HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: BEN GELDİM Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Siz dildiğiniz gibi, dilediğiniz kadar yazmaya devam edin, ben artık yazmayacağım yazdıklarınıza ve yazacaklarınıza karşın.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
berguzar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 20 ekim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı berguzar

Çabuk bıraktınız süngünüzü, olmaz, kabul etmiyorum.

O kadar ithamdan sonra bırakıp gitmek yakışmaz.

Sevgiler...



__________________
benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Yukarı dön Göster berguzar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: berguzar
 
berguzar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 20 ekim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı berguzar

Sayın haktansapmaz:

Sizden bir ricam olacak, bana aşağıdaki ayeti açıklayın, inanın bir daha bu konuda ağzımı bile açmayacağım.

Selamlar...

Ali Bulaç 198- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel yolu şaşıranlardandınız.
Diyanet Vakfı 198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz.
Edip Yüksel 2:198 Rabbinizin lütfunu (hac bölgesinde ticaret yaparak) aramanızda sakınca yok. Arafat'tan ayrıldığınızda Kutsal Bölgede ALLAH'ı anın. Sizi doğru yola ilettiği için O'nu anın; bundan önce siz sapıtmıştınız.
Elmalılı Hamdi Yazır 198-Hac mevsiminde Rabbinizden rızık isteyerek ticaret yapmanız size günah değildir. Arafattan sel gibi taşarak döndüğünüzde Meş'ari'l-Haram yanında, Allah'ı zikredin. O'nu, size doğrusunu öğrettiği gibi zikredin. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten yolunu şaşırmışlardan idiniz.
Süleyman Ateş 198. Rabbinizin lutuf ve keremini aramanızda sizin için bir günah yoktur. Arafat(taki duruş)tan ayrılıp (Müzdelife'ye) akın edince Meş'ar-i haram'da Allah'ı anın, O'nun size gösterdiği biçimde O'nu anın. O'nun yol göstermesinden önce siz, sapıklardan idiniz.
Yaşar Nuri Öztürk 198 Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'a-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

 



__________________
benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Yukarı dön Göster berguzar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: berguzar
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

 

http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=1559

yazılar Neyzen_Semazen'e aittir

KÂBE MÜSLÜMANLARIN BAŞ TÂCIDIR! (1.VERSİYON)

Değerli Arkadaşlar,

Verdiğimiz söz üzerine, büyüme temâyülü gösteren bir safsatanın neden "safsata" olduğunu ispat ediyoruz...

Bu konuda yazacaklarımız, üç versiyon hâlinde sunulacaktır... Söz, mümkün olduğu kadar kısa tutulmaya çalışılacaktır...

Birinci versiyon Sn. Bora Arpınar'a ayrılmıştır...
İkinci versiyon Sn. TekKuran'ın safsatasına ayrılmıştır....
Üçüncü versiyon ise, konuda tek açık nokta bırakmadan safsatayı çöpe attığımız bölüm olacaktır...

Şu halde başlayabiliriz...

Bora Arpınar'ın düşüncesine göre Kâbe, Mâide Sûresi 90. âyette kötülenen "ensâb=dikili taşlar" grubuna girmektedir.. Ona göre, Kâbe'nin Hz. İbrahim tarafından inşâ edildiği görüşü ilgili âyetlerin yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır... Dolayısıyla, Kâbe Hz. İbrahim veya bir başka peygambere isnâd edilemeyecek bir yapı ise, müslümanların Kâbe'ye yönelmesi ve haccetmesi de hükmünü yitirmektedir... Dahası, bu durum Mâide:90'ın açık bir ihlâli olmaktadır; çünkü Bora Arpınar'a göre Kâbe -hâşâ- "dikili taş"tır...

Silinen mesajında Bora Arpınar,Kâbe'nin iddia edilen bu negatif (?) varlığına rağmen Peygamber Efendimizin sessiz kalışını (?) yine Kurân'a dayandırmaktadır... Yâni, Bora'ya göre başka inançların putlarına sövmeyi bile yasaklayan Kurân'a uygun olarak, Resullullah "dikili taş" grubunda yer almasına rağmen Kâbe'ye ilişmemiştir.... (Safsatanın özeti bu....)

Bize göre, Bora Arpınar'ın bu safsatayı üretmesinde veya başkalarının ürettiği bu safsataya sahip çıkmasında temel etken Arapça bilmeyişidir... Hattâ, bize göre Arapça bilmese bile, Kurân'ı orjinal yüzünden okuyabilmesi mümkün olsaydı; bu safsatanın kurbanı ve/veya mucitlerinden biri olmayacaktı...

Çünkü, Bora bir özel isim olan Kâbe'nin Kurân'ımızda iki farklı âyette geçtiğini bilMEmektedir... Ona göre, her dâim incelediği 25 adet Kurân meallerinde geçen bütün "Kâbe" kelimeleri, çevirmenlerin "beyt" kelimesini gördüklerinde Kâbe'ye atıf yapmalarından kaynaklanmaktadır.. Yâni, Bora Kurân'da bizzat özel isim "Kâbe"nin varlığından habersizdir.. O hep Kurân'daki bir kısım cins isimlerin yeryüzündeki Kâbe zannedilmesinden şikâyetçidir....

Dolayısıyla, Mâide Sûresi 95. ve 97. âyetlerde Kâbe'nin alenen zikredildiğinden habersizdir......

Eğer, Bora versiyonumuzda yanılıyorsak; bir insan Mâide Sûresi'nin 95 ve 97. âyetlerinde zikredilen ve varlığı onaylanan Kâbe'yi okur görür de, daha sonra Kâbe'nin aynı sûrenin 90. âyetinde onaylanmayanlar grubunda yer aldığını nasıl düşünebilir...?????

Bu sorumuzun cevabı için ayrı bir versiyon hazırladık ve onu Sn. TekKuran'a tahsis ettik... Eğer Bora, Arapça biliyorsa ve "Hayır! Öyle değil!" diyorsa; o halde ikinci versiyonu okumasını öneriyoruz.... :)

Neyzen_Semazen

Not: Kâbe için özellikle Mâide:97. âyete lütfen bakınız...

"Ce'aleLLÂHÜ'l-Kâ'bete'l-Beyt'el-Harâme kıyemen linnâsi........"

 

KÂBE MÜSLÜMANLARIN BAŞ TÂCIDIR! (2.VERSİYON)

Kaldığımız yerden devam ediyoruz...

Önceki versiyonda şu soruyu yöneltmiştik:
Semazen Yazdı:

Eğer, Bora versiyonumuzda yanılıyorsak; bir insan Mâide Sûresi'nin 95 ve 97. âyetlerinde zikredilen ve varlığı onaylanan Kâbe'yi okur görür de, daha sonra Kâbe'nin aynı sûrenin 90. âyetinde onaylanmayanlar grubunda yer aldığını nasıl düşünebilir...?????

Aslında bu soru cevabını kendi içinde taşıyor ve tek başına bu  soru “Kâbe”yi hırpalamaya çalışan sapkın akımın pilini bitiriyor... Bununla beraber, biz detaya inmeye devam ediyoruz...

Şimdi, yine Mâide:97’ye dönelim ve bakalım –meâlen- bize hangi bilgi veriliyor....

Diyânet Meali: 97. Allah, Kâbe'yi, o saygıya lâyık evi (elbeyt’ül-harâm), haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir.

Evet... Okuduk... Daha iyi, daha başarılı bir çeviri elbette mümkün olabilir...

Acaba, şimdi okuyacağınız çeviri –size göre- daha başarılı bir çeviri midir?????

TekKuran Yazdı:

5:97'nin iki uygun çevirisi:

05:97 Allah HARAM SİSTEMİNİN ONURUNU, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için ayakta durur kıldı. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.

5.97 Allah (AV İÇİN HAYVANLARIN) AYAK BİLEĞİNİ SİSTEMİN YASAĞI, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için bir DAYANAK [kıyamen linnas] yapmıştır. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.

Umarım, yararlanmışsınızdır?!  Safsata çevirilerden yararlanmak ne kadar mümkünse!? :)

Gerçekten, safsata üretmenin ve bu yolla dinimize ve Kurân’a zarar vermeye çalışmanın akıllara ziyan bir örneği ile karşı karşıyayız....

Sn. Başsafsatacı, bu mesaj zincirinin başlığını koyar ve ilk detaylı mesajlarını yayınlarken karşımıza şu mantıkla geldi... “Ben kendimi Kurân’a uydurmam; Kurân’ı kendime uydururum..” ... Bu câhilâne ama asla âlimâne ve dâhiyâne olmayan sözde mantıkla, Hacc, Kâbe ve buna bağlı olan Kurân kavramları tek tek tahrif edilmek istendi...

Meselâ, bahsi geçen safsata mesaj grubunu birkaç kere okumuş olmakla beraber, “Beyt” kelimesinin karşılığının “ev” değil de neden “sistem” olduğunu anlayabilmiş değilim... Başsafsatacının mantığı dışında böyle bir anlamı geçerli ve gerekli kılacak hangi delil vardır???

Başsafsatacı ilginç bir şekilde, Safâ, Merve, Arafat için sözlükten bulduğu karşılıkları bunların özel yer isimleri oluşlarına aldırış etmeden kullanırken ve Hacc’ın da “konferans” olduğunu iddia ederken; “Beyt” kelimesi için seçtiği “sistem” karşılığını dayandırabileceği kendi aklından başka bir kaynak bulamamış...!!! :))

Daha ilginci de var.... :))

Konu, “Kâbe”ye karşılık bulmaya gelinci –işte orada- kıyâmet kopmuş.... Büyük mü yoksa küçük mü olduğuna –lütfen- siz karar verin... :)

Yukarıda okumuştunuz; “kef+ayn+be” kök harflerinden türediği için Kâbe+Beyt-i Harâm için şu karşılıklar icâd edilmişti... 1) Haram Sistemin Onuru 2) Sistemdeki Ayak Bileği Yasağı... :)))))) (Gülüyorum; kusura bakmayın!!) Çünkü, “kâ’b” kök kelimesi sözlükte “aşık kemiği, şeref, şan ve topuk” gibi karşılıklara sahip.....

Ancak, gördüğünüz gibi karar verilememişti... 97. Âyetteki Kâbe, “onur” mu idi yoksa “ayak bileği” mi?????

Hele hele aynı sûrenin 95. Âyetindeki “Kâbe” karşısında tamamen çaresiz kalınmış... :))
TekKuran Yazdı:

Maalesef yozlaşma nedeniyle bu ayette geçen gerçek Kabe'yi hiçbir zaman bulamayabiliriz de, ancak 2 seçenek var:

1. Kabe bir nevi hayır dernekleri gibi çalışıyordu (buraya aktarılan yardım paraları ŞİŞİYORDU) ve özel bir isim olarak kullanılıyordu. Ya da "şerefe / onura ulaşan bir hediye" anlamında, hediyenin öldürülen hayvana denk olmasını vurgulamıştır.

5:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası MALLARDAN onun dengidir. YÜKSEK MEVKİ / ŞANA VARACAK bir hediye olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin. Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin sonucunu tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır.

2. Bu ayette de kabe ayak bileği olarak kullanılmış.

Beleğa : varmak, ulaşmak; olgunlaşmak; (bir miktar) tutmak, kadar etmek

05:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası HAYVANLARDAN / MALLARDAN onun dengidir, HEDİYENİN AYAK BİLEĞİ OLGUNLUĞUNA [baliğal ka'beti] içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin...

Bu teoriye göre yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza verilecektir ya da bu kişi fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir.

Evet! Zannediyorum çok aydınlandınız... :)

Şimdi bu âyetin Yaşar Nuri Öztürk Mealindeki karşılığına bakalım....

Mâide:95: "Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır."

İkinci versiyonun sonucu olarak, herhalde artık uğraştırıldığımız şeyin bir safsata olduğunu anlamamız mümkün olmuştur...

Herhalde artık önceki mesajımızda niçin şu soruyu yönelttiğimiz de anlaşılmıştır....

Semazen Yazdı:

Eğer, Kurân'da -meselâ- ismen "Pizza Kulesi" zikredilseydi; biz Kurân okuyucuları bildiğimiz Pizza Kulesi'ni mi anlayacaktık; yoksa "Pizza" kelimesinin bize çağrıştırdığı muhtemel senaryolardan mı hareket edecektik...??? :))))

Meramı mı anlatabiliyor muyum acaba??

Üçüncü versiyonda görüşmek dileğiyle......

Neyzen_Semazen

KÂBE MÜSLÜMANLARIN BAŞ TÂCIDIR! 3. VERSİYON-A

Değerli Arkadaşlar,

Daha önce, üçüncü versiyonda Hz. İbrahim ve Kâbe-Mekke ilişkisini inceleyeceğimizi söylemiştim..Ancak, bu ilgi Kurân’da çok detaylı olarak beyan buyurulduğundan,  bu konudan önce –konuyu bölmemek için- safsataya ait- çarpıcı bir utanmazlığı teşhir etmenin yerinde olacağını düşündüm.. Bu yüzden, şu anda okuyacağınız versiyonun A bölümüdür...

Önce, şunu tekrar vurgulayalım....

Safsatalar o kadar detay içerebilir ki, okumaya üşenirsiniz; okusanız anlamaya üşenirsiniz; ama buna rağmen safsata beyninize virüsü yerleştirir... Çünkü, yapmak istediği, o tahrip ve tahrif edici ana fikir ile imânınıza çelme atmaktır... Eğer, safsatanın üretildiği alana ait bilgi düzeyiniz zayıfsa, sonunda -meselâ- “Kâbe dikili taş değil midir?” şeklindeki bir sorunun kurbanı olursunuz...

Şimdi vereceğimiz örnek, önceki örneklerimiz gibi safsata tekniğini belgeliyor... Umarım yaralanırsınız?!

Diyorki Sn.TekKuran, Hz. İbrahim Mekke’ye hiç uğramamıştır.. Bunu Bora Arpınar’da söylüyor... Bu kısmı B bölümünde –inşaALLAH- inceleyeceğiz.. Ama, TekKuran bir başka şey daha söylüyor...

TekKuran Yazdı:
İSLAM ÖNCESİ KAYNAKLARDA MEKKE DİYE BİR YER GEÇMEZ
Tüm tarihi kanıtlar (cahiliye şiirleri, yazılı belgeler, vb...) islam öncesi dönemde Mekke diye bir şehrin bulunmadığını göstermektedir. Vahiyden önce Mekke adında bir şehir olduğuna dair arkeolojik delil yoktur ve Kuran'da bu kelime topu topu bir kere tezahür eder. Kuran'daki kullanımına baktığımızda kelimenin çevirmenlerin sandığı gibi özel bir isim olmadığı görülecektir:

مقق : emme; içine çekmek, absorbe etmek; yıkım, yıkma, yok etme; azalma, kaybolma;
Semazen’in notu: Kelime karşılığı Mekke için verilmiş; ama makka yazılmış..

Herhalde siz de benim anladığımı anladınız?! Peygamberimizin doğup büyüdüğü şehrin adını bilmiyormuşuz! Başka bir ifâdeyle, 1400 seneden sonra bugün Mekke olarak bildiğimiz şehre bu ismin verilişi Peygamberimizden sonrasına dayanıyormuş!!! Dolayısıyla, Fetih Sûresi’nin 24. Âyetindeki Mekke’nin Mekke Şehri olduğunu düşünmemeliymişiz... İlgili âyeti şöyle anlamalıymışız...

TekKuran Yazdı:
48:24 O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, YIKIMIN İÇİNDE onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.

Kurân “Bİ BATNİ MEKKETE= Mekke’nin göbeğinde” diyor ama Sn. TekKurân “YIKIMIN İÇİNDE” şeklinde anlamamız gerektiğine fetvâ veriyor... Çünkü, ona göre Resullullah’ın fethettiği şehrin adı o tarihte “Mekke” değil!! Peki, adı ne????? O da bilmiyor!!! :)

Bu vâziyet karşısında, bakın tarihin en büyük komplo teorisi (!) veya safsatası tam olarak ne söylüyor.......

Lütfen, kemerlerinizi bağlayın! :)

(Şimdi, kendi kelimelerimle onların düşüncelerini açıklıyorum...)

Araplar o kadar uyanık bir kavim idi ki, Peygamberin vefâtından sonra hemen dehâlarını devreye soktular.. Önce, Fetih:24’deki Mekke kelimesini şehirlerine isim olarak aldılar... Sonra devam ettiler ve Kurân’daki diğer cins isimleri şehirlerindeki muhtelif noktalara özel isim olarak verdiler.. Safâ, Merve, Arafat, Makâmı İbrahim  dediler...

Uyanık oldukları kadar şanslıydılar.. Şehrin tam merkezinde kübik taştan bir yapı vardı.. Eski zamanlardan kalan ve put merkezi olarak kullanılan.. Baktılar, Kurân’da “Kâ’be” ve “Beyt” kelimesi var; hemen bu kelimeleri de menfur(!) emellerine âlet ettiler.. Kâ’be’ye Allah’ın Evi demeye başladılar... Operasyon tamamlandığında her şey kılıfına uydurulmuş; mekân isimlerinin Kurân ile tam mutabakatı sağlanmıştı... Artık, başlayabilirdi Hacc Turizmi.....   :)

Kemerlerenizi bağlayın demekte haklıymışım değil mi? :))

Şimdi diyeceksiniz ki “peki ama bu adamlar haccı kabul ediyorlar; sâdece onun kongre-konferans tipi ulurlararası bir eylem olduğunu iddia ediyorlar... Eğer, Mekke için böyle düşünüyorlarsa; Haccın nerede yapılacağını söylüyorlar???”.......

Bu soruyu soruyor musunuz gerçekten?? :) Alacağınız cevaba kalbiniz dayanabilir mi??? Bakın beni şimdiden sıkıntı bastı!!!

Cevapları tek kelimeyle şöyle: BEKKE’de.......

Orası neresi demeyin Yâ Hû!! İşte bu sorulacak en yanlış soru... Çünkü, bu sorunun cevabını onlar da bilmiyorlar!!! :)

Mâlumunuz, Âli İmran Sûresi 96. Âyette Bekke’den şöyle bahsediliyor...

96- Şüphesiz insanlar için kurulan ilk  ev(mâbed) , Bekke’deki (Mekke) çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir. (Elmalılı Hamdi Yazır'dan)

Tabii biz sıradan :) müslümanlar 14 asır boyunca bu âyeti hep böyle anladık...Peki, sıradışı :) müslümanlar nasıl anladılar?

TekKuran Yazdı:
Alemler için bereket ve yol gösterici olarak kurulan ilk SİSTEM Bekke'dedir.

(97. âyete geçmedim; orada hacdan bahsediliyor...)

Peki, Mekke hakkında –yukarıda okuduğunuz gibi- ahkâm kesen TekKuran, Bekke’nin adres bilgisini vermiş mi??? Dikkatinizi çekti mi; Bekke’nin yer ismi olduğunu kabul etmiş ve ona bir kulp uydurmamış..

Yâni, elimizde bir Bekke şehri var ve biz bunun neresi olduğunu bilmiyoruz... Üstelik, kongre tipi hacları (!)  Bekke’de yapmamız gerekirken.... Üstelik, Hz. İbrahim Allah’ın sistemini (beytiye=evim) o kadar uğraşıp hacılar için hazırlamışken.... :)))

Anlaşılan, sıradışı (!) müslümanlar örtülü olarak –aslında- şunu söylüyorlar... “Yâ Hû, siz de çok tembelsiniz! Biz olayı çözdük! Daha ne istiyorsunuz?? Bekke şehrini de siz bulsanız ne olur??”

Anlaşılan, görev Indiana Jones veya Lara Croft’a düşecek!! :)

Bence, paraya kıyalım; her ikisini birden görevlendirelim....

FeSÜBHÂNALLAH!

Neyzen_Semazen

Not: Silinen mesaja tepki verecek kadar sağduyulu insanlar, bu melûn safsataya karşı ne zaman tepki vereceksiniz?!

KÂBE MÜSLÜMANLARIN BAŞ TÂCIDIR! 3.VERSİYON-B

Sevgili Dostlar,

Bu son bölümün detaylı olması yönünde niyet taşıyordum... Ancak, detayları bizzat açmak yerine ipuçları vermeyi  -gündelik hayatın sınırlayıcı şartları sebebiyle- tercih eder oldum.. :)

Önce, bu versiyona kadar hangi aşamalardan geçtik; onları listeleyelim...

Nusub-Ensab Meselesi http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=16Mâide’deki Kâ’be http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=17TekKuran’a Zılgıt http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=23VERSİYON1 http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=25VERSİYON2 http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=27İlimde Demokrasi Olmaz http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=30Balı+Kesir http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=34Görünmeyen El http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=37VERSİYON3A http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=42Az Kalsın Bekaa’yı Bekke DiyeYutturacaklardı http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=45Bekaa Tutmadı Mübârek Versek http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=55Son Keşifleri Hıcec http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=66Hıcec’e Takıldılar http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1559&KW=semazen &PN=0&TPN=69

Konuyu ilk defa inceleme fırsatı bulduysanız veya meseleyi daha iyi anlamak için tekrar gözden geçirmeyi düşünüyorsanız; yukarıdaki linkleri tâkip ederek bir safsatanın nasıl deşifre edildiğine tanıklık edebilirsiniz..

Ancak, safsatalara alerjisi olan (ki her insan böyle olmalıdır) aklı başında bir insansanız, okuma öncesinde “sâkinleştirici” almanız iyi olur.. :)

Peki, bu versiyonda ilâve olarak hangi ipuçları verilebilir...?

Şimdi, onlara bakalım! Ancak, detayları değil, sâdece ipuçlarını vermekle yetindiğimizi unutmayalım!

Hâc Sûresine bakıyoruz... 26’dan 34. Âyete kadar... (Mealler hazır mı?)

29. ve 33. Âyetlerin Arapça orijinalinde Beyti Atîk (Kâ’be) geçiyor... Önemli bir detay! Mâdemki ilgili âyetler Hz. İbrahim, Hac ve Kâbe hakkında bilgi veriyor... Ortaya şu  çıkıyor.. Kâbe, Hz. İbrahim için bile, Hz. İbrahim döneminde bile Beyti Atîk! Yâni, geçmişi belki de Hz. Âdem’e kadar uzanan Kadîm Ev! Beyti Atîk=Kadîm Ev...  Âyetlerden anlıyoruz ki, kendisinden isminden başka hiçbir yâdigâr kalmamış bu Ev, tekrar Hz. İbrahim vasıtasıyla inanç dünyasının merkezine oturtuluyor.....

Şimdi de Bakara Sûresi’ne bakıyoruz... 124’den 130’a kadar.....

125. Âyete lütfen dikkat! “Makamı İbrahim” var...
130. Âyete dikkat! “Milleti İbrahim” var...
Bu iki âyet arasında Beyt (127) + Ümmet (128)+ Bir Peygamber (129) var....

Şimdi tekrar okuyalım ve soralım... İbrahim’in Makamı ile İbrahim’in Milleti kavramları arasında yer alan Hz. İbrahim’in dualarına konu olan “Ümmet” ve onlar için gönderilmesi istenen “Peygamber” bize hangi ipuçlarını sunmuş oluyor... :) Bulduğunuz cevaplardan sonra Hz. İbrahim’in Mekke’ye geldiğine ve Kâbe’yi yeniden inşa ettiğine ve Bekke’yi (Hz. Muhammed’in Mekke’sini) yaşanır kıldığına şüpheniz kalıyor mu?

Bunun sağlamasını Âli İmran ile yapalım... Bakara 130’da ne vardı?  “Milleti İbrahim”...
Şimdi yine zincirin halkalarına dikkat! Zincirin sahibinin Allah olduğunu unutmayarak....
Âli İmran:95’de yine “Milleti İbrahim” var...
96’da Bekke ve Evvele Beyt....
97’de Makamı İbrahim.... 

Umarım anlaşılmıştır... :)

Bakara:124’e bir daha dönelim...
Rabbimizin Hz. İbrahim için söylediğine dikkat!
“Ben seni bütün insanlara İMAM yapacağım”... (Kâle innî câılüke linnâsi İMÂMEN)

Şimdi de Hâc:27’ye bakalım... “....Sana gelsinler....” (Ye’tûke) deniyor değil mi? Evet, öyle buyuruluyor...

Hz. İbrahim sağ ve Kâbe’yi inşa etmiş; İmam olarak insanları Hac’ca çağırıyor...  İbrahim Peygamberin çağdaşı olarak ona gidiyorsunuz.... Neden Kâbe’ye değil de İbrahim Peygamber’e?... Cevabı basit... Çünkü, Hz. İbrahim’in peygamberliğini duymuş ve kabul etmişsiniz; ama Beyti Atîk hakkında duyduklarınız efsanelerden ibâret ve Hac hakkında hiçbir fikriniz yok....

Peki, “... sana gelsinler...” Hz. İbrahim’in vefâtından sonra hükümsüz mü kalıyor... HAYIR!

Neden?

Çünkü, Hz. İbrahim’in İMAMlığı devam ediyor. Ama kendisi artık hayatta değil... Doğru! Ama bize sormuyorlar... Buyuruluyor ki “Makamı İbrahim” orada.... (Bakara:125 ve Âli İmran:97)

Kısacası, Hacca gidenler, Beyt’ül-Harâm Kâ’be’ye gidenler aynı zamanda Hz. İbrahim’e gelmeye devam ediyorlar.... Kendisi yok; makâmı orada... Kendisi yok; Milleti İbrahim ortada...

Saygılarımla,

Neyzen_Semazen

Milleti İbrahim için Elmalılı Tefsirinden alıntı:
Millet:
Lügatte esasen söyleyip yazdırmak veya ezbere yazmak mânâsına gelen masdarıyla, yani "imlâ" mânâsıyla ilişkili olan bir isimdir. Zemahşerî'nin "Esas"ta beyanına göre; asıl mânâsı "tutulup gidilen yol" demektir ki, eğri veya doğru olabilir. İşte bu anlamdan alınarak din ve şeriat mânâsında kullanılmıştır. Şehristanî'nin "el-Milel ve'n-Nihal"deki beyanına göre din, şeriat, millet denilen şeyler hadd-i zatında hep aynı şeylerdir. Ancak itibar edilen ve gözetilen mânâya göre, yine de her biri bir başka yönden diğerinden farklı bir anlam kazanır. İtikat ve iman bakımından din, amel ve tatbikat bakımından şeriat, sosyal bakımdan, yani sosyal realite bakımından millet denilir. Gerçekte itikad edilen ne ise, amel edilen de odur. Amel edilen ve uygulanan ne ise esas itibariyle üzerinde ittifak edilen şey de odur. Şu halde millet, bir cemiyetin etrafında toplandığı ve üzerinde yürüdüğü, diğer bir deyişle, ictimaî duygu ve telakkilerinin tabi olduğu ve kitlesinin bağlı bulunduğu hakim ilkeler ve takib edilen gidişattır, sülûk edilen yoldur. Bu yolun hak olanı, hak olmayanı, eğri olanı, doğru olanı vardır. Şu kadar var ki, yolun hak olanı güzel sonuca, hak olmayanı da hüsrana ve kötü akibete götürür. Demek ki millet, sosyal kurul dediğimiz toplumun kendisi değildir. Ona cemaat, kavim, ümmet veya ehl-i millet denilir. Mesela Yahudilik ve Hıristiyanlık birer millettir fakat yahudiler ve hıristiyanlar ehl-i millet, sahib-i millettirler, diğerleri de öyle... Bununla beraber "millet" kelimesi "ehl-i millet" mânâsına da mecaz olarak kullanılmaktadır. Mesela; "millet şöyle yaptı, millet böyle yaptı" denilir ki bu, kavim demektir. Müteallikı zikredip, müteallakı murad etmek kabilindendir veya doğrudan doğruya mecaz-ı hazfîdir. Nitekim âyette "İbrahim milleti" tamlaması, her iki mânâya da tefsir edilebilir. Âyette "heva ve hevesleri" buyurulması, gösteriyor ki, yahudi ve hıristiyanların takip ettikleri din ve millet, yukarıdan beri, inkar edilemez delil ve burhanlarla isbat edildiği üzere, kendi heva ve hevesleriyle, gönüllerinin keyfince uydurulmuş hurafeler, din adına ortaya konulmuş bozmalardır. Bunlar hakka değil, keyiflerine tabidirler; milletleri, peygamberlere indirilen kitaplardan ve hak yol olan tevhidden, İslâm ve ihsan esaslarından çıkmış, bambaşka bir şey olmuştur. Cenab-ı Allah, bütün bu eski dinlerin temel ilkelerini Kur'ân'da açıklamış, bunları tasdik ve teyid edip yeniden onaylamış ve o ilkelerden ayrılanların, gerçek dine değil, kendi hevalarına uyduklarını göstermiştir. Bunların din dedikleri şeylerin aslında hevadan ibaret bulunduğunu hatırlatarak peygamberini bunlara uymaktan şiddetle sakındırmıştır.



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
HAKgelenek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 05 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HAKgelenek

haktansapmaz yazdı.

Ancak  Muhammed Peygamber de ölmüştür. Müslümanların kahhar çoğunluğu, son peygamber Muhammed’e uyduklarını söylüyorlar hala. Halbuki bunun mümkün olamayacağına akıl erdiremiyorlar bir türlü. Ölmüş birine uyduğunu söyleyen yalan söyler. Onlar başkalarına uyuyorlar da bunu anlayamayacak kadar uyutulduklarının farkında değiller.

 

selam.

yıllarını kurana adamış,kimseleri beğenmeyen noktaladıkları konularda noktayı kaldıran kararsız kalıp sonrada ALLAHIN işine karışamam diyerek aslında ALLAHIN nokta koymadığı konulara nokta koyarak allahın işine karışan sonrada resulum sadece muhammed diyerek ona uyanların arkaplanda muhammede uymadıklarını tespit eden haktansapmaz beye teşekkür ederim.

 

selam ve dua ile



__________________
Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Yukarı dön Göster HAKgelenek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HAKgelenek
 
berguzar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 20 ekim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı berguzar

Sayın Hakgelenek,

Empati yeteneğiniz varsa, kurduğunuz cümleyi kendi üstünüze dışardan biri gibi oturtun bakalım, ordan bakınca kendinizi nasıl göreceksiniz.

Selametle...



__________________
benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Yukarı dön Göster berguzar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: berguzar
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim



Selamlar!

 

Kur’an’a inandığını söyleyip, tarihe itibar etmeyenler, Kur’an’ı ve dilini bize kadar getiren tarihi nasıl kabul ediyorlar!?

 

Kur’an’ın nazil olduğu ortamı, ilk muhataplarını ve Kur’an kavramlarının onlardaki tezahürlerini analiz etmeden, sorunları çözme yöntemini anlamaya çalışmadan, sözün onlara ne dediğini ve onların nasıl uyguladığını, sözlü metnin yazılı metne geçiş sürecine bakmadan, tarihinden ve bağlamından kopararak anladığını söyleyenlere şaşıyorum… “usvetun hasene” ilkesini nasıl işleteceklerdir!?

 

Kur’an’ın tarihi sürecini, nüzul ortamı ve nüzul sebebini, ilk muhatapların (Kur’an’ın) dilini, hitap ettiği aktörlerini ve indiği coğrafyayı, metin yapısını ve bize kadar izlediği seyri, hülasa tarihi arka planı dikkate almazsanız! Kur’an kavramlarını istediğiniz şekle sokarsınız…

 

Unutmamak gerekir ki Kur’an âlemşümul olmakla beraber zaman üstü bir kitaptır, ilk indiğinden buyana, değindiği, dokunduğu, durduğu, yürüdüğü, değiştirdiği, övdüğü, yerdiği, söz ettiği vb… ne varsa peşinden sürüklemiştir…

 

Peşinden sürüklediği enstrümanları dikkate almazsanız orkestra oluşturamazsınız orkestrasız eseri seslendiremezsiniz, böylece eline tencere tava alan çalmaya başlar, her kafadan bir ses çıkar…

Şimdi tam hatırlayamadığım çok güzel bir değim vardı “?????? Çalar ????? oynar beşi çalar dördü oynar” durumuna düşülür.

 

 

Ha birde nedense bir atasözü daha aklıma geldi “körler sağırlar birbirini ağırlar”

 

Selam ve dua ile.






__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

BAKARA/198:

“Rabbinizin lütfundan kazanmanızda size bir sakınca yoktur. Gerekli bilgilerle dolunca /donanınca Allah’ı  dokunulmaz ilkesine uygun anın’ ve O’nu hatırlayın (unutmayın)! Nitekim siz bundan önce yol bilmezken O size doğru yola iletti.”

Hac, Mekke’nin geri alınmasıyla, bütün bölge halkına bilgilendirilmek üzere o gün yapılmış bir çağrıdır. Dikkat edin çağrı sadece inananlara yapılmıyor, insanlara yapılıyor.

Haccı anlamak için Bakara/142-151 arasını doğru anlamak lazım; Bu pasajda İnananların daha önce üzerinde bulundukları kıblelerini / dinlerini /hayat tarzını terk edip /dönüp Muhammed Resul’ün üzerinde bulunduğu Kıble’ye dönmeleri sebebiyle soydaşlarınca yurtları Mekke’den çıkarılışları ve yeniden O’na geri dönüşleri (anlatımı bize biraz karmaşık gelse de)  kısa ve özlü anlatılıyor.

Berae Suresinin ilk ayetleri de bu hacdan söz ediyor; o büyük / korkunç (azılı Mekke müşrikleri için) günün haccından. Bakın burada Allah dolayısıyla Allah’ın Resulü çağrıyı insanlara yapıyor…!

Sözü uzatmaya gerek görmüyorum. Çünkü kimileri için değişen bir şey olmayacak.

Muhabbetle.   

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
malik bin nebi
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 24 kasim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 439
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı malik bin nebi

selam sevgili ibrahimim abim,

umarım iysindir,

tartışılan konu haccın dışında, meseleye yaklaşımın ile ilgili bir çift kelam etmek isterim,

senin de bildiğin gibi, vahiy indiği kalbe ve kendisine vahiy inen kalbin sesinin ulaştığı yandaşlarına bir takım olaylar,numuneler,sorumluluklar yüklüyor ve bunların arasında geçmişten taşınan, geçmişten taşınması gereken, olaylar da yer alıyor,

elçi ve beraberindekilerin kendilerine anlatılan geçmişi, bir ibret sahasına çevirmek için kendilerine olayları anlatılan insanlar hakkında senin bahsettiğin bir tarz ile uğraşlarını ben bilmiyorum,

musa'nın kavmi ile olan münasebeti neticesinde kendisine anlatılan olayları zihninde oturtmak için, musan'nın dilini, musa'nın kavmi ile yaşadığı olaylara vahyin bildirmediklerinin araştırılması gibi uğraşlarını hatırlamıyorum,

ibrahim ve beraberindekilern örnekliği için, resul ve beraberindekilerin, kur'an'da arapçaya çevrilen ibrahimin sözlerini, önce ibrahimin ana dilinin keşfi sonra ad bu dilin tarih içerisindeki serüveni, sonra da ibrahim ve muhattaplarının anlatılmayan hayatlarını araştırmak için bir çaba içerisine girdiklerini bilmiyorum,

kur'an da bir tercüme kitabıdır mesele insanların hayatları üzerinden bir mesa aktarmaksa, ki daha önce de söylediğim gibi velevki tercüme işini yapan Allah olsun, bir dili bir başka dile aktarmak  ancak iki dilin kuralları ile sınırlıdır, ki şundan emin ol ki, olayı daha da teknik hale getirdiğimiz de bir dili bir başka dile aktarmak neredeyse imkansızdır çünkü dil kültürdür ve tercüme etmek bir kültürü bir başka kültüre aktarmaktır, işte bu noktada kelimelerin direk sözlük karşılıkları ve tarihsel serüvenlerinden daha çok, ortak paydaları işin içine giriyor, yani ruhu yakalamak gerekiyor, kelimeler zaten bu duygu ve düşünce halinin yansımasıdır yani kelimelere bianen hissetmek ve düşünmekten ziyade, bu eylemlerin neticesinde kelimelerin oluştuğunu unutmayalım,ruhun üflenmesi - esmanın öğretilmesi, ikisi iç içe. 

Ayrıca, sözlü bir anlatımı, yazılı bir anlatım haline getirmek başlı başına bir sorundur, sözün beraberindeki gözün durumu, sözle beraber sesin durumu, aynı zamanda bunlara sahip bedenin durumu bunların hepsi anlama etki ederler, madem amacımız geçmişe yolculuk yapıp dilin tarihsel gelişimini, muhattapların coğrafik durumu vesaire ise, bunlaradn önce imkanımız varsa O sözü,O gözden,O bedenden,O mimiklerden dinleyelim,

 

bana kalırsa olayı böyle bir hale getirmeye gerek yoktur, Biz rabbi bilelim, kendimizi bilelim, sevgi yüzyüze bakmak değil aynı yere bakmak demiş o eskilerden birileri, baktığımız yer aynıysa, ıch liebe dich ile I love you arasındaki dil aile gurubu farklılıklarının bir önemi kalmaz, sevmediğiniz bir adama isterseniz bütün diller de seni seviyorum deyin bunun bir anlamı olmaz, ama sevdiğiniz lakin dilini bilmediğiniz bir adama sevginizi ifade etmeniz için sözlüğe gerek kalmaz gözlerinizdeki ışık yüzünüzdeki tebessüm yeterlidir,

ibrahim resul'ün hangi dil ailesine mensup bir dil konuştuğu, ve hangi zamanlarda yaşadığı ve yaşadığı çağda sorun olan kelimenin tasavvuru resul ve beraberindekileri ilgilendirmemiştir, onlar ibrahimle aynı duyguları aynı kıbleyi paylaşıyorlardı,

kısaca dil meselesinde yukarda bahsettiğin meseleler teknik şekilde ele alındığı zaman derin bir tarz hatasına düşülecektir,

sebeb-i nüzul meselesine gelirsek, hayat bir sebeptir inzal olması için gerekli olanların, benlik bir sebeptir inzal olması için hak edilenlerin, imtihan bulanık olan sahneleri aydınlatmak veya aydınlatmamak değil, aydınlık olan sahaneleri sahiplenmek ve sadık kalmaktır ki bu andan sonra Rabbin otomatik update'leri ile sonuç üzerinden bir çabaya girmeden bulanık sahnelerin netleşmesi sünnetullah'ın bir gereğidir,

Hacc, cuma, ve benzeri meselelerde kalem çırpıştıran kardeşlerin kendi adıma meselelerin göz bebeğinde olduklarını düşünmüyorum, iki kişi ile aynı evi paylaşmayan, beş kardeşi ile yemek sofrasını paylaşmayan, hepsinden öte bir hayatı bölüşemeyen 1 insanların, akın akın insan guruplarının bahsedildiği ayet guruplarını anlaya bilmesi olanaksızdır, bu genel bir durumdur bu eksiklik veya kusur değildir, siz o durumu anlatan kelimelerin en uygun karşılığını bulsanız bile o esmanın ruhundan koklayamazsınız, yusuf'un babası alır yusufun kokusunu, gömleğinden, yusufun bedensel özelliklerini ve kaç beden gömlek giydiğini bilen insanlar gömleğin bedenine bakarak bir şeyler söyleyebilirler ama işte baba yüreği riha'sından tanır.Tabi, bunlar da birer resimdir lakin çözünürlüğü ve görüntü kalitesi yüksek çözünülürlükte değildir, 2 mega piksel bir kamera ile iki vadi ötede duran ağacı, hem de zoom yaparak resmetmek, resimdeki çözünülürlüğü mutlaka düşürecektir, tabiki her bir sebebin ardından piksellerimizin çapı artacak resimlerimizin çözünülürlüğü de doğru orantılı gidecektir, ibrahimin ömrü, mücadelesi ve neticesindeki kazanımları, biz de ise kazanımlardan mücadeleye doğru ters bir akış,

kıblemiz önümüze toplu aldığımız bir mirası ayıklamak, temizlemek değildir, var olan hayatı temiz kılmaktır zaten bu süreçte eşeleştirmeler yapılacaktır,

Bu yazıyı okuyan kardeşlerim lütfen bu sözümü yanlış anlamayın, muhammedin Allah'ın elçisi olduğunu bilen Allah,pek ala  kur'an'ın da Allah'ın indirdiği bir kitap olduğunu bilmektedir,

hayat içerisinde doğru sebepleri olanların gerekli inzalleri olacaktır,

herkes'in hayatı yaşadığı kadardır, ne geçmişin ne çağdaşların hayatları bizlere inzal sebebi değildir,

vahyin inmesi yukardan aşşağıya değildir, rar dosyalarının açılması gibi içerden dışarı, aşşağıdan yukarıdır,

 

CLICK HERE TO DOWNLOAD THİS FİLE, PLEASE WAIT WHILE DOWNLOADING.

herkesin pclerde gördüğü yukardaki cümlenin kurandaki karşılığı

Rabbim bundan daha ileri bir doğruluk bilincine ilet,

WindowsVista uyumlu bir program,WindowsXp'de çalışmaz pc'nizi çökertirsiniz,

Elçiler Bu iş Allah katındandır derken nasıl gocunmadıysa,

Bizlernde gocunmasının pek alemi yok, amacımız marionun son etabını görmek değil, oyuna usturubu ile devam etmek,

selam ederim

Yukarı dön Göster malik bin nebi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: malik bin nebi
 
HAKgelenek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 05 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HAKgelenek

berguzar Yazdı:

Sayın Hakgelenek,

Empati yeteneğiniz varsa, kurduğunuz cümleyi kendi üstünüze dışardan biri gibi oturtun bakalım, ordan bakınca kendinizi nasıl göreceksiniz.

Selametle...

sayın bergüzar hanım,mesajı siz neden üstünüze aldınızki,mesaj gitemesi gereken yere gitmiştir.

ha kim derseniz, ortada kalmış noktayı koysammı, koymasammı diyen birilerini görürsen o zaman anlarsın kim olduğunu.

ha buarada hacc görevini yaparken hanefimi oldunuz.yoksa sizinle gelen insanlara kurana göremi haccı yaptırdınız. 

selamlar.



__________________
Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Yukarı dön Göster HAKgelenek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HAKgelenek
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats