HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: Açık, Seçik Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhiddin

Aliye sordu

 

 

 AİLEN İCİNMİ YAPTIGIN İŞLERİ YAPIYORSUN YOKSA

YARADANDAN DOLAYIMI YAPIYORSUN ?

 

 



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

muhliskul Yazdı:
Sayin aciziz size gore Kuran uzerinde yogunlasan kimselerin okumasi elzem gordugunuz kitaplari yazarmisiniz?

Kendim de bir liste yazacagim.


iman Yazdı:
selam
çok hoş olurdu bilenlerin itifakıyla
oluşturulacak (isimle olsada) tavsiye bir kütüphane


Selam Dostlar

Kitap Tanitimlari ve Tavsiyeleri başlığını kullanabiliriz.

Burada tavsiye ettiğiniz kitapları sonra o ana başlıktaki listeye de ekleriz.

Muhabbetle, Alperen




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

ÖNCEKİ YAZIŞMAMIZ.

Humur yerine cüyub’a çalışsaydın ya Naci.Bak,bu çok doğru işte.Daha önce bu kelimeye çalışmıştım.Fakat mübarek kelime Kur"an"da sadece burada geçiyor.Kelimenin 3 tane yedeği,yani benzeri,yani eş anlamlısı olduğu kesin.Ancak tesbit edebilmek için,kelimeyi,tüm Kur"an" ayetlerine götürüp sormak lazım.Bu da,bir ayı"mı mı,bir yılı mı mı alır bilmem.

Ayette “Ala Cüyubihinne” deniliyor, “Ala Humuruhinne” değil ki. O halde Naci’nin kabulüne göre verdiği meal(!?) aslında şöyle olmalı: Vursunlar (Vel yezribne ) memelerini (bi hamri hinne ) yakalarının üzerinden (ala cuyubi hine).Sevgili Alperen.Humur ile ilgili yaptığım yorumdan emin olabilirsin.Ve ayetten aldığım mesajdan da genelde emin ol.Ancak,anlamdırmada bir sorun olduğunu bende kabül ediyorum.Ancak,ne yapayım ki,atalarım bu kitabı,hiç mi hiç düşünmemiş.Bundan dolayı,bende ara sıra saçmalıyorum.Ama şimdi senin eleştirini düşünürken,galiba sorunu çözdüm.

Ayet,vursunlar içeceklerini cild"lerinin üstüne diyor,galiba.Yani ayet,sütyene dikkat çekmiş olabilir.Humur kelimesinin hamr olduğundan hiç şüphe etme.Humur,hamrın çoğulu.Yani ayet içecekleri(memeleri) vurguluyor.Aklı örten içkiden hareketle örtüye dikkat çekmiş olamaz.Çünkü,ben inceledim.Hamr veya humur,yalnız geçtiği yerlerde herhangi bir içeceği,meysir kelimesi ile birlikte geçtiği yerlerde sarhoşluk veren içkileri vurgulamaktadır.

Dostum.Sen bu kafa ile gidersen,sadece başkalarını körü körüne taklit edersin.Eğer atalarının yaptığı yorumlara itimad ediyorsan mesele yok.Ki etmediğini görüyorum.O zaman,icabında katliam yapmaktan da korkmayacaksın.Hem cenneti kazanmaya çalışacaksın,hem risk almayacaksın öyle mi? Riskleri başkası alacak,sen hazıra konacaksın ha? Ayete yaptığım son yorumu mu düşün.Sonra da bana bildir veya yorumu eleştir.

Selam ile.

Sevgili Alperen.Yukariya tekrar aldığım yazıya bir cevap vermedin.Ama,artık ister ver,ister verme.Ben ayeti okudum.Artık imam azam gelse,Allah"ın izniyle okuma"mı değiştirmem.

"Emziklerini göğüslerinin üstüne vursunlar(sütyen taksınlar)."

İnternetten araştırdım,bayanlardan sordum.Sütyenin göğüslerin sarkmasını önlemek veya geciktirmek gibi,estetik açıdan önem arz eden,temel bir fonksiyonu var.Ayet buna,yani memelerin,göğsün üstüne bastırılmasına veya tutulmasına,yani tek kelime ile,sütyene dikkat çekmektedir.

Cuyub kelimesine çalıştım.Cuyup,cilabihinne,celdeten ve cild kelimeleri,genelde ayni şeye,deriye,cilde veya ten"e dikkat çekmektedirler.Yani ayet,memelerin vücüd,yani ten"e tesbit edilmesine dikkat çekmektedir.

Sırası gelmişken,senden bir ricam var.Aynı ayetin,yani Nur"31"in son ifadesi var.

"Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar" gibi.Ayetin bu ifadesi bu sitede hiç tartışıldı mı? Tartışıldıysa hangi başlık altında tartışıldı.Öğrenmek isterim.Bu ayetle ilgili"okumam"benim sitemde var.Ancak,bu ayetin verdiği mesaji da çok iyi algıladığımı,ancak iyi ifade edemediğimi zannediyorum.Çünkü,bu ayetle ilgili okuyuşlar,çok yanlış ve çok gülünçtür.

Selam ile.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Naci

Sen diyorsun ki hamr memelerdir, cüyub ise cild. Katliamın daniskası ama neyse.

Bu durumda meal şu oluyor sana göre: Vursunlar/Salsınlar memelerini ciltlerinin üstüne.

Yani örtünme/örtme falan yok. Bilakis açma var sana göre. Kadınlar belden yukarı açık giyinecek ve böylece ilahi(!) emir de yerine gelecek.

Yok ben böyle demiyorum diyorsan daha da çıkmazlardasın. Çünkü zaten her kadın doğal olarak memelerini ciltlerine salmış durumda. var mı başka bir yolu?

Savrulup duruyorsun. Sonra demişsin ki;

naci celik Yazdı:
"Emziklerini göğüslerinin üstüne vursunlar (sütyen taksınlar)."

Emzik ne, göğüs ne? Hangisi humur, hangisi cüyub? Memelerin göğüsler üzerine salınması yada vurulması da ne?

Sütyen takmak farz yani bu ayete göre? Sütyen takıp gezerse bir kadın ortalıkta ilahi emri yerine getirmiş oluyor yani.

Memelerin göğüsler üzerine salınması (!) ile sütyenin ne alakası var? Hem sütyen dünkü adet. Sütyen mi vardı 1400 yıl önce?

Sen dalga geçmiyorsun değil mi kendinle ve bizimle?

naci celik Yazdı:
Sırası gelmişken,senden bir ricam var.Aynı ayetin,yani Nur"31"in son ifadesi var.

"Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar" gibi. Ayetin bu ifadesi bu sitede hiç tartışıldı mı?

Bu konuda fihristten yararlanabilirsin. Başörtüsü ile ilgili müzakerelerde konu gündeme gelmişti. Hasan AKÇAY’ın Nur Suresi Çeviri Yorum çalışmasını önerebilirim.




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Sayin Alperen'e tamamen katiliyorum.

Ayetin tercumesi;

"Inanan kadinlara deki; Bakislarini kissinlar,Namuslarini korusunlar-namuslu davransinlar.Zahir olanlari(gorunmesi uygun kisimlarda bulunanlari)haric suslerini (kapali kalmasi gereken yerlerdekileri)belli etmesinlar-gostermesinler.Kafa ortulerini doslerinin-bagirlarinin ustune yaysinlar......"

Ayetin buraya kadarki kisminda bulunan ihtilaf konusu kelimeler sunlardir;

 CUYUB(Tekili CEYB);Neml/12,Kasas/32 Bu ayetlerde Hz Musaya eline koynuna,dosune goturup,cikarmasi ile ilgili anlatimda goruyoruz.Bu kelime Cim-Ya-Ba harflerinden mutesekkil olup bazilarinin iddia ettigi gibi  "Cild" vesaire gibi turevlerinin olmasi imkansizdir,cunku "CILD" cogulu "CULUD"  CIM-LAM-DAL  kokunun turevidir. Kok anlami vurmak,guc uygulamak vs.

ZIYNET(Z-Y-N)kokunden turetilmistir,sus ,taki vb.anlamlari mevcuttur.Araf/31 de ve daha bircok surelerde bu kullanimlar gorunur.Daha farkli kaliplarda da kullanilmistir.

Z-H-R (Zahir olmak,gorunurde bulunmak vb.anlamlara sahiptir.)

YUBDIIN(B-D-Y) kokunun simdiki-genis zaman, disil,cogul fiil kalibinda kullanilmistir.Basina LA gelmesiyle   nehyedilmistir.

HUMUR(tekili HAMR) H-M-R kokunden turetilmis mustak-fiil turevli eril  bir isimdir. Kok anlami; birseyi  ortmek,saklamak,gizlemek vb. Bu islevlerden kinaye ile zihnin faaliyetlerini engelledigi icin butun toksik olan seylere  isim olarakda kullanilmistir.Hamr illa da esarp olmak zounda degildir.Hamr kafayi orten anlamindadir saci orten anlamina daraltilmamalidir.Bu erkek ve kadin icin musterek olarak kullanilir.

Hamr veya cogulu humur hicbir lugatte  meme anlaminda degildir.

Saygiyla.

 

 

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam Naci

Sen diyorsun ki hamr memelerdir,Evet.Çünkü Kur"an armut derken karpuz,karpuz derken elma demez.Siz bırakınız,Alemlerin rabbi tarafından inzal edilmiş bir kitabı,sıradan,beşeri bir kitap"ta bile, böylesine anlamsız,düşük bir ifadeye rastlanılamaz.Ayette geçen humur kelimesi,hamrın çoğolu olup,"içecekler" demektir.Ve hamr veya humur kelimesi,zavallı din adamlarının iddia ettiği gibi,sadece sarhoşluk veren içecekleri vurgulamaz.Sekir kelimesi ile birlikte gaçtiği yerlerde sarhoşluk veren içeçekleri,yalnız geçtiği yerlerde herhangi bir içeçeği vurgular.Hamr kelimesi ile,şarap kelimesi,Kur"an"daki birbiri ile müteşabih kelimelerden bir çift kelimelerdir.Yani kelimeler eş anlamlıdır.Ama aralarında küçük bir nüans vardır.Şarap,sarhoşluk vermeyen tüm içecekler için kullanılırken.Hamr ise,tüm içecekler için kullanıldığı gibi,sarhoşluk veren icecekler için de kullanılmakta.Kur"andan kontrol edebilirsiniz.Söz konusu ayette anne sütünü vurgulamakta. cüyub ise cild. Katliamın daniskası ama neyse.Cuyub"un yaka olduğunu nereden biliyorsunuz? Atalarımızın veya lugatların bu kelimeye yüklediği anlamdan başka bir deliliniz var mı? Çünkü kelime sadece bu ayette geçmektedir.Eğer,kelime açık bir kelime olsaydı,yani Kur"an"da  bir kaç yerde ve değişik ayetler de geçseydi,kelimeyi anlamlandırmak,çok kolay olurdu.Ama geçmiyor.Bu durumda ne yapmalız? Atalarımızın bu ve buna benzer kelimelere giydirdikleri anlamlara teslim mi olmalıyız? Atalarımızın,bu tür kelimelere yükledikleri anlamlara itibar etmekle,atalarımızın yaptığı rivayetlere,yazdığı hadislere itibar etmek arasında,ne fark var ki?

Ben,bu ayeti nasıl anlamlandırdığı"mı anlatarak,bu tür konularda takip ettiğim metodu anlatayım.

Ayet veya ifade,üç kelimeden oluşmaktadır.

"Vel YEZRİB"ne bi HUMUR"i hinne ala CUYUB"i hinne"

Ayette geçen üç kelimenin ikisi, birinci ve ikinci kelimeler açık kelimeler.

Yezrib (vurmak) humur (içecekler) cuyub  (..?)

Bu durumda yapılacak tek iş,yazılı açık kelimelerden hareketle,yazılı ayeti,çevremizdeki güncel realitelerle örtüştüştürerek okumaya çalışmaktır.

Yani yazılı kelime veya ayeti,çevremizdeki orijinal kelime veya ayete uyarlayarak düşünmektir.

Diğer bir ifade ile,yazılı ayeti,ete kemiğe büründürerek resmetmeye çalışmaktır.

Çünkü,elimizdeki Kur"an,yazılı Kur"an"dır.Orijinal Kur"an değildir.Orijinal Kur"an,varlık ve yaşamın,bizzat kendisidir.Bu iki şeyi birleştiremediğimiz takdirde,ilahi muradı anlamamız çok zor olur.Kur"an"ın birleştirilmesini istediği şey de,öncelikle bu şey"dır.

Ben de bunu yaptım.İnanıyorum ki,yaptığım yorumun doğruluğunu,biraz düşünürlerse,bayanlar daha iyi anlayacaklardır.Kur"an,göğüslerin,hem dış etkenlerden korunması,hem serbest halde sallanarak kişiyi rahatsız etmemesi,hem de erken sarkmanın önlenmesi için,bayanlara sütyen takmayı,önermektedir.Yani vucüdün,vucüd derisi üzerine sarkan göğüsleri,vucüda yapıştırmayı önermektedir.

Bu durumda meal şu oluyor sana göre: Vursunlar/Salsınlar memelerini ciltlerinin üstüne.Salsınlar değil.Vursunlar,memelerini vucüdlarına yapıştırsınlar veya bastırsınlar.Bana göre,kelimeye salsınlar anlamı verilemez,verilmemelidir.Kelime,(darb,darebe) iki şeyin bir araya getirilmesini veya iki şeyin birbirinden ayrılmasını vurgular. 

Yani örtünme/örtme falan yok. Bilakis açma var sana göre. Kadınlar belden yukarı açık giyinecek ve böylece ilahi(!) emir de yerine gelecek.Evet.Örtme,örtünme,örtü gibi bir ifade,asla yok.Ama süslerin açikta olmaması,süslerin gizlenmesi,saklanması (vela yubdine) gibi bir ifade var.Yani,örtü veya giysi ifade de yok.Ama resimde var.Ve ayetin asıl emri de bu.Yani göğüslerin veya vucüdün,gözlere aşına olmayan bölgelerinin,açılmaması,saklanması var.

Yok ben böyle demiyorum diyorsan daha da çıkmazlardasın. Çünkü zaten her kadın doğal olarak memelerini ciltlerine salmış durumda. var mı başka bir yolu? Evet.Memeler doğal halde cilt üstünden salınmış durumda.Ama,kadın ayakta ve hareketsiz durumda iken böyle.Ayet,bu durundaki memelerin,kadın hareket ettiğinde,sağa,sola,kadın eğildiğinde,öne doğru sarkmaması için,vucüda vurulmasını önermektedir.

Savrulup duruyorsun. Sonra demişsin ki;

naci celik Yazdı:
"Emziklerini göğüslerinin üstüne vursunlar (sütyen taksınlar)."

Emzik ne,Emzik,meme ucu ve yakın çevresi.Yani bebeğin emerken ağzına aldığı kısım. göğüs ne?Ayette göğüs diye bir ifade yok. Hangisi humur, hangisi cüyub?Humur,içecekler,yani emzikler.cuyup,vucüd veya cilt. Memelerin göğüsler üzerine salınması yada vurulması da ne? Yukarda izah ettim.

Sütyen takmak farz yani bu ayete göre?Hayır.Bu ayete göre,yukarda izah ettiğim gibi,süsleri gizlemek farz.Sütyen tavsiye edilmektedir. Sütyen takıp gezerse bir kadın ortalıkta ilahi emri yerine getirmiş oluyor yani.İlahi emri yerine getiriyor diyemeyiz.Ancak,ilahi tavsiye"yi yerine getiriyor diyebiliriz.

Memelerin göğüsler üzerine salınması (!) ile sütyenin ne alakası var? Hem sütyen dünkü adet. Sütyen mi vardı 1400 yıl önce? Gerçekten böyle düşünüyorsan,sen Kur"an"ın,K"sını bile anlamamışsın dostum.Kur"an,her ana ve her yöreye hitap eden bir kitaptır.İstersen,bana belli bir ana hitap eden bir ayet söyle.

Sen dalga geçmiyorsun değil mi kendinle ve bizimle? Ben,ne kendimle dalga geçiyorum,ne de sizinle.Ama bütün dünya ve akıllı şeytanlar,hem sizinle,hem İslam dünyası ile dalga geçiyor.İlkel bir dine sahip olduğunuz için.

naci celik Yazdı:
Sırası gelmişken,senden bir ricam var.Aynı ayetin,yani Nur"31"in son ifadesi var.

"Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar" gibi. Ayetin bu ifadesi bu sitede hiç tartışıldı mı?

Bu konuda fihristten yararlanabilirsin. Başörtüsü ile ilgili müzakerelerde konu gündeme gelmişti. Hasan AKÇAY’ın Nur Suresi Çeviri Yorum çalışmasını önerebilirim.Teşekkürler.İnceliyeceğim.

Selam ile.


Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

 Kadinlarin cocuklarina verdikleri sut toksik olsaydi ,uyusturucu veya alkol icerseydi  ve cocugun beyinsel fonksiyonlarini engelleseydi sute Hamr denebilirdi ama memeye teknik acidan asla denilemezdi.Cunku Hamr kelimesinin depolama anlami iceren bir kok anlami yoktur veya bu anlami olusturacak bir kaliba sokularak cekilmemistir.Sunu kesinlikle soyleyebilirimki Kadin memesine veya sutune hamr diyen bir sozluk yoktur.

Bu ayetin tercumesini yapanin arapca bilmesi sarttir. Bilmeden arapcasi uzerinde spekulasyon yapmak cok sacmadir.Bu konuda bir insanin luzumsuz inadini anlamak cok guc.Yanlisini gormek insani alcaltmaz yuceltir. Bir insanin  amaci orjinal tespitlerde bulunmak  olmamalidir.

Bilmediginin ardina dusup yanlista inad,cehenneme ekpres yolculugunun garantisidir. 

Bilgisizligin agindan ve bilgisizlerin inadindan Allah'a siginmaktan baska bir care goremiyorum.

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Muhlis kul yazdı

Kadinlarin cocuklarina verdikleri sut toksik olsaydi ,uyusturucu veya alkol icerseydi  ve cocugun beyinsel fonksiyonlarini engelleseydi sute Hamr denebilirdi ama memeye teknik acidan asla denilemezdi.Cunku Hamr kelimesinin depolama anlami iceren bir kok anlami yoktur veya bu anlami olusturacak bir kaliba sokularak cekilmemistir.Sunu kesinlikle soyleyebilirimki Kadin memesine veya sutune hamr diyen bir sozluk yoktur.

 

Naci Çelik yazdı

Sayin Muhlis olmayan kul.Önce şunu bil ki,ben senin gibi sözlüklere,rivayetlere tapmıyorum.Allah"ın benim içime üflediği Allah"ın elçisi ruh (akıl,mantık,izan) vasıtasıyla,yazılı ve görsel Kur"an"ayetlerine ve Allah"a tapıyorum.Bundan böyle,sözlük gibi,hadis gibi,rivayet gibi ilahlarınla karşıma çıkarsan,bunu hakaret sayacağımı bil.Yani,sen nasıl ki,senin ilahlarının es geçilmesinden rahatsız oluyorsan,ben de,benim ilahim,onun elçisi ve ayetlerinin es geçilmesinden çok rahatsız olurum.

Sayın şirk içinde yüzen,muhlis olmayan kul.Senin konuyla ilgili ezberleyip topladığın bilgiler yanlış.Çünkü,hamr Kur"an"a göre,somut,yani tek versiyonlu bir kelimedir.Hamr,zavallı atalarının zannettiği gibi içki değil,içecek"tir.Yani hamr,rakı gibi,viski gibi içki markası değildir.Her türlü içeçeği vurgulayan bir kelimedir.

"KORUNANLARA SÖZ VERİLEN CENNETİN DURUMU ŞUDUR:İÇİNDE BOZULMAYAN SU IRMAKLARI,TADI DEĞİŞMEYEN SÜT IRMAKLARI İÇENLERE (HAMR) LEZZET VEREN ŞARAP IRMAKLARI...47/15 S.Ateş çev. 

Yukardaki ayetin dikkat çektiği hamr,sarhoşluk veren bir içki olabilir mi? Aslında, "İçenlere lezzet veren içecek ırmakları" şeklinde bir anlamlandırma, daha doğru.Ama gene de ayetin meramı anlaşılıyor.Demek ki,kelime,sadece sarhoşluk veren içecekler için kullanılmıyormuş.Ayet,söz konusu ayette de,memeden içilen içeceğe,yani anne sütüne ve bebeğin emdiği emziklere dikkat çekmektedir.Bu kelime,Kur"an"da geçtiği her yerde,"içecek"anlamındadır.

EY İNANANLAR,ŞARAP(HAMR) KUMAR,DİKİLİ TAŞLAR,ŞANS OKLARI ŞEYTAN İŞİ BİRER PİSLİKTİR.BUNLARDAN KAÇININ Kİ KURTULUŞA ERESİNİZ.5/90.S.ateş çev.

Dikkat edilirse ayet,zararlı şeylere dikkat çekiyor.Dolayesiyle,diğer zaralı şeylerle beraber,zararlı olan içeceklere de dikkat çekiyor.Ve tüm zararlı,yani sarhoşluk veren tüm içeceklerin,içilmesinin günah olduğuna dikkat çekiyor.

Yani kelime,ilk verdiğim ayette,zararlı olmayan bir içeceğe,anne sütüne,ikinci verdiğim ayette,zararlı içeceklere dikkat çekiyor.Öyle anlaşılıyor ki,kelime zaman içinde yerinden kaymış ve ezbercilikten,taklitcilikten,akletme melekeleri dumura uğramış din adamları da bunu farkedememişlerdir.Olay,bu kadar basit ve bu kadar açıktır.

Muhlis kul yazdı

Bu ayetin tercumesini yapanin arapca bilmesi sarttir. Bilmeden arapcasi uzerinde spekulasyon yapmak cok sacmadir.Bu konuda bir insanin luzumsuz inadini anlamak cok guc.Yanlisini gormek insani alcaltmaz yuceltir. Bir insanin  amaci orjinal tespitlerde bulunmak  olmamalidir.

Naci Çelik yazdı

Ben,senin kastettiğin arapçayı bilmem.Hatta,Türkçeyi de yeterince bilmem.Çünkü ben,bir ümmi"yim.Yani kitap yüklü bir eşek değilim.Ama kitabımın harflerini tanır,kelime ve ayetlerini okuyabilirim.

Benim inandığım Kur"an"ın harflerini,kelime ve ayetlerini,insanlığın gündemine,vahiy vasıtasıyla ve ilk defa Hz.Muhammed sokmuştur.Yani Kur"an"ın kullandığı harf ve kelimeler,ayetler,Kur"an" öncesi insanlar tarafından bilinmiyor ve hiç kullanılmıyor idi.Çünkü,Kur"an her şeyiyle ilk ve sondur.Ama bunu,sabahın abdestiyle akşam namazını kılan! akşam namazının abdestiyle,sabah namazını kılan! ömür boyu oruç tutan! her sene hacca giden! senin ataların anlamamışken,sen hiç anlayamazsın.Ama bana,Kur"an öncesi döneme ait,Kur"an harf veya kelimelerini ihtiva eden,bir yazıt veya bir kitabe veya bir kitap gösterir,gösterebilirseniz,Kur"an"ın arapça olduğuna,ben de inanacak ve arapça öğrenmeye başlayacağım.

Muhliskul yazdı

Bilmediginin ardina dusup yanlista inad,cehenneme ekpres yolculugunun garantisidir.

Naci Çelik yazdı

Yanlışta inat veya ısrar ettiğimden,nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? ilah edindiğin arapçana,lugatlara ve rivayetlere,yani atalarına güveniyorsun,değil mi? Ya onlar,ayetlerin açıkca yasakladığı,ancak toprak ve aşiret ağalarının tahrif ettiği,kardeş,amca,dayı,yeğen ve evlatlıkların dul kalan eşleriyle evlenme yasağını bile farkedemeyecek kadar beyinsiz idiyseler.

Muhlis kul yazdı

Bilgisizligin agindan ve bilgisizlerin inadindan Allah'a siginmaktan baska bir care goremiyorum.

Naci Çelik yazdı.

Allah"a sığınmak kim,sen kim.Sen,sığınsan sığınsan,arapçana,lugatlara ve diblomalarına sığınırsın.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhiddin

Naci celik,

evlatlıkların dul kalan eşleriyle evlenme yasağını bile farkedemeyecek kadar beyinsiz idiyseler

 

siz ne dediginizin farkindamisiniz?

 

Ahzap 37-Allah'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene layık olan, Allah idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

KARDEŞ EŞİYLE EVLENME ve EVLAT EDİNME GELENEĞİ

Din adamı ve rivayetlerin, İslâm dünyasında kardeşler ve akrabalar arası düşmanlıklara yol açan ve kimsesiz çocuklara dünyayı bedbaht kılan korkunç iki gafleti de, ölen kardeş veya akrabaların eşleri ile evlenmenin Kur‘an’a uygun olduğunu söylemeleri ve Kur‘an’ın evlat edinme geleneğini iptal ettiğini zannetmeleridir.

“Geçmişte olanlar hariç. Artık abalarınızın (atalarınızın) evlendiği kadınlarla evlenmeyin, çünkü bu iğrenç bir sapıklıktır.” (4/Nisa: 22)

Âyette geçen aba kavramı, Kur‘an’ın sık sık kullandığı ve Türkçe’deki atalar kavramının
Kur‘an’daki karşılığı olan bir kavramdır.

“Onlara: Allah’ın indirdiğine uyun! dense, Hayır, biz atalarımızı (aba) üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız! derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?” (2/Bakara: 170, S.Ateş çev.)

Kavram, Kur‘an’da umumiyetle yukarıda verdiğimiz âyetteki gibi genel anlamda kullanılırken, aşağıda vereceğimiz gibi bazı âyetlerde de dar veya özel anlamda kullanılmaktadır.

(Babası Yakup, oğlu Yusuf’a) Yavrum dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.

Böylece Rabb’in seni seçecek ve sana düşlerin yorumundan bir parça öğretecek, sana ve Yakup soyuna nimetini tamamlayacaktır; nasıl ki daha önce ATALARIN İbrahim’e ve İshak’a da nimetini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabb’in bilendir, hikmet sahibidir.” (12/Yusuf: 5-6, S. Ateş çev.)

Yukarıda verdiğimiz âyet, ataların derken Hz. Yusuf’un öz dedesi Hz. İbrahim’e, amcası Hz. İshak’a dikkat çekmekte ve atalar kavramının, dar veya özel anlamda dede ve amcayı içerdiği açıkça anlaşılmaktadır. Aşağıda vereceğimiz âyet de atalar kavramının, sadece baba ve büyükbabayı (dede) değil, baba ve büyükbaba ile birlikte amcayı da içerdiğini tekrar vurgulamaktadır.

(Yusuf dedi ki) ATALARIM İbrahim, İshak ve Yakup’un dinine uydum...”
(12/38, S. Ateş çev.)

Dikkat edilirse, Hz. Yusuf atalarım derken dedesi Hz.İbrahim’den, amcası Hz. İshak’tan ve babası Hz. Yakup’tan söz etmektedir. En önemlisi, aşağıda vereceğimiz âyetten de atalar kavramının, dar veya özel anlamda ağabeyi, yani kardeşi de içerdiği anlaşılmaktadır.

“Yoksa siz, Yakub’a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O zaman (Yakup) oğullarına: ‘Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?’ demişti. ‘Senin tanrın ve ATALARIN İbrahim, İsmail ve İshak’ın tanrısı olan tek tanrıya kulluk edeceğiz, biz O’na teslim olanlarız’, dediler.”

Âyet ataların derken, baba Hz.İbrahim’den ve daha önce izah ettiğimiz gibi, İshak-İsmail’den, yani Hz. Yakup’un ağabeyinden söz etmektedir.

Din adamları, atalar kavramının dar anlamda sadece baba ve büyükbabayı içerdiğini zannettikleri için, baba ve büyükbabaların dışında kalan, kardeş dahil bütün ölen akrabaların eşleri ile evlenmenin caiz olduğunu söylemektedirler.

Halbuki buraya kadar verdiğimiz âyetlerden ve yaptığımız açıklamalardan atalar (aba) kavramının, dar veya özel anlamda baba ve büyükbaba ile birlikte amca ve ağabeyi, yani kardeşleri de doğrudan içerdiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, konu başında verdiğimiz Nisa Suresi’nin 22. âyetinde geçen abalar (atalar) kavramının baba, büyükbaba, amca ve kardeşleri de doğrudan içerdiği ve söz konusu kişilerin ölümü halinde de eşleri ile evlenilemeyeceği anlaşılmaktadır. Çünkü ölüm bir yok oluş değil, bir hayattan başka bir hayata geçiştir ve söz konusu kişiler öldükten sonra da akrabadırlar.

“And cennetlerine girerler. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlar da kendileriyle beraber olurlar...” (13/ Rad: 23)

Kur‘an’ın geneli dikkate alındığında atalar kavramının genelde toplum veya toplum büyüklerine, özelde akraba veya akraba büyüklerine dikkat çeken bir kavram olduğu buraya kadar yaptığımız açıklamalardan anlaşılmaktadır.

Bize göre, atalar kavramı özel anlamda baba, büyükbaba, amca ve kardeşlere doğrudan dikkat çekerken, bir baba ve bir anneden doğan bütün akrabalara da dikkat çeker. Çünkü, aşağıda vereceğimiz âyetlerden de anlaşılacağı gibi, atalar kavramının kökü olan ebeveyn (baba ve anne) kavramı, öncelikle babaya sonra da anneye dikkat çekmektedir. Kavram, erkeği doğrudan, kadını da dolaylı olarak içermektedir.

“Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ebeveyn’inin (baba ve annesinin) her birinin altıda bir hissesi vardır...” (4/Nisa: 11)

Âyet, ebeveyn’den her birine demek suretiyle, ebeveyn kavramının hem erkeği, hem kadını içeren bir kavram olduğunu vurgulamaktadır. Aba (atalar) kavramı da ebeveyn(baba ve anne)den türeme bir kavram olduğuna göre kadınları da içerdiği anlaşılmaktadır. Zaten atalar kavramının sadece erkekleri içerdiğini düşünmek mantıken de, ilmen de mümkün olmaz.

“Onlara: Allah’ın indirdiğine uyun! dense: Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız derler...” (31/Lokman: 21)

Bu ve buna benzer âyetlerin dikkat çektiği ataların kadınları olmadığı düşünülebilir mi?

Konu başında verdiğimiz âyetin (4/22) dikkat çektiği ve evlendikleri eşlerle evlenmenin yasaklandığı ataların genel anlamdaki atalara, yani topluma dikkat çekmediği, sadece aynı anne ve babadan türeme akrabalara dikkat çektiği anlaşılıyor. Çünkü aksi takdirde, boşanan veya dul kalan insanların tekrar evlenmesi yasaklanmış olur idi. Ancak Kur‘an’ın geneli ve boşanma ile ilgili âyetler hatırlandığında, âyetin dikkat çektiği ataların toplum değil akrabalar olduğu ve akrabaların ayrıldığı eşlerle evlenmenin tek bir istisna ile, ‘Geçmişte olanlar hariç’ ebediyen yasaklandığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, babaların, amcaların, dayıların, kardeşlerin, amca oğullarının, dayı oğullarının, yeğen veya torunların, hala oğlunun, teyze oğlunun ayrıldığı kadınlarla; annelerin, teyzelerin, halaların, teyze kızlarının, hala kızlarının, amca kızlarının, dayı kızlarının, yeğenlerin, torunların ve kız kardeşlerin ayrıldığı erkeklerle evlenmek yasaklanmaktadır.

Kısaca özetlenirse, gerek baba tarafından, gerek anne tarafından herhangi bir şekilde arada kan bağı bulunan kişilerin ayrıldığı eşlerle evlenmek hem erkeklere, hem kadınlara yasaklanmaktadır.

Âyetin (4/22) dikkat çektiği ataların bugüne kadar sadece baba ve büyükbabalara yorulmasının, diğer bir ifade ile, âyetin dikkat çektiği atalar kavramının, dar veya özel anlamda sadece baba ve büyükbabaları içerdiğinin zannedilmesi, aşağıda vereceğimiz âyetin hikmetinden veya Kur‘an’ın kendini yenileyen bir kitap olmasındandır.

“Biz bir âyeti siler veya unutturursak, ondan daha iyisini, ya da benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?” (2/Bakara: 106, S. Ateş çev.)

Yukarıda verdiğimiz âyet öncelikle, zaman ve şartların değişmesiyle bazı kural veya törelerin veya uygulamaların değişebileceğine, değişmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.

Diğer bir ifade ile: Kur’an âyetlerinin her zaman ve her şarta göre değişik çözümler sunan özellikler taşıdığına dikkat çekmektedir.

Örneğin hiçbir motorlu taşıtın, haberleşme cihazının, insanlar arası sirkülasyonun olmadığı ve birbirinden kilometrelerce uzaktaki, çoğunluğunu akrabaların oluşturduğu, birçok köy ve yerleşim yerinin olduğu yer ve dönemler düşünülürse, söz konusu âyetin (4/22) dikkat çektiği atalar kavramının yanlış veya eksik yorumlanmasının kerameti anlaşılır. Belki de, bu konunun doğru anlaşılması için günümüz şartlarına ulaşmak gerekiyor idi.

Artık günümüzde insan sayısı, insan çeşiti ve insanlar arası sirkülasyon o kadar çoğaldı ki, değil akrabaların ayrıldığı eşlerle, yakın arkadaşların ayrıldığı eşlerle ve akraba çocuklarının birbirleri ile evlenmesine bile gerek kalmadı.

Zaten, âyette geçen aba kavramına, din adamlarının babalar anlamını yüklemesinin, biraz düşünülürse, büyük bir çelişki içerdiği hemen anlaşılır. Çünkü “Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin” cümlesindeki, babalarınızın ifadesi, sosyolojik olarak, olabilirliği mümkün olmayan bir ifadedir. Çünkü bir insanın babaları olmaz, babası olur. Veya aile büyükleri, akrabaları olur.

Baba çok özeldir. Kur‘an’ın baba ile dedeyi veya baba ile amcayı aynı sözcükle ifade ettiğini düşünmek, eğer bir şartlanmışlık sonucu değilse, ki öyledir, sapıklıktır. Çünkü baba, anne ile yatar, dede veya amca anne ile yatamaz. Ancak, bizim din adamlarımız, kendi beyinleri ile düşünemedikleri, ölmüş beyinlerle düşündükleri için bu olayı hiç irdelememişlerdir.

Dergimizin gelecek sayısında bu konuya, kimlerle evlenilemeyeceği konusuna dikkat çeken âyetleri yorumlamaya devam edecek ve üvey oğulların eşleri ile, baldızlarla evlenmenin caiz olduğunu iddia eden rivayetlerin dehşet yanılgılarını ortaya koyacağız.

EVLATLIK KONUSU: Din adamı ve rivayetlerin çok önemli bir yanılgısı da, Kur‘an’ın Hz. Muhammed vasıtasıyla evlat edinme geleneğini iptal ettiğini zannetmeleridir.

Güya, Hz. Muhammed evlat edindiği bir kişinin boşadığı karısıyla evlenerek, hem evlat edinme geleneğini, hem de evlat edinilen kişilerin boşadığı kadınlarla evlenmeme geleneğini iptal etti.

Din adamı ve rivayetlere soralım: Hani Kur‘an, fert ve toplumların yararına olan törelere dokunmamış hatta onları teşvik etmişti? Kur‘an, en azından çocuğu olmayan evlat özlemi içindeki ailelere, evlat edinme iznini vererek bu geleneği neden devam ettirmedi? Yoksa cami avlularına terk edilen bebeklerin evlat edinilerek, bakılıp büyütülmesi, mirastan da pay verilerek cemiyete yararlı insanlar olarak yetiştirilmesi fert ve toplumların zararına mı olur?

Hani bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmaya denk idi? (5/Maide: 32) Bütün insanlığı kurtarmaya denk bir hayra sahip olmak için ne yapmak lazım? Yoksa Boğaz Köprüsü'nde pusuya yatıp, intihar edecek olanları mı beklemek lazım?

Çocuğu olmayan birçok müslüman çiftin, büyüyünce kendilerine mahrem olmayacağını zannettikleri gerçek bir öksüz yerine, evlat özlemini gidermek için, öksüz olmadığı halde kardeşlerinin çocuklarını evlat edindikleri ve trajikomik bir durum sergilediklerini biliyor musunuz?

Arada hiçbir kan ve süt bağı olmadığı halde, üvey anne, üvey baba ve üvey evlatları mahremiyet dairesinin içine alan bir kitabın, evlat edinilen öksüz çocuklara bu hakkı vermemiş olduğu düşünülebilir mi?

Firavn’ın Hz. Musa’yı, Mısır kralının Hz. Yusuf’u evlat edinme düşüncelerinden (12/Yusuf: 21, 28/Kasas: 9), evlat edinme geleneğinin çok eski çağlardan beri devam ettiğini, aksine bir hüküm getirmeyerek ve bu geleneğe dikkat çekerek Kur‘an’ın da devam ettirdiği ve yine aynı âyetlerden, Kur‘an’ın evlatlıklar için ayrı bir kavram kullanmayıp, öz evlatlar için kullandığı evlat kavramını kullanmasından, evlatlığı da evlatla aynı konuma oturttuğu anlaşılmaktadır.

Din adamı ve rivayetlerin, Ahzap Suresi’nin 4, 5 ve 37. âyetlerini delil göstererek, Kur‘an’ın mahremiyet ve hukuk açısından evlat edinme geleneğini iptal ettiğini iddia etmeleri hiç tutarlı değildir. Çünkü söz konusu âyetler, evlat edinilen kişilerden değil, yaşamını varlıklı kişilerin himayesinde sürdüren köle veya köle iken ekonomik özgürlüğünü elde eden kişilerden söz etmektedir.

“... himaye ettiğiniz yardımcılarınızı (edğiyaeküm) sizin oğullarınız kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınızdan söylediğiniz sözlerdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir.

Onları babalarının adına bağlayarak çağırın; bu, Allah yanında daha adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalblerinizin bile bile yaptığından günah vardır.Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.” (33 Ahzap: 4, 5)

Dikkat edilirse, bütün mütercimlerin evlatlık anlamı yüklediği edğiya kelimesine biz, ‘himaye ettiğiniz yardımcılarınız’ anlamını yükledik. Çünkü Kur‘an’dan anlamlandırıldığında edğiya kelimesinin, dua kökünden türeme, yardım ve himayeyi vurgulayan bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.

Eğer âyetin dikkat çektiği kişiler gerçek veya özel anlamda evlat edinilen kişiler olsaydı, âyet edğiya kelimesi yerine ya evlat, ya da çocuk (ğulam) kelimelerini kullanırdı. Çünkü yukarıda da değindiğimiz gibi, Kur‘an, evlat edinilen çocukları da, öz evlatları da aynı kelime (evlat) ile vurgulamaktadır.

Din adamı ve rivayetlerin iddia ettiği gibi edğiya kelimesi evlatlıkları vurgulayan bir kelime olsaydı, Firavn’ın karısı Hz. Musa’yı bir bebek olarak bulduğunda, ‘Onu öldürmeyin, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlat (veledan) ediniriz.’ (28/9) demez, onu edğiya ediniriz derdi.

Firavn’ın karısının ifadesinden de anlaşılıyor ki, yukarıda verdiğimiz âyetlerin dikkat çektiği kişiler evlatlıklar değil, varlıklı kişilerin himaye ve emri altındaki kölelerdir.

Çünkü söz konusu köleler, babalarının ismini, yani kendi kimliklerini kullanma özgürlüğüne bile sahip değillerdi.Emri altında oldukları kişilerin kimlikleri ile adlandırılırlardı. Sahipleri onlardan, söz gelişi, oğullar, oğullarımız diye söz eder ve her köle sahibinin bir çeşit oğlu sayılırdı. Hiçbir ekonomik özgürlüğü, sosyal güvencesi olmayan ve toplumların en alt tabakasını oluşturan bu kişilere Kur‘an, yukarıda verdiğimiz âyetlerle önce kimlik hakkını tanıdı. Daha sonra, aynı surenin 37. âyetinde belirtildiği gibi, toplumun üst tabakasından birinin, bizzat Hz. Muhammed’in, eski kölesinin boşadığı bir kadınla evlenme isteğini teşvik ve tasdik ederek, toplumun alt kesimi ile üst kesiminin kaynaşmasını hedefledi. Çünkü üst tabakadan birinin, toplumun en alt tabakasından, kölelerinden biriyle, hem de bir kölenin boşadığı, dul bir kadınla evlenmesi görülmüş şey değildi. Töreler adamın yüzüne tükürürdü. Benzer töreler bugün de yok mu? Bekâr bir gencin dul bir kadınla, varlıklı bir kızın fakir bir gençle, sünni bir müslümanın alevi bir müslümanla evlenmesi de yadırganmıyor mu?

Âyetler sosyal, sınıfsal ve kültürel farklılıkları vurgulayarak, sınıflar arası hoşgörü, diyalog ve kaynaşmayı önermektedir.

Ayrıca, âyetlerin bir ifadesinden Kur‘an’ın evlat edinme geleneğini devam ettirdiği de açıkça anlaşılıyor.

“Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalblerinizin bile bile yaptığında günah vardır.”

Âyetin bu ifadesi iki ayrı olaya tek bir ifade ile dikkat çekmektedir.

1. Âyet, varlıklı kişilerin kölelerine bizzat isimleri ile hitap etmelerini, aksi takdirde günaha gireceklerini, ancak ağız alışkanlığı gereği yanılarak oğlum diye hitap etmeleri halinde de mazur olduklarını vurguluyor.

2. Âyet, varlıklı kişilerin kölelerinden evlat edinebileceğine, onlara evlat edinme vaadinde bulundukları ve sorumluluklarını yerine getirmedikileri takdirde de günaha gireceklerini vurguluyor.

Din adamı ve rivayetlerin, söz konusu âyetlerin evlatlıklara dikkat çektiğini ve bizzat Hz. Muhammed’in, evlatlığının boşadığı hanımla evlendiğine dair iddialarının yanlış olduğunu, söz konusu evliliğe dikkat çeken âyetin hemen devamı bir âyet, somut bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Muhammed sizin erkeklerinizden birinin babası değil, fakat Allah’ın elçisi ve peygamberlerin hatemidir. Allah her şeyi bilendir.” (33/40, S.Ateş çev.)

Âyet, Hz.Muhammed’in hiçbir zaman bir evlat edinmediğine dikkat çekmektedir.

Eğer Hz. Muhammed evlat edindiği kişinin boşadığı karısıyla evlenmiş olsaydı veya Hz.Muhammed, daha önceden bir evlat edinmiş bulunsaydı, âyet, ‘Muhammed sizin erkeklerinizden birinin babası değil’ derken, diğer konularda olduğu gibi ‘bundan böyle’ ifadesini kullanırdı.

Ancak söz konusu evliliğe dikkat çeken ve bir sonraki âyetlerden, Hz.Muhammed’in yaptığı söz konusu evliliği, kendisinin peygamberliğine inanan müslümanların da yadırgadığı anlaşılıyor.

“Allah’ın kendisine takdir ettiği her şeyi yerine getirmekte, peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allah’ın yasası böyle idi. Allah’ın emri, olup bitmiş bir şeydir.” (33/Ahzap: 38, S.Ateş çev.)

Söz konusu evliliği müslümanların da yadırgaması sadece yukarıda açıkladığımız gelenekten dolayı olmayıp, aşağıda vereceğimiz ve yukarıda verdiğimiz âyetten önce inzal olmuş âyetlerin, müslümanlarda uyandırdığı düşünceden ve bugün bile birçok Arap ülke krallıklarına, Osmanlı İmparatorluğu’na hakim bir gelenekten daha dolayı idi.

“Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir...” (33/Ahzap: 6, S. Ateş çev.)

Hz. Muhammed’in müminlerin babası olmadığını bildiren âyetten önce inzal olduğu anlaşılan yukarıda verdiğimiz âyetten esinlenen müslümanlar, peygamberin de artık müminlerin babası sayıldığına inanmışlardı. Çünkü, söz konusu ve en son evliliğini yaptığı sırada Hz. Muhammed, Medine devletinin başkanı da idi. O günkü Arap geleneklerine göre de, devlet veya toplum başkanları, toplumun babası sayıldığından kendi toplumuna mensup kadınlarla evlenemezdi.

Aynı gelenekten dolayı, Osmanlı padişahları evliliklerini hep başka milletlerden kadınlarla yapmışlardı. Çok ilginçtir, aynı gelenekten dolayı, bugün de birçok Arap ülkesinin devlet başkan veya kralları, evliliklerini Avrupalı veya Amerikalı kadınlarla yapmış ve yapmaktadırlar.

Âyet, bu geleneğin de gereksizliğine dikkat çekerek, Hz.Muhammed’in müminler açısından tek bağlayıcı sıfatının “peygamberlik” olduğunu vurgulamaktadır.

Site Haritası     Ana Sayfa
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats