Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Turkler Muslumanligi Kilic Zoruyla Kabul Etmislerdir
Turklerin Muslumanligi kabul etmeleri, 'resmi tarih'in tarafli olarak ele aldigi konulardan biridir. Din ve milliyet cizgisinde olusturulan ''resmi tarih'', genellikle ''Turkluk'' ile ''Muslumanligi'' sakinan bir tutum izler. Bu nedenle Muslumanlik oncesi Turk tarihi ile, Turkleri Muslumanlasma sureci, ya uzerinde fazla durulmayan veya saptirilmisbicimde ele alinan konular arasindadir.
Cunku ne yazik ki batiya dogru goc eden Turkler ile kuzeye dogru cikan Araplarin karsilasmalari cok kanli gecmistir. ''Resmi tarih''e bakarsaniz, 751 yilindaki Talas SAvasi'nda Turkler, Cinlilere karsi Araplara yardim etmisler, Araplar bu sayede savasi kazanmislar, sonra da Turkler zaten eski inanclari olan Samanizm'e cok yakin ilkeler iceren Muslumanligi gonullu olarak kabul etmislerdir. Oysa Turklerle Araplar, Talas SAvasi'ndan cok daha once karsilasmislardir.
Bu karsilasma ne yazik ki cok kanli sayfalarla yazilmistir. Bu durum ne Turklerin ne de Araplarin sucudur: O donemin tarihsel gercekleri boyledir. Talas Savasi'ni Cinliler kazansaydi tarih bu sefer de buyuk bir olaslikla, ''Cinliler Turklerin yardimi sayesinde savas,'' kazandilar diye yazacakti. Cunku, Savas sirasinda hem Cin tarafinda hem Arap tarafinda cesitli Turk boylari vardir.
Turkleri Katleden ARap Komutanlar
Aslinda Turkler ile ARaplar arasindaki temas 600'lu yillarin sonunda, Dort Halife Donemi'nin sonunda baslamistir. Turklerle ARaplar Maveraunnehir'de, yani bugunku Kazakistan, Ozbekistan, Turkmenistan ve Iran'a kadar yayilan bolgede karsilasmislardir.
Catismalar Horasan'da, Semerkant, Buhara gibi kentlerde odaklanmisti. Kuteybe bin Muslim, Yezid bin Muhelleb, Said bin Harasi, Esres bin Abdullah, Nasr bin Seyyar gibi Horasan valileri, binlerce Turk'u oldurmus Arap komutanlardi. 700'lu yillarda Horasan, cok siddetli savaslara ve aldatilarak teslim alinan Turklerin acimasizca kilictan gecirilmeleri gibi kanli olaylara tanik olur.
Fakat bu savaslara ve kanli olaylara karsin, ''resmi tarih'', Turklerin kendi ozgur iradeleriyle, gonullu olarak Muslumanliga gectikleri konusunda israrlidir. Oysa butun dinlerin gelismesinde oldugu gibi, Turklerin de buyuk olcude yenilgiler sonunda Muslumanligi kabul ettikleri tarihsel bir gercektir. Bu gercek ne Turkleri ne de Islami kucultur. Ortacag, dinlerin siyasal parti islevi gordugu bir donemdir ve tek tanrili dinlerin, ozellikle de Muslumanligin en belirgin yayilma yontemi savas kazanmaktir.
Talas SAvasi
Turklerin Muslumanlasmasi VII. yuzyilda baslayip X. yuzyila kadar suren uzun bir sureci kapsar. Bu surec icinde, 751 yilindaki Talas Savasi'nin gercekten de ozel bir yeri vardir. Yenilen Cinliler'in batiya dogru ilerlemeleri durmus, onun yerini ARaplar ve Musluman Turkler almistir. Ne yazik ki, bu savas da ''resmi tarih'' tarafindan saptirilarak aktarilan olaylardan biridir.
''Resmi tarih''e gore Araplarla Cinliler arasindaki bu savasta Turkler Araplarin tarafini tutmus ve boylece ARaplar savasi kazanmislardir. Oysa tarihsel gercek farklidir: Sonunda savasi, tabii kendilerine destek veren Turklerin de yardimiyla ARaplar kazanir ve aralarinda ARaplara karsi savasan Turkler de bulunan Cinliler'in Bati'ya ilerlemeleri durdurulur. ''REsmi tarih'' gorusu bu olaydan sonra Turklerle Araplarin arasinin duzeldigini ve Turklerin gonullu olarak Muslumanligi kabul ettigini iddia ederse de gercek pek boyle degildir.
Turklerle Araplar arasindaki catismalar, cekismeler, savaslar daha da sonra devam etmis, ARaplar egemenliklerine aldiklari Turkleri, ordularina asker ve komutan olarak kullanmaya baslamis ve sonuc olarak Turkler Musluman olmuslardir.
sen neden müslüman olmuyorsun... sende ol... aslında iyi adamsın... içinden bişey devamlı müslümanların yanına çekiyor seni... nedir bende bilmiyom ama... senden umutluyum... inşallah olursun...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bu konu hakkında yıllar önce Prof.Dr.Zekeriya Kitapçı isimli şahsın bir kitabını okumuştum.Kitap tarihi veriler, o zaman ki kitabe ve yazıtlardan kapsamlı bir analiz ile konuyu açıklamaktaydı. Türklerin guest'in açıkladığı gibi kendi istekleriyle, hiç münakaşa etmeden, kendi inançlarını hiç kaideye almadan müslümanlığa geçmediklerini, islama geçiş sürecinin sancılarla kanla dolu olduğunu detaylarıyla anlatmaktaydı.Tabi ilgimi çeken bu konunun yazarının 3-4 kitabına daha ulaşmıştım, ayrıntılarını hatırlayamasamda bulutlu bir havada uzaktan görünen bir dağ gibi ana hatlarını anımsıyorum.
650'li yıllardan sonraki dönemde islami olarak adlandırılan devletler cihad adına her bir bölgeye hücumlarını devam ettirirken türkler gibi o bölgenin toplumlarıyla etkileşime girmişlerdir.Ufak azınlıkların islama geçişleriyle birlikte bu süreç biranda olmayıp, uzunca bir zaman dilimine yayılmıştır.
Ve sanıldığı gibi türklerin çoğunluğunun islamı seçmeleri arapların sayesinde değil, müslümanlığı seçmiş olan türk kavimleri önderliğinde olmuştur. Bu sürecin (aklımda kaldığı kadarıyla) en parlak kumandanı Karahanlılar hanedanına mensup Satuk Buğra Han'dı.Onun müslüman oluş süreci genelde aynı hikaye üzerinden anlatılır.Kısaca anlatmaya çalışırsam; Karahanlıların coğrafi yakınlıkları bulunan müslüman samanoğulları, aralarında çıkan anlaşmasızlıklar sonucunda samanlı şehzadelerinden Nasır b.Ahmed Karahanlılara sığınır. Satuk'un Nasırla bu vesile ile başlayan muhabbetleri müslümanlığı öğrenerek kabul etmesine kadar devam eder. Müslümanlığı seçtiğini açıklaması üzerine Karahanlılar iç savaşa sürüklenir..........................burdan sonrasını biliyorsunuz.
İsminin başınada Abdülkerim'i ekleyen Saltuk, yalın kılıç atının nallarıyla islami olmayan toplulukların ortalarına dalar gider...........................
O zamanın eğitim yada bir şeyleri anlatabilme metodu olarak uygulanan savaş siyaseti, bugüne baktığımız zaman da, ne kadar demokrat ve insancıl olduğunu söylesede bu metodun kullanılmadığını kim söyleyebilir? Savaş kanlı politikadır,politika ise kansız savaş.
Bunu yazarken şu geldi aklıma alakasız gibi görünsede; Geçenlerde afrika kıtası üzerinde meraktan bir araştırma yapıyordum gördüm ki;büyük bir çoğunluğunun ana dili ya ingilizce ya fransızca.Bununla beraber yakın sayılacak bir tarihte akdenizi işgal eden fransızların ilk iş olarak hemen hatay bölgesinde fransızca eğitim verip türkçeyi yani yerli dilini ilkel aşalık bir dil olarak göstermeye çalışması geldi aklıma.
Kıssadan hisse= Her insanın anlayacağı bir dil vardır!En güzel dil akıllıca,hikmetle öğüt vermedir ve en güzel bir şekilde mücadele etmektir.
İslam dinini kabul etmeden önceki dönemde Türkler, Şamanist kültürün
etkisindeydiler ve Gök-tanrı (Gök-tengri) dinini benimsemişlerdi.
Bununla birlikte, zamanın koşullarına bağlı olarak değişik dönemlerde
değişik dinlere bağlı kalmışlardı. Örneğin, Çin'de (386-556) bir devlet
kurmuş olan Tabgaç ile 552-742 yılları arasında hüküm sürmüş olan Türk
kökenli Göktürk devleti Budizm'i benimserken, Uygur döneminde (745-840)
Türkler arasında Maniheizm yaygınlık kazanmıştır. Bunun yanında, kimi
Türkler (Hazarlar) Museviliği seçmiş, Peçenekler, Kumanlar ve Bulgarlar
gibi bir kısmı da Hristiyanlığı benimsemişlerdir. Böylece, Türklerin
Araplarla ilk karşılaştıkları tarihe kadar değişik dinleri kabul
ettikleri söylenebilir.
Türklerin Müslümanlarla ilk temasları, 7. yy.'ın ortalarında, 642
yılındaki Nihavend Savaşını izleyen dönemde başlamıştır. Türk-Arap
ilişkileri, Sasani Devletinin çöküşünden sonra yaklaşık yarım yüzyıl
boyunca çekişmeli biçimde sürüp gitmiştir.
Türkler, Emeviler döneminin (661-750) başlangıcından itibaren İslam
devletleri ve Arapların hizmetinde bulunmuşlardır. Ayrıca Türkler, Emevi
devletinin çöküşü ve Abbasiler döneminin başlamasına neden olan ihtilal
hareketi içinde önemli bir rol oynamışlardır. Aslında, 632 yılında
Hicret'le birlikte İslamiyeti yaymaya başlamış olan Müslümanlar, Abbasi
iktidarının başlangıcına (750) kadar geçen sürede genişleme faaliyetinin
büyük bölümünü tamamlamışlardı. 634'te Arap Yarımdasını, 642'de Bizans
ve Sasani topraklarını ele geçiren Müslümanlar, 656 yılında nüfuz
alanlarını kuzeyde Kafkaslar ve doğuda da Ceyhun Irmağı'na kadar
genişletmiş bulunuyorlardı. YRD.DOÇ DR.GAMZE KONA
70 yıl süren Türk-arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları: 1- 100.000'in üstünde Türk katledilmiştir.
2- 50.000'in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
3- Şehirler yağmalanmış , ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir.
4- Tüm zenginlikler , tarihi eserler yokedilmiş , yakılmış , yıkılmıştır.
5- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan "Talkan Katliamında" 40.000 Türkün kesilerek
24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.( Tarihte örneği çok azdır.)
6- Aynı şekilde "Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk'ün nehir kenarında kafaları
kesilmiş , nehrin suyu kıpkızıl olmuş , cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
7- "Teslim olursanız canınız bağışlanacak" sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş ,
"Şeriat söz tanımaz" denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
8- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
9- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
10-Bu tarihi gerçekler "islam etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte , bahsedilmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir. Bundan da Araplar nasiplenmektedir. http://www.webhatti.com/kultur/120932-turklerin-muslumanligi -kabulu-hakkinda-ne-biliyoruz.html (Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri bu siteden bulabilirsiniz), selamlar,sevgiler.
Selamlar,zübeyir kardeş,çok doğru bir şey söylemişsin.Allah senden razı olsun. İşin garip tarafı arapların bu kadar yağmacılığına rağmen başarılı olmuş olmaları.Aynı özelliklere sahip olan Cengiz Han (1162-1227)'da başarılı olmuştu.Hülagû Han Orta Doğu'da günümüz Filistin'ine kadar ulaşmış,Abbasi Halife'sini de öldürmüştü.Bu sanki bir nevi türk boyu olan Moğolların araplardan intikamıydı.Fakat Moğlların çökmesiyle birlikte artık eski husumetler unutulmuş,arap-türk yakınlaşması dinsel ve sosyal yakınlık kendini yavaş yavaş göstermişti.önce zorla sünnileştirilen türkler daha sonra sünniliğin bayraktarlığını üstlenmişerdir.Osmanlıda aynı politikayı devam ettirmiştir.diğer mezheplere ve fikirlere karşı da bu sefer bunlar acımasızlığını sürdürmüşlerdir ve nice milletleri zorla sünnileştirmişlerdir.osmanlıdan sonraki kurulan cumhuriyet rejimi laik yapısından dolayı önceleri her ne kadar mezheplere karşı mesafeli olduysa da 1950'lerden sonra dinselleşme palazlandıkça eski sünni yapısıyla birlikte bu palazlanma gittikçe güçlendi ve şimdilerde bu iş mahalle baskıları şeklinde kendini göstermeye başlamıştır.Kurumsallaştıkları taktirde bu baskılarının da kurumsalllaşacağını bilmek için dahi olmaya gerek yoktur.Onun için Hanif kardeşlerimin bu bağnaz yapının zayıflatılması için şimdiden gayretlerini artırmaları hem kendileri hemde ülkenin selameti açısından çok önem arzetmektedir. selamlar,sevgiler.
"Selamlar,zübeyir kardeş,çok doğru bir şey söylemişsin.Allah senden razı olsun."
Bence eksik ve haksız bir eleştiri.Hani bir söz varya "urfa da oxford vardı da biz mi gitmedik" diye...Türk kavmi o dönemin revaçta olan ve kendilerine teklif edilen İslam'ına talip oldu..eğer Kuranda ki İslam teklif edilseydi belki onu da kabul edeceklerdi..kaldı ki osmanlının ilk dönemleri belki de o dönemin en halis islam anlayışıydı..Bugün bile en özgür islami tartışmalar tartışmasız Türkiye de yapılmaktadır..arap ve diğer uluslarda ikinci bir Yaşar Nuri bulamazsınız..üstelik bu ülkede yaşar hocaya fark atacak bir çok hanif mümin de mevcuttur..Selamlar..
Kıymetli Dermanbeg kardeş,bunu cumhuriyetin nimetlerinden biri olarak görebiliriz.şekilci ve sünni dincilik akp'nin iktidarı ile kurumsallaşmaya ve güçlenmeye doğru hızla ilerlemektedir,oy çokluğunun getirdiği sarhoşluklada aklı selimlerini de yavaş yavaş kaybettiklerinin de işaretleri görülmektedir.Son günlerde Danıştay'ın türban ve başörtüsü hakkındaki''Fiziksel teşhisi güçleştireceği için yasağın devamı''yönündeki kararını hiçbir akli gerekçe göstermeden sırf oy kaygıları ve endişeleri ile buna karşı çıkıp devletin bir kurumunun kararını tanımadıklarını açıkça belli ettikleri görülmektedirki bu tavırları daha nice aklın kurallarına karşı çıkacaklarını açıkça göstermektedir.Bu şu anlama geliyorki,Osmanlının ilim ve teknoloji keşiflerine karşı ''gavur icadı mantığı''ile karşı çıkmasının bir benzerinden farklı olmadığını göstermektedirki Allah korusun bu gelecekteki sünni baskının açık be açık ayak sesleridir ve ülkenin batının ortaçağına gittiğinin açık işaretleridir.AKP'nin bağnaz laik sistemi sorgulayıcı mantığını ve siyasetini hep takdir ediyordum,ancak kendi menfaatleri ve oy kaygıları söz konusu olduğunda aynı bağnazlığı kendilerinin göstermesini osmanlının gericiliğin sonucunda nasıl parçalanıp yokolduğu görüldüyse aynı akibete kendisiyle birlikte milletide sürükleyerek karanlık bir geleceğe doğru hızla sürüklediği görülmektedir.Bu kaçınılmaz bir sondur.Tarihte onlarca örnekleri görülmüştür.Onun için akp'nin seçimlerde aşırı destek görmesi bu yıkımı daha da ileri boyutlara götürecektir.Onun için milletin,seçimlerde bu aşırı güçlenmeyi frenlemesine acilen ihtiyaç vardır.Onun için de milletin uyandırılması ve aydınlatılması lazımdır.Bunu chp veya mhp gibi vizyonsuz,idealsiz ufuksuz partilerin güçlendirilmesi amacıyla söylemiyorum.Bana göre onlarda millete yeni ufuklar açmayan müzminleşmiş yapılarıyla millete hiçbir şey veremez,millete zaman ve enerji kaybından başka hiçbir şey vermeyeceklerdir diye düşünüyorum.Kalite olarak bence meclis dışındaki partiler daha vizyoncu daha yenilikçidirler.bence millet onları güçlendirmelidirler.Bu millet tek partilerden çok zararlar gördü.tek parti diktatörlükleri de batının işbirlikçi partileri de bu millete çok şey kaybettirdiler.Ahh milletim,gelin uyanın artık.sizin kaderinizle geleceğinizle oynanmasına fırsat vermeyin ve demokratik haklarınızı Kur'anın belirlediği çerçevelerde değerlendiriniz.çünkü siz her şeyin en güzeline layıksınız. selamlar,sevgiler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma