HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: tanrı ne ister ...neden... Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Merhaba,

O zaman duanın hiç bir ehemmiyeti kalmıyor...Sizin dua tezinize karşılık söylemiştim.

Yine de pratik hayat baktığımızda, kim hangi durumu arzular ve onun peşinde koşar ise, o durum içinde buluyor kendini...

örneğin, kumar peşinde koşan, aynı tür serseri grubunda buluyor kendini.. veya iyilikpeşinde koşanlar otür gruplar ile yakınlaşıyor vs...

selamlar

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

tanrı dileyenin dilediğini yerine getirir öylemi...

sen dile hemen tanrı koşsun onu yerine getirsin...

tanrı diye tasarladığımız bizim tanrımız mıdır kölemiz mi...






__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

MErhaba Asım abi,

 

dile-N-mek demedim, dilemek dedim...

 

çok sinirli gördüm seni, görüşmeyeli...

 

selamlar

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests


          Sayın Perü.

          Amel-fiil-eylem, yani netice doğurucu işlemler ile dış dünyada bir etki doğurmayan ''talep''leri ayırmalısınız. Elleri açıp, kendini acındırarak, içerisine arzuları-istekleri üfürüp yüze sürmek diye adlandırılan ''dua'', kandillerde yapılan ''ver'' talepleri, ölünün arkasından yapılan 'günahların affı'' talepleri ve benzerleri hep imtiyaz talepleridir.

          Dua diye geçen kelimenin manasını iyi kavramak gerekir:'Allah'a sığınma- veli edinme, Allah'a secde ve rükû, Allah'a konsantre olma- salat etme.'(Bu tanım, tahmin ediyorum Sayın Haktansapmaz'ın; imtihana girmeden önce dua ettiğini söyleyen birine söylemişti,oradan aldım galiba).Dikkat edin bu tanımdakilerin hepsi birer eylemdir.(Sayın Ali Aksoy'un da bu yönde tesbitleri olmuştu).

         İşte,''sen dua edersin Allah icabet eder.'' veya ''hidayet istiyorsan o şekilde dua ediyorsun'' ifadeleri Allah'ı 'hazır-ol'da tutmaktır.Dilim varmıyor ama 'Allah'ı babamızın uşağı görmektir. Allah duaya icabet etmez, eylem karşılığını bulur; bu karşılıkları da Allah yaratmıştır; olumlu eylemlere de Allah 'ameli salih' der.

         Allah kura çekerek kişileri sorumlu tutmaz.Alah'ı zalim yaparsınız. ''Etme-bulma'' dünyasıdır yaşam.Eylemlerinizi yaparsınız, karşılığını da bu dünyada veya ahırette bulursunuz.

         25/77'yi tetkik edin, ama 'yalvarmanız' ifadesini 'iman ve itaat' olarak yazın oraya.

         Güzel bir laf vardır. ''Arayan bulur, hem belâsını-hem mevlasını diye.''

         Saygılarımla.
         Galip Yetkin.

         
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Zaten Kuran'ın bir çok ayetinde geçen duâyı çoğu müfessirler ibadete yormuşlar.
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
veyselicnumbers
Groupie
Groupie
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 60
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı veyselicnumbers

haktansapmaz Yazdı:
Zaten Kuran'ın bir çok ayetinde geçen duâya çoğu müfessirler ibadete yormuşlar.

Merhaba, ben buna katılmıyorum, dua duadır, ibadet ibadettir. Dua ibadete eşittir diyemeyiz.

Kader, irade ve dua konularında Kürşat Otçu diye bir adama karşı birşeyler yazmıştım, aşağıdadır:

Kürşat Otçu diyor ki:

"dua etmek doğru değildir. "
"Peki ama ezeli bir irade kabul edildiğinde bu duanın ne manası kalır ki? Çünkü zaten ezeli olarak, ne meydana gelecekse onun irade edilmiş olduğuna inanılıyor. Ezeli olan şey ise değişmez; demek ki, duayı edenlerin çoğu farkına varmadan Allah’a hadis bir irade ispat ediyorlar."

"Dua etmenin bir mahzuru da şudur ki; zaten meşhurdur. Allah’ın ilminde bir değişmenin olabileceğini ihsas ettiriyor. Zaten Allah’ın ilminde değişme olmaz, o halde bu duanın bir manası yoktur. Dua etmemek gerekir.Ama sorulursa Kuran da ayet var, “Dua edin ki size icabet edeyim” buna ne dersin? Cevap: Yukarıda da izah ettiğim gibi bu Allah’ın kullarını aldatmasına bir örnektir. Çünkü dua edildiğinde ortaya çıkan mahzurları anlattım; buna karşılık böyle bir ayet var. İşte burada kullarını aldatıyor Allah. Evet peygamberlerin de dua ettikleri Kuran’da vardır. O halde onlar da bu inceliklerin farkına varamamışlardır demek gerekir. Denirse ki, o halde bu ayetin manası nedir? şöyle diyorum: Yukarıda nedensizlik prensibini anlatmıştım. Yani Kuran ayetleri de Allah’ın ezeli ilminde vardır ve bu yönüyle nedensizdir, dolayısıyla manasızdır demek gerekir. Ancak Kuran okurken bu gibi dua ile ilgili ayetleri de elbette okuyacağız. Ancak ayet oldukları için ve bir mana kasdetmeyeceğiz, manası yok, nedensiz diyeceğiz. Yani Allah’ın ezeli ilminde bilinmesi hasebiyle nedensiz diyeceğiz yoksa elbette ki bu ayetlerin nedeni Allah’ın ilmidir yani Allah’tır. "

"Cüzi İrade yoktur, Cebr vardır."
Kursat Otcu

------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------
Kürşat, aslında sorduğun soruların cevabı soruların içinde. Sen aklını doğru kabul edip, nasslardan aklına uymayanı "bu bozuktur" deyip inkar ediyorsun. İşin tuhaf tarafı aklın da sürekli değişiyor. Aslında yapman gereken nassları doğru kabul edip, aklındaki bozukluklukları düzeltmeye çalışmandır.

Birinci düzeltme: "Dua etmek doğru değildir, duanın bir manası yoktur, dua etmemek gerekir." diyorsun. Kuran'da da birçok dua etmeyi teşvik eden ayet olduğunu kabul ettiğin halde. Bir de utanmadan haşa "Allah kullarını aldatıyor" diyorsun. Şimdi bu yaptığın çok yanlış, Kuran'daki ifadeler ise çok doğrudur. Senin akli delilini çürütmeye gelince; "Allah'ın ezeli ilmi değişmez, dua gereksizdir" diyorsun. Burada yaptığın şuna benziyor, terazinin bir kefesini elinle sabit tutuyorsun, diğer kefesine bişeyler koyuyorsun, bakın bunların ağırlığı değişmedi diyorsun. Kardeşim sen Allah'ın ezeli ilmine sahipmisin ki böyle diyorsun? Allah'ın ezeli ilminde senin dua edip etmeyeceğin zaten var. Otobüs örneğinde dediğin şey, ezeli ilminde senin dua edeceğin ve Allah'ın da bunu kabul edeceği yazıyorsa, sen zamanı gelince dua edersin, Allah ta duanı kabul eder. Yani, sen şimdi dua edersen bu kaderde de varmış demektir ve Allah ta ona icabet eder. Sen zaman mefhumunda hata ediyorsun. Ezeli ve değişmez kader vardır. Fakat orada senin dua edip etmeyeceğin de yazılıdır. Şimdi anladın mı?
Bir de şu ayet var;
"Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var. (Furkan 77) "
Allah Kuran-ı Kerim'de diyor ki: "Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var.". Kürşat Efendi diyor ki "Duanın ehemmiyeti yoktur." . Hadi canım sende!

İkinci düzeltme: "Cüzi İrade yoktur, Cebr vardır." diyorsun. Şimdi sana cüzi iradenin olduğunu ve Cebr olmadığını ispatlayacağım. Şu anda sen yaşıyorsun ve aklın başında. Kuran'da (Bakara 132)(Fe la temutünne illa ve entüm müslimun / Siz de ancak müslümanlar olarak ölün) diye bir ayet var. Duanın ehemmiyetine ve Allah'ın dualara icabet edeceğine inanıyoruz (Bunu yukarda izah etmiştim). Şimdi sen Allah'tan seni müslüman olarak öldürmesini, ve ateşin azabından korumasını isteyebilir misin, isteyemez misin? İsteyebilirsin. (Tabi Allah istemeni istemişse ki sen onun isteyip istemediğini şu an bilmiyorsun, ama bir dakika sonra öğreneceksin, çünkü sen istersen ve bu yönde kalpten dua edersen, bu demektir ki Allah ta senin istemeni istedi.) Ee iste o zaman, seni tutan nedir? Bak, işte bu içindeki isteme senin cüzi iradendir. Tamam Allah'ın külli iradesinde yoksa sen de isteyemezsin.
Ve ma teşaune illa en yeşa allahu rabbül alemin.
Alemlerin rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Burada Allah'ın meşietinden bahsediliyor, evet, ama kulun meşietinden de bahsediliyor, o da mevcut.
Buradaki incelik şudur, sen dilediğini yaptığını görüyorsun, istersen oturuyor, istersen zıplıyorsun. İşte bu senin cüzi iradendir. Ama "Allah dilemedikçe sen dileyemezsin." o zaman senin cüzi iraden yok hükmünde mi olacak? Hayır, çünkü sen Allah'ın senin ne isteyeceğini istediğini baştan bilmiyorsun. Sen dilediğini yapıyorsun. Buradaki incelik şudur, sen "Alemlerin rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." ayetine inanıyor musun, inanmıyor musun? İnanıyorsan, onun senin hakkında hayır dilemesini dilersin yani o yönde dua edersin, Allah ta seni boş çevirmez. Yok eğer inanmıyorsan, o zaman özgür (sandığın) iradenle ya Kuran'ı çürüteceksin ki bu imkansızdır, ya da Kuran'daki tehditlere gönül rızasıyla katlanacaksın, başına gelince itiraz etmeyeceksin.


(Fatiha 6) Bizi doğru yola ilet.
(Bakara 128) "Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."

(Bakara 201)"Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır."

(Ali İmran 8)"(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”"

(Furkan 65) "Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!”"

Bak şimdi, sen ne yapıyorsun, Levhi mahfuz'daki yazılı kader metni elinde ve sabit olarak farzediyorsun. Sonra da ben dua ederek bunu değiştiremem diyorsun. Fakat şunu unutuyorsun, sen şimdi dua edersen, kaderde de dua edeceğin yazılmış ve o gerçekleşmiş demektir. Ve kaderde senin dua ettiğin yazılmışsa, ona Allah'ın verdiği cevap ta yazılmıştır. Çünkü Allah bütün dualara icabet eder. Dolayısıyla sen bundan sonraki kaderini bir nevi değiştirmiş gibi olursun. Dua et, Allah ta icabet etsin. Sanki herşey şu anda oluyormuş, ezeli olarak belirlenmemiş gibi. Sen ezelde, şimdi dua etmeyi isteyip istemeyeceğini Allah'ın istediğini bilmiyorsun. Senin bildiğin, şu anda istersen dua edebileceğindir. Etsene, ne duruyorsun. Sen şunu mu diyorsun; Ezeldeki kaderde, senin şu anda dua etmek isteyeceğini Allah istemiş, mesela uzun ömür istiyorsun diyelim, bunu dua ile isteyeceğini Allah istemiş, fakat ondan bir süre önce senin ne zaman öleceğini sabitlediği için senin duana icabet edemeyecek. Bunu mu diyorsun? Bu yanlış. Allah senin ne zaman öleceğini sabitlerken senin filanca an gelince dua edeceğini biliyordu, onu da dikkate alarak ne zaman öleceğini sabitledi. Yani dua'na icabet etti. Senin yanılgın şurada, Kürşat sen çoğu zaman aynı yanılgıya düşüyorsun, o da şudur: Terazi meselesi. Terazinin bir kefesini elinle sabit tutup, sonra öbür kefesine bişeyler koyup, "bakın bunların ağırlığı değişmedi" diyorsun. Dua konusuna bunu tatbik edersek, sen diyorsun ki "Allah ezeli ilmiyle kaderi, olup olacakları yazdı, ecelinin ne zaman oduğunu bile yazdı, bunlar dua ile değiştirilemez." Bunu diyorsun değil mi? Hayır efendim öyle değil. Sen duayı yani dua etmeyi niye Allah'ın yazdıklarından ayrı bir yere koyuyorsun? Sanki, herşey yazıldı bitti, orada dua edeceğin yazılmadığı halde dua ediyoruzmuş gibi düşünüyorsun. Hayır. Alakası yok! Yazılan şeyler içinde dua edeceğin de yazılı. Şimdi anladın mı? Ve Allah'ın ona nasıl icabet ettiği de yazılı. Sen Allah'tan hidayet, hidayete erdirdikten sonra kalbini eğriltmemesini, uzun ömür, bol rızık, bu Dünya'da iyilikler, öbür dünyada iyilikler, ateşin azabından korumasını ve ne istiyorsan isteyebilirsin. İşte bence cüzi irade de bu oluyor. Yani dua kabiliyeti! "Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var. (Furkan 77) " Demek ki neymiş, duamız olmasa Rabbimizin katında ehemmiyetimiz yokmuş, yani duamız varsa Rabbimizin katında ehemmiyetimiz var demektir.
(Tekvir 81:29 Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul'alemiyne.)
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Bence kaderin sırrı şu; Şimdi bu (81:29) ayetine inanıyor musun?
"Evet" ise ne yapman lazım? Demin bahsettiğim duaları yapman lazım. Yani Allah'ın seni salih kullarından eylemesini Allah'tan dua etmen lazım.
"Hayır" ise, o zaman iradenin özgür olduğuna inanıyorsun ve Allah'ın Kuranını yalanlıyorsun demektir. O zaman yapman gereken, ya Kuran'ın benzerini getirerek ya da başka bir şekilde Kuran'ı çürütmen lazım. Ya da kendi içinde çelişkili olduğunu kabul ederek, eğer Allah ve Ahiret varsa "özgür" iradenle yaptıklarının cezasına gönül rızası ile katlanacağını beyan etmen lazım. Zaten bazıları diyor ki, "bu durumda bütün arkadaşlarım cehennemde olacak, Jimi Hendrix bile cehennemde olacak, onlarla sıcak bir ortamda vakit geçirmeyi yeğlerim." diyorlar.

Tüfek meselesine gelince. "Adam tüfeği ateşlemeseydi de öbür adam ölecekti, çünkü ecel sabittir" diyorsun. Yine terazi hatası. Bak şimdi doğrusunu açıklayayım: Bir kere bu soruda bir yanlışlık var, o da şudur:"Adam tüfeği ateşlemeseydi" ne demek? Sorun burda. Anladın mı? Yani kaderde ateşleyeceği yazılmışsa "ateşlemeseydi ne olurdu" denmez, çünkü ateşlemek zorunda. Ha sen eğer şunu sormak istiyorsan, "Allah kaderinde ateşleyeceğini istemiş ve yazmış, ezelde, fakat Allah ateşlemesini istemeseydi ne olurdu?", bunu soruyorsan eğer, işte bu ayrı bir soru oluyor, yani soru şuna döndü; "Allah filanca şeyi istemiş, ama istemeseydi ne olurdu?". Dikkat edersen sen şimdi kaderde yazılı olan bişey başka türlü olsaydı ne olurdu? diyorsun. İşte Bediüzzaman'ın dediği şey bu, Allah bunu istemeseydi ne isterdi? bizce meçhuldür. Çünkü saçma bir sorudur. Belki adamın bir sene evvel zatürreden ölmesini isterdi, ya da o anda kalp krizi geçirmesini isterdi, ya da 15 sene sonra trafik kazasından öleceğini isterdi. Yani kaderde sabit olan iki şey var birisi tüfek atılması, diğeri adamın ölmesi. Sabitlerden biri olmasaydı ne olurdu saçma bir soru. O zaman şu da sorulabilir. "Adam tüfeği ateşledi, sabit olan eceli bir yıl ileri atalım diyelim, o zaman ne olur?". Deminki soru da bu soru gibi saçma. Adamın kafası parçalanacak ama biZ eceli bir sene sonraya attığımız için yaşayacak! İşin özeti; "kader böyle olmasaydı, kaderdeki ecel nasıl olurdu, yani kaderin yeni hali nasıl olurdu? " saçma bir soru, cevabını da Ancak Allah bilir, çünkü isteyen ve irade eden O.

http://www.ClockFool.com

Yukarı dön Göster veyselicnumbers's Profil Diğer Mesajlarını Ara: veyselicnumbers Ziyaret veyselicnumbers's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests


          Sayın Perü.

          Konunun buraya varacağını hissettiğimden dolayı ''Allahın ceset olarak en iyi makineyi......'' diye başlayan yazımı yazmıştım.

          Kadere inanmanın islamın şartlarından biri olmaktan çıkarılmasından beri Kadercilik, enel hak, hem-hal olma , allahtan parça  gibi ara verilmiş sofist düşünceleri yeniden canlandırmak mı istiyorsunuz.

          Bu söyledikleriniz sitemizde ''Özgür irade yok'' başlığı altında görüşülmüştü. Hâlâ daha yazışmalara açık.

          Gelin siz bana Allah'ın ''Rabb'' sıfatından ve bunun insanlara yansımasından ve bu yansımanın nedenlerinden ve sonuçlarından bahsedin.

           Hürmetlerimle.
           Galip Yetkin.
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
veyselicnumbers
Groupie
Groupie
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 60
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı veyselicnumbers

galipyetkin Yazdı:

          Sayın Perü.

          Konunun buraya varacağını hissettiğimden dolayı ''Allahın ceset olarak en iyi makineyi......'' diye başlayan yazımı yazmıştım.

          Kadere inanmanın islamın şartlarından biri olmaktan çıkarılmasından beri Kadercilik, enel hak, hem-hal olma , allahtan parça  gibi ara verilmiş sofist düşünceleri yeniden canlandırmak mı istiyorsunuz.

          Bu söyledikleriniz sitemizde ''Özgür irade yok'' başlığı altında görüşülmüştü. Hâlâ daha yazışmalara açık.

          Gelin siz bana Allah'ın ''Rabb'' sıfatından ve bunun insanlara yansımasından ve bu yansımanın nedenlerinden ve sonuçlarından bahsedin.

           Hürmetlerimle.
           Galip Yetkin.

Merhaba,

Galiba yanlış anlaşıldım. Ben kadere inanırım. Kadercilik, enel hak, hem-hal olma , allahtan parça  gibi ara verilmiş sofist düşünceleri yeniden canlandırmak gibi bir niyetim de ASLA yok. Ben sadece Nahl-93 ayetinin hikmetini anlamaya çalışıyorum, o açıklamalarım da bu amaca matuftu. Siz Nahl-93 ayetinin hikmetini çözdüyseniz bize de söyleyin, biz de öğrenelim.

Saygılarımla

Veysel Perü

http://www.ClockFool.com

Yukarı dön Göster veyselicnumbers's Profil Diğer Mesajlarını Ara: veyselicnumbers Ziyaret veyselicnumbers's Ana Sayfa
 
KaraMizah
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 17 subat 2011
Yer: Belize
Gönderilenler: 11
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı KaraMizah

Selam;

Yaratıcı ihtiyaç sahibidir ! İhtiyaçlarını gidermek için ister !

Yaratıcı yaratmaya muhtaçtır ! İhtiyacını gidermek için yaratır !

Yaratıcı kul edinmeye muhtaçtır ! İhtiyacını gidermek için insanlardan isteklerde bulunur !

     Yaratıcının ne isteyebilecekleri üzerine söylenen 3 lü kombonizasyon yukarıda yazdıklarım. Peki ya  hal böyle mi? Yoksa bu istekleri Rab adına dillendiren insanın kendisi mi?Ruh ile başlayan ve zekata kadar uzanan zincire baktığımızda  (Ruh -> Esma -> Karea -> Tesbih -> Zikir -> Salat -> Zekat ) Rab ile iletişime geçmek isteyen ademin adam olma sürecini görürsünüz. Adem adam olmak isterse el-kitaba yönelir, el-itaptan gözlemledikleri kendisine verilen esma ile entegre edildi mi esmalar kavle dönüşür karea olur karea olunanlar esmalarla bezenir(tesbih) zikre (hatırlanan) dönüşür.

      Zikr ile yol alanlar adam olmalarının gereği olan duruşu sergilerler,yaşadıkları hayatta almaları gereken konumu alırlar (salat),yaşadıkları hayatta konum almasını bilen adem arınmayı (zekat) gerçekleştirerek adam olmanın son halkasını tamamlar ve böylece Evren üzerinden (el-kitap) yapılan gözlemler neticesinde kelimeler seçilir, anlatım tarzları belirlenir, mevzuya has örnekler ortaya konur, duygu ve düşünceler seçilir, tüm bu durumlar için sıralama düzene koyma sağlanır. Ama gözden kaçmaması gereken asıl husus bunu kim muhatab ise onun seçtirmesidir. Evrensel algı ile, evrensel gözlem ve tespitler ile doğrudan muhatab olan adem (insan)dır. Ve muhatabiyeti ölçüsünde kelimeleri seçtirir, örnekleri seçtirir. Kelimeleri muhatab olduğu hayat sahnesi içinde kullandığı yer ve zaman ve araçlara göre seçen insanın kendisidir.

Yaratıcı ihtiyaç sahibi değildir! O halde hiçbir ihtiyacı olmayanın bir isteği de yoktur!

Tanrı yaratmaya muhtaç değildir! O halde yaratmaya ihtiyacı olmayanın yaratmak suretiyle bir ihtiyacının giderilmesi söz konudu değildir!

Tanrı kul edinmeye muhtaç değildir! Çünkü her şey Onun kontrolü ve bilgisi dahilinde hareket eder yani bir nevi tüm mevcudat mahlukat zaten Ona boyun eğmiştir. Dolayısıyla muhtaç olmadığı bir duruma yönelik bir istekte bulunmaz Tanrı.!

Bu yazdığım 3 lü kombonizasyon da insan zihninde oluşan düşünme egzersizleri. Şimdi 3 lü 2 farklı kombonizasyon var elimizde hangisi doğru sorusunun cevabını arıyor insan J oysa ki onun cevabı yaşadığı hayatın içinde.

İnsan yaşamadığı hallerin, anların,ihtiyaç duymadığı durumların sorusunu soramaz. Yaşanılan hayat muhatabiyet ölçüsünde beraberinde sorusunu da getirir cevabını da.

3 lü kombonizasyonlara sondan başa doğru cevap aramak istersek bakalım neler göreceğiz perdenin öte yüzünde;

“Tanrı ihtiyaç sahibi değildir” çıkarsaması bizi alıp götürür ihtiyacı olmayan bir Tanrı anlayışına peki ihtiyaç sahibi olmayanın yaratması neyi tamamlamak içindir? Egosunu tatmin için mi?,Bir eğlence olsun diye mi? Yoksa Hayy olmasının bir karşılığı olarak yaratmak Onunla beraber bir zorunluluk bir ihtiyaç mıdır? Onun varlığı yaratma filiyatını sürekli tekrarlamasıyla mı anlamlıdır insan zihninde,insan benliğinde kendisine üflenen ruh içinde. Yoksa yaratmak Onun kaderi midir? O her an bir iş ve oluşta ki bu evrende yaratma bitmek tükenmeksizin sürüyor, insanın eliyle değişime uğrayan evrene yine insan eliyle şekil veren Tanrı kelamını tekamüle uğrayan evren üzerinden yeni kelimelerle, yenilenen mimikleriyle insanlara sunuyor. İnsan an be an Rabbin mimiklerine dokunuyor fakat bu dokunuş varlığından sıyrılıp benliğine bakabilenler için anlamlı. Benliğine bakabilen elçiler ağacın ardındaki sesi duyuyor, rüzgarın uğultusunun neyi anlattığını anlayabiliyor, kedinin miyavlaması, köpeğin havlaması, arının vızıltısı bir takım mesajlar veriyor insana O’ndan gelen.

Tanrı yaratmaya muhtaç değildir!” Tanrı yaratmaya hakikaten insan gözüyle bakıldığında muhtaç değildir. Lakin bir de evren gözüyle bakmaya çalışabilirse insan görünen alemin sürekliliği için yaratmanın sürekliliğinden bahseder.Yaratmak sürekli olmaz ise mevcut sistemin kendini yenileyerek ilerlemesi mümkün olamaz, yaratmak sürekli olmaz ise O’nun kelimeleri sonlanmış olur. Tanrı tüm bu hallerden ötürü Kendisini yaratmaya adamıştır. Tanrı insan gözüyle yaratmaya muhtaç değildir savı doğru görünse de Tanrının evren üzerine yaydığı kendi mimikleri üzerinden bakıldığında durum hiç de öyle görünmemektedir. Tanrı kendi sisteminin devamlılığı için sürekli yaratmaya muhtaçtır. Yaratmanın sonlandığı yerde sistemin işleyişi sonlanır ki bu aşkın olanın aşkınlığıyla bağdaşmaz. Tanrının fişini çekemezsiniz fişi çekilen ancak mahlukattır.

“Tanrı kul edinmeye muhtaç değildir!” Tanrı kendi eliyle var ettiği varlığın kulluğuna muhtaç değildir.Kul edinmek Tanrının varlığı için bir ihtiyaç olarak düşünülürse yaratılan Yaradana posta koymağa kalkar. Ha diyebilirsiniz şimdilerde yaratılmış olan Tanrıya posta koymağa kalkmıyor mu? (kafir) Bu karşı duruş bu posta koyuş Tanrıyı kendisine muhtaç bırakan bir tarz da hiçbir zaman olmamıştır. Tanrı her şeyin sahibi ise her şey kendisine secde eder kılınmış ise,her varlık kendisine rüku eder kılınmış ise nedir ki Tanrıyı kendisi için kul edinmeye zorlayan etmen?

Dolayısıyla Tanrı kul edinmeye muhtaç değildir çıkarsaması doğru bir çıkarsama olarak duruyor karşımızda.

Ancak kul olmak değil de sorumluluğu yerine getirmek,verilen görevi harfiyen yapabilir olmak şeklinde düşündüğümüzde, bir iş ve görevi yerine getirme itaatkarlık olarak tanımlanır. Tanrının sürekli yaratma gerekliliği noktasından baktığımızda bu durumda var edilen ve var edilişin sürekliliğinin olduğu evrende O’nun mimiklerine dokunan insan O’nun var ettiği meleklerin kendisine secde etmesiyle birlikte kendisine düşen görevi yerine getirecek, kendisine verilen yetilerle birlikte hatırlatılanlarla yol aldığı ölçüde sorumluluklarını yerine getiren, itaatkar, bilinçli bir varlık olarak konum alacaktır. İşte aslında Tanrının kul edinmeye muhtaç olmayıp ta yarattığı evreni ıslah eden, düzenleyen, geliştiren,sosyal adaleti ihdas eden, kurumsal yapılarıyla sistemin işleyişine akli ve bedeni katılımda bulunmasını öğrettiği insanı bu şekliyle sorumlu tutmuştur.

Yaratıcı ihtiyaç sahibidir ! İhtiyaçlarını gidermek için ister !

Yaratıcının ne tür ihtiyaçları olabilir? Kendi penceremizden cevaplar arayalım bu soruya bakalım neler göreceğiz;

Yaratıcı yemeğe mi? Suya mı? İletişime mi? Konuşmaya mı muhtaçtır? Bu ihtiyaçlarını bizim algılarımız cihetinde düşündüğümüzde Tanrı ile eş bir platformda yer alırız ki biz Tanrı değiliz Tanrı ise biz hiç değil. Dolayısıyla, Tanrının ihtiyaç sahibi oluşunu bedensel ihtiyaçların giderilmesi biçimiyle düşünmek anlamsız. O halde neye ihtiyaç duyar Tanrı, yarattığı varlık ile iletişim kurmaya mı?,onunla konuşmaya mı? Yine insan zaviyesinden baktık hadiseye İnsan Tanrı değil ise bu sorunun muhatabı kendisi hiç değil, amma soruyu Tanrıya sorulmuş bir soru olarak düşünüp Tanrı ile konuşuyormuşçasına cevap verdiğimizde  Tanrı’nın ihtiyaç sahipliğini muhtaç oluşla izah edemeyiz.Çünkü var oluşun yasalarını elinde tutanı var ettikleri üzerinden bir muhtaciyete sokmak ne akli ne de mantıki bir sorgulama. Peki Yaratıcı tüm ihtiyaçları kucaklayandır tüm ihtiyaçların sahibidir dersek konu biraz daha netleşecek ve  Yaratıcının ihtiyaç konusu olan tüm öğelerin sahibi olduğu anlaşılacaktır. Bu meydan da toparlayacak olursak, Yaratıcı yaratmak hususunda ihtiyaç sahibidir,O yaratmasının devamlılığı için yaratmaya muhtaçtır. O, kendinden olana muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir O, ihtiyaç sahibi de değildir.

Yaratıcı yaratmaya muhtaçtır ! İhtiyacını gidermek için yaratır !

İnsan gözüyle,insan algısı ve tefekkürüyle değerlendirdiğimizde bu çıkarsama için söylenebilecekler; O’nun muhtaciyeti yarattıkları üzerinden hasıl olan bir muhtaciyet olmayıp bilakis kendiyle alakalı bir muhtaciyet olduğudur.

İnsanın acziyeti sebebiyle kendinden Ali olana ,aşkın olana muhtaciyeti anlamlıyken var oluşun kaynağını bir başka kaynağa muhtaç kılmak tekliğin ,düzen ve intizamın yerle bir olması anlamına gelir ki görülen evren de bu tarz bir şirk, bu tarz bir düzensizlik söz konusu değildir. O halde yaratıcı neden yaratmaya muhtaçtır sorusunun cevabı Yaratıcının yaratma fiiliyatında yer alır. Yaratmaya muhtaçtır,çünkü yaratmak O’nun kaderidir.Yaratmaya muhtaçtır çünkü yaratması işleyen düzenin devamlılığının gereğidir.Kainatın işleyişindeki ahenk ve intizam yaratıcının mimiklerindeki canlılık O’nun varlığının delili ve sunumudur. Yaratmaya muhtaçtır çünkü yaratılanların yaratılmalarının devamlılığı için O’nun Hayy olması elzemdir. Hülasa O’nun yaratmadaki muhtaciyeti kendinden olup yine yarattığı evren için merhamet ve rahmettir.

Yaratıcı kul edinmeye muhtaçtır ! İhtiyacını gidermek için insanlardan isteklerde bulunur !

Yaratıcı kul edinmeye muhtaçtır! Yargısı tamamen insani cihetten bakışın verdiği bir cevap olarak durur karşımızda.

Yaratıcı işlettiği bir işletme, bir fabrika sahibi gibi kendi bünyesinde çalışanların verimli ve çalışkanlığı ölçüsünde kar marjını yükseltecek bir patron bir işveren midir ki kendisine ırgat aramaktadır? Ve bir fabrikatörün fabrikasında ihtiyaç duyduğu gibi yarattığı mahlukata muhtaç mıdır O? Oysa ki nice fabrikalar nice işletmeler bir hiçtir O’nun zenginliği yanında. Yaratıcı kul edinmeye muhtaç değildir ancak yaratılmış olan Onun kendisine öğrettiği ilme muhtaçtır. Yaratılanın öğrendiği ilm, edindiği bilgi (esmalar) O’nun üflediği ruh ile insanda yetiye, melekeye dönüşür. Yetilerin, dürtülerin karşılığını vererek bir yaşam süren insan anlamlı bir hayatı yaşar.

 

 Yazılanlar sesli düşünmelerimdir. İnsan yanlışıyla doğrusuyla içinde olanları kayıt altına alabilmelidir. Yanlışın doğrunun göreceli kavramlar olduğu yaşam sahnesinde birinin doğrusu ötekinin yanlışı olarak algılandığı bir hayatta asl olan birisinin hayatını yaşamak değil kendi hayatınızı yaşamak olmalıdır. Sesli düşünmelerim sessizliğin derinliğinden duyduklarım, varlığımdan sıyrılıp benliğime kulak verdiğim anların “ikra” edilmesidir.

Esenlik yüreğinize dolsun sağlıklı, mutlu huzur dolu günler dilerim.

Yürek sahibi babayiğitler el-kitabı okumak için durmadan yürüyün kendinize bir yer bir makam bir koltuk biçmeyin.Yollar yürümekle aşınmaz lakin koltuklar oturmakla aşınır .

Yukarı dön Göster KaraMizah's Profil Diğer Mesajlarını Ara: KaraMizah
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Ne tuhaftır hali pür melalımız! Adam abdest aldı, "Allah kabul etsnin!", Namaz kıldı "Allah kabul "tsin!", oruç tuttu "Allah kabul etsi!", Hacca gitti geldi Allah kabul etsin!"... Sanki bu mübarek ramazanda(!) Allah'a Antep'ten bir tepsi Antep baklavası, Saim Usta'dan bir tepsi burmalı Diyarbakır kadayıfı sunmuş da "Allah kabul etsin"! Halbuki, o tepsiyi alır götürür bir ihtiyaç sahibine verir, ihtiyaç sahibi de alır "oh! canıma deydi" dediyse, işte Allah kabul ettiii!

Sayın Peru, ben de senin sözde dua anlayışına katılmıyorum. Dua laftır, ibadet emre uyumdur, gereği yapmaktır. Güzel bir ata sözümüz var: Lafla peynir gemisi yürümez" diye. Ama duahanlar yürür yürür der. Duaları kendilerinden kabul oluyor, olmuyor değil. Bu onların mesleği, geçimleri ondandır. Kendilerinden yana paralar yukardan yağıyor. Bak tV ekranlarına, her birinde bir dua şarlatanları ellerini açmış gözlerini yummuş ağlamaklı ses tonlarıyla dualar ediyorlar, kabul olur isteklerde bulunuyorlar.(!) Ahmaklar da seslerini Allah'a duyarabilmek için yüksek sesle,yüreklerden acıklı acıklı "ÂMÎN ÂMÎN ÂMîN" diye eşlik ediyorlar. Ne hazindir hallerimiz, değil mi? Lafla bir isteğin, bir işin gerçekleştiğinin bir örneği var mıdır sayın Peru! Hep söylerim; sözde dua kabul olsaydı, 50-60'mış yıldan beri bütün islam alemi, içinde şeyxi meşayixi, velisi evliyası, caânisi âbidi, zâlimi mazumu, yoksulu zengini, kadını erkeği, zayıfı güçlüsü, hastası sağlıklısı, âlimi câhili, yaşlısı genci, velhasılı her müslümanı solo koro halinde, her vesileyle, yakaladığı her ortamda, "Allahım! Ey yüce rabbimiz! Sen kahharsı, şu isral zalimini Kahhar isminle kahr et!" diye yalvarıp yalvarıp yakarıyor. Ama Rab yerinden tınlamıyor, İsrail zulmüne, cinayetlerine dinlene dinlene devam ediyor. Allah da onlarda yana! Değil mi sasyın PErû?  

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats