HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: İmam Nikahı Diye Bir Şey Yoktur! Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
bembeyaz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bembeyaz

 

 

İmam Nikahı Diye Bir Şey Yoktur!!!!!!!!

Bu makalenin başlığına bakarak yazının tamamını okumadan ve de anlamadan yorum yapacak ya da şahsımıza doğrudan saldıracak ve hakaretlerde bulunacak olanlara şöyle söyleyerek başlamamız yerinde olacaktır. Böyle tipler bilmelidirler ki, ahirette onların gözlerinin yaşına hiç bakmadan sevaplarını alacağımı, sevapları yoksa da günahlarımın onlara yüklenmesini zevkle seyredeceğimi bilmelerini isterim.

Öte yandan, yapıcı ve olumlu eleştiriye açık olduğumuzu, duygusal olmayan mantıklı, bilimsel, objektif ve tutarlı öneri ve teklifleri ciddiye alıp değerlendireceğimizi de ifade etmeyi borç bilirim.

Yazının girişinde bu hatırlatmayı yaptıktan sonra konuyu açıklamaya başlayabiliriz.

Böyle bir yazıyı kaleme almamızın ve bu şekilde dikkat çekici bir başlık kullanmamızın temel amacı, toplumda bu konuda gördüğümüz ciddi bilgi eksikliği ve kafa karışıklığıdır. Bu konunun emekli ya da halen görevde olan çoğu din görevlisi tarafından doğru, tutarlı ve mantıklı bir şekilde değerlendirilememiş olmasıdır.

Nikah gibi ciddi bir konuyu gizli kapaklı ya da iki yalancı (!) şahitin şahitliği ile yapan, bunu topluma ilan etmeyen, kaydı kuydu olmayan ve bu tür bir nikahla güya vicdanlarını rahatlatan zavallı kadın ve erkeklerin sayılarının hızla artmış ve artmakta olmasıdır.

Bu tür nikahların kıyılmasına alet olan “sözde hoca”ların kendilerini bu konuda ehil görerek büyük bir sorumluluğun altına bilinçsizce girmeleri ve az bir para karşılığında bu tür “imam nikahı” diye adlandırılan komediye ortak olmalarıdır.

Bu yanlışı düşünmeksizin yapan tipleri ve bunlara aracılık eden emekli ya da görevde olanları uyardığımızda da almış olduğumuz düzeysiz, seviyesiz, bilgi ve birikimden yoksun, ahlak ve edep dışı söz ve davranışların şahsımıza karşı pervasızca sergilenmiş ve sergileniyor olmasıdır.

Şunu açıkça ifade edelim ki, hukuki bağlayıcılığı ve yaptırımı olan resmi ve geçerli bir nikah olmaksızın, göstermelik basit bir dini törenle ve de bunun kapalı kapılar arkasında gizlice yapılmış olması asla sahih bir nikah değil, olsa olsa tarafların kendilerini kandırmaları ve aldatmalarıdır. Böyle bir nikah sadece züğürt tesellisidir. Dolayısıyla bu şekilde yapılan bir nikah sonucu cinsel birliktelik yaşayanların zina ettiklerini söylememiz yanlış olmayacaktır.

Zira nikahın asli iki temel unsurundan birisi bu nikahın resmen kayıt altına alınması ve hukukun güvencesi altında bulunmasıdır. Bir diğeri ise aleniyettir. Yani bu nikahın, içinde yaşanılan topluma ilan edilmesidir. Bir başka ifadeyle, böyle bir nikahın gerçekleştiğini erkek ve kız tarafının anne, baba, akraba eş, dost ve tanıdıklarının bilmesi ve öğrenmesidir. Bu iki önemli şartı içermeksizin kıyılacak hiçbir nikah bize göre doğru, geçerli, muteber ve makbul değildir.

Mesela, üniversite öğrencilerinin kendi aralarında gizli kapaklı şekilde nikah kıyıp cinsel anlamda birlikte olmaları zinadan başkaca bir şey değildir. Böyle gençlere aracılık ederek “sözde imam nikahı” kıymak ise tam bir komedidir. İslam dininin nikah konusundaki temel esprisini ve yaklaşımını anlamaktan aciz kimselerin yaptıkları bu eylem, tam bir tiyatrodur. Böyle bir nikahı kıyanlara alet olmak ise ciddi bir vebale ortak olmak anlamına gelmektedir.

Aynı şekilde, eşinden ve çocuklarından habersiz, anne, baba ve yakın çevresine duyurmadan gizli bir şekilde ikinci eşi “sözde imam nikahı” ile almak da aynen böyledir. Birinci eşin gönlü, rızası ve onayı alınmadan yapılacak bu tür bir nikah asla doğru ve geçerli olmayacaktır.

Ayrıca belirtilmelidir ki, kız ve erkek tarafının yakın çevresinin habersiz olduğu bu tür nikahların geçerli ve makbul olduğunu iddia edenler ciddi şekilde yanılmaktadırlar. Bu kişiler eğer o kadar dürüst ve samimi iseler, kendilerine güveniyorlarsa bunu açıktan, cesur ve korkusuzca yapmak ve herkese ilan etmek durumundadırlar.

İkinci eş olarak aldığı kadının tüm sorumluluğunu almaktan çekinen ve “sözde imam nikahı” şaklabanlığının arkasına sığınarak yaptıkları bu komediye dini kılıf bulmaya çalışanlar da ne kadar samimi ve gerçek anlamda dindar olup olmadıklarını sorgulamak durumundadırlar.

Zira şu ayetin (Nisa, 4/21) ruhunu kavrayanlar ne demek istediğimizi doğru anlayabileceklerdir. Lakin kavramak istemeyenler ise, körü körüne yanlış gelenekleri savunmaya devam edebileceklerdir. Rabbimiz bu ayette evliliğin sağlam bir taahhütle yapıldığını ve yapılması gerektiğini Kur’an’da açıkça ifade etmektedir.

Ancak bahsettiğimiz şekilde yapılan ciddiyetten yoksun nikahların ise hiçbir bağlayıcılığının olmadığı, sağlam bir taahhüt içermediği ve sonunda kaybedenlerin genellikle kadınlar olduğu belli olduğu halde, gerekli hukuki ve yasal tedbirleri almayarak bu tür nikahları yapanlar, yaptıranlar, bunların doğruluğunu savunanlar ve milleti yanıltanlar ahirette kesinlikle sorumlu olacaklardır. Zira “sağlam taahhüt” sadece sözle yapılan değil, şahitlerin bilgisi dahilinde olan, kayıt altına alınan ve yaptırımı da olan resmi bir sözleşme olsa gerektir.

Biz bu ayete ve Kur’an’ın geneline bakarak kendi adımıza nikahın sağlam bir sözleşme ve müeyyideleri de olan bir anlaşma olması gerektiğini düşündüğümüzden şimdi bu satırları kaleme almakta ve tüm Müslümanları buradan uyarmaktayız.

Zira bir konuda kesin söz vermek çok önemli olup, gereğinin mutlaka yerine getirilmesi elzemdir. Nitekim kesin söz vermek, ama sonrasında da sözünde durmamak konusunda Rabbimizin ciddi uyarılarını görmek ve ders almak isteyenlerin şu ayetlere yakından bakmaları ve bunlar üzerinde derin tefekkür etmeleri yerinde olacaktır. (Bakara, 2/27, 83, 93; Ali İmran, 3/187; Maide, 5/12, 14, 70; Yusuf, 12/80)

Biz bu makalede kısaca şunu ifade etmeye çalışıyoruz. Bu kadar önemli olan bir taahhütün gizli kapaklı ve kapalı kapılar ardında herkesten habersiz şekilde yapılması, tarafların yakınlarının böyle bir evliliği (!) bilmemeleri ve devletin güvencesiyle bunun kayıt altına alınmaması Kur’an’ın genel ilkeleriyle hiçbir şekilde örtüşmemektedir.

Durum böyle olunca bu tür nikahları onaylamak, bunları meşru görmek ve göstermek kanaatimizce mümkün değildir. Kayıt altına alınmayan ve ispatlanması zor olan konularda insanların menfaatleri gereği nasıl olumsuz tavırlar takındıklarını, işledikleri suçları inkara yöneldiklerini, sorumluluklarından kaçtıklarını, mükellefiyetlerini yerine getirmemek için kırk dereden su getirdiklerini, zeytinyağı gibi üstü çıkmak için kırk takla attıklarını, iftiraya yeltendiklerini, vaadlerini tutmadıklarını bilmemek ve geçmişin bu acı tecrübelerinden faydalanmamak, apaçık akılsızlık ve ahmaklık olacaktır. Tüm bu zaafları malul insanoğlunun ne kadar aşağıların aşağısına düşebildiğini ve hak yoldan sapabildiğini en iyi bilen Rabbimiz düşünen ve akleden insanlar için Kur’an’da gereken uyarıları doğrudan ve dolaylı olarak yapmıştır. (Bakara, 2/282)

Dolayısıyla bize göre geçerli olan bir nikah, topluma ilan edilen ve hukuki yaptırımları da olan bir akit olmak zorundadır. “Nikahı def çalarak ilan ediniz!” diyen Hz. Peygamber’i doğru anlamayarak, onun dediğinin tam tersine, bunu gizli gizli yapmak, çevresine duyurmamak acaba ne kadar İslami, ahlaki ve vicdanidir bunun üzerinde ciddi şekilde durulması ve sorgulanması gerekmektedir.

Bu itibarla, şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzak, kapalı kapılar arkasında iki uyduruk şahitle, yalancı ve paracı bir sözde hoca tarafından gizlice kıyılan, devletin kayıtları arasına girmeyen, bağlayıcılığı olmayan bir nikah, adı her ne kadar “imam nikahı” da olsa, ya da “dini nikah” olarak da adlandırılsa boş, anlamsız, geçersiz ve hükümsüzdür. Ve bize göre böyle bir “imam nikahı” yoktur ve bu tür bir nikah merasimi de yok hükmündedir. Yani, “keenlemyekün”dür. Dikkat ediniz “nikah diye bir şeye yok” demiyor, böyle bir “sözde imam nikahı” ya da böyle bir “dini nikah” yoktur diyoruz.

Öte yandan “dini nikah” ve “imam nikahı” gibi kavramlar sonradan ortaya çıkmış garip uygulamalardır. Zira nikah, adı üstünde nikahtır. Dini ve dini olmayan diye bir ayrım söz konusu değildir ve olmamalıdır.

Çünkü nikah, asırlardır dünyanın her yerinde, her toplumda dini, milli ve kültürel unsurları da içinde barındıracak şekilde muhteşem bir törenle ve coşku ile yapılır. Böylece o toplum, o çiftlerin evli olduklarını bilir. Kayıtlar tutulur. Bağlayıcılığı olur. Nesiller sağlıklı şekilde tespit edilir. Miras ve benzeri konularda bu nikah ve sonuçları esas alınır.

Dolayısıyla içinde yaşanılan toplumda bir takım zorunluluklar nedeniyle ortaya çıkmış bu tür kavramları hemen sahiplenip bilinçsizce onları savunmak, İslam’ın özünü ve ruhunu kavramamak olarak değerlendirilebilir.

Diğer taraftan ikinci eş ile evlenmenin kanunen yasak olduğu ortamlarda, böyle bir yasal zorunluluk nedeniyle, toplumun ve evlenecek tarafların yakınlarının bilgisi dahilinde, gerekli mehir tam olarak ödenmek ve diğer hukuki ve ahlaki sorumluluklar da eksiksiz yerine getirilmek suretiyle yapılacak ikinci evlilik belki mümkün olabilir. Lakin bunu söylemiş olmamız, bizim hiçbir meşru ve geçerli nedene dayanmaksızın sadece cinsel arzuları tatmin amacıyla yapılacak ikinci evlikleri onayladığımız ve kabul ettiğimiz anlamına ise asla gelmemektedir.

Biz Yüce Allah’ın açıkça ifade ettiği üzere “adaletten ayrılmama ilkesinin” göz önünde bulundurulmasını önemsediğimizden yaklaşık 30 yıldan beri tek eşliliği savunmaya devam ediyoruz. Dörde kadar evliliğin bir ruhsat olduğunu ve kesinlikle bunun bağlayıcılığı olan bir emir olmadığını tekrar tekrar ifade ediyoruz. Zira bunu algılamaktan ve anlamaktan uzak insanların çoğaldığı bir ortamda bunların sık sık tekrar edilmesi bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır.

Sanki İslam dini, dört kadınla evliliği teşvik ya da emrediyormuş gibi bu ayeti anlamak, yorumlamak ve de insanlara öyle anlatmak çok büyük sorumluluktur.

Zorunlu hallerde bir çıkış yolu olarak gösterilen bu ruhsatı kesin emir gibi telakki ederek İslam’ı yanlış tanıtmak son derece sakıncalı bir husustur. (Hemen burada yanlış anlayacaklar için gerekli uyarıyı yine yapalım. Biz teaddüdü zevcatı yani, bir erkeğin dört kadınla evliliğini reddediyor ve bu ayete karşı geliyor değiliz. Bu ayette ifade edilen dörde kadar evliliği kabul ediyor, ancak bunun kesin emir değil, zorunlu hallerde uygulanacak bir ruhsat olduğunu ifade ediyoruz.)

Zira Hz. Peygamber kendi kızı Fatma’nın üzerine kuma getirmek isteyen Hz. Ali’ye şiddetle itiraz ederken: “Fatma’yı üzen beni de üzer” demiştir. Bu durum, aslında bize bir gerçeği öğretmekte ve esas olanın tek eşlilik olduğunu, Hz. Peygamberin muradının da bu yönde olduğunu anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Ama Hz. Peygamber’in bu uygulamasını görmek ve anlamak istemeyerek hala nefsani duygularını tatmin amacıyla ve de adaleti sağlayamayacağı açık ve aşikar olduğu halde, çok eşliliği sanki emirmiş gibi savunmak ne Kur’an’ı ne de İslam’ı anlamaktır. Bu hususta diretmek ve hatayı savunmak ise başlı başına bir sorundur.

Tekrar ifade edelim ki, elbette çok eşlilik zorunlu durumlarda uygulanabilecektir. Ama bu bir kesin emir değildir. Bunu maksatlı olarak kesin emir gibi göstermek İslam’a yapılacak büyük bir iftiradır. İslam’a olumlu gözle bakmayan çevrelerin sürekli olarak bu ayet üzerinden İslam’a saldırdıkları unutulmamalıdır. Müslümanların ayetleri yanlış anlayarak, anlatarak ve uygulayarak bir takım yanlış anlamalara sebebiyet vermeleri ise doğru olmamaktadır. Zira bu şekilde yapmak, İslam’ı kötü, sevimsiz, itici, karşı cinsler arasında ayrımcılık yapan, kadını dışlayan, kadına hak ettiği değeri vermeyen, kadını ezen, kadını hor gören bir dinmiş gibi tanıtan ve sunanların eline büyük bir fırsat ve koz vermektir ki bu da iyi bir şekilde değerlendirilmelidir.

Öte yandan, İslam’ı dünyaya tebliğ ve temsil gibi önemli bir vizyonu ve misyonu olan Müslümanların hala bu tür nikah ve çok eşlilik gibi konuları çözememeleri ve bu konularda ciddi bir kafa karışıklığı içinde olmaları ise oldukça üzücü, düşündürücü ve manidardır. Bu yanlışlardan bir an önce kurtulmak mecburiyeti vardır. Zira yapılacak bir sürü görev dururken, dünya İslam’a, adalete ve barışa susamışken hala bunlarla uğraşmak son derece yanlıştır. Bu sorunları ortadan kaldırmak ve bir mücahid gibi ileriye atılmak konusunda gayret etmeyen ve hatada ısrar edenlere Yüce Allah’ın bunun hesabını soracağında ise şüphe yoktur.

Özetle ifade edecek olursak nikah vardır. Ancak açıktan ve aleni olarak yapılan ve kayıt altına alınan bir nikah makbul, geçerli ve muteberdir. “İmam nikahı” ve “dini nikah” gibi kavramlar sonradan ortaya çıkmışlardır. Özellikle İslam konusunda kafa patlatanların ve bunun sorumluluğunu yüreklerinde ve derinden hissedenlerin toplumda yaygın olan bu terimlerin içeriklerini doğru algılaması ve iyi analiz etmesi gerekmektedir. Bu itibarla, bu tür nikahlarda figüran olmayı kabul eden ve çok büyük bir yükün altına az bir paha karşılığında giren sözde hocaların kulaklarını çınlatmayı bir görev bilmekteyiz.

Sonuç olarak, nikahın “dini” ya da “imamla” yapılanı diye bir şey yoktur. Nikah toplumun bilgisi dahilinde ve hukuken kayıt altına alınarak yapılan bir evlilik sözleşmesidir. Esas olan bu ikisinin olmasıdır. Ancak, nikahın nasıl, nerede, ne şekilde, hangi kıyafetlerle, kaç gün ve kimler tarafından kıyılacağı ise ülkeye, coğrafyaya, bölgeye, örfe, adete ve geleneğe göre değişkenlik gösterebilir. Bu bakımdan, şekle takılıp özü ihmal etmek asla doğru değildir. Elbette usul önemlidir, ama meselenin esasını ve ruhunu devre dışı bırakarak usule ve şekle odaklanmak ve buradan yanlış yollara sapmak, kişileri ve toplumları yanlış yollara ve doğru olmayan sonuçlara sürükleyebilecektir. 08.07.2011

Dr. Ahmet Emin SEYHAN

 

                                                                               

 

 

 

 



__________________
Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!

www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/

selam ve dua ile...
Yukarı dön Göster bembeyaz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bembeyaz Ziyaret bembeyaz's Ana Sayfa
 
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl

Merhabalar Dr. Ahmet bey, nasılsınız?

Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Şimdi size biraz konu dışı bir sual yöneltmek istiyorum. Ahmet bey, kabenin çevresinde hac zamanı tavaf yapılır, bunun yapılmasının anlamı nedir veya yapılan doğru mudur? Saygılarımla.

Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 
bembeyaz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bembeyaz

fazıl bey

bunun konu ile alakası yok... ilgili yerde sorunuz... sevgiyle...



__________________
Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!

www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/

selam ve dua ile...
Yukarı dön Göster bembeyaz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bembeyaz Ziyaret bembeyaz's Ana Sayfa
 
bembeyaz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bembeyaz

Sonuç olarak, nikahın “dini” ya da “imamla” yapılanı diye
bir şey yoktur. Nikah toplumun bilgisi dahilinde ve
hukuken kayıt altına alınarak yapılan bir evlilik
sözleşmesidir. Esas olan bu ikisinin olmasıdır. Ancak,
nikahın nasıl, nerede, ne şekilde, hangi kıyafetlerle,
kaç gün ve kimler tarafından kıyılacağı ise ülkeye,
coğrafyaya, bölgeye, örfe, adete ve geleneğe göre
değişkenlik gösterebilir. Bu bakımdan, şekle takılıp özü
ihmal etmek asla doğru değildir. Elbette usul önemlidir,
ama meselenin esasını ve ruhunu devre dışı bırakarak
usule ve forma odaklanmak ve buradan yanlış yollara
sapmak, kişileri ve toplumları yanlış yollara ve doğru
olmayan sonuçlara sürükleyebilecektir.

__________________
Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!

www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/

selam ve dua ile...
Yukarı dön Göster bembeyaz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bembeyaz Ziyaret bembeyaz's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats