Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selamlar.

    banka faizi ananızın ak sütü gibi helal.

neden haram olsun ki.  kuran da böyle bir ayet varmı  faiz haram diye.  yok (haşa) nerden çıkardın ... o yanlıştır kesin çeviri hatası falan vardır. 

    hiç bir cami hocasıda çıkıp bu haramdır demedi diyemedi dilini kopartırlar. hele bir desin...

       hem ülkede dağa önemli konular. var kadınların . saçını örten bir parça türban bu konu faizden dağada önemli... 

      böyle derin konular varken öyle ufak tefek şeyleri gündeme getirmek   dine en büyük saygısızlıktır.   faiz önemsiz bir konu.  ama türban çok   hayati bir şey...  sonra kadının bir tel saçı görünürse. ne yaparır biz öbür dünyada. allah bizi cayır cayır yakar...

         hele birde banka faizi yani bu nerden haram oluyormuş... insanlar mülkden gasp ettiklerini nereye yatıracak. eğer bunları bir yerde biriktirmezse. kapitelizim özü direği yıkılır. tanrı moman  kendini garatiye almalı.. allahın kabesi varsa  tanrı momanın bankası var. 

   

130.

Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 275. Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alış veriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır. 276. Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez 278. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. 160, 161. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Kıymetli Saffet Metin kardeşim,gerçekten aydınlatıcı güzel bilgiler vermişsin,ekonomiden iyi anladığın belli oluyor,lakin benim sorumun tam cevabını vermemişsin?Ben dedimki,Hükümetler bu biriktirilen altının değerini yükseltmezlerse veya düşürürlerse millette haliyle bu atıl yatırımlara yönelmez?Bunu niye yapıyorlar,böyle yapanlar ekonomiyi de ifsad etmiş sayılmazlar mı?anlamında bir soru sormuştum ama bu sorumun cevabını alamadım.

Sayın medeni,  Altın mevzuunda iki konu var. Birincisi Takı altını  ikincisi Külçe altın. Her ikisinde de fiyatları arttıran arz ve talep.  Takı altını Türkiyede halkın bir gerçeği. Araplarda da var.  Görmedim ama İran ve Pakistan da da düğünlerde takı takma geleneği olabileceğini tahmin ediyorum.  Ama bu şıkır şıkır Türk kuyumcusu tipi kuyumcular Avrupada yaygın değil. Olanlar da  Avrupada yaşayan müslüman halkların takı ihtiyacına cevap verme amaçlı. Ama bir kapalıçarşı ihtişamını hiçbir yerde göremiyorsun. Bırak ihtişamı, pırıltısı yok.

Şimdi iki Alman veya iki fransız evlendiği zaman Annesinden Altın zincir, babasından beşi bir yerde , amcasından burma bilezik, komşulardan çeyrek altın gibi  takı merasimi olmuyor. Kocasının işleri bozuk gittiği için bileziklerini bozdurup ,ona destek olan Alman kadını örneği yok ama Türk, Kürt, Arap kadını var.

Türkiyedeki altının hepsi Türkiyeden cevher olarak çıkmıyor. Bir kısmı yurtdışından ham altın olarak ithal ediliyor. (sanırım Güney Afrika vb. yerlerden olabilir.) Dolayısı ile ağırlıklı maliyet kalemi bu. Petrol gibi düşünün.  Bunun üzerine işçilik var.  Bir de müşterinin arz talebinin fiyatlara etkisi var. Bu da Türkiyede İstanbul Kapalıçarşıda belirleniyor. Bu fiyat heryerde ilan ediliyor. Türkiyedeki bütün kuyumcular  ellerindeki altını bu fiyatlardan satıyor.    

Külçe altının yatırım aracı olarak kullanılması dünyanın her yerinde var.  Özellikle büyük felaketlerin, petrol fiyatlarının global ekonomilere etkisinden kurtulmak veya en azından azaltmak amaçlı spekülatörlerin tercih ettiği bir şey.  

Bunlar alıp bir kenara koyar, sonra şartlar uygun olunca  satarsan kazandırabilir. Uzun süre yerinde saydırır hatta uzun süre zararda süründürür. Bir çeşit kumardır bana göre. Reel ekonomiye katkısı yoktur. Şanslı isen kişisel ekonomine çok büyük faydası olabilir. Şanssız isen çok büyük zarara da uğrarsın.

Fiyatları dünya piyasaları belirlediği için Hükümetlerin bunları düşürme gibi bir şansı yoktur. Yoksa  aldığın malda zarara girersin. Altın cevherinin tümü Türkiyeden çıksaydı , on da bile zarar etmiyecek bir seviyeye indirebilirdi ancak. Ayrıca lüzumsuz yere halkla papaz olmak ta siyasetin icabına uymaz.  Hele böyle bir konuda baskıcı bir davranış çok ters teperdi. Çünkü altın takı kadınlar için adeta kolundaki saat gibi. Nasıl  kişi  sürekli kolundaki saatin değeri arttı mı diye düşünmüyorsa, insanlar da sürekli ya benim altınların değeri arttı mı diye sürekli bir takip içinde değiller.  Onlarla birlikte yaşıyorlar, zora düştü mü satış fiyatıyla ilgileniyorlar.

Tansu Çillerin  İstanbulda bir Altın borsası kurma fikri vardı. Bu yastıkaltı altınları ekonomiye kazandırmak için. Ama ondan sonra gelenler bu konuyu ele alıp geliştirmediler. Tansu hanım nasıl bir şey yapacaktı, acaba dünyada bir örneği varmı dır ?.  Kendisinden sonra gelenler ki, ekonomi ile ilgili konularda çok iyiler, neden bu projeyi gerçekleştirmediler, ben de bilemiyorum

 
Kıymetli Saffet Metin kardeşim,ben yorumumda akp'yi ağzıma bile almadım,çünkü onu kastetmemiştim,Ben AKP'yi dğer partilere nazaran daha realist buluyorum.Yalnız batılılara birazd daha az taviz vermesini isterdim.örneğin kıbrıs'ta çok taviz verdiler.örneğin Annan planında hele şükürki Rumlar kabul etmedi.rumlar kabul etseydi,belki kıbrısımız tamamen elden gitmişti.

Akp, ekonomik konularda Muhafazakar ANAP politikaları uygulamaktadır. Pastayı büyütme, Sermayeyi arttırma, girişimciliği arttırma, İhracatı arttırma, Altyapıyı iyileştirme politikalarına ağırlık vermektedir.  Ücretli kesim boşver pastayı büyütmeyi, bana bu pastadan daha büyük dilim ver demekte. Tabii bu şu anda karşılanabilecek bir istek değil. Nasıl borç taksidi ödüyorken, refahından feragat ediyorsan,  Ülkede büyük altyapı yatırımları yapılırken aynı zamanda sosyal refahı arttırmak mümkün olmuyor. Ama yinede çok düşük gelirli olan,  sefalet şartlarında yaşayanlar, işsizler için bir şeyler yapılmalı.  

Annan planı Rumlar kabul etsin veya etmesin arttık bir temel teşkil etmiştir. Bir çözüm olacaksa Annan planına uygun olacaktır. Annan planını kabul etmemiz bizim hayrımıza olmuştur. Rum lideri Hristofyas ta bu plan temel kabul edilerek pazarlık yapmaktadır. Ama Kıbrıs derin devleti çözüm istememekte, Adanın tamamını istemektedir. Hatta Hristofyası ölümle tehdit etmektedir.  Bu da bir gün ters tepecektir te ne zaman.

Türkiye daha Menderes döneminde, Kıbrısın paylaşılmasını önermişti. Kabul etmediler. Kıbrıs cumhuriyeti kurdular. Rumların Enossis hayalleri yüzünden yürümedi. Türkiye 1974 te müdahele etti ve adayı paylaştırdı. Rum tarafının problemi, Türk tarafı zaten aklında olan şeyi şartlar müsait olunca zor kullanarak gerçekleştirdi. Onun için asla adanın bölünmesini kabul etmeyiz diye düşündüler.  Annan planı adanın bölünmesini kabul ettiği için Rum tarafından kabul görmedi. Türk tarafının isteğini belgelediği için. Yazıya geçirdiği için. Ama bir Birleşmiş Milletler başkanının yaptığı en iyi çalışmaydı. Bu çalışmayı Amerika ve Avrupa da destekledi. Bu aslında şu demek, Rumlar ne yaparsa yapsın, çözüm bu minvalde olacak. Uzun vadede konunun çözümü iki federe devlet biçiminde taksimdir. Başka bir şey değil. 

AB ye girip girmemek Türkiye için olmazsa olmaz bir şey değildir. Çünkü AB ye girersen Sermaye birikimi artmaz, pasta büyümez. Türkiye enaz İspanyanın ihracatını yakalamadan (200 milyar dolar)  AB ye girmeye istekli değildir.   İspanya 1973 lerde Türkiyeden geri bir ülke iken Avrupa Birliğinin ucuz fonları ile gelişmiştir.  İspanyanın Avrupanın fonları ile başardığı bir şeyi kendi gayretleri ile başarmış olarak girmek istemektedir.   Ayrıca bugün geliştirmen gereken sosyal şartlar var. Bölüşüme önem vermen lazım. Bunu bir tek kendi fonlarınla sağlayamazsın. Çünkü yeterli sermaye birikimin yok.  Avrupa fonlarına da ihtiyacın var. Almanya, ve Fransa bu fonları sana vermeye pek istekli değil. Türkiyenin de çok umurunda değil. Ama AB ye girme projesi , kendi iç dinamiklerinle gerçekleştirmesi çok güç bir takım sosyal reformları, işte Kopenhag kriteridir, Mastrich  kriteridir, Avrupa müktesebatıdır diye daha rahat yapmana yarıyor o kadar.   

Türkiye ister al, ister alma  politikası uyguluyor. Bugün AB, seni alıyoruz hadi içeri gel dediğinde girmeme gibi bir lüksü yoktur. O hatayı 1978 lerde Ecevit döneminde yaptı. Sonuçta her iki taraf bir optimizasyon noktasına gelecektir. Ben AB ye gireceğimize inanıyorum.  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 Sayın takva,

 Tabii kadının saçının bir telinin dahi görünmemesi çok daha önemli bir konu.  Buna Diyanet işleri başkanlarından Dr. Mustafa Sait Yazıcığlu, Köylü müslümanlığı demişti. Cahil insanlar sembollerle idare ediliyor. Onun kafasındaki düzen bu. Yoksa kız yoldan çıkar, Allah korusun. 

Neyse, nasıl bu forumda salat ve namazın ayrı şeyler olduğunu tartıştı isek, Riba ile banka faizinin ayrı şeyler olduğunu düşünüyorum. 

Riba da  oran % 100. Onun için kat kat artma var. Yani Riba oranı en az % 100 olan bir faizdir. Borcu her sene iki katına çıkarır ve bir zulumdur.
 
Faiz lafını  ilk olarak Mithat paşa kullanmış. Mithat paşa 1870 lerde Bulgaristanda Osmanlının Tuna Vilayeti valisi iken Ziraat Bankasını kurmuş. Bu banka ile Tuna vilayetinin tarımında reformlar gerçekleştirmiş. Parasını riba veriyor diye bankaya yatırmak istemeyenlere bu riba değil faiz dir. Paranın sana getirdiği faydadır. dermiş. Faide den türeterek faiz kelimesini onun bulduğunu ve ilk onun kullandığını duymuştum. Murat Bardakçının bir programında ondan duydum bu bilgiyi.  Daha evvel faiz kelimesi varmıydı. Riba ile eş anlamda kullanılıyormu idi bilmiyorum. Bu konuda bir bilgi bulamadım.

İngilizcede Riba nın karşılığı (tefeci faizi )   Usury  tarihin her döneminde var. Banka faizinin karşılığı  interest  1770 lerden sonra var. 

Şimdi o mealde Faiz geçen yerleri , riba ile değiştirelim. Ribanın borcu her sene katlayan bir faiz çeşidi olduğunu Kur'ana göre belirliyelim bir de o gözle okuyalım o ayetleri.   Oranı %100 olan, faize faiz yürüten, hersene borcu ikiye katlayarak , ana borcu 2, 4, 8,16 katına çıkaran bir uygulamanın iyi olduğunu, alışveriş gibi olduğunu savunmak zaten ebleklik. Allah  zaten  bırak kafirliği, akılsızlıktan yakar adamı.   Zaten Ribayı savunanlarda O şekilde insanlara borç verenler. Parayı her sene iki katına çıkarmak insanlara tatlı geliyor ama borçluya büyük zulüm. 

Banka faizi ya üretimi arttırmaya yarar, ya tüketimi arttırmaya yarar. Her ikisinde de  işyerinin yaşamasını, kazancını arttırmasını, buralarda çalışan emekçi insanların işlerini korumasını sağlar.  Bankaların yararı yanında zararlarının sözü bile edilmez.

Ben banka faizinden inim inim inleyen bir kişi görmedim. Varsa da çok azdır. Ama banka kredileri ile iş kurmuş, işini büyütmüş, istediği evi, arabayı  satın almış çok kişi biliyorum.

% 100 oranlı riba ile % 10, % 20 gibi oranlı faizlerin bir tutulması Ortaçağda Yahudilerin, Hristiyanların ve Aristonun İslama etkisi ile olmuştur diye düşünüyorum.   Aristo bu konuda çok katıdır. Zaten ortaçağda bilim = Aristodur. 

Ayrıca bu konuda  Ev kredisi almak ok mi başlığı altında bir yazım daha var. Pakistanlı bir araştırıcının  bu konudaki çalışmasının tercümesinden faydalandım. 

http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=1751&P N=1&TPN=27

ama yine de diyorum ki, aklına gönlüne yatmayan  , kredi ihtiyacı varsa İslami bankalardan alsın. Çünkü onlar , maliyet sonuçta normal banka faiziyle aynı bile olsa ( çünkü ikisininde patronu Merkez bankası ve onun belirlediği Cari Faiz Oranı)  bir takım prosedürlerle olayı alışverişe benzer kılıyorlar.   Bunun Dine uygun olduğunu söylüyorlar.  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam

  faiz kelimesi arabçadır , kazanç ve kurtuluş manasına gelir kur'anda adı geçen kelime ribadır ,artış manasına gelir tek başına ele alınamaz kuranın yasakladığı riba ise haksızca,kandırmaca ca ad'af ça (kattlama/ikilemek)le birlikte kötülenmiş ve yasaklanmıştır .Yasaklanan ribaya örnek verecek olursak pazarda sevze/meyve satan bir satıcı ürünün iyisini öne koyar bozuklarını arkaya koyar ve böylece müşteriye ikili oynarsa buna ad'af riba(ikili artış) denir.ki bu yasaklanmıştır.banka faizine gelince ne üzerine olursa olsun (yiyecek, giyecek ,kullanımlık eşyalar ,para vesaire)meşru bir şekilde kazanç elde etmek doğaldır  ne zamanki meşru daireden çıkar ozaman yasaklanan ribaya girer ,örneğin banka parayı vadelendirmek suretiyla kazanç elde etmesi karşı tarafın rızasıyla ve bilgisi dahilinde ve karşı tarafın işini görüp onun faydalanması iki tarafın bundan kazanç elde etmesi yasaklanan ribaya girmez zaten ayeti dikkatlice incelerseniz yasak satıcı için dillendirilmiştir alıcıdan bahsetmez bankanın para üzerinde vadeye göre kazanç elde etmesi normaldir. alan memnun satan memnun olduktan sonra ve ikiside kazanç elde ettikten sonra bir sıkıntı yok ama tek taraflı kazanç karşı tarafı zarara sokmak bu meşru değildir işte buna yasaklanan haksız kazanç denir.

vesselam

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selamlar.

     tam bir hacı sözü söylemişsiniz.

 HADİ ALLAH VERSİN........

    riba: artma çoğalma. faiz: taşma taşkınlaşma. çoğalma.  ya bu bankalar meğer ne dürüstmüş. ne iyiymiş.ben nasıl bilemedim.

      şimdi. faizin her çeşidi ayağımın altındadır. diyor. hz nebi. onlar ribaya çeşitli isimler takıp onu yiyecek.

      üretim tüketim gücü elinden alınan kuranda miskin diye geçen bu allahın zavallıları.. hiç bir üretime ve tüketime direk alınmıyorlar. ancak iş gücü ile bir miktar veriliyor. çalışırsan  kazanırsın. ben allahın mülküne oturdum benim dediğim. olur. allah da kimmiş. ben seni bakarım.  diyerek elinden alınan ganimetler. ona çalışma ve iş gücü ile geri veriliyor. buna istihtam deniyor. bir devlet çemberi var ve bu devlet çemberinin içinde . kamu malı var ve özel mülk var. kamu malı diye ayda arazimiz var. ha ayda 1000 dönüm. yer hada kamu malı. ne ekebilirsin nede sulaya bilirsin. andaval andaval bakarsın... diğerleride. müstakil. arazi; kim verdi sana o toprakları. dedem dedene kim verdi. dedesi ona kim verdi. savaşta ganimet olarak almış. yani vatan diye savaşmış ona toprak vermişler. peki şimdi doğuda askerler. vatan için savaşıyor onlara neden yok. devlet para veriyor. (burayı iyi belleyin).. sonra bu ziğniyet. böldümü ikiye allahın arazisini insanların kullanması için yeryüzündeki düzlüklerini ovalarını. bağlarını bağçelerini. ayırdımı insanları ikiye üçe dörde beşe. eee. birine mal mülk yer arsa verdin. diğerine vermedin. o salağıda vatan millet toprahı diye kandırdın. bu adamlar ne ile geçinecek. ne yiyecek. mülk çüye verdiğin. topraklardan mülk çüye çalışarak yiyecek. kime çalışıyorlar.  mülkü olana eğer onları çalıştırmazsa. aç kalırlar.

       kuran diyorki köle azad edin. sizde sanıyorsunuz. ki.  ankara kozan...  işte kuranın köleleri bunlar. aranızda köleleri hürleştirin.  yani mülkü ortak yapın. ortak kullanın. olmaz. birileri birilerine çalışacak. insan kendine yeter sanıyor.. iş ta buralara varıyor. aslında ribanın suçu yok...

           kendi başına toprağı olmayan miskinler. bir şekilde. geçinmek zorunda.   inanın şu ben hanifim yok müslimim yok hacıyım yok bileme neyim diyenler varya eğer. maun süresini hayata geçirmesinler. yarın ahirrette. ondan kalacaklar. geçemeyecekler. cennete;.. kala kalacaklar. cehennem çukurunda.  sen gördünmü.. dini yalanlayanı.  onlar fakiri doyurmaz. miskini kerimleştirmez.  evet bunlar dini yalanlayanlar. bunlarda din anlayıişı yok. ne namaz ne hacc. ne allahınnbelası ise. başlarına geçirecek allah. nede burda karşı tarafa geçip te efendim banka faizi helal dir. diyenler. onlar ancak.  dini yalanlayıp miskini doyurmayıp köleleri azat etmeyen sonrada dört bir tarafı kuşatılmış. kaçacak deliği olmayan mecburen mülk çünün kucağına gelen ve mecburen faizle alış veriş yapmak zorunda olanların. günahlarını yüklenecekler. sonrada bir kriz çıkartıp banka borçlarını ödeyemeyip işler den çıkartılıp. kimileri. intahar. kimileri. başka işlere sürüklenenler.in günahlarını yüklenecekler.

         ortada n girersen meseleye banka haklı çıkar.  ama ilk başından başlarsan o zaman allah haklı çıkar.  ta derine inmeli. ilk başa bakalım ne olmuş. bu gün bu dünyada faizci tefeci bezirganlar  ne hakla cirit atıyor. insanlar neden bankalardan faiz le para alıyorlar. kim sürüklüyor onları bu işe..          

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selamlar.

    sayın medeni .. nahl 71. de allah zengin takımını mı öğüyor. yoksa dünya denen yerdeki rıskın çeşitliliğindenmi bahsediyor. bir tarafda çöl bir tarafta yeşil arazi. bir tarafda verimli ovalar. bir tarafta kurak arazilermi. diyor. işte kimizi kimizden üstün kıldığı rısk  bu... yoksa köle zengin edebiyatı yok. dünyanın her yeri aynı değil diyor allah bir yerde çöl bir yerde yeşillik. var allah ezelde böyle taktir etti. burda bir eşitlik söz konusu. yani eşit yapın diyor. yoksa sizin dediğiniz gibi allah birine çok para verdi git onu diğerine ver. yok birilerine arazi verdi git onla başkalarını çalıştır. senden geçinsin. bunlar tam mekke çetesi düşünceleri. allahı bir şekilde egale edip.   allah bize ne büyük bir yük yükledi. sizi yarattı bize emanet etti.   kendi çekildi gitti.   yerde bizi vekil kıldı. şimdi biz sizi rızıklandırıyoruz.bak ayet de sabit. ..

         allahın  yalan uydurandan dağa zalim kim olabilir. buyuruyor. allah..