HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Ahlak Ve kader Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
ebu muharrem
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 11 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 77
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebu muharrem

Kur`ân, insanın hayata temiz başladığını, sorumluluk bilincinin ve bu bilinci terk etmenin ona sürekli ilham edildiğini söyler. Alışkanlık, adet ve terbiye ile oluşan resmi İslamlığa pirim vermez. Aksine bilinç yolunu tavsiye eder. Eylemde niyet ve içtihat ister. Kur`ân`ın önerdiği ahlak, temizleme gücünü alışkanlıklara oturan "terbiye" den değil, şuura bağlı "tezkiye"den alır.


Bu nedenle ibadetler bile eğer insanda alışkanlık gibi duruyorsa, onların Allah katında bir öneminin olmadığını söyler. Zaman zaman, namaz kıldığı hâlde "verme" yi ahlak edinmeyenleri kınaması bundandır. Kur`ân, ibadetleri bir terbiye aracı değil, bir hatırlama aracı (zikir) olarak görür. Namaz ve oruç gibi bedensel ibadetleri, zorlaştırmaması aksine, zor zamanlarda kolaylaştırmış olması da bundandır.

 

Kur`ân, "alışkanlıklar" ın takviye ettiği  bir ahlak sözcüğü üzerinde durmaz. Hz. Peygamber (s.a.)`a hitaben söylediği: "Sen en yüce bir ahlâk üzeresin " (el-Kalem, 68/4) sözü de, onun doğuştan gelen (ve kendisinin bozmadığı) ahlaki davranışlarını ifade eder. Pek büyük huylar, karakter, meleke (yeti) ve maneviyat üzere yaratılmış bulunuyorsun ve sen onları korudun demektir.


Ancak Kur`ân`ın, satır aralarında, doğru davranışlar üretecek bir ahlak edinmeyi önerdiği söylenebilir. Ne var ki bu davranışlar da, alışkanlıklardan değil bilişsel bir inançtan doğmalıdır. Onları çok ve çileli değil, yeterli ve ihlâslı olan ibadet, terbiye değil tezkiye, taklit değil ittiba ve içtihat üretmelidir.

 

Ama maalesef bugün, İslam coğrafyasında, terbiye ahlakıyla oluşan bir İslamlık hakimdir. Bilincin ürünü olan içtihadi eylemlerin değil, adete bağlı eylemlerin ürünü olacak bir alışkanlığın peşinde koşulmaktadır. Bu tutum manastır ve zaviyelerdekinin benzeridir. Buradan da zorlanınca kırılan bir ahlak doğar. Bizce, insanımızın, sık toplumsal kırılmalar yaşamasının, dünya işleri ve hatta ahiret hayatı için torpil yolları aramasının, menfaati için adaleti terk etmesinin sebeplerini buralarda aramak gerekir.

 

İslam ahlak tarihinin kısa hikayesi şudur. Şer`i ilimlerle Tasavvuf disiplini arasında ciddi bir problem yoksa da zahirde bir kopukluk görülür. Bu kopukluk bir tarafta kuralsızlık dindarlık diğer tarafta ise katı kuralcılık üretmiştir. Fıkıh, ihsanı unutmuş, ahlakı hukuktan soyutlamış, Tasavvuf da alışkanlar üreten yolu seçmiş bu da Kur`ân ahlakını ihya etmek için yetmemiştir. Tezkiye ahlakından soyutlanan hukuka karşı, adet ahlakına sığınılmasının asıl sebebi ise adetin iliklerine işlemiş kadim kader anlayışıdır. Bu anlayış şu temel soruyla açığa çıkar: Yapan kimdir?

 

Tanrıyı hayatından uzaklaştıran Batı bir tür öznel ahlak geliştirdi. Kaderini eline aldı. Batının bu ahlakı dünya ölçüsünde kendisine başarı getirdi. Menfaati, arayışını kamçıladıkça tüketim hırsını artırdı. Onu, kadim kaderci anlayışını terk edemeyen Doğuya yöneltti. Doğu, kırılgan kaderci ahlakıyla başbaşa iken yakalandı. Kaderci ahlak kırılgandı. Çünkü, Allah`ın dilemesinde kendi dilmesinin yerini anlayamıyordu.


Çağrı filminin yapımcısı merhum M. Akkad, yıllar önce İstanbul`a gelmiş ve bir gazeteci onunla konuşmuştu. Gazetecinin; "İslam dünyasının asıl sorunu sizce nedir?" sorusuna Akkad`ın verdiği cevap aynen şöyle olmuştu: "Ahlak. Doğunun asıl sorunu ahlaktır."

 

Peki sizce niçin? Bu sorunun cevabının ip uçlarını, Endülüslü Seyyah İbn Cübeyr`in bir tespitinde buluyorum. O, Bağdat halkını, yeryüzünün en ikiyüzlü halkı gördüğünü söylüyor. Doğu neden iki yüzlü peki?

 

Çünkü Doğu; Tanrının dilemesi içinde kendi dilemesinin yerini tayin edemiyor. Bu nedenle; kimi zaman Tanrıdan yana, kimi zaman başkalarından yana yönelen iki yüzlü bir hayatı tercih ediyor.

 

Kur`ân`da şöyle denir:

 

"Allah, dileseydi elbet hepinizi bir tek ümmet yapardı fakat dilediğini saptırır, dilediğine hidayet eder ve her halde yaptıklarınızdan sorumlusunuz." Nahl 16/93.

 

Bu ayetin mefhumu, "Allah`ın seçmesine mecbursunuz ama yine de sorumlusunuz" demek elbette olamaz. Peki ne demektir o zaman?

 

Bu müşkili gidermek için Ebu Hanife, ayetteki "saptırır" sözcüğüne, "Allah yardımını çeker, onu kendi haline terk eder" anlamı verir. Zemahşeri bu terkedişi, Allah`ın ezeli ilmine bağlar. Ebussuud Efendi, "Kulun cüzi iradesiyle isteğine göre dalaleti Allah yaratır" der. Müfessir Âlûsî, bu cüzi iradeyi, İbn Arabi gibi kulun ezeli istidadına bağlar. M. Esed ise selefinden daha farklı bir anlam keşfeder; "Allah, sapkınlık verir seçene ve doğruya iletir seçeni" der. Esed, aynı formlardaki diğer ayetlerde bu arayışını sürdürmez. Ancak onun izinden giden bazıları bu anlamı, benzeri formların tamamına teşmil etme temayülündedir.


Bunların hepsi, aslında, Kur`ân`ın sorumluluk ilkesine uyma arayışlarıdır. Kur`ân içi disiplinini zorlamadıkça da itibar görür. Ancak seçilen anlamın, bunun dışında Kur`ân`ın genel üslubuna ve söz akışına da uygun olması gerekir. Bizce bu tür anlamlandırmalar, Kur`ân`ın genel üslubuna uygun olmadığı gibi, bir kısmı da söz akışını zorlamaktadır. Üzerinde tartışılan ayet, müteşâbihtir. Müfessirlerin muhkem bir ilkeye göre tevil etme ihtiyacı duymaları da bundandır. Ancak müteşâbih ayet, eğri kalplilere malzeme olabilirse de; kapalı, anlaşılmaz yahut eksik demek değildir. Tamdır, yerinde doğrudur, yeterince açıktır ve gerektiği kadar anlaşılırdır. Sadece ilkesel nihai maksat belirtilmemiş olabilir.

 

Bu esastan hareketle burada farklı bir noktaya işaret etmek istiyoruz. Kur`ân, bu tür ayetlerde, muhataplarının ikiyüzlü tabiatlarını makam üslubuyla dövmektedir. Makam üslubu; sözü söyleme şekli, kelimeleri dizme biçimi, sarfı, nahvi ve sentaksı değildir. Anlamın derin tadını, her çeşit muhataba duyurma gücü, onların ruhuyla örtüştürme kuvvetidir. Söz makamının ipuçlarını hissettirmesidir. Söyleyenin, makamından, zenginliğinden, heybetinden, gazabından, kudretinden ve bilgisinden kıvılcımlar taşımasıdır.

 

Kur`ân, insanın seviyesine inmiştir. Her ne kadar beşerin tozuna, toprağına ve çamuruna bulaşmışsa da indiren makamın yaratıcı-melikiyet üslubunu muhafaza etmektedir. Bazen kulunun isteğini tamamen Allah`ın seçmesine bağlaması bu üslubun gereğidir. Aslında bu üsluptan herkes yeteri kadar nasibini alır. Eğriler de eğriliklerini arıtırırlar. Ama münafıklar adına alınganlık duyanlar bundan mahrum kalırlar.

 

İşte bu tür ayetler, bu mülahaza göz önüne alınarak okunursa, asla kadercilik anlamı çıkmayacak ve farklı anlam arayışlarına da gerek kalmayacaktır. Çünkü Kur`ân üslubunda her şeyi, önce Allah meşiet alanına indirmiş, sonra kul onu meşiet etmiştir. Kulun seçtiği O`nun seçtiği, kulun yaptığı da O`nun yaptığıdır. Bu nedenle ilaçla tedavi olmak, yine O`nun "meşiet"iyle tedavi olmak sayılır. Birisinin ikramından dolayı ona teşekkür etmek, aynı fiilden dolayı Allah`a şükretmekle çelişmez. Buna mukabil, birisinin zulmüne isyan etmek de Allah`a isyan etmek sayılmaz. Çünkü O`nun zulme rızası olmaz.

 

Münekkid İbn Abdilberr`in: Sabit ve muttasıl gördüğü bir habere bakalım. Bu haberi, Yakubi ve Taberi, de naklederler. Cassas, Ahkamulkuran`ında zikreder. Abdurrezzak, Musannef`inde, Mamer b. Raşid, Cami`inde, Nesei Sünen`inde, Müslim, Buhari ve İbn Hıbbân Sahihlerinde, Ahmed, Müsned`inde, Malik de  Muvatta`ında nakledilir: Ömer (ra) sefere çıkmıştır. Şam yolunda Tebuk vadisinde Serğ köyüne vardığında bazı ordu komutanları ile karşılaşır. Komutanlar, Şam`da veba salgını olduğunu haber verirler. Ömer (ra), istişareden sonra: "Ben dönüyorum" der. Bunun üzerine Ebu Ubeyde: "Allah`ın kaderinden mi kaçıyorsun?" der. Ömer`in cevabu şudur: "Keşke bunu senden başkası söyleseydi Ebu Ubeyde! Evet Allah`ın kaderinden yine Allah`ın kaderine kaçıyoruz."

 

Şimdi üzerinde çok düşünülen ayeti hatırlayalım. Ayetin birinci bölümü cebri olumsuzluyor. İkinci bölümü ise cebri olumluyor zannediliyor. Zahirde böyle… Yanılma noktası da burada işte. Oysa iki bölümde de cebir üslubu var. Özgürlüğü böyle anlatıyor Kur`ân. Bizim makam üslubu dediğimiz de budur. İkinci bölüm, birinci bölümün sadece açıklamasıdır. Üçüncü bölümde ise sorumluluk vurgulanarak anlam tamamlanmaktadır. İşte Kur`ân, kaderci muhataplarına bu makam üslubuyla seslendi. Onları fark edemedikleri yerden yakaladı. Bilgelik kalıbında dondurdukları saplantılarını böyle dağıttı. Kemikleştirdikleri batıl inançlarını, zirveye varan toplumsal korkularını, rüyalarına giren beklentilerini, bir türlü bitiremedikleri yahudi-nasrani tartışmalarını dağıtmak için asla ilgisiz kalamayacakları, red de edemeyecekleri dakik ve cazip bir üslup kullandı.

 

Kur`ân, Rab-kul arasında, "Kalu bela" temsili anlatımıyla bir ahitten söz eder. Yani Kur`ân nazarında esas olan imandır. İnkar ise tali ve hastalıklı bir durumdur. İnkarın temel sebebi ise nifaktır. Nifak; bilgiyle, belgeyle, ayetle dağıtılabilecek bir illet değildir. Kur`ân, münafığın kendi özgürlüğü ile Tarının özgürlüğünün bir arada bulunuşunu istismar ettiğini, inkarını makulleştirmek için kaderciliği kullandığını bilir. Bu nedenle onlara talimde bulunmaz. Muhataplarını şoklamayı tercih eder. Yeri geldiğinde, "Dileyen inansın, dileyen inkar etsin" der. Muhatabın inadına karşı "O, dilediğine hidayet verir, dilediğini terkeder" der. Kendisini tanrılaştıran tekebbürü kırmak için "Siz ancak Allah`ın dilemiş olduğunu dilersiniz" der. Peygambere ve arkadaşlarına bir savaşta ilahi salatı dile getirirken "Attğın zaman sen atmadın ama Allah attı" der. Şifa bulmaz inkarcılar karşısında bir yandan peygambere strateji gösterirken bir yandan da inkarcıya inzar fırlatır ve: "İster uyar ister uyarma, inanmazlar, Allah kalplerini mühürledi" der.

 

Aslında, kimi zaman alçaltan, kimi zaman umut veren, bazan icbar eden, bazan özgür bırakan, böylece hayret uyandıran bu üslubun şıkları tek tek ele alındığında, hepsinin de muhatapların farklı durumlarına ve temel ilkelere uygun olduğu görülecektir. Üslubun sebebi ise nifak tabiatını dövmektir. Bu ayetler, münafıklık eden hasta tabiatları şiddetle döven şok darbelerdir. İşte, isteyenler, bu şok uyarılarla farkına varmadan şifa bulacaklardır. İstemeyenlerin eğriliği artacaktır. Kur`ân okunurken bu dakik ve şoklayıcı üslubu, hep göz önünde bulundurmalı, münafık tabiatlar adına alıngan davranmamalıdır.

 

Ama geleneğimizde öyle olmadı. Kur`ân`ın, cebir inancı doğrultusunda yorumlanması, daha ilk asırda, saltanatla birlikte başladı. Çünkü, saltanatı verenin de, sultanın icraatını yaratanın da Allah olduğunun, dolayısıyla sultanın bütün işlerinde isabetli davrandığının kabul edilmesi için cebir inancı gerekliydi. Bir taraftan kanaatler hadisleşerek zapta geçirilirken siyasiler de boş durmuyordu. Kaderciliği imanın şartları arasında sayıyorlar, konunun konuşulmasını yasaklıyorlar, kaderciliği kabul etmeyenleri de inkar-ısyanla suçluyorlar ve idama mahkum ediliyorlardı. Sonra; kadercilik İslam dünyasının iman esaslarından birisi oldu. XII. Yüzyılda zirveye ulaştı. Düşünürler İslam Dünyasının ilim-düşünce grafiğini şöyle hülasa ederler. 7-11. asırlar, doğuş ve yükselme dönemi. 12-16. asırlar, duraklama dönemi. 17-20. asırlar, gerileme dönemi.

 

XII. yüzyılda; Nefsi müdafaa ahlakı, nefisle mücadele ahlakına, bireysel sorumluluk ahlakı, mezhepsel sorumluluk ahlakına, tecdid ahlakı, bidat-ı hasene ahlakına ictihad ahlakı, taklid ahlakına, zikir ahlakı, vird ahlakına, oruç ahlakı, rıyazat ahlakına, namazda taksir ahlakı, tatvil ahlakına, tezkiye ahlakı, terbiye ahlakına, sevgi ahlakı, aşk ahlakına, kader ahlakı kaderci ahlaka dönüştü. İşte o gün bugündür; İslam coğrafyası, Tanrıyı hayatından uzaklaştıran toplumların iştahlarını kabartmaya devam eder. Hülagu`nın istilasıyla başlayan Bağdat`ın acı tarihi bunun açık bir örneğidir.

 

Ve şimdi: İkibin yedi. Hilafetini unutan modern insan, istiğna merkezli bir tür öznel ahlak geliştirdi. Bu ahlak, dünya ölçüsünde kendisine başarı da getirdi. Başardıkça hırslandı. Bu hırsla, kaderci toplumlara yöneldi. İstanbul`da, Riyad`da ve Karaçi`de, hasmının değerli postunu delmemek için, ona bal sürülmüş çift ağızlı ustura yalattı. Eğer postu değersizse, delik deşik etmekten çekinmedi. Onları, Herat`ta, Kudüs`te ve Bağdat`ta kırılgan ahlakıyla başbaşa iken yakaladı.

 

Evet! Bizce müslüman coğrafyaların asıl sorunu, kader ahlakını terk edip eski kaderci ahlaka dönmüş olmasındadır. Kadercilik kırılgan-nifak ahlakı telkin eder. Çünkü kaderci, Allah`ın dilemesinde, kendi dilemesini görmezden gelir. Bu nedenle hem Yaradan`a hem de kuluna karşı nifak yolunu seçer. Dinde temelsiz, dünyada muvaffakiyetsiz olur.

 

Ahmet BAYDAR


Yukarı dön Göster ebu muharrem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebu muharrem
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

 Alıntı:
    "Kur`ân, Rab-kul arasında, "Kalu bela" temsili anlatımıyla bir ahitten söz eder. Yani Kur`ân nazarında esas olan imandır. İnkar ise tali ve hastalıklı bir durumdur. İnkarın temel sebebi ise nifaktır. Nifak; bilgiyle, belgeyle, ayetle dağıtılabilecek bir illet değildir. Kur`ân, münafığın kendi özgürlüğü ile Tarının özgürlüğünün bir arada bulunuşunu istismar ettiğini, inkarını makulleştirmek için kaderciliği kullandığını bilir. Bu nedenle onlara talimde bulunmaz. Muhataplarını şoklamayı tercih eder. Yeri geldiğinde, "Dileyen inansın, dileyen inkar etsin" der. Muhatabın inadına karşı "O, dilediğine hidayet verir, dilediğini terkeder" der. Kendisini tanrılaştıran tekebbürü kırmak için "Siz ancak Allah`ın dilemiş olduğunu dilersiniz" der.
     Peygambere ve arkadaşlarına bir savaşta ilahi salatı dile getirirken "Attğın zaman sen atmadın ama Allah attı" der. Şifa bulmaz inkarcılar karşısında bir yandan peygambere strateji gösterirken bir yandan da inkarcıya inzar fırlatır ve: "İster uyar ister uyarma, inanmazlar, Allah kalplerini mühürledi" der.
 
Aslında, kimi zaman alçaltan, kimi zaman umut veren, bazan icbar eden, bazan özgür bırakan, böylece hayret uyandıran bu üslubun şıkları tek tek ele alındığında, hepsinin de muhatapların farklı durumlarına ve temel ilkelere uygun olduğu görülecektir. Üslubun sebebi ise nifak tabiatını dövmektir. Bu ayetler, münafıklık eden hasta tabiatları şiddetle döven şok darbelerdir. İşte, isteyenler, bu şok uyarılarla farkına varmadan şifa bulacaklardır. İstemeyenlerin eğriliği artacaktır. Kur`ân okunurken bu dakik ve şoklayıcı üslubu, hep göz önünde bulundurmalı, münafık tabiatlar adına alıngan davranmamalıdır."

 
Selam Ebu Muharrem,kader ve kadercilik üzerine güzel bir yazı.Aynı zamanda da Kuranı özne değil,nesne kabul eden atalarımızın işlerine gelen anlamı ayetlere bindirip ahlaksızlığa ve sömürüye düçar olmalarının güzel bir örneği sergilenmiş.
 Sizden ricam,sayın Baydar'ın muhkem-müteşabih konusundaki değerli çalışmasını da buraya özetleyip asmanızdır.Böyle seviyeli alıntılarınız için teşekkürler..



__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 
ebu muharrem
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 11 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 77
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebu muharrem

   Sayın iblissavar kardeşim,Şu an bahsettiğiniz çalışma elimde yok ancak elime geçince özetleyebilirim.

 

İslam ahlak tarihinin kısa hikayesi şudur. Şer`i ilimlerle Tasavvuf disiplini arasında ciddi bir problem yoksa da zahirde bir kopukluk görülür. Bu kopukluk bir tarafta kuralsızlık dindarlık diğer tarafta ise katı kuralcılık üretmiştir. Fıkıh, ihsanı unutmuş, ahlakı hukuktan soyutlamış, Tasavvuf da alışkanlar üreten yolu seçmiş bu da Kur`ân ahlakını ihya etmek için yetmemiştir. Tezkiye ahlakından soyutlanan hukuka karşı, adet ahlakına sığınılmasının asıl sebebi ise adetin iliklerine işlemiş kadim kader anlayışıdır. Bu anlayış şu temel soruyla açığa çıkar: Yapan kimdir?

 

Tanrıyı hayatından uzaklaştıran Batı bir tür öznel ahlak geliştirdi. Kaderini eline aldı. Batının bu ahlakı dünya ölçüsünde kendisine başarı getirdi. Menfaati, arayışını kamçıladıkça tüketim hırsını artırdı. Onu, kadim kaderci anlayışını terk edemeyen Doğuya yöneltti. Doğu, kırılgan kaderci ahlakıyla başbaşa iken yakalandı. Kaderci ahlak kırılgandı. Çünkü, Allah`ın dilemesinde kendi dilmesinin yerini anlayamıyordu.


Yukarı dön Göster ebu muharrem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebu muharrem
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats