HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
Konu Konu: Simgeler Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

DICTIONNAIRE DES SYMBOLES
Chevalier, Jean/Gheerbrant, Alain, Robert Laffont/Jupiter Paris, 1982
Fransızca’dan Çeviren: Elisabeth SAYIN


ÖNSÖZ

Simgeler, günümüzde “evdeki deli” muamelesini görmüyor artık. İlerlemenin, buluşların esinleyicisi olarak simge, kız kardeşi aklın yanında eski saygınlığına yeniden kavuştu. Bilim ise kurgunun öncelediği şeyleri doğruluyor artık. Günümüzde toplumda hüküm süren görüntünün etkileri sosyologlar tarafından ölçülmeye çalışılmakta, eski mitoslar ve modern mitosların doğuşu yeni bir yaklaşımla yeniden yorumlanmaktadır. Simgeler, imgeleyici hayatın merkezindedirler; onun kalbidirler. Bilinçaltının sırlarını ele verip, eylemlerin en gizli kalmış güçlerini ortaya çıkartıp, ufkumuzu bilinmeyene ve sonsuzluğa açmaktadırlar.

Gece olsun gündüz olsun hepimiz, gerek konuştuğumuzda, gerekse yaptığımız jestlerde, mimiklerimizde veya gördüğümüz rüyalarda bilinçli veya bilinçsiz olarak simgeleri kullanırız. Simgeler, bizi girişimlere teşvik eder, arzularımıza bir çehre, davranışlarımıza ise biçim verir. Kuruluşları, düzenlemeleri, yorumları birçok dalı yakından ilgilendirmektedir: Medeniyetler tarihi, dinler tarihi, dil bilimi, kültür antropolojisi, sanat eleştirmenliği, psikoloji, tıp… Bu listeye satış, propaganda ve siyaset teknikleri de eklemek mümkündür. Yapılan yeni araştırmalar, düşselliğin yapıları ile düşün imgeleyici işlevine ışık tutmaktadırlar. Bizi böylesine etkileyen gerçekleri tanımamak mümkün değildir. Beşeri ilimlerin, sanatların ve onlara bağlı olan tekniklerin tümü simgelerle karşı karşıyadır. Simgelerde saklı olan yoğun enerjiyi harekete geçirmek ve bilmeceleri çözmek için bütün bu disiplinler birlikte hareket etmelidir. Bizler, bir simgeler dünyasında yaşıyoruz; içimizde de bir simgeler dünyası yaşıyor.

Simgesel ifade, insanın kontrol edemediği bir yazgıyı açığa çıkarma ve bastırma arzusunun ifadesi olarak değerlendirilebilir.

Başlangıçta simge, ikiye bölünmüş, seramik, tahta veya metal bir nesnedir. İki kişi arasında bölünür: İki misafir, alacaklı-borçlu, hacca giden iki kişi, uzun bir süre için ayrılacak iki kişi... İlerde kendilerinde kalan parçayı tekrar bir araya getirdiklerinde onları bağlayan şeyi, misafirperverliği, borçları, dostlukları vs. anımsayacaklardır.

Antik Yunan’da ana-babalar, simgeleri, çocuklarını tanıyabilmek, bulabilmek için kullanıyorlardı. Simge, görüldüğü gibi aynı zamanda ayırıyor ve kavuşturuyor. İki fikri bir arada taşıyor: Ayrılma ve kavuşma. Bölünmüş fakat yeniden bir araya gelebilecek bir topluluğu kastediyor.

Simgenin tarihine baktığımızda görülüyor ki her çeşit nesne simgesel bir değer taşıyabilir. Doğal ( taş, maden, ağaç, çiçek, hayvan, pınar, nehir, okyanus, tepe, vadi, gezegen, ateş, şimşek vs...) veya soyut ( geometrik şekil, sayı, ritim, fikir, vs...) şeyler olabilir. Burada söz konusu olan nesne sadece gerçek bir yaratık veya nesne değil fakat aynı zamanda bir akım, saplantılı bir imaj (görüntü), bir rüya, ayrıcalıklı bir postulat sistemi, alışılmış bir terminoloji vs. de olabilir. Sadece kendi çıkarları doğrultusunda ruhsal enerjiyi içinde tutup saklayan, farklı seslerle, değişik seviyelerde, farklı biçimlerde ve farklı aracılar sayesinde insanı çağrıştıran nesnedir simge.

Freudcu yaklaşıma göre ise simge, dolaylı bir şekilde, mecazlı ve çözülmesi çok kolay olmayan arzu ve çatışmanın ifadesidir. Simge, bir sözün, bir düşüncenin, bir davranışın gizli kalmış anlamıyla, açıkça belirlenmiş içeriğini bağlayan ilişkidir. Örneğin bir davranışa en az iki anlam verilebiliyorsa, anlamların bir tanesi diğerinin yerine -onu maskeleyerek- geçebiliyorsa ve onu ifade edebiliyorsa, aralarında simgesel bir ilişki vardır.

C.G. Jung ‘a göre simge, ne bir istiare ne de basit bir imgedir. Simge, ruhun varsayılan ve gizli kalmış doğasını en iyi ifade eden imgedir. Ona göre ruh, insanın bilinç ve bilinç altını kendi içinde; dinsel, ahlaki, yaratıcı ve estetik yapıtları ise bir noktada toplar; bireyin tüm entelektüel, düş kurucu, duyuşsal davranışlarına renk verip, biyolojik yapının karşısında yaratıcı (eğitici) ilke olarak yer alır. Simge, içine hiçbir şey almaz, açıklamaz: Bizi, henüz öteki dünyadan çıkmamış, anlaşılamayan ama karanlıkta sezilen, hiçbir kelimenin tam olarak ifade edemeyeceği bir anlama götürür. Jung, Freud’un tersine, simgeleri başka bir şeyin maskelenmiş (örtülmüş) hali olarak görmez. Onun için simgeler, doğanın bir ürünüdür. Simgeler, anlamsız değildirler ama taşıdıkları anlam da mutlaka sansür konusu değildir.

İçinde saklanan gün açığa çıkarsa simge ölür. Canlı olduğu takdirde simge, bir olgunun olabileceği en iyi ifade şeklidir. Simge, anlamla dolup taştığı sürece canlıdır; sezilen, hissedilen fakat henüz tanımı yapılmamışlığın ifadesi olarak kaldığı takdirde canlıdır.

Simgeyi, aldığı ışığı, façetaya göre geri ve farklı yansıtan bir kristale benzetebiliriz. Canlı bir varlıktır o. Hareket halinde ve değişimde olan varlığımızın bir parçasıdır. Onu hayranlıkla seyrederken, düşünme konusu yaparken biz kendimiz de izleyeceğimiz yolu görmüş oluruz.
Simgenin değerini yeniden saygınlığına kavuşturmakla estetik veya dogmatik öznelciliğin savunmasını yapmıyoruz. Sanat eserlerini entelektüel öğelerinden, dolaysız ifade yeteneklerinden arındırmak, aynı şekilde dogmaları tarihsel temellerinden yoksun bırakmak gibi bir niyetimiz yok. Simge tarihte vardır. Gerçeği de yok etmez. Onlara bir boyut, bir belirginlik, bir derinlik katar. Olgu, nesne, imge ile ussal ötesi; imgelemeci ilişki ve varlık seviyeleriyle kozmik dünyalar arasında ilişki kurar. Her iki duygunun da fark edilebilmesi için, yakın olanı uzaklaştırıp, uzak olanı yakınlaştırıyor simge.

Simgeyi algılayıp kavramak için seyirci değil, oyuncu olmak gerekiyor. Öznel kavrayışlar ve davranışlar, kavramlaştırmaya değil, deneyime bağlıdır. Simgenin özünde telkin edici olma vardır: Herkes kendi görsel gücüne göre onu algılar.

Yapılan tarihsel araştırmalar, kültürler arası karşılaştırmalar, sözel ve yazılı gelenekler tarafından yapılmış simge yorumları incelemeleri ile psikanalitik araştırmalar, simgelerin anlamı hakkında bizlere ışık tutmaktadır. Fakat anlamı belli kalıplarda dondurmamak gerekir: Simgenin anlamı, onu belli kalıplara sokmak isteyen şemaların, mekanizmaların, kavramların, betimlemelerin dışına taşar. Asla sabit değilir, herkese farklı görünür fakat bu, onun belirsizlikle özdeşleştiği anlamına gelmez. Simge, sonsuza dek uzanan çeşitlemeleri olan bir tür temaya dayanmaktadır. Simge, varlığın ve biçimin yetersizliğini ortaya çıkartır.

Biçimlerin, yorumların çeşitliliğine rağmen, simgenin özelliklerinden biri de simgeleyenle simgeleştirilen arasındaki ilişkinin telkinindeki sürekliliktir. Örneğin, gökyüzünü simgeleyen, başı aşağıda olan kupa aynı zamanda bilinçaltında gökyüzünün ifade ettiğini de simgeler, yani güvenlik, koruma, üstün varlıkların bulundukları yer, mutluluk, refah, bilgelik vs... Bazilikaların, camilerin kubbesinin, göçebelerin çadırının biçimini de alsa, insanların bilinç düzeyleri ne olursa olsun, kupa ile gök yüzü arasındaki simgesel ilişki, süreklilik göstermektedir. Simgelerin diğer bir özelliği ise birbirleriyle iç içe geçmeleridir, birbirlerine karışmalarıdır. Onları ayıran su geçirmez bir bölme yoktur, aralarında bir ilişki olasılığı her zaman vardır. Simgeler çok- boyutludur. Tıpkı gökyüzüne veya yere doğru çevrilmiş kupanın, yeryüzü ile gökyüzü, zaman-mekan, içkin-aşkın vb.yi ifade etmesi gibi. İlk çift kutupluluk budur. İkincisi ise zıtlıkların sentezi olan simgenin bir yüzünün geceyi bir diğer yüzünün ise gündüzü ifade etmesidir. Fakat kavramsal mantığın aksine sözünü ettiğimiz bu çift-kutupluluk bir “üçüncü”nün varlığını reddetmez. Simge bilimi, varlıklar arasında olası bir tamamlayıcılığı, evrensel bir dayanışma olarak kabul eder. Çok-boyutlu bir simgenin sonsuz sayıda boyutları olabilir. Simgesel bir ilişkiyi algılayabilen kişi, evrenin merkezi konumundadır. Tek bir merkez oluşturmak amacıyla ve belli bir noktada özdeşleşen bir topluluğun bireyleri veya birey için var olmaktadır simge. Evren o zaman bu çekirgenin etrafında döner. Dolayısıyla bazı kimseler için son derece kutsal olan simgeler diğer kimseler için kutsal olmayabilir. Bir simgeyi algılamak, kavramak bizi belli bir tinsel dünyaya oturtur. O nedenle simgeleri, birlikte oldukları varoluşsal çevreden koparmamak gerekir. Simgenin anlamı, değeri ancak o zaman gerçekten anlaşılabilir. İmgeler bütün bir tinsel deneyimi, zamanları, mekanları, kişisel durumları vb. taşır. Simgeler, görünüşte çok karmaşık gibi gözüken gerçekleri, tek ve derin bir gerçekte birleştirir. Bu derin gerçek, simgenin anlamını keşfeden kişinin özdeşleştiği tinsel merkezdir.

İnsanın yaratıcı bilinçaltından ve çevresinden doğan simgenin, gerek kişisel gerekse sosyal hayatta çok önemli görevleri vardır. İlk görevi keşfedici olmaktır: Simge, bilinmeyene doğru fırlatılmış bir füze başlığı gibidir. İnsan ruhunun zaman ve mekandaki macerasının anlamını keşfedip ifade etmeyi çalışır. Bir tarafı bilinen, bir diğer tarafı ise bilinmeyen olduğundan, aklın bir türlü tanımlayamadığı ilişkiyi kavramamıza yardımcı olur. Simge, bizi, bilincimizi kesin bir şekilde ölçmenin mümkün olmadığı, girişi riskli ve bir çeşit meydan okuma olan bir alana sokar. Bir simgenin anlamını keşfetmeye çalışan düşünce gücü, mantığını aşan düşüncelerle karşılaşabilir. Örneğin, dönen çark figürü tanrısal bir güneş kavramını andırıyor ise mantığımız buna bir açıklama getiremez zira insan tanrısal varlığı tanımlayamaz! Belki de bundan ötürü, tam olarak anlayamadığımız veya tanımını yapamadığımız, mantığımızın sınırlarını aşan kavramları ifade etmenin bir yoludur simge. Simgesel düşünce, her şeyin hakkından gelir. Her zaman bir ilişki icat eder veya keşfeder. Bir bakıma o, aklın sivri ucudur. Fakat kesin açıklamalarla kendini yok edeceğinin farkındadır. Sorunlar veya sırlar kendilerinden fakat simge biçiminde cevap üretirler. İkinci görevi ilkine yakından bağlı olan vekalet etme (yerini alma) işlevidir: Simge, bilinçaltında askıda kalmış arzuların, çatışmaların ve sorunların şekil değiştirmiş cevabıdır, çözümüdür. Simge, sansür yüzünden bilincimize girememiş şeyleri kamufle ederek bilincimize girmelerini sağlar. Çevresiyle, durumuyla veya kendisiyle tam olarak bilinçli bir şekilde ilişki yürütemeyen “Ben”in ilişkisinin yerini alır. Simge, baskı altına alınanın telkini değildir sadece. Aynı zamanda kontrol edilemeyen bir sezginin cevabıdır, bir arayışın anlamıdır.

Simgenin üçüncü görevi ikincide saklıdır; simge bir arabulucudur: Köprü kurar, ayrılmış öğeleri bir araya getirir, gökle toprağı, madde ile ruhu, doğa ve kültürü, gerçek ve rüyayı, bilinçaltı ile bilinci birleştirir. İçgüdüsel bir ruhsallığın merkezkaç güçlerine karşı simge, merkezcil bir güç oluşturur. Zıt eğilimlerin karşılaşmalarının sonucudur o. Karmaşık bir libidonun ayrıştırma yapılarına, yönlendirilmiş bir libidonun birleştirme yapılarının telafisine olanak verir. Bu bakımdan simge, bir denge unsurudur. Ruhsallıkta canlı, hareketli yaşayabilen simge, yoğun ve sağlıklı, aynı zamanda da kurtarıcı, rahatlatıcı bir ruhsal etkinliği sağlar. Bilinç düzeyleri, bilinen ve bilinmeyen, anlamı açık olanla anlamı gizli olan, benlikle üst benlik arasındaki geçişleri kolaylaştırır. Arabuluculuğun amacı, birleştirmektir. Dördüncü görevi budur işte simgenin: Birleştirici olmak. Temel simgelerin görevi, insanın dini, kozmik ve sosyal deneyimini, ruhsal bilinçaltında, bilinçte ve bilinç ötesinde yoğun bir şekilde birleştirmektir. Alt, dünyevi ve göksel seviyelerdeki temel birliği, uzayın alt yönlerinin merkezini göstererek, yeniden bir araya toplanma eksenlerini ( Ay, su, ateş, vs...) ortaya çıkartarak dünyanın bir sentezini oluştururlar. İnsanı dünyayla birleştirirler. Ona, uçsuz bucaksız bir ilişki ağında yer veren simge sayesinde, insan, evrende yabancılık çekmez.

Birleştiren simgenin eğitimsel hatta tedavi edici bir işlevi vardır. İnsanlarda bir yere ait olma veya en azından birey-üstü bir güce ortak olma duygusu yaratır. Evrende ayrı bulunan öğeleri birbirlerine bağlayarak, insanlara evrende yalnız ve kaybolmuş durumunda olmadıklarını hissettirirler. Burada simgeyi aldatıcı olan ile karıştırmamak gerekir. Aynı şekilde gerçek dışı olana tapmanın savunmasını da yapmıyoruz. Ama simge, güven, şefkat, öğrenme ihtiyacımızın bir ifadesidir. İfade ettiği gerçek, tanımlanması zor, derinden hissedilen, tıpkı döl veren, büyüten, besleyen ruhsal ve fiziksel bir enerjinin varlığı gibidir. Simgelere karşı koymak, kendimizden bir parçayı kesip atmak gibidir, gerçeklik öne sürerek tüm doğayı fakirleştirmektir. Simgesiz bir dünyada nefes almak mümkün değildir.

C.G.Jung’a göre simge ne kadar arkaik ve derin olursa o kadar kollektif ve evrensel olur. Simgeler arasındaki bağı çözmek kavramsal mantığın (logique conceptuelle) işi değildir. Simgelerin mantığı herhangi bir bilimsel sınıflandırmaya girmeyen, iki terim ya da iki dizinin arasındaki ilişkinin algılanmasında yer almaktadır. Simgelerin mantığından kastettiğimiz, aslında onların arasındaki bağlar, ilişkiler, kendi içlerinde veya kendi aralarında oluşabilen simge zincirleridir ( örneğin boğa-ay-gece-doğurganlık-kurban verme-kan-tohum-ölüm-yeniden doğma-vs...) Oysa bu kümeler anarşik değildirler, öylesine yani gelişigüzel, rastgele kurulmamışlardır. Kendi aralarında henüz çok iyi anlamadığımız yasalar ve diyalektikler aracılığıyla iletişim kurarlar. Onun için simgenin mantıklı olduğu söylenemez. O yaşamsal bir “pülsiyon”dur, içgüdüsel bir tanınmadır. Kendi dramını oynayan öznenin deneyimidir. Öznenin ve evrenin geleceğini ören sayısız karmaşık ve dokunulamaz bağların oyunudur. Burada dışlanan mantık, kavramsal fikir yürütmenin mantığıdır. Simgeyi fazlasıyla çözümlemek, onu bir (tek) mantık birimine indirgemek onu yok etmek demektir. Onun mantığı ussal (rasyonel) değildir. Pierre Emmanuel’e göre simgeyi entelektüel açıdan çözümlemek tıpkı soğanı bulmak için soğanı soymaya benzer. Soğan onu soğan yapan anlaşılmazlar sayesinde var olmaktadır.

Simgesel düşüncenin, ussal (rasyonel) düşünceyle ortak bir eğilimi vardır ancak araçları farklıdır. Us, gerçek olanı teke indirmek istediği halde, simge, yaratılanı teke indirip çoğulculuğu yok etmek ister. Fakat hayal etmek, ispatlamak değildir. Us ve simgenin diyalektikleri farklıdır.

Bilimlerin ilerlemesi, özellikle beşeri bilimlerin ilerlemesi, aklın (usun) ve simgenin birlikte var olmalarına bağlıdır. Bir simge, bilimsel bir olgunun habercisi olabilir. Mesela dünyanın yuvarlak olduğu ispatlanmadan önce insanlar onu yuvarlak olarak tasavvur etmişler ve bu şekilde simgeleştirmişlerdi. Bunun aksine, bilimsel bir olgu, bir simgeye de dönüşebilir. Mesela Hiroşima’daki nükleer mantar gibi.

Hayatını araştırmaya adayan bir bilim adamı, akıl-dışı (irrasyonel) güçlere, bu dünyada önemli bir yer tutan, duygu yüklü simgeye boyun eğmek zorunda kalırsa, simgeler dünyasına açılmak isteyen kişi, aklın gerçeklerinden vazgeçmez. Kendi yollarında ilerleyip, varlıklarını sürdürebilmek için us ve simge, birbirlerini sürekli çağrıştırmak zorundadırlar.

Bu korkunç, büyüleyici dünyanın gizli ve kutsal anlamını, görünenin ötesindeki gerçeği, sevinci, güzel yolların anahtarlarını arayalım, durmadan…


__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

eller birer simge...

su bir simge...


elleri yıkamak bir simge...

yüzler birer simge...

yüzü yıkmak birer simge....

ayaklar birer simge... 

baş bir simge...

onları meshetmek birer simge...

ayakta durmak eğilmek yer kapanmak kabe ve etrafında dönmek birer simge...

aç kalmak gülümsemek birer simge...

sevgiliye çiçek bir simge...

 duygularımızı ve düşüncelerimizi hissiyatımızı en güzel simgelerle ifade edebiliyoruz...

simgesiz hayat çiçeksiz bir dünyaya benzer di heralde...


__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

asım Yazdı:

....


simgesiz hayat çiçeksiz bir dünyaya benzer di heralde...

Selam Asım Kardeşim,

Bence biraz daha ileri gidelim, simgesiz bir yaşam mümkün mü ?

Canlıların birbirine kur yapmalarından, iletişimlerinden, toplumsal ortak davranışlarına kadar her alanda simgeleri görüyoruz.  Konuşma dili, yazı dili bu muazzam sistemde bir alt sistem. Simgeler de aslında gösterge denilen gösteren ve gösterilenden oluşan daha genel bir sistemin alt sistemi.

Vahyin mesajını çözmek için kelimelerden ötesini de düşünmek gerekir mi acaba? Diğer simgeleri de çözümlemek gerekir mi? Yazıyı asarken yapmak istediğim, simgelere dikkat çekerek, bu soruyu çağrıştırmaktı.

Muhabbetle.



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

selamlar...

yazıda bir ifade vardı...

simgeler soğana benzer diye...

yani simgeyi anlamak için bir kabuğunu kaldırdığında başka bir kabuk çıkıyor karşına...

öyle devam ediyor sonuna kadar...

yani aslında tam olarak kavrayamayacağımız bir şeyi ifade edebilmek için kullanıyoruz bizler simgeleri...

zaten hiç bir şeyide tam olarak kavrayamıyoruz vesselam...


__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
MaHZeN
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 16 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 58
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı MaHZeN

allah kuranda simglere dikkat çeker.

simgeler, deliller yani ayetler.

"size ayetlerimi göstericem, siz de onları tanıyacaksınız."

allahın simgelerinin kutsallığından da bahsedilir kuranda, büyük baş hayvanlar gibi..


__________________
Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...

Hz. İsa
Yukarı dön Göster MaHZeN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: MaHZeN
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats