HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: Bozulan orucun kefareti, 60 gün oruç tutm Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
halukgta
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 25 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 425
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı halukgta

Bizler İslam ı yaşarken, ne yazık ki söylenenleri, hiç araştırma gereği duymadan iman ediyor ve sonucunun ne olacağını bilmediğimiz yoldan gitmekte, hiç sakınca görmüyoruz. Hâlbuki Allah emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin sorumlu tutarım, diye bizleri uyarmıyor muydu?

 

 

İşin daha da vahimi, Rahmanın sizler için kolaylaştırdım dediği kitabı, rehberi görmezden gelip, bizlere öğretilen rivayetlere, hiç kuşku duymadan, Allahın kitabına danışmadan dini öyle zorlaştırıyoruz ki, doğrusu tüm bunların hesabını Rabbim e nasıl veririz bilemiyorum. Bakın Allah aşağıdaki ayetin benzerini Kur’an da birçok kez tekrar ederek, acaba bizlere ne anlatmak istiyor olabilir dersiniz?

 

 

Kamer 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?

 

 

 

Allah yemin ederek birçok kez, acaba gönderdiği Kur’an ı kolaylaştırdım dedikten sonra, bizlerin bazı nefsi küçük hatalarından kaynaklanan suçlar için, büyük cezalar verir mi? Örneğin nefsimize yenilip sebepsiz bozduğumuz orucun karşılığı olarak, 60 gün oruç tutacaksın der mi? Yoksa bu derece fazla oruç cezaları, kendi şahsi ibadetlerimizin dışında, daha kötü büyük suçlar için mi örnekler verilmiş Kur’an da, gelin onları Rahmanın zikrinden anlamaya çalışalım.

 

 

 

Hepimiz biliriz Ramazanda orucumuzu rahatsızlık halinde bozmamız durumunda, daha sonra tutmamız gerektiği Kur’an da apaçık yazar. Yine oruçluyken hastalık ya da zorunlu bir neden yokken bozanlar içinde, 60+1=61 gün tutulması gerektiği hükmü Kur’an da hiç bahsedilmediği halde, rivayet hadislerde geçer. Bu bilgilerin, hükümlerinin de peygamberimize ait olduğu anlatılır. Acaba gerçekten nefsine yenilip, kasti orucunu bozan bir insan, 61 gün Kefaret orucu tutması gerekiyor mu? Bu sözler peygamberimize ait olabilir mi? Gelin yine peygamberimizin bizlere öğütlediği yolu, yani benim adıma uydurulacak sözleri, Kur’an ile karşılatırınız ki, benim sözüm olup olmadığını anlayasınız, önerisinden yola çıkarak, Kur’an dan araştıralım. Bu hükme Kur’an onay veriyor mu? Önce yazacağım şu ayetleri dikkatle düşünelim.

 

 

 

Nisa 28: Allah size hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.

 

 

Kehf 54: Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır

 

 

 

 Yukarıdaki ayetler çok dikkat çekici ve düşündürücüdür. Allah yarattığı kulları için çok zayıf yaratılmışlardır, onun için sizlere hafiflik, kolaylık getirdim dedikten sonra, acaba nefsine yenik düşüp orucunu nedensiz bozan kuluna, bozduğu oruç kadar mı tutmasını ister, yoksa 60 gün tutacaksın diye cezamı verir? Devamındaki ayette insanın ne denli kanıtsız mesnetsiz, emin olmadan tartıştığına, güzel bir örnektir.

 

 

 Allah ın kolaylaştırdığı İslam dinini, nasıl zorlaştırdığımızın lütfen artık farkına varalım. Bunları yaparak tüm âleme indirilmiş Kur’an ı toplumlara anlatıp, onları İslam dinine davet edemeyiz. Bizler dinimizi en büyük kesin kanıt KUR’ANA göre yaşamalıyız ki, gerçek İslam ın tadına varalım, ruhunu keşfedelim, ondan fayda sağlayalım. Allah bir konuda hüküm vermiyorda susuyorsa, mutlaka bizlere bir rahmettir, kolaylıktır bunu da unutmayalım.

 

 

 

Önce bazı ayetleri hatırlayalım. Allah birçok kez ayetinde, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki, anlayasınız diyordu. Biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık diyerek, Allah asla unutucu değildir diye de uyarıyordu bizleri. Yine birçok ayetinde, yemin olsun ki sizlere, gerçeği açık seçik, detaylı anlatan ayetler indirdik diye de üzerine basa basa açıklamıştı. Çok daha net açık olarak ta, SİZLERİ BU KİTAPTAN HESABA ÇEKECEĞİM, diye son noktayı koyduğu ayetleri hepimiz çok iyi biliriz. Hepimiz bu ayetlere iman ediyorsak ve uygulamada da yaşamımıza geçirebiliyorsak, işte o zaman biz Müslüman’ız diyebiliriz.

 

 

 

Şimdi Kur’an a bakalım, oruç konusunda ve tutulmayan oruçlar konusunda Rabbim neler söylüyor.

 

 

 

Bakara 184: (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

 

 

 

Bakara 185: Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.

 

 

 

Yukarıdaki iki ayette baktığımızda, Allah oruç tutulmaması gereken koşulları sayıyor. Hasta ve yolculuk hali dışında oruç tutun çünkü bunu yapmanız sizin için en doğru olanıdır diyor. Üzerinde yine dikkatle düşünmemiz gereken cümle, Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez sözleridir. Bunları söyleyen Allah, bir orucu nefsimize hâkim olamayıp bozduğumuzda, bunun yerine 60 gün tutacaksın diyor olabilir mi? Deseydi diğer hükümleri gibi, bunu da apaçık yazmaz mıydı? Ayette geçen, dikkat çeken bir hüküm ise, Tutulmamış olan günleri tamamlamamızı istiyor Rabbim. Sizce bu cümle, sorduğumuz soruya apaçık cevap vermiyor mu?

 

 

 

 

Dikkat ederseniz daha farklı bir hüküm verilmemiş. Örneğin orucunu kasti bozan, bozduğu günden fazla şu kadar tutsun diye tek bir hüküm yok. Yok olduğunu açıkça gördüğümüz halde, bizler bakın bu konu eksik kalmış deme hakkına sahip miyiz? Yoksa verilmeyen bir hükümden, sorumlu olmayacağımızı mı anlamalıyız? İşte bu soruyu kendimize eğer doğru sorarsak, doğru cevabı da alırız.

 

Oruç konusunda, önemle istenen, daha sonra sayının tamamlanmasıdır. Ayete dikkat ettiğimizde, hiç oruç tutamayacak durumda olanlar içinde, bir açıklama var. Bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermek. Fakat Allah bu yola keyfi sapmamamız içinde, Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır diyor. Buradan da anlaşılıyor ki Allah, bizleri oruç tutmaya en güzel bir yöntemle davet ediyor.

 

 

 

 

Tüm bunları düşünürken aklıma şöyle bir soru geldi. Allah acaba orucunu iradesine yenik düşüp bozan, ama daha sonra tutan bir insana, neden bir Kefaret, yaptırım getirmemiştir. Çünkü oruç insanın şahsına ait bir ibadettir, kendisine fayda sağlaması için Allah ın emrettiği bir ibadet yapılmadığında, ancak yapılması gereken kadar yapılması istenmesi, sizce çok normal değil mi? Örneğin namaz kılmayan bir insana, ya da namazını önemsiz nedenden yarım bırakana, misliyle kılma cezasını nasıl Kur’an vermiyorsa, orucunu tutmayan ya da nedensiz bozan bir insanda, ancak tutmadığı kadarından sorumlu tutulacaktır. Bunun aksini Kur’an söylemediği takdirde, kendimizce hükümler koyamayacağımızın bilincinden olmalıyız.

 

 

Tabi bunları düşünürken yine peygamberimizin, bizlere doğru yolu gösteren o güzel akıl dolu hadisi aklıma geldi. Bakın ne kadar anlamlı ve bir o kadar Kur’an ın özüne yöneltiyor bizleri.

 

 

Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.

Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403

 

 

 

Ne dersiniz dostlar, bu güzel sözler sizce her şeyi açıklamıyor mu? Bu konuda emin olmak için Kur’an dan delil arayalım ve bu bağlamda üzerinde birlikte düşünelim. Acaba Allah bu tür konularda detaya girmemiş ve buna benzer konuların hükümlerini peygamberimize bırakmış olabilir mi diye düşünürken, hemen aklıma yazımızın başında hatırlattığım ayetler geldi. Allah her konuda değişik örnekler verdik diyordu. Biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık dedikten sonra, sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diye de apaçık belirtmişti.

 

 

 

 

Allah Kur’an da birçok ayetinde, Peygamberinize uyun dedikten sonra, peygamberimiz de yalnız bizleri Kur’an ile uyaracağı tembihini almıştı hatırlayınız. Hatta sana indirdiğimle onları uyar, sakın hiçbir şey ilave etme yoksa görevini yapmamış sayarım diye, kesin talimat vermişti Rabbim elçisine. Bu durumda Allahın vermediği bir hükmü, peygamberimizin verdiğini söyleyenlere inanmamızda büyük hata olacaktır. Allah unutucu değildir. Bu yanlışları yaparak elçisini HÂŞÂ eksik tamamlar konumuna getirmek, günahların en büyüdür.

 

 

 

Gelin Kur’an a danışmaya devam edelim ve her şeyden nice örnekler veren Rabbin verdiği, diğer örneklerden dersler çıkaralım birlikte.

 

 

 

Nisa 92: Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğerki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.

 

 

 

Aslında yukarıdaki ayet, biraz düşünene çok şeyler anlatıyor. Yanlışlıkla bir cana kıyan bir insanın kefareti anlatılıyor detaylı bir şekilde. En sonunda tüm bunları yapamayanın hükmünü bakın nasıl veriyor Rabbim. Tövbenin kabulü için iki ay, peş peşe oruç tutması gerekir diyor.

 

 

 

Şimdi bu örnekten yola çıkarak, birlikte düşünelim isterseniz. Yüce Rabbim yemin billâh ederek, sizler için kolaylaştırdım dediği bir dinde, kasti nefsimize yenilip bozduğumuz bir oruç ile yine yanlışlıkla dahi olsa öldürdüğümüz, cana kıydığımız bir insana karşılık verilen Kefaret, ceza orucu aynı olabilir mi? Allahın verdiği aklı kullanmasını bilen, doğru sonuca ulaşacaktır.

 

 

 

Yine Rabbin rehberinden örneklere bakalım. Mücadile 4. ayetin öncesinde. Allah kadınlarına zıhar edip, yani eşlerini boşamak için sudan nedenler uydurup, boşadıktan sonra, pişman olup tekrar geri almak isteyenlerin, yaptığı hatalı davranışlarına karşılıkta Rabbim, bir köleyi azat etmeleri yani özgürlüğüne kavuşturmalarını istiyor. Bu imkânı bulamayanlar içinde bakın nasıl bir Kefaret, sorumluluk yüklüyor.

 

 

 

Mücadile 4: Özgürlüğe kavuşturma imkânını bulamayan, ilişkiye girmelerinden önce, aralıksız iki ay oruç tutacaktır. Buna da gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır. Bütün bunlar Allah'a ve resulüne inanasınız diyedir. Ve işte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Küfre sapanlara korkunç bir azap vardır.

 

 

 

Allah, eşlerine kendi nefsi arzularının esiri olup, yoktan sebeplerle, keyfi nedenlerle boşamaya çalışanlara, bakın nasıl çok sert bir ceza öngörüyor. Elbette bu ceza kadının haklarını korumak adına verilen, çok dikkat çekici ve düşündürücü bir cezadır. Sizce bu büyük yanlışları yapanlarla, kendi nefsine yenilerek bir orucunu bozan, ama daha sonra tutan bir insanla aynı cezayı alması, Rahmanın adaletine uygun düşüyor mu? Düşmediği çok açık, çünkü Allah bu konuda biz kullarına rahmetini, bağışlayıcılığını gösteriyor ve bu tür nefsi hatalarımıza Kur’an da bir ceza, kefaret öngörmüyor. Şükürler olsun sana Rabbim.

 

 

Kur’an a bakmaya devam edelim.

 

 

Maide 89: Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin kefareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.

 

 

 

Yukarıdaki ayette anlatılmak istenen çok ciddi bir konu var. Allah konuştuğunuz boş sözlerinizden, lakırdılarınızdan değil ama Allah ı şahit tutarak, onun adını kullanarak ettiğiniz yemin, yani verdiğiniz sözlerinizden, sizleri sorumlu tutarım diyor ve yapılması gereken kefareti açıklıyor. Dikkat ederseniz maddi gücü olmayıp onları yapamayanlara da üç gün oruç tutması gerektiğini belirtiyor. Yine burada ki yapılan yanlışı düşünelim. Bir insan yaptığı bir işte ya da karşısındaki bir insana, Allah ı şahit gösterip yemin etmiş ise, buna sadık kalınmasını istiyor. Hem Allah ı şahit göstereceksiniz, yemin edeceksiniz, hem de sözünüzü tutmayacaksınız. Bakın burada dahi en son tutulacak oruç 3 gün. Değerlendirmesini ve yorumu nu sizlere bırakıyorum.

 

 

 

 

Mümin suresi 40. ayetinde Allah bakın ne diyor bizlere, ("Kötü bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır ).Kur’an ın adaletinin temeli aşağıdaki şu ayetlerde çok net anlaşılmaktadır.

 

 

 

Enam 160: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

 

 

Bakara 179: Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.

 

 

Yukarıdaki ayetlere baktığımızda, yaptığımız hatanın, yanlışın aynı misliyle karşılık verilmesi, Kur’an ın adalet anlayışını göstermektedir. Örneğin Nisa 92. ayette yanlışlıkla bir adam öldürenin cezası çok farklı anlatıldığı halde, kasti adam öldürenin cezası Bakara 178. ayette kısas emrinin uygulanması istenir. Daha birçok ayetinde Allah, yapılan kötü olayların, suçların akışına ve oluşumuna göre, misliyle ya da hafifletilerek verilmesi anlatılır.

 

 

Tüm bu ve buna benzer Kur’an ın adaletini göz önünde bulundurduğumuzda, sizce bir gün orucunu nefsine yenik düşüp, nedensiz bozanın, 60 gün oruç tutması gerektiğini, Allah istiyor diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz, zaten böyle bir hükümde Kur’an da asla yoktur. Bu düşüncede Kur’an ın adalet anlayışına ters düşer. Kur’an da ki cezalar ve kefaret kişinin karşısındaki kişiye yapılan suçlar için verilmiştir. Bir insanın kendi sorumlulukları ile ilgili hükümlerini yapmaması, yerine gereği gibi getirmemesi, zaten kendisine zarar vereceğinden, ayrıca bir cezaya yada kefarete gerek olmadığını Kur’an dan anlıyoruz. Zaten bunları yerine getirmemekle bizler alacağımız cezayı almış, namazın, orucun getireceği güzelliklerinden, faydasından, nefsi terbiyesinden gerekli yararları sağlayamamışız demektir. Yani bu durumda cezamızı kendimiz kendime zaten vermişiz.

 

 

 

Peygamberimiz Şura suresi 15. ayetinde,  ben Allah'ın indirdiği Kitap’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum diyor. Daha sonra gelen ayet üzerinde lütfen dikkatle düşünelim.

 

 

Şura 16: Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.

 

 

 

İşte bizler tartışmaya girdiğimiz bu konuda, o kadar boş şeyler söylüyoruz ki, ahhhh bir farkında olabilsek. Bizler Kur’an a iman ettik diyor ve daveti kabul ediyoruz. Allah bu davetinde sizleri, KUR’ANDAN sorumlu tutuyorum diyor, ama bizler davete sadık kalmayıp, Allahın asla hüküm vermediği onca bilgininde ardından gidip, bunlarda Allah katındandır diyerek, büyük yanlışlar yapıyoruz. Ayetin sonunda böyle yapanlara, Rahmanın cevabını lütfen çok iyi değerlendirelim.

 

 

(Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.)

 

 

Ayeti doğru anlamaya çalışalım. Bu çetin azap, iman etmeyenler için değil. İslam a daveti kabul ettikten sonra, Allah ın vermediği bir hükmü Allah a iftira atarak, bunlarda Allah katındandır diyerek, dinde fitne çıkaran tartışmacılar için söyleniyor. O kadar büyük yanılgı içindeyiz ki, sanırım bu yanılgımızı bu Dünyada fark etmemiz çok zor olacak gibi görünüyor. Çünkü akıl devre dışı kalmış, Kur’an yüksek bir yere asılmış ve anlaşılmadan okuma yarışmaları ile oyalanıp gidiyoruz. Beşerin ciltlerce dolusu kitapları revaçta, onlar okunur olmuş. Siz Kur’anı anlayamazsınız, bu kitaplar ya da şu ya da bu veli kişi, en doğru anlamıştır diyerek, bölünmüş parçalanmış bir şekilde emin olmadığımız bilgilerin peşinde, hesap gününe doğru hızla yol alıyoruz. Allah yardımcımız olsun.

 

 

 

Allah vakıa suresi 95. ayetinde, İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek, dediği sözlerini duyan yok artık. Çünkü Allah ın nuru arasına giren beşer, Kur’anın aydınlığının gönlümüze dolmasına mani oluyor. Allah ın tartışmasız gerçek dediği kitabına bizler, bu kitapta her şey yoktur, özet bilgiler vardır diyerek, saygısızlığın en büyüğünü zaten yapmışız. Şunu sakın unutmayalım, Allaha saygısızlık yapanları, Kur’anı apaçık tebliğ aldıktan sonra, bu konuda tartışmaya girenlerin sonunu sakın unutmayınız. Tekrar hatırlatmakta sanırım büyük yarar var.

 

 

(Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.)

 

 

 

Dilerim Rabbim den, İslam a daveti kabul ettikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girmeyen, aldığı tebliği gereği gibi anlamaya, yaşamaya çalışan kullarından oluruz.

 

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

 

Yukarı dön Göster halukgta's Profil Diğer Mesajlarını Ara: halukgta
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats