HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
Konu Konu: Madde de gerçektir Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Emre_1974tr
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 494
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Emre_1974tr

Ruhçu öğreti ve onun izinden giden tüm oluşumlar aslında maddenin bir hayalden, bir ilizyondan ibaret olduğunu iddia ederler hep.

Buna kanıt olarak öne sürdükleri şeylerden ilki maddenin aslında enerjiden oluştuğu, maddenin kökenine inilirse enerji dalgalanması vb. şeylerle karşılaşacağımızı söylemeleridir. Bir de işin içine ışığı falan sokarlar, akılları sıra maddenin aslının ilizyon, dumani ve hayaletvari bir şey olduğunu ispatlarlar.

Ama hesaba katmadıkları bir şey var, enerji denilen şey de madde dışı bir şey değildir. Madde onun konsantre haliyse, enerji ise maddenin dağınık ve değişik halidir. Işık denilen şey de maddeden başka bir şey değildir. Yani maddenin kökenine inilince yine karşımıza madde ve gerçeklik çıkmakta.

Maddeyi hayal zannedenlerin öne sürdükleri ikinci delil ise, madde âleminin aslında duyu organlarımızın oyunları sonucu varmış gibi algılandığını belirtmeleridir.

Eğer biz bir şeyi görüyorsak o şey var olduğu için değil, gözümüz öyle algıladığı için gördüğümüzü, eğer bir şeyi duyuyorsak aslında yine kulak adlı alıcımızın yarattığı şeyi algıladığımızı söylerler.

Yine burada hesaba katmadıkları bir şey var. Eğer söyledikleri gibi madem onlar gerçek değil, alıcılarımızın oluşturduğu bir ilizyon hepsi. Öyleyse niye bir alıcımız bozulunca hemen tamire yani tedaviye koşuyoruz. Madem alıcılarımın oynadığı oyun bütün bunlar öyleyse bir şaşının objeleri çift görmesi de, sağlıklı bir gözün tek görmesi kadar normal ve sağlıklıdır. Öyleyse neden sağlıklı gözün gördüğü teki kabul ediyorsunuz da şaşı gören gözü "sağlıksız" ve yanlış görüyor kabul ediyorsunuz.

Veya niye kataraktlı bir gözün ışıkların etrafında hale görmesini "sağlıksız" ve "yanlış" kabul edip tedaviye başvuruyorsunuz. Madem gerçeklik denilen şey alıcılarımızın ilizyonundan ibaret niye bu durumu "hatalı" kabul edip ameliyatlara, ilaçlara veya bitkisel kürlere başvuruyorsunuz.

Yine aynı şekilde kulağı ağır işiten birini niye "sesleri sağlıklı bir şekilde işitemiyor" deyip tedavi etmeye kalkıyorsunuz.

Nedenini ben söyleyeyim. Çünkü madde gerçektir ve ilizyon değildir. Öyle alıcılarımızın oyunu falan hiç değildir ve evrensel değişmez ölçüleri vardır. Bu yüzden bu ölçüleri sağlıklı bir şekilde algılayamayınca, madde gerçekliğini sağlıksız bir şekilde algıladığınızı anlıyor ve hemen tedaviye koşuyorsunuz. Eğer madde bir hayal olsaydı buna gerek kalmazdı. Maddenin gerçekliği sabittir ve kişiden kişiye değişmez. Tabii alıcılarınızda bir bozukluk yoksa.

Şimdi vereceğim ayetler konumuzla doğrudan ilgili değil. Çünkü birinci anlamları, Allah`ın gönderdiği ayetleri ve peygamberleri yalanlayanları eleştirmekte. Kendilerine getirilen apaçık kanıtlara rağmen sapkınlıklarını sürdürenlerden bahsedilmekte.

Yalnız ayetlerin apaçık birinci anlamlarını kabul ettikten sonra, ayetlerin işaret ettiği başka anlamlara da kafa yorabiliriz öyle değil mi? Tabii bizim yükleyeceğimiz bu ikincil ve üçüncül anlamlar birer iddia ve varsayım olmaktan ileri geçemeyecektir. Bu yüzden şimdi bu söyleyeceklerimi sadece "bir beyin jimnastiği" olarak kabul ediniz lütfen. Bunun dışında bir amacım yok.

—Sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. " diyeceklerdi. (Enam Suresi 7. ayet)

Bu ayetin açık anlamı dışında başka işaretlerine bakacak olursak; size apaçık bir şekilde alıcılarınızla algılayabileceğiniz fiziksel şeyler sunduğumuz halde sizler bütün bu gerçekleri bir ilizyon ve hayal kabul etmekte ısrar ediyorsunuz anlamına da gelebilir mi?

-"İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş!" diye.


—Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz? (Tur suresi 13 ve 14. ayetler)

Yine bu ayetin birinci açık anlamı dışında beyin jimnastiği yapacak olursak; işte madde âlemine hep bir hayal, hep bir ilizyon dediniz durdunuz, şimdi tadın şiddetli ateşin azabını bakalım görün madde gerçekmiymiş yoksa ilizyon mu? Anlamında da dolaylı bir uyarı içeriyor olabilir mi acaba?

Tur Suresi 44. Ayet: Onlar gökten bir parçayı düşerken görseler `Birbiri üstüne yığılmış bir bulut" diyecekler.

Kamer Suresi 2. Ayet: Hala bir mucize görseler, yüz çevirip: "Süregelen bir sihir!" derler.

Bu ayetlerde de, birinci anlamları dışında, acaba madde âlemini bir ilizyon olarak gören ve "maddenin kökeninde üst üste yığılmış enerji dalgalanmaları" falan var deyip gerçekliğini inkâr etmeye kalkanlara bir uyarı olabilir mi?

-Hem görsen onları, Rablerinin huzuruna durdukları zaman! O: "Nasıl şu gördüğünüz gerçek değil miymiş? " diyecek, onlar da: "Evet Rabbimiz hakkı için gerçek!" diyecekler. O zaman: "Küfrettiğinizin cezası olarak azabı tadın!" buyuracak. (Enam Suresi 30 ayet)

Yine bu ayette birinci ve gerçek anlamda şüphesiz ki kâfirlerin dini inkârlarının sonucu yaşadıkları hüsran anlatılıyor. Ama yine ayetlerin birinci anlamı dışında beyin jimnastiği yapacak olursak, dolaylı da olsa, madde âlemini tüm ispatlarına rağmen bir ilizyon kabul edenler eleştiriliyor olabilir mi?

Dediğim gibi bütün bu ayetleri yazmamdaki neden zihin egzersizi yapmak sadece. Zaten ayetlerin ikincil ve üçüncül anlamları için çıkıp da kimse kesin olarak "şu şöyledir" diyemez. Diyenler yanılgı içerisindedir.

Fakat bazı ayetler doğrudan da, maddenin-yaratılmışların gerçek olduğu bilgisini bizlere vermektedir:

AHKAF


3. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek ile ve belli bir süreye göre yarattık. İnkar edenler, uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.

Allah "gerçek"-"hak" olarak yarattığını da belirtiyor ayetlerinde.

Ayrıca bazı ayetlerinde yarattığı varlıklar üzerine yemin ediyor. Örneğin:

TIN

1. Yemin olsun incire, zeytine,

2. Tûr-i Sîna`ya,

3. Ve şu güvenli kente ki,


Rabbimiz bir hayalin üzerine yemin etmez. Gerçekler ki üzerlerine yemin etmekte.


Kısacası ruhçu öğretinin insanlara benimsetmeye çalıştığı "herşey algılarımızın bir oyunu, gerçekte madde bir hayalden ibarettir" inancı doğru değildir.

Yine her zaman ki gibi ruhçuluk, insanları yanlış inanışlara ve hatta inkara yönlendirmek için çırpınmaktadır.

Bunu fark etmenin yolu yine "yalnız Kuran" deyip İslam`a yönelmekten geçmektedir



Selam ve sevgiler.
Yukarı dön Göster Emre_1974tr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Emre_1974tr Ziyaret Emre_1974tr's Ana Sayfa
 
cin13
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 23 ocak 2007
Gönderilenler: 385
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı cin13


"Gerçek nedir" sorusu felsefenin, "madde nedir" sorusu bilimin konusudur.

Bilimin gerçek hakkında söylediği, yani kabulü olan tek şey, gözlemlenenin gerçek olduğudur. Buna gerçekçilik veya bilimsel realizm denir.

Gözlemlenenin gerçek olmadığı ya da bir yanılsama olduğu bilimin konusu değildir. Bu konu ile bilimin ve bilimadamlarının ilişkilendirildiği her yazı spekülasyondur, gayriciddidir.

Madde konsantre enerjidir, ışık da maddedir, enerji dağınık haldir vs gibi sözde bilimsel, bilimsel birkaç terim kullanılarak ciddi, doğruymuş gibi sunulan cümleler asılsızdır, yanlıştır, uydurmadır.

Madde-enerji eşitliği ile kütle-enerji denkliği karıştırılmamalıdır.

Maddenin özü, yapıtaşı, nasıllığı konuları modern bilimin en büyük sorunlarından, üzerinde en çok araştırma yapılan konularındandır.

Gerçek olarak tanımladığımız günlük deneyimlerimizin, evrenin aslını, nasıl davrandığını anlamamızda yeterli olmadığı ortadadır.

Evrenimizin tümünü,özünü oluşturan ve nasıl davrandığını belirleyen parçacık dünyasında karşılaştıklarımız, alışık olduğumuz gerçeklikten çok farklıdır.


Alışık olduğumuz gerçek, atomaltı dünyanın gerçekliğinin çok küçük bir kısmını oluşturur.



__________________
Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Yukarı dön Göster cin13's Profil Diğer Mesajlarını Ara: cin13
 
Emre_1974tr
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 494
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Emre_1974tr

Kuran'a göre de bilime göre de yaratılmışlar, madde gerçektir.

Ama ruhçu öğreti bunun tam tersini bir şekilde benimsetmeye kalkar.

Bu yolla bırak ahireti, bu yaşadığın dünyayı bile inkara sürüklemeyi veya en azından imanında şüphe düşürmeyi hedefler.

Ruhçu öğretinin bu sapkın oyununa ortak olmadan gerçeğe yönelinmelidir.

Kuran'ın belirttiği üzere, tüm yaratılmışlar gerçek olarak yaratılmıştır.

Selam.

Yukarı dön Göster Emre_1974tr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Emre_1974tr Ziyaret Emre_1974tr's Ana Sayfa
 
sasha
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 27 kasim 2009
Gönderilenler: 368
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sasha

Sayin Emre_1974tr (diger basliginizda rumuzunu eksik yazmisim ozur dilerim)

Felsefeyi, hala inatla bir dini inanc olarak gorme azminize hayran kaldigimi belirtmek isterim.

Ancak yola ciktiginiz noktalar ve dahi inceledikleriniz dogruluk payi tasimiyor aksine Kuran'la celisen hicbir kismi yok.

Lutfederseniz buyrun birlikte inceleyelim. Koyu renkle yazili olanlar sizden yaptigim alintilardir.


Oncelikli olarak bu felsefe yaratici tarafindan yaratilan herseyin(maddenin) yalan oldugunu filan savunmaz. O sadece gene sizin dusunceniz ve bilgi sahibi olmadan karalama calismalariniz..
Neden?

Ruhculugun cikis noktasi insan ve sahip oldugu ruhtur. Ruhculuk dediginiz sekilde maddeyi yalanliyor olsaydi, insani yalanlamasi gerekirdi. Bunu mantik sahibi olan her insan bilmekte zorlanmaz. Ustelik sembole vs. filan da hic ihtiyac yoktur algilamak icin..

Cunku ruh bedende hapistir, bedeni terkettigi an da olum anidir. Basit bir benzetmeyle fis cekildiginde solugumuz sonlanir. Bilimsel olarak da kanitlanmistir, cok kisa bir sure sonra da beyin olumu gerceklesir.Ve insan olmus olur.

Bunu bahsettiginiz sekilde enerji kavramina uygulayacak olursak sayet, Allah'in yarattigi insan(bedensel olarak) zaten maddeden yaratilmistir (Kuran'daki ilgili ayetleri kopyalamama sanirim gerek yok)

Bedensel yaratim ve son sekiller verildikten sonra, ufurulen ruhla(Allah tarafindan) yani hayat babinda can verildikten sonra, hayat bir anlamda baslamistir insan icin.

Aksi olsaydi sayet Kuran bize ruh ufurulmeden once de  Adem'in esya isimlerini saydigini soylerdi zaten.. Ki ruh ufurulmesinin(Allah tarafindan) boylesi bir  ayricaligi ortadan kalkardi.



Madde elbette gercektir bir inanan veya dogru bilgiyi kabul eden bir baska insan icin.. Illizyom kismina gelince;

Bilim bize paralel evrenlerin varligindan da bahseder. Veya karadeliklerden..

Ama hic kimse gercek olarak, gercek anlamda paralel evrenlere gidip, gorup, donmus degildir. Burada ogrendigimiz bir bilgiyle, paralel evrenlerin varligindan haberdar oluruz. Halbuki hicbir yaratilmis duyumuz onlari goremez, dokunamaz. Bu, bilginin bizim duyularimiza yonelttigi basit illuzyondur.



Maddenin gercek olmasi, maddenin enerjiyle sinirli, cevreli olmadigi anlamina gelmez. Bunu bize en iyi ispatlayan, Allah'in verdigi algilamamizi saglayan duyularimizdir.

Demissiniz ki;

Ruhçu öğreti ve onun izinden giden tüm oluşumlar aslında maddenin bir hayalden, bir ilizyondan ibaret olduğunu iddia ederler hep.

Maddeyi hayal zannedenlerin öne sürdükleri ikinci delil ise, madde âleminin aslında duyu organlarımızın oyunları sonucu varmış gibi algılandığını belirtmeleridir.

Eger ruhcu ogreti bunu soyluyor savunuyor derseniz, bilim dunyasinin tumunu ruhcu ogreti sapkinlari olarak nitelemeniz gerekir.


Bilimsel olarak 4 saatten fazla korunaksiz olarak(gozluksuz, sapkasiz vs. siz) acik arazide,yogun  karda araba surdugunuzu veya yurudugunuzu dusunun.

(Bu yuzden karli arazideki askerlere, arastirmacilara vs. kara cikmadan gozluk, veya bunlar yoksa gozlerin hemen altina kara is veya boya surmeleri onerilir.)

Belli bir surece kadar gayet iyi goren gozleriniz, belli bir surecten sonra karincalanmaya,yanmaya, siyah veya degisik renkte birden belirip yokolan noktaciklar gormeye baslarsiniz. Nedir bunun gerekcesi?

Bir muddet sonra tek bir acik renk, gozunuzu (yani maddeyi) gereginden fazla yoracaktir. Ve madde yani gozunuz, size basit bir illuzyon gosterisi yapacaktir. Farkli noktaciklar gormenize sebep olacaktir.
Halbuki bilimsel olarak o noktaciklarin orda olmadigini (gercek olmadigini) biliriz. Ve madde(goz) yorgunlugundan kaynaklanan bir gerekcesi oldugunu da biliriz.

Iste sizin sozunuz;
Eğer biz bir şeyi görüyorsak o şey var olduğu için değil, gözümüz öyle algıladığı için gördüğümüzü, eğer bir şeyi duyuyorsak aslında yine kulak adlı alıcımızın yarattığı şeyi algıladığımızı söylerler.

Soru 1-Hala bilimsel anlamda, gozunuzun yani maddenin yorgunlugunun size yansittigi noktaciklarin,  gercek oldugunu mu iddia ediyorsunuz?

Duyma organimiz, duyma islemini gerceklestirir. Biz bunu bu sekilde algilariz. Ancak ses bir enerjidir ve en buyuk ozelligi evrende yok olmamasidir. Bu bilimsel olarak kanitlanmistir. Bagirip sustugunuz da cikardiginiz ses evrende asla kaybolmaz, kalir.

Kulak bu enerjiyi titresimi veya dalgalanmayi(sesi) alir. Ancak bu enerjiye bir kimlik katamaz.

Sesi(enerji titresimini) almasiyla birlikte beyne yollar, beyin bunu tipki bir kripto cozer gibi cozer.
Biz bu sekilde duydugumuz sesin, o an gormedigimiz bir bebegin aglamasi oldugu konusunda bilgi sahibi oluruz.

Demissiniz ki;
Buna kanıt olarak öne sürdükleri şeylerden ilki maddenin aslında enerjiden oluştuğu, maddenin kökenine inilirse enerji dalgalanması vb. şeylerle karşılaşacağımızı söylemeleridir. Bir de işin içine ışığı falan sokarlar, akılları sıra maddenin aslının ilizyon, dumani ve hayaletvari bir şey olduğunu ispatlarlar.


Ama tum bunlar yuce Allah'in yarattigi muhtesem bir duzenek seklinde, goz acip kapamadan daha kisa bir sure icinde  calisir.Ve sozunuze iliskin ne manidardir ki, yuce Allah bu duzenegin yani beynin, sadece ve sadece kimyasal elektrik ureterek tum bu isleri yapabilmesini ongormustur. Baska bir deyisle tum anlama, idrak vs. eylemler vucutta (beyinde) kimyasal elektrik(yani sizin karsi ciktiginiz enerji) uretilmesiyle olusur.

Bu sebeple, yuce Allah'in yarattigi muhtesem insan vucudu ve isleyisi tamamiyle disardan bakildiginda madde ve icersi incelendiginde enerji karisimidir.



Yani kisaca anlayacaginiz her turlu  duyuya ait disardan her sinyal alis ve cozulus nitelik ve nicelik anlaminda beyinde gerceklesir. Oysa bes duyumuzun icinde bilimsel olarak kanitlanmis sekilde beyin yoktur. Beyinin isi, duyulardan aldigini, algiya cevirmesidir basit bir aciklamayla..

Bu nedenle kulaginizla duydugunuz, gozunuzle gordugunuz  hissine kapilirsiniz. Bu da kulak duyunuzun veya gozunuzun size sergiledigi kucuk bir illuzyondur.

Hala bilimsel anlamda, gozunuzun yani maddenin yorgunlugunun size yansittigi noktaciklarin,  gercek oldugunu mu iddia ediyorsunuz?

Ediyorsaniz, nasil?


Demissiniz ki;(kendinizce ispatiniz yani)
Yine burada hesaba katmadıkları bir şey var. Eğer söyledikleri gibi madem onlar gerçek değil, alıcılarımızın oluşturduğu bir ilizyon hepsi. Öyleyse niye bir alıcımız bozulunca hemen tamire yani tedaviye koşuyoruz. Madem alıcılarımın oynadığı oyun bütün bunlar öyleyse bir şaşının objeleri çift görmesi de, sağlıklı bir gözün tek görmesi kadar normal ve sağlıklıdır. Öyleyse neden sağlıklı gözün gördüğü teki kabul ediyorsunuz da şaşı gören gözü "sağlıksız" ve yanlış görüyor kabul ediyorsunuz.


Bir alicimiz hasara ugradiginda tamirciye kosmamizin sebebi, alicimiz araciligiyla (gorevi anlaminda) hasara ugramis yerin, tamir edilmesi onarilmasidir.

Yukardaki duyma ornegini baz alirsak, orn; orta kulak iltihabina sahipseniz, ortakulak, dis kulak yoluyla toplanan titresimi cogaltip, guclendirip ic kulaga yollyamaz, o da  beyne sinyal olarak yollayamaz.Dolayisiyla duyma islemi gerceklesmez.

Tamirciye bu yuzden gidilir sayin Emre_1974tr.. Allah'in yaratmis oldugu enerji donusumunun (kimyasal elektrik, titresim, ses dalgalari ) idamesi icin bu onarim gereklidir. Yuce Allah tarafindan onarimina izin verilmemis ve kesin hasarli sekilde olusmus organ bu yuzden dogal yollardan tedavi edilemez.

Ornegin dogustan kor olan birine, gorme duyusunu kazandiramassiniz. Ama o diger duyularinin urettigi kimyasal enerjiyle belli bir sekilde gormeyi gerceklestiremez ama  hissedebilir. Cunku beyninde bir hasar yoktur.

Sasiliga gelince, Allah her duyudan iki tane yaratmistir dikkat edersiniz. Genel gecer anlamda her insanda iki goz, iki kulak, iki el, iki burun deligi, bir agiz ve dil mevcuttur.

Bir gozun saglikli islevini yerine getirmesi, doger gozumuzdeki sasilikla yasamamiz(eger duzeltilebilir sekildeyse) gerektigini varsaymaz.

Siz konuyu bastan yanlis doneler uzerine kurdugunuz icin, sasilik temir edilmese de olur nasilsa bir illuzyon degil mi seklinde algilamaniz cok normal.. Tamir edilmezse bilimsel olarak illuzyonunu yerine getiremez. Alinan sinyaller retinaya ters dusup bir illuzyon yaratamaz ve dogru gorme gerceklesmez.  Tamir edilme arzusu bundan dolayidir.

Bu anlamda bilgilenmeniz icin duyularin illuzyonunu aciklayan bilimsel bir makale girecegim bu mesajimdan sonra.. Okumanizi oneririm.





Yukarı dön Göster sasha's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sasha
 
sasha
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 27 kasim 2009
Gönderilenler: 368
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sasha

Yeni uye oldugumdan konu acamadigim icin, bilim icerikli olan bu mesaji buraya aldim. Bunun icin ozur dilerim.

Buyrun sayin Emre_1974tr, Madde, enerjiniin madde ustundeku dominantligi ve bahsettiginiz illuzyon meselesi..


Bilim dahi yuce Allah'in yarattigi essiz mekanizmayi, yillarca kafa patlatarak bilimsel anlamda ispatliyor. Ama siz bunu ruhculuga yormakta,  Allah aski icin bir yanlislik gormuyorsunuz.







Sizin iddialarinizdan yola cikarsak, bilim dunyasinin tumu ruhcu ogretinin urunudur.


DUYU ORGANLARIMIZ NASIL İŞLİYOR?
Görme olayının nasıl gerçekleştiği üzerinde genelde pek az kişi derinlemesine düşünür. Hangi insana sorulsa "nasıl görüyoruz?" sorusuna "tabii ki gözümüzle" yanıtını verir.

Ancak görme işleminin teknik izahına bakıldığında durumun pek de öyle olmadığı anlaşılır. Görme olayı oldukça aşamalı bir biçimde gerçekleşir. Görme sırasında, herhangi bir cisimden gelen ışık demetleri (fotonlar), gözün önündeki lensin içinden kırılarak geçer ve gözün arka tarafındaki retinaya ters olarak düşer.

Buradaki hücreler tarafından elektrik sinyaline dönüştürülen görme uyarıları, sinirler aracılığı ile, beynin arka kısmındaki görme merkezi adı verilen küçük bir bölgeye ulaşır.

Görme olayı gerçekte, beynin arkasındaki bu küçük, ışığın hiçbir şekilde giremediği, kapkaranlık bir noktada gerçekleşir.

Şimdi genelde herkesçe bilinen bu bilgiye bir kez daha dikkatlice bakalım: Biz, "görüyorum" derken, aslında gözümüze gelen uyarıların elektrik sinyaline dönüşerek beyinde oluşturduğu "etkiyi" görürüz. Yani "görüyorum" derken, aslında beynimizdeki elektrik sinyallerinin bütününü seyrederiz. Dolayısıyla görme gözde neticelenen bir işlem değildir, gözümüz sadece görme işlemine aracılık yapan bir duyu organıdır.

Hayatımız boyunca gördüğümüz her görüntü bir kaç cm3'lük bir fındık büyüklüğündeki görme merkezinde oluşur. Okuduğunuz bu kitap da, ekranına baktığınız bilgisayarınız da, ufka baktığınızda gördüğünüz geniş manzara da, uçsuz bucaksız bir açık deniz de, maratona katılan kalabalık bir insan topluluğu da bu çok küçük yere sığmaktadır.

Bu arada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli ve şaşırtıcı bir nokta daha vardır; kafatası ışığı içeri geçirmez. Yani beynin içi kapkaranlıktır, dolayısıyla beynin ışığın kendisiyle muhatap olması asla mümkün değildir. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyredersiniz.

 Rengarenk bir doğa, ışıl ışıl bir manzara, yeşilin her tonu, meyvaların renkleri, çiçeklerin desenleri, güneşin parıltısı, kalabalık bir sokaktaki tüm insanlar, trafikte hızla yol alan araçlar, bir alışveriş merkezindeki yüzlerce çeşit kıyafet olmak üzere herşey bu zifiri karanlık yerde oluşur. Özellikle de bu karanlığın içinde renklerin oluşumu halen daha çözülebilmiş değildir.

Klaus Budzinski de bu konuda şöyle demektedir:
..insan gözünün ışık ile renkleri algılayan ağ tabakasının, bunu görme siniri yoluyla nasıl beyne ilettiği ve beyinde ne gibi fiziksel-fizyolojik etkiler oluşturduğu sorusuna gelince, renk bilimcilerimiz bir cevap veremiyor.4
Buradaki ilginç durumu bir örnekle açıklayalım. Karşımızda bir mum olduğunu düşünelim. Bu mumun karşısına geçip onu uzun süre izleyebiliriz. Ama bu süre boyunca beynimiz, muma ait ışığın ve sıcaklığın aslı ile hiçbir zaman muhatap olamaz. Mumun ışığını ve sıcaklığını hissettiğimiz anda bile kafamızın ve beynimizin içi kapkaranlıktır ve ısısı hiç değişmez. Karanlık beynimizin içinde, aydınlık, ışıl ışıl ve renkli bir dünyayı seyrederiz.

Güneş ışığında da durum bundan farklı değildir. Güneşe baktığınızda gözünüzün kamaşması ya da cildinizde kavurucu sıcaklığını hissetmeniz de bunların algı olduğu ve beyindeki görme merkezinizin kapkaranlık olduğu gerçeğini değiştirmez.
R.L.Gregory, bizim çok doğal karşıladığımız görme sistemindeki mucizevi durumu şöyle ifade etmektedir:
Görme olayına o kadar alışmışız ki, çözülmesi gereken sorular olduğunun farkına varmak büyük bir hayal gücü gerektiriyor.


Fakat bunu dikkate alın. Gözlerimize minik tepetaklak olmuş görüntüler veriliyor, ve biz çevremizde bunları sağlam nesneler olarak görüyoruz. Retinaların üzerindeki uyarıların sonucunda nesneler dünyasını algılıyoruz ve bu bir mucizeden farksız aslında.5
Bu durum diğer algılar için de geçerlidir. Ses, dokunma, tat ve koku, beyinde birer elektrik sinyali olarak algılanırlar.
Duyma olayı da böyledir: Dış kulak, çevredeki ses dalgalarını kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynı görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani kafatası ışığı geçirmediği gibi sesi de geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Öylesine bir netliktir ki bu; sağlıklı bir insan kulağı hiçbir parazit, hiçbir cızırtı olmaksızın herşeyi duyar. Ses geçirmeyen, derin bir sessizliğin ve ıssızlığın hakim olduğu beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız, bir yaprağın hışırtısından jet uçaklarının gürültüsüne dek geniş bir frekans aralığındaki tüm sesleri algılayabilirsiniz. Ancak o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir.


Koku algımızın işleyişi de buna benzerdir: Vanilya kokusu, gül kokusu gibi uçucu moleküller, burnun epitelyum denilen bölgesindeki titrek tüylerinde bulunan alıcılara gelir ve bu alıcılarda etkileşime girer. Bu etkileşim beynimize elektrik sinyali olarak iletilir ve koku olarak algılanır. Sonuçta bizim güzel ya da çirkin diye adlandırdığımız kokuların hepsi uçucu moleküllerin etkileşimlerinin elektrik sinyaline dönüştürüldükten sonra, beyindeki algılanış biçiminden başka bir şey değildir. Bir parfümü, bir çiçeği, sevdiğiniz bir yemeği, deniz kokusunu, hoşunuza giden ya da gitmeyen her türlü kokuyu beyninizde algılarsınız. Fakat koku molekülleri beyne hiçbir zaman ulaşamaz. Ses ve görüntüde olduğu gibi beyninize ulaşan yalnızca elektrik sinyalleridir. Sonuç olarak, doğduğunuz andan itibaren dışarıdaki nesnelere ait olarak bildiğiniz kokular duyu organlarınız aracılığı ile algıladığınız elektrik uyarılarıdır. Bu konuda Berkeley; "Önce, renklerin, kokuların vb. gerçekte var olduğu sanıldı; ama daha sonra, bu çeşit görüşler reddedildi ve görüldü ki bunlar ancak duyumlarımız sayesinde vardır." 6 demektedir.


Benzer şekilde, insan dilinin ön tarafında da dört farklı tip kimyasal alıcı vardır. Bunlar tuzlu, şekerli, ekşi ve acı tatlarına karşılık gelir. Tat alıcılarımız bir dizi işlemden sonra bu algıları kimyasal sinyallere dönüştürür ve beyne iletir. Ve bu kimyasal sinyaller de beyin tarafından tat olarak algılanır. Bir çikolatayı ya da sevdiğiniz bir meyveyi yediğinizde aldığınız tat, elektrik sinyallerinin beyin tarafından yorumlanmasıdır. Dışarıdaki nesneye ise asla ulaşamazsınız; çikolatanın kendisini göremez, koklayamaz ve tadamazsınız. Örneğin, beyninize giden tat alma sinirleri kesilse, o an yediğiniz herhangi bir şeyin tadının beyninize ulaşması mümkün olmaz; tat duyunuzu tamamen yitirirsiniz.


Bu noktada karşımıza bir gerçek daha çıkar: Bir yiyeceği tattığımızda bir başkasının o yiyecekten aldığı tadın veya bir sesi duyduğumuzda başka birisinin duyduğu sesin bizim algıladıklarımız ile aynı olduğundan emin olmamız mümkün değildir.

Bu gerçekle ilgili Lincoln Barnett şöyle demektedir:
Hiç kimse kendisinin kırmızıyı ya da Do notasını duyuşunun başka bir insanınki ile aynı olup olmadığını bilemez.7
Bizler ancak duyu organlarımızın bizlere ilettiği kadarını bilebiliriz. Çünkü dışımızdaki mutlak gerçekliğe doğrudan ulaşmamız mümkün değildir. Onu da yorumlayan beyindir. Aslına hiçbir koşulda ulaşamayız. Dolayısıyla aynı şeyden söz ettiğimizi düşündüğümüzde dahi, aslında herkesin beyni farklı bir şey algılıyor olabilir. Bunun sebebi algılanan şeyin algılayana bağlı oluşudur.


Dokunma duyumuzun işleyişinde de aynı mantık geçerlidir. Bir cisme dokunduğumuzda dokunma alıcılarımız dış dünyayı ve nesneleri tanımamıza yardımcı olacak bilgileri derideki duyu sinirleri aracılığıyla beyne ulaştırır. Dokunma hissi beynimizde oluşur. Zannedildiği gibi dokunma hissini algıladığımız yer parmak uçlarımız ya da derimiz değil, yine beynimizdeki dokunma merkezidir. Bizler nesnelerden gelen elektriksel uyarıların beynimizde değerlendirilmesi sonucu sertlik ya da yumuşaklık, sıcaklık ya da soğukluk gibi nesneleri tanımlayan farklı farklı hisler duyarız. Hatta bir cismi tanımaya yarayan her türlü detayı bu uyarılar sonucunda elde ederiz. Ünlü bilim felsefecisi Bertrand Russell bu konuda şunları söyler:


Parmaklarımızla masaya bastığımız zamanki dokunma duyusuna gelince, bu parmak uçlarındaki elektron ve protonlar üzerinde bir elektrik etkisidir. Modern fiziğe göre, masadaki elektron ve protonların yakınlığından oluşmuştur. Eğer parmak uçlarımızdaki aynı etki, bir başka yolla ortaya çıkmış olsaydı, hiç masa olmamasına rağmen aynı şeyi hissedecektik.8

Dışımızdaki dünyanın tamamen algılar yoluyla tanınabildiği konusu bilimsel bir gerçektir.

George Berkeley "İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine İnceleme" adlı yapıtında şunları söyler:
.Görme yoluyla ışık ve renk, onların çeşitli dereceleri ve farklılıkları düşüncesine sahip oluyorum; Dokunma ile yumuşağı ve serti, sıcağı ve soğuğu, hareketi ve direnci algılıyorum.. Koku alma bana kokuları; tat alma tatları, işitme ise sesleri öğretiyor. Bu duyumlardan bazıları bir arada gözlemlendikleri için, onlara ortak bir ad verilir ve onlar bir şey sayılırlar. Böylece örneğin belli bir düzenleniş içerisinde, bir renk, bir tat, bir koku, bir biçim ve bir sertlik birlikte gözlemlendiğinde elma sözcüğüyle belirlenen ayrı bir şey olarak tanınır; öteki düşünce dermeleri, taş, ağaç, kitap ve öteki duyumlanabilir şeyleri meydana getirirler.9


Dolayısıyla görme, duyma, koku alma, tat ve dokunma ile ilgili merkezlerdeki bilgileri değerlendiren beynimiz, yaşamımız boyunca maddenin bizim dışımızdaki "aslı" ile değil, beynimizde oluşan şekilleri ile karşı karşıya kalmaktadır.

Oysa biz beynimizde meydana gelen görüntüleri, dışarıdaki gerçek madde zannederek yanılırız.

Ancak kitap boyunca görüldüğü gibi, böyle bir yanılgıya düşmeyip bu gerçeği fark eden düşünürler ve bilim adamları da elbette ki çıkmıştır.
4- Bilim ve Teknik, Klaus Budzinski, P.M. den tercüme, sayı 227, s. 6-7
5- R.L.Gregory, Eye and Brain: The Psychology of Seeing, Oxford University Press Inc. New York, 1990, s.9
6- "Treaties Concerning the Principle of Human Knowledge", 1710, Works of George Berkeley, vol. I, ed. A. Fraser, Oxford, 1871
7- Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, Varlık Yayınları,Çev: Nail Bezel, s.20
8- Bertrand Russell, Rölativitenin Alfabesi, Onur Yayınları, 1974, s.161-162
9- "Treaties Concerning the Principle of Human Knowledge", 1710, Works of George Berkeley, vol. I, ed. A. Fraser, Oxford, 1871, s.35-36





Yukarı dön Göster sasha's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sasha
 
Emre_1974tr
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 494
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Emre_1974tr

sevgili Sasha;

1- Senin bana değil, benim sana bu konudaki bilimsel bilgileri aktarmam gerek.

O zaman hem bu konudaki bilgi eksikliğini giderebilir, hem bilimadamlarının maddenin gerçek olduğunu söylediğini öğrenebilir, hem de aslında durumun ne olduğunu anlayabilirsin.

2- O kadar körü körüne ruhçuluğun hurafelerine bağlanmışsın ki, daha ne dediğimi bile anlayamıyor ve düşünemiyorsun.

Yahu o verdiğin gözlerin karıncalanması, veya uzaktaki cisimleri göremememiz örnekleri benim tezimi ispatlıyor.Benim verdiğim gözlerin şaşı görmesi örneğinin, kataraklı gözün haleli görmesi örneğinin aynısı bunlar.

Bir şeyi görüp görmememiz, alıcılarımızın algılayıp algılamaması değil, o şeyin gerçekten var olup olmaması onun gerçekliğini göstermekte. Seni hiç kimse görmese de sen varsın, biri seni şaşı-çift olarak da görse senin bir çiftin yok.

Bunu şaşı görmek örneğiyle ben zaten delil olarak sunmuştum, sen de bu delilime yenilerini ekleyip benim safıma geçtiğini göstermişsin. Doğrusu bu kadar çabuk ikna olup imana gelmeni beklemiyordum.Aynı şekilde benim kataraklı göz örneğimi de desteklemişsin.

Birşeyin gerçek olup olmaması, Rabbimizin onun yaratıp yaratmaması sonucudur. İşte bu yüzden gözler bozulunca tedaviye gidiyoruz. Gerçekleri görebilmek için.

İşte beyinler yıkanınca, daha karşındakinin ne dediğini bile doğru dürüst okuyamıyor,anlayamıyor ve uydurduğun şeyler üzerinden hurafelerine imanı sürdürmeyi çalışıyorsun.

Artık kısır tartışmalara hiç girmediğimden cevap yazmıyordum böyle şeylere ama bir kerelik sana yazdım. Hani içim burkuldu böyle benim tezimi farkında olmadan ispatlamaya kalkmak için çırpınmana.

—Sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. " diyeceklerdi. (Enam Suresi 7. ayet)

-"İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş!" diye.


—Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz? (Tur suresi 13 ve 14. ayetler)
AHKAF


3. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek ile ve belli bir süreye göre yarattık. İnkar edenler, uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.

Ruhçu öğreti bırakın Allah'a ve ahirete tam imanı, bu dünyanın gerçekliğine imanı bile zedelemek için çırpınıyor. Ayrıca yine dini göreceli ve işlevsiz kılmaya çalışıyor. Bu tuzakların farkına varmanız dileğiyle.

3- Birşeyin gerçek olup olmamasını ortaya çıkaran unsurlardan bahsettiğim ilgili yazım:

http://www.diniyazilar.com/oku.asp?hid=1531

Şimdi eğer anlayamazsınız kısaca "bir şeyin gerçekliği konusunda yaratılışımızda bize işlenen temel vahyin de" yol gösterici olduğu konusuna da değiniyorum bu yazımda.

4- Yine "madde de gerçektir" yazımın altındaki tartışmalara göz atmanız iyi olur:

http://www.diniyazilar.com/dy/oku/1365/madde-de-gercektir.ht m

Selam






Yukarı dön Göster Emre_1974tr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Emre_1974tr Ziyaret Emre_1974tr's Ana Sayfa
 
UlulElbab
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2009
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 488
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulElbab

ne yapayım bende Doğruları söylemekten kendimi alamıyorum.

Emre_1974tr Yazdı:
"Artık kısır tartışmalara hiç girmediğimden cevap yazmıyordum
böyle şeylere

ama bir kerelik sana yazdım.Hani içim burkuldu böyle benim tezimi farkında olmadan ispatlamaya
kalkmak için

çırpınmana. "


Bu da tarihe geçecek bir Replik olsa gerek:)



Hakkını helal et kardeşim, Allahta seni güldürsün:)

Bu arada kendini bu kadar çok önemseme yahu.Herşey fani...

__________________
Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
Yukarı dön Göster UlulElbab's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulElbab
 
sasha
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 27 kasim 2009
Gönderilenler: 368
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sasha

Sayin Emre_1974tr,

Oncelikle benim ruhcu veya imansiz oldugumu bilmeniz icin, Allah olmaniz gerekir ki degilsiniz.
Ama Allah rolune soyunmayi seviyorsaniz, o sizin luksunuzdur bence beis yoktur.

Unutmayin, Allah adina calisma yapan biri, once sirkten kacinir, seviyesini dusurmez. Bu anlamda Siz "Allah iflah etsin" der ve gecerim.  :)

Sizi dogrulamak mi? Nerede sizi dogruladim ki?

Bu sizin cumleniz degil mi acilis mesajindaki ilk satirda?
Ruhçu öğreti ve onun izinden giden tüm oluşumlar aslında maddenin bir hayalden, bir ilizyondan ibaret olduğunu iddia ederler hep.

Ruhcular madde yoktur mu demisler? Yani kendi varliklarini mi inkar etmisler?  O kadar aptal olamazlar.

Yoksa bir hayalden bir illuzyondan ibaret oldugunu mu soylemisler? Once okudugunuzu anlayin.

Ruhcular madde yoktur gercek degildir demis olsalardi, ustteki bilimsel makaledeki duyu ozellikleri, madde de toplanmazdi zaten... :)

Insan vucudu madde midir? Degil midir? Once bunu ogrenin, sonra tartisin bence..

Sanirim buraya kadar, ruhcularin madde yoktur demedigini anlamissinizdir. Madde yoktur deseydi, ruhcu kendisine dokunamazdi.

Gulunc olmayin. Allah illuzyon yapmaz. :)

Geri kalan kisim da enerjinin illuzyon kismidir, ki uzun uzun yazdik bilimsel makale de koyduk. Yetmediyse bir daha donup okuyun.

Bu sizin soyleminiz degil mi?
Buna kanıt olarak öne sürdükleri şeylerden ilki maddenin aslında enerjiden oluştuğu, maddenin kökenine inilirse enerji dalgalanması vb. şeylerle karşılaşacağımızı söylemeleridir. Bir de işin içine ışığı falan sokarlar, akılları sıra maddenin aslının ilizyon, dumani ve hayaletvari bir şey olduğunu ispatlarlar.

Bu mudur sizin bilimsel, akademik bilginiz? Oysa bunu ilkokul siralarinda ilgili derslerde ogretirler.

Madde neyden olusur sayin Emre_1974tr?  Sekerden mi?

Izafiyet kuramini yok sayiyorsunuz oyle mi? Bilmiyorsaniz ogrenin, bilmemek ayip degildir. Madde enerjiye, enerji maddeye donusur. Bilim bunu ispatlamistir.

Maddenin en kucuk yapitasini okursaniz enerjinin ne oldugunu ogrenirsiniz. Cok derine inmeyin kafaniz karisir, karismasin diye sadece ELEKTRON  kismini okumanizi oneririm, ki cekirdegi koruyan elektrigi gorebilesiniz.

Her turlu elektrige "enerji" deriz biz insanlar.



Siz baska bir isim verdiyseniz veya madde un'dan olusur derseniz  o baska! :)

Hacmi, kutlesi, eylemsizligi olan insan da maddedir. 

Insan vucudu neyden meydana gelir? Hangi madde vucudumuzda yuzde olarak fazladir?

Neden anne karnindaki uc aylik bebegin vucudunun %90 i su'dur?

Ruhcu'da insandir. Alien degildir. Madde yoktur demesi icin, kendini inkar etmesi gerekir. Komik olmayin.

Once bu basit bilgileri ogrenin, anlayin sonra benimle tartisin.

Kaldi ki yuce Allah yaratilista neler oldugunu Kuran'da aciklar. Nedir onlar?

Elementlerden, toprak+su= camur. Digerlerini saymama dahi gerek yok.

Yani Allah insani bu maddelerden yaratmayi dilemis, oyle yaratmis. Bunun  neresi Kuran'a aykiri?

Illuzyon kismi kafanizi karistirdiysa, bilimsel makalede yazili oldugu sekilde illuzyon yaratan organlari yaratan da Allah'tir. Islevini oyle ongormustur, dilemistir.

Bunun neresi Kuran'a aykiridir?

Aksi olsaydi bir tek kulak kepcesi duymamiza yeterli olurdu, ci kulak, orta kulak vs. ihtiyac olmazdi,  beyin denen organa hic gerek kalmazdi. Vucudumuzda fazladan 1 kiloluk bir agirlik tasimazdik.

Siz Kuran'da yazili olani reddediyorsaniz, Allah'in selameti uzerinize olsun der ve guler gecerim. :)


NOT: Bu bir kisir tartisma degildir.

Bilmiyorum veya yeterince bilgi sahibi degilim demis olmaniz, sizin durustlugunuz olur.

Bunu soyleyin, ve gidin bu makaleyi bir daha, dogru donelerle yazin. Doneye ihtiyaciniz olursa ben size verebilirim, bilgi paylasiminin zarari yoktur.



Benim sizi dogrulamis olmam icin "Madde sekerden olusur" seklinde aklievvel bir laf soylemem  gerekli..

Ama Allah'a binlerce kez sukur ki, O'nun bana bahsettigi ak'lin onemini bilirim.

Aklinizi cok musrif kullanmayin, akil bu, rezil de eder vezir de eder, gitti mi gelmez geriye sayin Emre_1974tr..






Yukarı dön Göster sasha's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sasha
 
Emre_1974tr
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 494
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Emre_1974tr

Emre_1974tr Yazdı:
sevgili Sasha;

1- Senin bana değil, benim sana bu konudaki bilimsel bilgileri aktarmam gerek.

O zaman hem bu konudaki bilgi eksikliğini giderebilir, hem bilimadamlarının maddenin gerçek olduğunu söylediğini öğrenebilir, hem de aslında durumun ne olduğunu anlayabilirsin.

2- O kadar körü körüne ruhçuluğun hurafelerine bağlanmışsın ki, daha ne dediğimi bile anlayamıyor ve düşünemiyorsun.

Yahu o verdiğin gözlerin karıncalanması, veya uzaktaki cisimleri göremememiz örnekleri benim tezimi ispatlıyor.Benim verdiğim gözlerin şaşı görmesi örneğinin, kataraklı gözün haleli görmesi örneğinin aynısı bunlar.

Bir şeyi görüp görmememiz, alıcılarımızın algılayıp algılamaması değil, o şeyin gerçekten var olup olmaması onun gerçekliğini göstermekte. Seni hiç kimse görmese de sen varsın, biri seni şaşı-çift olarak da görse senin bir çiftin yok.

Bunu şaşı görmek örneğiyle ben zaten delil olarak sunmuştum, sen de bu delilime yenilerini ekleyip benim safıma geçtiğini göstermişsin. Doğrusu bu kadar çabuk ikna olup imana gelmeni beklemiyordum.Aynı şekilde benim kataraklı göz örneğimi de desteklemişsin.

Birşeyin gerçek olup olmaması, Rabbimizin onun yaratıp yaratmaması sonucudur. İşte bu yüzden gözler bozulunca tedaviye gidiyoruz. Gerçekleri görebilmek için.

İşte beyinler yıkanınca, daha karşındakinin ne dediğini bile doğru dürüst okuyamıyor,anlayamıyor ve uydurduğun şeyler üzerinden hurafelerine imanı sürdürmeyi çalışıyorsun.

Artık kısır tartışmalara hiç girmediğimden cevap yazmıyordum böyle şeylere ama bir kerelik sana yazdım. Hani içim burkuldu böyle benim tezimi farkında olmadan ispatlamaya kalkmak için çırpınmana.

—Sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. " diyeceklerdi. (Enam Suresi 7. ayet)

-"İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş!" diye.


—Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz? (Tur suresi 13 ve 14. ayetler)
AHKAF


3. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek ile ve belli bir süreye göre yarattık. İnkar edenler, uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.

Ruhçu öğreti bırakın Allah'a ve ahirete tam imanı, bu dünyanın gerçekliğine imanı bile zedelemek için çırpınıyor. Ayrıca yine dini göreceli ve işlevsiz kılmaya çalışıyor. Bu tuzakların farkına varmanız dileğiyle.

3- Birşeyin gerçek olup olmamasını ortaya çıkaran unsurlardan bahsettiğim ilgili yazım:

http://www.diniyazilar.com/oku.asp?hid=1531

Şimdi eğer anlayamazsınız kısaca "bir şeyin gerçekliği konusunda yaratılışımızda bize işlenen temel vahyin de" yol gösterici olduğu konusuna da değiniyorum bu yazımda.

4- Yine "madde de gerçektir" yazımın altındaki tartışmalara göz atmanız iyi olur:

http://www.diniyazilar.com/dy/oku/1365/madde-de-gercektir.ht m

Selam






 

Linkleri açamayan olursa (madde de gerçektir yazımın altındaki tartışma da çok önemli):

http://www.diniyazilar.com/oku.asp?hid=1531

http://www.diniyazilar.com/oku.asp?hid=1365

Ayrıca tablonun tamamının görülebilmesi açısından videolarımız;

Ruhçuluğun içyüzü:

http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual &VideoID=44778790

 

Ve pagan ruhçuluğun uzantısı,  bir truva atı olan tasavvufun içyüzü:

http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual &VideoID=60925325

 

 

 

Yukarı dön Göster Emre_1974tr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Emre_1974tr Ziyaret Emre_1974tr's Ana Sayfa
 
sasha
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 27 kasim 2009
Gönderilenler: 368
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sasha

Video linki vermenize gerek yok. Verdiginiz linkle ile ilgili baska konuda  bir yorumum mevcuttur zaten. Ki dogru donelerden cok uzaksiniz.



Yukarida sizden alintilayip koyulastirdigim kisimlara dair sorularima cevap verin yeter.
Soru su;

Dediniz ki ruhcu, maddenin enerjiden olustugunu, maddenin derinine inilirse enerji dalgalanmasi gorulecegini  soyler.(Yazdiginiz alinti yukarda, ben sizin adiniza yalan soylemis degilim.)

Madde enerjiden degilse, sekerden mi olusmustur size gore?

Bana bunun cevabini verirseniz memnun olurum.
Yukarı dön Göster sasha's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sasha
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats