilinç altımıza yerleştiriliyor, şeytani racimi de sizin belirttiklerinize ilaveten bu şekilde düşünüyorum, ve şu ayetlerle birlikte düşündüğümüz zaman,

 

  •  Öyleyse Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. (NAHL SURESİ / 98)

 

Kur’an okduğumuz zaman bizleri etkisi altına alacak her türlü bilinç altımıza kazınmış menfi duygular, çıkarsal yaklaşımlar, bilinç altımıza kazınan her türlü gayri meşru bilgi, bunlardan uzaklaşıp, Allah’a sığınmamız,  zan ve zana dayanan sözler aklın ve bilincin ürünü olamayacağına göre bilinç altı da diyebliriz diye düşünüyorum,

  • O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir. (TEKVİR SURESİ / 25)

 

Muhammed’in bu söylediklerinin onun kendisinin farkında olmadan söylediği, sözler olmadığı, Müşrikler bu sözlerin Allahtan olmadığını söylüyor, Muhammed bunlar Rabbimdendir, diyor müşrikler bunların kendisinin cinlenmiş büyülenmiş olarak aynı zamanda bunları şuursuzca söylediğini iddia ediyorlar ama Rabbimiz bu sözlerin zan ve zanna dayalı sözler olmadığını, yani gerçek olduğunu vurguluyor,

 

 

İnşalah buraya kadar kendimi ifade edebilmişimdir, kullandığım id, ego,süper ego tabirleri sizlere açık gelmediyse, iblisin özelliklerini size emreden duygu / melekeniz neyse iblis de odur,

 

 

Benliğimiz süper egomuzla ( hayra ve iyliğe çağıran yanımızla) –id- ( kötülüğe ve dürtülerle menfi yanımız) arasında egomuzla (aklederek, tefekkür ederek) kurmaya çalıştığımız bir denge alanıdır, bu mücadele alanında sinelerde bize vesvese veren iblis, bizleri hayra ulaştıracak akletme ve hayra yakın olan temiz fıtratımız mücadeleyi gerçekleştirir, ve bu mücadele alanında galibiyet iblise aitse, bu benlik şeytan olur, bu mücadele alanında galibiyet egonun sa bu varlık eşref-i mahluk olur, ama dikkat edin insan eşrefe aitken daha mahluk özelliğinden bir şey kaybetmemiş, önemli olan bunları dizginlemeye çalışmak, asla bu dizginlemeyecek, ki o yüzden iman dinamik bir olgu, durağan değil, sürekli çaba isteyen, sürekli yönelme hali, İbrahim’in yönelişi gibi, çünkü, iblis mühlet verilenlerden, ve iblis bizlerle birlikte torağa girecek, artık ondan sonrası iblisin görevi bitmiş olacak, peki iblisi bu şekilde anlamanın bizlere sosyal hayatta yansıması nedir, ilk önce doğru bir kavram doğru bir anlamı getirecektir, sonrasında da şunu düşünüyorum ve bunu geleneksel mantıkla kıyaslıyorum, geleneğin en büyük hatası dostlarını da düşmanlarını da hep uzak da aramak olmuştur, dostları onlara çok uzaktır artık onunla dostluk kuramazlar taa 1400 yıl ötesindedir, düşmanları da genel de çok uzaktır hep uzak kıta ülkeleridir, ne dostluk kurabilmiş ne de düşmanlarını tanıyabilmiştirler bu yüzden, iblis bizim uzak düşmanımız değil, yakın düşmanımızdır, küçüklüğüm de karanlıktan korkardım tek başıma olduğum zaman sağa sola öne arkaya tekmeler atardım ki etrafımdakileri yok edeyim ama bu gün anlıyorum ki mücadele alanını doğru yerde seçmek lazım, mücadele alanınızı tanırsanız ona göre de mücadeleniz daha hayırlı geçecektir, dost1 hocaya ve istekuran sitesine sitesine teşekkürler, Rabbime hamd olsun, yanlışlar tamamıyla bana aittir furkanla yapılacak her hayra çağrıyı dinlerim, benliğimin kuruntulu, bilinç altımın tutkulu yönünden Allah’a sığınırım, Rabbim bizleri ne mahluk ne de eşref demiş, eşrefi mahluk, inşallah bu dengeyi sağlayanlardan oluruz, Rabbimiz bizleri korusun,

 

Selam ile

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Malik bin nebi Kardeşim!

Allah Razı olsun. Ne güzel ifade etmişsiniz.Bu feraset size Meryem validemizle ilgili düğümü de çözdürecektir.İnşaAllah:

Seni tıpkı Rabbimiz olan Yüce Allah'ın buyurduğu gibi:

Nisa;86:"Ve iza huyyitüm bi tehiyyetin fe hayyu bi ahsene minha ev rudduha innellahe kane ala külli şey'in hasiba "

Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.

Selamların en güzeli ile selamlıyorum.

Duan olan Selama;

EL HAMDU LİLLAHİ RABBUL ALEMİN.

Kusursuzluk sadece Allah' a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetler.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

selam

Malik yazdı
--------------------------
Kur’an okduğumuz zaman bizleri etkisi altına alacak her türlü bilinç
altımıza kazınmış menfi duygular, çıkarsal yaklaşımlar, bilinç altımıza
kazınan her türlü gayri meşru bilgi, bunlardan uzaklaşıp, Allah’a
sığınmamız, zan ve zana dayanan sözler aklın ve bilincin ürünü
olamayacağına göre bilinç altı da diyebliriz diye düşünüyorum,
------------------------------

Yararlandığım açılımınız ve saimimi düşüncelerinizi okumaktan hem zevk
aldım hem yararlandım. Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun.

Yukardaki paragrafınızı anlarken çözemediğim bir sıkıntım var.
Aktarabilecekmiyim bilmiyorum.

Genelde bizi hataya sürükleyen bilinçaltı iyi veya kötü dışımızdaki
tesirlerle kazanılmıştır ve genellikle tarafımızdan meydana getirilmiş
sapmalar değildir.

Bu durumdaki birinin kendini düzeltme gayreti adilmidir.

Ne düşünüyorsunuz?

Duyguları, ve aklı, (bilinçten neyi kastettiğimizi anlayamadım) güvenilmez
bularak devreden çıkarttığımıza göre

Ya da düşüncenize göre bunu adil kılacak fıtrata konmuş mekanizma
hangisidir.

Bahse konu yukardaki paragrafınızı yanlış anladıysam, açarsanız yada
yanlış kurguluyorsam nerede hata yaptığım konusunda düşüncenizi
paylaşırsanız sevineceğim..

selam ile...
Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

selam dost1 abim, Rabbime hamd ediyorum, hayra çağıran bir kardeşe sahip olduğum için, faydalandığım yazılarınız için teşekkürler, Rabbimiz bildiklerimizle amel etmeyi bilmediklerimizi de öğrenmeyi nasip eylesin,

 

selam iman kardeşim, inşallah iysinizdir, kısaca anlatmaya çalıştığım şeyi örneklendirerek anlatırsam, mesela iblis kavramı veya cin kavramı üzerinde düşünürken, bu kavramlar zihnimizde öyle yerlere sahip olmuş ki, mesela iblis derken zihnimide canlanan, cin derken zihnimde canlana şeyler çok farklıydı, yani hayali, kısaca dost hocanın tanımıyla zan ve zanna dayanan, (yani şeytani racim,) bir düşünce idi, eğer ki vahyi okurken bu düşüncelerden sıyrılamzasak, bunların etkisi ile ona benzer bir şeyler çıkartmaya çalışırız, bu sadece dost hocanı tanımına ilave olarak gördüğüm bir tanımdı,

ayrıca duyguları ve aklı devreden çıkartmıyoruz aslında, işlevlerini oturmaya çalıştım kanatimce, duygular eğer ki, dengeleyici olan akıl ile yoğrulmazsa hayra ve güzelliğe çağıran ( ruh üfürülen üstbenlik) yönümüze egemen olur, bu da iblisin benliğimizde hakimiyet kurması yani, komutayı ele alıp şeytan olması olur,

"Kur’an okduğumuz zaman bizleri etkisi altına alacak her türlü bilinç
altımıza kazınmış menfi duygular, çıkarsal yaklaşımlar, bilinç altımıza
kazınan her türlü gayri meşru bilgi, bunlardan uzaklaşıp, Allah’a
sığınmamız, zan ve zana dayanan sözler aklın ve bilincin ürünü
olamayacağına göre bilinç altı da diyebliriz diye düşünüyorum"

gerçek aklın ürünüdür, hayal ise zannın, zan ve aklı bir arada olamayacağına göre, zan aklın ürünü değildir, bilinçden kastım şuurunda olduğumuz gerçekle örtüşen resim, zandan kastım gerçekten bağımsız aklımızın ürünü değil ama bilinç altımıza yer etmiş resim, bizler yaşadığımız toplumda, bir çok şeyin etkisi altında kalarak zihnimize veriler yüklüyoruz resimler oluşturuyoruz, eğer ki bu resimlerle, gerçek olan kur'an'a yaklaşırsak, Rabbimizin bizden istediği gerçeğin resmini çizemeyiz, ama bunuda gerçek zannederiz,

  • Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (ZUHRUF SURESİ / 37)

    şeytani racim ( zann ve zanna dayanan) yanımız, gerçeğe uygun olmayan düşüncelerimiz, bir süre sonra bizlerin resmi gerçek görmemize neden olur, ki bu ayeti bir önceki ayetle okursak,

  • Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (36)
     

  • Zikirden yani gerçekten yüz çevirirsek düşüncelerimizi gerçeğe göre değil, zanna göre şekilllendirmeye başlarsak, bu iş için çevremizde benliğinde iblisin hakimiyetine sebep olan şeytanların bizlere gerçek diye sunduğu resmi/ hayali/ zan ve zanna dayanan düşünceleri, kabul ederiz ve o zaman bilinç altımıza işlenen bu düşünceler bizleri yine aldatır ve hidayette sanarız kendimizi, düşünsenize, çocukluğundan beri muhammed resulü, gölgesi olmayan, dışkısı kokmayan, teri gül kokan , parmaklarından pınarlar fışkırtan diye öğrenmiş birinin, beşer resule iman etmesini, sizce bu adam, şeytani racimden RAhman'a sığınmadan, bilnç altına kazınaları bir kenera itip yönelmeden, vahyin beşer resulünü anlayabilir mi, bahsetmek istediğim buydu, ama şunuda belirteyim şeytani racim her yerde bilinç altını ifade ediyor diye de düşünmüyorum, benliğimizde ifade ettiği anlamlardan birisi sadece bu diye düşünüyorum, benliğimiz iblisin/ id/ mahluk/ dürtüler/ ile eşrefin/ ruh üfürülmüş alan/ hayra ve güzelliğe çağıran/ fıtartımızın/ aklın/ dengeleyeci ile olan mücadelesidir, ne salt mahluk ne salt eşref, eşrefi mahluk, ne taş ne de su, çamur, cıvıksak sertleşir/ sertsek yumuşarız, yazınızdan anladığım kadarı ile anladığımı anlatmaya çalıştım, yanlış anlamış veya yanlış anlatmışsam, hakk adına furkanla yapacağınız her türlü uyarıyı dinlerim,

     

     

    selam ve dua ile

    Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
     
    iblissavar
    Uzman Uye
    Uzman Uye


    Katılma Tarihi: 06 subat 2007
    Gönderilenler: 363
    Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

    malik bin nebi yazdı:

        Zikirden yani gerçekten yüz çevirirsek düşüncelerimizi gerçeğe göre değil, zanna göre şekilllendirmeye başlarsak, bu iş için çevremizde benliğinde iblisin hakimiyetine sebep olan şeytanların bizlere gerçek diye sunduğu resmi/ hayali/ zan ve zanna dayanan düşünceleri, kabul ederiz ve o zaman bilinç altımıza işlenen bu düşünceler bizleri yine aldatır ve hidayette sanarız kendimizi,
        düşünsenize, çocukluğundan beri muhammed resulü, gölgesi olmayan, dışkısı kokmayan, teri gül kokan , parmaklarından pınarlar fışkırtan diye öğrenmiş birinin, beşer resule iman etmesini, sizce bu adam, şeytani racimden RAhman'a sığınmadan, bilnç altına kazınaları bir kenera itip yönelmeden, vahyin beşer resulünü anlayabilir mi, bahsetmek istediğim buydu,
        ama şunuda belirteyim şeytani racim her yerde bilinç altını ifade ediyor diye de düşünmüyorum, benliğimizde ifade ettiği anlamlardan birisi sadece bu diye düşünüyorum, benliğimiz iblisin/ id/ mahluk/ dürtüler/ ile eşrefin/ ruh üfürülmüş alan/ hayra ve güzelliğe çağıran/ fıtartımızın/ aklın/ dengeleyeci ile olan mücadelesidir, ne salt mahluk ne salt eşref, eşrefi mahluk, ne taş ne de su, çamur, cıvıksak sertleşir/ sertsek yumuşarız.
       Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (36)
     selam kardeş,yazın alkışı hak ediyor ama ayete verdiğiniz anlam pek uygun olmamış gibi,hatamı,değilse bu şekilde çevirmenizin nedeni ön-yargıların hakikat yerine geçmesini vurgulamak mı?


    __________________
    ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
    Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
     

    Sayfa Sonraki >>
      Yanıt YazYeni Konu Gönder
    Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

    Forum Atla
    Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
    Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
    Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
    Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
    Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
    Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

    Powered by Web Wiz Forums version 7.92
    Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
    hanif islam

    Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

         Sayfam.de  

    blog stats