| 
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP |   |  
           | 
 |   KUR’AN’DAKİ MUSA İLE BİLGİN KUL KISSASI   Allah’a kayıtsız şartsız teslim olma ve geçici şeylerden  uzak durma konularında önemli bilgi ve ilkeler içeren Kehf suresinin bünyesindeki “ashab-ı kehf (mağara arkadaşları)”, zengin adam-yoksul adam, Musa ile “bilgin kul” ve Zülkarneyn ile Ye’cüc Me’cüc kıssaları, bizler için ibret dolu birer örnek teşkil etmektedir. Ancak, bu kıssalardan bir tanesi, Musa ile “bilgin kul” kıssası, İsrailiyat kültürü altında âdeta rivayet bombardımanına tutulmuş ve bu konuda binlerce hikâye, menkıbe yazılmıştır. İşin kötü tarafı, bu rivayet bombardımanı sonucunda Kur’an’dan onay almayan ve İslâm ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmayan,  Veli, Hızır, İlm-i Ledün Kulların gaybı bilebilmeleri, Velinin nebiden üstünlüğü  gibi bir çok abuk sabuk inanış, ne yazık ki Müslümanlara kabul ettirilmiştir.  Bizim bu makaleyi yazmamızdaki amaç, işin gerçeğini kardeşlerimizle paylaşıp, kardeşlerimizi İsrailiyat batağından uzak tutmaktır.   Musa ile “bilgin kul” kıssası, Kehf suresinin 60 – 82. ayetlerinde anlatılmıştır. 60 – 64. ayetler, Musa’nın yolculuğa çıkışı, genç yardımcısı, sahra (iki denizin birleştiği yer),  balık konularını içermekte, “bilgin kul” ise 65. ayette ortaya çıkmaktadır. 60 – 64. ayetlerde anlatılanlar da önemli olmakla birlikte, rivayet bombardımanın bu ayetlerdeki hasarı imanı, tevhidi zedeleyecek boyutta değildir. Bu sebeple biz, bu kısmın sadece mealini vermekle yetinip, yorumlarımızı, yanlışa, batıla ve hurafeye malzeme yapılan 65 – 82. ayetler için yapmış bulunuyoruz.   60 – 80. ayetlerin meali:    60- Ve bir vakit Musa genç hizmetçisine “Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya        kadar durmayacağım, yahut senelerce gideceğim.” demişti. 61- Bunun üzerine iki denizin birleştiği yere vardıklarında ikisi de balıklarını        unuttu. O zaman o  denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu. 62-  Bu şekilde geçtikleri zaman genç hizmetçisine: “Getir kuşluk yemeğimizi;         gerçekten biz bu yolculuğumuzda yorulduk.” dedi.  63-  Genç: “Gördün mü? Büyük Kaya’ya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı         unuttum; onu anmamı muhakkak şeytan unutturdu. O, şaşılacak bir şekilde         denizdeki yolunu tuttu.” dedi.  64-  Musa, “İşte bu, aradığımızdı!” dedi. Hemen izlerini takip ederek gerisin geri        döndüler. 65-  Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet        vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.  66-  Musa ona: “Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen        şartıyla sana tâbi olabilir miyim?” dedi.  67-  O: “Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin. 68-  Ve havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!” dedi. 69-  Musa: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem.”        dedi. 70-  O: “O halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki         ben sana ondan söz açıncaya kadar.” 71-  Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu         gemiyi yaraladı. Musa: “A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu?         Doğrusu kötü bir şey yaptın!” dedi.  72-  O: “Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?” dedi.  73-  Musa: “Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük         çıkarma!” dedi.  74-  Yine gittiler nihayet bir delikanlıya rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi. Musa:         “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü          bir şey yaptın!” dedi.  75-  “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?” dedi.  76-  Musa: “Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam, artık benimle arkadaşlık         etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.” 77-  Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek         istediler. Ancak onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken        orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa:         “İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın” dedi.  78-  O: “İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin         şeylerin iç yüzünü haber vereyim.  79-  Önce gemi, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu kusurlu hale         getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri gaspedip alan bir         kral vardı.  80-  Delikanlıya gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun, o ikisini         azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korktuk.  81-  İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve         merhamet bakımından daha yakınını versin.  82-  Ve gelelim duvara; o, şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için  bir define         vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına         ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bu, Rabbinden bir rahmet olmak          üzeredir ve ben onu (duvar doğrultma işini) kendi görüşümle yapmadım. İşte          senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!" dedi.      |