Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam arkadaşlar umarım iysinizdir hepiniz,
Bir çokları yedikleri bir çok naneyi baskı altındayız hezayanlarına sığınarak ve bu konuda kendilerine ayetleri perde çekerek olur olmaz işlere kalkışmaktalarken, acaba Allah’ın baskı altında kalanlardan bahsettiği kişiler kimler ve bu baskının sınırları nedir
yazı biraz uzun oldu sıkılmadan okursanız sevinirim, nereler de ve nerde baskı söz konusu ve baskılara karşı neler yapmalıyız,
Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkâra sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkâra göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır. (NAHL SURESİ / 106)
İmanından sonra, kalbi tatmin bulmuşken inkara göğüs açmak nedir ? burada ki baskı nedir, bu baskı mahrum kalmadan dolayı oluşacak korkunun baskısı mı ? bu baskı materyal anlamında mahrum kalmak mı ? bu baskı ne baskısı ?
Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar. (NİSA SURESİ / 19)
Yukarıdaki baskı ile nisa suresinde ki baskı aynı baskı, kadınlara zorla mirasçı olmayın verdiklerin bir kısmını almanızda baskı da yapamazsın, burada nasıl bir baskı olabilir,
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (bakara/ 256)
İşte burada ki baskı ile inkar için baskı aynı baskı olmalı, dine çağırırken men edildiğin baskı ile küfre görünüş de düşmende ki baskı aynı baskı olmalı zira ikisi de din değiştirmekle alakalı,
Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (nur/ 33)
Kadınları fuhşa zorlamak adına yapılan baskı nasıl bir baskıdır, sizce sözlerle tahrik etmek mi, tehdit etmek mi, yoksa zorla kadının üzerine atlamak mı ?
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? (YUNUS SURESİ / 99)
Burada zorlamak tebliğ ile bir tutulursa dinde zorlama yoktur ayeti ile risaleti tebliğ et ayeti ve kafalarını patlatırcasına tebliğ et ayeti çöker, buradaki baskı tebliğdeki ne yaptın ne ettin, kaç saat okudun, kaç saat uyudun, vesaire gibisinden bekçilik yapar gibi insanları dine çağırmaktır, nitekim seni vekil kılmadık sen üzerlerine bekçi değilsin ayetleri de bununla bütünleşiyor,
"Gerçekten biz Rabbimize iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah, daha hayırlıdır ve daha süreklidir." (TAHA SURESİ / 73)
Zorlayarak sürüklediğinden dolayı bağışlanma diliyorlar, buradaki zor nedir, fiziki mi yoksa pisikolojik mi ?
Şimdi, dananın bağını koparacak olan imtihan için sayılan araçlardır,
bir çok baskı gördük, miras için baskı, fuhuş için baskı, sihir için baskı, inkar için baskı, bunların hepsinin sınırlarını olumlu olanın ve olumluyu korumanın araçları ile anlayacağız,
olumlu davranış su içmek, olumlu davranışın sahiplenmesinin aracı 3 günlük susuzluk, sen 4. gün susuzlukda su iç, çünkü, bu konuda ki imtihan üç gün ile sınırlır, yani imtihan araçlarına bakacaz ve baskının sınırlarını anlayacağız inşallah,
ikrah kadınları mirasa zorlamayın ve verdiklerinizi istemeyin ayetinde daha çok pisikolojik ve sosyal bir baskıyı barındırıyor içinde, kadının evine Dakka başı gidip konu komşuya rezil etmeyin o kadın da millete rezil oluyoruz al ne alırsan al deyip elindekinden avucundakinden mahrum olmasın, kadının etrafını yanınıza çekip onların aracılığı ile kadına baskı yapıp mecbur bırakmayın, bu bir baskıdır ve bu baskı ile küfre görünüşde ki baskı aynımı dır hayır ?
kadınları fuhşa zorlamayın, bu ayeti bir çok açıdan anlayabiliriz ilk bakışda bir erkeğin bir kadına zorla sahip olması güç kullanması geliyor akla, ki buyüzden meşru sayılıyor, zira açlık anında kan mübahken, iffetli kadınlar iffetlerini korusun aç kalanlar müstesna, yalnız olanlar müstesna gibi ayetler yok, ayete bu ilk bakışdan sonra ikinci bir gözle, sosyal hayatta kadınların sosyal haklarının ön planda tutulması, kötü emelli insanların ağlarına düşmemeleri adına onlara gerekli imkanların sağlanması için mücadele edilmesi gerektiğinide anlayabiliriz, peki buradaki baskı ile inkara göğüs açmak daki baskı aynı mıdır hem evet hem hayır ?
şimdi, baskı nedir ve sınırları nedir sorusuna geçmeden önce imanın sınırları nedir ve imtihan araçları nelerdir bunları tanımaya çalışalım ilk önce,
mesela yiyecekler konusunda, bir müslümanın sınırları şunlardır
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (MAİDE SURESİ / 3)
Peki, bu sınırı aşmakta ki ruhsat nedir, dayanılmaz bir açlık, bir Müslüman dayanılmaz bir açlıkla karşılaştığı zaman anca ayette belirtilen istisnaları yapabilir, bu ayetten mantık yürüterek dayanılmaz açlıkta domuz eti helalse, dayanılmaz korkuda kadın satmak da helal, dayanılmaz yalnızlıkta para kazanmak için Allah’tan gayrısı adına iş görmek de helal diyemez, çünkü sınır bu ruhsat bu, kafana göre sınır çizip ruhsat koyamazsın,
Mesela, sosyal bağlar, sıcaklık, dostluk gibi olgularda sınırlarımız nedir ?
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisinden sakındırır. Varış Allah'adır. (AL-İ İMRAN SURESİ / 28)
Neymiş efendim, ben mümin kardeşim duruken hayat hukukumu kafirlere göre belirlemiyecem, mümin kardeşimden yüz çevirip kafirlerle yatıp kalkmayacam, bu demek değildir ki kaba olun, küstah olun, sınırlarınızı bilin, yerinizi bilin anlamındadır, peki, onlardan korunmak gayesi ile onları veli edinmek nasıl olur, bunu imanını gizleyen adam ile anlatalım, yalnız burada bağlantı kopmasın lütfen,
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (MÜ'MİN SURESİ / 28)
Fravun ailesinde ki imanını gizleyen adam imanını açana kadar ki süre içerisinde korunma amaçlı veli edinmiş onları, yani onlar bu adamı onlardan zannediyor lakin bu adam onlardan değil, bu onların yaptıklarına göz yummak onların yaptıklarını yapmak değil, buradaki adam ve etrafındakiler Rabbinden açık belgelerle geleni dinliyorlar, iki gurup var açık belge sahibi ve diğerleri, imanını gizleyen adam açık belge sahibinden yana bir söz söylememiş, ama bu adamlar gibi ona karşı da gelmemiş, çünkü,
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (BAKARA SURESİ / 140)
Sen şehadetini gizleyemezsin, O2nun üstünü örtemezsin, ama şahitlik yapman gereken zamanı bileceksin, açık belge sahibine imanını gizleyen adam şahitliğini yaptı, ve oldu” beraberindekiler”,
Yani korunma amaçlı dost olma, onlardan olma değil, belirli bir süreliğine açığa çıkmamak için bir iş,imanını gizleyen adam, imanını örtmüyor, imanını açığa çıkartmayana kadar ki süresi imanını gizlediği süresi oluyor,
Yolda kaldırımlarda her gün binler yürüyor, bunlardan kimin ne olduğunu bilmiyorsunuz, bir gün gördünüz birkaç adam bir dükkanda bir garibanı tehditler altında ezmeye çalışıyor, siz o dükkana müşteri olarak girdiniz, konuşmayı baştan sona kadar dinlediniz, ve en sonunda Allah’tan korkun nedir bu yaptığınız diye çıkıştınız, bu sözü söyleyene kadar geçen süre imanını gizleme süresi, bu süreden sonrası şahitliğin açığa çıkması,
Bir kardeş anlatıyor, bir çay ocağında konuşurlarken bir adamın polis olduğundan şüpheleniyor ve konuyu kapatıyor, konuşmuyor, işte korunma amaçlı velilik budur, yoksa onların ilkeleri ile ilkelenmek değildir,
Hem hayattan hem mushaftan ayetleri inceledik, bu örneğe fravunun karısını da koyabiliriz, bu adamların yaptığı durumları gördük, yiyecekler ve sosyal hukukda ki sınırları ve müsadeli alanları gördük, sıra geldi, inkara götürecek sınıra ve bunun için imanın imtihan araçlarına bakalım,
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (BAKARA SURESİ / 155)
Biraz korku, açlık ve bir parça mallarımız eksilecek, etrafımızda insanlar ekislecek, ticaretimiz sekteye uğrayacak,
Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o? (NİSA SURESİ / 97)
Çok mu sıkıştık, aciz kaldık diye bahane yok, yer değiştir, mahalle değiştir, şehir değiştir, bölge değiştir, yoksa ölüm yasası seni bulduğu zaman öyle duygulara gireceksin ki, bir filim şeridi gibi ne haldeydin göreceksin ve diyeceksin hicret etseydim,
İnsanlardan öylesi vardır ki, "Allah'a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse, andolsun: "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir? (ANKEBUT SURESİ / 10)
Ama bu yaptıklarından dolayı sakın, bu eziyetlere yenilip Allah’ın kulpunu bırakma, onların yaptıklarını Allah’ın yaptıkları gibi zannetme, atalarını getir mesela aklına sence onlar Senin kadar kafası çalışan değil miydi ?
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (TEVBE SURESİ / 120)
Bil ki bu yaptıkların kayıt altındadır, ve tevekkül et neye tevekkül
"Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler." (İBRAHİM SURESİ / 12)
işkence, evet imtihan araçların bunlar, işkence ile de imtihan oluyorsun, az önce hicret etmesi gereken zayıf bırakılanlar demiştik, bu zayıf bırakılanlar kim olabilir, şunlar olmasın ?
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (NAHL SURESİ / 110)
İşkenceye uğratılmak bile inkara göğüs açmaya mazeret değil hicret et,
Evet, imtihan şartlarımız ve araçlarımız bunlar, Dakka başı yenilen naneler için delil gösterilen ayetler bunlar, hadi bakalım, zordayız diyelim sıkıyorsa,
sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (BAKARA SURESİ / 214)
evet, arkadaşlar, kalbi iman dolu olduğu halde göğsünü inkara açan adam kim ? bu imtihan araçlarını yaşamış ve kendisine baskı yapılmış ve göğüs açmış buda, ama kalbi iman dolu, ayet yol göstermiyor, ayet tanım yapıyor, yani baskı altına girdiniz mi inkara göğüs açın değil, inkara göğüs açmayın baskı altındaki müstesna, yani ortada bir durum tesbiti var, yani, iş işten çıkmış, ve son haddeye gelinmiş işte bu hal baskı halidir, sizin palnlayıp, programlayıp yola çıktığınız iş değil, metehan çetinkayanın güzel bir sözü var, küfür planlanarak yapılmaz, işte inkara göğüs açmak da planlı değil anlık bir olaydır,
imtihana odaklanın ve sizi bahanelere sürükleyecek durumlardan kendimizi kurtaralım
meclise girip demokrat yemin edenler baskı altında,
emniyete giren rejmin koruyucuları baskı altında,
askere gidip tescilli kurtarıcılar olanlar baskı altında,
okul kapısı önünde duran örtülü kız baskı altında,
okullarda şehadetli, ibadetli mesleklerdeki ağabeyler baskı altında,
bebeleri okula yollarken babaları baskı altında,
kapitalist ağabeyle baskı altında,
el etek öpüp iş kapanlar, yandaş toplayanlar baskı altında
babasından harçlığı kesilmesin diye sus pus kesilenler baskı altında
kalabalık karşısında konuşması gerekirken susanlar baskı altında
söylenmesi gerekenleri menfaatleri için söylemeyenler baskı altında
etrafından tecrid edilmemek adına ilahlarına yarananlar baskı altında,
kınayıcının kınamasından korkanlar baskı altında
İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. (KIYAMET SURESİ / 13)
erteleyenler de mi baskı altında ?
yaw Allah aşkına siz kimi kandırıyorsunuz, bu adamların kafası sizin kadar basmıyor muydu da, bu kadar sıkıntı ile uğraştırlar da gıkı çıkmadılar, bir daha okuyun,
sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (BAKARA SURESİ / 214)
sonra da keyfiyetlerinizi mazeret edinmeyin yüzünüze çarpılır, da bu kitaba ne oluyor açık gizli bir şey bırakmamış diye yakınır durusunuz,
İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (MAİDE SURESİ / 52)
Zamanın felaketleri uğramasın diye, yenilmeyen kaç nane kaldı Allah aşkına,
İsrail oğulları ve musa,
Denizi geçiyorlar ve musa ile İsrailoğulları başlıyor cenge, ne zaman başlıyor denizi geçtikten sonra,
Peki bu gün, bırak denizi bir nehir geçmek düşüncesi bile bizleri ayetlerle cenge tutuşturuyor mu sizce, iy tamam haklısın da o zaman şu olur, o zaman ne yapacağız, iman et ve yürü, daha denizi geçmeden musanın başının etini yeme, sen mazeret fetvaları uydurup denizi sal ile geçmeye kalkarsan o deniz seni yutar, ama vahye teslim ol ve yürü o deniz sana açılır evelallah,
Bir şey doğru mu yanlış mı, sonuca göre değerlendirmek ve kabuller müşriklerin işidir, istekleri gerçekleşmeyen müşrik iman etmez, ki gerçekleşse de iman etmeyeceği için sonuçlara takılır ya,
İman edenler, bir haber aldıklarında imanları artandır, karşısında kalabalık bir topluluk varsa ve yanında savaş emri varsa, nice az topluluk çok topluluğa karşı galip geldi diyerek, en uygun şekilde savaşır, kaç kişiydinin korkusu onları hakim almaz, zira bizler iki hayata inanıyoruz, bu daha ilk hayatımız düşüncenize bir hayatımız daha var bizim, bir hayat daha, bu fırsatı kaçırmamak lazım,
Şeytanın üzerimizde sultanı yok Ama Allah’ın üzerimizde bir sultanı var, şeytanın vaadleri bizde sultan etkisi yapmaz, ama Allah’ın sözleri bizde sultan etkisi yapar istesek de istemesek de karşısında gıkımız bile çıkamaz, çıksa da küfretmiş oluruz,
vesselam
|