HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: kuranın tarihselliği Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Merhaba Asım bey,

Biz Kuran'ın tarihselliği ile ilgili bir söz söylediğimizde otomatik olarak bizim Kuran'ı değersiz bir şey gibi gördüğümüz anlaşılıyor. Bu elbette köhne bir önyargıdır.

Kuran, bir hidayet rehberidir. Hangi tarih ve coğrafyada olursa olsun, onun ayetleri hakkında iyiden iyiye düşünen kimseler için bir Rahmet ve şifadır.

Bir de şu söyleniyor: "Efendim nasıl olur da böyle veciz, böyle mucize bir beyan sadece belirli bir topluluğa hitap edebilir"

Yani bu bakış açısına göre, Kuran'ın muhatap topluluğunun genişliği ile onun üstünlüğü "doğru orantılı" görülüyor.

Ne alakası var ?

Ben bu görüşe karşı şöyle bir misal getiriyorum:

Yer yüzünün her bir yerinde geçmişte ve bu gün Allah'ın yarattığı nice canlılar vardır ki, onları hiç bir insan görmemiştir. Onlar, doğmuş, yaşamış ve ölmüştür. Şimdi onları hiç kimsenin görmeyişi, Allah'ın onlar üzerindeki ilmini, kudretini değersizleştirir mi ?

Bazı sinekler var, ömrü bir gün... Şimdi onun ömrü bir gün olacak diye Rabbin onu eksik, kusurlu yaratması mümkün olabilir mi ?

Yaratanın sözü ister istemez veciz ve mucizdir. İster bir kişiye hitap etsin ister bütün alemlere...

Ve şu acı bir hakikattir ki, Kuran dini diyerek hanifler arasına katılarak şu veya bu bahane ile deist çizgiye geçenlerin hepsinin ortak noktası Kuran'ın her "siz" hitabını "biz" diye anlamaya çalışmaları, Kuran'ı bu güne, yahut bu günü Kuran'a uyuşturmaya çalışmalarıdır.

Onların hepsinin ayrılış mesajlarını irdelerseniz, bu "ortak" sanıyı göreceksiniz.

Esenlik dileklerimle...


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

herhangi bir meslekte ustalık ve çıraklık konusunu göz önüne alalım...

çırak önceleri ustanın yaptığı hiçbir şeyin sebebini anlamaz...

anahtarı getirir yerleri süpürür ustasının sözünü dinler...

zamanla çırak bazı şeyleri ustası söylemeden yapmaya başlar...

biraz daha ilerlediğinde ustası yokken bazı ufak tefek işleri ustasından gördüğü gibi yapmaya çalışır...

gittikçe ustasının neyi neden yaptığını neden yapmadığını anlamaya başlar...

hatta ustasına bazı durumlarda fikir verir...

daha önce ustasıyla beraberken hiç yapmadığı bir işi alıp onu yapmaya çalışırken başka bir yöntemi uygulaması gerektiğini farkeder...

o yöntemle de sonuca ulaşılmıştır...

ustası bunu gördüğünde onu takdir eder aferim der...

artık yavaş yavaş sende ustalaşmaya başladın...

sana da bir dükkan açalım...

yeni dükkanda usatasından hiç görmediği şeyleri de ondan gördüğü şeyleride uygular ve başarılı olur...

çünkü işi öğrenmiştir...

artık kendisi bir ustadır ve her yeni sorunda yeni çözümler üretir...

bu yukarıda yazdığım ufak kurgu her çırağın ve ustanın başından geçen hikayedir...

peygamberlerde toplumun iyiliği adaleti ve dünya ahiret saadeti için çalışan ustalardır...

onların çıraklarına yani bizlere düşen ustalarımızın amaçlarını iyi anlayıp kendi dünyamızdaki sorunlara ustam olsaydı şimdi ne yapardı diyerek doğru çözümle üretmeye çalışmak olmalıdır...






__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

.....


Yakın tarihimiz açısından bakıldığında ise,[13] işin en enteresan tarafı, Batıda kullanılan hermenötik yöntemin Kur’an ve Sünnete uygulanması önerisine öncülük edenlerin, yine Batılı

akademisyenler olmasıdır.[14] Örneğin, Alfred Guillame şöyle der: “Her Müslüman biliyor ki, Kur’an’ın çoğu Muhammed’in hayatında belirli olaylar ve problemler üzerine inmiştir. Ama İslam’ın getirdiği ve miladi VII. Asrın şartlarına göre inen emirler, yasaklar ve mekruhlarla, sonra gelecek milyonların hayatını idare etmenin amaçlandığını kim kabul eder?”[15] Rudi Paret ise şu iddiada bulunur: “Kur’an’ın lafız olarak vahyedildiği ve vahyin mutlak değişmezliği ilkesinden vazgeçip, Kur’an’ın önerdiği yaşama düzeninin Muhammed’in kendi çağına hitap ettiği, yani zamana bağlı olduğu ve sonraki gelişmeler tarafından aşıldığı kabul edilmelidir.”[16] Paret, görüşlerine devamla şöyle der: “Esasen Kur’ân, Müslümanların çağdaşlıkla kucaklaşmalarını onaylamamaktadır. Zira Kur’an’ın dünyası bambaşka ve tarihin çok gerilerinde bir yerdedir. Müslümanların onun evrenselliğine olan inançları gereği, çağdaş yaşam ile olan sorunlarını çözmede de yine ona başvurmaları ise, esasen ona üstesinden gelemeyeceği bir yük yüklemekten başka bir şey değildir.”[17]

Görüldüğü üzere R. Paret, Kur’an’ın dünyasının, tarihin çok gerilerinde kaldığını, onun önerdiği yaşam tarzının Hz. Peygamber’in çağına hitap ettiğini ve de sonraki gelişmeler tarafından aşıldığını açık bir şekilde iddia etmektedir.[18]

Batıda geliştiği şekliyle, yine Batılı akademisyenler tarafından Kur’an ve Sünnete uygulanan tarihselci-hermenötik yöntem, çok geçmeden Müslüman araştırmacılar tarafından da benimsenerek uygulama sahasına kondu. Örneğin R. Paret’in çalışmalarından övgüyle bahseden ve istifadeye elverişli bir çalışma olarak tavsiye eden Fazlur Rahman,[19] şöyle der: “Değişme ilkesine[20] gelişigüzel bir sınır çizilmeyeceğine göre, bu ilke Kur’an’ın özel hükümlerine göre genişletilebilir. Maksat, manevi ve ahlaki hayatımızın temelini, Kur’an ilkelerine göre oluşturmak ise, özel bir sosyal hadise ile özel bir çözümün şekli ezeli ve ebedi olamaz.”[21]


kaynakSEMBOLİZMİN İSLAM DÜŞÜNCE SİSTEMİNE GİRİŞİ - Dr. Masallah Turan ...



[1] “Helenistik düşünceden İslam dünyasına intikal eden teolojik sorunların başında Tanrı’nın zatı, sıfatları ve fiilleriyle ilgili problemler geliyordu.” Karlığa, Bekir, Grek Düşüncesinin İslam Dünyasına Girişi ve Yol Açtığı Yeni Fikri Eğilimler, İslam, Gelenek ve Yenileşme, İSAM Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi Yayınları, İstanbul 1996, s. 52

[2] Karlığa, Grek Düşüncesinin İslam Dünyasına Girişi ve Yol Açtığı Yeni Fikri Eğilimler, s. 46

[3] Bk., Fahri, Macit, İslam Felsefesi Kelamı ve Tasavvufuna Giriş, Çev., Filiz, Şahin, İnsan Yay., İstanbul 2002, s. 20

[4] Karlığa, a.g.e., s. 46

[5] Fahri, a.g.e., s. 20

[6] Bk., Fahri, a.g.e., s. 20-21; Karlığa, a.g.e., s. 46-47

[7] “Hermetik: Mühim Yunan kaynaklarından birisi, dini-felsefi makalelerden oluşan ve yaklaşık olarak I-III. Hıristiyan asırlarında İskenderiye’deki Yunan devrinin son dönemlerinin takipçileri tarafından yazılan Hermetica veya Corpus Hermeticum olarak bilinen mecmuadır. Bu eserlerin, Hıristiyan ruhi hayatının şekillenmesinde büyük tesiri olmuştur. Bir ölçüde de, tasavvufi ve felsefi İslam akılcılığının şekillenmesinde tesirleri olmuştur.” Afîfî, İslam Düşüncesi Üzerine Makaleler, s. 353

[8] Afîfî, a.g.e., s. 111, 114; “Hicretin III. Asrında yani miladi IX. Yüzyılda İslam medeniyeti, ilahiyatı, felsefesi ve bilimi büyük oranda Helen medeniyetinin etkisine girdi. Arapların Aristo felsefesini özümsemesi Porphyry ve Proelus’un Yeni Eflatuncu şerhleri yoluyla gerçekleşti.” Ahmed, Hindistan’da İslam Kültürü Çalışmaları s. 172

[9] Bk., Afîfî, İslam Düşüncesi Üzerine Makaleler, s. 110

[10] Bk., Afîfî, a.g.e., s. 109; “IX. Yüzyılda, İslam’da sistematik felsefî yazı geleneğini tümüyle resmen başlatan Ebu Yusuf Yakup el-Kindî (Ö. 866) de, Akimo’lu Thomas (Ö. 1274) gibi akıl ve imanın, felsefe ve dinin uzlaştırılamaz olduğuna inanmıyordu. Vahiy yoluyla insanoğluna bahşedilen daha yüksek bir ilahi hikmet, felsefeyle ters düşmemiş, aksine daha çok onu desteklemiş, takviye etmiştir.” Fahri, İslam Felsefesi Kelamı ve Tasavvufuna Giriş, s. 41, 49

[11] Bk., Fahri, a.g.e., s. 63

[12] Fahri, a.g.e., s. 89

[13] İslam Dünyasının Batı karşısındaki konumunun ciddi manada sorgulanmaya başlandığı on dokuzuncu yüzyılda, yeni arayışlar gündeme geldi. Müslümanlar, Kuran ve Sünneti algılayış biçimlerini yeniden incelemeye aldılar. Bu aşamada klasik Tefsir Usulune karşı, Batı aklının icat ettiği yeni anlayış usulleri benimsendi. Yirminci yüzyılın eşiğine gelindiğinde ise, bu usullerin okullaşma süreci başladı. Kendi içlerinde farklılık arz eden bu usullerin ortak buluşma noktası, hepsinin Batı’ya ve Onun değerlerine karşı, Batının anlayış usullerini kabullenen ve söz konusu usulleri uygulamayı fazilet sayan bir gündeme sahip olmalarıydı. Bk., Yıldız, Recep, Tarihselcilik, http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=25, 15,08,2005

[14] Hermenötik ve tarihselcilik, gerçekte kilisenin skolâstik müktesebatını insanileştirmek için doğan bir anlayış tarzıdır. Söz konusu yöntemler, Yahudilik ve Hıristiyanlık kültürü içinde oluşum sürecini tamamlayınca, oryantalistler tarafından İslam dünyasına taşındı ve Kur’an’a tatbik edildi. Kur’an’ın vahiy olduğunu kabul etmeyen Oryantalizm, tarihselci anlayış çerçevesinde ayetlerin evrensel duruşlarını reddetti. Onlara göre, Kuran-ı Kerim belli bir tarihliliğe sahipti ve yalnız o bağlamda ele alınmalıydı. Bk., Yıldız, Tarihselcilik, http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=25, 15,08,2005; “Tarihselciliği Hıristiyanlığa uygulayan müsteşrikler, aynı şeyi önce hadislere ve ardından Kur’an-ı Kerim’e uygulama gayretleri içerisine girdiler.” Bk., Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, Esra Yayınları, s. 293

[15] Bk., Yiğit, Hermeneutik Yöntem Ve Usul-İ Fıkhın Kat’i-Zanni Diyalektiği, s. 136-138; “Batılı yazarların İslam dünyası için bir kusur olarak gördüğü tarihselci bakış-hermeneutik eksikliği kısa bir süre sonra İslam dünyasında yankı buldu. Fazlur Rahman, Roger Garaudy, Muhammed Arkoun gibi yazarlar, bu eleştirilerde gerçek payının olduğunu kabul ederek bu doğrultuda fikri faaliyetlerde bulundular.” Yiğit, a.g.m., s. 136–138

[16] Bk., Paret, Kur’an Üzerine Makaleler, s. 18, 114

[17] Paret, a.g.e., s. 17

[18] “Tefsirü’l Hadis müellifi M. İzzet Derveze, konuyla ilgili olmak üzere Maide Suresinin 15. ve 16. ayetlerinin tefsirinde şunları söylemektedir: “Ey Kitap Ehli, elçimiz size geldi, kitaptan gizlediğiniz şeylerin çoğunu size açıklıyor, çoğundan da geçiyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.” Görülüyor ki, burada Rasulullah’ın onlara (Ehl-i Kitab’a) gönderilmiş olduğunu ifade etmesi ve mesajında daha çok genele yönelik olması bakımından bu ayetler son derece nettirler…Tuhaf olan hususlardan biri de şudur ki, bu ayette bu kadar netlik ve açıklık olsun da, sonra bazı müsteşrikler durup dururken, Kur’an’da olan nassların, Hz. Peygamber’in risaletinin, Arapların dışında diğer milletlere ve dinlere yönelik evrensel olduğuna delalet etmediği görüşünde ısrar etsinler” Bk., Derveze, Et-Tefsiru’l-Hadis I-VII C, VII, 58

[19] Bk., Paret, a.g.e., s. 20 dpn. 7; Soysaldı, Kur’an’ı Anlama Metodolojisi, s. 163–164; Kuran’ın, Hz Rasulullah’ın (s.a.s.) yaşadığı miladi yedinci asra yönelik ilahi bir müdahale olduğunu ve mevcut hükümleri ile bu günün insanına hitap etmediğini iddia eden tarihselciler içerisinde Fazlurrahman, Mısırlı felsefe hocası Hasan Hanefi, Nasr Hamid Ebu Zeyd, Cezayirli Muhammed Arkoun, Fransız Roger Garaudy ve Muhammed Abid el Cabiri gibi tanınmış büyük düşünürler önemli bir yer tutmaktadır. Bk., Yıldız, Tarihselcilik, http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=25, 15.08.2005

[20] “İlahi emri, yedinci yüzyıl Arabistan’ının çevresel durumu ile ebedi kelam arasındaki ilişkiden ibaret gören Fazlur Rahman, çevresel durumun değişmeye maruz kaldığı gerçeğinden hareketle İlahi emirlerin de değişeceğini iddia eder. Buna kanıt olarak da ashap tarafından şiddetle karşı konulmasına rağmen Hz. Ömer’in Kuran’daki bazı içtimai konularda köklü değişiklikler yapmış olmasını gösterir. Hâlbuki Hz. Ömer’in (r.a.) içtihatları incelendiğinde görülecektir ki, onların özünde -hükümlerin illetleri çerçevesinde- toplumsal faydayı temin ve zararı def etme vardır. Bu ise fıkhın esasıdır. Bundan dolayıdır ki Hz Ömer, (r.a.) uygulamanın şartları tahakkuk etmeyip hükmün illeti ortadan kalktığında, ya da hükmün uygulanmasıyla cemiyet adına bir zarar oluştuğunda o zararı def etme gayesiyle bazı hükümleri geçici olarak tatbik etmemiştir. Bu doğrudur. Fakat bunu yaparken bir başka nassla amel etmiştir. Fazlurrahman’ın zannettiği gibi ne olursa olsun değişim mantığı ile ayetlerin açık anlamlarını kendi görüşü ile değiştirmemiştir. Zaten böyle bir ameliye içerisinde olmasına ne Kur’an’ı Kerim ne de Hz. Ömer’in (r.a.) imanı müsaade eder. Yazarın değişim projesine delil gösterdiği Hz Ömer’in (r.a.) içtihatlarını, bir örnek üzerinde tahlil ederek gerçekte akla değil fıkhın esas kaynaklarına dayandıklarını ispat etmeye çalışalım: Bilindiği gibi -kesilmesine dair ayet olmasına rağmen- Hz Ömer, (r.a.) aşırı kıtlık yılında hırsızın elini kesme hükmünü durdurmuştur. Nitekim Müzeyne’den bir adamın devesini çalan Hatıb b. Beltea’nın kölelerine sirkat haddini (el kesme cezasını) tatbik etmemiştir. Bunun temelinde ise, Hz Ömer’in (r.a.) hükmün illeti, hikmeti ve uygulama şartlarını etraflı bir şekilde idrak etmesi yatmaktadır. Gerçekte hırsızlık, başkasının malına tecavüz etmek olduğundan aşağılık bir suçtur. Bu yüzden onu ortadan kaldırabilmek için el kesme cezası uygun bir cezadır. Fakat hırsızlığın el kesmeyi gerektirir bir suç olması birçok şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Bunlardan bir tanesi de zaruret halinin olmamasıdır. Çünkü “Zarurutler haramları mübah kılarlar.” Zenginin fakiri doyurmadığı, insanların aç kaldığı, aşırı derecede kıtlığın hâkim olduğu bir zamanda yapılan hırısızlık el kesmeyi gerektiren bir ceza olmaktan ziyade, haram olmasına rağmen zaruret halinde mubaha dönüşen ameliyeler kabilinden olur. Dolayısıyla böyle bir durumda hırsıza el kesme cezası uygulanmaz.” Yıldız, Tarihselcilik, http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=25, 15.08.2005

[21] Bk., Soysaldı, Kur’an’ı Anlama Metodolojisi, s. 164; Ayrıntılı bilgi için bk., Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 24, 104–106;   “Kur’an’ın ihtiva ettiği hükümleri küllî ve cüz’î olmak üzere iki kategoriye ayıran Fazlur Rahman, küllî diye isimlendirdiği ve sayılarının oldukça sınırlı olduğunu söylediği genel hükümleri, zaman üstü bir duruşla tahlil eder. Buna mukabil siyaset, hukuk, ekonomi gibi cüz’î/tikel kabul ettiği hükümleri ise tarihsel olarak görür. Ona göre, tikel hükümler ancak gayelerinden genel hükümler çıkarılarak işlevsellik kazanabilirler. İktisat, hukuk ve siyasetle ilgili hükümleri yöresel ve dolayısıyla tarihsel kabul eden Fazlur Rahman,   onlara modern zaman içinde uygulama alanları bulamaz. Ona göre, hukukla ilgili ayetler, indikleri cemiyetin özelliklerini taşımaktadırlar. Örneğin; savaş ve barışla ilgili bütün ayetlerde, yedinci asır Hicaz Yarımadasının etkileri görülmektedir. Bu tür yöresel ayetler, ancak dolaylı hukuk referansı olabilirler. Evrensel olan ayetler ise, oldukça sınırlıdırlar. Onlarla iktifa etmek hayatın önünü tıkar. Müslümanların modern zamanla birlikteliklerini tesis etmeleri, birçok hükme kaynaklık edebilecek ilkeler tespit etmelerine bağlıdır.” Bk.,Yıldız, Tarihselcilik, http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=25, 15.08.2005; Ayrıca bk., Soysaldı, a.g.e., s. 164-165 

__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
didar11
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 18 mayis 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı didar11

sayın asım bey yazılarınızı elimden geldiğince okumaya çalıştım. Şöyle bi eleştiri yapmadan duramayacağım. tarihsel bakış açısı üzerine yaptığınız eleştirilerde   bu konuya yönelenlerin  ya batı etkisi demişsiniz modernist vs.. bi şeyi gözden kaçırıyorsunuz bence .Bir insanın tüm geleneksel verilerden uzaklaşarak özgür bi bakış açısıyla kuranı okumaya töneldiğinde bilinki hiç bi akımın etkisinde kalmadanda bu tür sorular içinde kalabilceği olmalıdır .benki kuranı tarafsız bi açıyla okuduğumda bu tüm rivayetlerin ve hadislerinde desteğiyle o dönemin kültürüne dair bi düzenleme olduğunu anlayabildim ve bu rivayetleri sorgulayan kişilere kuran araştırmacılarının kabullenebilirlik olmasını perçinlemek için getirdiği yorumlama çalışmalarının ve bu yorumlar arasındaki farklılıkla gelen ayrılıkların işte     müminleri bir çok hiziplere ayrılmasına sebep olan sebeplerdir.bunda ne batının nede modernist düşünenlerin suçu var....ve aslada işin içinden çıkamayacaksınız ..ortak noktada buluşmanız asla mümkün olmayacak evrensel olarak bu düzenlemeleri kabul ettiğiniz müddetçe içinde bunu savunanlarla bile farklı yorumlardan gelen ayrılıklar yaşıycaksınız .Biri diğerini küfürle yargılaması müslüman içine düştüğü acı bi durum zaten...savunduğunuz şeyin arkasında olamayacağınızı idda ediyorum.... onca ilmi çalışmanızdan sonra benim sözlerim çok avamca kalabilir ama bu işte durdurulamicak bi süreç burda   benim gibi artık sorgulama içine girmiş bir çok kişinin ard niyetli olduğunu ben asla düşünmüyorum ...bizi  sizi yönlendiren inannın vicdan olacaktır hep nice ayetleri tasdik edip bunu Allah için yapıyorum diyenlerin ben biliyorum ki ayetlerden bi haber olsalar bile karekterlerinin içinde vicdanlarında olanın dışına zaten çıkmayacağıdır... bunun örneklerini resulun nübüvvetinden sonra sahabi arasındaki bir çok kanlı olayların hemen vuku bulmasından görebiliyoruz.... adaleti vicdanında yer bulmuşlara Allah mükafatını elbetteki verecektir
Yukarı dön Göster didar11's Profil Diğer Mesajlarını Ara: didar11
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

sayın didar11...

ilgilendiğimiz konu üzerinde  lehte ve aleyhte görüş bildiren ve benim dikkatimi çeken yazıları bu konu altında paylaştım...

şahsi görüşlerimizin bunların okunup değerlendirilmesinden sonra ortaya çıkması gerektiğini düşünüyorum...

kendi görüşümü oluştururken o konuda söz söylemiş başka insanların ne dediklerine de mümkün olduğunca vakıf olmalıyım...

bunu belirttikten sonra şu ana kadar oluşturduğum fikir şudur...

kuran ve hadisler kendi tarihlerinin içinde en doğru şekilde anlaşılır...

yani tümüyle tarihseldirler...

evrensel olan şey onların içerdiği mesajdır...

yani kuranın ve hadislerin yani peygamberlerin dolayısıyla allahın amacı evrenseldir...

bu evrensel amacın belli bir tarih ve yörede nasıl gerçekleştirilebileceğinin bir örneğidir peygamberin hayatı...

peygamberin amacını nasıl gerçekleştirmeye çalıştığını iyi öğrenebilirsek aynı amacı bugün nasıl gerçekleştirebileceğimiz bizim için daha da netleşmeye başlar...

peygamberin yaşadığı şartlar  o zamanın anlayışları o zamanın gerçekleri hakkında bilgimiz arttıkça onun yaptığı her davranışın  ve söylediği her sözün değerlendirmesini daha doğru olarak yapabiliriz...

o yüzden kendi gerçeğimizi ve kainatın ardındaki gerçeği arama gibi bir çabamız var ise yüce yaratanın çok istisnai bir şekilde muhatab olduğu bir insan olan hz muhammedin serüvenini iyice incelemek gibi bir imkanımız vardır...

tarihsel gerçekliğin bize sunacağı evrensel mesajı aramaya devam ediyoruz...




__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
didar11
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 18 mayis 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı didar11

 Sayın asım bey gönderdiğiniz yazıları gördükçe gerçekten bu konuda ciddi araştırma yapılmasını görmek beni çok mutlu etti. Çokta istifade ettiğimi belirtmek isterim.Fazlu rahmanın o görüşlerinden haberim yoktu.Benim tüm anlatmak istediklerimi çok güzel sunmuş sadece şu vareğer bazı ayetlerin evrensel olmadığını düşünmediğimizde bu bizi itikaden nereye götürür.Aklıma gelmiyor değil tüm gelen verilerin beşeri olma ihtimali olabilirmi ??.çok risskli bi soru olduğu biliyorum ama önüne geçemiyorum artık. bunca araştırma yaparken resulun okur yazarlığı yok deniyordu halbuki olduğunu anladık ve bu veriyle düşündüğümüzde tüm ehli kitabın bilgilerinden uzak kalması zaten mümkün olmazdı hatta ibrahimi dine olan yakınlıklıklarını düşünürsek tarihi rivayetlerden haberi olan bi toplumdu .Kuranda geçen onca rivayetlerin bu kültürden gelen izler taşıyor olması  tüm bu verileri toplayıp bi düzenleme içine girmiş olamazmı acaba???peygamberin bunu başarmasındaki çabasının yanında bizler ilahi adaleti ruhumuzda inanarak yaşasak  rabbimize ona has kılarak bu verilerden bi habersiz yaşayanlarında allah için kabul görmesi mümkünmü.Sonuçta bi bilim adamı bile bi nesneyi araştırırken bunun ilahi bi güçle var olabileceğine inanarak rabbine iman edebiliyor onların kuranı tassdik etmeden rabbine iman etmesi kabul görmezmi dersiniz...
Yukarı dön Göster didar11's Profil Diğer Mesajlarını Ara: didar11
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

I. Tarihsellik Ve Evrensellik

Tarihsellik ve evrensellik konusu, sosyal bilimlerin ortak bir konusudur. Bu açıdan öncellikle bu kavramları genel olarak açıklamakta fayda vardır. Böylece bu iki kavramın ne zaman ve nerede kullanılmaya başlandığı hakkında genel bir fikir edinmiş oluruz.


A. Tarihsellik

Kelime olarak; herhangi bir tarihi olgu ve olayın ilgili tarihsel diliminin özelliklerini taşımasıdır.
[1] İlgili olduğu bilim dalının özelliklerine göre tanımlandığı için terim olarak tarihselliğin değişik tarifleri bulunmaktadır. Biz bu çalışmamızda tüm dalların tanımlarını getirecek değiliz. Genel olarak düşünüldüğünde tarihselciliğin şöyle bir tanımlanması mümkündür: İlgili vakıanın, gerçekleştiğin yerin ve zamanının özelliğini barındırması, onu aşmamasıdır.

B. Evrensellik

Kelime olarak; tüm evreni ilgilendiren, insanların tamamıyla alakası olan şeydir.
[2] Tarihsellik kavramında olduğu gibi evrensellik kavramında da ilgili olduğu bilim dalının tanımı etki etmiş olduğu için değişik görüşler bulunmaktadır. Evrensellik için ise; genel olarak, herhangi bir olgu, olay, düşünce ve oluşumun her yönden herkesi, her zamanda etkilemesi gibi bir tanım tercih edilebilir.

II. İslami Hükümlerin Tarihselliği Ve Evrenselliği Meselesi

A. İslami Açıdan Tarihsellik ve Evrensellik Kavramı

İslami açıdan evrensellik ve tarihsellik kavramları, dinin ana kaynağında bulunan veya bu ana kaynağa bağlı kaynakların hükümlerinin, hükmün gelmiş olduğu dönemin şartlarını mı taşıdığı, yoksa her zaman, her yerde herkesi bağlayan bir özelliğe sahip mi olduğu şeklinde ele alınmaktadır. Buna göre bu iki kavrama şöyle bir tanımlama getirilebilir.

1. İslami Açıdan Tarihsellik:

İslami Hükümlerin gelmiş olduğu dönemin özelliğini taşıması ve bu açıdan ilgili tarih dilimini aşmamasıdır. Kuran hükümlerinin ve Kurana bağlı kaynakların belirli bir tarih diliminin özelliğini yansıttığı için her zaman her yerde herkesi bağlamayacağı görüşüdür. Bunlar kendi içerisinde iki kısma ayrılmaktadır. Bir kısım, Kuran da dâhil tüm kaynaklardaki hükümlerin tarihsel olduğunu ifade ederken, diğer bir kısım sadece içtihatları tarihsellik kavramının içinde düşünmektedir.

a. Tüm Kaynakların Tarihsel Olduğu Görüşü

Kuran ve sünnet kaynakları da dâhil tüm İslami hükümlerin tarihsel olduğu görüşüdür. Bunlara göre Kuran gelmiş olduğu insan topluluğunun sorunlarını çözmeye çalıştığı için hiçbir şekilde hükümleri evrensel olamaz. Bu görüş Müslümanlar arasında oldukça zayıf durmaktadır.

b. İçtihatların Tarihsel Olduğu Görüşü

Kuran ve Sünneti evrensel görüp bu iki kaynaktan çıkarılan içtihatların tarihsel olduğunu savunan görüştür. Bunlara göre, Kuran ve sünnet genel ilkeler verdiği için evrenseldir ancak içtihatlar bu genel hükümlerin ilgili çağdaki yorumu olduğu için tarihseldir. Bu görüş ise Müslümanlar arasındaki en güçlü görüştür. İslam tarihinin belirli bir döneminde mutlak içtihat yasaklanmışsa da fetva içtihatları yapılmış ve bu şekilde içtihadın yenilenmesi yoluna gidilmiştir.

2. İslami Açıdan Evrensellik

İslami hükümlerin sadece doğduğu tarih ve coğrafyanın özelliğini taşımaması, her zaman her yerde her insan için uygulanabilir hükümler olması anlamına gelir. İslam hükümlerinin kaynağının Allah olması sebebiyle ilgili dönemi aştığı ve herkesi her zaman ilgilendirebileceği görüşüdür. Bunlar da kendi arasında ikiye ayrılmaktadır. Bir kısım, Kuran hükümlerinin tüm lafız ve mesajlarıyla her dönemi bağlayacak şekilde evrensel olduğunu söylerken diğer bir kısım ise kuran lafızlarının tarihsel, mesajlarının evrensel olduğu bunun için de hükümlerin bağlayıcı değil, örnek olduğu görüşünü savunmaktadır. Üçüncü bir kısım ise Kuranın bir kısmını evrensel görürken geri kalan kısmını tarihsel olarak görmektedirler.

a. Tüm İslami Kaynakların Her Yönüyle Evrensel Görüşü:

Bunlara göre, gerek Kuran hükümleri gerek sünnet hükümleri ve gerekse de içtihatlar zamanında her şeye çözüm getirmiş ve eklenecek herhangi bir şey bırakmamıştır. İçtihadın yasaklanmasından sonra İslam dünyasında güçlenen bu görüş fetva içtihatları ile kısmen zayıflamış ve modern dönemlerde zayıf bir görüş haline gelmiştir.

b. Sadece Kuran ve Sünnetin Evrensel Olduğu Görüşü

İçtihatların tarihsel olduğuna inanan görüştür. Buna kısaca değindik. Bunun için burada tekrarlamayı gerek görmüyoruz.

c. Kuran ve Sünnetin kısmen Evrensel Olduğu Görüşü

Bunlara göre kaynaklardan birisinin tamamını evrensel veya tamamını tarihsel görmeye gerek yoktur. Her kaynak, evrensel hükümler içerebileceği gibi tarihsel hükümler de içerebilir. Fazlurrahman ile güçlenen bu görüş günümüz modern çevrelerde de desteklenmektedir.

d. Hükümlerinin Tarihsel, Mesajlarının Evrensel Olduğu Görüşü

Kuranın tarihsel okunuşundan evrensel değerlerin çıkarılabileceğine inanan görüştür. Buna göre hükümlerin kendisi değil, illetleri önemlidir. İlet değişince hüküm de değişir. Ama verilmek istenen mesaj evrenseldir. Çünkü insanlara bir form vermektedir. Eski bir kısım mutezile ve asrımızın kelamcıları ile Sünni ekolün içtihat ekolüne bağlı önemli oranda bu görüşe sahip olanlar vardır.

B. Evrensellik Ve Tarihsellik Tartışmasının Tarihçesi

Tarihsellik-evrensellik konusu, Hz. Peygamber döneminden itibaren değişik isimler adı altında, değişik yöntemlerle tartışılmaya başlanmış ve bu tartışma günümüze kadar gelmiştir. Tarihsellik adı verilerek yapılan tartışmaların hızlandığı dönem ise oryantalistlerin islamı araştırmaya başladıkları asırlara denk gelmektedir. İslam tarihi boyunca açıkça veya dolaylı bir şekilde buna matuf olan tartışmaların bir kısmını aşağıya alıyoruz.


1. Vahyin niteliği hakkında yapılan tartışmalar dolaylı olarak Kuranın evrenselliği ve tarihselliğini de ilgilendirmektedir. Kuranın mahlûk olduğunu söyleyenler genel olarak hükümlerin tarihsel olduğunu da ifade etmiş gibi oluyorlar. İslam düşünce tarihinde Mutezile ile Ehl-i Sünnet arasında cereyan eden bu tartışma bu yöndeki ilk tartışmalardan biridir.

2. Kuranda neshin var olup olmadığına dair tartışmalar da kuranın tarihsellik ve evrensellik özelliği ile ilgilidir. Hatta direk bir şekilde ilgili olduğu için birçok kişi neshi kabul etmemiştir, Nesh bile değişik yorumlamalar sebebiyle çeşitli şartlara bağlı olarak kabul edilmiştir. Nesh, hükümlerin tarihsel olduğu düşüncesinde olanlar için her zaman gerçekleşebilene bir zarurettir. Hükümlerin evrensel olduğuna inananlar için ise Hz. Peygamber dönemi ile sınırlı olup ondan sonra temelli bir şekilde kaldırılmıştır.

3. Kuranın sözlü bir vahiy mi yoksa yazılı suhuf şeklinde bir metin mi olduğu tartışması da Kuranın evrensellik ve tarihselliği ile ilgili bir tartışmadır. Sözlü olan vahyin daha çok ilgili kişileri ve çevresindekileri bağlayacağı, bunun için de sonrakileri bağlamayacağı ve haliyle tarihsel olacağı, yazılı olanın ise yasa kabul edildiği için daha çok kişileri kapsayacağı düşünülerek konuya bu yönden de bakış açısı getirilmiştir. Kuran, sözlü bir ürün olduğuna inananlar için tarihsel, yazılı bir metin olduğuna inananlar için evrensel olarak görülmektedir.

4. Batıda 16 ve 17.yy da Hıristiyanlık üzerinde araştırmalar yapılırken tarihsellik-evrensellik konusu bir yöntem olarak değişik bir sistem içerisinde tartışılmıştır. Oryantalistler vasıtasıyla bu yeni tartışma yöntemi İslam dünyasına da girmiştir. Kilisenin mutlak gücüne karşı gelişen başkaldırıların yansımalarından biri olarak görülen bu hareketin modern dönemlerde bir kısım Müslüman’ı da aynı yöntemleri takip etmek şeklinde etkilemiş olduğunu görmekteyiz. Bunlara karşı çıkanlar ise batı ile İslam dünyasının şartlarının ayrı olduğunu, onlar için geçerli olan durumların İslam dünyası için geçerli olmayacağını söylemektedirler.

C. İslami Hükümlerin Tarihselliği ve Evrenselliği hakkındaki Görüşlerin Analizi

İslami hükümlerin tarihselliği ve evrenselliği hakkında genel anlamda iki görüş olmasına rağmen bu görüşlerin de kendi aralarında değişik düşündüklerini ifade etmiştik. Genel olarak tarihselciler ve evrenselciler diye ikiye ayırtılan bu kısımların birçok defa karıştırılması da bu fikirlerin kendi içerisinde ortak bir görüşe sahip olmamalarından kaynaklanmaktadır. Biz bu analizimizde görüşleri üç kısma ayıracağız. Birinci kısım, hükümlerin tamamının evrensel olduğunu, ikinci kısım hükümlerin tamamının tarihsel olduğunu, üçüncü kısım ise hükümlerin durumuna göre hem tarihsel hem de evrensel olduğunu düşünmektedir.


1.Tarihselcilik Görüşü:

İslami hükümlerin, islamın gelmiş olduğu coğrafyayı ve çıkmış olduğu tarih dilimini ilgilendirdiği görüşüdür. Bunun için de bazı deliller getirmişlerdir. Bunların bir kısmını ele alalım:

1. İslam ortaya çıktığı zaman, ancak içinde bulunduğu coğrafyada ve yaşamış olduğu tarih diliminde sorun olanları sorun etmiş, diğer sorunlara değinmemiştir. Mesela kızları diri gömmek bir sorun olduğundan bunu dile getirmiş ama sözgelimi töre cinayeti bir sorun olmadığı için üzerinde durmamıştır.

2. İslam hukukunda içtihat kavramı İslam hükümlerinin tarihsel olduğunun ilanından başka bir şey değildir. İslam, neticede tarihin bir diliminde ve bir coğrafyada çıkmış olduğu için her konuyu hükme bağlamamış olması tabiidir. İşte, ileriki zamanlarda çıkan yeni tarihi ve coğrafik ve hatta sosyolojik değişiklikler birçok konuda yeni içtihatları zorunlu hale getirmiştir. Eğer İslami hükümler, evrensel olabilseydi içtihadı yenileme gibi bir gereksinim ortaya çıkmayacaktı.

3. İslam hukukunda nesih kavramı, hükümlerin daha peygamber zamanına bile tarihsel olduğunun en büyük delilidir. Peygamber döneminde dahi hükümler birbirini yürürlükten kaldırmışken sonraki dönemlerde hükümlerin birbirini yürürlükten kaldırmamaları mümkün değildir. Hz.Ömerin zekât verilecek sınıflardan birisini Kuranda geçtiği halde şartları değiştiğini varsayarak kaldırması bu bağlamda en önemli örnektir.

4. Sosyal değişme insan hayatında her zaman olacaktır. Devamlı değişen şartlar ve durumlara aynı hükmü bindirmek insanlığın geleceğini duraklamak olabileceği gibi üretimi de durdurur.

2. Evrensellik Görüşü

İslami hükümlerin genel geçer olduğu ve tarihin belirli bir zamanında belirli bir yerinde yaşayan insanlarla sınırlı olmadığını, kaynağının Allahtan olması sebebiyle her zaman her yerde hükümlerinin uygulanabileceğini söyleyen görüştür. Görüşleri için getirmiş oldukları delillerden bir kısmını ele alalım:

1. İslam sadece belirli bir kesim insanın sorunlarını çözmek için gelmiş olamaz. Çünkü kaynağı ilahidir. Allah zaman ve mekân üstü olduğu için onun sözlerinin ve sözlerinin ardındaki mesajlarının da evrensel ve zaman üstü olması gerekiyor.

2. İlk Müslümanların sadece Arap Yarımadasında İslam’ı yaymakla yetinmemeleri, Hz. Peygamberin diğer ülke hükümdarlarına gönderdiği mektuplar İslam’ın öz itibariyle evrensel olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamberin bu mektuplarının sonucu Müslümanların sonraki hayatlarına ağır faturalar ödetmesine rağmen bundan vazgeçmediği ve tüm insanlığa seslendiği görülmektedir. Eğer İslam, sadece Arabistan yarımadasının sorunlarını çözme niyetiyle ortaya çıkmış olsaydı diğer ülkelere karşı bir müdahalede bulunması gerekmezdi.

3. İslam dininin son din olması, ayette söylendiği gibi bu dinin kemale erdirildiğinin söylenmesi de artık islama eklenecek yeni bir şeyin kalmadığını göstermektedir. Henüz tarihsel özelliklerinin etkisinden insanlık kurtulmamış olsaydı Hz. Muhammed son peygamber olmayacaktı.

4. Kuranın değişik yerlerinde geçen ve tüm insanlara seslenen ayetler olduğu için de kuranı bir bütün olarak evrensel görmek gerekiyor. Bu açıdan islamın dışında hiçbir akla, hiçbir sonuca ve hiçbir ideolojiye meyletmemek gerekir. Çünkü bu din her şeye gücü yeten bir varlıktan gelen mesajlardır ve her şey, onun aydınlığında yürüyebilmelidir.

5. Kuranın tarihsel olduğunu söylemek Allahın peygamberden sonra insanlara müdahalede bulunmadığı anlamına gelir. Bu yönüyle Allah 1400 yıl öncesine kadar insanlara iyilik yolunu göstermiş ama ondan sonrakilerin başlarının çarelerine bakmalarını dilemiştir. Bunun Allahın sıfatları ile çeliştiği açıktır.

3. Niteliğine Göre Hem Tarihsel Hem de Evrensel Olduğu Görüşü:

Bu görüş, ilk iki görüş arasındaki aşırı farkı dengeleyen görüştür. Ancak genel olarak yukarıdaki iki akım, birbirleriyle mücadele içinde olduğu için üçüncü gruptakileri karşı grupta görmektedirler. Bu görüş de şu hususlara dikkat çekmektedir.

1. Tarihsellik ve Evrenselliği Kuranın tamamında bulmak gerekmiyor. Kuranın tarihsel nitelikli hükümleri olabileceği gibi evrensel nitelikte de hükümleri olabilir. Bu görüşe göre Kuranın temel ilkeleri evrensel iken sosyal yapı ile ilgili önerdiği düzenlemeler, tarihseldir. Çünkü kaynağı ne olursa olsun sosyal yapının aynı kalması mümkün değildir. Öte yandan evrensel ilkeler ise hiçbir zaman değişemeyen ve insanın fıtratıyla uyumlu olan ortak vicdanın sesidir. Bunları da tarihsel görmek mümkün değildir. Bu açıdan bir kısmının tarihsel diğer bir kısmının evrensel olduğunu söylemekten başka bir seçenek kalmıyor. Peygamberler tarihi şeriatların değiştiği ama ilkelerin değişmediği örneklerle doludur. Diğer peygamberlerin de aslında çıkış amaçları evrensel ilkeler vermek idi, fakat imkânlarının kıtlığı sebebiyle belirli bir coğrafya ve belirli bir zamana hapsolmuşlardır.

2. Hükümler, verdikleri mesaj açısından evrensel, kullandıkları örnekler açısından ise tarihsel olabilir. Bu durumda verdiği örnekler sadece bir formdur ve diğer insanları bağlamayabilir ancak mesajından alınacak bir örnek olabilir. Yani bunlara göre evrensel olan hükmün lafızları değil, lafızların içerisinden çıkarılacak olan mesajlardır. Sebeb-i nüzul, hükmün lafzı açısından değerlendirilirse hükmün sebebidir ve tarihsel bir sebep olmaktan başka bir durumu olmaz. Ancak hükmün mesajı açısından bakılırsa nüzulün yegâne sebebi değil, benzer durumlarda da aynı hükmün uygulanacağı mesajını veren örnek bir sebeptir.

3. Bir hükmün tarihsel bir niteliğinin olması onun sadece o tarihin bir özelliği olacağı anlamına gelmez. Şartlara göre, kavramlara göre bu değiştirilebilir. Dolayısıyla, Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması, Kureyş lehçesi ile gelmiş olması, önce Arapları muhatap alması, Mekke’yi, Medine’yi muhatap alması ve halkayı gittikçe genişletmesi, bunlar elbette, orada, o şartlarda, o gün geldiği için öyledir. Başka yerlerde gönderilmiş olsaydı muhtemelen başka olacaktı. Ama bunların böyle olması Kur’an-ı Kerim’in söylediklerinin tarihsel okunmasını gerektirmez. Neticede kuran evrensel ve aşkın olan mutlak bir varlıktan tarihsel olan ve göreceli olan varlıklara inmiştir. Böyle bir durumda çıkan ürünün göreceli olmasından başka bir seçenek olamaz. Ama bu durumda sonraki dönemleri ilgilendirmediği düşüncesi çıkarılamaz.

4. İslam’ı bir bütün olarak tarihsel görmek dinde sabitenin olmadığı kapısını açar. Bu açıdan dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin birbirlerinden ayırt edilmesi gerekiyor. Bu yapılırken tamamen dinin gereksinimleri göz önünde bulundurulmalı, asrın bakış açıları tek ölçü olmamalıdır. Dindeki içtihad mekanizmasının özellikle sosyal hayata önemli bir düşünce gelişimini getirdiği düşünürsek değişebilenlerin ne olduğunu da göreceğiz.

D. Sonuç Ve Değerlendirme

İslam düşünce tarihinde İslami hükümleri evrensel olarak görenler ile tarihsel olarak görenler olmak üzere iki bakış açısı olduğu düşünülmesine rağmen konu hakkında detaylı bir araştırma yapıldığında kısmen evrenselliği veya kısmen tarihselliği kabul eden üçüncü bir görüşün de olduğu ortaya çıkmaktadır. Üçüncü görüş, henüz dar bir alanda tartışılıyorsa da ilk iki görüşün birbirleriyle olan tartışmalarını aza indirecek ve birbirlerini daha iyi anlamalarına sebep olacak bir görüş olabilir. Ne var ki şu an itibariyle üçüncü görüş,konu hakkındaki soruları daha da artırmış bulunmaktadır. Dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin hangi açıdan birbirleriyle ayırt edilebileceği konusu tartışma halindedir. İçtihadların değişebileceği konusunda geniş bir görüş birliği olmasına rağmen kuran hükümlerinin de kısmen de olsa değişebileceğini düşünenler fazla yoktur. Meccellede “Mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur”(kuran ve hadislerde içtihat olmaz) derken diğer taraftan ile “ezmanın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr olunmaz”(zamanın değişmesiyle hükümlerin de değişeceği inkâr olunmaz” demektedir. Tarafların daha detaylı tartışmaları durumunda sorunun düzelmesi imkânı bulunmaktadır. Bu çalışmamız da bu sorunun çözümü için bir katkı konumundadır.

__________________
[1] HEYET, Kur’an-ı Kerim, Tarihselcilik ve Hermenötik ,s. 109 lşık Yay., İzmir, 2003..
[2] Agakay, Mehmet Ali, Türkçe Sözlük,Bilgi Basımevi, 6. Baskı, Ankara, 1974, 283.

__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
didar11
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 18 mayis 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı didar11

sayın asım bey konuyu açıklayıcı bilgileri göndermişsiniz. TŞK. EDERİM.

peki bu fikirler ışığında verilen 3 seçenekten hangisini kabul görücez şahsi fikirlerinizi öğrenmek isterim

Yukarı dön Göster didar11's Profil Diğer Mesajlarını Ara: didar11
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

asım Yazdı:
sayın didar11...

... şu ana kadar oluşturduğum fikir şudur...

kuran ve hadisler kendi tarihlerinin içinde en doğru şekilde anlaşılır...

yani tümüyle tarihseldirler...

evrensel olan şey onların içerdiği mesajdır...

yani kuranın ve hadislerin yani peygamberlerin dolayısıyla allahın amacı evrenseldir...

bu evrensel amacın belli bir tarih ve yörede nasıl gerçekleştirilebileceğinin bir örneğidir peygamberin hayatı...

peygamberin amacını nasıl gerçekleştirmeye çalıştığını iyi öğrenebilirsek aynı amacı bugün nasıl gerçekleştirebileceğimiz bizim için daha da netleşmeye başlar...

peygamberin yaşadığı şartlar  o zamanın anlayışları o zamanın gerçekleri hakkında bilgimiz arttıkça onun yaptığı her davranışın  ve söylediği her sözün değerlendirmesini daha doğru olarak yapabiliriz...

o yüzden kendi gerçeğimizi ve kainatın ardındaki gerçeği arama gibi bir çabamız var ise yüce yaratanın çok istisnai bir şekilde muhatab olduğu bir insan olan hz muhammedin serüvenini iyice incelemek gibi bir imkanımız vardır...

tarihsel gerçekliğin bize sunacağı evrensel mesajı aramaya devam ediyoruz...




Selam Asım bey,

Görüşlerinize tamamen katıldığımı belirtmek isterim.

Allah ilminizi arttırsın.


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

didar11 Yazdı:
...

 sadece şu var eğer bazı ayetlerin evrensel olmadığını düşünmediğimizde bu bizi itikaden nereye götürür. Aklıma gelmiyor değil tüm gelen verilerin beşeri olma ihtimali olabilirmi ??.çok risskli bi soru olduğu biliyorum ama önüne geçemiyorum artık. bunca araştırma yaparken resulun okur yazarlığı yok deniyordu halbuki olduğunu anladık ve bu veriyle düşündüğümüzde tüm ehli kitabın bilgilerinden uzak kalması zaten mümkün olmazdı hatta ibrahimi dine olan yakınlıklıklarını düşünürsek tarihi rivayetlerden haberi olan bi toplumdu .Kuranda geçen onca rivayetlerin bu kültürden gelen izler taşıyor olması  tüm bu verileri toplayıp bi düzenleme içine girmiş olamazmı acaba???peygamberin bunu başarmasındaki çabasının yanında bizler ilahi adaleti ruhumuzda inanarak yaşasak  rabbimize ona has kılarak bu verilerden bi habersiz yaşayanlarında allah için kabul görmesi mümkünmü.Sonuçta bi bilim adamı bile bi nesneyi araştırırken bunun ilahi bi güçle var olabileceğine inanarak rabbine iman edebiliyor onların kuranı tassdik etmeden rabbine iman etmesi kabul görmezmi dersiniz...


Selam Didar,

1- Kuran'ın "Kelam-ı Muhammed" olduğu görüşüne her nedense hiç ısınamadım. Bu görüşün sahiplerine yönelttiğim sorular da hep cevapsız kaldı. Kuran, Allah kelamıdır ve size beşer koruması altında, beşer eliyle erişmiştir. Kuran'ın Allah kelamı olduğuna inanma işi tamemen subjektif bir kabuldür. Siz onun indirilişine şahit olsaydınız (o zaman ve mekanda bulunsaydınız) dahi, imanınız subjektif bir kabulden ibaret olacaktı. Zira, objektif kabulü zorunlu kılan bir hadiseden sonra iman etmenizin bir değeri olmazdı. Aynı, tüm insanların mahşerde Allah'a iman etmesi gibi...

2 - Hz. Peygamber'in, ehli kitabın teolojik literatürü ile ilgilenmiş olması ihtimalini %0 olarak görüyorum.

"Sen bundan önce kitap nedir, iman nedir bilmeyen bir kimse idin"

Kuran'ın "Kelam-ı Muhammed" olması, "Bu zikri biz indirdik" ve benzeri ayetler sebebiyle Hz. Muhammed'i yalancı kılmaktan öte, "Allah kendisine hiç bir şey indirmemişken bana da vahyolunuyor diyen kimse..." ayeti sebebiyle çelişik bir durum arzeder.

Yine, nebevi ve nihayet "beşeri" bir tecrübe (!) ile oluştuğu iddia edilen "Muhammedi okuyuş" iddiası, Allah'ın diğer beşeri bir başka beşerin "kusurlu" okuyuşundan mesul tutması anlamına gelir ki bu; Zatı kusursuz bulunan Yaratıcı hakkında mümkün değildir.

"Muhammedi Okuyuş" ve/veya "Nebevi tecrübe" gibi kelimelerle ifade edilmeye çalışılan bu olgunun, "Attığında sen atmadın, Allah attı" ayetiyle desteklenerek ileri sürülen, "nebevi tecrübenin Allah'a nisbet edilebileceği" yargısı da sağlam bir yargı değildir. Çünkü, bu iddia sahiplerine göre, "Attığında sen atmadın Allah attı" ayeti de Allah kelamı değil, "Kelam-ı Muhammed"dir. Bir şeyin doğruluğunun sebebi / delili yine kendisi olamayacağına göre bu iddianın savunulabilir bir yanı yoktur.


3 - Önceden beri dile getirdiğim gibi, Allah hiç kimseyi güç yetiremediği şeyden mesul tutmayacağı yani "Zalim" olmadığı için, insan ancak "mevcudundan" mesuldür. Bir kimseyi kendisinde mevcut olmayan bir şeyden mesul tutmak bir insana bile yakışmazken Allah hakkında nasıl söylenebilir?

Kuran'ın amacı, "La ilahe illallah" yargısını tekerleme gibi söyletmek, yahut ne pahasına olursa olsun ille de bunu söyletmek değil, bu yargıya iman yoluyla;

a) Peşinen ve tartışmasız kabul edilen "Kutsal"ı teke indirmek, sonra o teke indirgenmiş kutsal ile aklı ve vicdanı birlikte işletmenin önünü açmak,

b) Her şeyi var kılan ve eşi ve benzeri bulunmayan Yaratıcının alemleri boş yere yaratmayacağı fikri ile "ahiret muhakemesi"ne dikkat çekmektir. Ahiret sorgusuna iman etmek kişide "otokontrol" mekanizması oluşturur. Hem bu öyle bir mekanizmadır ki, eş değeri hiç bir kanun ve  kolluk kuvveti marifetiyle sağlanamaz. Kişi kendi kendisini "isteyerek" denetlemektedir.

Bu iki ana gaye, başka yollarla elde edilebilmişse amaç gerçekleşmiş demektir. Aksi düşünce Yaratan'ı, megolaman ve insanımsı bir Tanrı gibi algılatır. Tek derdi, kendisinin başka bir ortağı olmadığına inanılmasıdır. Halbu ki, hiç bir şeye muhtaç olmayan Yaratıcı için böyle bir şeyin kabulü mümkün değildir. O'nun bütün talepleri kendisi dışında diğer şeylerin menfaatinedir. Aynı yarattığı diğer her şey gibi...

O halde, Kuran'ın verisine erişememiş ama aklını ve vicdanını birlikte işleterek iyilik etmekte ve kötülükten sakınmakta olan bir kimse için daha başka ne istenebilir ?

Esenlik dileklerimle...  


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats