HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Cemaatler, Tarikatlar, Mezhepler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Cemaatler, Tarikatlar, Mezhepler
Konu Konu: Tarikatlar oligarşisi. Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
gondolcu
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı gondolcu

Türkiye'de tarikatlar oligarşisi
SÖYLEŞİ: LEYLA TAVŞANOĞLU
Bu hükümet toplumsal barışı iyice bozmaya ve ipleri kopma noktasında germeye kararlı. Ülkede halledilecek hiçbir konu kalmamış gibi Başbakan türbana odaklanmış. En kısa zamanda sıkmabaş ya da türbanı ülkenin bütün toplum katmanlarına dayatmayı kafasına koymuş. İslam felsefecisi Doç. Dr. Şahin Filiz'le konuşuyoruz. Kuran'da kadınların başlarını örtmeleriyle ilgili kesinlikle hiçbir ayetin olmadığını anlatıyor. 14. yüzyıldan sonra birtakım uydurma hadislerle saf Müslümanların kafalarının karıştırıldığını vurguluyor. Bugün Türkiye'nin tarikatlar ve cemaatler tarafından yönetildiğinin de altını çiziyor.

- Siyasal ideoloji olarak İslamın siyasi yelpazede yeri neresidir?

FİLİZ - İslam dini gerçekten siyasallaştıysa yeri dinsel oligarşidir. Bu oligarşi de tarikattan tarikata, cemaatten cemaate devredilen bir otorite olarak karşımıza çıkar. Bir yerde cemaatler ve tarikatların oligarşisi haline gelir.

- Türkiye'de olduğu gibi mi?

- Tabii. Zamanla bu oligarşiler o kadar çoğalır ki bunlar kendi içlerinde bir iktidar ve nüfuz savaşına girerler. Kendilerinin dışında addettikleri, ötekileştirdikleri kişiler, gruplar ve içinde bulundukları topluma karşı mücadeleye girişirler.

Bu mücadele hem birbirleriyle hem de bulundukları devlete, cumhuriyete karşıdır. Her iki durumda da siyasal İslam tahakkümcü, baskıcı, belirleyici, biçimleyici ve geriye dönüşü temsil eden bir siyasal erk haline gelir. Siyasal İslamın taşıyıcıları cemaatler ve tarikatlardır. Cemaatler ve tarikatlar bunu birdenbire yapmazlar.

- Yavaş yavaş gündeme getirdikleri türban konusu gibi mi?

- Evet. Türban 1970'te farz kılınmıştır. Çünkü Türkiye'de ithal dinsel telakkiler, anlayışlar, 1970'ten itibaren Ortadoğu'daki İslamcı ve Arapçı milliyetçi hareketlerin kitaplarının Arapçadan tercüme edilmesiyle Türkiye'ye girmiştir.

Bazı semboller dinle özdeşleşerek Türkiye'ye geldi. Dolayısıyla biz dini de Araplardan öğrendik. Eğitim ve öğretimini de onlardan aldık.

Lübnan'dan ithal siyasi islam

- Bu mesele neden 1970'ten başlayarak Türkiye'ye girdi? 1970 tarihinin belirleyiciliği nedir?

- Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, 1970'li yıllarda Güney Lübnan'daki Şiilerle oraya yerleşen Filistinliler arasında huzursuzluklar çıktı. Filistinliler Şiilerin kadınlarını rahatsız ediyorlar gerekçesiyle Şii lider Musa Sadr bir başörtüsü modeli yarattı.

Bu bir üniforma biçimiydi. Daha sonra bu Türkiye'ye türban olarak geldi.

1970'lerde zaten Arap dünyasında çıkan kitapların Türkçeye tercümeleri, türban, Arap dilinin dini öğrenme ve yaşamanın bir yolu olduğuna ilişkin propagandanın yoğunlaşmasıyla Türkiye'de Araplara göre bir din, dünya ve devlet anlayışı hâkim olmaya başladı. O tarihten bu yana da yoğunlaşarak devam eden mikro Arap milliyetçi düşüncesine odaklanan bir din anlayışı doğdu. Zaten çarpışma da bundan kaynaklanıyor.

1970'li yıllardan itibaren Arap dünyasındaki Seyit Kutup'ların, Hasan el Benna'ların, İran'da Ali Şeriati'lerin başını çekmiş olduğu Müslüman Kardeşler Hareketi, Marksist diyalektikle birlikte İslam devrimciliğini öne çıkardı.

- İyi de Marksist diyalektikle İslam nasıl birbiriyle bağdaşır? Amaç kafaları mı karıştırmaktı?

- Tabii. Bir tarafta Marksist diyalektik, öbür tarafta ta İslamcı dogma... Bu akım Türkiye Cumhuriyeti devletine, ulusal birlik ve beraberliğine karşı bir ideolojiye dönüştü.

Ne kadar çok karşıt bir ideoloji olarak tanımlandıysa o kadar çok Atatürk , Türkiye Cumhuriyeti ve bağımsızlıkla mücadele formuna dönüşmüştür. İmanın, Müslüman olmanın tek koşulu haline gelen bu karşıt konumlanma bugün kendini değişik simgelerle göstermeye başladı. Bu simgelere karşı çıkanlar ve bu simgelerin gerisindeki gerekçeleri görebilen insanlar çok haklıdırlar. Çünkü bu simgelerin gerisinde çok netameli gerekçeler vardır.

- Türbana geri dönersek... Kuran'da Nur Suresi'nin 30. ve 31. ayetlerinde kadınların başlarını örtmelerinin kesinlikle farz olmadığı ortaya çıktı. Ayetlerde sadece kadınların cinsel organlarını ve göğüslerini örtmeleri gerektiği tavsiye ediliyor. O zaman, "Kuran'da farz" diye kadınlara bu dayatma nasıl yapılabiliyor?

- Baş örtmeye Nur Suresi'nin 30. ve 31. ayetleriyle Ahzab Suresi'nin 59. ayeti sürekli kanıt olarak gösteriliyor. Ancak bunlar kesinlikle başörtüsüyle ilgili değildir. Çünkü bu ayetlerde baş ve saç sözcükleri geçmez.

Bu kadar önemli, bu kadar vurgulanan bir emir olsaydı saç ve baş sözcüklerinin geçmesi gerekirdi. Oysa böyle bir şey yok. Sizin de söylediğiniz gibi Kuran'a göre asıl örtülmesi gereken göğüs kısmı ve cinsel organlardır. O dönem giyim kuşam kültürü yeni yeni yerleşen Araplara bu da normal bir tavsiyedir. Öbür yanda Araf Suresi 20, 22. ayetlerde Âdem ve Havva'dan söz eder. Yasak ağaca yaklaştıklarında utandılar ve hemen ayıp yerlerini örtmeye başladılar, diyor. Bu Tevrat ve İncil'de de vardır. Ama o surelerde, "Bu arada Havva başını da örttü" diye bir ifade yok. Demek ki kadının başını örtmesi konusu kesinlikle kullanılan ve siyasallaştırılan bir simgedir. Bir dinin Türkiye'de nasıl siyasete alet edildiğini görüyoruz. Arkasından, dini alet eden siyasetin bugünkü aşamada nasıl din haline geldiğini görüyoruz. Bugün ortada İslam dini yoktur, siyaset dini vardır. O siyaset ne söylerse halk onu İslam dininin bir emri gibi görmeye başladı. Asıl tehlike buradadır. Bu siyaset iktidarları yaratıyor; iktidardan düşürüyor; ülkenin kaderiyle oynayabiliyor; Atatürk Cumhuriyeti'ni tartışılır hale getiriyor.

- Peki, bu halk bu gerçeği nasıl göremiyor?

- Halkımızın şunu görmesi gerekiyor:

İslam dini kendi yüceliği ve güzelliğiyle kalplerde yerini alır. Bu yücelik ve güzellik ortadan kaldırılıyor, dine saygısızlık yapılıyorsa bunu da siyasiler yapıyor. Başbakan da dahil olmak üzere hiç kimse dine elini uzatarak siyaset fetvası çıkarmak suretiyle genelgeler yayımlayamaz. Böyle bir yetkisi yok.

Siyasilerin mutlak surette dinden ellerini çekmeleri gerekiyor. En azından tamamıyla laikleşmeleri gerekiyor.

- Bir de kadınların dövülmesini caiz kılan ayetler olduğu söylenir. Böyle ayetler gerçekten var mıdır?

- Bakın, Kuran'da darp kelimesi geçer. Ancak darp kelimesinin çok çeşitli anlamları vardır. Dövmek anlamı bunlardan sadece birisidir. Kadınlarla ilgili ayette kullanılan darp kelimesi dövün anlamında değildir. Kadınla oturun konuşun, anlamındadır.

Örneğin Ahzab Suresi 34. ayet, kadın ve erkek ayrımını kesinlikle ortadan kaldırıyor. Diyor ki: "Allah'a inanan kadınlar ve erkekler, doğru, düzgün hayat yaşayan kadınlar ve erkekler, namaz kılan kadınlar, namaz kılan erkekler, sadaka veren kadınlar ve erkekler, sabreden kadınlar ve erkekler..."

Gördüğünüz gibi kadını ve erkeği eşit kılıyor; bütün ayrımları kaldırıyor.

- Kuran'ın ayetlerinde böyle bir eşitleme varken siyasal İslam kadını neden ikinci plana itmek istiyor? Neden kadını toplumdan dışlamayı amaçlıyor? Ayrıca kadın kendini neden bu şekilde kullandırtıyor?

- Bunun birtakım nedenleri var. Bu sadece başörtüsü ya da türbanla ilgili değil.

Aslında bu, kadın, insan sorunuyla ilgili. 14. yüzyıla kadar İslam uygarlığı içinde "Peygambere gerek var mıdır, yok mudur, Kuran'ın ne kadarı rasyoneldir, ne kadarı değildir" den tutun, her şey tartışılmıştır. Böylece koskoca bir İslam uygarlığı ortaya çıkmıştır. Ama o zamana kadar kadın konusunda hiçbir tartışma yoktur. O İslam rönesansı döneminde kadın dövülür mü, tesettüre girmeli mi, gibi en ufak bir tartışma yoktur.

Uyduruk hadisler

- İyi de o zaman bütün bu kadın üzerine tartışmalar nereden kaynaklanıyor?

- İslam rönesansı döneminde din homosentriktir. Yani insan merkezlidir. İnsana göre bir Tanrı ve din telakkisi geliştirilmiştir. Benim o dönemlerdeki İslam felsefesiyle ilgili çalışmalarım da var. Ama 14. yüzyıldan sonra İslam dünyasında teosentrik bir din ve dünya görüşü hâkim olmaya başladı. Tanrı nesnel bir varlıktır. Ama Tanrı tasavvuru her kişiye göre değişir. Herhangi bir Tanrı tasavvurunu alıp dinin odak noktasına, insanın yerine koyarsanız her şeyi o Tanrı'ya göre belirlemiş olursunuz. İlk belirlediğiniz kişi de insan olur. Demek ki 14. yüzyıldan sonra, özellikle İmam Gazali'yle birlikte, teosentrik, yani Tanrı tasavvuruna dayalı bir din ve dünya görüşü geliştirilmiştir. Öyle bir insan tipi ortaya çıkmıştır ki, Tanrı emreder insan yapar, inancına sahip olmuştur.

Böyle insan anlayışına en uygun gelebilecek zayıf varlık, erkek tarafından kolayca istismar edilebileceği düşünülen cins olarak seçilen de kadın olmuştur.

- 14. yüzyıldan söz ediyoruz. Aradan 700 yıl geçti. Bunlar hâlâ 700 yıl öncesinin kafasıyla mı yaşıyorlar?

- Evet. Kadın da hâlâ kendini bu şekilde kullandırtabiliyor.

Kadın, sığınma bekleyen, aciz, Allah katında eksik bir varlık olarak konumlandırılmıştır. Kadının eksikliklerini sayıp dökmek için bazı hadisler de uydurulmuştur. Ayetler çarpıtılarak tefsir edilmiştir. Size uydurulan hadise bir örnek vereyim: "Peygamber kadınları topladı. 'Ey kadınlar. Sizin dininiz eksiktir' dedi. 'Neden?' diye sordular. 'Ayda bir kere aybaşı olmuyor musunuz? O dönemde namaz kılabiliyor, oruç tutabiliyor musunuz' diye kadınlara sordu. 'Hayır' cevabını alınca da 'Sizin dininiz eksiktir. Aklınız eksiktir' dedi. Kadınlar, 'Niye aklımız eksiktir' diye sordular. 'Mirastan daha az pay alıyorsunuz. Şahitlikte erkeklere göre ikiye birsiniz' dedi. Kadınlar da kabul ettiler."

Böyle hadisler var, uydurulmuş olan...

- Ama Kuran'ın orijinalinde bu tür hadisler yok, öyle mi?

- Yok. Bunlar uydurma. Ama bunlar mahalle anneleriyle tarikatlardaki abla tabir edilen kadınlar tarafından sürekli olarak her toplantıda kadınlara telkin ediliyor. Kadınlarımıza, "Sizin insan olmak gibi bir lütfa ermeye daha çok vaktiniz var. Siz erkeğe göre daha az insan, cariyeye göre daha fazla kadınsınız" diye sürekli anlatılıyor. Bu iğrenç ve netameli gerekçeleri dine dayandırmak siyasal İslamın biricik can simidi haline gelmiştir.

- Mahalle anneleri ve tarikat ablalarının kadınlarımıza bu telkinleri yaptığını söylediniz. Ama onların kendileri de kadın. Nasıl oluyor da böylesine yetkili ağızla bu telkinleri yapabiliyorlar? Onları dinleyen kadınlar, "Siz de kim oluyorsunuz" diye soramıyorlar mı?

- Soramıyorlar, çünkü dinin emri olduğunu düşünüyorlar. Sorduğu takdirde, aklını kullandığı takdirde o anneler ve ablalar da o bilgileri şeyhlerinden aldıklarını söyleyerek işin içinden sıyrılıyorlar. Onlar taşıyıcı.

- Şeriat hukukunun geçerli olduğu ülkelerde insan yaşamını hiçe sayan cezalar var. Örneğin kol, bacak, el kesmek, kadınları recmetmek gibi... Bunlar Kuran'da var mı?

- Yok. Uydurulan hadislere konulmuşlardır. Sonradan eklenmişlerdir.

Öylesine büyük bir uydurma literatürü var ki. Şehir ismi vermeyeyim. Ama pek çok şehirde bu hadisler çok ciddi oldukları söylenen insanlar tarafından ev sohbetlerinde dinin temel emirleri gibi sunuluyor.

Bütün bunlar aslında yeraltı faaliyetleridir. Yeraltı faaliyetinde hükme bağlanmış, birer yargı halini almış, biçimlenmiş, artık sorgulanması bile küfrü gerektirecek diye inanılan hükümlerin siyasete aktarıldıktan sonra nasıl insan hakları ve kadın özgürlükleri olarak paketlenmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu aslında illegaldir.
Dincilerin yeraltı faaliyetleri

- Bunların üreme yerleri nereleri?

- Bodrumlarda, havasız, karanlık, sağlıksız ortamlarda meyve üretiyorsunuz. Sonra

bunları pazara çıkarıyorsunuz. "Meyve üretiyorum. Niye benim pazarımı engelliyorsunuz?" diyorsunuz. Oysa sizin ürettiğiniz hastalıklı bir meyve.

Dinin barış, dostluk, kardeşlik gibi temel ilkelerini çiğneyerek yeraltında üretilen bu hükümler daha sonra bizim karşımıza kadın hakları, özgürlükler, insan hakları olarak çıkıyor. Zaten illegalite burada.

- Türkiye dünyada en yüksek faiz oranını ödeyen ülke. Oysa Kuran'da faiz haram. O zaman bizimkilerin Müslümanlığı nerede kaldı?

- Kuran'da paradan para kazanmak,

herhangi bir emek harcamadan mal

edinmek ya da yarar sağlamak kesinlikle haramdır. Bu temel ilkeler çiğnenirken

öbür taraftan simgeler üzerinden

dindarlık yapmanın daha verimli,

daha kolay olduğu, dünyasal hedeflere

daha kısa yoldan ulaşılabileceği kanısı iyice yerleşmiştir.

"Türban yasağının kalkmasıyla özgürleşeceğiz" deniliyor. Hâlâ akademisyen, solcu, entelektüel geçinen birtakım insanlar, ikinci cumhuriyetçilerle el ele veren ve

"AB küfürdür, Hıristiyan kulübüdür"

diyen dünün RP'li bakanı, bugünkü cumhurbaşkanı, bugün nedense yön

değiştirdi. İslam mı değişti, yoksa onlar mı?

Bir kere İslam dininde konjonktürün

yaratmış olduğu ayrımla ilgili değerlendirmeler vardır. Örneğin "hür - cariye".

Kuran da bu ayrımı ortadan kaldırmak

istiyor ve her insanın özgür olduğunu söylüyor. Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman, "İslamda Kılık Kıyafet" adlı sempozyumun basılı kitabında diyor ki:

"Hür - cariye diye bir ayrım vardı.

Eskiden cariyeler her ihtiyacımızı

görürlerdi. Şimdi o müessese kalktı. Ben buradaki bilim adamlarına soruyorum. Eskiden cariyelerimize gördürdüğümüz

işleri bugün hür kadınlarımıza gördürüyoruz. Bu boşluğu dolduracak bir müessese olsa. Bir kadınla yetinmeyip ikinci kez evlenmek isteyen gençler var. Bu müessesenin boşluğunu dolduracak başka bir müessese olamaz mı?"
Kadının namusu türbana odaklandı

- Peki, bu sözler kadınların topuna hakaret değil mi?

- Burada şunu söylemek istiyorum. Bu insanlar kadının başını örterek özgürleştiğini söylerken Hayrettin Karaman ve benzerleri şunu dile getiriyorlar: "Cariyelerin başlarını örtmesi doğru değildir. Çünkü örtünmek hür kadının hakkıdır."

Ben başımı örterek özgürleşmek istiyorum, diyen bir kızımız, kadınımız böyle bir psikolojiye odaklandı. Başını örtmediği için cariye sınıfından hür sınıfına atlayamayacağı korkusu ve psikozu içine giriyor. Bir kız, "Başımı örterek özgürleşmek istiyorum" diyorsa onun aklında cariye sınıfından hür sınıfa atlamak vardır.

- Yani o sapık psikolojiye göre başı açık kadın fahişedir. Öyle mi?

- Zaten, başı açıklarla oturulmaz, deniyor. Hatta, başını örtmekle örtmemek imanla küfür arasındaki çizgi kadardır, deniliyor. Bir kadının başını örtmesi, Müslüman kimliğine, namusuna, iffetine, imanına sahip olması anlamına geliyor, deniyor. Örtmemeyi ise siz artık düşünün.

Başbakan, "İnancı gereği başını örten insanlar" dedi. Herhangi bir giyim tarzı ya da davranış biçimi inancın gereği olarak ortaya atılıyorsa onu yapan inançlıdır, yapmayan inançsızdır, demektir. Ayrım burada başlıyor.
PORTRE
Doç. Dr. ŞAHİN FİLİZ

Bolvadin, Afyonkarahisar 1965 doğumlu. Yükseköğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yaptı. 1995'te ilahiyat doktorasını aldı. Daha sonra ABD'de Harvard Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Yabancı Diller ve Doğu Bilimleri Anabilim Dalı'nda post-doktora çalışmasını yaptı. 2000'de doçent oldu. 2005'te profesörlük için bütün bilimsel çalışmalarını tamamlamasına karşın hâlâ kadro alamıyor. Selçuk Üniversitesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı'nda dersler veriyor.

Yukarı dön Göster gondolcu's Profil Diğer Mesajlarını Ara: gondolcu Ziyaret gondolcu's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats