HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: fıtrat ve fetret.. Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

Sevginin sevinci

 Eger be-yâr ne-resîdî, çerâ taleb ne-konî/ V'eger be-yâr resîdî, çera tarab ne-konî? (Sevgili'ye, dosta, Yâre erişmedi isen, niçin arayıp istemezsin? Eriştiysen de niçin sevinç göstermezsin? -Mevlânâ)

Sevgili'ye gönlünü teslim etmek, yolun başlangıcıdır. Hâşâ "yukarıda bişiyler var, ben de azıcık inanıyorum, fakat din kullanmıyorum, azıcık deist, azıcık agnostikim" demek, hiçbir hayrın başlangıcı değildir. Hakk ile bâtıl arasında askıda kalmak demektir. Bu halde olanların çehrelerinin bal değil sirke satmasına şaşılmaz.

Bir de "Yaratıcı"ya hiç değilse Tabiat=doğa adı ile inanıyorum, daha doğrusu maddenin yaratılmadığına, ezelden var olduğuna ve sürekli değişim ve gelişim kanunu'na inanıyorum, fakat ahlâkî kuralları koyan bir bilinçli Tanrı'ya inanmıyorum, bu gibi metafizik görüşler sınıflı toplumda hakim sınıf etkeniyle doğmuş ve sömürü kalkınca ve kalktığı ölçüde ortadan kalkacak olan bilim dışı görüşlerdir" diyenin de yüzü bal değil sirke satarsa şaşılmaz.

Allah'ı sadece Halik olarak değil Vedûd, Rahman ve Rahîm Rabb olarak bilip de Resûl-i Ekrem (S.A.) (Yüce Sevgili)i sevdikleri için Allah sevgisine ulaşanların yüzleri de bal yerine sirke satarsa şaşılır. Allah'ın rahmet ve fazl nimetlerinin kadrini bilip de bu "nimetler"i sevenler, gönülleri feraha erenlerdir. (Yarattı Muhammed'i (S.A.) mahlûka rahmetinden/ Yarattı hem Ali'yi mü'minlere fazlından-Yunus Emre bu beyitte Yunus Suresi, 10/58 e işaret ediyor).

İlâhî sevgiye erişen veliye her gün düğün-bayram, ölüm gecesi de şeb-i arusdur, deliye değil!

Bu sevgiyi kalbinde taşıyan hiç hüzünlenmez mi? Elbette bir sevdiğini kaybetmesiyle, bir insana, bir canlıya reva görülen zulme şahit olmasıyla hüzünlenir, her soğuk su içişinde Huseyn'i hatırlayarak gözleri yaşarır, fakat bu hüzün, inançsızlığa veya bilinçsizliğe dayanan bir intihar hüznü değildir. Yüce Sevgili'nin haline uyan bir hüzündür.

Bir de bu imtiham âleminde yanlışlarının bilincine varırsa üzülür, ne var ki Allah'ın Gafûr, Rahîm ve Vedûd olduğunu bildiği için, Allah'dan ümidi kesmez, tövbe eder, Yunus Peygamber gibi: Ey Erhamur-Râhimîn olan Allah! Senden başka Tanrı yok, Sübhan'sın sen, ben zâlimlerden oldum!" diyerek Allah'a sığınır (Enbiya, 21/87) Allah'ın "Karîb" (yakın) olduğunu bilir. Karîb'dir ve dualara icabet edendir. (Hûd 11/61, Seba, 34/50, Bakara 2/186)

Bazıları; "yine Sultanahmet Camii'nden vaaz vermeye başladı" diyecekler. Fakat bu "bazıları", kendi İslâm karşıtı vaazlerini "aydınlatma" yazıları sanarak böbürlenirlerken, hiç değilse bana da İslâm'ın gerçek yüzünü tanıtma, tanıklık etme, "eşhedu" deme hakkını tanımaları gerekmez mi? Onların hoşuna gitmek için, "filân restoranda geçen gün yediğim filân yemek, tam bir şaheserdi, şikemperverâne tavsiye edilir" veya "basın dördüncü güçtür, şu halde manevî kamusal alandır, görsel ve yazılı basında, medyada konuşan ve yazanlar da dinlere eşit uzaklıkta olmalı, hele İslâm'dan kesinkes söz etmemeli, sadece eleştirme ve uyarma görevi açısından ele almalı, İslâm'a olumlu bir biçimde yaklaşım yanılgısına aslâ düşmemelidir" kabîlinden yazılar mı döktüreyim?

Oysa, Alevî olsun veya Sünnî olsun, Müslüman halkımız, İslâm'a yöneltilen yoğun hakaret ve iftira yaylım ateşinin acısını çekmektedir. Bu hakaret ve iftiralar dolayısı ile bazıları tepki göstererek, söylenenlerin gerçek olduğunu, İslâm'ın gerçekten "şiddet" içerdiğini, bunun da böyle olması gerektiğini düşünürken, bazıları da "varalım kendimize Ali'siz Alevîlik, ılımlı İslâm, Kalvenist İslâm, Budizm, Şamanizm vs. gibi bir din bulalım" demektedirler. Asıl muztaribler de İslâm'a gerçeği ile îman edenlerdir.

İmdi ey kardeşler, "şiddetlen ey darlık! Açılırsın"! diyen Yüce Sevgili'yi bırakmayalım, ne ılımlı, ne zulümlü Müslüman olalım, hayırlar feth ol, şerler def ola! Mevlâ görelim n'eyler/N'eylerse güzel eyler!

hüseyin hatemi


__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

Dinsizlikte zorlama yoktur

İnsan oluş “kadr”ini temel alan, insan değerini, insan onurunu bilen, “Lekad kerremnâ Benî Âdeme..” (İsrâ, 17/70) sırrına vâkıf olan kimse; insan hakları ve Hukuk Devleti öğretisini benimsemeye ve bunları seçim nutku veya tören sloganı olarak değil, esasen sevginin tabiî tezahürleri olarak almaya da ehildir. Yöneticilerde ahlâk ve bilgi şartları aranması gereği bunun içindir. Yönetilenlerde (seçmenlerde), “temyiz kudreti olan bir kimse, Hukuk Devleti içinde yaşamayı ister, istemesi tabiîdir” düşüncesi ile, genel ehliyet şartı ile yetinilmesi düşünülebilir.

Ne var ki “yabancılaştırma ve sömürmeye elverişli kılma süreci” sonucunda, Benî Âdem, Yaratıcısı ve Rabbi tarafından insanlık değeri ile donatıldığını unutursa, “demokrasi”nin seçim ilkesi; Adalet Devleti ülküsüne varılmış olmayı ifade etmez. Demokrasi; İslâm Hukuku'ndaki karşılığı ile “velâyet-i emr ve şûrâ” sistemi; Hukuk (Adalet) Devleti'ne varılması için elverişli olan en iyi sistemdir. Fakat demokrasi de nihayet -Lâiklik ilkesi gibi- şeklî bir güvencedir. Kızı değil, erkeği de insanlık bilincine, insanlık değerine yabancılaştırırsanız, seçimi sırasında “âdil, ahlâklı, bilgili, yetenekli” olma gibi şartlara bakmaz, esasen bakamaz, davullara ve zurnalara oy verir. Şen ola/seçim şen ola! -Ne yani, demokrasi düşmanı mısın, açık söyle! Amerika'da da böyle değil mi? Şu halde niye tatava yapıyorsun? -Efendim, maksadımı iyi ifade edemedim galiba, yahut efendim şu külhanî muhabirler çarpıttı, yaşasın demokrasi!- O kadar da bağırma! Ben bağır dediğimde bağır! “Yaşasın demokrasi!” demek de suç olabilir, “yaşasın cumhuriyet” desene! Neyin yaşayıp neyin yaşamayacağını sen mi bileceksin?

Adaletin, sevgi ağacının meyvesi olduğunu ve tadını, kokusunu ayırd edemez hale gelmiş kimselere zulmün zakkumu ve Ebu Cehil karpuzu da “adalet” meyvesi olarak yutturulabilir. Bu sebeple Yüce Sevgili “nasılsanız öyle idare olunursunuz” buyurmuştur.

Sevgi ağacının meyveleri arasında “dinde zorlama yoktur” ve “din ayırımcılığı yapmaksızın her insana en yüce ahlâk ile davranmalısınız, meğer ki meşru müdafaa şartları olsun!” beyan ve öğütleri de vardır. (Mumtahine, 8-9; Bakara 2/256)

Sevgi ağacının meyveleri bütün insanlığa bedelsiz sunulmuştur. Ne var ki Ebu Cehil karpuzu pazarlamacıları; insanlar bu ağaca varmasınlar ve kendilerinin fahiş fiyatla “iyi ağaç meyvesi” markası ile sürdükleri ürünlerin ipliği pazara çıkmasın diye mahirane beyin yıkama ve yabancılaştırma yöntem ve mekanizmaları geliştirmişlerdir. - Arslanım, sana İmam-Hatip Okulu'nda öğretmediler mi? Dinde zorlama yoktur. Sen benim içkime ne karışırsın? -Şu halde sizin de benim eşimin ve kızımın başörtüsüne karışmamanız gerekmez mi?- Ulan daha öğrenemedin mi? Kamusal alanda sadece dînî simgelerin kullanılması yasaktır, bu da lâikliğin gereğidir.

Bu kafa karışıklığı ile “ittihad” ve “terakki”nin sağlanamayacağı açıktır. Bunlar emirle sağlanmaz. Adalet Devleti bilincine ve Adalet Devleti ortamının sağlanmasına ihtiyaç vardır. İyi Ağaç tektir. Hazret-i İsa'nın İncil'de tanıttığı “İyi Ağaç” ile Kur'an-ı Kerim'de tanıtılan “İyi Ağaç” aynı ağaçtır. (İbrahim, 14/34). “Kelime-i tayyibe” olan Tabiî Hukuk öğretisi ve Evrensel Ahlâk öğretisi, ancak bu ağacın ürünü olabilir. Bu ağacın kökü; İlâhî Sevgi'de sabittir. Kelime-i habîse demek olan insanlık düşmanı zulüm öğretileri ise, ancak “şecere-i habîse” ürünleri olabilirler. (İbrahim, 14/36). Regensburg Hitabesi'nden önce birisi Papa'ya bu âyetleri gösterse idi ne güzel olurdu! Ne var ki - İbrahim Tatlıses'in “Urfa'da Oksford vardı da gitmedik mi?” sözünden ilham alan - Papa Hazretleri'nin: “bana bu âyetleri gösterdiniz de okumadım mı?” demiş olduğunu kabul edelim ve şecere-i habîse ürünleri firmasının kışkırtmalarına gelmeyelim. Kur'an-ı Kerîm, yine Kelime-i tayyibe olarak, “en güzel tarzda tartışmayı, hikmeti, mev'ize-i hasene”yi öğütlemiyor mu? Katolik Kilisesi'ne “İyi Ağacın Tekliği” gerçeğini öğretmenin yolu, “iğrenç, galiz ve müstekreh sövgü sözleri yarışması” açmak mıdır? Ey Ebu Cehil karpuzu bağımlısı, cevap ver!

Ebu Cehil karpuzu pazarlamacıları, Şecere-i Habîse holdingi; “dinde zorlama yoktur” kelime-i tayyibesinin doğru yorumu ile insanlar “Şu halde zorla güzellik olmayacağına göre, zorla kötülük hiç olmaz” sonucunu “evleviyyet delili” (a fortiori) ile çıkarmasınlar diye, “dinde zorlama yoktur, bunun mefhûm-i muhalifinden, karşıt anlamından: dinsizliğe zorlama vardır ve meşrudur” sonucunu çıkarır ve kendileri için değil İslâm ülkelerine pazarlarlar. Katolik, Ortodoks, Şark Kiliseleri ve Avrupa Protestan kiliseleri; “İyi Ağacın Tekliği” bilincine bir daha asla varamasınlar diye, bu Kelime-i habise, Avrupa Hristiyanlarına da dayatılır. Bu dayatma sırasında bizim dolduruşa getirilmiş arslanlar da “çok doğru! Avrupa'da dînî simgeler kaldırılmalıdır, fakat bizimkilere dokunulmamalıdır” derler. - Meded yâ Hû!


hüseyin hatemi



__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

Ahlâk ve medeniyet

Ahlâk ve Medeniyet; arz üzerinde birlikte görünmüş, belirmişlerdir. Yüce Sevgili'nin, Vâris-i Adem'in öncüsü olan atası Adem; bugün Beyt-ul-Atıyk'in, Kâbe'nin bulunduğu yerde, ahlâk bilincini ve ahlâki sorumluluğu, sevgi ahlâkını tebliğe başlamış, bu sebeple de Mekke'de ilk medenî oluşum ortaya çıkmıştır. Mekke'ye “Ümm-ül-Kurâ” denmesinin sebebi budur. Bir sûre sonra da Kudüs mevki'inde ikinci “medîne-i fâzıla” oluşumu belirmiştir. Medeniyet ve Medîne (civitas, cite, polis) sevgi dini ile, dolayısı ile sevgi ahlâkı ile yaşanabilecek bir haldir. Sevgi dini ve ahlâkı bir toplumu terkettiği ölçüde o toplumun medîne-i fâzılası da rûh ile ilişkisi kesilmiş bir bedene döner ve bozulma ve kokuşma alâmetleri belirir. Bu bedenin tekrar hayat bulması, canlanması mümkündür. Ne var ki bu mucize ancak “sevgi” gücü ile gerçekleşir. Ahlâk Sevgi'nin çocuğu, Medeniyet de Ahlâk'ın çocuğudur. İblis'in Vâris-i Adem'e hasedinden kaynaklanan kini; bencillik ve hasedinin çocuğu; zulüm de kinin çocuğudur. Bencillik, hased, kin ve zulmün çocuğu olan bir “medeniyet” olamaz.

Bir toplumda sevgi ahlâkı ilkelerinin geçerli olmaması ve bunların yerini bencilliğin, hasedin, kinin ürünü olan sahte ve yaldızlı şeytanî (aldatıcı) sözde değerlerin alması; o toplumda “medîne-i fâzıla” düzeninin can çekişmekte olduğunu gösterir. Medîne-i fâzıla, bugün kullandığımız terimle: Hukuk Devleti demektir. Bu hastalığı teşhis edenlerin susturulmasıyla hastalığın önü alınmaz. Sözde değerlerle yazılan reçetelerin de hastalığı büsbütün arttırmaktan başka hiçbir yararı olmaz. Tek çare; gönüllerde başlayan sevgi mucizesiyle “hal değişmesi” ve bu hal değişmesi birikimiyle de o toplumun tekrar sevgi toplumu olmasıdır.

İblis'in sahte değerleri ve öldürücü zehirleri ile yazılan reçetelerin hastalığı büsbütün vahim boyutlara ulaştıracağını son yıllardaki alâmetler üzerinde düşünürsek anlayabiliriz. Yakın bir geçmişteki: Sahte Hizbullah'ın ölüm evlerini hatırlayalım. Bayramdan hemen sonra da toplumumuzdaki hastalığın düşündürücü alâmetlerine değinmiştim. Bayram günlerinde, iki uyuşturucu bağımlısının sıra cinayetleri de bizi uyandırır gibi olduysa da ardından yine “yattım sağıma/döndüm soluma!” dedik, merhum Sâbir'in “incinse sağın ver yere sol yânını yuh(u)la!=uyu” sözüne uyarak uyumayı sürdürdük, bu kez de bir buçuk yaşında bir kız bebenin karşılaştığı, cahiliyye vahşetinden de beter davranışının haberiyle sarsıldık. Okuyuculardan bazıları “ne yapmamız gerektiğini” sordular veya “bir an önce harekete geçmemiz gerektiğini” haklı olarak belirttiler. Ne yapmalıyız? Sevgi hali ve bilinci demek olan îmana, Sevgi'nin “ba'su ba'del mevt” mucizesine imandan doğan ümîde, Sevgi Ahlâkına dönmeliyiz (İstirca'). Bu dönüşe “irtica'” diyenlerin levmine, kınamasına aldırmamalıyız.

Sevgi, iman ve ümid ile başlamayan hiçbir seferberlik kutlu bir sonuca ulaşmaz. Küçüklüğünde gittiğim veya daha doğrusu götürüldüğüm –şimdi var olmayan– Kristal Düğün Salonu'nda, sebebi anlaşılmayan bir kavga kopar kopmaz, bizim masada oturan ve kavganın sebebinden bizim de olduğumuz gibi tamamen habersiz olan bir saf genç, derhal ayağa fırlamış ve bir sandalyenin iki bacağını kavradığı gibi, kavga noktasına hava postası ile göndermişti. Bu gibi durumlarda bilinçsiz tepkilerden veya eğri cismi değil gölgesini düzeltme girişimlerinden, “Sevgi”yi bir slogan sözü olarak benimsedikten sonra “Sevgi şeytandan, kîn dindendir” noktasından başlatılan seferberliklerden aslâ hayır gelmez. Sevgi ehlinin bu yoldaki virdi “bismillâh ve billah ve minallah ve ilellah ve alâ milleti Resulillâh”dır. “ve alâ milleti Resulillah” ibaresini söylemeyenlerle, Yüce Sevgili'ye kin beslememeleri ve saygısızlık etmemeleri şartı ile, Sevgi Ahlâkı'nın ve dolayısı ile Medeniyet'in evrensel değerleri üzerinde işbirliği yaparız, ne var ki bu evrensel değerlerden ayrıldıkları noktalarda da “haydi eyvallah! Bu çıkmaz sokağa sizinle birlikte girmiyoruz, inşallah tekrar ona yolda buluşmak üzere!” diyebilmemiz şartı ile! Sevgi Ahlâkı yolunda işbirliğinin şartı budur, ancak: Sevgi Ahlâkı'nın kesin emri olan “Adalet”in kayıt ve şartı yoktur. İnancı ve tutumu ne olursa olsun hiç kimseye karşı adaletten ayrılmamıza cevaz yoktur.

Ey kız çocukları aşağılık zulümlerden kurtaran Rahmeten lil-Alemîn! Ey ism-i A'zam Mazharı! Ey gönüllerin Tabibi! Ey Yüce Sevgili! Cahiliyye'den kurtulmak için sana ihtiyacımız var!

hüseyin hatemi



__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

İnsanlığa düşman olmak

Merhum Ali Şerîatî'nin özellikle dikkatimizi çektiği bir ayırım vardır: “Beşer”, insanın biyolojik özellikleri ile diğer canlılardan ayrılan varlığının adıdır. İnsan, Adem sonrasının ahlâkî sorumluluk taşıyan “beşer”idir.

Yüce Sevgili, “her çocuk, fıtrat dini olan İslâm üzerine doğar” buyurmakla, “insan”ın sonradan kötü şartlanmalar, kötü çevre şartları, kötü eğitim ile insanlıktan çıkabileceğine işaret etmiştir. İlâhî Kelâm'da da buyurulduğu gibi, insan bu kötü şartlanmalardan, kötü eğitiminden kendini kurtarmaz, fıtrat dinine, fıtrat ahlâkına dönmezse, ahlâkî sorumluluğu olmayan hayvanlardan aşağı bir derekeye düşmüş demektir. Kötü şartlanması onu sadece “koyunlaştırmış” ise, “davarlaşma”dan muztarip ise, davar hükmünde kalmayı seçmiş demek olur. (H'raf, 7/179). Bundan daha da vahîmi, “canavar köpek”leştirilme eğilimidir. Tabiatta, Allah'ın yaratışında köpekler de çok sevimli, sevilmeye lâyık yaratıklardır. Fakat Ashâb-ı Kehf'e yoldaş olanları “kıtmîr” olurken, insan sûretinde canavarlar tarafından genleriyle oynananları ve bu canavarlar tarafından eğitilenleri, Merhum Nâmık Kemal'in belirttiği türden köpekler olurlar.

Muîni zâlimin dünyâda erbâb-i denâattir/Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten!

Bu süreç, İblis ayartması ile başlar. Önce insanlar bozulurlar. Bu bozulan, canavarlığı seçen insanlar; yalnızca hayvanları değil, davarlaşmaya elverişli insanları da canavarlaştırırlar ve cinayetlerinde cansız bir âlet gibi kullanırlar. Av köpeği gibi eğitirler.

Bugün Muharrem ayının üçüdür. Adem Aleyhisselâm ile birlikte, Muharrem ve Teşrîn aylarının ay ve güneş yılına göre başladığı M.Ö. 5594 yılında, Beyt-ul-Atıyk civarında insanlığın medenîleşmesi, ahlâkî sorumluluk bilincine erişmesi süreci başlamıştır. Yine aynı noktada, M.S. 632 de de Kâinat'ın öğüncü ve Hâtem-ul-Enbiya'nın tamamlanmıştır. Mesih'in Allah'dan niyaz ettiği, Tevrat'ın tahrifinden sonra insanlığın adalete acıkıp susayanlarının mahrum kalmış olduğu “Zikr” Maidesi olan Kur'an-ı Kerim; insanlığa tekrar sunulmuş, “Zikrun lil-âlemîn” kılınmıştır. Evrenselliği ilân edilmiştir.

....



hüseyin hatemi


__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 2
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats